Komintern’in VII. Dünya Kongresi’nin tarihsel kararlarından sonra, yığınlar uğruna mücadele sorununun yeni tarzda ele alınmasından sonra kadro sorunu olağanüstü büyük önem kazanıyor. Yoldaş Dimitrof, (Komintern‘in) VII. Dünya Kongresi’ndeki son sözünde bu sorunu kapsamlı olarak açtı.

Sadece, güçlü, kararlı, disiplinli ve ideolojik olarak çelikleşmiş kadro yetiştirmesini anlayan parti, önümüzde duran o büyük görevlerle bahşedebilecek güçte olduğunu gösterebilir ve milyonluk yığınları sermaye iktidarının yıkılması için mücadeleye sevk edebilir. Bu yığınlar, hareket halindeler; bize yönelmeye başlıyorlar. Kadrolarımız, bu yığınların derinliğine bizzat nüfuz etmeyi, olgunluklarının derecesini, mücadele yeteneğini soğukkanlı irdelemeyi ve onları, kendi tecrübesiyle sürekli yeni daha yüksek görevlere götürmeyi kavramalıdırlar. Diğer taraftan kadrolarımız yığınlara sadece öğretmemeliler, bilakis onlardan da öğrenmelidirler. Yığınlar içinde saklı gelişen süreçleri hissetmeliler, sermayeye karşı mücadelelerde ortaya çıkan yeni mücadele biçimlerini fark etmeliler, aşağıdan gelen her inisyatifi sahiplenmelidirler. Sadece böylesi kadrolar, mücadeleler içinde bizzat yetişirler, sadece böyle önderler, gerçek halk önderleri olurlar.

“Proletaryanın iktidar mücadelesinde örgütten başka silahı yoktur” (Stalin)

“Devrimci kuvvetlerin taktik başarısı girdikleri taktik çarpışmadan devrimci ve politik etkilerini büyüterek çıkmaları anlamına gelir. Hedefler ve vuruş gücü, politik etkinin büyümesine, yayılıp derinleşmesine bağlı olarak büyür, büyümelidir. Düşe kalka, sendeleyerek ilerlemek istemiyorsanız, ikinci aşamada büyüyen siyasi etkinizi ve büyüyen devrimi örgütlemeyi başarmalısınız. Büyüyen politik etkinizi örgüt gücüne dönüştürmelisiniz. Politik etkiyi kalıcılaştırıp derinleştiren budur. Daha ileri politik çıkışlar, bir önceki aşamanın kazanımlarının maddi örgütsel güce dönüştürülmesine dayandırılabilir. Politik hedefinizi ve vuruş gücünüzü, ancak genişleyen, derinleşen, yayılan politik etkinizi örgütleyerek büyütebilirsiniz.” (MLKP ll. KB)

1. Bölüm: Kadınların Kurtuluş Hareketinde 1. Dönem

Kapitalist üretim tarzının artan etkinliği, makineli üretimin gelişmeye başlaması mülk edinme biçiminde ve buna koşut olarak toplumsal ilişkilerde köklü değişiklikler yarattı. Toprağa dayalı mülkiyet rejimi yerini sermaye mülkiyetine bıraktı. Yerlerinden, yurtlarından sökülüp atılan serfler yığınlar halinde kapitalist gelişmenin merkezlerine, şehirlere akın etti ya da sürüldü. Feodal bağımlılık ve angaryadan kurtulan dünün köylüleri işgüçlerinden başka satacak, şeyleri olmayan “özgür” insanlar, işçiler haline dönüştü. Şehrin feodal sanayisi, lonca ekonomisi yıkıldı. Meta üretimi geliştiği ölçüde kendi kendine yeterli, kapalı toplumsal ilişkiler pazarının çarkları arasında yok olmaya yüz tuttu.

Varoşlar, yaşadığımız coğrafyanın tipik bir gerçeğidir. Gecekondular ve yoksul emekçi semtleri bu gerçeğin somutlanma alanlarıdır.

Türkiye'de varoşlaşma, esasen gecekondulaşma üzerinden gelişmiştir. Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında gecekondulaşma, kentleşmenin ilk dönemlerinden beri vardır. "Teneke evler"e cumhuriyetin kuruluş ve ilk dönemlerinde rastlamak olanaklıdır. Ancak "teneke evler"in ya da gecekonduların kent gerçeğinin tipik bir parçası olarak öne çıkması 1950'den sonradır. Gecekondular 1950'terden sonra kentsel gelişmenin ana bir unsuru olmuştur ve kurumsallaşmaya başlamıştır. 1950-1970 arası dönemi gecekondulaşmanın ve dolayısıyla varoşlaşmanın ilk aşamasıdır.

1998 sonbaharında Dünya Bankası sözcüsünün "Yoksulluğu ortadan kaldırmak mümkündür, fakat kati değildir”açıklaması kapitalist düzenin yoksulluk ve sefaleti olmadan yaşayamayacağının itirafıdır. 1998 ve 1999 yıllarında BM İnsani Gelişme Raporları ile Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kurumlarca sunulan raporlarda yoksulluk, eşitsizlik ve çevre tahribatı dinamizminin son yıllarda uygulanan politikalarla en uç boyutlara ulaştığını göstermektedir.

1 - Rekabet ve Sermayenin Uluslararası Hareketi

1956-1989/91 dönemi dünyası, iki pazarlı, iki askeri bloklu, dünya çapında hakimiyet için mücadele veren iki kutuplu bir dünyaydı. Bir taraftan ABD ve NATO önderliğinde batının emperyalist ülkeleri ve bağımlı ülkeler. Diğer taraftan da sosyal emperyalist Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı önderliğinde revizyonist dünya. Bu sistemin 1989/91’de yıkılmasıyla dünyamız da iki kutuplu olmaktan çıkmış ve çok merkezli, çok sayıda rekabet merkezlerinin, hakimiyet için mücadele ettiği bir dünyaya dönüşmüştü. Şüphesiz ki çok merkezlilik daha önce de vardı;ABD ve SB dışında AB, Japonya. Ama bu rekabet merkezleri, uluslararası ilişkilerde ABD ve NATO güdümlü kalıyorlardı. Revizyonist sistemin ve SB’nin dağılmasıyla durum değişmiş ve her bir rekabet merkezi, doğrudan kendi adına hareket etmeye başlamıştı. ABD, AB ve Japonya gibi rekabet merkezlerine yeni olarak Rusya ve Çin de eklenmiştir. Bu gelişme, o zamanki döneme özgü olan; iki kutuplu dünyaya özgü olan uluslararası örgütlenmelerin de dağılmasını veya önemsizleşmesini, görev krizine girmelerini ve yeniden şekillenmek zorunda kalmalarını beraberinde getirmişti. Bu türden bir gelişmeye en tipik örnek, dağılma bakımından Varşova Paktı, önemsizleşme ve stratejik görev arayışı içinde olma bakımından da NATO oluşturmaktadır.

10-11 Aralık 1999 tarihinde Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de toplanan Avrupa Birliği Zirvesi, Türkiye’yi aday üyeliğe kabul etme kararı aldı. Böylece “Helsinki Zirvesi” o gün bu gündür hiç dillerden düşmedi. “Helsinki Zirvesi” öncesi ve sonrası kavramları, Türkiye ve Kuzey Kürdistan toplumunun değişik sınıf ve tabakaları adına politika yapan ya da politika yapma iddiasında olan irili-ufaklı bütün kümelenmelerin günlük literatüründe büyük bir yer işgal etti. Kapitalist sömürü düzeninin elit burjuva sınıfı ve onun politik sözcüleri/ temsilcileri, emperyalist Yeni Dünya Düzeni içinde “birinci sınıf ülke” burjuva devlet olmak için AB yollarına düştü. İşbirlikçi tekelci burjuvazi, kapitalizmin uzun erimli stratejik ihtiyaçları açısından “akılcı global yaklaşım”lar geliştirmek için yoğun bir çalışma içine girdi. Böyle hareket etmese, süratle gelişen ve değişen dünyada olayların takibi ve “akılcı global yaklaşımlar uygulamak için uzun vadeli planlama”lar ve bunları uygulamak şansını bütünüyle kaybedeceğinin bilincindedir. Ardışık siyasal süreçlerin olgusal içeriklerini realize eden burjuvazinin acelesi, yalnızca dünya ve daha çok da bölge dengeleri içerisinde politik ve askeri olarak daha derin bir güç olma açısından vardır. Bir burjuva demokrasisi açısından bile yeniden yapılanmalara ve değişikliklere burjuvazinin fazla acelesi yoktur. “Kopenhag Kriterleri” temel bir düşünce olarak bu açıdan değerlendirilmelidir. Bütün tarih boyunca işçi sınıfı ve ezilen milyonların yalnızca mücadele yoluyla sermaye sınıfı ve burjuvaziden kopardığı ekonomik, politik ve toplumsal haklar ve mevziler boyutundan burjuvazinin değişim acelesi yoktur. Bu çıplak gerçeğin reformist ve safdilli kafalara iyice kazınması gerekmektedir.

Teoride Doğrultu’nun 2. sayısıyla bir kez daha merhaba.

“İşçi Sınıfı ve Emekçiler Enerjilerini AB-‘Kopenhag Kriterleri’ Yolunda Tüketemez” başlıklı yazımız, bütün Türk ve Kürt liberal reformcularının “Kopenhag Kriterleri” yolunda sıraya dizildikleri, onlara olmadık övgüler yağdırdıkları, Türk burjuva devletinin AB’ye tam üye olma yolunda olumlu adımlar atmasıyla işçi sınıfı ve emekçi milyonların zahmetsiz bir yoldan toplumsal güvenç ve huzura kavuşacaklarının, sınırsız örgütlenme ve fikirlerini her yolla ifade etme özgürlüğü elde edeceklerinin propagandasına doludizgin bir hız kazandırdıkları bu süreçte, bu burjuva propagandasının gerçek yüzünü teshir ediyor. AB’ye tam üye olma sorununda, hem AB emperyalistlerinin, hem de Türk egemen sınıflarının kendi sınıf çıkarları doğrultusundaki plan ve hedeflerini deşifre etmeye çalışıyor.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi