Çeviren: Ayşe Şener
Dumanlı yıkıntı dağlan, parçalanmış ceset yığınları, duman tüten, buhar çıkan yangın denizi, nereye baksanız çamur ve kül; çırpınan bir kırlangıç gibi yanardağın kayalık eteklerine tüneyen, gelişen küçük şehirden geriye tek kalan bunlar. Bir süredir kızgın devin, bu insan cüretine, iki bacaklı cücelerin bu kör kibirlerine karşı hırsla veryansın ettiği ve gürlediği duyuluyordu. Büyük öfkesi içinde bile yüce gönüllü olan bu gerçek dev, ayaklarında sürünen bu pervasız yaratıkları uyardı. Duman çıkardı, kızgın bulutlar püskürttü, göğsünde tüfeklerin yaylım ateşine ve topların gümbürtüsüne benzer patlamalar oluyor, kaynıyor ve köpürüyordu. Fakat yeryüzünün efendileri, insanlığın kaderini belirleyenler, kendi mantıklarına olan inançları sarsılmadan beklediler.
Mayıs’ın 7’sinde hükümet tarafından gönderilen komisyon, St. Pierre’nin endişeli halkına gökyüzünde ve yeryüzünde her şeyin yolunda olduğunu duyurdu. Her şey yolunda, paniğe gerek yok! -Tıpkı devrimci yanardağın kraterinde kızgın lavlar korkunç bir püskürme için toplanırken, Tenis Kortu Yemini’nde arifesinde XVI. Louis’in dans sarhoşu salonlarda söylediği gibi. Her şey yolunda, her yer sükunet ve barış içinde! -Elli yıl önce Mart patlaması arifesinde Viyana ve Berlin’de söyledikleri gibi.(1) Martinik’in yaşlı ve sabırlı devi, saygıdeğer komisyonun raporlarını dikkate almadı. 7’sinde vali tarafından halkın endişeleri giderildikten sonra, 8’inde erken saatlerde patladı ve birkaç dakika içinde valiyi, komisyonu, halkı, evleri, yolları ve gemileri yapılanlardan dolayı öfkeli kalbinin kızgın lavları altında yaktı.
Patlamanın eseri, gerçekten esaslıydı. 40 bin insan toptan öldürüldü, az sayıda ürpermiş mülteci kurtarıldı. -Yaşlı dev huzur içinde gürleyip fokurdayabilir, zira artık gücünü göstermiş, sahip olduğu gücün önemsenmemesinin öcünü korkunç bir şekilde almıştır.
Ve şimdi Martinik üzerindeki bu yok edilmiş şehrin yıkıntıları arasından yeni bir konuk ortaya çıktı, tanınmayan, daha önce hiç görülmemiş -İnsanoğlu. Efendiler ve köleler değil, siyahlar ve beyazlar değil, zenginler ve yoksullar değil, plantasyon sahipleri ve ücretli köleler değil -minicik ve mahvolmuş adada insanoğlu ortaya çıktı, sadece acıyı hisseden, felaketi gören ve sadece yardım etmek, imdada yetişmek isteyen insanoğlu. Yaşlı Pelee Dağı bir mucize yarattı! Fashoda(2) günleri unutuldu, Küba üzerindeki çatışmalar unutuldu, “la Revanche” (İntikam, çn.) unutuldu -Fransızlar ve Ingilizler, Çar ve Washington Senatosu, Almanya ve Hollanda para bağışlıyor, telgraflar gönderiyor, yardım eli uzatıyor. Doğanın yakıcı öfkesine karşı halkların kardeşliği ortaya çıkıyor, insanlık kültürünün yıkıntıları üzerinde hümanizm diriliyor. Onların insanlığı hatırlamasının cezası çok yüksek oldu, fakat gümbürdeyen Pelee Dağı, sesini duyurabildi.
Fransa, küçük ada üzerindeki 40 bin ceset için gözyaşı döküyor ve tüm dünya Cumhuriyet Ana’nın gözyaşlarını kurutmak için acele ediyor. Peki yüzyıllar önce Fransa, Küçük ve Büyük Antiller için nasıl olup da sel gibi kan dökmüştü? Afrika’nın doğu kıyısında volkanik bir ada –Madagaskar yer alıyor: Bugün, kaybettiği çocukları için ağlayan kederli Cumhuriyet’in, 50 yıl önce orada zincirlerle ve kılıçla dik kafalı yerlileri nasıl boyunduruk altına aldığını gördük. Orada kraterini açan bir volkan yoktu: Ölüm ve imha saçan, Fransız toplarının ağızlarıydı; Fransız top ateşleri yeryüzünde yeşeren binlerce insan yaşamını toptan yok etti. Ta ki özgür bir halk takati kesilip yere serilene, “vahşiler’in esmer kraliçesi ganimet olarak “Işık Şehri’ne (Paris, çn.) götürülene kadar.
Asya kıyısında, okyanusun dalgaları tarafından yıkanan, gülümseyen Filipinler yatıyor. Altı yıl önce yardımsever Yankee’leri, Washington Senatosu’nu orada iş başında gördük.(3) Orada yığınlar halinde insan yaşamına toptan son veren; ateş püsküren dağlar değil, Amerikan tüfekleriydi; şeker karteli Senato, bugün binlerce ve binlerce altın dolarları yıkıntılar arasında yaşam bulmak için Martinik’e gönderiyor; aynı Senato dün, Küba’ya ölüm ve yıkım ekmek için top üstüne top, savaş gemisi üstüne savaş gemisi, milyonlarca dolar üstüne milyonlarca dolar göndermişti.
Bugün Martinik’te çocukların annelerini, ana-babaların çocuklarını kurtaran aynı Ingilizlerin, sadece birkaç yıl önce, çok uzakta, kendi emeğiyle geçinen barış ve sükunet içindeki küçük bir halkın yaşadığı güney Afrika’da nasıl büyük bir felâket yarattıklarını gördük: Orada, önlerinde ve arkalarında uzanan kan, ölüm ve ıstırap gölü içinde yürüyen vahşi askerlerin, postallarla insan vücutları ve çocuk cesetleri üzerinde tepindiklerini gördük.
Ah, ve de Ruslar, kurtaran, yardım eden, ağlayan Tüm Rusların Çarı -eski tanıdık! Seni sıcak Polonyalı kanının derelerden aktığı ve buharıyla gökyüzünü de kızıla boyadığı Praga surlarında gördük.(4) Fakat bunlar geçmişte kaldı mı diyorsunuz? Hayır! Şimdi, sadece birkaç hafta önce siz yardımsever Rusları, tozlu yollarda, yıkılmış Rus köylerinde perişan paçavralı, şiddet dolu, öfkelenmiş homurdanan Rus köylüleriyle göz gözeyken gördük: Silahlar ateşlendi, nefesi kesilen müjikler toprağa düştü, köylülerin kırmızı kanı yolun tozuna karıştı. Onlar ölmeliydi, düşmeliydiler, çünkü vücutları açlıktan ikiye katlanmıştı, çünkü ekmek için haykırıyorlardı, ekmek!
Ve sizi de gördük, gözyaşı damıtıcısı, yaşlı Cumhuriyet Ana (Fransa, çn.). 1871ın 23 Mayıs’ındaydı, muhteşem bir bahar güneşi Paris’in üzerinde parlıyordu, iş elbiseleri içinde binlerce solgun yüzlü insan sokaklarda, cezaevi avlularında toplandı, beden bedene ve baş başa; duvarlardaki mazgal deliklerinden kana susamış mitralyözler uzanıyordu. Hiçbir yanardağ patlamadı, lavlar etrafa saçılmadı. Sizin mitralyözleriniz, Cumhuriyet Ana, sıkış tıkış bekleyen kalabalığa çevriliydi, acı çığlıkları göğü parçaladı. -20 binden fazla ceset Paris’in kaldırımlarını kapladı.(5)
Ve hepiniz! -Fransız ya da İngiliz, Ruslar ve Almanlar, İtalyanlar ve Amerikalılar Bundan önce sizi bir kez daha yan yana kardeşçe bir anlaşmada, ulusların fevkalade birliğinde, birbirinize yardım ederken ve yol gösterirken görmüştük: Çin’deydi. Orada da kendi aralarınızdaki kavgaları unutmuştunuz, orada da bir halklar barışı yapmıştınız -karşılıklı katletme ve kundaklama için. Saç örgüleri nasıl da kurşunlarınızın önüne düşmüştü, tıpkı olgunlaşmış tahıl tarlasının tırpanla biçilmesi gibi! Kadınlar arzulu sarılışlarınızın işkencesinden kaçarken, nasıl da kollarında ölüleriyle, feryat figan soğuk sulara gömülmüşlerdi!(6)
Ve şimdi hepsi Martinik’e dönmüş durumda, bir kez daha hepsi tek yürek ve tek düşünce; yardım ediyor, kurtarıyor, gözyaşlarını kurutuyor ve yıkım yaratan yanardağı lanetliyor. Pelee Dağı, cesur dev, gülebilirsin, bu yardımsever katillere, gözyaşı döken etoburlara, Samiriyeli (hayırsever, çn.) elbiseleri içindeki hayvanlara nefretle bakabilirsin. Fakat başka bir yanardağın, kaynayan ve köpüren bir yanardağın, gümbürtüsünü duyuracağı bir gün gelecek ve isteseniz de istemeseniz de, tüm bu sahte sofuları, kan dökme kültürünü dünya üzerinden silip süpürecek. Ve sadece bu yanardağ patlamasının yıkıntıları üzerinde tüm milletler gerçek insanlık ailesi içinde birleşecekler; ve bu aile tek bir ölümcül düşman tanıyacak -kör, ölü doğa.
Çevirmenin notu:
Mayıs 1902'de Antiller'deki Martinik Adası'nın St. Pierre limanında yaşanan yanardağ patlamasının ardından yazılan bu yazı, Rosa Luksemburg'un Avrupa dışındaki olaylara yönelik yoğun ilgisini ve sömürgeciliğe olan öfkesini yansıtmaktadır. Rosa'nın yazısında çizdiği tablo, Güneydoğu Asya'da yaşanan tsunaminin emperyalist sistem tarafından katliama dönüştürülmesinin ardından yaşananlarla çarpıcı bir benzerlik taşıyor. Martinik Adası ise, o gün olduğu gibi, bugün de bir Fransız sömürgesidir. Rosa'nın bu makalesi, ilk olarak Leipziger Volkszeitung gazetesinin 15 Mayıs 1902 tarihli sayısında yayımlandı. Bizim esas aldığımız metin, ABD'de yayımlanan Monthly Review dergisinin Ocak 2005 tarihli sayısında yayımlandı. Rosa'nın yazısının İngilizce'ye tercümesi David Wolff tarafından yapıldı.
Notlar:
1) 1848'de Avrupa'da patlak veren devrimlere bir gönderme.
2) 1898'de Fransa ve İngiltere Sudan'daki Fashoda bölgesi üzerinde yaşanan gerilim nedeniyle neredeyse savaşa giriyordu.
3) 1898 İspanya-Amerika Savaşı'na bir gönderme. Bu savaşta Birleşik Devletler Filipinler ve Küba'ya el koydu. Bu aslında altı yıl değil dört yıl önce gerçekleşmişti.
4) “Praga'nın surları” Rus ordusu tarafından 1831'de Varşova'nın varoşlarından Praga'da ayaklanan PolonyalIları katledişine bir gönderme.
5) 1871 Paris Komünü'nün merhametsizce bastırılmasına, binlerce devrimcinin Fransız hükümet güçleri tarafından katledilmesine gönderme.
6) Çin'de 1900'de patlak veren ve Çin üzerindeki emperyalist egemenliğini hedefleyen “Boxer” isyanına karşı ellerini birleştiren emperyalistler, Çin'i boyunduruk altında tutmak için büyük bir katliam yaptılar.