Röportaj: Arzu Demir
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Gök, AKP hükümetinin toplumu muhafazakâr ve dini temellerle yeniden düzenleme istediğini belirterek, 4-4-4 Kesintili Eğitim Yasası’nın bu amacın bir parçası olduğunu söyledi. Prof. Gök, “Eğitim yasası, topyekûn bir saldırının bir parçası. İstanbul’u Dubai yapmakla, bütün kamusal alanları özelleştirmekle ilgili” dedi. Neoliberal kapitalist düzenin iyi çalışması için, AKP’nin toplumu ideolojik olarak dönüştürmek istediğini söyleyen Gök, “bunun bir kısmı din temelli bir eğitimdir. Diğeri de neoliberal politikalarla uyumlu, dünya pazarına iş gücünü yetiştirecek bir anlayışla düzenlenmesidir"’ diye konuştu.
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Gök, zorunlu eğitimi kesintili hale getiren 4-4-4 Eğitim Yasası’na ilişkin olarak Marksist Teori’nin sorularını yanıtladı.
*4-4-4 Kesintili Eğitim Yasası’nın temel ilkesi nedir?
Bu yepyeni bir atak. Çünkü AKP hükümeti, artık kendini çok kuvvetli hissettiği için eğitim sisteminde bu kadar radikal sayılabilecek değişiklikleri yapacak gücü kendinde görebiliyor. 4-4-4 Eğitim Yasası’yla AKP esasen bir taşla birçok kuş vurmak istiyor. Görünen kısmı, genç yaşta çocukların -ikinci 4 içinde- yönlendirmeye başlanması. Birinci 4’te herkes temel eğitim alacak. İkinci 4’te ise yönlendirme başlayacak. Yasa TBMM’de görüşülürken, son gün, “Kur’an ve Peygamberin Hayatı” ile ilgili iki ders koydular. Bu dersler seçmeli olarak düzenlendi.
O İki Ders Zorunlu Olacak
*Söz konusu iki ders temel tartışma konusu oldu. Uygulamada derslerin zorunlu olacağı konusunda yaygın bir kanı var. Siz bu kanıyı paylaşıyor musunuz?
Türkiye’de okullarda çocukların gerçekten seçmeli ders seçme şansı yok. Okulda ne varsa, çocuklar ona yönlendiriliyor. Hatta okul yöneticileri belirli derslere “zorunlu ders” gibi davranacak. Bu çok açık. Açık olan bir başka nokta ise, AKP’nin eğitimi muhafazakâr ve dini temelde yapılandırmak istediği. Sadece bu da değil. Yasada başka çok önemli maddeler de var.
Yüzde 10 Sınırlaması Kaldırıldı
*Daha çok, eğitimin muhafazakârlaştırılması açısından kamuoyunda tartışıldı. Örneğin çocuk işçilik ile nasıl bir düzenleme var?
222 sayılı Yasa’ya göre, bir işyerinde mesleki teknik okullardan gelen öğrencilerin sayısı, o işyerinde çalışanların yüzde 10’undan fazla olamaz. Şimdi bu yüzde 10 sınırlaması kaldırıldı. Bir iş yerinde 50 kişi çalışıyorsa, 50 stajyer öğrenci çalıştırılabilecek. Stajyer öğrenciler, asgari ücretin üçte birine çalıştırılıyor. Bu çok büyük bir sömürü ve şirketlere verilmiş bir hediyedir.
Özel Okullara Kaynak Aktarılacak
*Eğitimin paralı hale getirilmesi açısından yasada nasıl bir düzenleme var?
222 sayılı Yasayla ilköğretim kesintisiz olarak 8 yıldır. 8 yıldır, zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Artık böyle bir ibare, “parasızdır” ibaresi yok. Bizim gibi eğitim hakkı temelli olarak eğitimi kavramsallaştıran insanlar için bu çok önemli. Kaynakların kime gideceğini, yasa çıktıktan sonra çok açık gördük. Maliye Bakanı yasa kabul edildikten sonra yaptığı bir açıklamada, özel okullara kaynak aktaracaklarını söyledi. Ailelere bin 500 lira verilecek. Bu konu çok önemli olmasına rağmen, çok tartışılmadı. Kamusal kaynaklar, devlet okullarının iyileştirilmesi ve herkese parasız eğitim verilmesi için harcanması gerekirken, hükümet ailelere çocuklarını özel okullara göndermesi için bin beş yüz lira verecek. Aileler de, devlet okullarının niteliği düştükçe, çocuklarına daha iyi bir eğitim imkânı sağlanacağı düşüncesiyle özel okulları tercih edecekler. Bu durumda, hükümetin verdiği bin beş yüz lira yetmeyecek. Çünkü özel okullar velilerden daha fazla para isteyecek. Böylece, alt sınıflardan da özel okullara kaynak aktarılacak. Hem devlet, hem de aileler özel okullara kaynak aktaracak. Eğitim bir haktır ve herkese en nitelikli eğitimi parasız ve demokratik bir içerikle sunma mücadelesini yürütmek zorundayız. Kapitalizm içinde bile bunu yapmak zorundayız. Çünkü eğitim alanı; toplum ile bireyin çakıştığı bir alan olduğu için gerçekten orası bir mücadele alanıdır. Eğitim toplumu ideolojik olarak ve insan gücü olarak yeniden üretir, ama bunu yapması bu kadar düz olmaz. Bir toplumdaki hiyerarşi ve ekonomik iktidarın kırılması için ne kadar büyük mücadele verilmişse, o kadar daha fazla diğer sosyal haklar gibi eğitim hakkını da daha demokratik temellerde herkese verme olanağını yaratabilmeliyiz.
Toplumu Muhafazakârlaştırmak İstiyor
*Toplamda yasa ve uygulamasına baktığımızda, AKP bu kökten değişikliği neden yapmak istiyor?
AKP’nin bir toplum tahayyülü var. AKP bunu toplum mühendisliği olarak yapmak istiyor. Toplumu daha muhafazakâr, daha dindar temellerde yeniden düzenlemek istiyor. Kapitalizmin içinde, neoliberal politikalarla uyumlu bir şekilde yapmak istiyor.
Daha itaatkâr, ses çıkarmayan, sendikalı olmayan, protesto etmeyen, hak aramayan bir gençlik yaratmak istiyor. Başbakan Erdoğan, çok açık söyledi, dindar nesil istedi. Toplumsal muhalefet bu kadar zayıf bir karşı çıkış sergilerse, AKP de amaçlarında başarılı olacaktır. Elbette, Ankara’da KESK’in, öğretmenlerin, biber gazlı saldırılara karşı onurlu direnişi oldu. Ama yetmedi. Eğitim yasası, topyekûn bir saldırının bir parçası. İstanbul’u Dubai yapmakla, bütün kamusal alanları özelleştirmekle ilgili. Hepsi bir paketin parçaları. Bu büyük manzara içinde iş görecek insanların da buna uygun daha itaatkâr, daha dini temelli yapılanmış olması amaçlanıyor. Çünkü din olunca sorgulama olmaz. Ne söylenmişse ilahi olarak kabul edilebilir. Böyle insanları idare etmek çok daha kolaydır. AKP’nin kurmak istediği yeni düzene, neoliberal kapitalizme itiraz etmeyecek, uysal bir kitlenin yaratılması için eğitime müdahale edilmesidir. AKP, neoliberal kapitalist düzeninin iyi çalışması için ideolojik bir dönüşüm yapmak istiyor. Bunun bir kısmı din temelli bir eğitimdir. Diğeri de neoliberal politikalarla uyumlu, dünya pazarına iş gücünü yetiştirecek bir anlayışla düzenlenmesidir.
8 Yıllık Temel Eğitim 40 Yıllık Talep
*Yasanın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi sırasında 28 Şubat hatırlatmaları yapıldı. “Hükümet 28 Şubat’ın rövanşını alıyor” değerlendirmeleri de yapıldı. Bu tartışmalara ilişkin siz ne diyorsunuz?
8 yıllık temel eğitim, 28 Şubat sonrasında getirildi ama 8 yıllık zorunlu temel eğitim, 40 yıl öncesinde dile getirilen bir taleptir. 1973 yılındaki İlköğretim Yasası’nda “Eğitim 8 yıldır, zorunludur, parasızdır” ifadesi geçer. 1971 darbesinden sonra eğitim reformu yapıldı. Bütün askeri muktedirler, darbelerden sonra eğitimi yeniden düzenliyor, hükümetlerin de ilk müdahale ettikleri yer eğitim oluyor. 28 Şubat yaşanmasa, 8 yıllık geçer miydi, geçmez miydi? Belki biraz daha zaman alırdı. Ama biz zorunlu eğitimin 8 yıl değil, 12 yıl önermesini, ne AKP’den ne de 28 Şubat’tan öğrendik. Herkesin eğitim hakkından eşit yaralanması asgari demokratik bir taleptir ve çok önemlidir. Eğitimin içeriğinin nasıl düzenleneceği de bir o kadar çok önemlidir. Bir önceki eğitim sistemin hafız yetiştirmek için uygun olmadığı sıkça dile getirildi. İmam hatip liselerine artık öğrenciler gitmiyordu. Çünkü 8 yılın sonunda öğrencilerin din temelli bir topluma ve dini pratiklere uyum sağlamaları biraz daha zor. Çünkü o ana kadar epeyce şekillenmiş oluyorlar. Bu ise hükümetin arzu ettiği bir şey değildi.
Öncelikle Köklü Bir Temel Eğitim Verilmeli
*4-4-4 Kesintili Eğitim Yasası’ndaki yönlendirmeleri pedagojik açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?
İmam hatip ortaokullarının kurulması pedagojik olarak son derece yanlıştır. Hiçbir şekilde olmaması lazım. Çocuk, 5 yaşında okula başlayacak, 10 yaşına geldiğinde imam hatip ortaokuluna gidecek. Bu temel ve radikal bir yönlendirmedir. Pedagojik olarak kabul edilemez. Eğitim bilimcileri olarak söylediğimiz şudur: Çocuk önce, köklü bir temel eğitim almalı, matematik, fizik, edebiyat, dünya edebiyatı, sosyal bilgiler. Ancak bu temel eğitimin üzerine kurulan mesleki eğitim çocuklar açısından hak temelli olur. Çocuk kendini biraz tanır, nereye gideceğini bilir. Anne, baba da yanlış yönlendiriyor. Aileyi de yüceltiyoruz.
Son 4 Yılda Çocuk Okula Gitmeyebilecek
*Çocuğun eğitimi ile ilgili asıl karar verici aile mi?
Evet, aileye kararı bırakıyor. Bir taraftan imam hatip açılıyor, bir taraftan ikinci 4’te yoğun bir yönlendirme olacağını görmüş bulunuyoruz. Daha da ilginç tarafı şu: Son 4’e geldiğimiz zaman, isteyen öğrenci okulda olmayacak. Hem “12 yıllık zorunlu eğitim” diyorsunuz, hem de çocuklar liseye geldiklerinde, “Siz açık öğretim ile devam edebilirsiniz” diyorsunuz. Bu olmaz.
*Yasada, bu konudaki düzenleme tam olarak nedir?
Yasa, son dört yılın “hem örgün hem de yaygın eğitim” şeklinde olmasını düzenliyor. Zorunlu eğitim diyeceksiniz, ama bunu yaygın eğitim şeklinde vereceksiniz. Örgün eğitim ile yaygın eğitim iki ayrı düzenlemedir. Yaygın eğitim de çok önemlidir. Toplumda örgün eğitimden yararlanamayan insanları kapsamalıyız. Bu da bir haktır. Fakat “İkisini de yapıyoruz” derseniz olmaz. Çocukları ailenin himayesine bırakıyorsunuz.
Kız Çocuklar İçin Tehdit
*Daha çok kız çocuklarını etkileyecek değil mi?
Çocuk gelinler dediğimiz nokta tam da bu. Çocuk 13 yaşında ortaokulu bitirdiğinde okula gönderilmeyecek. Ama biz hala 12 yıllık zorunlu eğitim vereceğimizi iddia edeceğiz. Böyle olmaz. Yoksul aileler, çocuklarını okula göndermek istemeyeceklerdir. Kız öğrenciler için de büyük bir tehdit olacaktır. Ekonomik olarak yoksul, anlayış olarak muhafazakâr olan aileler, çocuklarını okula göndermeyeceklerdir.
*Yönlendirme yaşı kaç olmalı?
12 yıllık eğitimden sonra... Lise eğitimini herkes nitelikli şekilde almalı. Eğitim biliminin verileri, 12 yıl temel eğitimin alınması, daha sonra da 2 ya da 4 yıllık mesleki eğitimin verilmesi şeklinde.
Sistemin Çıkarlarını Esas Aldılar
*Yeni yasa okul öncesi eğitim ile ilgili ne diyor?
Okul öncesi eğitim yeni yasa ile ortadan kalktı. Bu çok sakıncalı bir durum. Ancak “ortadan kaldırmıyoruz” diyor. Ben bu açıklamaya güvenemiyorum. Aileler, 5 yaşında çocuklarının okula gönderecekler. Okul öncesi çağındaki çocuk, soyut düşünmeye başlamamış, yetenek ve kapasite olarak tam ilkokula başlama yaşına gelmemiş çocukları ilkokula alacaklar. Eğitim Bakanı, “İlk sömestr oyun oynayacaklar, ikinci sömestr okuma-yazmaya başlayacaklar” diyor. Çocukların hayatı ile oynanıyor. Eğitim biliminde amaç çocuğun yüksek yararının sağlanmasıdır. En önemli ilke budur. Burada çocukları düşünen değil, sistemin ekonomik ve ideolojik çıkarlarını düşünen bir zihniyet söz konusu.