Örgüt, eğer gerçek bir işlevsellik gösteriyorsa, somuttur.
Örgütçünün başarısı, onun kitabi, şabloncu, soyut ve genel geçer olmamasına, canlı, somut, pratik, özgün biçimleri ve tarzı yakalamasına bağlıdır. “Somut” olmak, her şeyden önce, farklılaşan koşulların gerektirdiği ve mücadelenin belirli bir anında ihtiyaç duyulan örgüt ve mücadele biçimlerini bulma, hayatın içinde tohum halinde beliren biçimleri alıp geliştirme ve yaygınlaştırma, geçmiş dönemin eski biçimlerini yeni duruma uyarlama becerisi göstermektir.
Bu beceri, özellikle politik mücadele şartlarında köklü değişimlerin yaşandığı süreçlerde, komünist öncünün ve kitle hareketinin devrimci gelişimi bakımından kritik bir önem taşır. Zira devrim mücadelesinin varılan her yeni aşamasının girişinde, savaşımın bir düzeyinden başka bir düzeyine her geçiş halinde, gerek komünist öncünün örgütsel yapısında, gerekse kitle hareketinin gerçekleşme biçimlerinde şu veya bu oranda ama kaçınılmazlıkla bir dağınıklık durumu, safların az veya çok bozulması gerçeği ortaya çıkar. Örgütsel önderliğin hayati fonksiyonu odur ki, yeni dönemin ve değişmiş şartların ihtiyacı olan örgüt biçimlerini ve örgütlenme tarzını görüp uygulayarak saflardaki bu dağınıklık durumunu giderir ve komünist öncünün kendi örgütlülüğünden başlayarak bütün bir hareketi yeniden yapılandırır.
Yeni Siyasi Koşullar Ve Dönem Taktiği
Faşist politik islamcı diktatör Erdoğan'ın 7 Haziran seçimlerini izleyen ve fiili başlangıcı Suruç katliamında cisimleşen faşist saray darbesi, 15 Temmuz'un ertesinde yeni bir evreye girdi. Sömürgeci kirli savaş ve faşist devlet terörü, saray merkezli OHAL-KHK rejimi altında alabildiğine tırmandırıldı. Karşıdevrimin yığınsal iç savaş güçleri olarak sivillere dayalı yarıaskeri örgütlenme hızlandırıldı. 15 Temmuz başarısız askeri faşist darbe girişimini takiben rejimin faşist politik islamcı restorasyonunda saldırganlığın kapsamı, barışçıl kitle gösterilerine azgınca saldırılmasından yasal demokratik kurumların kapatılmasına, gözaltında sistematik işkencenin tekrar başlatılmasından kitlesel ve keyfi tutuklamaların gündelik hale getirilmesine, emekçi mahallelerinin polis işgaline alınmasından okulların karakollara dönüştürülmesine, hapishanelerde kazanılmış tüm hakların gaspına girişilmesinden antifaşist, devrimci basın-yayın organlarının kapatılmasına ve hatta saraya angaje edilemeyen burjuva medyanın bastırılmasına uzandı.
Devrimci ve demokratik kitle hareketi, bu koşullar altında ve bir yenilgi yaşamadan geriye çekildi, belirgin bir daralmaya uğradı. Buna karşın, biriktirmiş olduğu gelişim dinamikleri sönmedi ve odağındaki devrimci güçlerin iradesi kırılmadı. Bir başka ifadeyle, yapısal rejim krizinin şiddetli güncel dışavurumlarının da, devrimci durumla karakterize olan nesnel politik zemininin de sürmekte olduğu bugünkü koşullarda, devrimci politikanın hedefi, belki düne göre daha sınırlı biçimlerde açığa çıkan, ama potansiyel olarak kendini koruyan ve içten içe büyüten kitle enerjisini aktif bir direniş gücüne dönüştürmektir.
Dönemin devrimci siyasi taktiği aktif savunmadır. Bu, devrimci-demokratik mevzilerin tırmanan faşist devlet terörü karşısında ve her türlü bedeli göğüsleyerek savunulmasını, geriye çekilmiş kitlelere moral ve cesaret aşılayacak öncü bir duruş sergilenmesini, hazır ve potansiyel kitle güçlerinin faşist politik islamcı saray diktatörlüğüne karşı direnişinin örgütlenmesini, faşizme siyasi ve fiziki darbeler indirme fırsatlarının değerlendirilmesini ve böylelikle yeni güç ve olanakların eylemli tarzda biriktirilmesini kapsar.
Örgütsel önderlik, doğal olarak, siyasi taktiğin döneme özgü bu şekillenişinin gereklerine kendini uyarlamakla yükümlüdür. Faşist düşman dizginsiz saldırılarıyla komünist öncüyü örgütsüzleştirmek ve iradesini kırmak mı istiyor, örgütsel önderlik mevcut güçlerin kararlılığının yükseltilmesini sorunlaştıracak ve örgütlülüğünü korumanın yeni biçimlerini uygulamada titizlenecek. Komünist öncünün kitle bağları koparılmaya ve yönetici güçleriyle yerel güçleri arasındaki ilişkiler kesilmeye mi çalışılıyor, politik kitle faaliyetinin özgün biçimleri ve örgütsel işlerliğin yeni yöntemleri bulunup hayata geçirilecek. Antifaşist kitlelerdeki örgütlenip harekete geçme eğiliminin ve bunun gerçekleşebileceği mevcut kanalların yok edilmesi mi hedefleniyor, kitleleri direnişçi temelde örgütlemeye uygun araç ve biçimler daha fazla devreye sokulacak. Devrimci-demokratik dinamiklerin ve kendi talepleriyle boy gösteren kitle mücadelelerinin parçalı ve yalıtık halde tutularak daha kolay ezilmesi mi amaçlanıyor, direnişi tüm devrimci ve demokratik güçlerin cepheleştirilmesi yolundan büyütüp yaygınlaştırmanın bütün imkanları değerlendirilecek.
Bir cümleyle söylersek, örgütsel önderliğin somut işlevselliği, yeni dönemin devrimci ihtiyaçlarına yanıt olan örgüt ve mücadele biçimlerini, çalışma ve örgütlenme tarzını geliştirme etkinliğinde sınanacak.
Dönemin Devrimci Politikası Ve Örgüt Biçimleri
Faşist politik islamcı saray iktidarının politikayı ağırlıklı olarak silahlı biçimlerde, şiddet araçları ve sindirme aygıtlarıyla yürüttüğü koşullarda, beklemeye çekilmiş ya da halen hareketli olan kitleler, komünist öncünün aktif direnişçi duruşundan güç ve cesaret almaya ihtiyaç duyuyorlar. Deneyim ve sezgileriyle, önceki dönemin bazı mücadele biçimlerinin sonuç almaya artık yetmediğini hissediyorlar, hatta, komünist öncüden kendilerini de savunacak bir direniş ataklığı sergilemesini bekliyorlar. HDP Eş Genel Başkanı'nın baskına ve gözaltına direnmesinin, radyo emekçilerinin kapatma saldırısına karşı kurumlarını fiziken savunmalarının, faşizmi hedefleyen öncü bir devrimci şiddet eyleminin ya da bir gerilla hamlesinin böyle yankı uyandırması, işçilerin ve ezilenlerin ileri kesimleri arasında böyle sempati toplaması bundan. Bütün bu öncü tarzdaki mücadele biçimleri, direniş tutumları kitle bilincine ve ruhuna işliyor, orada direniş çizgisini yeniden ve yeniden mayalıyor. Örgütsel önderliğin ve örgütçü pratiğin bu dönemde dikkat merkezinde tutması gereken başlıca bir veridir bu.
Güncel devrimci politikanın esası, işçi ve ezilen kitlelerin bugünkü koşullarda politik islamcı faşist saray diktatörlüğüne karşı direniş ve zaferinin örgütlenmesidir. Mesele, kitle bilincinde “diktatörün durdurulması ve yenilgiye uğratılması” olarak somutlaştırılmalıdır.
Direnişin örgütlülüğü iki kanaldan geliştirilebilir. Birincisi, sokaklarda, semtlerde ve okullarda birleşik direniş komitelerini örgütlemek, ikincisi de, en yaygın şekilde halk milislerinin kurulmasını sağlamak.
Birleşik Direniş Komiteleri (BDK), öncelikle yereldeki HDK ve HDP örgütlenmelerine ya da birleşik devrimci önderliğin bileşeni olan yapılara dayanacak, bunlar etrafında örgütlenecektir. Fakat daha ötesinde, direniş pratiği sergileyebilecek tüm politik güçleri ve bireyleri de kapsamalı, direnişi inşa etmenin yereldeki en geniş potansiyel imkanlarını içermesi düşünülmelidir. BDK, direnişin yerel cephesel ayakları olarak işlev kazanacak, yerelde direniş pratiğinin siyasi yönetimini üstlenecektir.
Halk milisleri ise, sözcüğün en basit anlamıyla halkın özsavunmasını gerçekleştirecek ve kitle hareketinin en diri ögelerini toplayacak yaygın gruplardır. AKP'nin faşist politik islamcı yarı-askeri kitle güçlerinin karşısına halkın milis güçleri dikilmelidir. Birleşik devrimci önderliğe veya yereldeki birleşik direniş komitesine bağlı olan ya da kendi başına örgütlenen, bunların yanı sıra dolaysızca komünist öncünün safları dahilinde oluşturulan çok sayıda milis grubu halkın özsavunmasını gerçekleştirecektir. Üç kişilik bileşimler halinde örgütlenen, oluşumu esnek tutulan ve ilkin çoğunlukla emekçi mahallelerinde yayılacak olan bu milis grupları, yerine göre kadın özgürlük milisleri, Kızılbaş milisleri veya öğrenci milisleri olarak da kurulacak, gösterilerin güvenliğini sağlamaktan politik islamcı sivil-faşist elebaşı ve suçluları hedeflemeye değin çeşitli eylemlerde şiddet araçlarını kullanacaklardır.
Yaşam, eğitim ve iş alanlarında Birleşik Direniş Komitelerine ve yaygın milis ağına dayanılarak geliştirilecek direniş çizgisi, kitle hareketinde bir nevi gerilla tarzını uygulayacaktır. Yani, olanaklı çok çeşitli biçimlerde “küçük vuruşlar” yapacak, böylece işçi sınıfı ve ezilenlerin taleplerini dillendirecek, emekçilerin ileri kesimlerine kesintisiz olarak politik mesajlar vererek onların potansiyel enerjisini uyaracak, moral ve kararlılık kazandıracak, “bu koşullarda direnilemez” sözünde ifadesini bulan o en tehlikeli psikolojinin baş göstermesini engelleyerek direnmenin ve kazanmanın mümkün olduğunu pratikte ortaya koyacaktır.
Kitle hareketinde gerilla tarzı, bazen sınırlı bir kitleyle bir otobanın kısa süreliğine trafiğe kapatılmasında ya da bir mahallede 50-60 kişiyle politik gösteri yapılmasında, bazen de bir milis grubunun faşist saray diktatörlüğünün sivil dayanaklarından birine vuruş yapmasında ya da küçük bir grubun AKP'nin bir mahalle temsilciliğini talan edip çıkmasında kendini gösterecektir. Polis işgali altındaki bir üniversite kampüsünde bir pankart asılmasının veya dört yanı polis tarafından tutulmuş bir kent meydanında 20-30 kişinin özgür bir gösteri düzenlemesinin bugün için politik anlamı, demokratik kitle hareketinin örneğin 7 Haziran seçimlerine gidilirken kendini yüzbinlerce kişilik kalabalık mitinglerle ortaya koyduğu dönemdekinden elbette çok daha büyük olacaktır. Yasal zemindeki demokratik bir kurumu kapatmaya gelen polise karşı anında düzenlenecek bir protesto ve yerine göre bir barikat direnişi, kitle bilinci ve ruhunda mutlaka devrimci bir karşılık bulacaktır. Küçük ama yaygın direnişlerin toplamı, faşist politik islamcı diktatörlüğü politik bakımdan durmaksızın yıpratacak, hareket halinde güç biriktirilmesini sağlayacak, daha büyük direnişçi kitlelerin bir araya getirilmesine hizmet edecektir.
Komünist öncü, hem, faşizme karşı, artan sayıda savaşçıya, hem de süreğen ve gelişen kitle bağlarına ihtiyaç duymaktadır. Aslında, kitle bağlarının korunup geliştirilmesi direnişin savaşçı insan kaynağının büyütülmesi anlamına geldiği gibi, faşizme karşı direnişçi ve savaşçı pratiğin gelişmesiyle kazanılan politik etki ve güven duygusu da kitle bağlarının yaygınlaşıp güçlenmesinin önünü açacaktır.
Örgütlenme merkezleri biçimindeki mevzilerin dişe diş bir mücadeleyle savunulması ve her birinin işlevselliğinin sağlanmasında büyük bir devrimci kararlılık sergilenmesi, dönem taktiğinin başarısı için önemlidir. Bu, bir inançsal veya mesleki birlik, bir kadın kitle örgütü, bir sendika, fiili meşru mücadele zeminindeki bir yasal parti olabilir. Onları, kitle çalışmasının ve örgütlenmesinin, araçları olarak işletmek, kapatma terörünü sistematik biçimde teşhir etmek, kazanılmış hakları savunmak, bu kurumları kapatmaya gelen faşist güçlere direnmek, politik açıdan da, moral açıdan da dönemin özel görevleri arasındadır. Nasıl ki politik-askeri cephe savaşçıları, kent ve kır gerillaları en zorlu şartlarda en ağır bedelleri göğüsleyerek kendi savaş mevzilerini geliştirme yönündeki ısrarlarını koruyorlarsa, fiili meşru mücadele cephesinin ve yasal kurumların komünist kadroları da kendi mevzilerini savunup geliştirmekte aynı ısrarı sergileme sorumluluğundadırlar.
Devrimci kitle partisi başta olmak üzere, kazanılmış ve anayasal-yasal kayda geçirilmiş demokratik haklar temelinde devrimci faaliyet sürdüren örgütlenmeler, örgütsel yapılanış ve işleyiş ile çalışma tarzlarını elbette bu yasal olanakların alabildiğine budanmakta olduğu bir durumun gereklerine göre düzenlemek mecburiyetiyle yüz yüzedirler. Bu mecburiyetle beraber, devrimci kitle partisinin hem genel düzlemde bütün direnişin, hem de özellikle emekçi mahallelerinde yerel direnişlerin siyasi odağı haline getirilmesi, üstelik onun yerel örgütlerinin harekete çekilecek kitlelerin ileri bölüklerini toplayabilecek ve adres arayana adres olabilecek birer toplanma merkezi olarak işlevlendirilmesi bugün belirleyici önemdedir. Bunu başarmanın yolu, başlıca örgütçü ve yönetici kadroların çok daha hareketli tarzda konumlanmalarından, bilhassa emekçi mahallelerindeki bütün örgütlenme işlerinin dolaysızca içine dalmalarından geçmektedir.
Bütünden bakıldığında görülecektir ki, HDK ve HDP'de ifadesini bulan halkçı demokratik cephenin, birleşik devrimci önderliğin ve kendi kulvarından devrimci kitle partisinin içerdiği tüm hazır direniş güçlerini aynı doğrultuya yönlendirmek, öncelikle direnişin büyüyüp genelleşmesinin önünü açıcı pratik örneklerin yaratılmasına elverişli emekçi mahallelerine odaklamak günün özgün görevidir. Kendilerine has biçimlerle var olan bu örgütlenmelerin, aynı çalışma sahasında birbirlerini tamamlayacak ve hareket birliği sağlayacak tarzda pozisyon almalarıdır bu. Demektir ki, kadrolarını, güç ve olanaklarını bu politik-örgütsel mevzilerin ayrı ayrı hepsinde konumlandırmış olan komünist öncünün toplam hareketi de, bu farklı noktalardan aynı yöne doğru olmalıdır. Böylelikle enerji kaçakları da en aza indirilebilir, özgüce dayalı veya birleşik tipte örgütlere yayılmış kadro ve kuvvetlerin örgütsel koordinasyonu ve birliği, çalışma ve eylem alanı potalarında sağlanarak, verimlilik en yüksek düzeye çekilebilir.
Liseli ve üniversiteli gençlik ile emekçi semt gençliği faşist politik islamcı saray cuntasına karşı direnişin birçok anda ve yerde öncü gücü, işaret fişeği olmaya adaydır. Gençlik kitlesinin direnişte bu sürükleyici potansiyel rolünü oynayabilmesi, genç komünist militanların bunu sağlayacak örgütlenme ve mücadele biçimlerini kullanmadaki ataklığına bağlı olacaktır. Tam da bu nedenle, örneğin bir dağınıklık ve daralma yaşayan, ama ciddi güç toplama imkanları barındıran genç kadınlara özgü esnek örgütlenme biçimlerini yenileyecek irade ve ısrarın önemini özellikle vurgulamalıyız. Tüm bunların ötesinde, boşalan nöbet yerlerini doldurmakta, yalnızca okullardaki direnişlerin değil, emekçi mahallelerindeki direnişlerin örgütlenmesi için de dolaysız görevler almakta genç komünistler birkaç adım öne çıkacaklardır. Dolayısıyla, direnişin pratikte öncü kadrolarının yatağı olan gençlik içinde yeni insanlara görev ve sorumluluk vermekte sergilenecek girişkenlik belki hiçbir zaman olmadığı kadar büyük bir önem taşımaktadır.
Döneme özgü örgütlenme görevleri, kuşkusuz ki, sosyalist basından hapishanelere kadar mücadelenin tüm cepheleri için tanımlanmak zorundadır. Sosyalist basın, bir yandan direnişin yayılıp genelleşmesini sağlamak amacıyla her küçük direnişi başka alanlar için örneğe dönüştürecek bir propagandif etkinliğin gereklerine göre yapılanma, diğer yandan da kendi kurumsal sürekliliğini koruyacak alternatifleri geliştirme göreviyle karşı karşıyadır. Keza komünist tutsaklar, hapishaneler cephesinde 19 Aralık rejimine dönüşün dayatıldığı bir durumda, hem bütün bir tutsak topluluğunun devrimci direniş ruhunu canlı tutacak ilişki sistemini, hem de birleşik ve güçlü bir direniş hattını meydana çıkaracak ittifak ve mücadele biçimlerini örgütlemeyi başaracaklardır.
Kuvvetleri Dönemin Politik İhtiyaçlarına Göre Mevzilendirmek Ve Seferber Etmek
Örgütsel önderlik, sadece eldeki kuvvetlere göre bir eylem hattı, dönem taktiği belirleyemez. Bu şekilde dönemin devrimci ihtiyaçlarını yanıtlamak mümkün olmadığı gibi, örgütsel bakımdan da istikrar ve süreklilik değil, daralma ve kesinti üretilir. Kendi kuvvetlerini, niceliği ne olursa olsun, dönemin ihtiyaçlarını yanıtlamaya göre mevzilendirmek içinse, bu dönem koşulları altında muhakkak uygulaması gereken kimi önlemler ve ölçüler vardır.
Birincisi, kendi kuvvetlerini mutlaka örgütlü hale getirmektir. Örgütlerinin karşıdevrimin gündelik saldırıları altında bozulmalara, darbelere dünden daha açık olduğu bu dönemde komünist öncü tepeden tırnağa örgütlü olmalıdır. Kendi güçlerini örgütlemek ve örgütlü tutmak, değişen siyasi koşulların eski ihtiyaçlara ve biçimlere dayalı örgütlülük düzeyini bozması nedeniyle dağılmaya uğrayan, faaliyetin ve mücadelenin dışına düşmediği halde örgüt sistemlerinin dışına düşen bütün ilişkilere tek tek ulaşmak ve sistemli-örgütlü ilişki sürdürmek, velhasıl ana güçlerin bütününe organik biçimde hakim olmak, ilişkilerin korunmasını ve sürdürülmesini sağlamak, öncünün tüm kuvvetlerini aktif savunma çizgisinde mücadeleye seferber edebilmesi için zorunludur.
İkincisi, kuvvetlerin sürekli hareket halinde tutulmasıdır. Karşıdevrimin hem fiziki hem de psikolojik saldırganlığının yükseldiği bu koşullar altında, hareketsizlik ideolojik bakımdan çökertici, örgütsel bakımdan çözücü, örgütsüzleştirici sonuçlar doğurur. Hareketsizliğin olduğu her yerde hareketin imkansızlığı, eylemin boşunalığı görüş açısı kendini üretir. Öncünün güçleri sürekli hareket halinde olmalı, “küçük” bile olsa, somut başarılar kazanmayı hedeflemelidir.
Bütün güçlerin maksimum enerjisine, cesaretine ve kararlılığına ihtiyaç var. Ancak bu, bütün güçlerin aynı tarzda, aynı biçimlerde harekete geçmesi anlamına gelmediği gibi, aynı düzeyde kararlılık göstermesi, aynı riskleri alması anlamına da gelmez. Aksine, değişik düzey ve biçimlerde kendini ortaya koyacak tüm öncü kuvvetleri eylemde, hareket içerisinde birleştirmek, farklı noktalardan ve farklı niceliklerde aynı hedefi dövmeye yöneltmek gereklidir.
Üçüncüsü, kuvvetlerin siyasi ve ideolojik hazırlığıdır. Yoğun siyasi çalışmalar, politik ve örgütsel görevlerin çokluğu, güçlerin darlığı gibi gerekçelerle kadro yetiştirme görevlerini ihmal etmek ya da bunlardan imtina etmek bu yeni durumda büyük bir örgütsel önderlik hatası olur. Bozulan örgütler, kopan ilişkiler ve bağlantılar tekrar tekrar yeniden kurulacaktır. Üstelik bunlar bilgi ve deneyimi sınırlı, hazırlığı daha az devrimcilere cesaretle görev vererek yapılacaktır. Demek ki, örgütsel önderlik çok daha yüksek bir dirençle, çok daha yüksek bir metanetle harekete edecektir. Bilgi ve deneyim kazandırıcı “yetiştirme” çalışmaları sıkı sıkıya, her imkan değerlendirilerek yürütülecektir. Eğitim ve yetiştirme faaliyetlerinin bu koşullar altında da sürdürülmesi, sadece faşist saldırganlığın açtığı boşlukları yeni ve deneyimsiz güçlerle doldurma ihtiyacından değil, kadroların değişen koşullara adaptasyonu ve hazırlığını, siyasi-ideolojik yenilenmesini sağlama ihtiyacından da kaynaklanır. Yeni dönemin siyasi taktiklerinin ve örgütsel ihtiyaçlarının, bunların gerektirdiği teknik ve siyasi yetenekler kazanmanın, gözaltında direnişçi tutum, hapishanede ve mahkemede devrimci tavır gibi ideolojik ve siyasi çarpışmanın dönem koşullarındaki değişen ölçütlerinin kadrolara ve aktivistlere kavratılması aktif savunma hattının başarısı için hayati öneme sahiptir.
Dördüncüsü, kitle gerçekliği ve kitle örgütçülüğü seferberliğinin yeni dönem koşulları içerisinde kavranmasıdır. Eğer kitleyi değişen dinamik içeriğiyle değil de bir sabitlikle anlarsanız, durumun karşılığı olmayan beklentileri, söylemleri örgütleyip büyüterek kendi kuvvetlerinizin moralini bozarsınız. Örneğin, mevcut koşullarda düzenlenecek bir miting, “geniş kitleleri buluşturma” misyonuyla donatılır ve değerlendirilir; bu “kitle genişliği” ölçüsü ise 7 Haziranı hazırlayan dönemin ölçüleriyle belirlenirse, ortaya kendi başarısından olumsuz ruh hali üretmekten başka sonuç çıkmaz. Açıktır ki, böyle bir eylem dönemin koşullarında mücadelenin o kentteki demokratik, devrimci, yurtsever öncülerini bir araya getiren bir kitle mitingi olacaktır. Öncüleri bir araya getirme misyonu, nicelikle ilgili değil, nitelikle ilgilidir. Maksimum nicelik için seferber olmanın, geniş bir kitleye ulaşıp bu öncü tavrı almalarını istemenin bir zararı yoktur, aksine, bunu en son sınırlarına zorlamak gerekir. Bileşen örgütlerin sıkı bir kitle çalışmasına, hazırlığa dayanmaksızın, genel çağrılarla getirebildikleri kitleyi getirmeleri yoluyla, örneğin İstanbul’da, bütün öncüleri bir araya getirme hedefine ulaşamazsınız. Mitingin İstanbul’un en geniş emekçi ve ezilen yığınlarını değil, öncülerini bir araya getirmeye hizmet etmesinin, nicelik bakımından daha düşük, nitelik bakımından daha yüksek bir çıtayı gerektirmesi, eylemin değerini azaltmaz ya da artırmaz. Aksine, tam da dönemin ihtiyacı ölçüsünden değerlendirme yaparak, bunun hayati değerde bir görev olduğunu bilmelisiniz. Yine, kitle tarifini dinamik değil statik yaparsanız, örneğin 7 Haziran dönemini ölçü alırsanız, sadece o dönemin niceliğine değil, o dönemin eylem ve mücadele biçimlerine saplanıp kalmaktan da kurtulamazsınız. Direniş çizgisi, öncü eylem, zora dayalı eylem ve mücadele biçimleri, daha geniş kitleleri mücadeleye seferber etmek açısından bugün daha özel bir rol oynayacaktır.
Beşincisi, siyasal bakımdan olduğu gibi günlük örgütsel çalışma bakımından da yüzünü en geniş kitlelere dönme hattının korunmasıdır. Yalana dayalı faşist psikolojik savaşın yoğunlaştırılmasının yanısıra, demokratik ve devrimci propagandanın yayılma kanallarına, televizyonlara, radyolara, basına, sosyal medyaya ağır sansür ve yasaklama koşullarında, devrimci ajitasyon ve propagandanın kitlelere ulaştırılmasında “bilek kuvvetine” dayalı çalışmanın her kırıntısına ihtiyaç var. Dönem koşulları bire bir ajitasyon ve propaganda faaliyeti konusunda iki fikir üretebilir: birincisi, bunların işlevsiz olduğu, ikincisi bunların zorunlu olduğudur. Birinci fikrin etkisini en aza indirmek, ikinci fikri cesaretlendirmek, yaymak ve eyleme dönüştürmek gereklidir. 3-5, 8-10 kişilik ev toplantıları gibi esnek biçimler de, diktatörlüğe karşı mücadeleyi ve öncüyü örgütlemede etkin tarzda kullanılabilir.
Altıncısı, kadro politikasında bu ölçülere uygun hareket etmektir. Nihayet, örgütsel önderlik, kadro politikasında da dönemin ihtiyaçlarına kendini adapte etmeyi ölçü alacaktır. Kadrolar için genel geçer, her döneme uygun bir başarı ölçüsü, kriteri yoktur. Kendi özgün nitelikleri ve kapasitesine uygun biçimlerde, ancak her durumda, özetlenen siyasi çizgi ve örgütsel tarzın başarısına kendini adamayan, bunun için tüm enerjisini ve yeteneklerini harekete geçirmeyen kadro dönem ölçüleri içerisinde başarısız, dönemin devrimci ihtiyaçlarını yanıtlamaya odaklanan kadro ise, az ya da çok sonuç alsın, başarılıdır. Aktif savunma hattının örülmesine, direniş komiteleri ve halk milisi eksenlerinde mücadelenin geliştirilmesine kendini adamayan temel yönetici kadroların yerine, pratik bakımdan daha az deneyimli, teorik bakımdan daha az donanımlı, ama çizginin başarısı için kendini ortaya koyacak kadrolar görevlendirilmezse nasıl ilerlenebilir?
Yedincisi, örgütsel sürekliliğin mümkün olan en yüksek ölçüde güvencelenmesidir. Buna uygun örgüt biçimleri ve çalışma tarzının geliştirilmesi, örgütsel güvenlik önlem ve ölçülerinin yeni dönem koşullarına uyarlanması gerekir. Öncü siyasi duruşun gerektirdiği bütün risklerin alınmasından imtina etmeyi hiçbir biçimde içermeyen bu görev, en çok da kadro yetiştirme çalışmasının sürekliliği ile başarılabilir.