"Amerikan uygarlığının iyi bilinmeyen bir yanı"
Ho Chi Minh
Kara ırkın, insanlık ailesinin en fazla ezilen ve sömürülen üyesi olduğu iyi bilinir. Kapitalizmin yayılmasının ve Yeni Dünya’nın keşfinin ilk sonuçlarından birinin, yüzyıllar boyunca zencilere yıkım getiren ve insanlığın yüzkarası olan köleliğin dirilişi olduğu da iyi bilinir. Ama çok az bil inen bir şey var ki; o da sözümona kurtuluştan (Zencilerin 1861-65 İç Savaşının ardından yasal planda kölelikten kurtuluşu- PD.) 65 yıl sonra Amerikan zencilerinin hala, en zalim ve en dehşet verici olanı linç geleneği biçimini alan barbarca maddi ve tinsel acılara katlanmak zorunda kalmalarıdır.
“Linç” sözcüğü Lynch adından gelmektedir. Lynch, Virginia eyaletinde yaşayan bir plantasyon sahibi, toprak ağası ve yargıçtı. Lynch, Bağımsızlık Savaşı döneminin karışık ortamından yararlanarak koca bir bölgenin denetimini eline geçirmiştir. O, Loyalistlere ve Torilere**, herhangi bir duruşma ya da yasal süreç olmaksızın en vahşi yaptırımları uyguladı. Köle tacirleri, Ku Klux Klan ve diğer gizli örgütler sayesinde yasadışı ve barbarca linç uygulaması, Amerikan Birliği’nin (ABD-PD) eyaletlerinde yaygınlaşmakta ve sürmektedir. Zencilerin kurtuluşundan bu yana, linç uygulamaları daha da insanlık dışı bir biçim almış ve özellikle onları hedef almıştır.
Öfkeli bir güruh getirin gözünüzün önüne. Yumrukları sıkılı, gözleri kanlanmış, ağızları köpük saçan, haykıran, hakaretler ve sövgüler yağdıran bir güruh... Bu güruh, kendisi için herhangi bir risk içermeyen bir suç işlemenin hayvani zevkiyle kendinden geçmiştir. O, sopalar, meşaleler, tabancalar, ipler, bıçaklar, makaslar, sülfürik asit, hançerler, uzun sözün kısası insan öldürme ya da yaralamada kullanılabilecek ne bulduysa onunla donatmıştır kendisini.
Bu insan denizinin arasında itilip kakılan, dövülen, ayaklar altında ezilen, üstü başı yırtılan, bıçakla yaralanan, hakaretlere uğrayan, bir top gibi sağa sola savrulan, kanlar içinde ve ölmekte olan yersiz yurtsuz bir zencinin bedenini getirin gözünüzün önüne.
Güruh, linç eylemini yapanlardan oluşmaktadır. Paçavraya döndürülmüş insan ise zenci, yani kurbandır.
Kin ve vahşetten gözleri dönmüş linç eylemcileri zenciyi sürükleyerek bir ağaca ya da kamuya açık bir yere götürürler. Onu bir direğe bağlar, üzerine gazyağı ve yanıcı maddeler dökerler. Bedeninin tutuşturulmasını beklerken, onun dişlerini tek tek kırarlar. Daha sonra gözlerini çıkarırlar. Bu arada kurbanın başından kendileriyle birlikte deri parçalarının da söküldüğü küçük kıvırcık saç lüleleri koparılmakta, onun kanlı kafatasını ortaya çıkarmaktadır. Zencinin darbelerle örselenmiş bulunan bedeninden küçük et parçaları kopar.
Zenci artık bağıramamaktadır; kızgın bir demirle dağlanan dili şişmiştir. Yarı yarıya ezilmiş bir yılan gibi titreyen tüm bedeni dalgalanır. Bir bıçak darbesi; kulaklarından biri yere düşer... Oh! Ne kadar da kara o! Ne korkunç! Hanımefendiler onun yüzünü tırmalarlar...
“Ounu biraz ısıtın” diye bağırır biri. “Yavaş yavaş pişirecek kadar tabii” diye araya girer bir başkası.
Zenci kızartılır, pişirilir ve yakılır. Ama o bir kez değil, iki kez ölmeyi haketmiştir. Bu yüzden de asılmalıdır; daha doğrusu ondan geriye kalan ceset asılmalıdır. Kızartma işine katılamayanlar ellerini çırpmaktadırlar şimdi.
Hurra!
Herkes payını aldıktan sonra, ceset aşağı indirilir. Cesedin asılı olduğu ip, tanesi üç ya da beş dolardan satılmak üzere küçük parçalar halinde kesilir. Hanımefendiler, bu hediyelik ve tılsımlı eşya için aralarında itişir kakışırlar.
Buralarda dendiği gibi “halkın adaleti” yerine getirilmiştir. Sakinleşen güruh “örgütleyiciler “i tebrik eder; sonra yavaş yavaş ve neşe içinde, bir ziyafetten ayrılıyormuşçasına ve bir sonraki linç için randevular verilerek dağılır.
Bu arada, yerde yağ ve duman kokan, sakatlanmış, kavrulmuş, deforme edilmiş bir zenci kafası dehşet verici bir tarzda gülümsemekte ve adeta batan güneşe “uygarlık bu mu?” sorusunu yöneltmektedir.
Bazı İstatistikler
1889-1919 yılları arasında, aralarında 51 kadın ve kızın ve Birinci Dünya Savaşı’na katılmış olan 10 askerin de bulunduğu 2.600 zenci linç edilmiştir.
1919’da linç edilen 78 zenciden 11’i diri diri yakılmış, 3’ü öldürüldükten sonra yakılmış, 31 ’i vurulmuş, 3’ü işkenceyle öldürülmüş, 1’i parçalanmış, 1’i boğulmuş ve 11’i değişik biçimlerde öldürülmüştür.
Listenin başını 22 kurbanla Georgia çekmekte, onu Missisippi 12 kurbanla izlemektedir. Her ikisi de 3’er asker linç etmiş olmakla övünmektedirler. Canlı olarak yakılan 11 kurbandan 4’ü ilk eyalete ve 2’si ikinci eyalete aittir. Sistemli, önceden tasarlanmış ve örgütlenmiş 34 linç olayında birinci yeri gene 5 kurbanla Georgia işgal etmekte, onu 3 kurbanla Missisippi izlemektedir.
1919 yılı kurbanlarına yöneltilen suçlamaları şöyle sayabiliriz: Bir kurban Tarafsızlar Birliği (bağımsız çiftçiler) üyesi olmakla; birisi devrimci yayımlar dağıtmakla, birisi linç eylemleri konusunda eleştirel görüşler dile getirmekle, birisi Dikago’da beyazlarla zenciler arasında meydana gelen çatışmaları eleştirmekle; birisi zenci davasının liderlerinden birisi olmakla; birisi yoldan çekilmeyip motorlu araç içinde bulunan bir beyaz çocuğu korkutmakla suçlanmıştır. 1920’de 50 linç olayı ve 1923’de 28 linç olayı yaşanmıştır.
Bu suçların hepsinin de arkasında yatan neden ekonomik çekememezlikti. Ya o bölgedeki zenciler, beyazlardan daha iyi durumdaydılar, ya da zenci işçiler iliğine değin sömürülmelerine izin vermiyorlardı. Hiçbir olayda, asıl sanıkların üzerine gidilmedi; çünkü onlar her zaman siyasetçiler, finansörler ve yetkililer ve hepsinden öte gerici basın tarafından kışkırtılmakta, cesaretlendirilmekte, özendirilmekte ve sonra da korunmaktaydılar.
Bir linç olayı gerçekleşeceği ya da gerçekleştiği zaman, basın bunu satış rakamlarını yükseltmeye yarayacak iyi bir fırsat olarak değerlendiriyordu. Basın olayı bir yığın detayla süsleyerek anlatıyor, suçluları hiçbir biçimde kınamıyor, kurbanlara acımasını gösteren herhangi bir sözcük söylemiyor ya da bu doğrultuda herhangi bir yorum yapmıyordu.
26 Haziran 1919’da New Orleans States gazetesi, ilk sayfasını boydan boya kaplayan ve 13 cm. yüksekliğinde harflerden oluşan bir manşetinde şöyle diyordu: “Bugün Bir Zenci 3.000 Yurttaş Tarafından Yakılacak.” Onun hemen altında çok küçük puntolarla şunlar yazılıydı: “Kayzer (Birinci Dünya Savaşı’nı yitiren Almanya’nın Kayzeri Wilhelm II-PD.) ve hanedan prensi yanlarında güçlü eskortla birlikte kaçtılar. “
Aynı gün yayımlanan Jackson Daily News gazetesinin ilk sayfasının ilk iki sütununda büyük harflerle şunlar yazılmıştı: “Zenci J. H. Bugün Öğeden Sonra Saat 5 ’te Kitle Tarafından Yakılacak. “
Gazete, “Bütün halkı en içtenlikle katılmaya çağırırız” dememişti. Ama onu demek ister gibiydi.
Birkaç Detay
“Bu akşam saat 7:40’ta J. H. kızgın demir çubukla işkence gördükten sonra yakıldı... 2.000’den faz-a insan... çok sayıda kadın ve çocuk yakma eylemi sırasında oradaydılar... Zenci, elleri arkadan bağlandıktan sonra tutuşturuldu. Biraz ilerde, içine demir bir çubuğun yerleştirildiği bir başka ateş tutuşturul- muştu. iyice kızgın hale geldiğinde birisi demir çubuğu aldı ve zencinin bedenini onunla dağladı. Dehşete kapılan zenci demir çubuğu elleriyle tutu ve o onda hava yana etin kokusuyla doldu... Bedeninin çeşitli yerleri kızgın demirle dağlanan zencinin feryatları ve inlemeleri ta kentten duyuluyordu. Dakikalarca süren bu işkenceden sonra, maskeli bazı insanlar zencinin üzerine benzin döktüler ve bağlı olduğu direği ateşe verdiler. O anda alevler yükseldi ve bir kurşunla yaşamına son verilmesi için yalvaran zencinin bedenini sardı. Onun yalvarmaları alaylı haykırışlara yol açmaktan başka bir işe yaramadı.” (Chattanooga Times, 13 Şubat 1918)
“Birisi zencinin üzerine benzin döküp ateşi tutuşturduğunda, erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan oluşan 15.000 kişilik kalabalık alkış tuttu. Onlar, bağırıp çağırdılar ve zenciyi daha yakından görmek için itişip kakıştılar... Ateş bedenini kavurmaya başladığında iki kişi zencinin kulaklarını kestiler.
Bir başkası onun topuklarını kesmeye kalkıştı... Herkes zenciyi görmek istediği için kalabalık ileri geri dalgalanıyor ve yer değiştiriyordu. Bedeninin etleri tümüyle yandıktan, kemikleri ortaya çıktıktan ve daha önce bir insanın bulunduğu yerde şimdi alevlerin arasında tüten ve deforme olmuş bir paçavra kalmıştı ve herkes hala seyretmek için orada beklemeye devam ediyordu...” (Memphis Press, 22 Mayıs 1917)
“...bütün toplumsal sınıflardan erkekler, kadınlar ve çocuklar oradaydı. Yüksek sosyeteden birçok hanımefendi kalabalığı cezaevinin dışından izliyordu. Diğer birçok kişi ise olup bitenleri bitişikteki terastan... Zencinin cesedi düştüğünde çok sayıda insan, onun asıldığı ipin parçalarını almak için hırsla birbiriyle çekişti.” (VicksburgEveningPost, 4 Mayıs 1919)
“... birisi onun kulaklarını kesip kopardı, bir diğeri cinsel organını... O ipe tutunmaya çalıştı, parmaklarını kestiler. Kendisini bir ağaca kaldırmaya çalıştıkları sırada iriyarı birisi boynuna bir bıçak sapladı; en az yirmibeş yerinden yaralanmıştı o.
... onun cesedini birçok kez havaya kaldırıp indirdiler, sonra bir ocağın üzerine yerleştirdiler. Sonunda birisi onu bir ucu bir ata iliştirilmiş olan kementle yakaladı ve at cesedi Waco sokaklarında sürükleyerek koştu. Asma eyleminin gerçekleştirildiği ağaç, belediye başkanının evinin penceresinin hemen altındaydı. Başkan, kalabalık işini görürken seyretmekte yetindi. Başından sonuna kadar hemen hemen herkes, zencinin sakatlanması eylemine katıldı. Bazıları onu küreklerle, kazmalarla, bazıları da tuğlalarla ve sopalarla vurdular. Ateş yakıldığında binlerce hançerden bir sevinç çığlığı yükseldi. Herkesin görebilmesi için, bir süre sonra ceset bir alkış fırtınası eşliğinde yükseğe kaldırıldı...” (Crisis, Temmuz 1916)
Linç Olayının Beyaz Kurbanları
Yalnızca zenciler değil, “Tom Amcanın Kulübesi” adlı kitabın yazarı Bn. Harriet Beecher Stowe gibi onları savunmaya cüret eden beyazlar da kötü davranışlara hedef oldular. Elijah Lovejoy bu yüzden öldürülürken, John Brown asıldı. Thomas Beach ve Stephen Foster baskı gördüler, saldırıya uğradılar ve cezaevlerine kondular. Foster cezaevinden şu satırları yazdı: “Zedelenmiş kollarıma ve bacaklarıma baktığımda, beni tutmak için yakında artık cezaevine gerek kalmayacağını düşünüyorum... Bu son 15 ayda beni dört kez hücrede konuk ettiler. Yurttaşların 24 kez beni kiliselerinden kovdular, iki kez beni evlerinin ikinci katından aşağı attılar; bu yüzden iki kez böbreklerim zedelendi; bir keresinde beni prangaya vurmaya kalkıştılar; iki kez beni ceza ödemek zorunda bıraktılar; bir keresinde 10.000 kişi beni linç etmeye kalktı ve bu arada başıma, kol tarıma ve enseme 20 darbe indirdiler... “
Otuz yıllık bir sürede, içlerinde 11 kadının da bulunduğu 708 beyaz linç edildi. Bunların bazıları grev örgütlemeye kalkışmış, bazıları da zencilerin davasını savunmuştu.
Linç, Amerikan “uygarlığı “nın suç koleksiyonu içinde “en onurlu” yeri işgal etmektedir.
* 1924’te La Correspondance Internationale’in 74. sayısında yayımlanmıştır.
** 1776’da sona eren bağımsızlık savaşı sırasında İngiltere’den yana tutum alan Amerikalılara Loyalist ya da Tori deniyordu.