71 günlük Paris Komünü’nün yarım kalan yol açıcı rolünü anarak tarihteki onurlu yerine koyarsak; 1917’de Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi, işçi sınıfının tüm ezilenleri de kapsayıp kucaklayan, iktidarlaşmayı başaran ilk devrimidir. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, proletarya ve ezilenlerin devrim bilincinin somut ve vücut bulmuş ifadesidir. Devrim teorisi ve pratiğinde bir çığırdır. Yeni bir çağı, proleter devrimleri çağım açar, başlatır.
Kapitalizmin emperyalizm çağında ezilenlerin devrimci öncü sınıfı, işçi sınıfıdır. Ekim Devrimi’yle devrimci proletarya ezilenlerin kurtuluş devrimlerine öncülük edeceğini, “dünyanın bütün işçileri birleşiniz” şiarının “ezilen halklar”la da birleşmesi gerektiğini gösterir, kanıtlar. İşçilerle ezilenleri tek davada birleştirir. 1917 Ekiminde Rusya proletaryası tarih sahnesine çıkar ve sosyalist/toplumsal devrimini gerçekleştirir. Ekim Devrimi işçi sınıfının kendi öncü partisiyle devrimi hazırladığı ve tüm ezilenlere öndelik ettiği sosyalist devrimi karakterize eder. İşçi sınıfının devrimci ideolojisiyle donanmış Bolşevik/Komünist Parti devrimin önderliğini ve kılavuzluğunu yapar. Ekim Devrimi, ezilenlerin yeni çağdaş tarihi ve devrim bilincidir. Emperyalizm çağında proleter devrimlerinin, sosyalizm davasının realize edilebileceğini, zafere ulaşacağını kanıtlar.
Ekim Devrimi’nin arka planında marksizmin devrim ve sosyalizm teorisi, devrim bilinci durur. Marksizm tarihsel materyalizm anlayışıyla (marksist tarih teorisiyle) insanlığın üç bin yıllık sınıf mücadeleleri tarihini çözümler. Tarihte devrimci olanı, devrimlerin rolünü açığa çıkarır. Tarihin devrimci diyalektiğini vurgular. Marksizmin devrim teorisini tarihten süzüp çıkarır ve teorileştirir.
Marksizmin devrim teorisi ve bilinci; insanlığın uygarlık tarihinin özünde bir sınıf savaşımları tarihi olduğunu tespit eder. Marksizm, devrimleri sınıf savaşımlarının dolaysız ürünleri ve sonucu olarak ele alır; tarihin itici gücü ve ‘tarih lokomotifleri’ olarak nitelendirir. Devrimleri tarihe yön veren, ilerleten, tarihin “sıçrama an”ları olarak analiz eder. Tarihin bu “sıçrama an”larının köklü ve nitel dönüşümlere yol açan karakterini vurgular.
Marks, tarihte gerçekleşen tüm eski devrimlerin birer azınlık devrimi karakteri taşıdığını ama artık “tarihin bu talihinin” proleter devrimleriyle, tüm ezilenlerin birleştiği bu çoğunluk devrimleriyle değişeceğini açıklar. Yeni toplumsal devrimin öncüsü ve öznesi olarak devrimci proletaryayı işaret eder. Kendisiyle birlikte tüm insanlığın kurtuluşunu sağlayacak sonuna kadar devrimci yegâne sınıf olarak proletaryayı görür. İnsanlığın sosyal kurtuluş yolunun proleter devrimler ve sosyalizm yolundan gerçekleşeceğini çözümler. İşçi sınıfı ve ezilenlerin kendi devrimci partilerinde örgütlenerek burjuvazinin kurulu düzenini yıkması ve yeni bir toplumsal sistem kurması gerektiğini vurgular. İşçi sınıfı ve ezilenleri kendi tarihlerini yapmaya çağırır. Komünist Manifesto’yla insanlığın sosyal kurtuluş ve çoğunluk devrimleri yolunu ilan eder.
Marksizmin bu devrim teorisi, Kıta Avrupası’nın burjuva devrimleri laboratuvarında tarihin ve yaşamın mihenk taşma vurulur. Devrimci proletarya Avrupa’nın burjuva demokratik devrimleri içinde staj görür. Devrim düşüncesi ve teorisi sınıf savaşımları, devrimler içinde geliştirilir. Marksizmin devrim teorisi Paris Komünü ve devrimiyle en ileri gelişim aşamasına ulaşır. Teori ilk tarihsel girişimini ve provasını yapar. Buzu kırar, yolu açar, tarih kapısını sosyalizme aralar. Yenilen Paris Devrimi, ders ve deneyleriyle marksizmin devrim düşüncesini daha da geliştirir. Devlet ve devrim ilişkisini berraklaştırır. Devrimin devletin ele geçirilmesi değil bilakis iktidarın yıkılıp parçalanması ve yeni bir devletin kurulması olduğu vurgulanır. Devrim teorisi Paris Devrimi’yle test edilir, geliştirilir ve rafine edilir. İktidar bilinci güçlenir.
Ekim'in Açtığı Yol
Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, Marks-Engels‘in öngördüğü, Paris Komünü’nün yarım bıraktığı toplumsal devrimi gerçekleştirdi. Paris Komünü’nün devrimci dersleriyle donanmış, 1905 devrim okulunda okumuş ve öncü devrimci partisini yaratmış Rusya proletaryası, toplumsal devrimi zafere taşıdı. Tenin önderliğindeki Bolşevik Parti, proleter devrime öncülük ve önderlik etti. Marksizmin devrim ve sosyalizm teorisini, emperyalizm çağında gerçek kıldı. Ekim Devrimi’nin teorisyeni, taktisyeni ve stratejisti Lenin, marksizmin devrim teorisini yaratıcı biçimde uyguladı ve daha da geliştirdi. Emperyalizm çağının marksizmini yarattı.
Ekim Devrimi nedir? Her şeyden önce bir ‘çoğunluk devrimi’dir. İşçilerin, köylülerin, emekçilerin, kadınların, askerlerin, ezilen ulusların devrimidir. Nüfusun ezilen, sömürülen ayrıma ve baskıya tabi tutulan; dışlanan, horlanan, aşağılanan engin çoğunluğunun kurtuluş eylemidir. Bir avuç sömürücü-asalak, zalim ve mutlu azınlığın, devrimci zor eylemiyle alaşağı edilmesi ve ezilenlerin kendi kendilerinin egemeni ve yöneteni olduğu bir sistemin yaratılmasıdır. Öyleyse Ekim Devrimi ilkin tarihin ‘azınlık devrim’leri biçiminde ve çoğu zaman sadece bir egemen sınıftan diğerine el değiştiren karakterine bir müdahaledir. Tarihin akışını ve karakterini değiştirir. Bu insanlığın yeni tarihidir.
Ekim Devrimi’yle büyük insanlığın yani emekçi sınıfların ve ezilen halkların ‘tarihi ve talihi’ köklü bir biçimde değişti. Çünkü Ekim Devrimi yeni tipte ve karakterde bir toplumsal devrimdir. Toplumun altını üstüne getirdi. Ayakları baş yaptı! Toplumsal düzenin üst yapısını ve ona temel oluşturan altyapısını yıktı, parçaladı ve yeniden kurdu. Tarihin yönünü sınıflı toplumdan sınıfsız topluma çevirdi. Kapitalizmin sömürü düzenine, köleliğine, adaletsizliğine son verdi. Sömürücü sınıflan ortadan kaldırdı. Üretim araçlarının tüm toplumun emrine ve denetimine verdi. Toplumun ortak malı haline getirdi. Toplumsal mülkiyet biçimleri geliştirdi. Üretenlerin kendilerini yöneteceği bir sistem kurdu.
Yeni tipte bir demokrasi ve devlet biçimi yarattı. Sosyalist demokrasi ve Sovyet devleti, emekçi halkın kendi kendini yönetmesini sağladı. Sosyalizm ezilen ulusa, ezilen cinse en tam hak ve özgürlüklerini verdi. Ulusların kendi kaderlerini özgürce tayin etmesini sağladı. Ulusları tam hak eşitliği temelinde ve kendini yönetme özgürlüğü içinde birleştirdi. Sovyet Federasyonu içinde özgür ulusların kardeşçe birliğini yarattı. Ezilen cins kadına, ekonomik, siyasi, medeni vb. tüm alanlarda erkeklerle eşit haklar sağladı ve güvenceye aldı. Kadınların özgürleşmesinin ve toplumsal kurtuluşunun önünü açtı. Özetle Ekim Devrimi’yle ezilenler tarihte ilk kez toplumsal devrimlerini yaptı, kendi kendilerini yönetme özgürlüğüne kavuştu ve sosyalist toplumu kurdu.
Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, ezilen ve sömürülen büyük insanlık âlemine yepyeni bir yol açtı. Ezilen insanlığın kendi eylemiyle yeni bir tarih, yeni bir toplum yaratabileceğini öz eylemi ve eseriyle görmesini sağladı. Ezilenler kendi kaderlerini kendi ellerine alabileceklerini, insan özüne yaraşır özgür, adil, eşit ve mutlu bir toplumsal düzeni kurabileceklerini, sosyalizmin mümkün olabileceğini, yine kendi öz eylemiyle tanıtladı ve deneyimledi.
Ekim Devrimi yalnızca Rusya’daki ‘Ekim proleter devrimi’, ‘salt kendisi’ değildir. Daha fazlasıdır. Tüm ezilenlerin toplumsal kurtuluş yoludur. 20. yüzyıldaki tüm ezilenlerin devrimlerinin arka planında bir biçimde Ekim Devrimi’nin ruhu, bilinci bir prototip-model devrim olarak esinleyici ve yön verici fikirleri durur. Ulusal kurtuluşu sosyal kurtuluşla bütünleyen bir dizi devrim ve sosyalizmin rehberi Ekim Devrimi’dir. 20. yüzyılda işçi sınıfı ve ezilenlerin tüm ilerici, devrimci, sosyal kazanmalarında Ekim Devrimi ve sosyalizmin belirleyici rolü ve payı bulunmaktadır. 20. yüzyıl devrim ve sosyalizm deneyimleri ve edinimleriyle, dünya ezilenlerine tarihte hiç görülmedik bir insanlık konumu-durumu yaşattı. Ezilen insanlığa büyük özgürlük, hak, insani yaşam koşullan sundu. Dünya ezilenleri sosyalizmin nimetlerini tattı.
Yenilgiden Yeni Zaferlere
Buna rağmen 20. yüzyıl sosyalizmin zaferiyle açıldı ve yenilgisiyle kapandı. 20. yüzyılda sosyalizm, evrensel sınıf mücadelesinin tayin edici koşullarında, iç ve dış etkenlerinin toplam sonucu olarak yenildi. Kapitalizmden sosyalizme geçişte yaşanan sert sınıf mücadelesine karşın, iç gericiliği yaratan toplumsal koşulların üstesinden gelinememesi ve en sonu yolundan saptırılan sosyalist devletin kendi iç çürümesi, yozlaşması, başkalaşımı ve emperyalist kapitalizmin kuşatmasıyla sosyalizm çözülüp çöktü. Ekim Devrimi, tarihte yenilen ilk toplumsal devrim değildi kuşkusuz. Sosyalizmin yenilgisi tarihte çokça yaşanan bir tarih yasasını ve gerçeğini bir kez daha tanıtladı. Bu anlamda marksizmin tarih, devrim ve sosyalizm teorisi doğrulandı. Tarihin devrimci ileri sıçramalarının olduğu gibi geriye düşmelerinin de olduğunu gösterdi. Tarihin ileri sıçramasını veya geriye düşmesini sağlayan temel ve tayin edici unsur, sınıf mücadelesidir. Ve tarih devrimlerin deneme tezgâhıdır.
Yeni toplum eski toplum üzerinde genel ve tam egemenliğini kurup pekiştirmediği, devrimci dönüşümleri sağlayamadığı devrimi sonal amacı doğrultusunda süreklileştirmediği koşullarda, yeni toplum eski toplum tarafından yenilgiye uğratılır. Eski toplum yeniyi yıkar, ama yeninin yeniden yeşermesini, tarihin uzun ve sonsuz toprağında yeniden boy vermesini engelleyemez.
20. yüzyılda uygulanan sosyalizm; tarihte ezilenlerin çoğunluk ve toplumsal devrimlerinin, inşa ettikleri toplumsal sistemin de yenilebileceğini, evrensel sınıf mücadelesinin tarihteki tayin edici yerini ve rolünü; dünyada kapitalizmle birlikte var olan sosyalizmin ancak emperyalizmin kuşatmasını yararak ve kapitalizmi yeryüzünden silip süpürecek sonal amacına varabileceğini dersini sundu. Ekim Devrimi ve onun dolaysız ürünü sosyalizm, ezilen dünya insanlığı için, daha ileri bir sosyalizm yaratmanın tüm derslerini biriktirdi. 20. yüzyıl devrimleri, sosyalizm deneyimleri yenilgi ve zaferleriyle, üstünlükleri ve kusurlarıyla, eksiklikleri ve yanlışlarıyla 21. yüzyıl sosyalizminin maddi ve entelektüel koşullarını çok daha ileriye taşıdı, olgunlaştırdı.
20. yüzyılda sosyalizmin yenilgisi tarihteki bir güneş tutulmasından başka bir şey değildir. Sosyalizm yeniden ve daha güçlü gelecektir. Tarihin baharı yeniden kızıl devrim çiçeklerine bürünecektir. Tarihin yasası ve buyruğu budur.
Revizyonist SSCB’nin yıkılışının ardından ortalığı kapitalizmin zaferini ve ebediliğini kutsayan, sosyalizmin yanlışlığını ve imkânsızlığını vazeden teoriler ve burjuva gerici zırvalar kapladı. Devrim ve sosyalizm mücadelelerinin de gerilediği, ezilenlerin dünya çapında demoralize olduğu koşullarda; devrim ve sosyalizm her türlü zenci saldırının boy hedefi haline getirildi. Devrim ve sosyalizm çok yönlü gerici saldırıların ateşi altında geri çekildi. Dünya kapitalizmi sosyalizmin geçici yenilgisi koşullarını tarihsel bir fırsata dönüştürdü. Emperyalist küreselleşme saldırılarını her bakımdan boyutlandırdı ve zincirinden boşanmışçasına hızlandırdı. Sosyalizmin boşluğu ve yokluğu koşullarında dünya işçi sınıfına ve ezilenlerine en fütursuz ve acımasız biçimlerde saldırdı. ‘Tarihin sonu’nu ve kapitalizmin ebediliğini ilan edip dayatan dünya kapitalizmi, emperyalist küreselleşme saldırılarıyla dünya ezilenlerinin yaşamını korkunç bir cehenneme çevirdi.
Emperyalizm bizzat kendi eli ve eylemiyle tarihin bitmediğini, sınıf mücadelesinin sürdüğünü gösterdi. İşçi sınıfı ve ezilenlerin 20. yüzyılda elde ettiği sosyal kazanmaları bir bir geri aldı. Kapitalizmin sert saldırıları altında ezilenler de yeniden başını kaldırdı. Sosyalizmsiz dünyanın kötülüğünü, yavaş ve derinden hissetmeye başladı. Emperyalist küreselleşme ve neoliberal saldırganlık karşısında ezilen ve sömürülenler yeniden mücadelelerini yükseltti. Yeniden yeni bir dünya özlemini ve ‘yeni bir dünya mümkündür’ şiarını sınıf kavgasında dillendirmeye başladı.
Günümüzde ezilenlerin dünya çapındaki mücadelesi yükselip ivme kazanırken, devrim ve sosyalizme çok yönlü saldırılar da sürmektedir. Bu saldırılar iki ana hedefe yoğunlaşmaktadır. Bunlardan ilki ezilenlerin sınıf mücadelesi ve devrim fikridir, bilincidir. İkincisi sosyalizmdir. Dolayısıyla uluslararası kapitalizm ve burjuvazi özünde Ekim Devrimi’ne ve onun açtığı toplumsal devrim yoluna saldırmaktadır. Tarihin bu devrimci yolunu kapatmak istemektedir. Yeni bir tarih ve devrim bilinci yaratan Ekim Devrimi, devrim ve sosyalizmi birbirinin ayrılmaz parçası kıldı, birleştirdi. Devrimsiz sosyalizm olmayacağını kanıtladı. Sosyal reform teorilerinin ve burjuva sosyalizminin gerici karakterinin ipliğini pazara çıkardı. Ve insanlığın önüne tek bir kurtuluş yolu koydu. Devrim yolundan sosyalizm!
Burjuva Sosyalizmi Ve Devrimci Sosyalizm
Bugün emperyalist burjuvazi ve tüm gerici reformcu güçler devrim ve sosyalizmi birbirinden ayırarak, devrimci sosyalizme saldırmaktadır. Saldırıların ilk hedefi sosyalizm olmaktadır ve kendi içinde iki temel boyutu kapsamaktadır. Burjuva gerici saldırıların birinci boyutunu, sosyalizmin imkânsızlığını (kapitalizmin vazgeçilmezliğini) ispata dönük ideolojik argümanlar ve gerici teoriler oluşturmaktadır. İkinci boyutunu ise, sosyalizm fikrinin/ teorisinin ve toplumsal projesinin bozulması, iğdiş edilmesi, yozlaştırılması ve Ekim Devrimi’yle kristalize olmuş devrimci sosyalizmin, bir burjuva sosyalizmi haline getirilmesinde ifade bulmaktadır. SSCB’nin yıkılışı ve 20. yüzyıl sosyalizminin evrensel sınıf mücadelesi koşullarında kendi dönemini yenilgiyle kapaması, sosyalizmin olanaksızlığına delil olarak sunulmaktadır. Ezilenler sosyalizmin olanaksızlığına inandırılmaya, sosyalizm amacından vazgeçmeye çağrılmaktadır. Kapitalizm, özel mülkiyet, kâr hırsı insanlığın vazgeçilmez seçeneği olarak sunulmakta, hatta bencilliğin “insanın doğasında” olduğu palavrası ortaya atılmaktadır.
Sosyalizme saldırıların ikinci boyutu daha sinsi ve önemlidir. Çünkü devrimci sosyalizm yerine burjuva sosyalizmi ikame edilmektedir. İşçi sınıfı ve ezilenler burjuva sosyalizminin gerici bayrağı altına çağrılmaktadır. Böylece sosyalizmi kapitalizmin içine çekip hapsederek, kapitalizmle barışık ve onun bir parçası haline getirilen envai çeşit teori oluşturulmaktadır. Ve burjuva sosyalizmi teorileri emekçi sınıflara “yeni sosyalizm”, teorileri olarak sunulmaktadır.
Günümüzde burjuva reformcular ve reformcu küçük burjuva sosyalistleri bu ‘yeni sosyalizm’ teorilerinin bayraktarlığını ve siyasal temsilciliğini yapmaktadır. Güncel burjuva-sosyalizm teorilerinin belkemiğini bundan 160 yıl önce Komünist Manifesto'da da vurgulandığı gibi, yine insancıl kapitalizm, sosyal kapitalizm, sosyal reform vb. gerici reformcu teoriler oluşturmaktadır.
Komünist Manifesto’da burjuva sosyalizmi şöyle tanımlanıyor:
“Burjuvazinin bir kesimi burjuva toplumun varlığının devamını sağlamak için toplumsal hoşnutsuzlukları gidermek ister. İktisatçılar, insanseverler, insanlıkçılar, işçi sınıfının durumunu iyileştiriciler, hayır işleri örgütleyicileri, hayvanlara eziyet edilmesini önleme derneklerinin üyeleri, ılımlılık bağnazları, akla gelebilecek her türden gizli reformcular bu kesime girerler. Sosyalizmin bu biçimi eksiksiz sistemler haline de getirilmiştir. Bu kesime örnek olarak Proudhon’un Sefaletin Felsefesi’ni anabiliriz.
“Sosyalist burjuvalar modern toplumsal koşulların bütün üstünlüklerini, buradan zorunlu olarak çıkan savaşımları ve tehlikeler olmaksızın istiyorlar. Bunlar mevcut toplumu istiyorlar ama onu devrimcileştiren ve çözüştüren öğelerden temizlenmiş olarak. Proletaryasız burjuvazi istiyorlar.”
Günümüzde burjuva sosyalistleri de proletaryasız burjuvazi ve ‘insani kapitalizm’ istemektedir. Burjuva sosyalizminin pek çok çeşidi ‘yeni sosyalizm’ adı altında devrimci sosyalizm yerine konulmaya çalışılmaktadır. Bu burjuva sosyalizmlerinin hepsi Ekim Devrimi ve yaşanmış sosyalizmi reddederek varlığım duyurmaktadır. Postmarksist, postmodern, reformcu pek çok burjuva teorisyen, “özgürlükçü sosyalizm”, “demokratik sosyalizm”, “anarşist sosyalizm”, “yeşil-ekolojist sosyalizm”, “güzel/cici”, “güleryüzlü” vb. yaftalarıyla devrimci sosyalizmin, aynı anlamda Ekim Devrimi’nin toplumsal devrim yolunun vaktinin geçtiğini ilan edip, kendi burjuva sosyalizm teorilerinin bayrağını göndere çekmektedirler.
Kimi burjuva sosyalistler “iktidar olmadan dünyayı değiştirme” zırvasını teori katına yükseltmektedir. Kokuşmuş ve çürümüş sosyal reformculuğu yeniden ısıtıp ezilenlerin önüne koymaktadır. Kapitalizmin defolarını onarmakla mükellef sosyal reformculuğu retorikle bezeyerek ezilenlere devrim diye sunma sihirbazlığına soyunmaktadır. Ortalık sözle dünyayı değiştirme iddiasında olan söylem teorilerinden geçilmemektedir. Kimi burjuva sosyalistleri daha ileri giderek “iş”i kökünden çözmektedir. Proletaryanın devrimci sınıf olmaktan çıktığını, hatta proletaryanın ortadan kalktığını -ilan etmektedir. Proletaryayı felsefi ve spekülatif söylem teorileriyle ve el çabukluğuyla ortadan kaldırmaktadır. Devrimin sınıf öznesi olmadığına göre devrime de gerek yoktur denmektedir. Komünist Manifesto’nun işaret ettiği noktaya geliyoruz. Küçük burjuva sosyalist sihirbazların elinde; abrakadabra, elveda proletarya! Proletarya yok, çokluk var! Böylece, burjuva sosyalizminin bayrağını yükseltiyorlar. Varılan yer, sonuç; ‘proletaryasız burjuvazi’ limanıdır. Dön, dolaş, gel aynı yerdeyiz: Kapitalizm! Burjuva sosyalizminde kapitalizmden çıkış yoktur. Ezilen insanlık kapitalizme mahkûmdur. Kapitalizmden öte yol, tarih vs. yoktur. Burjuva sosyalizminin tüm parıltılı retoriğiyle anlattığının özü-özeti budur. Kutsal kapitalizme sosyalistçe âmin demektir!
Burjuva sosyalistleri ve tüm burjuva gerici koro, ilkin sosyalizm düşüncesine ve pratiğine; ikinci olarak, ezilenlerin devrim fikrine ve mücadelelerine karşı saldırılar yürütmektedir. Ekim Devriminin yarattığı sosyalizmi toptan reddeden burjuva sosyalizmi aynı biçimde sosyalizme devrimle varmanın olanaksızlığını ve gereksizliğini de teorileştirmektedir. Devrimler döneminin kapandığını vazetmektedir. Kapitalizmin tamirciliğine ve kölelik düzeninin reformasyonuna soyunan burjuva sosyalistleri ile bilumum postmarksist, postmodem, “yeni sosyalist”, devrim yerine evrimi koymaktadır. Bu nedenle önce ezilenleri devrim fikrinden uzaklaştıracak ve vazgeçirerek devrimci sınıf nosyonuna saldırılar yoğunlaştırılmaktadır. Devrimi yapacak, örgütleyecek sınıflara, devrimin faillerine, özneye, devrimcilere saldırmaktadır. ‘Tarihin öznesi yoktur’ zırvasıyla insanlık tarihinin tüm gerçeği, yasaları tersyüz edilmektedir. Tarih bilinci çarpıtılmaktadır. Bir bilinç ve bellek katliamı yapılmaktadır. Tarihin itici gücü ve dinamosu olan sınıf savaşımları reddedilmektedir. Burjuva sosyalistleri ‘toplumu devrimcileştiren ve çözüştüren öğeleri’ tarihten temizlemek istemektedir. Devrimciliği, özneyi tarihin dışına atmaktadır. Tarihin öznesi yoktur, devrimler çağı kapandı gibi teorik-ideolojik argümanlarla ezilen sınıfların tarihteki devrimci rolleri reddedilmektedir.
Böylece ezilen sınıfların kendi tarihlerini yapamayacakları, tarihi kendi sınıfsal amaçları doğrultusunda değiştirmeyecekleri gerici fikri vazedilmektedir. ‘Öznenin ölümü’ teorisiyle devrim(ciliği)n olanaksızlığı ve gereksizliği temellendirilmeye çalışılmaktadır. Devrim, devrimcilik, öncü, parti vs. vb. sınıf savaşımlarının temel ideolojik-politik ve pratik gerçekleridir. ‘Tarihin öznesi yoktur’ gerici fikri tüm bu gerçeklerin, kavramların ‘iş’ini kökünden bitirmek için ileri sürülmektedir. Gerçeği tahrif eden bu teoriler gerici-ideolojik söylem ve kurgulardır. Ve yaşamda, sosyal ve siyasal insan pratiğinde yanlışlığı sürekli açığa çıkan çürük tezlerdir.
Burjuva sosyalistleri devrimler döneminin kapandığı gerici zırvasını vazederken, sınıf bilinci ve sezgileri güçlü emperyalist devletler, 21. yüzyılın ‘ayaklanmalar yüzyılı’ olacağı analizi ve öngörüsüyle konum almaktadır. Egemen sınıflar 21. yüzyılda ayaklanma ve devrim beklemektedir; buna göre konum olarak “önleyici” hazırlık yapmaktadır. Burjuva sosyalistlerinin allı pullu teorilerine kulak asmamaktadır. Bu teorilerin ezilenleri uyutmak ve aldatmak için kullanılmasını şevkle ve zevkle desteklemektedir. Gelgeldim ezilenler ve emekçiler için ‘yeni sosyalizm’ manifestolarıyla ortalıkta gezen burjuva sosyalistleri “dünyayı devrimsiz dönüştürme”yi tahayyül etmektedir. Devrimin gereksizliği ve geçersizliği üzerine olmadık teorik akrobasilere ve hokkabazlıklara başvurmaktadır.
Toplumsal tarihin ‘öznesiz’, yani failsiz, yani devrimcisiz, yani eylemsiz; ‘ereksiz’, yani yönsüz, yani sınıfsal bakımdan amaçsız, bir kendinde süreç, kendi kendine çalışan bir makine olduğunu söyleyen bu burjuva sosyalistlere yaşamın devrimci gerçekleri cevap vermektedir.
Yaşadığımız tarih ve dünya gerçekleri burjuva sosyalistlerinin tüm bu devrim ve devrimcilik düşmanı ideolojik kurguların ezilenleri aldatmak amaçlı kuyruklu yalanlar olduğunu göstermektedir. Tarihin yönsüz, amaçsız, failsiz olduğunu ileri süren bu pek akıllı teorisyenlere; şu yaşadığımız dünyada sınıf olarak emperyalist burjuvazinin neoliberal kapitalizm için kendi devletleri marifetiyle önünü nasıl açtığını sormak gerekmiyor mu? Bu emperyalist devletler bir sınıf devleti değil midir? Uluslararası burjuvazi kendi tarihini yapmıyor mu? Bu tarihin bir ereği/amacı yok mudur? Bu tarih amaçsız, öznesiz, failsiz mi gerçekleşiyor? Peki, işçi sınıfı devrimci olmaktan çıktı mı? Ezilen halklar, ezilen cins, ezilen inançlar vb. devrimci bir rol oynamıyor mu artık? O halde dünyanın tüm coğrafyalarında ezilen ve sömürülenlerin mücadelesi neyin nesi? Latin Amerika’da yükselen kavga bayrakları nedir? Nepal’de gerçekleşen devrim? Dünyada yankılanan yeni bir dünya mümkündür şiarı neyi anlatmaktadır?
İşçi sınıfı ve ezilenler söz konusu olunca, öznenin öldüğünü ilan etmek, işçi sınıfının tarihte devrimci rol oynayamayacağını teorileştirmek, açık ki ezilenlerin tarih yapma, devrim yapma fikrinden ve hakkından vazgeçirilmesini amaçlayan gerici bir safsatadır. Emperyalizm, burjuvazi, egemen olan özne olarak tarihe kendi amaçları için yön verecek, tarih yapacak ama sıra ezilenlere gelince özne ve devrimcilik ölecek! Proletarya burjuvazinin karşısına örgütlü devrimci sınıf olarak çıkamayacak! Ezilenler tekellere karşı kendi taleplerini bayraklaştırmayacak! Devrim yapamayacak! Çünkü işçi sınıfı devrimciliğini, özne olma vasfını yitirmiştir. Marksist-leninist tarih, devrim ve sosyalizm teorileri yanlıştır. Oh ne âlâ! İşte burjuva sosyalistlerinin inanmamızı istedikleri ve söylem teorileriyle süsleyip püsledikleri burjuva yalan ve masal budur.
Bu burjuva sosyalist masallara inanacak değiliz elbette. Ne tarihin öznesi öldü, ne sınıf mücadeleleri bitti, ne tarihin sonu geldi. Her şey yerli yerinde durmaktadır. Tarih sınıf savaşımları ve devrimler tarihi olmaya devam etmektedir. Devrim her yerde ve her şeydedir. Doğada, toplumda, düşüncede, bilimde... Devrim köklü bir dönüşümdür. Ani ve sıçramak bir nitelik değişimini durumun bir halden başka bir hale geçmesini ifade eder. Toplumsal devrim, toplumsal altüst oluşu ve yeni bir toplumsal düzenin kurulması demektir. Toplumsal ve siyasal devrimlerin failleri, özneleri sınıflardır. Devrimciler bu sınıf ve devrim mücadelesinin öncü kurmaylarıdır.
Devrimci
Devrimcilik ‘özel faal’ olanı anlatır. Devrimci bilinçli, kasıtlı, amaçlı, politik eylem yapan kişidir. Kendiliğinden ve bilinçsiz sürecin, bilinçli öznesidir. Müdahale eden, değiştiren, yenileyen, yıkan, tasarımlayan ve yeniden kurandır. Devrimcilik insana içkindir. Çünkü bilinçli eylem ve emek insana mahsustur. Ve bu özellik insanın toplumsal özünün oluşturucu ve aynı zamanda belirleyici öğesidir. İnsan eylem yapan, emeğiyle üreten kendi koşullarını en geniş anlamda dünyayı ve o dünya içinde kendini de değiştirip dönüştüren varlıktır. Dolayısıyla devrim ve devrimciliğe inanmak insanın kendisine ve insana inanıp güvenmesidir. Dünyayı yaratan emeğin ve eylemin yaratıcı gücünün farkında olmaktır. İnsanın değiştirme gücüne, yenilenme arzusuna, daha özgür, eşit, adil ve mutlu yaşama arzusuna inanmaktır. Bu anlamda devrimcilik ve sosyalizm düşüncesi insanın toplumsal doğasına içkindir. Bu özellikler insanlığın toplumsal mayasında, özünde bulunmaktadır. Tarihin her döneminde insan doğasında verili olan bu öz değişik sınıfların eyleminde, farklı ideolojik ve siyasal biçimlerde, farklı eşitlik teorileriyle sosyalizm biçimleriyle ezilenlerin isyan ve kurtuluş mücadeleleriyle açığa çıkmıştır.
Devrimcilik, iktidarı hedefleyen ve iktidara karşı yapılan sınıf temelli politik-ideolojik karakterli eylemdir. Egemen sınıfın iktidarına ve toplumsal düzenine karşı ezilen sınıfların gücünü, politikasını, alternatiflerini oluşturan ve hayata geçiren politik ideolojik örgütsel eylemler bütünüdür.
Devrimcilik programda, toplumsal devrim amacını ilan eder ve önüne çözeceği, gerçekleştireceği hedefleri koyar. Ezilenlerin taleplerini bayraklaştırır. Yeni bir toplumsal düzen kurmayı ilan eder ve bu amaç doğrultusunda ezilenleri kavgaya çağırır.
Devrim şiddetli bir alt üst oluştur ve kapitalizmden sosyalizme geçişin yegâne yoludur. Devrim, gül bahçesinde yapılmaz ve “devrimin yolu engebelidir, dolambaçlıdır, sarptır”.
Devrimcilik stratejide, devrimci sınıfları mevzilendirir. Sınıf savaşımını başta iktidar aygıtı olmak üzere belli amaç ve hedefler doğrultusunda örgütler. Devrimci planlar. Ezilenlerin sınıf savaşımını öncü parti kurmaylığında yönetir, sınıf savaşımını büyütür ve tarihe yön verir.
Devrimcilik taktikte, siyasi iktidarın bir bütün olarak egemen sınıfların uygulamalarının karşısına, örgütlü çıkar. Kendi sınıf politikalarıyla taktik eylem planlarıyla egemen sınıfın politikalarını engeller, sınırlar, boşa çıkarır. İktidar çarkına çomak sokar. Devletin işleyiş ve biçimine karışır, politika yapar. Tüm taktik politikalarını iktidar perspektifiyle yürütür. Bu mücadeleler içinde ezilenleri eğitir, devrime hazırlar.
Devrimcilik teoride, kendi pratiğinde ve uluslararası sınıf mücadele deneylerinden devrimci sonuçlar çıkarır. Deneyleri soyutlar genelleştirir, sistemleştirir. Dünya gerçeklerini çözümler. Devrimci pratiğin önünü açacak fikirler üretir. Fikirleri bilimsel teoriye, sınıf mücadelesi teorisine dahil eder. Pratiğin önünü teorinin ışığıyla aydınlatır.
Ekim Devrimi tüm bu devrimci bilinç ve birikimin adıdır ve bugün de devrimciliğin temel referanslarındandır. Devrimciliğin teorik ışığı, pratik kılavuzudur. Diğer adı leninizmdir. İktidar bilinciyle mücadele yürütmenin, öncü iradenin, devrimin ve ezilenlerin burjuvaziye karşı siyasal bir ordu olarak birleştirmenin ve savaştırmanın, egemenleri devrimci zor yoluyla alaşağı etmenin devrimci çizgisidir, yoludur. Ekim Devrimi Bolşevik düşünce, yöntem ve iradedir. Ezilenlere ve onların devrimci dönüştürücü gücüne inanmaktadır, kitlelere güvenmektir, ezilenlerden öğrenmeyi bilmektir. Her koşulda ve her dönemde devrimci olanı bulmak, devrimci olanaklara hücum etmektir. Cüretli, yaratıcı ve atılımcı olmayı başarmaktır.
Bugün Ekim Devrimi bilincine, edinimlerine sımsıkı sarılarak, ML bilinci güncelleyerek, yenilgi ve zaferlerden dersler çıkararak, günümüz sınıf mücadelelerinin gerçeklerini teorik olarak çözümleyerek, pratik olarak çözerek ve en sonu, en önemlisi 21. yüzyıl devrimciliğini yaratıp muzaffer kılarak yeni Ekim Devrimlerinin yolu açılabilir.