Merhaba;
Dünya’da son yıllarda hızlı değişimler yaşanmaktadır. Ve bütün bu değişimler ekonomik, siyasal ve sosyal açıdan Türkiye coğrafyasını da etkilemekte, dünya emperyalist hegemonik sistemin bir parçası olarak şekillendirmektedir. Hiç kuşkusuz ki, devrim iddiasıyla yola çıkanlar süreci doğru algılamak, yaşanmış ve yaşanmakta olan her değişimi doğru çözümlemek ve yerinde sonuçlar çıkararak ilerlemek durumundadırlar. Bunun için de önce yöntemde doğruyu yakalamak zorundadırlar. Bu sayımızda, “Lenin’in Marksizmle İlişkileniş Yöntemin den Öğrenmek” başlıklı bir yazıya yer verdik. Komünistlerin yöntemde “kaba marksist” hatalara düşmemesi ve öteden beri ciddi yöntem sorunu yaşayan Türkiye devrimci hareketiyle temel bir ayırım çizgisi oluşturan, “Marksizmi nasıl öğrenmeli” ve “Marksizmle nasıl ilişkilenilmelidir” farklılığını ortaya koyma ve materyalist yöntemi bilince çıkarma amacıyla bu sorulara yanıt vermeye çalıştık.
“Kitlelerle Öncü Tarzda İlişkileniş” başlıklı ikinci yazımız ise, faşist diktatörlüğün saldırıları, ideolojik ve siyasal tasfiyeciliğin dayatıldığı koşullarda daha çok önem ve güncellik kazanan bir soruna dikkat çekiyor. “Önderlik iddiası ve rolünün realizasyonu” bakımından kitlelerle ilişkilenişin özü ve önemi üzerinde duran yazı, komünist öncünün kitlelerle ilişkilenişine eleştirel bir açıdan yaklaşmakta, sorgulayıcı ve enerjik sonuçlar çıkarmaktadır. Bu aynı zamanda “önder partiye geçiş” parolasının, kitlelerin “devrimci önderlik talebini yanıtlama”dan geçeceği ön koşulunun da bilince çıkarılması amacını taşımaktadır.
Üçüncü, “Esnafın İsyanı, Dersler, Devrimci Görevler” başlıklı yazımız, her ne kadar hararetli “esnaf” eylemlerinin geride kaldığı bir dönemde yayınlanmış olsa da güncelliğini yitirmiş değildir. Ekonomik kriz ve IMF programının yön verdiği Türkiye ekonomisinin bugünkü koşullarında “esnaf”ın, küçük burjuvazinin iflası, mülksüzleşme süreci hızından bir şey kaybetmeyecektir. Küçük mülk sahiplerinin 21 Şubat krizi sonrasında Türkiye coğrafyasında ilk kez bu düzeyde gelişen eylem ve isyanını irdeleyen yazı, hareketteki saflaşma, ayrışma ve kaçınılmaz arayışlara dikkat çekmekte, komünistlerin bu harekete ilgisiz kalamayacağının üzerinde durmaktadır.
21 Şubat krizi sonrası kimi devrimci çevreler, bu krizle ilgili yaptıkları değerlendirmelerinin yanı sıra kriz sorununa yaklaşımlarını da yeniden yayımladılar. Marksist kriz teorisini alt-üst eden görüşler, kargaşalıklar devam ediyor. “DP ve Alınterimiz’in Ekonomik Kriz Teorile rinin Eleştirisi” ni yaptığımız yazımızda da, bu soruna değinmekte, görüş ve eleştirilerimizi sunmaktayız. Fazla üretimden gelen ekonomik krizle, mali-borsa-para-kredi krizleri arasındaki ayrımları silikleştiren anlayışlarla mücadele (eleştiri) zemini üzerinde gelişen yazıyla, aynı zamanda kriz sorunundaki görüşlerimizi de yeniden derli-toplu yayımlamış oluyoruz.
Son olarak da, güncelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen ve bugün Kürt ulusal sorunu ve “burjuva demokrasisi” tartışmalarının yapıldığı bir dönemde, ulusal soruna sağlıksız yaklaşımlar ve “demokrasi” hayallerinin burjuva sistem çerçevesinde bir beklentiye dönüştüğü gerçeğiyle bağlı düşünüldüğünde bütün canlılığıyla güncel olan bir belgeyi yayımlıyoruz. “Ulusal Sorun ve Sömürgeler Sorunu Üzerine Tezlerin İlk Tasarısı” başlığıyla Lenin imzasını taşıyan, Haziran 1920 tarihli 3. Enternasyonal belgesi, burjuva demokrasisinin, “zayıf düşmüş” uluslar ve ezilen sınıflar karşısındaki alçakça zorbalık ve canavarlığına değinir, burjuva demokrasisinin ipliğini pazara çıkarırken, ulusal soruna yaklaşımda da son derece değerli veriler sunmaktadır. Belge, bütün şoven milliyetçi önyargılar ile burjuva demokrasisinin iki yüzlülüğünü sergilemek ve bu eksende “demokrasi” beklentileriyle mücadele etmek için önemli, okunması ve eğitim konusu yapılması gereken bir belgedir.
- sayıda buluşmak üzere...