Teoride Doğrultu’nun geçen sayısında, emperyalist küreselleşmenin timsali olarak spekülatif sermayeyi ele almıştık. Bu sayıda ise, spekülatif sermaye hareketlerinin odaklaştığı temel merkez olarak “borsa”nın tarihsel gelişimini inceleyeceğiz.

Borsaların tarihi, 13. yüzyıla kadar uzanır. Borsalar, ilk olarak, feodal Avrupa’nın bağrında yeşeren ticari sermayenin bir dolaşım aracı, ve hükümetlerin borç bulma aracı olarak ortaya çıktı. Sermayenin ilkel birikimi (merkantilizm) döneminde borsa faaliyetinin üç ana konusu, devlet tahvilleri, vadeli mal sözleşmeleri ve sömürge pazarlarından getirilen otantik ürünlerin alım satımıydı (özellikle de baharatlar). Sonradan buna sömürge şirketlerinin hisseleri de eklendi.

Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) inisiyatifinde yürütülen Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’nda (GATS) sona yaklaşıldı. 2000 yılından bu yana GATS’ın alanının genişletilmesi üzerine her 15 günde bir yapılan tartışmalarla söz konusu çalışmalar hayli ilerletildi. Bugüne kadar sürdürülen müzakereler sonucu işbirlikçi devletlerin geçtiğimiz Mart ayında WTO’ya verdikleri raporlar doğrultusunda çalışmalar yeniden ele alınacak ve Meksika’nın Cancun kentinde, 9-14 Eylül tarihleri arasında yapılacak WTO’nun 5. Bakanlar Konferansında da bu raporlar değerlendirilerek çalışmanın son rötuşları yapılacaktır. Emperyalist sermayenin bu dönem yöneliminin bir parçası olarak birkaç koldan geliştirilen “uyum programlarında aldıkları yola bağlı, işbirlikçi devletlerin eline, geride kalan işleri tamamlamak üzere yeni bir ders programı sıkıştırılacaktır.

Son 200 yılda Küba büyük mücadeleler vermiştir. Bu mücadeleler, özellikle, ABD’nin Küba’yı ilhak etme ve hakimiyeti altına alma girişimlerinin yarattığı tehlikelere karşı. Tarihe kısa bir bakış dahi, ABD’nin bizim küçük Karayip adamıza karşı politikasının arkasında yatan gerçek eğilimleri gösteren kanıtlar bulmak için yeterli olacaktır. Özellikle Küba Devrimi’nin 1959’daki zaferinin sonrasında, ABD kendi hegemonya planları için her türlü olanağı seferber etmiştir.

12 Eylül askeri faşist darbesinin kazanılmış bütün hakları silip süpürmesinin ardından 1980’li yılların ikinci yarısından bu yana ezilen toplumsal kesimler, kimi zaman şiddetlenen, kimi zaman düşük tempoda ama, sürekli bir mücadele, egemen sınıflarla çatışma içerisinde oldular. 1987 Netaş greviyle başlayan ve 1989’da patlak veren işçi sınıfının bahar hareketi ve devamındaki gelişmeler, emekçi memurların örgütlenme ve grevli, toplusözleşmeli sendikal hak mücadelesi, 1984’te başlayan ve giderek yükselen Kürt ulusal hareketi, kent yoksullarının mücadelesi, Gazi ayaklanması ve diğer eylemler, komünist-devrimci hareketin yaptığı çıkışlar vb. darbeci generallerin iradesini zayıflattı, oluşturduğu statükoyu zorladı, geriletti. Darbeci generallerin oluşturduğu faşist yasalardan adım adım gedikler açılmaya başlandı.

Kolombiya, güçlü toplumsal mücadele gelenekleriyle, iktidara aday gerilla hareketleriyle, militan sendikalarıyla, Latin Amerika’nın en dikkat çekici ülkelerinden birisidir. Biz de BEKSAV’ın konuğu olarak Coca-Cola’yı protesto kampanyası çerçevesinde İstanbul’a gelen Kolombiya Dayanışma Hareketi aktivistlerinden Emilio Rodriguez ve David Rhys-Jones ile, Kolombiya’daki politik durum ve devrimci hareketin gelişimi üzerine söyleşi yaptık. Halklar arasında deneyim aktarımına bir katkı olması dileğiyle bu söyleşimizi yayınlıyoruz.

Sayın yargıçlar,

Yargılandığım davayla ilgili hazırlanan savcılık iddianamesi elime geçti ve inceledim. İddianame “görevli memura mukavemet ve kamu malına zarar verme” suçlamalarıyla, benim de içerisinde bulunduğum 200’ü aşkın politik tutsağın cezalandırılmasını istemektedir.

İddianame üzerinde genişçe duracağım. Fakat önce bu davanın niteliği üzerinde durmak istiyorum. Savcılık iddianamesi, davayı basit bir hukuk olayı/davası derekesinde göstererek, daha baştan gerçekleri çarpıtıyor ve davayı asıl niteliğinden saptırıyor.

4 Temmuz, ABD’nin kuruluş yıldönümüdür.

İlginç ve çarpıcı bir rastlantıdır ki, Süleymaniye kentinde 11 Türk kontrgerilla elemanının ABD askerlerince gözaltına alınması da 4 Temmuz’da gerçekleşmiştir.

Bu bakımdan, 4 Temmuz aynı zamanda işbirlikçi Türk burjuva devletiyle ABD’nin ilişkilerindeki krizin tüm çıplaklığıyla açığa vurduğu gündür de. Ya da başka bir açıdan, bu krizin ‘çözülmeye’ başladığı ‘tepe noktaları’ndan birinin de tarihidir.

1 Mart’tan 4 Temmuz’a uzanan 4 aylık zaman dilimi, ‘kriz’in tepe noktasını ifade ediyor.

Burjuva partiler 3 Kasım seçimlerinin öngününde İş Kanunu’nu değiştirmeyi göze alamadıkları gibi, esasen işçi sınıfına fazlaca bir şey getirmeyen “işsizlik sigortası”nı yasallaştırarak da sermaye sahiplerini kızdırmışlardı.

Seçimlerden sonra hükümeti kuran AKP, zaman geçirmeksizin 1475 sayılı İş Kanunu’nu burjuvazinin istek ve çıkarları doğrultusunda değiştirmeyi gündeme getirdi. Geniş işçi yığınları yapılmak istenilen değişikliklerin içerik ve anlamının bilincinde değildi, kendisine ne getirip ne götürdüğünden habersizdi.

Bolivya’da Lozada hükümetinin, ülkenin doğalgaz kaynaklarını ABD’ye satma kararına karşı başlayan halk hareketi, önce genel grev genel direnişe, ardından da halk ayaklanmasına dönüşerek burjuva iktidarını sarstı. Oluşan devrimci durum, Lozada’nın ABD’ye kaçmasıyla şimdilik yerini proletarya ve ezilenler ile burjuvazi arasında bir “ateşkes”e bıraktı.

Burada, olayların gelişimini ayrıntılı biçimde aktarmayacağız. Bu, devrimci ve komünist basında genişçe yapıldı. Biz daha çok, Bolivya ayaklanmasının dünya proletaryasının devrim kavgası açısından önemini ve bıraktığı dersleri incelemeye, açığa çıkarmaya çalışacağız.

Amerika yeniliyor mu? Daha birkaç ay önce ye kadar böyle bir soruyu ortaya atmak pek isabetli bir şey olmayabilirdi belki de. Fakat gelişmelerin de objektif olarak göstermiş olduğu gibi, bugün için bu sorunun gerçeği ıskalama şansı hiç yok. Hedefi tam on ikiden vurmuş olamasa da, yani bitmiş tamamlanmış bir durumun tanımı değilse de henüz, bu sorunun olumlu karşılığı gerçeğin içeriğinde mevcuttur. Sürecin ilerleyişinin mantığına ve açığa çıkmış elle tutulabilir olgulara dayalı bir durum tasviri yapmak bakımından söylenebilir ki, Amerika'nın yenilgisi somut bir gündemdir artık.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi