Sosyal demokrasinin gelişmesiyle bağıntı içinde Rusya'da proleter kitle hareketinin gelişimi üç önemli geçişle karakterize olur. ilk geçiş, dar propaganda çevrelerinden geniş ekonomik kitle ajitasyonuna; ikincisi büyük ölçekli politik ajitasyon ve açık sokak gösterilerine; üçüncüsü ise, tam anlamıyla iç savaşa, ayaklanmaya geçişti. Bu geçişlerden her biri, bir yandan sosyalist düşüncenin özellikle bir yönde etkili olmasıyla, öte yandan işçi sınıfının yaşam koşullarında ve düşünce tarzında derin değişikliklerin meydana gelmesiyle, onun yeni yeni katmanlarının daha bilinçli ve daha aktif mücadeleye uyanmasıyla hazırlandı. Bu değişiklikler zaman zaman sessizce cereyan etti, proleter güçlerin toplandığı sahne arkasında, gözlerden ırak yaşandı, öyle ki aydınlarda sık sık kitle hareketinin sürekliliği ve hayatiyeti hakkında kuşkular belirdi. Sonra bir dönüm noktası geldi ve tüm devrimci hareket bir çırpıda yeni, daha yüksek bir aşamaya yükseldi.
Proletaryanın ve onun öncüsü sosyal demokrasinin önünde, pratik olarak yeni görevler ve bunların çözümü için dönüm noktasının arifesinde kimsenin tahmin etmediği, topraktan bitermiş gibi büyüyen yeni güçler belirdi. Fakat bütün bunlar birdenbire olmadı, sosyal demokrasi içinde yalpalamalar olmadan, akımların mücadeleleri olmadan, eskimiş, çoktan ölmüş ve gömülmüş gibi görünen görüşlere geri dönülmeden gerçekleşmedi.
Bugün de Rusya'da sosyal demokrasi yine böyle bir yalpalama döneminden geçiyor. Politik ajitasyonun, oportünist teorileri yıkarak geçmek zorunda kaldığı, yeni görevlerin üstesinden gelemeyeceğimizden korkulduğu, "sınıf” sıfatının sürekli tekrarının veya Parti'nin sınıf konusundaki tutumunun bir aşırılığa varan yorumunun sosyal demokratların, proletaryanın taleplerinin çok gerisinde kaldığı gerçeğini kanıtlamak için kullanıldığı oldu.
Hareketin akışı, bütün bu dar görüşlü korkuları ve tutucu görüşleri süpürüp bir kenara atmıştır. Şimdi yeni yükselişe, biraz değişik bir biçimde olmakla beraber, modası geçmiş eğilimlere ve çevrelere karşı mücadeleler eşlik ediyorlar. Raboceyo Dyelocular, Yeni Iskracılar’da yeniden hayat buldular.
Taktiğimizi ve örgütlenmemizi yeni görevlere uydurabilmek için, "daha yüksek tipte gösteriler" (Zemstvo kampanyası planı) ya da "süreç olarak örgüt" üzerine oportünist teorilerin direncini aşmak, ayaklanmanın "kararlaştırılması"na ya da proletarya ve köylülüğün devrimci-demokratik diktatörlüğüne duyulan gerici korkuya karşı mücadele etmek zorunludur. Bir kere daha "sınıf” kelimesinin aşırı (ve çoğu zaman budalaca) tekrarı ve sınıf konusunda partinin görevlerinin küçümsenmesi, sosyal demokrasinin, proletaryanın acil ihtiyaçlarının gerisinde kaldığını haklı çıkartmak için kullanılmaktadır. "işçilerin bağımsız faaliyeti" sloganı, daha düşük seviyedeki çalışma biçimlerine tapan ve gerçekten sosyal demokrat bağımsız faaliyetin daha yüksek faaliyet biçimlerini, proletaryanın kendisinin olan, gerçekten devrimci inisiyatifini ihmal edenler tarafından kötüye kullanılmaktadır.
Hareketin seyrinin, bu kez de, eskimiş ve posası çıkmış görüşlerin tüm bu artıklarını silip süpüreceğine en ufak kuşku yok. Fakat bu silip süpürme asla, sadece eski hataların çürütülmesinden ibaret olmamalı, bilakis daha ziyade, yeni görevleri pratikte uygulama, bugün devasa bir yoğunlukla devrimci arenaya çıkmakta olan yeni güçleri partimize kazanma ve bu güçlerden yararlanma pozitif devrimci çalışmasını kapsamalıdır.
İşte pozitif devrimci çalışmanın bu sorunları, önümüzdeki 3. Parti Kongresi'nin çalışmalarının ana konusunu oluşturmalıdır. Partimizin bütün üyeleri gerek yerel, gerekse de genel çalışmalarında, bütün düşüncelerini işte bu konu üzerinde yoğunlaştırmalıdırlar. Önümüzde hangi görevlerin bulunduğu konusunda ana hatları itibariyle çeşitli defalar söz ettik: ajitasyonu kent ve kır yoksullarının yeni kesimlerine yaymak, daha geniş, daha hareketli ve daha güçlü bir örgüt yaratmak, ayaklanmayı hazırlamak, halkı silahlandırmak ve bu amaçla devrimci demokrasiyle bir anlaşmaya varmak. Bu görevlerin yerine getirilmesi için hangi yeni güçlerin mevcut olduğu konusunda, tüm Rusya'da genel iş bırakmalar üzerine, grevler üzerine, gençliğin, genelde demokrat aydınların ve hatta birçok burjuva çevrelerinin devrimci ruh hali üzerine haberleri açık bir dil konuşmaktadır. Bu muazzam taze güçlerin, özellikle işçi sınıfı ve köylülük içinde var olması, yeni görevlerin çözülebileceğine dair yeterli bir güvencedir ve bu görevler mutlaka çözülecektir de. Önümüzde duran pratik sorun, her şeyden önce, bu yeni güçlerden nasıl yararlanılacağı, onların nasıl yönlendirileceği, birleştirileceği ve örgütleneceği, sosyal demokrat çalışmanın, kapitalist sömürü dünyası varlığını sürdürdükçe önümüzde duran ve duracak olan eski, bilinen görevler unutulmadan, bu yeni, daha yüksek, anın ortaya çıkardığı görevlere nasıl yoğunlaştırılacağı sorunudur. Bu pratik sorunu çözmenin bazı yöntemlerine işaret etmek için, tekil ama görüşümüzce olağanüstü karakteristik olan bir örnekle başlamak istiyoruz. Kısa süre önce, devrimin başlamasından hemen önce, burjuva-liberal "Osvobojdeniye" (No. 63), sosyal demokrasi içindeki örgütlenme çalışmasına değindi. Sosyal demokrasi içinde iki eğilim arasındaki mücadeleyi dikkatle izleyen "Osvobojdeniye", yeni "Iskra"nın ekonomizme dönüşünü istismar etme ve ("işçi"nin demagojik broşürü vesilesiyle) ekonomizme duyduğu derin, ilkesel sempatiyi vurgulama fırsatını yine kaçırmadı. Liberal organ, çok doğru olarak, bu broşürden (bu konuda bkz. "Vperyod" No. 2)(1) kaçınılmaz olarak devrimci sosyal demokrasinin rolünün inkar edilmesi ya da küçümsenmesi sonucunun çıktığını belirtti, “işçi”nin Ortodoks marksistlerin zaferinden sonra ekonomik mücadelenin görmezden gelindiği yolundaki tamamen yanlış iddiaları hakkında "Osvobojdeniye" şöyle diyor: "Bugünkü Rus sosyal demokrasisinin yanılsaması, devrimci bir hareket tanımını hak eden bir işçi sınıfı hareketi için, sadece kültürel çalışmanın, legal ve gayri-politik biçimlerin yeterince sağlam ve yeterince geniş bir zemin yaratabileceğini kavramadan, kültürel çalışmadan korkmasında, legal yollardan, ekonomizmden, işçi hareketinin politik olmayan biçimleri denen biçimlerinden korkmasında yatmaktadır."
Ve "Osvobojdeniye", kendi yandaşlarını, sosyal demokrasiye karşı değil, bilakis onunla birlikte "sendikal bir işçi hareketi yaratmak için inisiyatifi ele almayı" öğütlemektedir, ki bu noktada Sosyalistlere Karşı Yasa döneminde Alman işçi hareketinin koşullarıyla bir paralellik çizilmektedir.
Tamamen yanlış olan bu paralelin üzerinde durmanın yeri burası değil. Her şeyden önce, sosyal demokrasinin işçi hareketinin legal biçimleriyle ilişkisi hakkındaki doğruyu yeniden tesis etmek gerekiyor. "Sosyalist olmayan ve politik olmayan işçi birliklerinin legalleştirilmesi Rusya'da başlamıştır” deniyordu 1902 yılında "Ne Yapmalı?"da. “Şu andan itibaren bu yeni eğilimi hesaba katmak zorundayız."(2)
Fakat bu hangi biçimde olmalıdır? diye sorulur orada, ve sadece Zubatovcu öğretileri değil, "sınıf işbirliği" üzerine bütün liberal uyum nutuklarını da teşhir etme zorunluluğuna işaret edilir. (Sosyal demokratları işbirliğine davet eden "Osvobojdeniye", birinci görevi tamamen kabul ediyor, fakat ikincisinden hiç söz etmiyor.)
“Fakat bütün bunları yapmak -deniyor devamla- işçi hareketinin legalleştirilmesinin son tahlilde Zubatov'un değil bizim işimize yarayacağını unutmak anlamına gelmez."
Legal birlikler içinde Zubatovculuğu ve liberalizmi teşhir ederken ayrık otuyla buğdayı ayırıyoruz. "Buğday, daha geniş ve en geri işçi kesimlerinin toplumsal ve politik sorunlara ilgi duyması, devrimcilerin öz olarak legal olan işlevlerden (legal yazıların dağıtılması, karşılıklı yardım vs.) kurtarılması ve bunların gelişmesiyle bize giderek daha fazla ajitasyon malzemesi sağlamasıdır."
Buradan açıkça görülmektedir ki, hareketin legal biçimlerinden "korkma" sorununda tam da "Osvobojdeniye" tamamen bir "yanılsama"nın kurbanı olmuştur. Devrimci sosyal demokratlar sadece bu biçimlerden korkmamakla kalmıyorlar, aynı zamanda bu biçimlerin içinde ayrık otlarının yanında buğdayın da bulunduğuna doğrudan işaret ediyorlar. Yani "Osvobojdeniye" bu gözlemleriyle sadece, liberallerin liberalizmin sınıfsal özünün devrimci sosyal demokrasi tarafından açığa çıkarılmasından duyduğu gerçek (ve haklı) korkuyu gizlemektedir.
Fakat bugünkü görevler açısından bizi özellikle ilgilendiren, devrimcilerin işlevlerinin bir kısmından kurtulmaları sorunudur. Tam da devrimin bugünkü başlangıç anı, bu soruna özellikle güncel ve çok kapsamlı bir önem kazandırmaktadır. "Devrimci mücadeleyi ne kadar enerjik yürütürsek, hükümet sendikal çalışmanın bir kısmını o kadar legalize etmek zorunda kalacak ve böylece sırtımızdaki yükün bir kısmını almış olacaktır" denir Ne Yapmalı'da. Fakat enerjik devrimci mücadele bizi "yükümüzün bir kısmı"ndan sadece bu yolla değil, daha birçok yolla da kurtarır. İçinde bulunduğumuz an sadece eskiden yasak olan birçok şeyi "legalize" etmekle kalmadı. Aynı zamanda hareketi öyle genişletti ki, birçok şey hükümet tarafından legalize edilmeyi beklemeden pratik hale, alışkanlık haline geldi ve eskiden sadece devrimciler için ulaşılabilir olarak görülen ve gerçekten de öyle olan birçok şey kitleler için de ulaşılabilir oldu. Sosyal demokrat hareketin gelişmesinin tüm tarihsel seyri, bütün engellere rağmen, çarlık yasalarına ve polisin önlemlerine inat, kendisine her geçen gün daha büyük bir hareket alanı açmasıyla karakterize olmaktadır. Devrimci proletarya kendisini gerek işçi sınıfı, gerekse de (işçi demokrasisinin taleplerinin elbette ancak küçük bir bölümünü benimseyen) diğer sınıflar içinde, hükümet için aşılamaz olan belli bir sempati ve destek atmosferiyle kuşatmıştır. Hareketin başlangıcında sosyal demokrat, bir yığın kültürel çalışma yapmak ya da gücünü neredeyse sadece ekonomik ajitasyon için kullanmak zorundaydı. Artık böyle işlevler birbiri ardına gittikçe daha büyük ölçüde yeni güçlerin, harekete katılan geniş kesimlerin eline geçiyor. Devrimci örgütlerin elinde ise gittikçe gerçek politik yönetim, işçi protestosu ve halk öfkesinin tezahürlerinden sosyal-demokrat sonuçlar çıkarma görevi yoğunlaştı. Başlangıçta işçilere, sözcüğün gerek gerçek, gerekse de mecazi anlamında okuma yazma öğretmek zorundaydık. Şimdi politik eğitimin seviyesi öylesine muazzam biçimde yükselmiştir ki, tüm güçlerimizi devrimci akımın örgütsel yönetiminin daha dolaysız sosyal demokrat hedeflerine yoğunlaştırabiliriz ve yoğunlaştırmak zorundayız. Bugüne kadar güçlerimizin büyük bölümünü alan "hazırlık" çalışmasının bir yığınını şimdi liberaller ve legal basın yerine getiriyor.
Şimdi artık, güçten düşmüş hükümetin baskısına uğramayan demokratik düşünce ve taleplerin açıktan propagandası öyle yaygınlaştı ki, hareketin bu yepyeni yükselişine kendimizi uydurmak zorundayız. Bu hazırlık çalışmasında buğday olduğu gibi ayrık otları da vardır; sosyal demokratlar şimdi burjuva demokrasisinin işçiler üzerindeki etkisiyle mücadeleye daha fazla dikkat sarf etmek zorundadır elbette. Fakat tam da bu çalışma, esas itibariyle politik olarak aydınlanmamış kitleleri uyandırmaya yönelik eski faaliyetimizden çok daha gerçek sosyal demokrat içerik arz edecektir.
Halk hareketi genişledikçe, çeşitli sınıfların gerçek nitelikleri de o kadar açık ortaya çıkmaktadır, Parti'nin olayların peşinde ayak sürümek yerine sınıfa önderlik etme, onun örgütleyicisi olma görevi o kadar acil hale gelmektedir. Her yerde her türden devrimci öz faaliyet geliştikçe, "Raboçeyo Dyelo" ayarındakilerin öz faaliyet üzerine yeni "Iskra" yandaşlarının papağan gibi tekrar etmeyi pek sevdikleri safsatalarının kofluğu ve içeriksiz- liği o kadar belirginleşmekte, sosyal demokrat öz- faaliyetin önemi kadar ön plana çıkmakta, olaylar devrimci inisiyatifimizden o kadar yüksek taleplerde bulunmaktadır. Toplumsal hareketin yeni akımları genişledikçe, bu yeni akımlar için yeni bir nehir yatağı yaratmayı bilen güçlü bir sosyal demokrat örgüt, o kadar önem kazanmaktadır. Bizden bağımsız olarak yürüyen demokratik propaganda ve ajitasyon, bizim işimize yaradıkça, işçi sınıfının burjuva demokrasisinden bağımsızlığının korunması için sosyal demokrasinin örgütsel önderliği o kadar önem kazanmaktadır. Ordu için savaş zamanı neyse, sosyal demokrasi için de devrimci dönem odur. Ordumuzun kadrolarını genişletmek, barış mevcudundan savaş mevcuduna çıkarmak, ihtiyatları seferber etmek, izindekileri silah altına çağırmak, yeni yardımcı birlikleri ve kıtaları düzenlemek ve cephe gerisi hizmet mercilerini kurmak gerekmektedir. Savaşta kontenjanların yerini daha az eğitim görmüş acemilerle, subayların yerini sık sık sıradan askerlerle doldurmanın, askerlerin subaylığa terfisini hızlandırma ve kolaylaştırmanın kaçınılmaz ve zorunlu olduğu unutulmamalıdır.
Kıyaslamayı bırakıp da söylersek: olası her türlü parti örgütlerinin ve partiye dayanan örgütlerin mevcudunu, halkın devrimci enerjisinin yüz kat güçlenmiş seline bir ölçüde ayak uydurabilmek için güçlü biçimde genişletmek gerekir. Elbette bu, sürekli hazırlığı ve Marksizmin doğrularını sistematik biçimde öğretmeyi arka plana itmek demek değildir. Elbette değil; fakat unutmamak gerekir ki, şimdi, bizzat, hazırlık ve öğretme sırasında, hazırlıksız olanları tam da bizim istediğimiz gibi eğiten çarpışmaların önemi büyüktür. Marksizmde "doktriner" ısrarımızın, şimdi devrimci olayların seyrinin her yerde kitleye gözlem yoluyla ders verdiği ve tüm bu derslerin dogmamızı doğrulamasıyla güçlendirildiği unutulmamalı. Yani biz dogmadan vazgeçmekten, ne idüğü belirsiz aydınlara ve kof beyinli devrimcilere karşı güvensiz ve kuşkulu tavrımızı gevşetmekten söz etmiyoruz; tam tersine.
Unutulması bir sosyal demokrat için uygun olmayan dogmanın öğretilmesinin yeni yöntemlerinden söz ediyoruz. Büyük devrimci olayların canlı derslerinden yararlanmanın, örneğin pratikte terörü kitlelerin ayaklanmasıyla ilişkilendirmenin, kültürlü Rus toplumu liberalizminin ardında burjuvazimizin sınıf çıkarlarını görebilme konusunda, artık çevrelere değil, kitlelere eski "dogmatik" derslerimizi vermenin ne kadar önemli olduğundan söz ediyoruz. (Bkz. "Vperyod" No. 3'te bu sorunda Sosyal Devrimcilerle yaptığımız polemik)
Yani söz konusu olan, sosyal demokrat taleplerimizi, Ortodoks uzlaşmazlığımızı zayıflatmak değil, bilakis her ikisini de yeni yollar ve yeni öğretim yöntemleriyle güçlendirmektir. Savaş zamanında acemileri doğrudan savaş eylemleri içinde eğitmek gerekir. Yeni eğitim yöntemlerine daha cesaretli yaklaşın yoldaşlar! Daha büyük bir cesaretle yeni yeni taburlar kurun, bunları savaşa gönderin, işçi gençlik arasında daha çok propaganda yapın, komitelerden işletme gruplarına, atölye derneklerinden öğrenci çevrelerine kadar bütün parti örgütlerinin eski alışılmış çerçevelerini genişletin! Bu işte her türlü gecikmenin sosyal demokrasinin düşmanlarının işine yaradığını aklınızdan çıkarmayın, çünkü yeni akımlar, hemen bir çıkış yolu ararlar ve eğer sosyal demokrat bir nehir yatağı bulamazlarsa, sosyal demokrat olmayan bir yatağa akacaklardır.
Devrimci hareketin her pratik adımının, genç acemilere kaçınılmaz ve zorunlu olarak tam da sosyal demokrat bilimi öğreteceğini aklınızdan çıkarmayın, çünkü bu bilim çeşitli sınıfların güç ve eğilimlerinin doğru, nesnel biçimde dikkate alınması üzerinde yükselir ve devrim de eski üst yapının yıkılması ve kendi tarzlarında yeni bir üstyapıyı kurmayı amaçlayan çeşitli sınıfların bağımsız ortaya çıkışlarından başka bir şey değildir. Devrimci bilimimizi sakın bir lafızlar dogmasına dönüştürmeyin, onu süreç olarak taktik, süreç olarak örgütlenme üzerine acınası safsatalarla, dağınıklığın, kararsızlığın, inisiyatifsizliğin haklı çıkarılmak istendiği safsatalarla bayağılaştırmayın. En çeşitli grup ve çevrelerin en çeşitli girişimlerine daha çok hareket serbestliği tanıyın ve bunların izledikleri yolun doğruluğunun, bizim öğütlerimizin dışında, bu öğütler olmadan, bizzat devrimci olayların acımasız gerekleri sayesinde garantileneceğini aklınızdan çıkarmayın. Politikada sık sık düşmandan öğrenmek gerektiği sözü, eski bir gerçektir. Ve devrimci anlarda düşman bize özellikle ısrarlı ve hızlı biçimde doğru sonuçları dayatır.
Özet olarak: yüz misli süratle gelişen hareketin çalışmanın, yeni temposunu daha özgür atmosferini ve daha geniş faaliyet alanını hesaba katmalıyız. Çalışmanın tamamında tamamen farklı bir atılım zorunludur. Eğitim yöntemlerinde dikkat noktası barışçı öğretimden, askeri harekâta kaydırılmalıdır. Genç savaşçılar örgütlerimizin tümünün ve her çeşidinin saflarına daha cesaretle, geniş ölçüde ve hızla alınmalıdır. Amacımız için, bir an bile gecikmeksizin yüzlerce yeni örgüt kurulmalıdır. Evet yüzlerce; abartmıyorum. Hiç kimse böyle geniş bir örgütsel çalışmanın ele alınması için "geç kalındı" demesin. Hayır, örgütlenmek için asla çok geç kalınmamıştır. Kanunların verdiği özgürlüğü ve kanunlara rağmen kullandığımız özgürlüğü, parti örgütlerinin her çeşidinin sayısını artırmak ve güçlendirmek için kullanmalıyız. Devrimin gidişi ve sonucu ne olursa olsun, şu veya bu vesile ile ne kadar önceden kontrol edilebilirse edilsin, devrimin tüm gerçek kazançları proletaryanın örgütlendiği oranda sağlamlaştırılabilir ve güvenilir hale getirilebilir.
2. Parti Kongresi'nde çoğunluk yandaşlarının tam bir şekilde formüle etmek istedikleri örgütlenin şiarı şimdi derhal gerçekleştirilmelidir. Eğer cesaretle, inisiyatifli bir şekilde yeni örgütler kurmayı başaramazsak, öncülük rolüne ilişkin içi boş hak iddialarından vazgeçelim. Komite, grup, toplantı ve çevrelerin bugüne kadar ulaşılmış sınırları, biçimleri ve çerçeveleri içinde çakılıp kalırsak, beceriksizliğimizi kanıtlamış oluruz. Bugün her yerde, bizim bir katkımız olmadan, belli bir program ve hedeften yoksun, sadece olayların etkisi altında binlerce çevre kuruluyor.
Sosyal demokratların, bu tür mümkün olduğunca çok çevreyle doğrudan ilişki kurmayı ve sağlamlaştırmayı, onlara yardım etmeyi, bilgileri ve deneyimleriyle bu çevreleri aydınlatmayı, devrimci inisiyatifleriyle canlandırmayı kendilerine görev edinmeleri zorunludur. Bütün bu çevreler, bilinçli sosyal demokrat olmayanların dışında, ya doğrudan Partiye katılsınlar ya da partiye dayansınlar. İkinci durumda bunlardan, ne programımızı kabul etmeleri, ne de bizimle bağlayıcı örgütsel ilişki kurmaları talep edilmemelidir. Partiye dayanan bu tür çevrelerden, sosyal demokratların enerjik etkisiyle, olayların baskısı altında, önce demokratik yardımcılar, daha sonra da Sosyal-Demokrat işçi Partisi'nin inançlı üyelerinin çıkması için, sadece devrimci duygu ve sadece otokrasiye karşı mücadeleyi destekleme isteğinin bulunması yeter.
Yığınla insan var, ama insan sıkıntısı çekiliyor. Sosyal demokrasinin örgütsel yaşamıyla örgütsel taleplerinin çelişkisi öteden beri bu çelişik formüle indirgenebiliyordu. Ve bu çelişki şimdi özellikle güçlü biçimde ortaya çıkmaktadır: Her yandan sık sık, tutkulu yeni güç talepleri ve örgütlerde insan sıkıntısı üzerine yakınmalar duyuluyor, ve aynı zamanda her yerde muazzam bir hizmet arzı var, özellikle işçi sınıfı saflarında genç güçlerin arttığı görülüyor. Bu koşullar altında insan kıtlığından yakınan örgütlenme pratikçisi, Büyük Fransız Devrimi'nin gelişmesinin doruk noktasında Madam Roland'ın düştüğü yanılsamaya düşüyor. Madam Roland 1793 yılında şöyle yazıyordu: Fransa'da erkek yok, ortalıkta sadece pigmeler görülüyor. Kim böyle söylüyorsa, o ağaçlardan ormanı görmüyor, olayların gözlerini kamaştırdığını, onun, yani devrimcinin bilincinde ve faaliyetinde olaylara egemen olmadığını, bilakis olayların ona egemen olduğunu, onu boyunduruk altına aldığını kabul ediyor demektir. Böyle bir örgütçü, en iyisi emekliye ayrılmalı, çoğu kez deneyimsizliğini enerjisiyle telafi edebilen yeni güçlere yer açmalıdır.
İnsan var, devrimci Rusya'nın hiçbir zaman şimdiki kadar yığınla insanı olmadı. Devrimci bir sınıf için hiçbir zaman -geçici müttefikler, bilinçli dostlar, zorunlu yardımcılar bakımından- bugünkü Rus proletaryası kadar olağanüstü uygun koşullar olmadı. Yığınla insan var. Sadece, kuyrukçuların düşünce ve öğretilerini bir yana bırakmalıyız, sadece inisiyatife, "planlar"a ve "girişimler"e hareket serbestisi tanımalıyız; o zaman büyük devrimci sınıfın bu sınıfa layık temsilcileri olduğumuzu gösterebiliriz, o zaman Rusya proletaryası, büyük Rus devrimini başladığı gibi kahramanca gerçekleştirebilir.
Mart (Şubat) 1905
Çeviri, Teoride Doğrultu tarafından İnter Yayınları (Lenin, Seçme Eserler, C. 3, syf. 405-413) esas alınarak atlanan veya eksik bırakılmış yerler –Almancasıyla karşılaştırılıp (Tüm Eserleri, C. 8, syf. 201-211)- eklemeler ve önemsiz düzeltmeler yapılarak hazırlandı.
Dipnotlar
1- Bkz. "Güzel Laf Karın Doyurmaz" adlı makale. Bütün Eserleri, C. VIII, syf. 67. Almanca redaksiyon.
2- Bkz. Bütün Eserler, Cilt VI, syf. 471. Alm. redaksiyon.