MARKSİST TEORİ kapitalizmin Soğuk Savaş yıllarında kurduğu ve 90'lardan itibaren zafer tekerlemesine dönüştürdüğü ideolojik söylemlerin iflas ettiği günlerde çıkıyor. 20 yıl önce, nasıl olup da milyonların tarihin sonunun geldiğine inandığı, bugünden bakıldığında herkes için şaşırtıcıdır. İçten içe çürüyen ve kapitalist restorasyona tabi kılınan Sovyetler Birliği'nin ve Varşova Paktı rejimlerinin çözülüşü, burjuva ideolojisine tarihte hiç bulamadığı kadar serbest bir saha bıraktı. İdeolojiler, sınıf kavgaları, hatta her türlü kurtuluş projesi tarihe gömülüp gitmişti!.. Kültürde postmodernizmin, ekonomide serbest piyasanın, sosyal yaşamda sınıf işbirliğinin, dünya siyasetinde ABD emperyalizminin tek yanlı egemenliği kurulmuştu.

Açılım nereden çıktı?

Açılımın anlamı nedir?

Açılımın hedefi ne, ya da nelerdir?

Bir süredir yürüyegelen açılım tartışmalarında öne çıkan sorulardan sadece birkaçı bunlar. Üzerine bu kadar çok kesimden, bu kadar çok söz söylenip de, birbirini kesen birkaç fikirden ötesine ulaşamayan bir tartışma az bulunur. Düzenin içinden konuşan, siyaset yapanlar için bu durum, eşyanın doğasına uygun görülebilir. İronik olan şu ki; düzen dışı siyaset yapma iddiasındaki birçok akım da bu tablonun fazlasıyla uyumlu bir parçasını oluşturuyor. Ergenekon davasına karşı alınan tutum, bu paralelin en belirgin biçimde ortaya çıktığı noktaydı. Açılım ise, paralelin göz çıkaran bir ironiye dönüşerek eksene oturduğu noktayı mimliyor.

"Açılım Paketi" ambalajından çıkarıldı. AKP, bir "devlet projesi" olduğunu ısrarla vurgulayarak, 'açılım'ın sınırlarını ve hedeflerini ilan etti. Yoğun bir kamuoyu faaliyetinin ardından, sorunu burjuva Meclisin gündemine taşıdı, 'açılım' kapsamında kimi adımlar attı. Böylelikle meselenin, öngörülerin, şu veya bu yöndeki sübjektif beklentilerin ötesinde, somut veriler temelinde tartışılmasının, değerlendirilmesinin, bir bilanço çıkarılmasının önünde herhangi bir engel kalmadı.

"Kürt ulusal sorununda gelişmekte olan gerçek nasıl okunmalı, politikamız hangi çıkış noktalarıyla biçimlenmeli"…

Devrimci Demokrasi gazetesinin 17-30 Ağustos 2009 tarihli 159. sayısının Perspektif sayfasında yayınlanan yazının başlığı bu. Başlık, yazının konusunu tarif ediyor. İddiasını da ortaya koyuyor. Yazıyı bazı bakımlardan incelemek, tartışmak, eleştirmek, Kürt ulusal sorununda devrimci hareketin teorik ve pratik politik yetmezlikleriyle yürütegeldiğimiz teorik-ideolojik mücadeleye katkı sağlayacaktır. Keza, devrimci hareketin içerisine yuvarlandığı tasfiyeci apolitizm hastalığıyla mücadele ve yenileyici dinamiklerin harekete geçirilmesi bakımından da önemlidir bu… Kendimizi adı geçen yazının Özgür Güneş eleştirisiyle sınırlandıracağız, bununla birlikte çok gerekli olan birkaç noktada DD'nin 1-16 Eylül 2009 tarihli -bir sonrakisayısında yayımlanan bazı yazılara da başvuracağız.

Cafer Demir'in, Umut Yayımcılık tarafından 2009'da yayınlanan Dersim kitabı, politik tarihe ilişkin. Yazar katliamlar ve isyanlar coğrafyası Dersim'in, esasen 1852-1938 dönemini incelemiş. Geçmişe kısa göndermelerle yetinmesi isabetli olmuş. Bu yazıda, Demir'in kitabı vesilesiyle, son dönemde politik tartışmalarda iz bırakan Dersim tarihine göz atacağız.

Belgeler Ve Yazılı Anıları Alan Araştırmasıyla Tamamlamak

Yazar, Dersim tarihinin bu kesitini ele alırken, belgelerden, resmi-sivil tarih kitaplarından, Jandarma Umum Komutanlığı raporlarından, TBMM tutanaklarından ve anı kitaplarından yararlanmaya özen göstermiş.

2010 yılı, sınıf mücadelesinin birçok cephesinde temel önemdeki gelişmelerin muştusunu taşıyor. Ezenlerin 2007'deki topyekûn saldırısına 2008-09 yıllarında ezilenlerin direnişlerinin çeşitli biçimler altında kabaran bilançosu, 2010'da devrimci bir atılımı olanaklı kılan anlamlı bir mücadeleler birikimini oluşturuyor.

2010, sınıfsal, ulusal ve cinsel kurtuluş mücadeleleri bakımından hangi gündemlerle geliyor?

Bu makale, Gramsci’nin Nisan 1924’te milletvekili seçilerek sürgünden geri döndüğü, faşist Mussolini’nin kıskacındaki Meclis’in açılışından kısa süre sonra Sosyalist milletvekili Matteotti’nin katledildiği (10 Temmuz), özgürlük isteyen güçlerin faşizme karşı politik hücuma kalktığı ve faşistleri kısmen gerilettiği günlerde yazıldı. İtalyan komünist hareketinin bu özel anında Gramsci, özellikle faşizme karşı direnişin sınıf karakterine ve bunun faşizmi izleyecek düzenin niteliği sorunuyla ayrılmaz bağına dikkat çeken bu makaleyi yayımladı.

(Kaynak: L’Unita, 7 Ekim, 1924, Çeviren: Zeynel Gül)

Mehmet Yılmazer, Yol Dergisi'nde yayımlanan "21. yüzyıl sosyalizmi" yazısıyla, sosyalizme dair Latin Amerika'daki halkçı hükümetlerden kaynaklanan görüşlerin sistemli bir ifadesini sunmakla kalmıyor, adına konuştuğu hareketin de böyle bir sosyalizm anlayışına yelken açtığını ilan etmiş oluyor. Her iki bakımdan da yazının ele alınması ve tezlerine temel aldığı Latin Amerika gerçekliğinin incelenmesi önem kazanıyor.

Çeviren: Haydar Özkan

Yeni sosyalizmin inşa edilebilmesi için, 20. yüzyıl sosyalizmi olarak adlandırılan İkinci Devrimci Dalga döneminin hatalarından sakınmamızı ve 20. yüzyıl sosyalizminin teoride ve pratikte gerçekleştirdiği kazanımları aydınlatmamızı sağlayacak yeni fikirlere ihtiyacımız olduğu açık ve kesindir. Şimdi gündemde olan, Üçüncü Devrimci Dalga’dır.

Geçtiğimiz yüzyılda sosyalizm adına mücadeleye atılan politik akımlar, başlıktaki sorulara verdiği yanıtlarla başlıca iki gruba ayrılıyordu.

"Hangi hedef?" sorusuna verilen yanıt ortaktı: Sosyalizm. "Kiminle?" sorusuna verilen cevap da aynıydı: İşçi sınıfı. Ayrışma, "Hangi yoldan?" sorusuna karşı alınan pozisyondan doğuyordu. Bunlardan birisi, işçi sınıfının görevinin kapitalizmi devrimle alaşağı etmek değil, hem kapitalist gelişmenin önündeki engelleri kaldırarak onun daha hızlı gelişmesini sağlamak ve bu yolla onu yavaş yavaş kendi doğal ölümüne itmek hem de kapitalizm içinde işçi kazanımlarını artırarak, sermayeden tavizler kopararak, onu gerilete gerilete sistemi sosyalize etmek olduğunu savunuyordu. Çok farklı renklerde boy gösterseler de Marksizmin revizyonist ve reformcu yorumcularının ortaklaştıkları politik zemin buydu.

“Eski cihan, yeni cihan önünde eğil! / Aramızdan birkaç yoldaş ayırmak değil / Her ne yapsan varacağız emelimize! / Karadeniz bunu duysun derinliklerin: / O ateşli göğüsleri delen hançerin/ Kabzasını alacağız biz elimize!”

Nâzım Hikmet

TKP'nin kurucu önderi Mustafa Suphi ve Merkez Komitesi üyelerinin de aralarında bulunduğu 15'lerin katledilmesiyle sonlanan 'dönüş'le ilgili pek çok görüş açıklandı, değerlendirmeler yapıldı. Antisömürgeci savaşa katılmak ve toplumsal devrimi hazırlamak için, Kuruluş Kongresi'nde alınan ve TKP önderliğince pratikleştirilen bu kararın oluşma sürecini ve gerekçelerini yansıtan belgeler ışığında, olguları daha geniş bir okur kitlesine sunmak, tarih bilinci bakımından taşıyacağı anlam kadar, 28-29 Ocak şehitlerinin anılarına ve amaçlarına saygının ve bağlılığın biçimlerinden biri olarak kabul edilebilir.

"Devrimci kültürü, geçmişin ütopyacı bir umut taşıyan tüm yönleriyle zenginleştirmek: Yüzlerce yıllık özgürlükçü mücadelenin ve hayalin mirasçısı ve onların vasiyetini uygulamakla görevli olmadığı takdirde Marksizm'in bir anlamı yoktur." Walter Benjamin

Giriş

13. yüzyıl Anadolu coğrafyası; toplumsal altüst oluşlar, devrim ve karşıdevrimler, yeni sınıf dinamiklerinin oluşması ve siyasal mücadelelere dahil olması, halklar arası kaynaşma ve karışmalar, buna paralel olarak dinler, mezhepler ve tarikatlar biçiminde yeni ayrışma ve/veya bütünleşmeler, yine bu siyasal-sınıfsal toplumsal gelişmelerin birer sonucu olarak yıkılan devletler/beylikler, ilerleyen ve gerileyen devletler vb. biçimlerde sunduğu zengin panorama ile ilgi çekici tarihsel bir dönemi ifade etmektedir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi