21. Yılında Parti Gerçeğini Kavramak Ve Birey Olarak Bunu Yanıtlamak

Parti Tarihinden Öğrenmek

Tabi ki, sözkonusu olan partinin dönemsel, aktüel gerçekliğidir. Partinin kendi gelişimini yönetebilmesi, kendi gerçekliğinin doğru bilincine sahip olmasını önvarsayar. Hatta gelişiminin her belirli aşamasında kendi gerçekliğinin bilincini yeniden kurmalı, kavramlaştırmalıdır parti. Üyelerin kavrayış eşitsizdir fakat partinin kendi gerçekliğinin bilincine kendisini var eden bireyler, üyeleri ve organları aracılığıyla kolektif olarak varabilir.

Parti teorisinin yanı sıra, parti tarihi ve deneyimleri partinin kendini yönetme yeteneğinin zengin ve güçlü hazinesidir. Aşağıda değineceğimiz partinin gelişiminin atılım halinde olduğu iki ayrı dönemde kendini gösteren bir gerçeklik, partinin yükselen gelişiminin çelişkisini kavramak bakımından aydınlatıcı görünmektedir.

“Ateş Altında” adlı yapıt, partinin gelişim tarihinin ilk on yılını konu edinir. Kitabın “Kuruluş” bölümünde yer alan “Önderlik İleri Sıçrayamayınca” (s. 58-60) alt başlığı altında Birlik Devrimi ve Partinin kuruluşuna karşın parti önderliği ve tabi parti kadrolarının önderlik kavrayış ve tarzının geride kalması gerçekliği üzerinde durulur.

Birlik mücadelesinin zaferi, birlik devrimi ve partinin kuruluşu yeni bir gerçeklik olarak belirmiş, ancak bu yeni gerçeklik içerisinde parti öncellerinin belirlediği önderliğin kadro yapısı eskinin dolaysız devamı olarak kalmıştır. Parti, birlik devriminin eseri yeni bir şeydir, oysa parti önderliğinin kadro yapısı öncellerinin belirlediği eskiye ait ve aşılmış bir şey... Daha önemlisi ise organ olarak parti önderliğinin, partinin yaşamakta olduğu birlik devriminin zihniyetiyle kendini yeniden yapılandıramamış, önderlik tarzı ve partinin yönetiminde birlik devriminin düzeyine sıçrayamamış ve belki de daha doğrusu kendisine bunları gerçekleştirebilecek fırsatı yaratamamış olmasıdır... kuruluş döneminin önderliği, yükselen MLKP gerçeğine karşın, yapılanışı, önderlik tarz ve anlayışıyla baskın biçimde partiyi öncelleri gibi yönetmeye çalışarak, parti gerçeğinin gerisinde ya da öncelleri düzeyinde kalmıştır. ” (s.58-59)

Parti “kuruluş” döneminde, Birlik Devrimi'nden doğan parti gerçekliği ile bu devrimci gerçekliğin gerisinde kalan parti bilinci arasındaki çelişkiyi deneyimlemiştir. Fakat daha sonra 2000'lerin başındaki siyasi ve örgütsel atılım döneminde de benzer bir durum oluşmuş, bu defa farklı koşullar altında ve daha farklı biçimde, gelişen parti gerçekliği ile geride kalan parti bilinci arasındaki çelişki durumu yaşanmıştır. Partinin bütün kazanımlarını arkalayan ve partinin ulaştığı en ileri düzeyi her bakımdan aşmaya kilitlenen 3. Kongre yönelimi ve değişik mücadele biçimlerinin kullanılışı ve bunların dayandığı örgütsel temel, keza önderliğin yapılanması, özetle 2003-2006 siyasi ve örgütsel atılımı partiyi yeni bir düzeye taşımıştır. Ancak partinin, temel kadroların parti gerçekliğini ve gelişiminin ihtiyaçlarını kavrayışı bunun gerisinde kalmıştır.

Politik etkinlik düzeyindeki yükselme, çalışmaya eklenen niteliksel unsurlar ve çalışma alanlarının genişlemesi, bir aşamadan sonra Partinin yüz yüze kaldığı ağır zorlukların, güçlü basıncın ve yeni ihtiyaçların üstesinden gelebilecek bir yapısal dönüşümü koşulluyordu. Biçimde teknik, özde politik bir meseleydi bu. Evrimci bir tarzda veya lokal tedavilerle çözülemezdi. Zihinsel bir yenilenme ve pratik bir kopuşu gerektiriyordu. Görünen o ki Parti'de bunun farkındalığı belli belirsiz de olsa doğmuş, ancak çözüm 4. Kongre'den sonraya bırakılmıştır. Böyle bir erteleme bile, zihinsel ve pratik bir kopuşa ihtiyaç olduğunu yeterince gösteriyordu. Politik mücadelenin yükselen düzeyi, zenginleşen biçimleri ve genişleyen alanı taşıyacak ve polis saldırılarından koruyacak bir yapısal gelişimi zorunlu kılıyordu. Böyle bir gelişim ise geleneksel düşünüşün kalıplar içinde, o kalıpların kavram ve biçimleriyle sağlanamazdı.” (Partiye yayınlanan 4.Kongre Belgeleri'nden)

Bu iki dönemin girişi ve deneyimlerinden şu sonucu çıkartılabilir. Verili bir durum-dönemin sorunları ve gerçekliği koşullarında parti nasıl ilerleyeceğinin perspektifini oluşturuyor, gelişme ve ilerleme hattını kararlaştırıyor. Parti teorisi üzerine inşa edilen ve kimi zaman parti teorisinin bazı yönleriyle geliştirilmesini de kapsayan bu bilinç ve kavrayış, partinin gelişimini çok somut olarak yönetiyor, fakat partinin gelişimi, eylemli varoluşu belli bir düzeyi aşınca başlangıç momentinde teorik, örgütsel ve siyasi olarak partiyi ileri iten, partinin gelişiminin önünü aydınlatan “somut yönlendirici bilinç” ve kavrayış geride kalıyor. Partinin kendi gelişimini yönetebilmesi için yeni durumun bilincini kurması parti üyelerine, ama özellikle de parti omurgasını oluşturan kadrolara-geniş önderliğe kavratabilmesi gerekiyor. Geniş önderlik düzeyinde bu zamanında gerçekleşmeyince partinin kendi gelişimini yöneten somut bilinci gelişen gerçekliğinin gerisinde kalıyor. Süreç uzadıkça kapsama alanı genişliyor, yeni sorunlara, alanlara yansıyor özetle çelişki ağırlaşıyor parti, kendi gelişimini yönetmede bocalıyor.

Öncünün Geçmekte Olduğu Yeni Nitelik Düzeyin İtici Güçleri

Partinin bir kez daha yükselişe geçtiği ve devrimci iddialarını büyütmekte olduğu bugünkü koşullar altında deneyimleri, varoluşunun 21. yılında kadroları gelişen parti gerçeğini kavramaya davet ediyor.

21. yılında, bugün partinin gelişen gerçeği nedir?

Partinin kendini ortaya koyuş gerçekliğiyle ilgilenen her ciddi gözlemci, analist, partinin bir kaç parti gibi ya da hatta bir kaç parti formunda gelişmekte olduğu hakikatine ulaşır. Devrimci önderlik sorununu çözme iddiasının kendini yeni bir nitelik düzeyde ortaya koyuşudur bu. Bütün hatları ortaya çıkmış, olgunlaşmış değildir, (bu nedenledir ki, “yeni düzeye geçiş hali”nden de sözedilebilir) ancak yeni nitelik düzey kuşku götürmez biçimde belirginleşmektedir. Çıplak gözle görüleblir bir durum olduğu içindir ki, bu “yeni nitelik düzeyi” verileriyle gösterme çabası enerji israfı olur. Burada daha çok bu gerçekliğin oluşum sürecine bakmak, bu yeni nitelik düzeyi, onun gelişiminin ihtiyaçlarını, ileri sürdüğü sorun ve görevleri ele almak istiyoruz.

Partinin varoluşunda kendini ortaya koyan bu yeni nitelik düzey kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Bütün tarihi boyunca partinin düşünsel ve örgütsel gelişiminin vardığı bir seviyedir. Bilindiği gibi partinin gelişiminin bu düzeyi öngörülmüştür. 4. Kongre'nin parti teorisi, parti modeli ve yapılanmasına dair kararları, bunları pratikleştirme, uygulama çabalarını, beklendiği gibi başarılı olamayan ilk deneyimlerden öğrenerek ilerleme kararlılığını, partinin düşünce, yön ve irade birliğinin güçlendirilmesi yolundaki çabalarının 5. Kongre kararlarına dönüşmesi ve onu izleyen kararların uygulanması, parti eylemine işlemesi çabalarını... bütün bunların toplamından bakıldığında elde edilen yeni nitelik düzey, öngörülmenin ötesinde adeta planlanıp hazırlanmış, iradi olarak kazanılmış gibi görünmektedir. Bütün bunlar gerçektir, ancak gelişen parti gerçeği yalnızca partinin iç dinamikleriyle açıklanamaz, iç dinamiklerinden bakarak kavranamaz.

Devrimci öncünün yeni nitelik düzey tırmanmayı başarması yalnızca kendi iradesinin eseri değildir. Böyle düşünmek, sanmak kuşkusuz aşırı bir subjektivizm olur. Öncüyü yeni düzeyine doğru iten iç dinamiklerinin yanı sıra, diğer devrimci dinamiklere de bakmak gerekir. Bölgesel devrimci durum ve başlayan bölge devrimi, bu gerçeklerin söz götürmez tanığı Kürdistan ve Rojava Devrimi, en nihayetinde Türkiye'nin de bölgesel devrimci durumun içine çekilmesi. Tarih devrimci güçleri yalnızca göreve çağırmıyor, aynı zamanda onları kamçılıyor, ileriye, devrimin öcü ve önder mevzilerine doğru itiyor. Öncünün elde ettiği yeni nitelik düzey, 2013 Haziran Ayaklanması ve Rojava Devrimi'nden (ve Kobanê savunmasından) tecrit halde kavranamaz. Keza yeni nitelik düzey, halkçı demokratik cephenin atılımından da ayrı düşünülemez.

Öncünün kendi durumunu değiştirme, devrimcileştirme (iç dinamiklerini harekete geçirme) çabası ile öncünün iradesine bağlı olmayan devrimci itici güçlerin üst üste gelmesi, zamandaşlığı ve etkileşimi tarihin hazırladığı büyük bir devrimci “şans” olarak görünebilir. Ama ancak öncünün tarihin devrimci itici güçleriyle buluşan, onlara yanıt olan çabaları olmasaydı bunu tesadüf olarak kabul etmek mümkün olabilirdi!

Pek çok çevre partinin Rojava'daki varlığını anlayamamış ya da kerameti kendinden menkul anlamlar yüklemeye çalışmıştır. Partinin devrim anlayışının ve enternasyonalizm yöneliminin gelişimini, ama onlardan da önce Kürdistan devrimine bakışı, Kürdistan ve Türkiye devriminin ilişkilerini kavrayışı, belki de en önemlisi bölge devrimi olanaklarının arttığı teorik öngörüsü ile bölgesel demokratik ya da sosyalist federasyonlar amacını programına almasından bakıldığında Partinin Rojava'da bulunuşu da, emekçi sol hareket içerisinde Rojava Devrimini yalnızca onun duraksamadan anlamış olması da oldukça kolay anlaşılır olmaktadır. Bölgesel yerel devrimci dinamikler önderlik iddiasındaki herkes için var olmasına karşın emekçi sol saflardaki diğer örgütler Rojava devrimiyle zamanında güçlü bir devrimci etkileşime girememişlerdir. Devrimci imkanlar, yalnızca onu değerlendirmeyi bilenler, gözünü ona dikerek hazırlananlar için vardır. Parti kuşkusuz hareket halindeki bölgesel ve yerel devrimci dinamikler tarafından da ileri itilmiştir, ancak bu yine de partinin bölgesel ve yerel devrimci dinamikleri doğru okuması ve doğru ilişkilenmesi dolayımıyla gerçekleşmiştir. Diğer bir anlatımla parti bölgesel ve yerel devrimci dinamiklerin devrimci öncüden beklentilerini yanıtlayan bir devrimci rotada hareket etmiştir.

Onun tarihiyle az çok ilgilenenler bilirler, Birlik Devrimi'nin eseri olarak kurulan parti, emekçi sol hareketin geri ve zaaflı yanlarıyla süreğen ve dönüştürücü bir mücadele içerisinde olmuştur. Emekçi sol hareketin cepheleşme yeteneksizliğini aşması ve diktatörlüğe karşı birleşik mücadelenin geliştirilmesi için gösterdiği yüksek duyarlılıkla yüklü sorumlu çabalarını bilenler için onun halkçı demokratik cephenin kuruluşunda üstlendiği inisiyatif hiç de şaşırtıcı olamaz. Fakat eğer parti, dayandığı parti teorisini “farklı örgütlerin toplamı”ndan “farklı cephelerin toplamı”na doğru geliştiremeseydi bu inisiyatifi üstlenmesi de bu şekilde olanaklı olamazdı. Tabi ki, “üstünlüğü” yalnızca partinin teorik bakımdan gelişmesinde değil aynı zamanda gelişen devrimci teorisini pratikleştirme devrimci kararlılığına sahip olmasındadır.

Ulaştığı düzeyde parti, bir devrimci savaş partisi niteliği de kazanmıştır. Siyasal atılım dönemlerinde partinin değişik mücadele biçimlerini araç ve yöntemleri kullanma yetenek ve kapasitesinin gelişimi zaten kendini belirgin biçimde göstermektedir. Bugün başlangıçta öngörülenden farklı bir yoldan, farklı bir biçim ve tarzda gerçekleşmiş olması durumu değiştirmiyor. Bugün elde edilen devrimci savaş partisi gerçekliğinin çarpıcı biçimde daha ileri bir nitelik düzeye tekabül etmekte olduğunu vurgulamak gerekiyor.

Gerek bu nedenle, gerekse de filli meşru mücadele tarzına kazandırdığı örgütsel temel nedeniyle bunlardan da öte halkçı demokratik cephenin inşası ve gelişiminde üstlendiği inisiyatifle parti emekçi sol hareket içerisinde gelişen, yükselen politik odak olarak dikkat çekmekte, daha yüksek bir politik önderlik iddiasını açığa çıkartmaktadır.

Özet ve sonuç olarak Parti, hem iç dinamikleri ve hem de bölgesel ve yerel devrimci dinamikler tarafından ulaştığı yeni nitelik düzeye itilmiştir. Partinin adeta “bir kaç parti formu”nda gelişiminde somutlaşan yeni nitelik düzeyi, “birleşiklik ve özerklik” karakterize etmektedir. “Özerklik”, değişik cephelerin kendi formunda gelişimini, “birleşiklik” ise bütün cephelerin, özerk yapıların gelişiminin birbirine bağımlılığını vurgular. Değişik cephelerin yön, irade ve eylem birliğinde parti organik olarak beliriyor. Cephelerin özerkliği, partinin gelişmesinin organik bütünsel niteliğinin temeli oluyor. “Organik bütünlük” de diyebileceğimiz “birleşiklik”, özerk cephe yapılarının bütünsel partizan karakterini belirliyor. Bu iki yön, bu iki nitelik birbirinin içine geçiyor, diğerinde kendini tamamlıyor. Organik bütünlük ve özerklik partinin gelişiminin itici güçleri oluyor.

Bu yeni nitelik düzeyde partinin yapısı daha kapsamlı ve karmaşık niteliktedir. Parti, bu niteliğinin daha da belirginleşmesi ve olgunlaşması çizgisinde ilerliyor. Hala her bakımdan olgunlaşmamış olmasına karşın asıl olan bu yeni nitelik düzeyin partinin önderleşme formu olarak kavranmasıdır. Bu aynı zamanda, kadroların, tarihin önderleşme çağırısına verecekleri bireysel yanıtları yönetecek temel veridir de. Kadroların önderleşmesi de bu aynı formda gerçekleşecektir.

Kolektif İle Bireylerin Etkileşiminin Diyalektiği

Partinin gelişimi ile üyelerinin gelişimi “süreğen etkileşim” halindedir. Bu etkileşimin belli nitelikleri vardır. Parti-kolektif olan bireyi çepeçevre sarar, kuşatır (denilebilir ki, birey partinin ideolojik-moral, politik ve örgütsel manyetik alanı içerisindedir) ve en genel biçimde gelişimini koşullandırarak belirler, yönlendirir. Partinin durağanlık, gerileme ya da gelişim ve atılım halinde olması kolektif kuşatmanın yönünü ve niteliğini ortaya koyar. Kolektifin rolünün yönü ve niteliği, daima hareket halindeki gerçekliğine bağlıdır, demek ki, her zaman pozitif değildir.

Bireyler kendilerini gerçekleştirirken kolektifi de var eder, gelişimini etkiler ve yönlendirieler. Bireyler kolektifi ileri doğru itebilecekleri gibi, frenleyebilir veya geri de çekebilirler. Bu işlev değişik süreçlerde farklı da olabilir. Bireylerin işlevi de her zaman pozitif değildir.

Kolektif ile kadro arasındaki etkileşim diyalektiktir, uyum ve işbirliği kadar farklılıkları, çelişkileri, sürtünme ve mücadeleyi de içerir, ama “birleşik” niteliktedir. İdeolojik, siyasi, örgütsel, moral ve kültürel bütün alanları kapsar. Bu iki alanın etkileşimi, bireyin kendini kolektife, kolektifin kendini bireye taşıması biçiminde sürer ve birleşik bir nitelik gösterir.

Partinin kendi gelişimini yönetmesi sorunu olduğu gibi, onu var eden üyeleri ve kadrolarının gelişiminin yönetilmesi sorunu da vardır. Bireylerin gelişiminin yönetimi de, hem kolektifin, hem de bireylerin sorunudur. Bireyler, partinin, devrimci gelişimlerini yönetmesini ve örgütlemesini isterler. Parti gerçekliği içerisinde bu talep ilki, “devrimci kendiliğinden” diğeri de iradi olmak üzere iki tarzda gerçekleşir. Birinci tarz partinin varoluşuyla bağlıdır, parti, kendisini üretirken kadroların bilgi ve deneyim edinmelerini, eylemci yeteneklerine nitelik kazandırarak gelişimlerini sağlar. İkincisi, iradi tarz ise, partinin, kendini var eden bireylerin devrimci gelişim süreçlerinin analizine dayalı olarak kadro yetiştirme, kadroların düzeylerini, formasyonlarını yükseltme, kadrolara nitelik kazandırma amacıyla yürütülen yöntemli, planlı çalışmaların tümünü kapsar. Bu iki tarz bir birinin alternatifi ya da karşıtı değildir. Esasen birbirlerini tamamlarlar, ilki parti var olduğu için “zaten” vardır, ikincisi partinin devrimci iradesiyle tasarlanmalı, kararlaştırılmalı, planlanmalı ve uygulanarak var edilmelidir.

Bütün bunlar üyeler ve kadroların kendilerini yetiştirmek bakımından sorumsuz oldukları anlamına gelmez! Üyeler ve kadrolar kendi devrimci gelişimlerini yönetme sorumluluğunu üstlenmeli, bunun ihmal edilmez temel bir devrimci görevleri olduğu gerçeğinin bilinç ve iradesini kuşanmalıdırlar. Kendi gelişimlerinin yönetimi elde edilmiş düzeye dayanacağına göre, kendi gerçeklerinin doğru bilinci, kendi gelişimlerini yönetebilme eylemlerinin önkoşuludur. Fakat bu önkoşul tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda partinin gelişim düzeyinin ve devrimci gelişmenin ihtiyaçlarının kavranması gerekir. Kadroların devrimci gelişimini yönetmenin pusulası, partinin ve devrimci gelişmenin ihtiyaçlarını yanıtlamaya kilitlenmiş parti çizgisi ve tarzıdır.

Kadroların Yeni Nitelik Düzeye Geçiş Sorunu

Partiyi kuranların devrimcilik yaşları aşağı yukarı yirmili yıllardaydı. Birlik mücadelesi ve Birlik Devrimi o güne değin başardıkları en büyük çaplı ve en yüksek nitelikli devrimci eylemleriydi. Partinin 21 yıllık tarihinden ve günümüz parti gerçeğinden bunların sağlamasını yapabiliyoruz. Şimdi devrimcilik yaşının yirmili yıllarında olan ve parti omurgasını oluşturan devrimci kadrolar aşağı yukarı benzer bir durum ve sorumlulukla karşı karşıyalar. Partinin kuruluşu hiç kuşkusuz muazzam bir önderleşme hamlesiydi. Bugün Ortadoğu-bölge, Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimlerinin gelişim ihtiyaçları ve bölge devrimi içerisindeki müstesna konumu, öncüden yüksek nitelikte bir devrimci sıçrayış istiyor. Tarihin önderleşme çağrısının bu kadar güncelleştiği bu kadar somutlaştığı bir durum var mıdır bilemiyoruz. Ama tarihin omuzlarımıza yüklediği büyük devrimci bir görevle karşı karşıya olduğumuza kuşku yok. Belki de her şeyi devrimci önderliğin devrimi yönetecek önderliği hazırlama ve örgütleme yeteneği belirleyecektir.

Tarihin çağrısını öncü kolektif olarak, temel kadroların her biri adanmış devrimciler olarak nasıl yanıtlayacaklar? Onun gelişimini gözlemleyen herkes (evet dostları olduğu kadar, düşmanları da, hatta daha da çok düşmanları) partinin tarihin güncelleşen ve somutlaşan çağırısına yanıt olma çizgisinde derinleşmeye ve ilerlemeye çalıştığını teşhis ediyorlar. Elde edilen yeni nitelik düzey buna tanıktır. Özetle bu, devrimin önderliği düzeyine tırmanma hattıdır. Bir-kaç yıldır gelişmekte olan parti gerçeğinin söylediği hakikat budur. Hattın sürekliliği ve bu hatta derinleşme sorunları süreç boyunca öncünün düşünsel ve pratik devrimci eyleminin gündeminde olacaktır, ancak temel kurulmuş, gelişim rotası açığa çıkartılmıştır.

Devrimci önderliğin kazanılması, devrimci öncünün önderleşmesi sorunu devrimci öncünün tarihi boyunca kendini tekrar tekrar yeni nitelik düzeylerde ve yeni formlarda ortaya koyar. Bu devrimci önderliğin sürekli oluş halini anlatır. Benzer bir durum devrimci kadrolar için de geçerlidir. Her hangi bir durumda ve düzeyde olmuş, tamamlanmış sayılamazlar. Devrimci gelişimleri sürekli olduğu içindir ki, devrimci tarihlerinin gelişiminin yeni evreleri, yeni düzeyleri olması doğaldır. Böyle olduğu içindir ki, kadroların daima “kendi devrimci gelişimlerini yönetmek" gibi bir sorumluları vardır.

Öncü, içerisinde hareket ettiği devrimci koşullar altında kendi durumunu değiştirmeyi, devrimcileştirmeyi denetlenebilir bir kesinlikle başarmış, devrimin önderliğine tırmanma rotasını kurarak tarihin çağrısını yanıtlama çizgisinde derinleşme iradesini ortaya koymuştur. Bunun temel kadroların birleşik devrimci iradesi olduğu da açıktır. Bu bir niyet beyanı ve yönelim olarak, devrimci durumun meydan okumasına başlangıç halinde devrimci bir yanıt olarak önemli ve değerlidir. Ancak yine de bu, temel kadroların her birinin kendilerine meydan okuyan devrimci duruma kendi özgün, somut devrimci yanıtlarının yerini alamaz, devrimci yanıtlarını verdikleri anlamına gelmez!

Öncünün durumu değişmiştir, öncüyü oluşturan temel kadroların ortam ve koşulları, görev ve sorumlulukları da değişmiştir. Temel kadroların devrimci iddiası öncünün büyüyen devrimci iddiasını yakalamalı, bu düzeye çıkmalıdır. Kadroların kendilerini ortaya koyuşlarında, kendilerini örgütleme ve çalışma tarzında, yönetim ve önderlik tarzında dün çok önemli, değerli ve anlamlı olan, partinin ileri yürüyüşünün itici gücü olan pek çok şey bugün artık yetersizdir, geride kalmıştır, aşılmış ya da aşılmaktadır. Devrimci görevleri dünkü kavrayışları olduğu gibi, kendilerini ortaya koyuşları da aşılmaktadır ya da aşılmıştır. Dün devrimci bakımdan geçerli, anlamlı ve işlevli olan şimdi geride kalmış bulunuyor. İddialarını büyüten ve tarih tarafından ileri itilen komünist öncünün durumu, devrimci görev ve sorumlulukları temel kadrolardan önderleşme bağlamında yeni bir nitelik düzey istemektedir.

Yeni düzey her şeyden önce görüş açısı çapının devrim perspektifi odaklı büyümesini ve partiyi bütünlüklü (parti, yapısal oluşturucularından herhangi birisinin ihmal edilemez olduğu bir bütündür), kesimselikle, kısımcılıkla, yerellikle bağdaşmaz tarzda kavramasını istiyor. Birkaç parti gibi gelişen karmaşık yapının her cephesinin kendini diğer cepheler dolayımıyla yani bütünden kavramaları gerekiyor. Diğer bir anlatımla, temel kadrolar bulundukları alan ve konumdan partinin bütün cephelerini görmek, bütün cephelere karşı kendilerini sorumlu saymak zorundalar. Öyle ki bu yalnızca öncünün parti teorisinin, tüzüğünün ve kültürünün bir gereği değil, aynı zamanda temel kadrolara içkinleşmiş bir nitelik olmalıdır. Düşünsel bakımdan bu, öncünün kendini kolektif kavrayışının düzeyine sıçramak demek olduğu kadar pratik bakımdan da değişik cephelerin hareket tarzının parti çizgisinde birbirini tamamlaması, bütünlemesi ve keza birbirinin taleplerini anlama ve yanıtlama hattında konumlanmak demektir. Devrimci öncünün daha yüksek bir mücadele düzeyine geçişinin temel kadrolardan talebidir bu! Parti çalışması ve partinin bütünlüğü temel düşüncesi bunu emretmektedir. Eğer bir başka şekilde formüle etmek gerekirse önderleşme düşüncesi, görüş açısı darlığı ve kısalığı ile bağdaşmaz, kısımcı dar görüşlülükten parti tarzı çıkmaz. Önderleşme, önderleşme bilinç, yönelim ve iddiasının varlığını gerektirir.

Temel kadroların kendilerini ortaya koyuşlarının verili durumunun aşılması, dünkü durumdan kopuş, adanmış devrimciliğin öncüyü ve temel kadroları devrimci öncünün devrimin önderliğine tırmanışı rotasının gereklerini yanıtlamaya kilitlenme iddiası düzeyinden kurulmasından söz ediyoruz. Dün kendinizi partili devrimci mücadelede devrimci bir fütursuzluk düzeyinde ortaya koyuyor olabilirsiniz, şimdi sorun kendini adanmış bir devrimci olarak ortaya koymanın nitelik düzeyiyle ilgili.

Örneğin önderleşen kadro, parti tarzının birleştiriciliğini en başta partili ilişkiler alanında kendi eyleminde özgünleştirerek var etme ya da partinin eleştirel devrimci tarzını güçlü biçimde kullanma sorumluluğunu taşıyacaktır.

Yeni nitelik düzey, en başta temel kadroların kendileriyle ilişkilenişlerinin değişimini, dönüşümünü, devrimcileştirilmesini dikte ediyor. Bütün cephelerin temel kadroları kendileriyle “önderleşen kadro gerçekliği”den ilişkilenmek, tarihin çağrısına partinin devrimci yanıtını hazırlarken, kendilerinin de, yeniden yapılandırmanın devrimci gereklerini yerine getirme yükümlülüğünün bilinciyle hareket etmek zorundadırlar. Kendilerini “önderleşen kadro gerçekliğinin” görüş açısından örgütlemek, planlamak, organ arkadaşlarıyla, sorumluluğunu yürüttükleri kadro ve örgütlerle ilişkilenişlerini bu aynı görüş açısından düzenlemek görevlerini doğru yanıtlamalı, doğru pratikleştirmelidirler. Parti önderliği ile ilişkilenişleri bakımından da geçerlidir bu. “Önderleşen kadro gerçekliği” neyi gerektirir? Bir reçetesi, bir formülü yok bunun, her somut durumda devrimci yaratıcılık, deneyim ve keşfetme tutkusuyla önderleşen kadro kendisi bulacaktır yanıtı. Burada tartışılanlar ipuçları sunarak, bir fikir vererek yardımcı olabilir ancak.

Önderleşen kadro gerçekliği tek tek temel kadroların tercihleriyle, bilinç ve iradeleriyle ilgili değildir, partinin ve devrimin gelişiminin ihtiyaçlarının, öncünün gelişiminin yeni nitelik düzeyi tarafından dayattığı devrimci bir durumdur, ama bireysel tarihleri, deneyim ve birikimleriyle temel kadrolar sözkonusu devrimci durumun, tarihin çağırısının muhatabı olmak onurunu taşımaktadırlar. Önderleşen kadro gerçekliğini krizli bir geçiş hali olarak kabul etmek gerekir. Burada “kriz” devrimci bir durumun iç gerilimidir, yani kazanılmış düzeyi aşma eyleminin kopuşları ve sıçramaları da içeren devrimci yıkıcı ve kurucu niteliğinin yansımasıdır. Önderleşen kadro gerçeğinin konusu, sorunu ve nesnesi olan kadrolar, aynı zamanda sürecin birey özneleridir de.

Marksist materyalizmin, verili koşullar altında herkesin kendi tarihini kendisinin yaptığına dair öğretisini hatırlayalım! O halde marksist materyalist yaklaşım kendi tarihini yapmakta olan “birey öznelere” naifliği yasaklamaktadır. Naiflik birey “özne” için devrimci irade kaybı demektir. Birey öznenin de bir parçası olduğu tarihin hazırladığı meydan okuyan devrimci durum naiflik değil yenilenme ve ileri atılma gücü, kavrayış derinliği, cesaret, yaratıcılık ve enerji istemektedir!

Diğer şeyler bir yana, Pirsus katliamıyla, diktatörlük, Partinin gelişimine ve ulaştığı yeni nitelik düzeye yüksek bir ilgi gösterdiğini sergilemiştir. Bu çok çarpıcı tarzda partinin ve temel kadroların, partinin ulaştığı yeni nitelik düzeyde düşman algısını, parti çalışmasının sürekliliğini ve güvenliğini dünkü gibi ele alamayacağını, düşünemeyeceğini gösterir. Partinin deneyimlerinden bildiğimiz, öncünün gelişiminin her yeni düzeyinde düşmanla ilişkisinin değişmekte oluşu gerçekliği de bunu emretmektedir. Yeni düzey önderleşen kadrolardan düşman algısında, partinin güvenliği sorunlarında yüzeysel, vasat, derinliksiz yaklaşımlardan kopmayı ileri sıçramayı istiyor.

“Önderleşen kadro gerçekliği” kadro yetiştirme devrimci görevinin çözümünü kendi dışında, uzağında göremez. Kadrolaşma çalışmasında kendini ortaya koymak önderleşen kadro gerçekliğini birey özne olarak yanıtlamak demektir. Kadro yetiştirmek devrimci çalışmalarınızın süreğen görevlerinden birisidir. Kendi alanında yönettiği üyelerle, organ arkadaşlarıyla bire bir ilgilenmek, devrimci gelişmelerini ileri itmek, devrimci tarzda etkileşime girmek zorundadır. Şu yoldaşın eksikliğini görmekle yetinemezsiniz, tamamlamak, gidermek, geliştirmek zorundasınız vb. Bunlardan da öte bulunduğunuz cephenin kadrolaşma sisteminin kuruluşunun öznesi olmak, önderlik görevleriyle adanmış devrimci tarzda ilişkilenmek zorundasınız. Sorunu bütünden kavradığınızda partiyi parti yapan bütün cephelerin kadro ihtiyaçlarını düşünmek, yanıtlamayı dert ederek sorumluluk yükünüzü daha da ağırlaştırmaktan kaçınamazsınız.

Mücadele düzeyinin yükselmesi, çapının büyümesi, öncünün yapısının karmaşıklaşması, öncünün yeni bir nitelik düzeye ulaşması, partinin bir kaç parti gibi gelişmesi, yalnızca devrimci ihtiyaçların çeşitlendiği, büyüdüğü vb anlamına gelmez, aynı zamanda devrimci imkanların da misliyle arttığı anlamına gelir. Devrimci imkanlarla ilişkileniş tarzı yenilenmeli, bulma, açığa çıkarma, tanıma, anlama, değerlendirme her bakımdan kat be kat geliştirilebilmelidir. Daha sıralanabilecek pek çok etken göz önünde tutulduğunda artık dünkü yöntemlerin ve tarzın yetersiz kalacağı, yetmediği ve aşılmakta olduğu ya da aşıldığını apaçık görülmektedir. Bütün bunlar kaba, yüzeysel kısa görüşlü planlama alışkanlığıyla ilerleyemeyeceğinizi, maliyeden kadrolaşmaya her alanda partinin ulaştığı yeni nitelik düzeyin taleplerine yanıt veren bir planlama yetenek ve tarzı geliştirmekle sorumlu olduğunuzu anlatır.

"Partinin şuna ihtiyacı var", "şu alanı örgütlesin", "bu da olsa çok iyi olur" vb deyip orada duramazsınız. Parti yaşamında devrimci önderlik sorumluluğuna tekabül eden bir iddia düzeyinden özneleşme hattında konumlanmak zorundasınız. Önderleşme, partinin ve devrimin sorunlarını kendinizde çözme iddiası ve pratiğidir.

Sorumluluk bilinç ve duygusunun yeni düzeyi aşağı yukarı şundan ibarettir: dünyanın ve partinin bütün sorunları sizden sorulacak değildir, ama siz kendinizi partinin ve dünyanın bütün sorunlarından sorumlu göreceksiniz!

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi