İşçiler, Emekçiler, Gençler, Devrimciler, Yoldaşlar

Büyük emeklerle yaratılan ve örnek bir devrimci iradenin ürünü olan Partimiz, şimdiye değin kazanmış olduğu başarılarına, bir yenisini daha ekledi. Sınıf düşmanının giderek yoğunlaşan ve adeta kesintisiz hale gelen saldırılarına, bu saldırılar sonucunda verdiğimiz ağır kayıplara karşın, II. Kongremiz 7-12 Ağustos 1997 tarihinde başarıyla toplandı. Partimiz, Kongre zaferimizle haklı olarak övünebilir ve övünmelidir de. Faşist rejime bu yolla da meydan okuyoruz!

Sovyet Devletinin Gelişmesi

Bu ve bundan sonraki makalemizde, birbiriyle içiçe geçmiş iki sorunu ele alacağız: Sosyalizmde devlet ve hukuk sorunu.

I-Sorunun Anlamı Üzerine

Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in öğretisi temelinde dünyanın ilk sosyalist toplumu kuruldu. Sosyalist toplumsal ilişkiler üzerine yükselen bu yeni toplumda sömürü yoktu. Yeni insanın yaratılması, toplumun komünizme doğru gelişmesi için bütün maddi koşullar sürekli geliştiriliyordu. Bu toplum; sosyalist sovyet toplumu veya toplum düzeni, proletaryanın, köylülüğün, aydınların zihni gücünün devasa bir gelişmesinin esas ve temel koşuluydu. Büyük Ekim Devrimi, kurulan proletarya diktatörlüğü ve sosyalizmin inşası, kapitalizmin çöküşünün kaçınılmaz olduğunu ifade ediyordu. Teori pratiğe geçirilmişti. Hem de başarıyla.

1-Kavrayışın ve pratiğin dayanak noktaları olarak kategori ve kavramlar

Tartışmasız kabul ettiğimiz olgu şu: Kategoriler ve kavramlar doğayı yeniden şekillendirme -ki bu fiili bir gelişmedir-ve kavrama sürecinde oluşurlar. Kategoriler ve kavramlar, insanların kavrayış faaliyetinin veya hareketinin birer aracıdırlar. Bu olguyu, tartışmasız bir gerçek yapan nedir? Bu sorunun cevabını kavrama sürecinin gelişme seyrinde görüyoruz.

İnsanların doğa hakkında kapsamlı ve derin bilgiye sahip olmaları, böylelikle doğa üzerinde etkide bulunmaları, doğanın olanaklarının (güçlerinin) insanın varlığını sürdürebilmesi için kaçınılmaz olan gereksinimlerine tabi kılınması, işte bu kavrayışın veya bilinçlenmenin (bilinçliliğin) amacıdır.

Bilinçlenme veya kavrayış oldukça karmaşık bir süreçtir. Ama bütün karmaşıklığına rağmen bu süreci birbirini takip eden –tamamlayan-iki aşamada toplarız. a) Duyumsal kavrayış, b) Teorik düşünme.

Son dönemlerde, devletin yüksek kademelerinde ve siyasal parti sözcülerinin açıklamalarında da görüleceği gibi rejim oldukça sıkıntılı dönemler yaşıyor. Kuşkusuz, bu sıkıntının odağında “Kürt Sorunu” ve Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi bulunmaktadır. Gerek iktisadi olgular bakımından ve gerekse siyasal planda, bazen dolaylı ve bazen de dolaysız bir etkide bulunan Kürt ulusal sorunu artık uluslararası bir sorun olarak da TC'yi derinden sarsmakta ve zora sokmaktadır.

18 yıllık Muhafazakar Parti hükümetlerin ardından Tony Blair liderliğinde İngiliz İşçi Partisi ezici bir zafer kazandı. Çok geçmeden Fransa'da da Fransız Sosyalist Parti benzer bir başarıya imza attı. Daha önce İsveç, Portekiz, Yunanistan'da sol partiler hükümeti ve en son İtalya'da “Zeytin Ağacı Koalisyonu” adı altında “sol” partilerden oluşan bir hükümet koalisyonu kurulmuştu. Böylelikle Avrupa neredeyse tamamen “sol”laştı. Avrupa'nın büyük çoğunluğunda sosyalist, sosyal demokrat, işçi ve benzeri isimleri olan burjuva “sol” partiler ya tek başına hükümet oldular ya da Hollanda, Danimarka, Avusturya, Finlandiya, İrlanda, Lüksemburg ve Belçika'da olduğu gibi hükümet koalisyonlarının ortağı. Doğu Avrupa’da yeniden “sol”a dönüş yakın dönemene damgasını vurdu.

Hochul Sonn*
Çeviren: Hakan Deniz

Güney Kore, genellikle, bir zamanların yardıma muhtaç ülkesinin en başarılı NİC’lerden (1) birine dönüşümünden sözeden, ekonomik başarı hikayesi olarak tanınır. Fakat bu başarının, dünyanın en uzun çalışma saatleri ve dünyanın en yüksek iş kazası oranı ile örneklenebilen, Kore işçi sınıfının acımasızca sömürüsü sayesinde olanaklı kılındığına, yorumcuların çok azı dikkat eder. “Zayıf işçi sınıfı” ve Kore’de sınıfsal politikanın yokluğu bu aşırı sömürüyü kolaylaştırdı.

TDKP, reformculuk yoluna, başlangıç noktası olarak yasalcı pratikciliğin “teorisini yapmakla daldı. Ama, zamandaş olarak ve yasal partinin henüz pratiğine geçmeden önce, reformculaşmasının diğer bir alanı da, kitle hareketlerine müdahale ve kitle çalışmasının politik içeriğiydi. Bu alanda, ‘92-’93’lerden başlayarak ekonomist-sendikalist çizgiye geriledi. Yaklaşık 4-5 yıl, politik çalışmasının içeriği ekonomist-sendikalist nitelikte sürdükten sonra, bu kez ekseninde burjuva demokrasisinin elde edilmesi hedefinin durduğu bir reformizme evrim gösterdi. Daha doğrusu, ekonomist-sendikalist çizginin, yalnızca faşist diktatörlüğe karşı, devrimci sınıf ve emekçi kitle hareketinin gelişmesini önlemekle kalmadığını, EMEP grubunu büyütmeye de beklediği kadar fayda sağlamadığını anlayınca, görece aktif bir reformizme, “devletin demokratikleştirilmesi, ordunun demokratikleştirilmesi, demokratik anayasa” politikasında ifadesini bulan bir politik reformizme evrildi. Şimdi bu reformist çizgide yürüyor.

Bu sayıda yer alan yazıların bir çoğu işçi sınıfını, nicelik ve yapısal özellikleriyle, sendikal örgütlülük ve mücadelesi ile, politik bilinç ve örgütlülük düzeyiyle masaya yatırıyor. Coğrafyamızda işçi sınıfının devrim ve sosyalizm mücadelesinin bu temel toplumsal unsurunun, tüm toplumun öncüsü olma durumunda olması gerekirken tarihte ve güncelde genel olarak kendiliğinden hareketin çemberi içinde kıvranıp durduğunu tespit ediyor.

Aynı yazılar özel olarak işçi sınıfı ile onun politik öncüsü komünist partisi ve hatta devrimci demokrasinin temsilcisi parti ve örgütlerle ilişkilerini sorguluyor ve yukarıdaki sonuca paralel bir gerçeğe ulaşıyor: İşçi sınıfı hareketi ile komünist hareket arasındaki yalıtıktık son bulmuş değildir. Son 30 yılın siyasal ve toplumsal mücadeleler sürecinde kesintisiz bir şekilde işçi sınıfı içinde, her türden devrimci, demokrat ve komünist güçlerin çalışmaları olmuştur. Ne var ki, revizyonizmin ve reformizmin etkinliğini ve bu akımların örgütlü güçlerini saymazsak, genel olarak sınıf içinde devrimci ya da güçlü bir komünist etkinlik, yanısıra örgütlü güçler oluşamadı. Kimi anlarda yaratılan politik etkinlik ve örgütlülüklerse, "kendisini sınıf içinde üreten" komünist parti çalışmasının kalıcılığına ulaşmamış olmaları ile anılmaktadırlar.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi