Yurtsever nitelikli her siyasi harekette olduğu gibi, Kürdistanlı komünistleri de bağlayan bir “varlık” önkoşulunu vurgulayarak başlayalım. Bu, bu türden hareketlerin kendilerini adadıkları toplumsal ideallerin ve sahip oldukları politik iddiaların “içsel güç” ne olursa olsun, öncelikle özgülleşmiş bir pratik var olma hakkı ölçeğine tabi olmak durumlarıdır. Ve üstelik bu ölçüt, dar anlamıyla fiziken var olmanın otomatikman kazandırmış olduğu bir nitelikten doğmaz; düpedüz varlığınızın ideolojik, politik, örgütsel ve kültürel bileşiminin yol açtığı toplumsal-pratik işler bütünüyle ilgilidir. Bu işlevi bir “son tahlil” çerçevesi olarak ele alırsak, ölçüt dediğimiz niteliğin bir süreç boyunca bilinçli ve iradi tarzda bu doğrultuda yeniden ve yeniden kurmak etkinliğine denk düştüğünü söyleyebiliriz. Haliyle “son tahlil” çerçevesi, her şeyin sonunda ulaşılacak önceden belirlenmiş bir “mutlak alan” tarifi değil, iradeyle açılan ya da yürünen yol boyunca sürdürülen ilerleyişin her değerlendirme aşamasında somuta indirgenerek tarif edilecek göreceli bir çizgidir.

Günümüzde ulusal sorun, ülkemiz ve dünya devrimci hareketi içinde bir kafa karışıklığı içinde tartışılmaktadır. Bu kafa karışıklığında, bazı burjuva ulusal kurtuluş hareketlerinin emperyalist saldırılara yedeklenmesinin ya da geçen 15 yıllık dönemde şovenist milliyetçi savaşlar yaşanmasının rolü olsa da, asıl etken, sorunun kapsamının değişmesidir. Ki, bu değişiklik şu temel olgu tarafından belirlenmiştir: 20. yüzyıl boyunca, proleter devrimlerin ve açtıkları yoldan çığ gibi yayılan ulusal kurtuluşçu devrimlerin, emperyalist sömürgeci sistemi yıkması!

Venezuela sorunu şu ya da bu nedenle ilerici-devrimci güçlerin gündeminde yer tutmayı sürdürüyor. Bu ülkede olup bitenler ilgi çekiyor, yorumlanıyor, anlamlandırılmaya çalışılıyor. Teorik soyutlama ve analizlere konu ediliyor. Aşağıda bu olguyu “iktidar sorunu” açısından tartışacağız. H. Özkan yoldaşın TD 21. sayısında yer alan yazısını muhatap almak yararlı olacaktır. Böylelikle yazıda yapılan bazı ciddi hatalara da dikkat çekmiş olacağız.

Meksika’nın güney eyaletlerinden Oaxaca'nın halkları, Latin Amerika’da işçi sınıfı ve emekçi yığınların hareket ve ayaklanmaları zincirine, kıtasal çaptaki hareketin en ileri örneğini ekledi.

Altıncı ayına giren Oaxaca Halkları Halk Meclisi (APPO) deneyimiyle, Ekim Devrimi'nin 90. yılında, sovyetik tipte bir örgütlenme yoluyla yerel iktidarı alarak, Meksikalı işçi ve emekçiler, revizyonist bloğun çöküşü sonrasında gelişen “sosyalizm öldü” propagandalarına güçlü bir pratik yanıt verdi.

Portre

İşçilik hayatım çocuk yaşta, 1986 yılında bir tekstil atölyesinde başladı.

İşyerinde ilk sendikal faaliyetim 1990 yılında oldu. İşçi kıyımı, iş bırakma, gözaltı, direniş süreçlerine militan bir işyeri komitesinin yönlendiricisi olarak katılmıştım. Başarılı bir deneyimimi yaşıyordum. Bunu kendime ve haklılığıma dair olan özgüvenimden alıyordum.

I. Dar 21. Yüzyıl Kadrajından ABD’de Din

Giriş

“Haritayı görmüşsünüzdür... 2 Kasım’dan sonra internette boy gösteren yüzbinlerce kişinin birbirine elektronik posta ilettiği Kuzey Amerika haritasından söz ediyorum. Bu haritaya göre John Kerry’e oy veren Kuzey Doğu ve Batı eyaletleri ile Pasifik ortasındaki Hawai, Kanada’ya katılıp ‘Kanada Birleşik Devletleri’ oluvermişler. George Bush’u ikinci kez başkanlığa getiren Orta ve Güney eyaletleri ile kıtanın kuzey batı ucundaki Alaska ise farklı bir renge boyanıp farklı adı almış: Jesusland, yani ‘İsa diyarı’”...

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adıyla bilinen emperyalist stratejinin biçimlenmesinde, yakın tarihli iki belge temel dayanak noktalarını oluşturmuştur. İlki, 1998’de Paul Wolfowitz, Richard Perle, Francis Fukuyama gibi isimlerce hazırlanarak ABD yönetimine sunulan “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi”dir.(1) Bu belge, ABD’nin askeri gücüne ve üstünlüğüne dayanarak dünya sistemine daha etkin müdahale etmesi, ordusunu ve savaş teknolojisini aynı anda birden fazla savaşı kazanmayı olanaklı kılacak şekilde yapılandırması, Ortadoğu topraklarında askeri varlığını genişletip kalıcılaştırması anlayışını ortaya atmaktadır. İkinci belge ise, 11 Eylül saldırısının ardından hazırlanan ve “uluslararası terör”, “kitle imha silahları tehdidi”, “haydut devletler” gibi kavramları yeniden tanımlayarak “önleyici savaş doktrini”ni geliştiren, 2002 tarihli “ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi” belgesidir.

1980’den bu yana Türkiye ekonomisi yapısal bir dönüşüme uğradı. Söz konusu olan yalnızca Türkiye değil. Emperyalist kapitalizmde meydana gelen değişimler, emperyalist ülkeler arasında, bu ülkelerle yeni sömürge ülkeler arasında, tüm kapitalist ülkelerin bütün sınıfların pozisyonunda ve karşılıklı ilişkilerinde önemli değişiklikler yarattı. 1990’lı yıllar bu değişikliklerin yapısal nitelik kazanmaya başladığına tanıklık etti.

Kapitalist dünya pazarı yeniden biçimlenirken, emperyalist ülkelerle yeni sömürge ülkeler arasındaki işbölümü de yeniden düzenlendi.

Değerli arkadaşlar,

Son haftalarda özellikle DTP’nin girişimiyle, bilhassa ateşkes ve barış konusunda bazı çalışmaların yapıldığını biliyor ve bunları dikkatle izliyoruz. Söz konusu çalışmaların geniş çaplı bir ittifak arayışına bağlı olarak yön kazandığını da gözlemekteyiz. Zaman zaman DTP, EMEP ve SDP yetkililerinin bilgilendirmesi ve çağrıları, zaman zaman da kamuoyuna yansıyan ilgili faaliyetler çerçevesinde haberdar olduğumuz bu arayışı önemsiyor, halklarımızın ihtiyaçları ve hayatın gerçekleri ekseninde somutlamak gerektiğini düşünüyoruz. Aşağıdaki öneri, bu çabanın taslak halindeki bir ürünü olarak dikkatinize sunulmaktadır.

Sömürgeci faşist diktatörlük, 8 Eylül’den itibaren kapsamlı bir gözaltı ve tutuklama saldırısı başlattı. İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü, muzaffer komutan edasıyla son yılların en kapsamlı “yakalama operasyonunu gerçekleştirdiklerini açıkladılar. MLKP ile ilişkilendirerek çok sayıda devrimciyi ve kamuoyu tarafından gazeteci ve yayıncı kimliğiyle bilinen insanları “terörist” ilan ettiler ve tutukladılar. Diktatörlük, MLKP’yi “tümüyle çökerttiğini” söyleyerek yoğun bir psikolojik savaşa girişti.

Devrimci öncünün gelişiminin sorunlarına, süreçlerine, imkânlarına ve risklerine egemen olması; tarihine hükmedebilmesi ve gelişimini yönetebilmesinin, keza ‘devrimci kendiliğindencilikten’ sakınabilmesinin koşuludur. Devrimci öncü, var oluşunun ve gelişiminin çok belirli bütün anlarının genel çerçevesini ve içinden geçmekte olduğu ‘o eşiğin hayati sorunlarını’ çözümlemeli, kavramalı, sürecin ‘ana yönünü’ ve hareket tarzının ‘ana doğrultusunu’ tam bir kesinlikle tayin edebilmelidir... Tabi bütün bunlar bir kez düşünülüp sonuçlandırınca da ‘iş hallolmuş’, ‘görev tamamlanmış’ olmaz. Öncü var oluşunun o özel, özgün sürecinin devinimini anlama ve çözümleme çabasını süreç boyunca devam ettirir; analizlerini, öngörülerini sınar, düzeltir, derinleştirir. Zira sürece bilinçli, iradi müdahale, yönetme çabası, süreci doğru anlamak ve çözümlemek için de çok değerli veriler sunar.

Yeni yıl, süreç değerlendirmeleri için bir vesile olarak görülür. Ne var ki, bunun bir önceki yıla dair takvimsel bir öyküye dönüştürülmesinin yararlılık düzeyi tartışılır. O nedenle; 2006 'panoraması' yerine, geride kalan dönemde açığa çıkan olguların, dinamiklerin mayaladığı olasılıklara dair analiz ve öngörülere girişmenin, şu an bulunduğumuz zaman diliminden ve koşullardan geleceğe bakmanın daha isabetli olacağı öngörülmelidir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi