“Modern sosyalizmi biraz olsun derinlemesine irdelemek isteyen bir kişi, hareketin ‘aşılmış görüş açılarını ’da öğrenmelidir. “

(F. Engels, Konut Sorunu, Önsöz)

Birinci Enternasyonal olarak anılan “Emekçiler Enternasyonal Derneği,” 28 Eylül 1864’te Londra’da kuruldu. Daha çok İngiliz sendikalarının inisiyatifiyle Saint-Martin’s Hall’de düzenlen toplantı, Polonya ile dayanışmayı, Çarlık Rusya’sı ve Avusturya-Macaristan’ı protestoyu amaçlıyordu. İngiliz kapitalistler, Fransız, Alman ve Belçikalı işçileri düşük ücretlerle çalıştırdıkları için de, İngiliz işçileri bakımından emekçilerin enternasyonal dayanışması acildi. 4 Kasım 1864’te F. Engels’e yazdığı mektupta K. Marx, Uluslararası Emekçiler Derneği’nin kuruluşunu şöyle anlatıyordu:

"Amerikan uygarlığının iyi bilinmeyen bir yanı"

Ho Chi Minh

Kara ırkın, insanlık ailesinin en fazla ezilen ve sömürülen üyesi olduğu iyi bilinir. Kapitalizmin yayılmasının ve Yeni Dünya’nın keşfinin ilk sonuçlarından birinin, yüzyıllar boyunca zencilere yıkım getiren ve insanlığın yüzkarası olan köleliğin dirilişi olduğu da iyi bilinir. Ama çok az bil inen bir şey var ki; o da sözümona kurtuluştan (Zencilerin 1861-65 İç Savaşının ardından yasal planda kölelikten kurtuluşu- PD.) 65 yıl sonra Amerikan zencilerinin hala, en zalim ve en dehşet verici olanı linç geleneği biçimini alan barbarca maddi ve tinsel acılara katlanmak zorunda kalmalarıdır.

"Kosova, Sırpça’daki sözcüklerin en değerlisidir

Onun bedeli tüm halkın kanlarıyla ödenmiştir

Kosova, Sırbistan gezegeninin ekvatorudur.”

Matiya Bekoviç’in, Sırp İncili adlı kitabından

Kosova sorununun son yıllarda dünya siyaset sahnesinde önemli bir yer tutmaya başlaması, dünya devrimci ve ilerici kamuoyunda bu soruna nasıl yaklaşılması gerektiğine ilişkin bir dizi tartışmaya da yol açtı. Deyim yerindeyse Kosova bunalımı, dünya devrimci hareketi içinde de bir bunalıma yol açıyor. Ya da daha doğrusu, bu hareket içindeki devrimci-enternasyonalist eğilimle şovenist-revizyonist eğilim arasındaki karşıtlığı açığa çıkaran bir turnusol kağıdı işlevi görüyor.

Kadrolaşma; kadroların seçimi, teşviki, dağılımı, eğitimi, görevlendirilmesi ve istihdamı; insanların bütün yönleri, bütün çalışma ve mücadele süreçlerinin somut ve nesnel bir incelemesine dayandırılırsa ancak verimli, sürekli, nitelikli ve güvenlikli bir parti çalışması yerleştirilebilir, başarılabilir.

Bunun önemi ve değeri örgüt gerçeğinde, yeni kadroların eğitimi ve yerleştirilmesinde, işbölümüne dayalı görevlendirme ve çalışmalarda, mevcut kadroların niteliğini geliştirme ve yetkinleştirmede karşılaşılan sorunlar ve bunun sonuçlarıyla görüyoruz. Eldeki kadro gücü ve potansiyelinin, yetenek ve kapasitenin hakkıyla değerlendirildiği söylenemez.

Çalışma alanları ve kesimlerine, parti olanaklarına yeterince hakim olunamadığını söylemek; aslında parti kadroları ve çalışanlarına, onlarda saklı bulunan devrimci yetenek ve potansiyele yeterince hakim olunamadığının, bu güçleri örgütlendirme, mevzilendirme, istihdam ve seferber etmede sorunlar yaşandığının, insanların yeterince tanımadığının peşinen kabulüdür.

Burjuvazi, cumhuriyetinin 75. yılını kutluyor. 75 yıllık cumhuriyet, 75 yıllık burjuva iktidar demektir. Bu anlamda burjuvazi 75. doğum gününü kutluyor. 75. yıl kutlamalarının, şimdiye kadarki yıllık kutlamaların hepsini gölgede bırakacak derecede “görkemli” olması için harcamalardan da kaçınmıyor. Başta Türk kökenli ülkelerden olmak üzere bir dizi devlet ve hükümet başkanları ve devi eti temsil eden “zevat” davet edilmiş.

I

PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nden itibaren geçerli olmak üzere tek taraflı ve süresiz ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Bilindiği gibi, PKK, Mart 1993 ’te ve Aralık 1995 ’te de tek taraflı ateş - kesler ilan etmiş, ancak sömürgeci faşist diktatörlük her seferinde ateşkes ilanlarına demir yumruk ve barut politikasıyla yanıt vermişti.

12 Eylül faşizminin bütün kazanımlarını gasp ederek silahların gölgesinde MESS’e ve Yüksek Hakem Kurulu’na, daha sonra da Türk Metal’e teslim ettiği dev nihayet uyandı!

Uyandı diyoruz; çünkü, işbirlikçi sermayeye, ünlü başkanın deyişiyle “kan kusturan” metalurji işçisinin en büyük bölümü neredeyse 18 yıldır “hareketsiz”di. 12 Eylül’ün sağladığı sessizlik, sermaye sınıfının aradığı “dikensiz gül bahçesi” oldu. Gülme sırası onlara gelmişti. TİSK programı anayasa olunca, 12 Mart’ın gerçekleştiremediği, sonraki devrimci dalganın izin vermediği işçi düşmanı pekçok proje, 2821 ve 2822 sayıl ı yasada somutlaştı; iş kanununda, toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasalarında yeni düzenlemelere konu oldu. Darbenin ilk elde başardığı gasp ve keyfilik, artık yasa ve tüzük katına çıkmış, silahların gölgesindeki işçi sınıfı çifte zincirle kelepçelenmişti.

Giriş Yerine

Bugün dünyadaki gelişmeleri hesaba katmaksızın, coğrafyamızdaki işçi hareketinin durumu üzerine fikir yürütmek doğru olmayacağı gibi, hiç olmazsa son 20 yılın işçi sınıfı ve onun hareketi üzerindeki etkilerini belirlemeden hareketin yönünü çizmek de pek kolay olmayacak.

Dünyada geçen on yıl, revizyonist blokun çöküşünün sarsıntılarıyla başladı. “Doğu Bloku” ülkelerinde “komünist” rejimler, partiler ve iktidarlarıyla devrildiler. Sokaklar karşıdevrimci kitle gösterileriyle inlerken, geçmiş devrimci değerler, heykeller yerlerde süründü. Sosyalizm ve proletarya devrimi fikrine karşı azgın bir karşıdevrimci ideolojik saldırı buna eşlik etti. Ondan da bir on yıl önce, Polonya’da sosyal faşist diktatörlüğün açıkça ilan edilişi ve Afganistan işgali, sosyalizm etiketiyle dünyanın 1/3’ünü elinde tutan revizyonist blok, eylemleriyle sosyalizmi çok tartışılır kılmıştı. şimdi zincir tamamlanmıştı. Artık dünyada sosyalizm adında bir sistem yoktu ve proletarya devriminden de söz edilemezdi. Tarihin sonu gelmiş, meydan kapitalizme, kapitalist tekellere ve onların projelerine kalmıştı!

Kasım-Aralık sayımızla yeniden merhaba.

İlk yazımız, “Sınıf Hareketinin Gelişim Özellikleri” başlığını taşıyor. Yazıda, ülkemizdeki ve dünyadaki son işçi eylemlilikleri ele alınmaktadır. Dünya çapında mayalanmakta olan yeni işçi hareketinin sorunları değerlendirilmektedir. Coğrafyamızdaki işçi sınıfı hareketini, yeni eylemlilik dalgasını ele alan yazı, dünyadaki gelişmeleri de hesaba katarak, bütünlüklü bir değerlendirme yapmaktadır.

İkinci yazımız, bir belge. “Ateşkes, Barış ve Politik Çözüm Sorunları ve Parti Tavrı” başlıklı belge, MLKP Merkez Yayın Organı PARTİNİN SESİ’nin Ekim-Kasım ‘98 tarihli 16. sayısından alınmıştır. Yazı PKK’nin son yıllardaki yönelimini değerlendirmekte, ateşkes, barış ve politik çözüm sorunlarını tartışmakta ve bu konularda MLKP’nin tavrını özetlemektedir. Son gelişmeler, yazının güncel önemini daha da artırmıştır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi