Anadolu Selçuklu devletini yıkıma götüren sürecin adeta dönemecidir. Bu ayaklanmadan üç- dört yıl sonra, erozyona uğrayan Selçuklu'yu Moğollar , 80 bine karşı 30 bin kişilik ordu ile darmadağın edebildiler.
Her olayı olduğu gibi, bu ayaklanmayı da içinde patlak verdiği koşullar içerisinde ele alınmalıdır.
Devamını oku...
İki nedenden dolayı böyle bir konu üzerine yazmayı doğru bulduk. Birinci neden, ekonomi üzerine yazılarımızda istatistik göstergeleri/verileri sıkça kullanmamız. İkinci neden de bir bilim dalı olarak istatiğin kavranmaması. Hatta küçümsenmesi. Anlaşılan o ki, istatistiki veriler, sayılar okunamıyor. Oysa bazen bir tablonun birkaç sayfalık yorumdan daha çarpıcı, daha açıklayıcı, daha öğretici olabileceği düşünülmüyor. Tabii ki bu, bugünün bir sorunu değil. Yılların alışkanlığı, istatistik göstergelere karşı yılların biriktirdiği önemsememe. Bu, aynı zamanda, bir bilim dalı olarak istatistiği kavrayış eksikliğinden dolayı önemsememe anlamına gelir. Bu yazımızda konuya genel hatlarıyla açıklık getirmeye çalışacağız.
Devamını oku...
Ecevit'in ABD'de de kimlerle, hangi konuyu, hangi kapsamda konuşacağı çok önceden tespit edilmişti. Protokolün, ziyaretten önce en ince noktasına kadar hazırlanması ve ele alınacak konuların belirlenmesi ve bu konular hakkında görüşlerin karşılıklı teatisi ziyaret öncesi gerçekleştirilmişti. Ecevit ve Clinton, Ecevit, IMF veya Dünya Bankası hangi konuyu hangi boyutta ele alacaklarını ve kamuoyuna nasıl bir açıklamanın yapılacağını biliyorlardı. Nitekim öyle de oldu. Amerikan emperyalizmi ve Türk devleti, dünya kamuoyuna, özellikle de AB'yle görüşmelerin ne denli olumlu olduğu, Türkiye-ABD arasında "dostluk" ilişkileri olduğu ve Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğu mesajı verilecekti. Bu mesaj verildi.
Devamını oku...
TC'Nin Kurulması Ya Da Şovenist Ulus Devlet
Kemalist burjuvazi önderliğinde ulusal kurtuluş savaşı TC'nin kurulmasıyla sonuçlandı. Yeni kurulan Cumhuriyet'in niteliğine ilişkin veriler, daha kurtuluş savaşının içerisinde ve kemalist burjuvazinin ideolojik şekillenmesinde ortaya çıkmıştı. Ulus ve azınlıkların, ezilen sınıfların muhalefetini ezmeye dönük önlemler, cumhuriyetin kuruluşundan önce uygulanmaya başlandı. Kurtuluş savaşı süresince Ermeni ve Rum katliamları devam ettirildi, işçi sınıfı ve komünistlere karşı baskı terör ve katliamlar uygulandı, TKP'nin önderleri Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı kemalistler tarafından katledildi. Yüzlerce işçi önderi tutuklanarak zindanlara tıkıldı. Cumhuriyetle birlikte kemalist burjuvazi siyasi, ekonomik ve hukuki bakımlardan iktidarını yerleştirme doğrultusunda adımlar attı. Kurtuluş savaşı içerisinde oluşturulmaya başlayan resmi ideoloji, yeni unsurların da eklenmesiyle şekillendirildi. Cumhuriyet sonrası dönemde, özellikle Kürt ulusuna karşı sürdürülen sömürgeci politikalar resmi ideolojinin tahkim edilerek geliştirilmesini sağladı.
Devamını oku...
İşçi sınıfının komünist önderi Süleyman Yeter’in anısına...
Öncekiler bir yana, son dönemde işçi hareketinde başlıca iki dalga yaşandı. Birincisi, Bursa'dan başlayıp genişleyen Metal işçilerinin direnişi; ikincisi, '99 yaz'ındaki işçi-emekçi dalgasıydı. Bu iki dalga da, başka nedenlerin yanında devrimci bir önderlikten yoksun olması sonucu söndü. İşçi sınıfı hareketindeki dönemsel, tekil ya da genel direniş ve kalkışlarda sınıfın siyasal öncüsü bakımından giderek alışılan şey, neredeyse her defasında kaydedici olma durumuna düşmesidir. Böyle olunca olup biten işçi direnişlerinin irdelenmesi, bunlardan gelecek için dersler çıkarılması, siyasal ve örgütsel görevler saptanması vb. sadece bir tatmin aracı oluyor. Bir yerde, söz ve yazı gücünü yitiriyor. Bu sorunun aşılması yönündeki hatırlatma, uyarı ve yoğunlaşma istemleri ise, karşısında tılsımlı bir direnç varmış gibi bir türlü gerekli yankıyı bulmuyor. Bu, bazen sanki onlarca yıl sınıf çalışması yürütülmüş ama bir şey elde edilmemişçesine, "yapın da görelim" halleriyle alttan alta tebessümlere bile yol açabiliyor. Ne var ki, yığınların kendiliğinden uyanışının arkasında sürüklenme ve kalmayı sorgulama yerine, bu hareketi küçümseme, yere batırma çözüm olmuyor; aksine işçi sınıfına ve kitlelere gizli güvensizliğin bir göstergesi oluyor.
Devamını oku...
Genel olarak tarih, özel olarak da sınıflar mücadelesi tarihi düz bir çizgide gelişmiyor. Tarihin, toplumların, sınıflar mücadelesinin gelişimi sarmal karakterdedir. Orada büyük sıçramalar, tarihin akışını hızlandıran devsel atılım ve dönüşümler, devrimler ve karşıdevrimler, duraklamalar, yenilgiler, büyük tarihi geri çekilişler ve yengiler vardır. Tarih tekerrür etmez. Büyük çıkışlar, sıçramalar, devrimler, buluşlar tarihin akışını hızlandırır. Büyük geri çekilişler, yenilgiler, karşıdevrimler tarihin akışını yavaşlatır. Ama tarih kendini tekrarlamaz; diyalektiğin, toplumsal gelişmenin tarihsel yasalarına uygun, helezonik bir tarzda hep ileriye doğru akar, gider.
Devamını oku...