24-25 Kasım tarihinde Kapital’in 140. Yılı vesilesiyle Petrol-İş Genel Merkezi toplantı salonunda “Kapital’in Güncelliği Sempozyumu” gerçekleştirildi. Sempozyum, Marksizm iddialı aydınlarla politik hareketler ve militan sendikacıları bir araya getirdi. Bir tartışma, fikir alışverişi ve etkileşim potası oldu.
Kapital Sempozyumunda yaşanan tartışmalardan birisi konuşmacılardan Troçkist iktisatçı Nail Satlıgan’ın 20. yüzyıl sosyalizmini inkâr eden tezi hakkındaydı.
Devamını oku...
“Müdahale” 2007'nin Kasım ayında yayın yaşamına giren, kendi tanımıyla, “Aylık Teorik- Politik, Analiz ve Yorum Dergisi”. Yine kendi anlatımlarıyla, “Devrimci antiemperyalist ve sosyalist bir odağa olan ihtiyaç”, “Müdahale”yi çıkartan “Ekibi birleştirdi ve kenetledi.” (s.1) “Genç devrimcilerin yanı sıra farklı akımlardan gelen deneyimli sosyalistlerin” oluşturduğu bir “ekip”, devrimci bir örgüt kurmayı murat ederek yola çıktığını duyuruyor. İsmiyle de anıştırmak istediği gibi, “Mevcut sosyalist harekete” müdahale etme iddiasındadır. “Madem yeni bir dünya ve yeni bir ülke var, o zaman yeni bir devrimci harekete, yeni bir politik senteze, yeni bir tarza ve yeni bir odağa ihtiyaç var.”
Devamını oku...
Yürüyüş, sorunu tarihi ve somut karakteriyle incelemeye yanaşmaz. O, “Emperyalizm döneminde emperyalist sömürgeciliğin dışında bir sömürgecilik aramak yanlıştır” diyerek, daha baştan olgulardan sonuçlara giden bilimsel yolu yadsır ve olguları kendi teorisine uydurma keyfiliğine saplanır. O yüzden de hem teorisi dikiş tutmaz, hem de daha önemlisi, ulusal sorundaki politik pratik ve programatik yaklaşımları, iddia ettiği gibi Marksist-Leninist UKKTH ilkesine cevap olmaz.
Devamını oku...
Giriş
İslam dininin doğuşu ve yayılması, Arap yarımadasındaki aşiret-kabile topluluklarının devletleşmesini de hızlandırdı. Aşiret-kabile toplulukları içindeki aşiret reisliği ve onunla kan bağına sahip soylu-aristokratik çeper ile yine kan bağı ile tarif edilen, ama giderek çemberin genişlemesiyle soylu-aristokratik kesim dışında kalanlar biçiminde. İki bölüntü-ayrışma dönemin siyasal-sınıfsal görünümünü yansıtır.
Devamını oku...
Hindistan ile Çin arasında Himalaya dağının eteklerine kurulu Nepal’de 10 yıldan fazla süredir devam eden monarşi karşıtı halk savaşı, 2006-2007 yılında ortaya çıkan devrimci kriz koşulları içinde bir demokratik devrime evrilmişti. Bu yazıda, halk savaşı’nın başlangıcından bugüne monarşi karşıtı mücadelenin ve devrimin gelişim seyri ile yeni durumun açığa çıkardığı güç ilişkileri ele alınacak.
Devamını oku...
Futbol “oyun”u
Kökeni eski çağlara kadar giden futbol esas biçimine, 18. yy.da kapitalizmin ilk beşiği olan İngiltere’de kavuşmuştur. İşçi sınıfının yaratıp geliştirdiği bir oyun ve spor türü olarak futbol, bugün insanlığın yaşamında tutması gereken yerden çok daha fazla güce ve etkiye sahiptir. Kapitalizmin dünyasında bu kolektif oyun, geniş kitleleri ekonomik olarak sömürmenin bir aracı olmanın yanında, ezilenlerin yaşadıkları yoksulluk ve sefaletin nedenlerini anlamalarını engelleyen bir örtü haline gelmiştir. K. Marks’ın dinin teskin edici özelliğini belirtmek için kullandığı veciz sözünü, “Futbol halkın afyonudur” olarak değiştirmemizde, futbolun bugünkü işlevi bakımından hiçbir sakınca yoktur. Hatta somut, görülebilen bir ‘şey’ olduğundan bazı anlarda dinden daha etkili olduğu da söylenebilir.
Devamını oku...
Kadın sorunu, çözüm yolları/özgürleşmesi konularındaki duruş/bakış açıları; ya da bütün bu sorunların bilince çıkarılması ile işçi, emekçi, ev emekçisi ve genç kadınlar arasında devrimci-komünist çalışmanın özel olarak örgütlenmesi arasında doğrudan bağ/ilişki vardır.
Bu topraklarda devrimci-komünist hareketin bu sorunlarda ulaştığı teorik düzey ve pratikleri belirli tarihsel kesitlere/dönemlere ayırarak incelemek, hem bu süreçlerdeki durumun, gelişmenin anlaşılmasını kolaylaştıracaktır; hem de anlatım bakımından bir kolaylık/rahatlık sağlayacaktır. Dolayısıyla, en genel anlamda devrimci-komünist hareketin tarihsel gelişim evreleri, bizim de hareket noktamız olacaktır.
Devamını oku...
Burada geride kalan yılın kimi önemli ya da daha az önemli “olay” ve gelişmelerine değineceğiz. Bu olayların panoramasıyla ya da bir bütün olarak analiziyle de ilgili değiliz. Burada değinilecek gerçekler; 2007'nin “pırıltılar”, “kıvılcımlar” içerdiğini, yansıttığını “gördüğümüz”, düşündüğümüz gelişmelerdir. Bu olaylarda “parıltılar” dediğimiz “farklı”, “yeni” olan gerçeklerin altı çizilecek, bunlar anlamlandırılmaya, sonuçlar çıkartılmaya çalışılacaktır.
Devamını oku...
Geçtiğimiz Ağustos ayında (2007) ABD konut piyasasında yaşanan durgunluk, dünyanın dört bir yanında borsaların tepetaklak olmasına neden olmuştu. Bu panik hali, yılbaşından bu yana yeniden başladı. ABD Mortgage piyasasındaki sarsıntıdan başlayarak bir uluslararası borsa krizine doğru giden bu gelişmeler emperyalist dünyanın patronlarını müthiş bir korku dalgasının sarmasına neden oldu.
Bir fon yöneticisinin Ağustos’ta sarf ettiği şu sözler durumun vahametini oldukça çarpıcı biçimde tarif ediyordu: “Kan sokaklara sıçradı, insanlar panik halinde, korkmak için yeterince neden var. O kadar çok kötü haber geliyor ki; düşüşün nerede sona ereceğini görmek neredeyse imkansız.”(1) Bir başkası “Piyasalarda yaşanan panik havası kanser gibi yayılıyor” diyordu. Ve başka biri de “Şu an kasırganın tam ortasındayız”(2) biçiminde tarif ediyordu durumu. Kan, Kanser, Kasırga! Sermaye neden bu denli ürküntüye kapılmıştı? Ve aynı sürecin uzantısı olarak 2008 Ocak ayında ABD’nin resesyona girme ihtimali dahi bir anda dünya borsalarını tepetaklak etti?
Devamını oku...
Türkiye işçi sınıfı, sarsıldı ve belli ölçülerde kendisine geldi. 2007 bu uyanışa tanıklık etti. Zira 2004’te, 2005’te, 2006’da da tarihe not düşen bazı mücadeleler yaşandı, ama 2007’de sergilenen pratikler bunları çok çok aştı.
Kazanımları biriktirerek
Yılın başında cumhuriyet tarihinin en kitlesel antişoven gösterisine dönüşen Hrant Dink uğurlaması ile başlayan canlılık, zikzaklar çizse de yıl boyunca sürdü. Antifaşist, antişovenist öfke seli, önce 2007 1 Mayıs’ına taşındı. Türkiye işçi sınıfı ve ezilenleri, ‘77 1 Mayıs katliamının 30. yılında tarihi 1 Mayıs alanına, Taksim’e çıktı. Sabahın erken saatlerinde başlayan irade savaşını devrimciler, ilericiler kazandı. İstanbul’u açık hava hapishanesine dönüştüren İstanbul Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü yenildi.
Devamını oku...