2005’in Mart ayı sonunda toplanan 1. Alevi Konferansından itibaren tüm yaz boyunca demokratik Alevi hareketinin taleplerinin gündemleşmesine ve mücadeleci bir hatta devrimci-demokratik muhalefet güçleriyle daha gelişkin bir temelde buluşmasına tanık olduk. 2005 yazı, diğer muhalif-toplumsal güçler gibi, demokratik Alevi hareketi bakımından da ‘sıcak’ bir yaz oldu!...
Devamını oku...
1980’lerde ABD, İngiltere, Kanada gibi emperyalist ülkelerde ve uluslararası alanda IMF, Dünya Bankası öncülüğünde yükselişe geçen neoliberal ekonomi politikası, Keynesyen ekonomi ve refah devleti -sosyal devlet- modelli sisteme karşı tekellerin serbestliğini ve devletin küçültülmesini savunuyor; kendisini demokrasi ve ekonomik refahın çaresi ilan ediyor; refah ve demokrasinin neoliberal model içinde ‘serbest pazar’, ‘minimal küçük devlet’ ve ‘girişimci birey’ sacayakları üzerine yükseleceğini vurguluyor ve kapitalizmin abat olacağını müjdeliyordu.
Devamını oku...
Barış ve Özgürlük Tugayları (BÖT), Canlı Kalkan eylemcilerinin geliştirdiği bir örgütlenme biçimi. Senar Mete, başından itibaren sürecin örgütleyicilerinden biri. Kandil Dağı'nda gerçekleştirdiğimiz röportajda BÖT adına sorularımızı yanıtlayan Mete, hem sürecin örgütlenişi, hem gelişmelerin olası seyri hem de Kürt ve Türk gençliğinden beklentilerini dile getirdi.
Devamını oku...
Kuzey Kürdistan’dan başlayan ve Güney Kürdistan’ın büyük bir bölümünü içine alan bir yolculuğun izlenimlerini aktarmak istiyoruz. Bunu; Kürt ulusal sorununun demokratik ve adil çözümünün yakıcı güncel ihtiyaçlarının altını çizmek; bu konuda tutarlı ideolojik ve politik duruşun güçlendirilmesine katkıda bulunmak ve yolculuğun bileşenleri olarak yüklenilen sorumlulukların bir gereği olduğu için yapmak istiyoruz.
Devamını oku...
Bir İmparatorluk İdeologu: Samuel P. Huntington
Medeniyetler çatışması kavramının kullanıma girdiği her yerde, onun adına rastlamak mümkündür. Çünkü, medeniyetler çatışması teorisinin entelektüel patenti ona aittir. O bir imparatorluk ideoloğudur ve “tüm dünya” onun tanımaktadır: Samuel P. Huntington.
Devamını oku...
Son on yılların kapitalist üretiminde giderek daha göze batar hale gelen bir olgu, üretimin emekçilerin evlerine doğru taşırılmasıdır. Emekçi semtlerin küçük hanelerinde gün doğumundan gün batımına fabrikaların yan sanayi çarkı işlemektedir. Ev işçiliği, giderek büyüyen bir emekçi nüfusu içine çeken bir üretim ağı yaratmıştır. Ev işçiliğini bugünkü düzeyine sıçratan, emperyalist küreselleşme döneminin koşullandır.
Devamını oku...
Tutuklu bulunduğu Eriha Cezaevi'nden sorularımızı yanıtlayan FHKC Genel Sekreteri, emperyalist ve Siyonist saldırganlığa karsı bölgedeki devrimci örgütlere bir araya gelme çağrısı yapıyor. Irak'taki direnişi de selamlayan Sedat, "Onlar işgalin birinci gününden bütün dünyaya şunu ispatladılar; ABD'nin dünyadaki herhangi bir ülkeyi işgal etme gücü vardır, ama asla bu ülkenin geleceğini tayin edemez." yorumunu yapıyor. Komünist örgütlerin içinde bulunduğu ideolojik ve örgütsel krize ilişkin sorularımızı da yanıtlayan FHKC Genel Sekreteri, Marksizm'in teorisinde değil, yorumlanmasında ve uygulanmasında sorunlar yaşandığını vurguluyor.
Devamını oku...
Parti ateş altında, kuşatmaları yararak, kararlılığın, direnişin, atılımların öncüsü olarak ilerleyişine devam ediyor. Burjuvaziye karşı işçi sınıfının, ezenlere karşı ezilenlerin, sömürgeciliğe karşı Kürt ulusunun, erkek egemen sisteme karşı emekçi kadınların sesi, sözü oldu parti. Emperyalist saldırganlığa karşı ezilen halkların yanında saf tutarak, aynı zamanda, emperyalist küreselleşmeye karşı, proletaryanın ve ezilen halkların, dünya devrimi perspektifi ile uluslararası dayanışması için öne atıldı. Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimini bölge ve dünya devriminin bir halkası olarak kavradı. Parti, bu coğrafyanın devrimci ateşi ve bilimsel sosyalizmin yol gösteren feneri olarak toplumsal ve sınıfsal sorunların ortaya çıktığı her yerde işçi sınıfı ve ezilenler adına en önde yerini aldı, mücadeleye öncülük etti, ezilenlere güç ve moral verdi.
Devamını oku...
Lenin’in ünlü eseri “Emperyalist ekonomizm —Marksizmin bir karikatürü”, emperyalist savaşın kızgın bir anında, Avrupa sosyal-demokrasisinin yeni beliren sol kanadının bazı temsilcileriyle yapılmış bir polemiktir. Lenin; Pyatakov, Buharin gibi Rus; Rosa Lüksemburg gibi Alman ve bazı Polonyalı temsilcileri şahsında emperyalizm çağında ulusal bir savaşın mümkün olmadığı, ulusal sorunun çözümünün ancak sosyalizmde mümkün olacağı, ulusal hareketin esasen ezilen ulus burjuvazisinin hareketi olduğu, emperyalizm koşullarında ulusal hareketlerin mutlaka şu ya da bu emperyaliste yedekleneceği, dolayısıyla ‘ulusların kaderini tayin hakkının’ savunulamayacağı tezlerini savunan bu eğilimle tartışır.
Devamını oku...
Emperyalizm ve dünya gericiliği ve yedeğindeki her renk ve tondan oportünist akım, öteden beri; Ekim Devrimi’nin ve sosyalizmin insanlığın tarihsel gelişme çizgisinden bir sapma, gerçekleşmesi olanaklı olmayan bir ütopya, insanlık için bir facia ve terör rejimi olduğu sahte propagandasını yapageldiler. Özellikle gerçekte kapitalist olan revizyonist Doğu Bloku’nun çözülüp dağılışından sonra, emperyalist dünya ve dünya gericiliği, sosyalizmin “öldüğü”; kapitalizmin, “serbest piyasa ekonomisi”nin ve liberalizmin “nihai zaferi kazandığı”, artık sınıflar mücadelesi ve ideolojilerin tarih olduğu, sosyalizmin “ölümü”yle ve insanlığın “Yeni Dünya Düzeni”ne ve “küreselleşme çağı”na girişi ile birlikte artık çağımızın “barış”, “refah”, “eşitlik”, “özgürlük” çağı olduğu demagojisini tüm kirli psikolojik savaş yöntemlerini kullanarak yaptılar.
Devamını oku...
3 Ekim’le birlikte Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki ilişki, yeni bir mecraya girmiştir. Her ne kadar bu yeni mecranın rotası, Türkiye’ye müzakere tarihinin verildiği 17 Aralık 2004’te çizilmişse de 3 Ekim, bunun belgelendiği ve resmileştiği bir tarih olarak kayıtlara geçmiştir.
Yıllarca kapısında bekledikten sonra sonunda o kapıdan içeriye bir adım atmış olmak, hiç kuşkusuz ki Türk egemen sınıfları bakımından oldukça önemli. Müzakere Çerçeve Belgesi’nin Türk burjuvazisinin çeşitli klikleri arasında yarattığı bütün tepkilere ve rahatsızlıklara rağmen, sermaye oligarşisinin sonuçtan memnun olduğu da aşikar.
Devamını oku...