"Bir avuç insan, birbirimizin elini sımsıkı tutmuş halde, sarp bir yolda, uçurumun kenarında yürüyoruz. Her taraftan düşmanlarca sarılmışız ve yolumuza neredeyse devamlı düşman ateşi altında devam etmek zorundayız. Özgürce almış olduğumuz kararla, tamda düşmanlara karşı savaşmak için birleştik."
Lenin
GİRİŞ:
Proletaryanın öncü müfrezesi Marksist Leninist Komünist Parti, birlik devriminden bu yana sınıf savaşımının çeşitli alanlarına yönelik müdahalesi, birleştirici tutumu ve uzlaşmaz sınıf tavrıyla büyüyen bir trendde ilerliyor. Partinin ortaya koyduğu bu performans, dost ve düşman nezdinde bir sır değildir.
Partinin, Gazi ayaklanmasındaki örnek tutumu, Hasan Ocak yoldaş şahsında yürütülen kayıplar kampanyası, kayıplar kampanyasının Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı ile taçlandırılması, Hasan Ocak'ın görkemli cenaze törenindeki kitlesellik, birleştiricilik ve militanlık, öğrenci gençliğin hak alma mücadelesine endeksli militan ve kitlesel eylemliliklerine katkısı, '95 ve '96 1 Mayıs'ları, süresiz açlık grevi ve ölüm orucu direnişi sürecindeki yaygın eylemlilikler... vb. örnekler alınan mesafenin somut göstergeleridir.
Diğer yandan, bu süre içerisinde iki kongre ve iki konferans gerçekleştirilmiştir. İki yıla sığdırılan bu başarılar birkaç onyıla eşdeğer kazanımlarıdır. Partinin tarzı da esasen bu süreçte şekillenmiştir. Yaşanılan sürecin kendisi, partinin var olanla yetinmediğini ve yetinmeyeceğini kanıtlamıştır.
Türkiye ve Kürdistan devriminin ihtiyaçlarına yanıt verdiği ölçüde, daha ileri hedefler ortaya koyarak yaşama geçirdiği ölçüde önder parti haline gelebilir. Bu bir zorunluluktur. Öncü parti, başta proletarya olmak üzere kitlelerin önderi haline gelmek zorundadır. Bu, partinin açık ve net bir manifestosudur.
Partinin manifestosunda reformizme ve sınıf uzlaşmacılığına yer olmadığı gibi, sekterliğe ve küçük burjuva maceracılığına da yer yoktur. Parti, leninist savaş hattında, militan devrimci bir çizgide oluşmuş ve bu doğrultuda gelişiyor.
Görmek isteyen her gözün görebileceği netlikte, önder partinin silüeti görülmüştür.
Partinin hattı, yönü ve rotası belirgin olarak geleceğe yönelmiştir. Söz ile eylem arasındaki uyumluluk daha da gelişmiştir. Parti, iki yıllık yaşamında, tutuk, hantal, bürokratik, kendine güvensiz, edilgen, sağcı ve kendiliğindenci ve dar pratikçi, hata ve zaaflarla açık bir hesaplaşmaya girmiştir. Geleneksel politika yapma ve örgütlenme tarzı ameliyat masasına yatırılmış ve parti tarzının oluşmasının zemini yaratılmıştır.
Pratik çalışmaları militanlaştırılmış, politik çalışmaları belirgin bir ilerleme ve gelişme göstermiştir. Partinin politik gelişmelere sistemli ve aktif bir tarzda müdahale yeteneği gelişmiştir. Alınan bu mesafeye rağmen, parti örgütlerinin politik önderlik düzeyi ve yeteneğini geliştirme görevi hala önümüzde duruyor.
Parti Tarzı Kadrolar ve Yöneticilik
Partinin bugün en önemli sorunu cesaret, atılganlık, cüret, kendini ortaya koyma ve devrimci irade değil, -bu yönlerde önemli mesafe alındığı ortadadır- yığınların önderi haline gelme sorunudur. Öncü parti, başta proletarya olmak üzere kitlelerin önderi bir parti konumuna yükselmek zorundadır.
"Öncü partiden önder partiye" geçişin en temel sorunlarından biri kadro ve örgüt sorunudur. Güncel, hayati bir sorun olan kadro ve örgüt sorunu yerinde ve zamanında doğru bir tarzda çözümlenemezse en iyimser yaklaşımla sorun geleceğe bırakılmış olur.
Partinin özgülünde kadro ve örgüt sorunu, esasen büyüme ve güçlenmeyle ilgili bir sorundur. Çözümlenememesi halinde sürekli büyüyeceği ve partinin geleceğini riske atacağı açıktır.
Kadro ve örgüt sorununun ikincil unsuru ise birlik devrimiyle birlikte yeni sürece taşıdığımız dar pratikçi, kendiliğindenci çalışma tarzının kalıntılarıdır.
Kadro ve örgüt sorunlarında mesafe almanın önemli bir koşulu olan dar pratikçi ve kendiliğindenci çalışma tarzının bütün görüngülerine karşı uzlaşmaz mücadeleye devam edilmeli.
Parti, belgelerin gösterdiği gibi daha Birlik Kongresi'nde dar pratikçiliği yeşerten bir zemin olan örgütsel kendiliğindenciliği altetme görevini önüne koymuştu. Örgütsel kendiliğindenciliği altetmenin önemli bir halkası olan örgütsel stratejinin genel çerçevesini çizmişti. Örgütsel stratejinin örgüt sorununun çözümüne giden yolda temel bir önkoşul olduğunu belirtmişti. Elbette çözüm yolunun biliniyor olması, sorunu çözmeye yetmiyor. Sistemli ve peşpeşe somut adımların atılmasını gerektiriyor.
'96 1 Mayıs'ının gösterdiği gibi onbinleri saflarında toplayan partinin mutlaka çözmesi gereken en acil ihtiyacı, yeni ve genç kadroların kazanılması, örgütlenmesi ve yetiştirilmesidir. içinde bulunduğumuz sürecin kavranılması gereken en önemli halkalarından birisi budur. Çünkü, mevcut kadrolarla, sürekli büyüyen ve güçlenen, yükselme trendinde olan partinin, ideolojik, politik ve örgütsel ihtiyaçlarına, olması gereken düzeyde yanıt vermek olası değildir.
Eski ve Yeni Kadrolar
Burada asıl sorun, eski kadroların istikrar ve sağlamlılığıyla, deney ve tecrübeleriyle, yeni ve genç kadroların dinamikliği, canlılığı ve ataklığının ileri bir sentezinin gerçekleştirilmesidir. Bir başka ifadeyle eski kadroların deney ve tecrübeleriyle yeni kadroların canlılığı kaynaştırılmalıdır. Bu açıdan temel parti örgütleri ve yönetici organların bileşiminde bu dengeye özel bir itina gösterilmesi gerekir.
Stalin, "Kadroları seçerken, dipten doruğa, eski ve genç militanları başarılı bir biçimde kaynaştırıp bağdaştırmasını bilmek" gerektiğini özenle vurguluyordu. Eski kadrolarla yeni kadroların sentezi, partinin kongre ve konferans gibi önemli platformlarında daha da geliştirilmeli.
Stalin, genç kadrolarla ilgili olarak şunları söylüyor: "Genç kadrolara gelince, onlar elbette eski kadroların sahip bulundukları o deneyime, o sağlam biçimlenmeye, o işini bilme ve o yönetme gücüne sahip değildirler. Ama ilkin, genç kadrolar engin çoğunluğu oluştururlar; ikincisi onlar gençtirler ve şimdilik aramızdan ayrılma tehlikesi altında değildirler; üçüncüsü, her bolşevik militan için çok değerli bir netlik olan yeni duygusu, gençlerde güçlü bir biçimde gelişmiştir; dördüncüsü, gençler öylesine çabuk büyüyor ve yetişiyor, o kadar büyük atılganlık ile yükseliyorlar ki, eskilere yetişecekleri, onların yanlarında yer alacakları ve onlara değer bir nöbet değiştirici olacakları gün uzak değildir...
işte genç kadroları cesaretle ve tam zamanında yönetim görevlerine yükseltmek bu nedenle zorunludur. " (Leninizmin Sorunları, sf.721)
Eski kadrolarda görülen bir zaafı burada belirtmekte yarar var: Eski kadrolar, deney ve tecrübe birikimlerini, manevi ve ahlaki değerleri genç devrimcilere aktarmakta ve paylaşmakta tutuk davranıyor. Bu atalete son vermek zorunlu bir parti görevidir. Genç kadrolarımızın donanımını yükseltmek bakımından önemlidir.
Örgütsel Stratejiye Uygun Kadro Tarifi
Kadroların oransal dağılımı sözkonusu olduğunda ise, doğrudan proletarya saflarından kazanılmış kadroların sayısının artırılması, partinin geleceğinin güvence altına alınması, kadro ve örgüt sorununun çözümü bakımından yaşamsal bir öneme sahiptir.
Parti örgütleri ve yönetici kadrolar, faaliyet alanlarına özgü örgütsel stratejiyi somutlarken partinin genel örgütsel stratejisine sıkı sıkıya bağlı kalmalı, bir yandan özgünlükleri dikkate alırken diğer yandan genel örgütsel stratejiyi gözetme li dir.
Ana güçlerin sınıf çalışmasına teksif edilmesi, sınıfın yoğunlaştığı kentlerin temel çalışma alanları olması, sınıfa yönelik çalışmanın fabrika ve işletmeler temelinde ele alınması, en önemli proleter kitle örgütü olan sendikalarla, işçilerin yoğun olarak yaşadığı emekçi semtlerin sınıf çalışmasının ayakları olduğu, antifaşist mücadelenin, stratejik alanları olan emekçi semtlerin aynı zamanda proletaryanın dolaysız yedeği ve kent yoksullarının barınağı olması nedeniyle parti çalışmasının temel alanları içerisinde bulunduğu, dolayısıyla sınıfa yöneltilen ana güçlerin bir kısmının semt parti örgütlerinde konumlanması gerektiği, proleter ve emekçi yığınların yarısını teşkil eden işçi, emekçi ve genç kadınl ar arasında çalışmanın parti çalışmasının ve devrim ordusunun yarısı olduğu, Kürdistan ve Türkiye sınırı boyunca bir set halinde uzanan stratejik bölgede kent merkezli bir faaliyetin yürütülmesi, Birlik Kongresi'nde belirlenen örgütsel stratejinin önemli bazı unsurları olduğu biliniyor.
Partinin iki yıllık süreci gözetildiğinde örgütsel rotasını, sözkonusu örgütsel stratejini belirlediğini ve bu yönde ilerlediğini söylemeliyiz. Ancak, gerekçelerinden bağımsız olarak sınıf çalışmasının, İşçi Konferansı'ndan sonra belli bir canlanma olmasına rağmen, olması gerekenin çok gerisinde olduğu, kadın çalışmasında da Analar Kurultayı gibi önemli etkinliklerin gerçekleşmesine rağmen, verilen önem doğrultusunda sonuç alıcı adımların atılamadığı, keza, Kürdistan çalışmasında da partinin gelişme hattı ve parti tarzı doğrultusunda gerekli ve zorunlu adımların yeterince atılmadığı anlaşılıyor.
Kadro ve örgüt sorununda köklü çözümün en önemli boyutu sınıf çalışmasına ilişkindir. Partinin sınıfla bağlarını güçlendirdiği, işçi sınıfının politik mücadelesini ilerlettiği ve politik lideri haline geldiği ölçüde kadro ve örgüt sorunlarının çözümü yolun da önemli ilerleme kaydedeceği açıktır. Diğer yandan köklü çözüm adına mevcut görevlerin üstünden atlanamayacağı da açıktır. Kavganın büyütülmesi ve örgüt sorunlarının çözümü bir ve aynı sürecin halkalarıdır. Birlikte ele alınarak çözülebilir.
Siyasal Çizgi ve Kadrolar
Kadro ve örgüt sorununu köklü tarzda çözmenin diğer önemli boyutu ise parti çizgisi ve politikalarının ısrarlı ve inatçı bir biçimde yaşama geçirilmesidir, parti çizgisi doğrultusundaki pratiğin daha da geliştirilmesidir. Güncel ve dönemsel politik görevlerin tam zamanında ve doğru biçimde kavranması, parti çizgisiyle ilişkilendirerek çözüm yoluna gidilmesidir. Marksizm-Leninizm'in, proletarya ideolojisinin yön verdiği politik refleksin tüm parti örgütlerine sirayet etmesiyle, belli başlı şehirlerde şu veya bu düzeyde kitleselleşmiş, politik müdahale yeteneği gelişmiş ve kendi ayakları üzerinde durabilen, her bakımdan kendi kendilerine yeterli, güçlü yerel önderlikler inşa edildiğinde kadro ve örgüt sorunlarında önemli mesafe almış olunacak.
Stalin, şunları söylüyor. "Doğru bir siyasal çizgiye sahip olmak elbette ilk ve en önemli şeydir. Ama bu henüz yetmez. Doğru bir siyasal çizgi, sadece ilan edilmek için değil, ama uygulamak için çizilmiş tir. Ne var ki, doğru bir siyasal çizgiyi pratik olarak uygulamak için kadrolar gerekir; partinin siyasal çizgisini anlayan, onu kendi öz çizgisi olarak kavrayıp uygulamaya hazır bulunan, onu pratiğe geçirmesini bilen ve onu yanıtlamaya, savunmaya, onun için savaşmaya yetenekli olan insanlar gerekir. Yoksa, doğru siyasal çizgi, kağıt üzerinde kalma tehlikesini taşır." (Leninizmin Sorunları, sf.719)
Politik görevlerin çözümü yolunda atılan adımların kendisi, kadroların biçimlenmesinde ve eğitiminde özel bir rol oynar. Bu görevlerin yeterince kavranmadığı ve gerekli atılımın yapılmadığı her durumda, öneml i, önemsiz kadro ve örgüt sorunlarının yaşanması kaçınılmazdır.
Partinin özgürlük ve sosyalizm yürüyüşünde, hızına ayak uyduramama, adapte olamama gibi azımsanamayacak "dökülmelerle" karşılaşılmıştır. Bunları doğal görmek gerekir. Parti tarzını yaşama geçirme, içselleştirme, yeniden kalıba dökülme sürecinin doğal sonuçlarıdır. Şaşırmamak ge re kir.
Parti tarzının önemli bir unsuru olan güncel politik gelişmelere yerinde ve zamanında doğru bir biçimde müdahale eden parti örgütlerinin önemli mesafe katetmesi, verimli ve üretken olmaları, istikrarlı bir çizgide ilerlemeleri bunun göstergesidir. Diğer yandan pekçok politik gelişmeye seyirci kalan, adeta politik gündemlerin peşinden sürüklenen, iddiasız ve atalet içerisinde bulunan parti örgütlerinin varlıklarını koruma tehlikesine maruz kalmaları ve hatta çürüme belirtilerinin bulunması kaçınılmazdır. Her düzeyden parti örgütleri ve yönetici kadrolar, faaliyetlerini bu açıdan da gözden geçirmeli ve gerekli sonuçları, gerekli dersleri çıkarmalıdır.
Parti belirlenen istikamette, kendi yolundan yürüyor. Her bir kadro ve parti örgütü, partinin yürüyüşüne ayak uydurmakla yükümlüdür. Bu da yeterli değildir. Partinin genel sorunlarına kafa yorup çözümler üretmek ve önermekle mükelleftir.
Her dönemeçte, partinin her atılımında, partiyle uyum sorununun bir biçimde yaşanması kaçınılmazdır. '95 Mart-Mayıs süreci buna bir örnektir. Önümüzdeki süreçte mücadelenin daha da sertleşeceği olgusu gözönüne alındığında benzer örneklerle karşılaşmak mümkündür. Buna da hazır olmak gerekir.
Üzerinden atlanamıyacak olan mevcut gerçekliği irdelemek ve bazı saptamalar yapmak gerekiyor:
Birincisi; hemen hemen her örgütsel düzeyde görülen "dökülmeler" karşısında şaşırmak, büyüyen ve değişen parti gerçeğini ve iki yıllık sürecin sarsıcılığını yeterince kavrayamamaktır, özümseyememektir. Bu kavrayışsızlığın giderilememesi; şu veya bu zaman kesitinde, şu veya bu düzeyde memnuniyetsizliği koşullandırır, besler ve üretir. İşlerin sarpa sardığı dönemlerde, sınıf savaşımının zikzaklı, inişli çıkışlı gerçeği karşısında, partinin gelişme trendinde yavaşlama ve hatta gerileme sürecine girdiği koşullarda, parti aleyhtarı bir görünüme bürünebilir. Parti muhalifliği psikolojisini geliştirebilir. Parti örgütleri ve yönetici kadrolar, parti güçlerini bu hususlarda da eğitmeli ve hazırlamalıdır.
İkincisi; bazı faaliyet alanlarındaki parti çeperinde görülen ve "orta kuşak" diye tabir edilen, önemsiz sayılamayacak bir kısım çeper ilişkisinin kendilerini belirgin biçimde geri bir pozisyonda konumlandırmış olmasıdır.
Parti Çeperinin Örgütlenmesi
Sorunun bir boyutu, sözkonusu güçlerin savaşçı bir partinin çeperi olma hüviyetine yeterince sahip olamadığı gerçeğidir. Savaş hattında yürüyen bir parti, kadrolarını kendi savaş gerçekliğiyle biçimlendirdiği, kalıba döktüğü, eğittiği ve hazırladığı gibi, sempatizanından ileri taraftarına kadar parti çeperini de örgütlemek, eğitmek ve hazırlamakla yükümlüdür.
Parti örgütleri ve yönetici kadrolar, kadro ve örgüt sorununun bir parçası olarak, çeperin örgütlenme düzeyini yükseltme ve eğitimi sorununa özel bir önem vermeli, parti çalışmasının bir zorunluluğu olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Saflarına her gün yeni insanların katıldığı parti bakımından, bu görev ertelenemez, savsaklanamaz acil bir görevdir.
Çeper, partinin kitleler arasında dayanağı, korunağı ve aynı zamanda kadro rezervidir. Doğrudan partinin bugününü ve geleceğini ilgilendirir.
Özellikle, yeni ve genç kadro adaylarının depolandığı çepere gerekli önem ve değeri veremeyen, dolayısıyla kadrolaşamayan parti örgütleri ve yönetici kadrolar, görev ve sorumluluklarını yerine getirmemiş sayılırlar.
Sorunun bir diğer önemli boyutu ise, yine parti tarzının kapsamına girer. Parti örgütleri, çeper ilişkilerini ve en uygun örgütsel araçlarla en uygun biçimde örgütlemesi gerekir. Tabiri caizse çeperini "emebilmelidir". Kendine en yakın olan çeperini, duyarlı aydınları "ememeyen" bir partinin bir ayağı topal olmaya mahkumdur.
Asıl önemi isi kendine en yakın olan parti güçlerini, çeperini uygun araçlarla örgütleyemeyen, çeşitli mücadele biçimleriyle harekete geçiremeyen bir partinin, parti örgütlerinin, yığınları örgütlemesi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesini geliştirmesi ve önderlik etmesi ham hayaldir. Öncü partiden önder partiye geçme iddiasında olan parti bakımından sorunun önemi açık ve anlaşılırdır. Tüm parti örgütleri ve yönetici kadrolar, kadro ve örgüt sorununun bu yanını da gündemlerine almalı ve çözümler üretmelidir.
İktidarı almaya kilitlenmiş bir savaş partisinin her düzeydeki parti örgütleri ve yönetici kadroları, faaliyetlerini bu açıdan da gözden geçirmeli, sorgulamalı, irdelemeli, gerekli dersleri ve sonuçları çıkarmalıdır.
Şu gerçeği bir kez daha anımsatmakta yarar var: Partinin programatik görüşlerini, stratejisi ve taktiğini kavrayamayan veya bu doğrultuda ciddi çaba sarfetmeyen, partinin politikalarını yakın çepere taşıyamayan parti örgütleri ve yönetici kadrolar partiyi kitlelere maledemezler. Yığınlar içerisinde dalbudak salamayan, yığınsallaşamayan bir parti örgütü de eninde sonunda çürümeye mahkumdur.
Parti örgütleri ve yönetici kadroların, partinin programını, politik çizgisini ve çeşitli konulara ilişkin politikalarını yaratıcı bir tarzda ve sistematik biçimde faaliyet alanlarına taşıması görevleri gereğidir.
Parti örgütleri ve yönetici kadroların, bu görevleri eksiksiz yerine getirebilmelerinin önemli koşulu teorik çalışma ve ideolojik-politik eğitimdir. Eğitimle ilgili olarak Proleter Doğrultu'nun daha önceki sayılarında iki yazı yayınlandı. O nedenle burada soruna yeniden girmiyoruz. Marksist leninist komünistler o yazıları yeniden incelemeli ve kendi çalışmaları için gerekli sonuçları çıkarmalıdırlar.
Planlı Faaliyet ve Faaliyette Hakimiyet
Parti tarzı, dar pratikçiliğe ve kendiliğindenciliğe karşı mücadele içerisinde şekilleniyor ve gelişiyor.
Parti örgütleri, partinin programı, stratejisi, taktiği ve genel örgütlenme stratejisinin ortaya koyduğu hedefler doğrultusunda belirli bir plana bağlanmış bir faaliyet yürütmeli. Burada planlamanın örgütsel kendiliğindenciliği altetmede özel bir rolü bulunur. Ayrıca plansız bir faaliyet verimsizliği artırır, müthiş bir enerji israfına neden olur, ayrıca denetlemek de mümkün değildir. Denetlenebilir bir faaliyetin kendisi öncelikle planlı, programlı olmak zorundadır.
Planlı bir faaliyet doğal olarak örgütlenme düzeyini de yükseltir. Çünkü, faaliyeti planlarken, sınırlarını çizerken, hedeflerini belirlerken en önemsiz görülen parti ilişkileri, "kırıntılar" bile değerlendirilir. Bu da faaliyet alanındaki örgütlenme düzeyini azami ölçüde yükseltir.
Planlı faaliyet, kadroların hata ve zaaflarını çok daha kısa sürede açığa çıkartır. Kadroların eğitimini kolaylaştırır, faaliyetin planlanması, faaliyet alanına hakimiyeti de kolaylaştırır. Diğer yandan, faaliyet alanına hakim olamayan bir parti örgütü doğal olarak disiplini sağlayamaz, polis sızmalarına açık hale gelir.
Parti örgütü ve yönetici kadroların faaliyet alanına hakim olmasının anlamı öncelikli olarak partinin yakın çeperine hakim olmasıdır. Parti çeperine hakim olamayan bir parti örgütü, faaliyet alanının genel sorunlarını, işçi sınıfının ve emekçi kitlelerin nabzını elinde tutamaz. Onların dünyasına giremez, sorunlarını kavrayamaz ve somut politikalar geliştiremez. Öncülük bir yana, yardımcı bile olamaz.
Diğer yandan parti örgütleri ve yönetici kadrolar, çeperde bulunan en geri sempatizandan ileri taraftarlara kadar tüm ilişkiler hakkında yeterli bilgiye sahip olmalıdır. Hangi ilişkinin ne tür bir yeteneği olduğunu, ne tür olanaklara sahip olduğunu, hangi işte çalıştığını, polis ve cezaevi deneyiminin olup olmadığını kişisel zaafları, hangi ulusa mensup olduğu vb. bilgileri şu veya bu düzeyde bilmek zorundadır. Bunların bilinmemesi sözkonusu ilişkilerin istenilen düzeyde örgütlenmesini, olanakların partinin hizmetine sunulmasını engeller. Aynı zamanda "kör"lüğün bir sonucu olarak gözlerinin önündeki cevherleri göremezler. Böylesi örgütçüler ancak yeteneksiz ve beceriksiz örgütçüler ünvanını hakederler. Ama partili bir kadro ünvanını asla haketmezler. Böylesi örgütçüler ne illegal basın teşkilatını kurabilirler, ne toplantı yerleri temin edebilirler, ne de barınma yerleri mali olanaklar yaratabilirler. Faaliyeti geliştirme, uygun araçları bulup çıkarma ve devreye sokma becerisini gösteremezler.
Planlı faaliyetin bir başka boyutu da tek tek politik hedeflerde ifadesini bulan iktidar bilincidir. İktidar bilincini içselleştirmiş bir parti örgütü ve kadro, faaliyet alanındaki her politik gelişmeyi, sorunu iktidar perspektifiyle ele alır. Özgürlük ve sosyalizm yangınını büyütmenin aracı olarak değerlendirir. Parti güçlerini bu perspektife uygun olarak harekete geçirmesini, seferber etmesini bilir. Güçleri sürekli olarak canlı ve hareketli tutmasını bilir. Böylesi bir faaliyetin yeni, canlı, dinamik ve yetenekli örgütçüler ve propagandistler çıkaramaması, mümkün değildir. Bu perspektif parti örgütlerinin, yönetici kadroların inisiyatiflerini geliştirir, yaratıcılıklarını artırır ve eylem gücünü yükseltir. Tersi bir faaliyet, dar grup tarzının bir unsuru olan içe dönüklüğü koşullandırır. Kaçınılmaz olarak faaliyeti sürekli olarak küçültür. Bunun, büyüyememe krizine yol açacağı ve çürümeyi geliştireceği açıktır.
Belirli bir plana bağlanmamış ve iktidar bilincine sahip olmayan bir faaliyet en fazlasından silik sonuçlar üretir. Bunun da yığınları örgütlemesi, yığınlar üzerinde iz bırakması mümkün değildir. Yanısıra sözü edilen türden bir faaliyet polis operasyonları karşısında da tutunamaz. Polis operasyonları altında politik faaliyeti örgütleyip karşı saldırıya geçemez, dolayısıyla parti güçlerinin motivasyonunu sağlayamaz, düşmanın psikolojik saldırısını, parti saflarında panik yaratma taktiklerini boşa çıkartamaz.
Polis operasyonları sürecini özel bir siyasal muharebe anı olduğu gerçeği daha iyi kavranmalı ve içselleştirilmeli. Faaliyet alanının terkedilmesinin getireceği olumsuzlukları altetmek için aylarca uğraşmak gerektiği açıktır.
Partinin iki yıllık sürecinin bu açıdan da değerlendirdiğimizde, gelinen aşamada parti tarzının büyük ölçüde faaliyete hakim olduğu görülüyor Bu hattı daha da geliştirmek ve düşmanı daha çok şaşkına çevirmek gerekiyor.
Planlı, programlı bir faaliyet ile kitlelere yönelik politika tarzı arasında bir iç uyum bulunduğu gibi, dar grupçu içe dönük politika tarzıyla dar pratikçilik ve kendiliğindencilik arasında da bir iç uyum bulunur.
Politik mücadelede parti tarzı, partiyi devrim ve sosyalizm mücadelesinin önderi haline getirmeyi hedefler. Parti tarzının bir dizi unsuru, kadro ve örgüt sorunları bu perspektifle yaklaşıldığında anlam kazanır. Partiyi devrimin önderi haline getirmek bugünün bir sorunudur. Doğallıkla kadro ve örgüt sorunları da bugünün sorunlarıdır. Sorunun böyle kavranıp algılanması, iktidar bilinciyle de örtüşür.
Kadro ve örgüt sorunlarında görülen hata ve zaaflar karşısında, uzlaşılıcığı değil mücadeleciliği, olumsuzlukları görmezden gelme tutumunu değil, olumsuzlukları açığa çıkarmayı, örgütsel ilişkilerde pragmatizmi, orta yolculuğu, idareciliği, örgütsel oportünizmi değil, marksist eleştiri- özeleştiriyi bayraklaştırmalı. Lenin, 'Bir Adım İleri İki Adım Geri' adlı ünlü eserinde oportünizmle ilgili olarak şunları söylüyordu: "Bugünkü oportünizmin her alanda gösterdiği karakteristik bir özelliğini, yani bulanıklığını, şekilsizliğini, kaypaklığını, hiç akıldan çıkarmamalıyız. Oportünist kişi, yapısı gereği, her zaman açık ve kararlı bir tutum takınmaktan kaçınacaktır; her zaman orta yolu arayacaktır;her zaman birbirine karşıt görüşler arasında bir yılan gibi kıvır kıvır gidip gelecek, her ikisiyle 'görüş birliği’ içinde olmaya ve fikir ayrılıklarını küçük değişikliklere, kuşkulara, masum ve dindarca ögütlere vb. indirgemeye çalışacaktır. "(Bir Adım İleri İki Adım Geri, sf.253)
İktidar bilinciyle donanmış parti kadroları için tüm toplumsal gelişmeleri sahiplenme, müdahale etme ve önderlik etme kaygısı gündelik komünist yaşamlarının bir parçasıdır.
Savaşın bir cephesinin başında işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcileri varsa diğer cephesinin başında da parti vardır. Kavgayı örgütlemek ve önünde olmak partiye düşer. Öncü partiden önder partiye geçişin hazırlığı içinde olan partinin tüm örgütleri bu çizgide yürümeli. Politik çalışmada parti tarzı sadece kendi güçlerini değil, yığınların seferber edilmesini hedefler.
Toplumsal gelişmelere, güncel politik gelişmelere müdahale etme düzeyi, politik duyarlılığın gelişmişlik düzeyiyle de ilgilidir. Politik duyarlılığı zayıf bir kadronun politik gelişmeleri anında kavrayıp, parti güçlerini ve yığınları harekete geçirmesi beklenemez. Olsa olsa toplumsal hareketin peşinden sürüklenir. Bunun da adı artçılıktır. Asla öncülük değildir. Diğer yandan güncel politik ve toplumsal gelişmeleri zamanında haber alma ve bilgilenme mekanizmalarını yaratamamış kadrolar da müdahale olanağını ve fırsatını baştan kaçırmış sayılırlar.
Organ Çalışması
Düzenli organ toplantıları örgütsel yaşamda parti tarzının temel gereklerindendir. Kolektif işleyişin güvencesidir. Kolektif akıl ve kolektif iradenin geliştirildiği bir zemindir. Parti örgütlerinin, yerel önderliklerin tüm politik ve örgütsel sorunlarının çözümlendiği, çözümlerin üretildiği, planların yapıldığı, deney ve birikimlerin aktarıldığı kararların alındığı önemli bir platformdur. Eleştiri ve özeleştiri mekanizması, en verimli tarzda organ toplantılarında yaşam bulur.
Parti kadroları ve yönetici kadrolar, organ toplantılarının, önemine, ciddiyetine uygun bir sorumlulukla, önceden belirlenmiş politik ve örgütsel gündeme iyi biçimde hazırlanmaları, toplantılara dolu bir kafayla gelmeleri bir zorunluluktur.
Organ toplantılarında çözümlenmesi gereken sorunlar, ayaküstü veya üstün körü görüşmelerle çözümlenemez. Diğer yandan politik ve örgütsel gelişmelerin dayattığı hemen anında çözümlenmesi gereken sorunları organ toplantısında çözme adına ertelemenin de sorumluca bir tutum olmadığını belirtelim.
Organ toplantıları pratik ve örgütsel karar alma mercii olmasının yanısıra organ üyelerinin eğitimine hizmet eden bir kurumdur. Organ üyelerinin ideolojik, politik ve örgütsel olarak donanımlarını güçlendirmeye hizmet etmelidir. Organın iç işleyişi ve eğitimi konusunda organ sekreterinin özel bir sorumluluğu vardır.
Organ üyesi yoldaşlar arasındaki ilişkilerin açıklığa, yoldaşça güvene dayanması, örgüt içi atmosferin devrimcileşmesinde özel bir rol oynar. Yoldaşça güvenin egemen olduğu bir organda oylama, zorunlu hallerde başvurulan bir yöntemdir.
Bir organ üyesinin diğer bir organ üyesine yönelik eleştirisinde "ilişkileri bozmama", "gerginlik yaratmama" vb. nedenlerle bilinçli olarak "yumuşatma" veya eleştirinin özünü küllendirme gibi tutumlar birincisi, örgütsel oportünizmin yolunu açar ikincisi; organ üyesi yoldaşlarına kendi niyetinden bağımsız olarak incinecek, kırılacak çocuk muamelesi yapma anlamına gelir, bu tutumun altı kazıldığında yoldaşlarını küçümseme eğilimi görülür. Üçüncü olarak, organ üyesi yoldaşlara yardımını esirgemiş, hata ve zaaflarından arınmalarına yardımcı olmamış sayılır. Elbette eleştiri üslübuna dikkat edilmeli. Organ yaşamında sekter tutum ve davranışlar da yıkıcı ve kırıp dökücü davranışlardır. Eleştiriler yapıcı ve eğitici olmak zorundadır. Organ içi ilişkilerde yıpratıcı ithamlar, önyargılı, subjektif yaklaşımlar, organ yaşamının kirlenmesine neden olur. Örgütsel yaşamda parti tarzı eğitici, emek verici ve birleştirici olmayı öngörür.
Örgütsel sekterlik, örgütsel liberalizm ve örgütsel oportünizm organ yaşamını, parti içi yaşamın zehirlenmesine neden olan önemli zaaflardır. Bu zaaflar yoldaşca güveni, kolektif akıl ve iradeyi güçlendirmez, aksine hotzotçuluğun, liberalizmin, ortayolculuğun ve idare-i maslahatçılığın gelişmesine zemin hazırlar, kayırmacılığı, ikiyüzlülüğü, dedikoduculuğu geliştirir.
Hangi gerekçeyle olursa olsun hiçbir organ üyesi, parti kadrosu organ toplantılarına katılmama veya organ üyesi bir yoldaşla ilişkilerini askıya alma gibi bir tutum içerisine giremez. Bu gibi durumlarda ilgili parti örgütü parti tüzüğünün hükümlerini işletmek zorundadır. Aksi bir tutum, parti disiplinini felç eder.
Belirtilmesi gereken diğer bir nokta, tüm parti örgütleri, merkezi önderliğin yazılı ve sözlü talimatlarını, mümkün olan en kısa zaman diliminde faaliyet alanlarına taşımakla yükümlü olmalarıdır. Merkezi önderliğin talimatlarını kendi kişisel düşüncelerine göre algılamak, eğip-bükmek, sıradan engelleri gerekçe gösterek uygulamamak sabit parti suçlarıdır. Hiçbir koşulda hoşgörüyle karşılanamaz. Uzlaşıcı ve hoşgörülü davrananlarda suça ortak olmuş sayılırlar.
Parti Hukuku ve Partili Yaşam
Parti üyeleri, parti kadroları ve parti yöneticileri arasında veya alt organda görev alan parti üyesi ile, en üst organda görev alan parti üyesi arasında parti hukuku açısından hiçbir fark yoktur. Diğer yandan partinin değerlerini koruma, partiyi sahiplenme, bakımından da hiç bir partili kendisini daha az sorumlu göremez. Bir parti üyesi gerek parti çeperinde, gerekse de işçi sınıfı, emekçiler arasında partinin bir simgesi olduğunu asla unutmamalı. Onun tüm davranışları ve yaşamı parti çeperinin, ve kitlelerin gözetimi ve denetimi altındadır.
Bir parti üyesinin olumlu ve olumsuz davranışları partinin prestijini doğrudan etkiler. Partinin prestijini azaltır veya çoğaltır. Parti üyesi bulunduğu her ortamda alçak gönüllüğüyle, mücadeleciliğiyle, komünist ahlakıyla, birleştiriciliğiyle partiye yaraşır örnek bir tutum almak zorundadır. insanlar partimiz hakkında karar verirken çoğunlukla parti üyesinin kişiliğine, yaşamına, eylemine bakarak karar verirler. Bulunduğu her alanda; fabrikada, semtte, okulda, işkence merkezlerinde ve cezaevinde partinin bir simgesi olduğunu, örgütsel ilişkilerinde ve yaşamında leninist örgüt normlarının ve parti tüzüğünün yön verdiğinin bilinciyle hareket etmeli.
Parti tüzüğünde ifadesini bulan parti üyesinin görev ve sorumluluklarına uygun davranıp davranmadığını denetlemek en başta ilgili parti örgütlerine, parti kadrolarına ve parti yöneticilerine düşer. Dolayısıyla parti kadroları en başta kendilerini parti tüzüğünün emrettiği normlarla donatmalıdır. Kendisini parti normlarıyla donatmayan bir parti kadrosu veya yönetici kadro parti üyelerini istenilen düzeyde denetleyemez. Onların hata ve zaaflarını zamanında göremeyeceğinden yardımcı ve eğitici olamaz.
Kendisini eğitemeyen, denetleyemeyen disiplinize edemeyen bir kadro parti üyelerini eğitemez ve geliştiremez.
Kadrolar, burjuva dünyaya ait alışkanlık ve özlemlerden tümüyle arınmayı yarının insanlarına ait özelliklerle dononmayı temel bir görev olarak görür. Benciliğin ve bireyciliğin kendi üzerindeki her görüngüsüne karşı savaş açar.
Komünist inanç, özgürlük ve sosyalizm mücadelesine adanmışlık, partiye bağlılık, istikrarlı olma gibi temel özellikler, her parti kadrosunda olması gereken özelliklerdir. Yetenekler ise ikincil dir.
Parti kadroları ve yönetici kadrolar planlı, programlı faaliyetin takipçisi olmalı. Faaliyet içerisinde görülen dar pratikçi, kendiliğindenci çalışma tarzının izlerini zamanında görme yeteneğini geliştirmeli, zaaflı faaliyete müdahale etme, inisiyatif ve becerisini göstermelidirler. Asli görevlerini unutup, tek tek ilişkilerle zamanını ve enerjisini tüketen yoldaşlara sıklıkla rastlanıyor. Bu yoldaşlara yardımcı olmak en başta yönetici kadroların görevidir. Eğer yönetici kadrolar da benzer zaaflar taşıyorlarsa gerekli örgütsel tedbirler kaçınılmaz hale gelir.
Yönetici bir kadronun en önemli özelliklerinden birisi faaliyet alanındaki her parti kadrosu, her parti üyesinin ve her ileri taraftarın temel özelliklerini bilme ve tanıma yeteneğine sahip olmasıdır. Parti fonksiyonerlerinin iyi tanınması, isabetli görevlendirmede önemli bir etkendir. isabetsiz görevlendirmeler nedeniyle enerjilerinin boşa gittiği veya geriletici olduğunun örnekleri az değildir.
Çok yönlü tanıma ve isabetli görevlendirme, sıkı bir denetimle birleştirilmelidir. Bu üç unsurun birleşmesinden verimli, üretken sürekli büyüyen ve güçlenen bir parti örgütünün temelleri atılmış olur.
Kadrolar, gündelik mücadele içerisinde, hata ve zaaflarıyla mücadele edilerek yetiştirilir. Mücadelenin yöntemi sekter ve yıkıcı değil birleştirici, kırıcı değil, eğitici, uzlaşmacı değil mücadeleci olmak zorundadır.
Yönetici kadrolar, parti saflarında komünist adalet duygusunun sürekli güçlenmesine özel önem vermelidir. Kalinin, Moskova'daki partili işçilerin danışma toplantısında yaptığı konuşmada şunları söylüyordu: "Parti yöneticisinin kişilerle ilişkisinde tümüyle namuslu olması gerekir. Parti örgütünün sekreteri partinin gözüdür. Bunu tümüyle algılayıp algılamadığınızı bilmiyorum. işte bu nedenle insanlara karşı her tür kişisel sempati ve antipatilerin ortadan kaldırılması şarttır. Eğer şu ya da bu sebepten sempati beslediğiniz insanlar varsa bunu o kadar derine gizlemelisiniz ki, hiç kimse birşey sezmesin. Eğer sizin insanlarla ilişkilerinizde duygularınıza kapıldığınızı farkederlerse sonuç kötüdür. " (M.İ.Kalinin, Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak, s. 106)
Marksist leninist komünist partide tüm parti üyelerinin eşit haklara sahip olduğu biliniyor. Partide ayrıcalıklı haklara sahip birey veya bireylere yer olmadığı gibi hiçbir parti üyesine veya kadrosuna tüzük normlarının dışında bir tutum alınamaz.
Bireyler karşısında adil, hoşgörülü ve vicdanlı olan parti, kolektif irade ve devrimin çıkarları karşısında da aynı ölçüde adil ve vicdanlı olmak zorundadır. Yeni insan tipini bugünden yetiştirecek olan parti, bu değerleri olabildiğince geliştirmeye, derinleştirmeye çalışır. Kitleselleşen bir partide, sürekli büyüyen ve güçlenen bir partide, saflarına yüzlerce kadro adayının katıldığı bir partide, küçük burjuva alışkanlıklarla, değer yargılarıyla, komünist adalet duygusuyla çelişen zaaflarla karşılaşılması son derece doğaldır. Doğal olmayan ise, partinin, sözkonusu zaaflarla uzlaşması ve gerekli eğitimi verememesidir.
Yönetici kadrolorın en fazla duyarlı olması gereken konulardan birisi bu olmalıdır. Bir partilinin bir başka partili hakkında şu veya bu sebepten kaynaklanan gerçeğe aykırı, önyargılı, subjektif tutum ve davranışları mutlaka sorgulanmalı. Gerekli tutum alınmalıdır. Tersi bir tutum, liberal veya uzlaşıcı bir tutum; birinci olarak, haksızlığa uğrayan partili üzerinde geriletici bir etkide bulunur. İkincisi ve en önemlisi, komünist adalet duygusunun zedelenmesiyle parti içi devrimci atmosferin, yoldaşca güven ortamının kirlenmesine yol açar.
Hiçbir partili yoldaş, bir başka yoldaşa, somut kanıtlara dayanmadan suçlama hakkına sahip değildir. Somut kanıtlara sahip olması durumunda da kanıtları ilgili parti örgütüne sunar. "Suçları" ve "İthamları"da partiye bırakır. ilgili organa bırakır. Kendisi parti adına suçlayamaz. Hele hele "tarih" öncesine ait kişisel kırgınlıkları partiye taşımamak gerekiyor.
Tarihsel "haksızlıklar" artık tarihin konusudur. Böylesi hata ve zaafların partinin saflarına yeni katılmış parti üyelerinde görülmesi bir noktaya kadar hoşgörülebilinir. (Elbette hoşgörülü olma mücadele etmemeyi gerektirmez.) Ama partinin kurucu üyeleri sözkonusu olduğunda asla!
Yönetici kadrolar; görevlendirme, görevden alma, eleştiri ve ceza sözkonusu olduğunda da sempati ve antipati duygularıyla hareket edemez. Antipati duyduğu bir insan hakkında tahmine, söylentilere veya eski bilgilere dayalı yargılarla karar veren bir yöneticinin mutlaka eğitilip yeniden kalıba dökülmesi gerekir. Keza sempati duydukları bir insan için yapılan eleştirilere kulaklarını tıkayan, açılması gereken soruşturmayı açmayan, gerekli denetimleri yapmayan, lehteki önyargılara göre karar veren yöneticiler için de aynı şey geçerlidir. Bunlar parti atmosferini zehirler.
Sorunun bir başka boyutunu ele alırsak; komünist adalet konusunda kişisel bir zaaf taşımayan yönetici kadrolar da gerekli duyarlılığı ve uyanıklığı gösteremezlerse, gerekli denetimleri yapmazlarsa, parti saflarında bir dizi zaafın cirit atmasına engel olamazlar. Dolayısıyla parti saflarına katılan yeni ve genç yoldaşların, komünist adalet duygusuyla yetişmeleri engellenmiş olur. Bu da eninde sonunda parti atmosferinin zehirlenmesine yol açar.
Kalinin; yönetici kadrolarda mutlaka bulunması gereken bazı özellikleri yalın bir biçimde belirtiyor, uzun da olsa ilgili pasajı aktarmakta yarar var.
"... Kitlelere gerçekten etki yapabilmesi, kitlelerin kendisini dinleyebilmesi, ona inanabilmesi için parti örgütü sekreterinden ne istenmektedir? Kendiliğinden anlaşılıyor ki, parti yöneticisinin propagandacının, ajitatörün düşün adamı olması, komünist partisine büyük içtenlikle bağlı bulunması, partimizin tarihini hiç olmazsa genel çizgileriyle bilmesi ve partimizin işçi sınıfı önüne, halkın önüne koyduğu görevleri anlaması gerekir. Parti yöneticisinin, propagandacının siyasal gelişme düzeyi bakımından başkalarından daha aşağı derecede olmaması şarttır. O halde, parti işçisi kitlelere nasıl yanaşmalıdır?
Birincisi: Uzun yıllardır edindiğim kişisel deneylerime göre parti yöneticisinin burnu büyük, kendini beğenmiş olmaması gerekir. Eğer siz işçilerle ya da sıradan parti üyeleriyle konuşmalarınızda, herhangi bir çalımla, sesinizin tonuyla, önemsiz, belki de rastgele bir cümleyle kendinizi onlardan daha akıllı saydığınızı, onlardan daha çok bildiğinizi sezdirirseniz, o zaman mahvolmuş sunuzdur. işçi ve genellikle sıradan insanlar kendilerini üstün gören kişileri sevmezler ve onların sözlerini dinlemezler. Hatta uygun bir zamanda bunu kendilerine adam akıllı hatırlatırlar. Bu nedenle, komünistlerin, herşeyden önce kendini beğenmiş, burnu büyük olmamaları ve Stalin yoldaşın 1935 Kasım’ında Stahanofçuların danışma toplantılarında söylediği şu sözleri unutmamaları gerekir: 'Demek ki, biz, partinin ve hükümetin yöneticileri olarak yanlız işçilere öğretmemiz değil, bizim de onlardan bir şeyler öğrenmemiz gerekmektedir. Sizin, şimdiki danışma toplantısı üyelerinin burada, bu toplantıdaki hükümetimizin yöneticilerinden birşeyler öğrendiğini inkar etmeyeceğim. Fakat şunun da inkar edilmemesi gerekir ki, biz hükümetin yöneticileri sizlerden Stahanofçulardan, şimdiki toplantı üyelerinden çok şeyler öğrendik. Ve bunun için yoldaşlar teşekkür ederim, verdiğiniz ders için çok teşekkür ederim ! ’
Şu halde ajitatörün alçakgönüllü olması sonucuna vardık. Bu niteliğe özellikle, parti yönetiminde egemen olan parti işçisinin, parti örgütü sekreterinin sahip olması gerekir. Eğer o, işçilerin sevgisini kazanmak isterse kibirlenmemeli, kendisinde alçak gönüllülük niteliğini eğitmelidir. Doğru mu söylüyorum? (sesler :'doğru, doğru’) Yönetici olmak isteyenin kendi kendini denetlemesi zorunludur. " (M.İ.Kalinin, Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak, sf.103-104)
Yöneticiler ve Kadroların İşlevleri
Yerel parti örgütü sekreterleri, komünist adalet duygusuyla, komünist ahlakıyla, alçak gönüllülüğüyle ve otoritesiyle, birleştiriciliğiyle, hoşgörüsüyle, zaaflar karşısında uzlaşmaz sınıf tavrıyla, inisiyatifiyle kadrolar ve parti üyeleri nezdinde örnek teşkil ederler.
Sekreter olmanın gerektirdiği bilinç ve sorumluluk duygusunu bir an olsun unutmazlar. Parti örgütü sekreteri, savaş hattında ilerleyen parti güçlerinin karargahı konumundadır. İlgili parti örgütüne bağlı tüm örgütsel mekanizmaların işleyişinden, parti güçlerinin eğitiminden doğrudan sorumludur. Sürekli alarm durumunda bulunmak zorundadır. Örgütsel mekanizmalardaki bozuklukları zamanında görme ve müdahale etme yükümlülüğü vardır.
Düşmanın saldırılarını ve taktiklerini, sezgilerini de devreye sokarak zamanında görme, anlama ve gerekli tedbirleri almak durumundadır.
Parti güçlerini en etkin biçimde motive etmeye ve faaliyetin ürünlerini almaya çalışır.
Yerel parti örgütü sekreterleri ve yönetici kadrolar, partinin genel ihtiyaçlarına kilitlenmiş durumdadırlar. Sürekli büyüyen ve güçlenen, dolayısıyla saflarına her gün yeni kadro adaylarının katıldığı bir partide, kadroların hazırlanması ve eğitimi konusunun temel bir sorun olduğu gerçeğinden hareket edilmeli.
Bu görevin yerine getirilmesi özel bir planlamayı zorunlu kılar. Planlama kadroların nicel artışının ve niteliğini geliştirmenin garantisidir.
Birincisi; yeni üye alımı ve kadrolaşma konusunda bir ataletin var olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Dar pratikçi ve kendiliğindenci çalışma tarzının unsurlarını partiye yeni üye kazandırma ve kadrolaşma konusunda da görmek mümkündür. Üyelik potansiyeli taşıyan çok sayıda ileri taraftar, planlama yoksunluğundan, gerekli hazırlığın ve eğitimin yapılmaması nedeniyle parti dışında kalmaya mahkum ediliyor.
a- Tüm parti örgütleri, gerektiğinde özel gündemle toplanmalı ve partiye kazanılabilecek ileri taraftarları somut olarak belirlemeli.
b- Belirlenen adaylar, bir plan dahilinde zamanlaması da yapılarak özel eğitime tabi tutulmalı ve hazırlanmalı, alınan kararlar mutlaka denetlenmeli.
İkincisi; aynı perspektifle, parti üyeleri arasında belirlenen yeni ve genç kadro adaylarının kadrolaşmasına hız verilmeli, mevcut kadroların seviyesi yükseltilmeye çalışılmalıdır.
Üçüncüsü; bazı kadroların tutsak düşmesi, bazılarının gerilemesi vb. nedenlerle çıkan boşluklar ancak elde yedekler varsa doldurulabilir. Yönetici kadrolar, yerel parti örgütleri, parti örgütlerinin sürekliliğini güvenceye almak için yedeklerin hazırlanmasına özel önem vermeli, gerekli planlama yapılmalı.
Diğer yandan partiye kazandırılan yeni üyelerin ahlaksal niteliği, karakter sağlamlığı vb. özenli bir biçimde soruşturulmak ve denetlenmeli.
Yönetici kadrolar, parti saflarında parti normlarının kökleştirilmesinden de doğrudan sorumludurlar. Partide demokratik merkeziyetçilik, disiplin, eleştiri-özeleştiri, proleter kültür ve ahlak gibi kural ve normların yerleşmesi, partinin başarısı ve geleceğinin teminatıdır. Hem bürokratizm, dejenarasyon ve çürümeye karşı, hem de parti içi güven ilişkileri, yoldaşca ilişkilerin yaşatılması ve geliştirilmesi, en başta parti normlarının işletilmesini öngörür.
Disiplin, kural, tüzük ilkeleri, partinin yarattığı gelenek ve değerlerden kopuk bir parti yaşamı, eninde sonunda yozlaşır.
Partili yaşam ve partili olma bilinci, partinin geleceğini, ihtiyaçlarını, istikrarını ve kesintisiz faaliyetin südürülmesi üzerine düşünmeyi, plan yapmayı, çözüm üretmeyi emreder. Yönetici kadro, faaliyet alanına hakim olmalı. Faaliyet ve sonuçlarını tüm boyutlarıyla ele almalı, gerekli sonuçları çıkarmalı ve uygulamalıdır. Yönetici kadro yakınmacı, şikayetçi değil, uygulayıcıdır. Günlük yaşama dair görevlerde savsaklayıcılığa, kayıtsızlığa ve küçümsemeciliğe karşı gerekli tutumu alır.
Her parti kadrosu, çeşitli parti örgütlerinde görev yapabilecek asgari bilgi ve birikime sahip olmalıdır. Yanısıra uzun soluklu olmalıdır. Uzun soluklu olmayan kadroların, şu veya bu engele takılarak boğulma tehlikesiyle yüzyüze kalmaları kaçınılmazdır.
Her partili kadro, çeşitli nedenlerle tek başına kaldığı faaliyet alanında, partinin teorik-politik çizgisi doğrultusunda propaganda ajitasyon ve örgütlenme faaliyetine girişmelidir. Bu tutum, partiyi sahiplenme bilincinin doğal bir yansımasıdır. Diğer yandan, faaliyet alanının dışındaki parti sorunlarına kafa yormalı, çözümler üretmelidir. Böyle bir düşünüş tarzına sahip olmayan kadronun günü birlik düşündüğü, dolayısıyla partiyi ileriye taşıyamayacağı, bir örgütü yeniden kurup geliştiremeyeceği açıktır. Oradan oraya koşuşturan, günübirlik bir faaliyet, bir süre sonra tıkanıklıklara, yorgunluklara neden olabilir. Bunun izlerini parti saflarında görmek mümkün.
Parola "Nerede bir parti üyesi, parti kadrosu varsa parti oradadır" olmalıdır. Her kadro, öncelikle görev ve sorumluluklarını iliklerine kadar hissetmeledir. Görev ve sorumluluklarının bilincinde olan, yüreğinde hisseden kadro, başarılı olmanın anahtarını eline almış demektir. Böylesi bir bilinçle donanmış kadro, faaliyeti güçlendirmek için" kırıntı"lardan yararlanmasını bilir.
Olanakların, fırsatların değerini anlar . Lenin, Ne Yapmalı adlı ünlü eserinde ekonomistlerle yürüttüğü polemikte "Devrim davası için sadece bir tek çevrenin değil, bir tek kişinin enerjisinin bile ne mucizeler yaratabileceğini göremiyor musunuz? " diyordu.
Yine Lenin gizli örgüt yönetme sanatıyla iligili olarak şunları söylüyordu:
"Gizli bir örgüt yönetme sanatı, bütünüyle mümkün olan herşeyden yararlanmakta; 'herkese yapacak bir iş vermekte’ ve aynı zamanda bütün hareketin önderliğini, sırf birtakım yetkilere dayanarak değil, saygınlığa, canlılığa, daha fazla tecrübeye, daha çokyönlülüğe ve daha fazla yeteneğe sahip olarak elde tutmakta yatar." ( Lenin, Örgütlenme Üzerine s. 22)
Yine Lenin, görevin savsaklanmasıyla lafazanlık arasındaki ilişkiyi şöyle kuruyor:
"Bir işi yüklendikten sonra onu derinlemesine inceleyip hazırlayarak sonuna kadar götürmeyen, keskin lafazanlıkla muazzam bir vakit ve güç heba eder."
Kadroların görevlendirilmesinde, kadroların çok yönlü özellikleri, yetenekleri belirleyicidir. isabetli görevlendirme kadroyu geliştirir. Doğal olarak faaliyeti de güçlendirir.
Lenin, doğru görevlendirme ile görevi gerçekleştirme azmi arasındaki iç uyum konusunda şunları söylüyor:
"Görevler doğru saptandığında, bu görevleri yerine getirmek amacıyla tekrar tekrar girişimde bulunmak için enerji mevcut olduğunda, geçici başarısızlıklar ancak küçük musibetler olabilirdi. Devrimci deneyim ve örgütsel ustalık, edinilebilen şeylerdir. Yeter ki insanda gerekli özellikleri edinme isteği olsun! Yeter ki insan hatalarının farkına varsın, devrimci meselelerde bu yarı yarıya düzelme demektir!" (Lenin -seçme eserler cilt :2., s. 63.)
Stalin de kadroların seçimi ve yükseltilmesi konusundaki bazı kriterlere vurgu yapıyor, özellikle de genç kadroların yükseltilmesi üzerine dikkat çekiyordu.
"Kadroları iyi seçmek ne anlama gelir?
Birincisi, kadrolara... büyük önem vermek, saygı göstermek.
İkincisi, kadroları tanımak, militanlardan her birinin nitelik ve eksikliklerini adamakıllı irdelemek herhangi bir militanın yeteneklerini en iyi hangi görevde gelişitirebileceğini bilmek. Üçüncüsü, kadroları özenle yetiştirmek, ilerleme yolundaki her militanın yükselmesine yardımcı olmak; büyümelerini hızlandırmak için bu yoldaşlarla 'zamanını yitirmek’ten korkmamak.
Dördüncüsü, yeni, genç kadroları, cesaretle ve tam zamanında yükseltmek, onları, uzun süre aynı yerde bırakmamak, paslandırmamak.
Beşincisi, militanları, herkesin kendini kendi yerinde duyacağı, herkesin ortaklaşa yapıtımıza kendi kişisel niteliklerinin ona vermeyi sağladığı şeyin en çoğunu verebileceği biçimde; kadroları dağıtma çalışmasının genel yöneliminin, bu dağılımı gerçekten siyasal çizginin zorunluklarına tamamen yanıt verecek biçimde uygulamak.
Burada özellikle önemli olan şey, yeni, genç kadroların cesaretle ve tam zamanında yükseltilmesidir. "(Stalin-Leninizmin sorunları s. 720)
Marksist Leninist Partide Denetim
Marksist Leninist partide tüm parti örgütleri ve organlar, denetim mekanizmasının kapsamı içerisindedir. Denetimsiz, denetim dışı, denetime kapalı kendi başına buyruk bir parti örgütü düşünülemez.
Marksist Leninist partide, denetim mekanizmasının layıkıyla işletilmesi, denetlenebilir bir faaliyeti öngörür.
Parti tarzının önemli bir unsuru olan denetim, partideki bürokratik eğilimleri, keyfiliği, vurdum duymazlığı ortadan kaldırmayı hedefler. Partide açıklığı, adaleti, disiplini ve kolektivizmi güçlendirir.
Sürekli büyüyen ve güçlenen partimizde, parti içi denetimin önemi daha da artıyor. İdeal denetim yöntemi, otokontrol da denilen kendi kendine denetimdir. Kendi kendine denetim, kadrolar ve parti yöneticileri bakımından mutlak bir zorunluluktur. Bunun için davaya ve parti disiplinine bağlılık, ön koşuldur. Bu özelliklere sahip olmayan kadro, doğaldır ki kendi kendisini istenilen düzeyde denetleyemez.
Açık bir uygulama olan denetim mekanizması, partimizin örgütsel yaşamında iki biçimde işletilir. Bunlar sistematik yazılı ve sözlü denetimdir.
Belirli periyodlar dahilinde her alt organ bir üst organa yazılı raporlar sunmakla yükümlüdür. Raporlar üstten-alta ve alttan üste olmak üzere iki yönlü denetim araçlarıdır. Raporlar eleştiri-özeleştiri mekanizmasının işletilmesine de zemin hazırlar. Denetlenebilir bir faaliyetin artı ve eksilerini gösterir. Parti faaliyetinin toplu bilançosunu çıkarır. Bir önceki rapor döneminde belirlenen hedeflerin ne ölçüde gerçekçi hedefler olduğunu açığa çıkartır.
Rapor dönemindeki gerçek örgütsel durumun olumlu ve olumsuz yanlarını, güçlü ve zayıf yanlarını açığa çıkartır. Açığa çıkan çeşitli zaaflarla mücadele edilmesini kolaylaştırır.
Yerel örgütlerin ve bir bütün olarak partinin gelişme trendini gözler önüne serer. Yeni planların oluşturulması, kısa ve orta vadeli hedeflerin daha somut olarak belirlenmesini kolaylaştırır. Yeni perspektifler sunar. Dar pratikçi ve kendiliğindenci çalışma tarzıyla mücadele edilmesini kolaylaştırır. Doğal olarak, parti tarzının daha çok içselleşmesini, kavranmasını sağlar. İsabetli ve gerçekçi hedeflerin belirlenmesini kolaylaştırır.
Eğer parti, kadroların çalışmasını büyük bir titizlikle denetlemez, hata yapanların yanılgılarını zamanında düzeltmezse, o zaman ciddi kusurların yol açtığı ağır sorunlar ortaya çıkar.
Bütün parti örgütleri aldıkları kararların takipçisi olmalı, denetlemelidir. Daha az ama uygulanabilir kararlar alınmalı ve bunların tümü de netlenmelidir.
Denetim mekanizmasının ikinci sistematik biçimi olan sözlü denetim de parti faaliyetinin temel geleneklerindendir.
Organ toplantıları, ikili, üçlü görüşmeler sözlü denetimin başlıca araçlarıdır.
Yazılı ve sözlü denetim mekanizmasının işletilmesi, merkezi ve yerel parti örgütleri tarafından alınan politik ve örgütsel kararların pratiğe ne ölçüde geçirildiğini, gözler önüne serer.
Denetim mekanizmasını işletirken daima gözönünde bulundurulması gereken bir husus da, denetimin zamanında yapılmasıdır. Zamanında yapılmayan denetimin, müdahalenin ve eleştirinin kıymeti harbiyesi yoktur. Gecikmiş bir denetim, denetim olmaktan çıkar.
Parti örgütlerinin genel faaliyetinden özel faaliyet alanlarına, örgüt içi atmosferden tek tek partililerin ev yaşamına, yeraltı basımının örgütlenme biçiminden kurumların örgütlenmesine, her somut durumda illegalite kurallarının uygulanmasından, organ toplantılarının düzenliliğine vb. bütün bu alanlar denetimin konusudur.
Denetimin amacı, ilgili parti örgütünün hata ve zaaflarının anında gösterilmesi ve kavratılmasının yanısıra, parti örgütünün, somut görevlerle, yeni perspektiflerle önünün açılmasıdır.
Dolayısıyla denetim parti örgütlerine yardımcı olmanın, eğitmenin ve parti normlarını hakim kılmanın en önemli araçlarındandır.
Denetimin istenilen düzeyde olmadığı gerçeğinden hareketle, denetim mekanizması daha işlevli kullanılmalı, alınan kararların pratik örgütsel yaşamda uygulanması sağlanmalı, aşağıdan ve yukardan denetimin gerçeklik haline gelmesi için duyarlılık artırılmalıdır.
Özellikle içinde bulunulan koşullar, denetimin önemini daha çok artırıyor. Sürekli büyüyen ve güçlenen bir parti gerçeği, öncü partiden önder partiye geçiş sürecinde olmak, parti tarzının tüm parti örgütleri, tek tek parti üyesi ve kadrolar nezdinde içselleştirilmesi, kavranması, gerekli dönüşümün sağlanması, büyüyen partinin kadro ve örgüt sorunlarının mümkün olan en kısa zamanda çözümü bakımından önemlidir. Yanısıra zaafların açığa çıkarılması ve zamanında mücadele edilmesi bakımından da önemlidir.
Denetimin, formalizm ve bürokratizm şeklinde anlaşılması veya güvenlik, şüphecilik olarak algılanması, küçük burjuva bir kavrayışa tekebül eder.
Denetleyicinin gördüğü hata ve zaafları dil ucuyla ifade etmesi, liberal uzlaşıcı bir tutum takınması örgütsel oportünizme tekabül eder. Böylesi bir tutum, denetlenen örgütler ve kadrolar nezdinde eğitici olmadığı gibi, örgütsel oportünizmin parti örgütlerine sirayet etmesinin zeminini de hazırlar. Diğer yandan denetlenen parti örgütleri partinin uyarılarını, eleştirilerini büyük bir dikkat ve titizlikle ele alıp yaşama geçirme iradesini göstermeleri gerekir.
Denetim yalnızca merkezi önderliğin denetimi olarak algılanamaz. Tüm alt örgütlerin, merkezi önderliğin kongre kararlarının ne ölçüde uygulanıp uygulanmadığını denetlemek görev ve sorumlukları gereğidir. Tüm parti örgütleri ve kadroları merkezi önderliğin ve şu veya bu süreçte aldığı kararları yaşama geçirme ve iradesini sorgulama ve denetleme haklarına sahiptirler. Bu, partide altan denetimin bir alanıdır ve mutlaka kullanılmalıdır.
Aynı şekilde; yerel parti organlarının kendi altlarındaki örgüt ve kadrolarca denetimi, yine, bütün parti çalışmasının, parti kadrolarının tabandan, kitleler tarafından denetimine gereksinim vardır. Kitlelerin eleştirisine açık olmalı, eleştiri kanalları açmak partinin ilgili örgütlerinin bu kanallardan gelen eleştirilere değer vermesi, yanılgılarını gidermek için bir araç yapması gereklidir. Bunun; marksist leninist komünist partinin halka ve devrim davasına karşı sorumluluğunun bir ölçüsü olduğu sık sık hatırlanmalıdır.
Sonuç olarak sistematik yazılı ve sözlü denetimin araçları olan raporlar ve organ toplantıları örgütsel yaşamda parti tarzının asli unsurlarıdır.