Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası (THİF) ya da bugünün Türkçesiyle Türkiye Halk Komünist Partisi, 7 Aralık 1920’de kurulmuştu. Partinin yöneticileri arasında Tokat milletvekili Nazım, Bursa milletvekili Şeyh Servet, Afyonkarahisar milletvekili Mehmet Şükrü’nün yanısıra Baytar Binbaşı Salih Hacıoğlu ve Ziynetullah Nuşiveran vardı. Anadolu’nun İngiliz, Fransız, İtalyan emperyalistlerinin ve Yunan işgalcilerinin saldırısıyla karşı karşıya bulunduğu ve ona karşı önderliğini Kemalist burjuvazinin elegeçirdiği bir direnişin yürütüldüğü koşullarda Büyük Ekim Devrimi’nin etkisi altında kurulan bu parti, İslam’la komünizmi bağdaştırmaya çalışıyordu. THİF, proletarya-burjuvazi çelişmesinin yeterince keskinleşmemiş olduğu o günün Türkiyesi’nin maddi koşullarına tekabül eden, daha doğrusu bu koşulları yansıtan bir çeşit köylü sosyalizmini savunuyordu. Örneğin bu parti, Doğu’nun yani İslam dünyasının emperyalizme karşı tek ve birleşik bir savunma cephesi kurması gerektiğini şu sözlerle dile getiriyordu:
Devamını oku...
Marksist-Leninist Komünist Parti’nin 8-10 Kasım 1996 tarihleri arasında, “Çağdaş Komünist Doktirinin Geliştirilmesi Uluslararası Merkezi” tarafından düzenlenen seminere sunduğu İngilizce metnin çevirisidir.
* * *
Değerli yoldaşlar ve dostlar,
Görüşlerimizi sunmaya başlamadan önce ben, MLKP (Marksist Leninist Komünist Parti) adına Rus ve yabancı yoldaşlara ve dostlara Partimizin Merkez Komitesinin ve tüm üyelerinin sıcak ve yoldaşça selamlarını iletmek isterim.
Devamını oku...
Asya ‘da patlak veren mali kriz, belli bir zaman sonra bazı ülkelerde (Japonya ve “Asya kaplanları” denen ülkelerde) fazla üretim krizine “dönüştü”. Yaklaşık 14 ay sonra, yani Ağustos’un 20’sinden itibaren Rusya’da beklenen mali kriz patlak verdi ve bütün dünya borsalarını etkiledi. Zaten oldukça istikrarsız ve dengesiz bir gelişme, daha doğrusu var oluş içinde olan dünya ekonomisi, bu durumdan dolayı Rusya ‘daki mali krizden oldukça etkilendi.
Dünya ekonomisindeki reel üretime; maddi değerlerin gerçek üretimine geçmeden önce spekülasyon, mali kriz ve bunun ekonomi açısından sonuçlarını teori-haber yorum tarzında açıklamayı uygun gördük.
Devamını oku...
Kürt ulusal sorununda, bugünün zor koşullarında “sol” adına sosyal-şoven görüşler ve tavırlar daha kaba biçimlerle kendilerini gösteriyor. Bu kaba sosyal-şoven görüşlerin başta gelen temsilcisi karşıdevrimci Aydınlık-İP’tir. Daha doğrusu Aydınlık-İP’ten Birikim çevresine, ÖDP’den reformcu sendikalist kesimlere, Kemalizm kuyrukçusu aydınlardan pek çok Alevi aydınlarına ve çevresine değin geniş bir yelpaze, Kürt ulusal sorununda benzer kaba sosyal-şoven görüşleri bugünün koşullarında benimsiyor ve yayıyor. Kimisi çok daha pervasızca, kimisi bu konuda sessiz bir belirsizlikle, ama egemen kirli savaş propagandasını güçlendiren tavır, tutum ve taktiklerle. Bugünkü koşullarda, sözkonusu kaba sosyal-şoven görüşleri, en belirgin tarzda formüle eden akımların başta gelenleri karşıdevrimci Aydınlık-İP revizyonizmi ile liberal küçük burjuva, burjuva akım olarak Birikim çevresidir. Bunlara ÖDP’yi de eklemek gerekir.
Devamını oku...
Bilindiği gibi siyaset sahnesine çıktıkları andan itibaren marksistlerin ilk ve son sözü “toplumsal devrim”dir. İlk ve son söz olması dolayısıyla proletaryanın kilitlendiği esas sorun, bu amacın anahtar halkası olan iktidar sorunudur.
Toplumlar ve sınıf savaşımları tarihinde iktidar sorunu ve savaşı hep süregelmiştir. Her toplumsal savaş iktidar savaşı olmuştur. Tüm savaşların merkezinde politik iktidar sorunu vardır. Sınıflı toplumlardaki mücadelenin sonucunda iktidarı eline geçiren sınıf, onu her tür araç, yasa, yöntem vb. ile daha da yetkinleştirerek, diğerleri üzerinde tahakküm kurma aracı olarak kullanmıştır. Tüm bunlardan farklı olarak proletaryanın iktidar savaşımı, sonuçta kendisini de ortadan kaldıracak ve insanlığı nihai kurtuluşa, komünizme götürecek bir kavgadır. Tüm diğer kavgalardan özsel farklılığı da buradadır.
Devamını oku...
Giriş
Türkiye’de devrim “güncel bir sorun”dur. Yalnızca emperyalizm döneminde devrimin koşullarının sistemin kendisinde verili olduğu siyasal gerçekliğinin yansıması olarak değil, elle tutulur siyasal bir somutluk olarak, Türkiye’de devrim güncel bir sorundur. Başlı başına incelemeyi gerektirse de bu, süregiden savaş gerçekliğinden en dolaysız biçimde kendini ortaya koyar. Bugünkü savaşı, sömürgeci Türk egemen sınıflarıyla Kürt ulusal kurtuluşçuların arasındaki uzayan savaşı incelemek, güncel yani, pratik/siyasal bir sorun olarak devrimi ele almanın, hazırlayıp örgütleme devrimci çalışmasının en önemli gereğidir.
Devamını oku...
Proleter Doğrultu, iki ay aradan sonra 18. sayısında yeniden okurlarıyla buluşmanın mutluluğu içinde.
İlk yazımız, “Savaş Gerçeği ve Devrimci Hareket” adını taşıyor. Yıllardır Kürdistan ucundan başlamış olan bir iç savaşı yaşayan ülkemizde, şovenizme ve burjuva ve küçük burjuva ulusalcılığına karşı tutarlı demokratik ve enternasyonalist bir tutum almanın yaşamsal önemi komünist basında pek çok kez işlenmiş olmasına karşın bu, güncelliğini asla yitirmeyen ve yitirmeyecek olan bir konu. Bu yazı, savaş ve barış konusunu, sınıf bilinçli proletaryanın, kendi devrimci misyonuna kopmaz bağlarla bağlı bulunan Kürt ulusal hareketi karşısındaki devrimci sorumluluklarını, tarihsel bir perspektifle ve Türkiye ve Ortadoğu arkaplanı üzerinde ele alarak tartışıyor. Yazı, “başka bir ulusun ezilmesine” esas itibariyle seyirci kalan Türk işçilerinin ve diğer emekçilerinin, böyle yapmakla, aslında kendi kurtuluşlarını geciktirdiklerini ve kendi zincirlerini sağlamlaştırdıklarını gösteriyor. Yazının, PKK’in ilan ettiği”ateşkes”ten önce hazırlandığı da göz önünde tutulmalıdır. Kuşkusuz, barış talebinin yükseltilmesiyle, ilan edilen bugünkü somut bir”ateşkes”, farklı sorunlardır; oynadığı roller de farklıdır. Bu sorunu ayrıca ele alacağız.
Devamını oku...