Giriş
Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının toplumsal mücadeleler tarihini ezilenler cephesinden yazarken, Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu altında yaşayan ezilenlerin isyanlarına da mutlaka yer verilmelidir. Bu isyanlar, çevrede yaşayan diğer halkları etkiledikleri gibi, daha sonradan bu topraklan fetheden Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarında yaşayan halkları ve bunlarının isyanlarını da etkilemiştir.
Devamını oku...
Üniversite öğrencileri toplumsal muhalefetin en dinamik kesimlerinden biridir ve kimi zaman da bir ateşleme fitili olarak boy gösterir. Bu nedenledir ki; Türkiye'de de mücadelenin en önemli dönemeçlerinde üniversiteli gençlik hareketi kendini belirgin biçimde hissettirmiş, hatta dönem dönem hareketin sürükleyici gücü olmuştur. Üniversitelilerin aydın özellikleri, öğrenci hareketinin her zaman var olan toplumsal sistemi sorgulama ve alternatifini üretme ve bunun için mücadele etmelerini ağlamıştır.
Devamını oku...
[NOT: Bu yazı, 1991’de yayımlanan “Türkiye’nin Toplumsal Maddi Gerçekliği ve Devrimci Strateji” başlıktı kitabın (A. Can) ilk bölümüdür. “Kemalizmin komünistçe eleştirisine” çokça ihtiyaç duyulan bu günlerde bu yazıyı komünist hareketin tarihsel süreci içinde yapılmış bir çözümleme olarak yayımlıyoruz. İlerleyen sayılarımızda Kemalizme dair başkaca tahlil ve eleştirilere de yer vereceğiz.]
Devamını oku...
Türkiye’nin kapitalist düzeni ve burjuva siyasal rejimi dönüşüm sancılarının iyice azdığı bir dönemden geçiyor. Bu dönüşümün özlü ifadesi, yeni sömürge Türkiye’nin bir mali-ekonomik sömürge haline getirilmesidir. Sömürgenin bu biçiminde ülkedeki ekonomi ve maliye emperyalist tekellerin doğrudan denetim ve yönetimine geçer. İşbirlikçi burjuvazi bu tekellerin yerli ortağı haline gelir. Devlet aygıtı da emperyalist tekellerin ve ortaklarının çıkarlarını teminat altına almak ve korumak amacına uygun olarak yeniden düzenlenir.
Devamını oku...
Sosyalizmin ekonomik temelinin kuruluşu, faşizmin yenilgiye uğratılması ve savaş sonrası ekonominin yeniden inşası gibi tarihsel görevlerin başarıldığı “Stalin Dönemi” çok tartışıldı ve tartışılıyor. Yine 20. Kongre’yle girilen süreçte Sovyetler Birliğinin sosyo-politik ve sosyo-ekonomik karakterlerinin ne olduğu tartışmalara konu oldu ve oluyor. ‘91 yıkımı, tüm bu tartışmaları daha geniş bir perspektiften ve yeni sorularla ele alma gereğini adeta koşulladı. V. Litov’un kitabı, Stalin ve Kruşçev (Hruşçov) şahsında yürütülen tartışmalar ekseninde politik, iktisadi ve toplumsal gerçeklere ayna tutuyor. Sorunlara daha yakından bakma fırsatı yaratıyor.
Devamını oku...
ABD’li sosyalist aydın James Petras’ın “21. Yüzyıl Sosyalizmi üzerine düşünceler” başlıklı makalesi, sendika.org sitesince çevrilerek yayımlandı. (Yazıyı EK’te yayımlıyoruz.) Bu kısa makalede Petras, yayıncılarının ifadesiyle “Bir taraftan 20. yy. deneyimleri üzerinden 21. yy. sosyalizmine ilişkin kimi dersler çıkarırken, bir taraftan da isim vermeden Küba ve Venezüella devrimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor”.(1) Tartışmanın arka planını oluşturan, Petras ile Castro arasındaki polemik, “Küba’yı Savunmak” başlığı altında kitaplaştmlmıştı.(2)
Devamını oku...
71 günlük Paris Komünü’nün yarım kalan yol açıcı rolünü anarak tarihteki onurlu yerine koyarsak; 1917’de Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi, işçi sınıfının tüm ezilenleri de kapsayıp kucaklayan, iktidarlaşmayı başaran ilk devrimidir. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, proletarya ve ezilenlerin devrim bilincinin somut ve vücut bulmuş ifadesidir. Devrim teorisi ve pratiğinde bir çığırdır. Yeni bir çağı, proleter devrimleri çağım açar, başlatır.
Devamını oku...
2007 Ağustosu’nda konut kredi piyasasında bunalım olarak baş gösteren, 2008 Ocak ayında ikinci bir patlamayla yeni bir evreye ulaşan ABD merkezli mali kriz, Eylül 2008’ten itibaren dünyayı saran bir ekonomik krize doğru evrildi. Görüldü ki; uzun bir sürece yayılan bunalım sınırlı bir para sermaye, borsa krizi değil, burjuva üretimin bütün çelişkilerinin kolektif olarak patlak verdiği dünya pazarı bunalımı(1), bir başka deyişle dipteki çelişkilerin su yüzüne çıktığı kapitalizmin genel bunalımıdır.
Devamını oku...
Lenin tarafından kaleme alman bu bildirge, 3 (16) Ocak 1918'de Sovyetler Merkez Yürütme Kurulu tarafından kabul edildi. Sverdlov tarafından “Karar tasarısı” olarak Kurucu Meclis'e sunulan bu bildirge, Kurucu Meclis’in karşıdevrimci çoğunluğunca reddedildi. Böylece Kurucu Meclis, burjuva, sömürücü, emperyalist ve karşıdevrimci niteliğini Rus emekçi halkına sergiledi. Bu bildirgenin reddedilmesinin ardından Kurucu Meclis dağıtıldı. Bildirge, kısa süre sonra, 12 (25) Ocak'ta toplanan II. Sovyetler Genel Kurulu'na sunularak kabul edildi ve Sovyet Anayasası'nın temeli haline geldi. Emekçi ve Sömürülen Halkın Hakları Bildirgesi, bugün de sosyalizmin emekçi, ezilen insanlığa kazandırdıklarını belgeleyen bir manifesto olarak önemini koruyor.
Devamını oku...
I
Bazıları demokrasiyi kendi başına bir “şey”miş gibi ele alarak tarif etmeyi pek sever. Oysa demokrasinin genel geçer tanımı açık ve basittir; demokrasi “halkın egemenliği” anlamına gelir. Bir “egemenlik”in olduğu her yerde bu egemenliğin bir aracı ve biçimi vardır, sınıflara bölünmüş toplumda, toplumun bir bölümünün diğerleri üzerindeki bu egemenliğin aracı devlettir, demokrasi de devlet biçimlerinden biridir. O halde en kestirme yoldan diyebiliriz ki, demokrasi halkın egemenliğine dayanan bir devlet biçimidir.
Devamını oku...
Generaller partisinin devir teslim törenleri duya hükmeden yüksek askeri bürokrasinin faşist rejimi ve ordunun rejim içindeki işlevini sürdürme ilanına dönüştü. İki yıl sonrasının genelkurmay başkanı Işık Koşaner, “TSK, ulus, üniter ve laik devletin korunmasında her zarı taraf olmuştur ve olmaya devam edecektir. Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmak siyasetle ilgili değildir” diyerek durumu yeniden gözler önüne serme gereği duydu. Koşaner, “TSK’nın, ulusunun dışında ayrı bir deneme ihtiyacı yoktur” sözleriyle de, burjuva ordunun özerk yapısının sınırlandırılmasına, hükümetin orduyu denetlemesine razı olmayacaklarını ortaya koydu.
Devamını oku...