Sermaye Ve İktidarın Grev Yasakları

Burjuva Yasalarda Grev

Türkiye'de grev yasaklarının tarihi eskidir. 1923-36 yılları arasında yürürlükte olan Teşkilatı Esasiye Kanunu'nda grevle ilgili bir hüküm yoktur. Ancak 1937'de oluşturulan 3008 sayılı yasa ile grev yasaklanmıştı. Peşinden 1947'de çıkarılan yasada yasak derinleştirilmişti. 5818 sayılı İş Veren Sendikaları Ve Sendikal Birlikleri ismindeki yasada, grev yapmak ve greve teşebbüs etmek yasaktı.

CHP'nin 1954 programında koşullu olarak grev hakkına yer verilmiş, “vatan müdafaası, geniş ölçüde vatandaş sağlığını ve memleketin sağlığını, asayişini bozmamak şartı ile grev hakkının tanınması gerektiği” cümlesi yer almıştır. 1961 anayasasında işçilerin grev hakkı vardı, ama uygulamaya yönelik bir yasa yoktu. Fiili grevler ve 13 Ocak 1963'te Kavel işçilerinin iş bırakarak kararlı militan bir mücadele yürütmesi, grev hakkının yasallaşmasını sağladı. 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev Ve Lokavt Yasası (TİSGLY) 1963 yılında çıkarken grev hakkı ilk kez tanınmıştı. Yasada grev ertelemesine de yer verilmişti.

Grev Ertelemeleri

275 sayılı yasanın yürürlükte olduğu 1963-1980 yılları arasında toplam 252 grev ertelemesi kararnamesi yayınlanmıştır. Bunların 154'ünde milli güvenlik, 42'sinde genel sağlık ve 55'inde ise milli güvenlik ve genel sağlık gerekçe gösterilmiştir. Toplamda 209 grev ertelemesinde milli güvenlik gerekçesine yer verilmiştir. Bu dönemde en fazla grev ertelemesi (164 grev ertelemesi) Demirel hükümetleri zamanında gerçekleşti. Ecevit'in oluşturduğu üç hükümet döneminde ise 48 grev ertelendi. 1. Ecevit hükümeti döneminde (Ocak 1974 – Kasım 1974) 2 grev ertelenmiş; 2. Ecevit hükümeti döneminde (Haziran 1977 - Temmuz 1977) hiç erteleme gerçekleşmemiş: 3. Ecevit hükümeti döneminde: (Ocak 1978 – Kasım 1979) 46 grev ertelenmişti. Grevlerin en fazla ertelendiği dönem, 153 grev ertelemesiyle, 1977-80 dönemidir. Nedeni, bu yıllarda ekonomik ve siyasal krizin derinleşmesi, krizin faturasını ödemeyi, faşist baskı ve yasaları kabul etmeyen işçilerin, bu saldırılara yaygın grev ve direnişlerle karşılık vermesiydi.

275 sayılı yasa 1983 yılı Mayıs ayına kadar kağıt üstünde yürürlükte kalmasına rağmen, 12 Eylül askeri faşist darbesiyle greve çıkmak yasaklandı. Faşist cunta kararnameler yoluyla grev yasaklamayı yeterli görmemiş, peş peşe yasalar çıkardı. 27 Ekim 1980'de 2324 sayılı yasa çıkarıldı, iki ay sonra ise bu yasanın yerine 2364 sayılı yasa çıkarılarak grev ve lokavt yasaklandı. TİSK başkanı Halit Narin’in “şimdi gülme sırası bizde” demesi boşuna değildi.

1982 anayasasına TİSK’in önerileri doğrultusunda konulan 54. maddeyle, greve çıkmak olabildiği kadar zorlaştırıldı, önüne bir dizi barikat kondu. Bu durum hükümetleri grev yasakları ve ertelemeleri konusunda pervasız davranmaya teşvik ediyordu. Grev ertelemelerinin sonunda uyuşmazlığın Yüksek Hakim Kurulu (YHK) tarafından çözülmesi kural haline getirilmişti. 1983 yılında çıkarılan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev Ve Lokavt Kanunu, grev ertelenmesinden sonra grevin yeniden başlaması mevzuatına yer vermeyerek konuyu YHK'nın çözümüne bırakmıştı. Bu nedenle grev ertelenmesinin karşılığı zorunlu tahkim ve yasaktı.

2822 sayılı yasa 1983 yılından 2012 yılı Kasım ayına kadar yürürlükte kaldı. Bu tarihler arasında değişik hükümetler döneminde 30 civarında grev erteleme kararı bakanlar kurulunca kararlaştırıldı. Grev erteleme kararları kurum, şirket, işletme, bazında alındığı için kapsadığı fabrika, iş yeri ve işçi sayısı gözden kaçırılmaktadır. Diğer yanıyla, grevlerin sayısında düşme eğilimi de baş göstermiştir. 30 civarında grev ertelemesi kararından 650’ye yakın işyeri ve işletme etkilendi. Yine bu kararların da ezici bölümünde milli güvenlik, az bir bölümünde ise hem milli güvenlik hem de genel sağlık gerekçe gösterilmiştir. 1983-2007 yılları arasında 27 erteleme kararı alınmış, bunlardan 13'ü milli güvenlik gerekçesiyle, 7'si ise herhangi bir gerekçe ileri sürülmeden kararlaştırılmıştır. 2822 sayılı yasanın yürürlükten kalktığı 2012 sonuna kadar, en az 400 bin işçi bu yasa uyarınca alınan grev ertelemesi kararlarından etkilenmiştir.

1995 yılına kadar kamu işletmelerinde grev ertelemeleri ağırlıktaydı. 1995'ten sonra bu eğilim özelleştirmeden dolayı özel sektöre kaydı. Grev ertelemeleri ağırlıklı olarak ANAP (Özal ve Akbulut hükümetleri) döneminde yaşandı. Bu dönemdeki 9 grev ertelemesi, 141 iş yerini ve işletmeyi ve en az 60 bin işçiyi kapsadı. Bunların 7'si milli güvenlik, biri hem milli güvenlik hem de genel sağlık gerekçeli kararlardı. 4'ü kamuda, 5'i özel sektördeydi. Bu grev erteleme kararlarında 24 bin işçinin etkilendiği metal iş kolu başı çekiyordu. 20 binin üzerinde işçinin etkilendiği çimento/toprak iş kolu ikinci sıradaydı. 6 bin 54 işçinin ertelemelerden etkilendiği gıda iş kolu üçüncü sıradaydı. Onları lastik ve savunma iş kolu takip etti. En büyük erteleme kararlarından biri Yıldırım Akbulut dönemi ANAP hükümeti tarafından alındı. Yaygın grevlerin olduğu bu dönemde, 27 Ocak 1991'de, Körfez Savaşı nedeniyle tüm grevler milli güvenlik gerekçesiyle iki ay süreyle ertelendi.

1995’te Çiller hükümeti, cumhuriyet tarihinin en kapsamlı grev erteleme kararlarını aldı. Üç ayrı tarihte alınan kararlarla biri özel, diğerleri kamu sektöründe olmak üzere 10 grev hakkında erteleme kararı verildi. 23 Mart’ta 10 bin 500 işçiyi kapsayan THY grevinin yasaklanmasının milli güvenlikti. 6 Ekim’de 208 işçiyi kapsayan Başbakanlık Basımevi’ndeki grevin ertelenmesine gerekçe gösterilmemişti. 17 Ekim’de aynı gün alınan 8 ayrı kararla şeker, liman, metal, kağıt ve kimya işkollarında 350 bin işçiyi ilgilendiren grevler yasaklandı. Beşinin gerekçesi milli güvenlik ve genel sağlıktı.

Beş yıl aradan sonra 2000 yılından itibaren yine grev erteleme kararları birbirini izledi. Ecevit hükümeti (DSP, ANAP, MHP koolisyonu) döneminde üç ayrı grev ertelemesi gerçekleşti. Üçü de özel sektördeki grevlere yönelik alınan bu erteleme kararlarının gerekçesi, her zaman olduğu gibi milli güvenlikti. 5 Mayıs 2000'de lastik işkolundaki üç işletmede çalışan 5 bin işçinin grevi ertelendi. Ertesi yıl aynı iş kolunda 8 Mayıs 2001'de başlayan grev yine ertelendi.

AKP Döneminde Grev Ertelemeleri

AKP iktidarı döneminde grev ertelemeleri kesintisiz biçimde devam etti.

2003'te özel sektörde iki erteleme kararı verildi. Biri Temmuz ayında lastik işkolunda (Petlas) özelleştirme nedeniyle alınan grev kararı karşısında Kombosan Holding yararına bir ertelemeydi. Diğeri Aralık ayında, cam işkolunda 13 fabrikada 5 bin işçiyi kapsayan greve yönelikti. 2004 yılı Şubat ayında Danıştay’dan dönen erteleme kararının üzerine ikinci kez cam işçilerinin grevi ertelendi. 2005 Eylül'ünde maden işkolunda (Erdemir'de) 400 işçiyi kapsayan grev ertelendi. Grevler grev hakkının kullanılmasına yönelik saldırılardan dolayı iyice azaldı. AKP iktidarı grevleri engellemek için farklı yollara başvurmaktan da çekinmedi. Telekom grevi, taşeron ve kapsam dışı personel yoluyla etkisizleştirildi. Yine bu dönemde İzelman ve İzenerji'nin yanı sıra Darphane grevleri de AKP iktidarının yasak saldırılarından payını aldı. THY grevi de iktidar tarafından grev yasakları kapsamına alınarak beş ay sonra da bu yasak yasal düzenlemeyle kaldırıldı. 10 bin işçinin çalıştığı bir kamu işletmesi olan Çaykur, 22 Nisan 2013’te greve çıktığı gün, aynı zamanda işletme patronu olan siyasi iktidar tarafından grevi kırıldı.

2012 Kasım'ında, 12 Eylül askeri faşist darbesinin ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı yasalar yürürlükten kaldırılarak, onları hiç aratmayan 6856 sayılı Sendikalar Ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası (STİSY) çıkarıldı. Grev yasak ve ertelemeleri olduğu gibi korundu. Ayrımcı ve statükocu nitelikleriyle örgütlenmenin önündeki engeller arttı. Yeni yasa çıkarıldıktan sonra AKP iktidarı grevleri yasaklama, kurma ve erteleme yolundan yürümeyi kendi tarzında sürdürdü. 2014'te iki grev yasaklanırken, 2015 yılı Ocak ayında bir grev yasaklandı. 10 fabrikada 5800 işçiyi kapsayan Şişe-Cam grevi, 1500 işçiyi kapsayan Park Teknik işletmelerinin iki madenindeki grev yasaklandı.

Birleşik Metal-İş sendikasının 15 bin işçiyle başlattığı grev yasaklaması son örnek oldu.

Metal dışında lastik ve cam işkollarında burjuvazinin grevlerden özellikle çekindiği ve egellemeye yoğunlaştığı görülüyor. Lastik işkolunda 2000, 2007 ve 2014'te alınan grev kararları erteleme yoluyla yasaklanırken, cam işkolunda 2001, 2003 ve 2004'te grevler aynı yolla yasaklandı.

Grev Yasaklarıyla İlgili Danıştay'a İtirazlar

Körfez Savaşı gerekçesiyle 1991 yılı Ocak ayında, süregiden 160 grev ve 100 grev kararı ANAP hükümetinin kararıyla 60 gün süreyle yasaklandı. Duvar kağıdı, peçete, döşemelik, kadife, tül perde, teneke kutu, tuğla, mobilya gibi eşyaların üretimini yapan fabrikalardaki grevler, “milli güvenlik” bahanesiyle yasaklandı! Bu yasaklanan grevler içinde yer alan, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) grevi hakkındaki karar, tam 17 ay sonra, 17 Haziran 1992'de Danıştay tarafından bozuldu. 1995'teki Liman-İş grevinin Danıştay davası ise tam beş yıl sürdü. Beş yıl sonunda greve devam kararı çıktı! Bunlar, Danıştay’ın kabul ettiği çok itirazdan ikisiydi. Genel olarak Danıştay’a itirazlar, sonuç alıcı olmadı. Uzun süren davalar, zaten amacı işçiyi ruhsal olarak grevden uzaklaştırmak, grevi çerçeveleyen siyasal olarak elverişli koşullardan uzaklaştırmak, grevi işlevsizleştirmek olan erteleme kararlarının pekiştiricisi oldu.

Yasakların Grevlere Etkisi

Grevlerin sıklıkla erteleme kararlarıyla yasaklanması, sendikaların bu durum karşısında militan bir direniş yolundan yürümeyişleriyle ve grev ve direnişler karşısında gelişen işten atma saldırılarının, işçilerde büyük bir işsizlik korkusuna yol açmasıyla birleşerek, grev iradesinde gerilemelere yol açtı.

Lastik ve cam işçilerinin peş peşe grevlerinin yasaklanmasında olduğu gibi grevi yapamaz duruma getirilmeleri, bu durumu aşacak fiili meşru mücadele yolunun sendikaların önemli bir bölümünce sergilenmemesi greve çıkma eğilimini düşürdü.

1963 yılında grev hakkının elde edilmesiyle yıllar içerisinde giderek grev sayısı, greve çıkan işçi ve grevde geçen gün sayısında bir artış, bir gelişme başladı. 1971'deki darbe sonrası iki yıl içinde grevler tekrar düşüşe geçse de 1973 yılına kadar genel olarak istikrarsız bir artıştan söz edebiliriz. 1974’ten 12 Eylül 1980’e dek grevlerde önemli bir artış yaşandı. 79-80 yıllarında, özellikle de 1980 yılının sekiz aylık döneminde grevler zirve yaptı, tüm dönemlerin en yüksek seviyesine ulaştı. Bu dönemde greve çıkan işçi sayısı yılda ortalama 25 bin 338, grevde geçirdikleri gün sayısı yılda ortalama 912 bin gündür. 1983’e dek grevler yasakken, ardından grev hakkının önüne büyük barikatlar diken 2822 sayılı yasa çıkarıldı. 1986 yılında Netaş işçilerinin buzkıran rolünü oynayarak grev yapma iradesini göstermesinden itibaren grevler giderek artmaya başladı; yılda ortalama 18 bin işçi greve çıkarken, grevde geçen gün sayısı da 1 milyon 200 bini buldu. 1990-95 yılları arasında grev mücadelesi gelişti. Greve katılan işçi sayısı yılda ortalama 100 bin, grevde geçen gün sayısı ise 2 milyon 200 bin iş günüdür. 1996- 2001 yılları arasında grevlerde düşüş yaşandı. İşçi hareketinin geri çekilmeye başladığı bu dönemde grev ertelemeleri de az sayıda yaşandı. Yılda ortalama 9 bin 300 işçi greve çıkarken 270 bin işgünü grevde geçti. 2002-2006 yıllarındaki 1. AKP dönemiyse değindiğimiz tarih kesitinin en grevsiz yılları oldu.

Grev yasalarının niteliğinin ve grev yasaklarının belli bir etkisi olmakla birlikte, bu tabloyu ortaya çıkaran esas faktörler, belirttiğimiz dönemlerin her birini çerçeveleyen siyasal koşullar ile emperyalist küreselleşme saldırılarının etkileridir. Siyasal mücadelenin temposunun yüksek olduğu her dönemde grevlerde artışlar yaşanmıştır. 80’lere kadar devrimci hareketin durumuyla dolaysızca ilişkili, sonrasında devrimci kanallarla buluşmayan tarzda olsa da, kuşkusuz işçi ve ezilenlerin siyasal mücadelesindeki her olumlu ve olumsuz gelişme, işçilerin grev eğilimini etkilemektedir. İkinci faktör, emperyalist küreselleşme saldırılarıdır. Bu saldırıların sonuçlarına, “esnek çalışma”, yoksullaşma ve işsizliğe karşı büyük bir öfke gelişse de, sendikaların militan ve fiili bir hattan yürüyemeyişleriyle de birleşerek, taşeronlaşma, özelleştirmeler, esnek çalışma koşulları, sendikasızlaştırma saldırıları işçilerin örgütlenme ve grev dahil birleşik eylem geliştirme koşullarının gerilemesine, en azından eskiden farklı bir iradeyi ve farklı biçimleri de geliştirmeyi gerektirecek tarzda, değişmesine neden olmuştur. Öte yandan, kronik kitlesel işsizlik koşullarında işten atılma korkusu, işçilerin mücadele gücünü kıran en önemli engeller arasındadır.

İşçi sınıfının büyük grevlerle siyasal iktidarı sarstığı, iradesini aşındırdığı hatta kırdığı, yönetememe durumuna getirdiği dönemler yaşandı, yaşanıyor. Kimi dönemlerde hükümetlerin sonunu da hazırladığı görüldü. 1977- 1980 MESS grevleri, 3 Ocak 1991 genel grevi bu içerikte büyük çaplı grevlerdi. Bu nedenle burjuva siyasal iktidarlar işçi sınıfının grevci bölüklerinin mücadele alanına inmesine engel olmak için grev yasaklarını ve ertelemelerini etkin bir biçimde işletmektedirler. İşçilerin mevcut haklarını korumak, yeni hak talebinde bulunmak, mücadelesini ve örgütlülüğünü geliştirmek, burjuva hükümetin işçi düşmanı yasalarını geri çektirmek, siyasal gelişmelere etkide bulunmak, söz söylemek için en önemli silahı grevdir.

İşçi sınıfı saflarında iş ve yaşam koşullarının giderek kötüleşmesine, sendikal örgütlenmelerinn engellenmesine karşı tepki büyüyor, grev yasak ve kısıtlamaları ve sendikaların uzlaşıcı tutumları karşısında, fiili grev ve direnişler, işyeri ve fabrika işgalleri, işkolu ve baraj sınırlamalarına rağmen militan sendikalarda örgütlenme gibi eğilimler de boy veriyor. Dahası, işçi sınıfı ve ezilenlerin birlikte mücadele koşulları güçleniyor.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi