Ortadoğu kaynamaya devam ediyor.
Emperyalist koalisyon Irak'ı işgal etti ve hızla sömürgeleştiriyor.
Irak işgalciler için Ortadoğu'daki merkezi karargâh haline getiriliyor.
Ama yine de emperyalist işgalciler için işlerin iyi gittiği söylenemez. İşgalciler Irak'ta "yeni düzen"i kurmakta zorlanıyor. Halk, emperyalist işgalcilerin defolması için, her geçen gün sesini biraz daha yükseltiyor.
Filistinli savaşçılar emperyalist "yol haritası"nı bedenlerinde patlattıkları bombalarla yırtıyor.
S.Arabistan'da Amerikalılar bir kez daha yerle bir edilen binaların altında kaldı.
Ezilenlerin öfke patlamaları Amerikalıları dehşete düşürüyor. Her an her yerde yeni bir ateş fitili Amerikan emperyalizminin görevlilerini cehenneme yollayabilir. Ortadoğu toprağının derinliklerinde emperyalistlere kin tohumu kök salıyor. Amerikalılar korkuyla yatıp dehşetle uyanıyor.
Bu daha başlangıç. Ortadoğu'da asıl savaş, yeni başlıyor.
Ortadoğu emperyalist sistem krizinin merkez üssüdür. "Yeni bir düzen" kurulana kadar sarsıntılar sürecek.
Amerika-İngiltere ve Fransa-Almanya Ortadoğu'da "yeni düzen"i kendi çıkarları doğrultusunda oluşturmak için kıyasıya bir rekabet içindeler.
Yalnızca emperyalistlerin iradesi yok. Emperyalist savaşa karşı mücadelede görüldü ki, ezilenlerin iradesi henüz belirleyici olmasa da etkileyicidir artık. Belirleyici konuma yükselmek bir süreç işidir. Ve bu süreci ezilenlerin örgütlülük düzeyi ve ideolojik konumlanışı tayin edecektir. Emperyalist savaşa karşı mücadelenin işgale karşı mücadeleye evrilmesi bu bakımdan önemlidir.
Ve Türkiye...
Bu rekabetin tam göbeğinde. Ard arda yeni yasa paketleri hazırlanıyor. Emperyalizme yeni tipte siyasi ve ekonomik entegrasyonunun adımları sıkılaştırılıyor. 1475 sayılı iş yasasının değiştirilmesi ile birlikte, Personel Rejimi Yasası'nı da içeren "Kamu Reformu" yasa değişikliği paketi meclis gündemine getirildi.
Önümüzdeki günlerde meclise getirilecek yeni bir AB uyum paketi egemenler arasındaki çelişkileri daha fazla gün yüzüne çıkaracak. Sermaye oligarşisi ve generaller arasındaki çekişme şiddetlenecek. "Kamu Reformu" üzerine estirilen rüzgar bu yeni fırtınanın habercisidir.
1 Mayıs umudun büyüdüğünü gösterdi. Bir o kadar da örgütlülüğün ne denli önemli bir sorun olduğunu. Devletle kitleler arasında kopuşun derinleştiği, ezilen milyonların hayatının bu denli çekilmez hale geldiği, işsizlik, açlık ve sefaletin diz boyu olduğu, kırıntı düzeyindeki hakların da bir bir gasp edildiği bir dönemde milyonların sokağa dökülmesi gerekmez miydi?
Sorun nerede? Ezilenlerin umut ve güvenle sarılabilecekleri bir "tercih" yaratmakta. Evet, bu "tercih" var, sorun ezilenlerin bunun ne ölçüde bilincinde olduğu ve ne düzeyde gördüğü. Peki, bu "bilinç ve görme" nasıl gerçekleştirilebilir?
İşte tam da burada "örgüt", meselenin bam telini oluşturuyor. "Örgütçüye Notlar" bu nedenle üzerinde özen ve dikkatle durulması gereken bir çalışma.
Umut cisimleşmiş iradedir. İrade de örgütte kendisini ete kemiğe büründürür ancak. Sonuç alıcı irade için daha çok örgüt. Bunu bilince çıkartmayan bir devrimci hedefe varamaz, bilinç açıklığına kavuşamaz. "Örgütçüye Notlar" bu konuları tartışıyor. Ve en önemlisi de bir dizi konudaki kafa karışıklığını gidermeyi amaçlıyor.
Enternasyonal kitle hareketini inceleyen ve Rıza Aksoy'un "Tarihin Alacakaranlığı Sona Eriyor" yazıları ayağa kalkan ezilenlerin tarihin akışı üzerindeki etkilerini tahlil ediyor.
İki ülkeden iki deneyim aktaran yazılar işçi sınıfına ışık tutuyor. İtalya ve Arjantin'de ortaya çıkan "yeni" örgüt ve mücadele biçimleri coğrafyamız işçi ve emekçileri için de önemli ve değerlendirilmeyi hak ediyor. İşçi sınıfı mücadelesinin sendikalara ve fabrikalara hapsedilerek yürütülemeyeceğini, buralardan öte diğer ezilen toplumsal kesimlerle birleşik mücadeleyi örgütlemek gerektiğine dair iki örnek.
Spekülatif sermayeyi konu edinen çalışma emperyalist küreselleşmenin "özü"nü belirliyor. Bu "öz" kavranmadan bugün anlaşılamaz. Emperyalizmin bugünkü bu"öz"ü kapitalizmin nasıl bir bataklık içinde olduğunu ve kendisiyle birlikte herşeyi bu bataklığa doğru çektiğini, kapitalizmin milyonlarca kez yıkılmayı hak ettiğini ve kapitalistlerin, bu kan emici asalakların yerinin cehennemin derinlikleri olduğunu bir kez daha görüyoruz.
Kadir Dağ'ın "göç"ü ele alan yazısı da kapitalist sistemin bir başka yüzünü resmediyor. Sermaye için kapıları sonuna kadar açılan sınırların, ezilenler için dikenli tellerle örülmesi burjuva barbarlığın "çağdaş" bir fotoğrafını sunuyor.
Bir yanda giderek daha çok asalak sermaye biçiminde kendisini ifade eden kapitalizm, artan uyuşturucu bağımlılığı, büyüyen kadın ve çocuk ticareti, kurulan köle pazarları; bir yanda emperyalist işgal savaşları, sömürgelerin yeniden oluşturulması, "sosyal fonksiyonlarından arındırılmış" tekellerin doğrudan sopası haline getirilen, yeni faşizan yasalarla idare edilen kapitalist devlet.
Diğer yandan iğrenç kokular yayan bir pislik yığınından başka bir anlama gelmeyen kapitalist düzeni "liberalizm" adına kutsayan ve burjuvazi cephesinden sosyalistlere saldıran Birikim yazarları.
Onların yazılarının bir önemi yok. Çünkü birer cehalet örnekleridir ve zırvalarla doludur. Ne var ki, bu zırvalar samimi birçok "solcu"yu şu ya da bu ölçüde etkilemektedir. Nizam Demir'in Birikim yazarlarını değişik bir üslupla eleştiren yazısını okuyucunun ilgisine sunuyoruz.
Teoride doğrultu okuyucuları öyle anlaşılıyor ki pek ketumlar. Çünkü derginin içeriği ya da biçimi ile ilgili hemen hiç bir mektup almıyoruz. Demek ki dergide tartışılacak, eleştiriye konu edilecek her hangi bir şey görmüyorlar! Bunun böyle olmadığını biliyoruz, asıl sorunun "düşünce ve düşünceyi ifade etme tembelliği"nden ileri geldiği açık. Eğer umudu büyütmeye kararlıysak bilmeliyiz ki, bu "tembellik" yıkılmadan istediğimiz hızda ilerleyemeyiz.
Dergimizin bayilerde bulunamadığına ilişkin zaman zaman şikayetler alıyoruz. Böyle durumda ilk elden Yaysat bölge bayiliğine haber verilmesi ve derginin bayilere ulaştırılmasını sağlamak en kestirme yoldur. Kendi cephemizden şikayetleri en aza indirmek için baskı sayısında artışa gidiyoruz.
Yarın bugünden güzel olacak. Buna inanıyoruz. Çünkü bunu istiyoruz.