Komünist öncü, Rojava Devrimi’nde ve onun Kobanê direniş cephesinde etkin varoluşu ve ödediği bedellerle, Kürt ulusal devrimi ile Türkiye cephesindeki işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimci dinamikleri arasında gelişmekte olan kader birliği bilinci ve duygudaşlığın, bölge devrimiyle canlı, özverili ve cüretkar bağlılığın sembolü oldu.
Komünist öncünün 20 yıllık tarihi, kendi değişim ve gelişimi içerisinde incelendiğinde, Rojava’da ölümsüzleşen savaşçılarında cisimleşen Kürdistani, enternasyonalist, devrimci cüret ve devrimci atılım ruhuyla karakterize pratik duruşunun, onun kendini varediş koşulları, tarzı ve çizgisinin dolaysız bir sonucu olduğu görülür.
Komünist öncünün Rojava Devrimi'yle ilişkisini dört başlıkta inceleyelim.
I. Komünist Öncünün Politik Çizgisinde Kürdistan Devriminin Yeri
Kuzey Kürdistan’da 80’lerin sonunda bir ulusal devrim düzeyine erişmiş bulunan, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da siyasal yaşamın, siyasal çelişki ve çatışkıların merkezinde duran, Kürt ulusunun parçalanmışlığı nedeniyle bölgesel karakter kazanmaya başlayan Kürt ulusal uyanışı ve ulusal kurtuluşçu devrimi, buna karşılık Türkiye cephesinde sömürgeci faşist MGK diktatörlüğünün de kışkırtıp örgütlediği şoven tepkinin, Türk işçi sınıfı ve emekçilerini kuşatarak siyasal eylem yeteneğini ve sınıf bilincini felç etmesi, 87-89’da atılıma geçen işçi ve emekçi kitlelerin ayrı bir kanaldan akan kendiliğinden hareketi, komünist öncünün doğuş koşullarını çerçeveleyen en önemli siyasal verilerdendi.
Kürt ulusal kurtuluşçu devrimi ile Türkiye'de devrimci kanallarla buluşamayan işçi sınıfı hareketinin birleşmesi ihtiyacı, farklı örgütlerde örgütlenmiş marksist leninistlerin, komünistlerin birliği sorununu yalnızca ilkesel değil, aynı zamanda güncel siyasal bir görev olarak görmelerinin ve Birlik Devrimi’ne yürüyüşlerinin nedenleri arasındaydı
Komünist öncünün stratejik planının, buna bağlı olarak gerek Kürdistan’daki, gerekse tüm cephelerdeki politik çizgi ve politik faaliyetinin başlangıç verisi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimlerinin bir “birleşik devrim” olarak gelişeceği, gelişmenin eşitsiz olduğu ve birleşik devrimin Kuzey Kürdistan’da Kürt ulusal devrimi olarak başlamış bulunduğu tezidir.
Devrimci ve emekçi sol saflara hakim olan, Kürt ulusal devrimiyle somut, canlı, pratik her türlü ilişkiyi amaçlarından bağımsız olarak “PKK kuyrukçuluğu” olarak niteleyen sosyalşoven yaklaşım, komünist öncünün Kürdistan devrimi karşısında aldığı tutumun hiçbir adımının tesadüfen gelişmediğini, politikasızlık ve devrimci iddiasızlıktan beslenen bir “güçlünün ardına takılma” durumu değil, bizzat kendi stratejisinin gereği olduğunu kavrayamadı. Aksine, komünist öncünün Kürt ulusal mücadelesiyle ilişkisi, kaynağını daha büyük bir devrimci iddiadan alır. “Kürt ulusal devrimine ilişkin görevlerimiz sadece kelimenin dar anlamıyla bir yedekleme sorunu değil, bunun da içinde yer aldığı daha genel bir sorun olarak başlamış bulunan, fakat dengesiz ve bölgesel bir biçimde gelişen anti-emperyalist demokratik devrimimizi ilerletmek, Batı'ya taşımak, yaygınlaştırmak ve başına geçerek zafere ulaştırmak sorunudur” (Birlik Kongresi Belgeleri, Varyos Yayınları)
İnkarcı sömürgeci faşizmin yenilgisi ve Kürt ulusal kurtuluşçu devrimin zaferi için en olası yolun Türkiye cephesinde bir devrimci işçi hareketinin yaratılması ve bir birleşik devrim olduğunu saptayan komünist öncü, buna karşın Kuzey Kürdistan’ın tek başına kurtuluşunun zor olmakla birlikte imkansız olmadığını, bunun özellikle Güney Kürdistan’da devrimci bir iktidar kurulması koşullarında mümkün olabileceğini öngörmüştür. (Bugün bu olasılığı güçlendiren koşullar Güney’de değil de, belirli bölgesel siyasal koşullar altında Rojava'da belirmiştir).
Komünist öncünün Kürdistan devrimiyle ilişkisinin programatik temelleri ve stratejisinin genel çizgileri, Birlik Kongresi’nde çizilmiştir. 20 yıllık devrimci mücadelesinde gerek kendi pratiğinden öğrenerek, gerekse de iki ülke, bölge ve dünyanın değişen siyasal koşullarını inceleyerek, bu genel yönü korumakla birlikte, politik çizgisini sürekli güncellemiş, geliştirmiş ve zenginleştirmiştir.
Birlik Kongresi, öncelikle, Kuzey Kürdistan’ı, Türk burjuva devletinin siyasi ve ekonomik ilhak altında tuttuğu sömürge bir ülke olarak tanımladı. Dört parçaya bölünmüşlük nedeniyle sorunun bölgesel karakterini ortaya koydu. Programını, stratejisini, örgütlenme çerçevesini ve temel taktiklerini de iki ulus, iki ülke gerçekliği temelinde belirledi.
1) Programda Kürt Ulusal Sorunu
Komünist öncünün programı, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını kabul ederken, bunu devrimci hareketin istisnasız tüm bölüklerinin aksine, genel bir kabulle sınırlamadı. Devrimci hareket, Kürt ulusunun kaderini tayin hakkını, ya bir başka siyasi önderliğin (muhtemelen PKK’nin) yönetiminde ayrılıp ayrı bir devlet kurması, ya da kendi öncülüğündeki devrimin parçası olacaksa, demokratik ya da sosyalist karakterde tek bir Türkiye devleti altında birleşmesi seçenekleriyle sınırlandı. Başka bir deyişle, bir başka siyasi gücün önderliğinde gelişebilecek ayrı devlet seçeneğine razı olurken, kendi önderliğinde, iki ulusa tek Türkiye devleti önerdi. Bu yaklaşım, aslında ortada bir “Kürt sorunu” değil, “PKK sorunu” görmekten tahlil düzleminde farklılaşamamaktadır. Türkiye devrimci hareketinin Kürt ulusal sorununda kendisine ait bir çözüm önerisinin olmaması, kendi öncülük iddiasının olmaması demektir. PKK’yi bugün ayrı devlet kurma hakkından vazgeçtiği için mahkum eden, en keskin sözlerle eleştiren Türkiye devrimci hareketinin kendisi, Kürt ulusuna federatif ya da konfederatif karakterde bir devlet önermemektedir.
Komünist öncü ise, ulusal sorunu, PKK ile başlayıp biten, kendi öncülük, önderlik görevleri dışındaki bir konu olarak görmedi. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını, burjuva önderlikler dahil, başka bir önderlik altında ayrı bir devlet kurma hakkını tanırken, aynı zamanda kendi önderliğinde altında da iki ulus-iki devlet gerçeğine dayalı bir çözümü, iki ulusun eşit haklar temelinde gönüllü birliğine dayanan İşçi-Emekçi Sovyet Cumhuriyetler Birliğini öngördü. (MLKP Programı, IV. Bölüm: Anti-Emperyalist Demokratik Devrim)
Komünist öncünün programı ve stratejisinde iki ulus gerçeğinden hareket ediş, sadece ayrılma hakkının tanınması ve iki ulus temelinde Cumhuriyetler Birliği şeklindeki çözümün ortaya konması sonucunda değil, bu sonuca temel oluşturan, toplumsal maddi gerçekliğin tarifinde de geçerlidir. Örneğin, Türkiye bakımından orta burjuvaziyi karşıdevrimci bir sınıf olarak niteler, başlıca uzlaştırıcı toplumsal güç olan orta burjuvaziyi yalıtmayı, devrime karşı silahlı direniş içinde olan kesimlerini ezmeyi ve mülksüzleştirmeyi öngörürken, “buna karşın, ulusal sorun nedeniyle Kürdistan'da orta burjuvazi, farklı bir rol oynama potansiyeli taşımaktadır. Söz konusu sınıfın ulusal mücadeleyi destekleyen kesimleriyle taktik ittifaklar olanaklıdır” der. (MLKP Programı, III. Bölüm: Devrimin İlk Adımı)
Böylece, devrimci hareketin, kimilerinin bilinçli olarak savunduğu, kimilerininse devrimci kendiliğindeciliğinin ürünü olan stratejisizliği nedeniyle nesnel olarak içine düşmüş olduğu, yeni sömürgeci boyundurukla klasik sömürgeciliğin aynılaştırılmasından köken alan ve antiemperyalist demokratik devrimle ulusal bağımsızlıkçı devrimi birbirine karıştırmakla sonuçlanan “ulusal baskının yalnızca halka uygulandığı” tezinden ayrışır.
2) Stratejide Kürt Ulusal Sorunu Ve Kürt Ulusal Devrimi
Komünist öncü bilindiği gibi, kendini Türkiye devrimci hareketinin, devrimci kendiliğindencilik zaafının eleştirisi üzerinde var etmiştir. Devrimci kendiliğindencilikten kopuş, öncelikle, üzerinde hareket ettiği bölgenin gerçeklerine dayanarak kendi devriminin özgün yolunu arayan somut bir stratejik planın varlığıdır. Kürdistani siyasal çizgisinde parti, bu stratejik plana bağlı kalır.
Bütün ulus ve ulusal topluluklardan proletaryanın devrimci ve enternasyonalist sınıf birliğini sağlama görevini üstlenen komünist öncünün siyasal çizgisinde ve siyasal çalışmalarında Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin tuttuğu yer, şu veya bu siyasal gelişmenin ardında sürüklenme değil, kendi stratejik planının kaçınılmaz gereğidir.
“Stratejimizin en temel sorununu (kilit sorununu), işçi hareketi ile Kürt ulusal hareketinin ittifakı sorunu oluşturmaktadır. Devrimin zaferi, asıl olarak bu ittifakın gerçekleşmesine bağlıdır. Bunun için ise işçi sınıfının öncü konumuna uygun devrimci bir niteliğe ulaşması, devrimci işçi hareketinin Kürt ulusal hareketiyle birleşebileceği bir düzeye ulaşması gereklidir.” (Birlik Kongresi Belgeleri, Varyos Yayınları)
Komünist öncü, bu stratejinin hayata geçirilmesinde öncelikli görevin, eşitsiz gelişmekte olan birleşik devrime Türkiye’de ikinci cepheyi açmak, “Batı”daki kitle hareketinin devrimci bir önderlikle buluşarak, Kürt ulusal devrimiyle ittifaka girmesini sağlamak, “genel grev genel direniş” biçiminde devrimci bir saldırının koşullarını olgunlaştırmak olduğunu saptadı: “Demek ki sorun, Kürt ulusal devriminin başına nasıl geçileceği, bunun neye öncelik verilerek yapılabileceği sorunudur. Çok basit bir politik gözlem bile, bunun ancak Batı'daki işçi ve emekçi hareketinin devrimcileşmesinden geçtiğini görebilir. Devrimi ilerletmek kadar Kürdistan devrimini kurtarmanın yolu da, Batı'da ikinci bir cephe açılmasından geçmektedir.” (Birlik Kongresi Belgeleri, Varyos Yayınları)
“Batı’da ikinci cephenin açılması” görevi, Kürdistan’da örgütlenme ve politik çalışma yürütme görevini dıştalamıyor, ötelemiyordu. Hem verili bulduğu örgütsel koşullar, hem de siyasal öncelikler nedeniyle, Kürt-Türk, Alevi ve Sünni nüfusun birlikte yaşadığı, Kürdistan’ın Türkiye sınırındaki kentlerden ve proleter nüfusun görece gelişkin olduğu bölgelerden başlayarak Kürdistan’da siyasal çalışma yürüttü.
3) Politik Çizgi Ve Politik Çalışmalarda Kürt Ulusal Mücadelesi
Komünist öncünün sadece programatik/teorik cephede değil, politik çizgisi bakımından da en güçlü yanlarından biri, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesiyle kurduğu pratik ilişkidir.
Kürdistan’da iki ulus gerçeğine uygun olarak, seksiyon biçiminde örgütlenen komünist öncü, politik dilini ve politika yapış tarzını, daha sonraları “Kürdistanileşme” olarak tanımladığı, ulusal gerçekliğe uygun tarzda dönüştürmeyi ısrarla ele almıştır. Örneğin, Batı’da Kürt ulusunun ayrılma hakkını savunur ve yükseltirken, Kürdistan’da gönüllü birliğin bayrağını yükseltmiştir. Örneğin, Türkiye cephesinde Türkiye devrimci hareketinin özellikle İmralı sonrası yoğunlaşan, sosyal şovenizmden muzdarip PKK eleştiriciliğini ideolojik mücadelenin merkezine alırken, Kürdistan’da ulusal reformizmle ideolojik mücadeleyi öne çekmiştir. Kürdistan’da ayrı yayın çıkarma, ayrı bir dille Kürt halk kitlelerine seslenme arayışı, değişik formlar altında kuruluşundan bugüne sürmüştür.
Kürt ulusal devriminin dinamikleriyle ilişkilenişi, hem bu devrimin önderi konumundaki PKK ile ilişkisinde, hem de dolaysızca Kürt halk kitleleriyle, onların taleplerini anlama ve yanıt verme çabalarında cisimleşen ilişkisinde ifade bulmuştur.
Ulusal barış talebiyle pratik, eylemli ilişki kurmak, bu talebi Türk ve diğer ulusal topluluklardan işçi ve ezilenlerin Kürt ulusuyla omuz omuza Türk burjuvazisinin inkarcı sömürgeci faşist rejimine ve kapitalist sömürüsüne karşı saflaşmasının eksenlerinden biri haline getirmek, anadilde eğitim hakkı başta olmak üzere Kürt ulusal demokratik taleplerini günlük siyasi mücadelesinin parçası haline getirmek, Kürt halkına yönelik katliamcı saldırılar karşısında bedeller pahasına siyasi tutum geliştirmek, İstanbul-Amed hattında Türk işçi ve ezilenleri ile Kürt ulusal mücadelesinin bir araya gelmesi hedefli siyasi buluşmalar örgütlemek, Birleşik Devrimci Güçler Platformu’ndan bugün HDP’de somutlaşan halkçı demokratik cepheye dek, gerek birleşik devrimci önderliği geliştirme, gerekse dolaysızca farklı toplumsal kesimlerden kitlelerin, halkların birleşik mücadelesini güçlendirme ve örgütlü, kararlı formlara kavuşturma yönünde, özverili, kararlı ve ısrarlı bir pratik sergilemek, onun özgün pratik politika geliştirme çabalarının en öne çıkan örnekleridir.
Komünist öncü, devrimci ve emekçi sol hareketi değişik düzeylerde etkisi altında tutan sosyalşovenizmle de kararlı bir mücadele içinde olageldi. Kürdistan devrimine gözlerini kapayan, birleşik devrim perspektifinden yoksun, antiemperyalist demokratik devrimin Kürdistan'dan başladığını kavramaktan uzak, Kürt ulusal özgürlük sorununun devrimci politikasını geliştirme görevine kayıtsız tavrı, “devrimi anlamayan devrimcilik” olarak tanımladı.
Ulusal reformizmle, ulusal kurtuluşçu önderliğin uzlaşma arayışlarıyla mücadelenin başlıca yolunun da, bu eğilimlerin önünü kitle hareketini devrimci bakımdan etkileyerek kesmekten geçtiğini, Türk burjuva devletiyle, Türk liberalleriyle muhataplaşma eğiliminin, emekçi çözüm seçeneğinin geliştirilmesiyle, Türkiye cephesinde emekçi-ezilen karakterde bir muhataplaşmanın, devrimci kitle hareketinin yükseltilmesi yolundan yaratılmasıyla geriletilebileceğini savundu. Kürt ulusal sorunundaki bütün yoğunlaşması, PKK eleştiriciliğinden ibaret olan, PKK eleştiriciliğini de pratik değil ideolojik çerçeveyle sınırlı tutan, politikasız ve bu nedenle de politika dışı kalan devrimci hareketin bütünsel tablosu içinde komünist hareketin bu duruşu, her bakımdan özgün ve ayrıksıdır.
Bu ideolojik duruşu ve politik çizgisi, “kuyrukçuluk” eleştirisinde somutlaşan boğucu sosyal şoven ideolojik basınç, Türk işçi ve ezilenlerinin akıntıya karşı yüzmeyi zorunlu kılan şovenist zehirlenme düzeyiyle bağlantılı siyasi-ideolojik kitle baskısı ve Türk burjuvazisinin faşist inkarcı sömürgeci rejiminin parti çizgisini en başta buradan kırmayı ve sınırlandırmayı hedefleyen, ağır bedeller isteyen siyasi-askeri saldırıları karşısında, kısa bir dönem kendi içinde kimi önemli gerilemeler yaşasa da, esasen bükülmez bir kararlılıkla sürmüştür.
4) Kongreler Ve Değişip Gelişen Kürdistan Çizgisi
Özetlenen temeller üzerinde kurulan ve bu temeller üzerinde kendine özgü bir politika dili ve pratiği geliştiren komünist öncü, hem kendi deneylerinin devrimci eleştirisi, hem de ülke ve bölge siyasetinde yaşanan gelişmeler temelinde çizgisini güncelledi, yeni yaklaşımlarla ve örgüt, mücadele biçimleriyle zenginleştirdi.
Kongreler, kendisi de değişip gelişmekte olan bu çizginin iradesi oldular. Her kongre, Kürdistani bakış açısının pekiştirilmesi, yeni gelişmelerin analizi hattından çizginin güçlendirilmesini sağladı.
II. Kongre, Birlik Devrimi sonrasında alınan yolu doğruladı ve özellikle pratik deneyim eksiklerinden kaynaklanan, Kuzey Kürdistan faaliyetinde özgün dilin ve siyasetin geliştirilmesi sorunlarını tartışarak kararlar aldı.
II. Kongreyi izleyen dönemde, birçok cephede olduğu gibi, bu açıdan da Kongre kararları partinin siyasal eylemini yönetemedi. 1999’da Türk sömürgeci faşizminin, Kürt ulusal devriminin 91’den itibaren ulaştığı denge durumunu kendi lehine bozarak Abdullah Öcalan’ı Suriye’den çıkarması, Roma’da esir etmesi ve özellikle de İmralı savunmaları temelinde PKK’nin ulusal reformcu bir çizgiyi benimsemesi, bu dönemin belirleyici siyasal gelişmeleriydi. Sürecin önemli bir bölümünde komünist öncü, Kürt ulusal özgürlük talepleri karşısında kendi özgün çizgisinde ayrı kampanyalar ve çalışmalar yürütmekte zayıf kaldı ve dayanışma eylemleriyle sınırlandı. Öcalan’ın tutsak edilmesi karşısında, Öcalan'ı ve Kürt ulusal devrimini sahipleniş, linç saldırılarına karşı duruş, şovenizm ve sosyal şovenizme karşı ideolojik ve siyasi mücadeleyi yükseltme biçiminde, dönemin ihtiyaçlarının gerisinde olmakla birlikte doğru siyasal tutumlar, İmralı savunmaları sürecinde sürdürülemedi. Merkez Komitesi’nin, o güne kadarki pratikte “yer yer kuyrukçu pozisyonlara sürüklenildiği”, “yer yer PKK’ye yedeklenildiği” gibi değerlendirmelerinden beslenen savrulma, dayanışmacı tutumdan da geri düşüş, müdahalesizlik ve politika-dışılık yaşandı.
III. Kongre, hem bunların özeleştirisini, hem de İmralı sonrası dönemin analizini yaparak devrimci görevler saptamıştır: “Abdullah Öcalan'ın İmralı çizgisi ideolojik teslimiyet, politik irade kırılması, yenilgi ve tasfiyecilik çizgisidir. PKK bunu onaylayarak ve VII. Kongresi'nde resmileştirerek küçükburjuva ulusal devrimci çizgiden, küçükburjuva ulusal reformcu çizgiye geçmiştir. (…) Kürt ulusal devrimi yenilmiş olmasına karşın, Kürt ezilenlerinin devrimci dinamikleri canlıdır. Ulusal demokratik talepler uğruna mücadeleleri sınırlamış, fakat kırılamamıştır” (Politik Rapor, Varyos Yayınları)
Öcalan ve İmralı çizgisinin ideolojik eleştirisi görevini, Kürt ulusal talepleri temelinde etkin bir pratik politik duruşla Kürt halk kitleleriyle ilişkilenme pratik hattına bağladı.
III. Kongre karar ve değerlendirmelerinin pratik karşılığı, yön kaybını aşma, Kürdistan’da örgütlenmenin zorluk ve sorunlarına rağmen ısrarlı devrimci çalışmalarla Kürdistan Örgütü’nün ayağa kalkışı, Kürdistani politika yapmada, Kürdistani eylem ve ajitasyon dilinde, Kürdistani düşünen kadrolar yetiştirmede derinleşme oldu.
III. Kongre’nin yaklaşımları, daha sonra toplanan Kürdistan Konferansı’nda pratik açıdan daha da somutlaştırıldı.
“Sosyalist yurtseverlik”, III. Kongre sonrasında Kürdistani çalışmanın yönetici kavramı, ulusal soruna “emekçi çözüm” çizgisi, partinin genel siyasi mücadele hattı oldu. Emekçi çözüm kapsamındaki güncel pratik görevler, Kürt halk kitleleri içerisindeki çalışmalarda, Türkiye cephesinde işçi ve ezilenlerin mücadeleleriyle buluşma, muhataplaşma seçeneğinin büyütülmesi, Türkiye cephesindeki çalışmalarda ise, ulusal barış talebi karşısında tasfiyeci, bireysel kültürel haklar düzleminde kırıntılarla oyalayıcı manevralarla nefeslenmek isteyen Türk burjuva kesimleri ve emperyalist güçlerin yerine Türkiye cephesinden işçi-emekçi-ezilen kesimlerin muhataplığının geliştirilmesi, dolayısıyla bu güçlerin siyasi örgütlenmesinin, cepheleşmesinin ve birliğinin de sağlanmasıdır.
Yine III. Kongre, bugün pratik bir gerçek halini alan bölgesel devrim konusundaki yaklaşımlarla da komünist öncünün birleşik devrim çizgisinin yolunu aydınlattı. Daha kuruluş kongresinden itibaren, Kuzey Kürdistan’daki ulusal kurtuluşçu devrimin, dört parçaya bölünmüşlük temelinde ve emperyalist güçlerin, bölge gerici devletlerinin ve Güneyli Kürt güçlerin müdahalesiyle bölgesel ve uluslararası nitelik taşıdığını gören komünist öncü, III. Kongresinde bu zeminde programatik ve pratik, politik hattın nasıl geliştirileceğine ilişkin, bugünkü zemini döşeyen temel belirlemeleri yaptı. III. Kongrenin, bölge devrimleri olasılığının, koşullarının güçlendiği değerlendirmeleri ve bu temelde antiemperyalist koordinasyonların oluşturulması, bölgesel demokratik konfederasyonlar programının geliştirilmesi gibi yaklaşımları, günümüz emperyalist kapitalizminin, özelde emperyalist küreselleşmenin teorik analizindeki gelişim kadar, Ortadoğu, bölge politik yaşamının kavranmasındaki siyasal derinleşmenin de sonucudur. Aynı şekilde III. Kongre, ayrılma hakkının yanı sıra, başkaca parçalarda ulusal kurtuluş seçeneklerinin, ayrı devlet olasılığının belirmesi durumunda Kürdistan'ın birleşme hakkını da programa ekledi. Bu, ulusların kendi kaderini tayin hakkı sorununu kavrayışta ve somut koşullara uyarlamada yetkinleşme ve gelişmenin sonucudur ve aynı zamanda bugün daha belirgin biçim alan bölgesel gelişmelerin de öngörüsüdür.
IV. Kongre, partinin Kürdistani politikası, Kürt ulusal devrimiyle buluşma düzeyi bakımından yeni bir eşik oldu. Özellikle, III. Kongre sonrası dönemde tasarlanmasına rağmen yine düşmanın 2006 yılında geliştirdiği kapsamlı saldırı nedeniyle çözümüne girişilemeyen Medya Savunma Alanları’nda üslenme konusunun IV. Kongre’de karar altına alınması, bu eşiğin temel taşıdır. Aynı Kongre'de, 1 Haziran 2004’te tek taraflı ateşkesin sona erdirilmesini izleyen gelişmeler analiz edilmiş, ulusal kurtuluşçu hareket bakımından “politik irade kırılmasının aşıldığı” sonucuna ulaşılmıştır.
Devrimci hazırlık görüş açısıyla gidilen Medya Savunma Alanları, sadece kadro yetiştirme, deneyim kazanma ve üslenmede değil, hem Kürt ulusal güçleriyle kurulan ilişkinin niteliğinde, karşılıklı tanıma ve anlamada, iki taraf bakımından da daha ileri bir düzey yakalanması, hem de bölge politik yaşamının daha canlı, daha içeriden tanıma ve takibi için elverişli koşullar oluşturdu.
Sonraki yıllarda komünist öncü, Türkiye cephesinde Türk işçi ve ezilenleriyle Kürt işçi ve ezilenlerini o dönem HDK’de somutlanan halkçı demokratik seçenek içinde saflaştırma, Kuzey Kürdistan’da Kürdistani politika yapışta derinleşme yolunda yürümeyi sürdürürken, Rojava Devrimi başladı. Rojava Devrimi’ne 2012 Ağustos'unda katılan komünist öncü, 2013 Mart'ında Rojava örgütünü kurdu. Aynı yılın Ağustos ayında, Rojava Devrimi’ni boğmaya yönelik saldırılar karşısında, Rojava Devrimi’nin yanında saf tutma, cepheleşme eğilimini güçlendirmek üzere, halklarımıza Rojava devrimini savunma çağrısında bulundu ve sınırlı güçlerle Rojava Devrimi’nin savunulmasında yer aldığını duyurdu. (MLKP Merkez Komite Açıklaması, 2013/4) Sözüyle değil eylemiyle konuştu. Bu nedenle komünist öncünün Rojava devrimine yaklaşımını halklarımıza duyuran, sayfalar dolusu tahliller değil, Rojava’nın komünist savaşçıları içinde ölümsüzlüğe ilk ulaşan Serkan Tosun oldu.
V. Kongre, bu zenginleşen pratik deneyimin yanı sıra, Kürdistan’da Rojava Devrimi, Türkiye cephesinde Haziran Ayaklanmasıyla birlikte “alttan alta gelişmekte olan devrimci durumun açığa çıkışı”yla karakterize olan elverişli devrimci koşulların üzerinde gerçekleşmiştir. Onun tespitleri, özellikle III. Kongrenin bölgesel devrim analizi ve “birleşme hakkı”nda cisimleşen dört parçada devrim olanak ve olasılığı öngörüsünün tanımlanan zeminde doğrulanması ve derinleştirilmesini içerir. V. Kongre, “aynı zamanda Kürdistani bir güç olan” partinin “örgütlenme ve siyasi mücadele perspektiflerinde Kuzey parçasıyla sınırlanmamasını”, “Kürdistan bütününe dayanan bir sosyalist yurtseverlik anlayışıyla hareket edilmesini”, “Türkiye ve Kürdistan birleşik partisi niteliğinin güçlendirilmesini”, “partinin uluslararası imzasındaki, ‘Türkiye-Kuzey Kürdistan’ ifadesinin, 'Türkiye-Kürdistan' olarak değiştirilmesini”, “Kürdistan Örgütünün bu temelde yeniden düzenlenmesini” kararlaştırdı. (Partinin Sesi, Sayı 83)
II. Enternasyonalizm Anlayışı
Komünist öncünün enternasyonalizm anlayışı, öncelikle onun, bütün ulus ve ulusal topluluklardan proletaryanın devrimci ve enternasyonalist sınıf birliğini sağlama görevini, sözde ve yazılı metinlerde bırakmayıp, bizzat mücadele yürüttüğü topraklardan başlayarak, pratik politik bir hatta kavuşturmasında, bu sorunlarla bağlı çelişki ve karşıtlıkları çözümleyen ve hangi yoldan proletaryanın devrimci bağlaşığı haline gelebileceğini saptayan bir strateji oluşturmasında, somut taktikler belirlemesinde ve gerek mücadele ettiği topraklardaki, gerekse de başka bölgelerde enternasyonalist pratiğin somut örgütlenme ve mücadele biçim ve konularını belirleyerek bu doğrultuda harekete geçmesinde cisimleşir.
Türkiye cephesindeki devrimci gelişmenin Kürdistan ve bölgedeki devrimci gelişmelere, Kürdistan devriminin kaderininse Türkiye’deki devrimci dinamiklere bağlı hale geldiğinin kabulü ve bu temelde politik mücadeleyi yükseltmek, partinin enternasyonalist pratiğinin ilk ve temel göstergesidir.
Komünist öncü, uzak coğrafyalardaki mücadeleleri, pratik politika ve dayanışmadan yoksun biçimde de olsa, bolca övüp, burnunun ucundaki Kürdistan devrimini, bırakalım doğru tahlil etmeyi, bir arka cephe olarak değerlendirmeyi ya da örgütsel başarılarından öğrenmeyi, deneyim cephaneliğinde yer vermeyi dahi aklından geçirmeyen emekçi sol hareketin ortalama pratiğiyle olduğu gibi, marksizm leninizm iddialı, devrimci örgütlerin enternasyonalizm anlayışına yön veren mezhepçi anlayışlar, enternasyonal ilişkilerde dünya genelinde hakim olan bürokratik törensellik, politikleşmeyen ilişkiler, büyük ve küçük partiler arası ilişkilerde eşitsizlik ve hegemonyacılık, dayanışma düzeyindeki ortak eylemlerde bile sınırlılık ve yoksulluk tarzındaki enternasyonalizm pratiğiyle arasına sınır çekmiştir.
Dünya devrimi perspektifinin yükseltilmesi, ilerici, devrimci güçlerin pratik devrimci işbirliğini güçlendirmeyi ve ortak politik eylem temelinde ideolojik yakınlaşmayı geliştiren antiemperyalist bölgesel koordinasyonlar denemeleri, uluslararası siyasal kampanya girişimleri, farklı uluslardan devrimcileri örgütleme, bağımsız örgütlenmelerini ideolojik ve siyasal olarak besleyip destekleme yönelimi, partinin enternasyonalist politikasının somut pratik biçimleridir.
III. Devrimin Güncelliği Ve Devrimci Hazırlık Görüş Açısı
Komünist öncü, yaşadığımız topraklarda devrimi güncel bir sorun olarak tespit etmiş, kendi politik ve örgütsel önderlik çizgisini, devrimci kendiliğindencilikle kopuşma temelinde belirlemiş, devrimi bekleme değil, devrimci hazırlık ve devrimi örgütleme perspektifi, onun pratiğini yönetmiştir.
Kürt ulusal devrimiyle ilişkilenme biçimi, dolaysızca, bu devrimci hazırlık görüş açısından beslenir. “Zira Kürt ulusal devrimi, anti-emperyalist demokratik devrimimizin Kürt ulusal sorunundan patlayarak gelişmesinin somut bir biçimi ve temel bir bileşenidir. Dolayısıyla, komünist hareket bilinmeyen bir geleceğin sorunu üzerine değil, varolan, gelişen bir devrim üzerine, bu devrimi nasıl geliştireceği ve önderlik edeceği üzerine konuşmakta, stratejik ve taktik planlar yapmaktadır.”(Birlik Kongresi Belgeleri, Varyos Yayınları)
Devrimi güncel bir sorun olarak görmek ve hazırlıklarını bu temelde yönetmek, bütün güncel siyasal gelişmelerle, toplumsal çelişki ve çatışmalarla, devrimin büyütülmesi hedefiyle ilişkilenmek, devrimci deneyimlerden etkin ve hızlı biçimde öğrenmek, ortaya çıkan tüm gelişmelerle olduğu gibi Kürdistan devriminin olanaklarıyla da her cephede devrimci hazırlığı geliştirmek için ilişkilenmek, kuşkusuz, tam da Rojava Devrimi patlak verdiği sırada, hem bu deneyimi mücadelenin değişik cephelerine taşıma, hem de bu mevziyi savunma amacıyla orada olmak da dahil, komünist öncünün tüm eylemlerine yön vermiştir.
Devrimci hazırlık görüş açısıyla Rojava’daki varlığının bağı, Yasemin Çiftçi yoldaşın ölümsüzleştiği eylemde yaralanan Serkan Tosun yoldaşın Rojava’da ölümsüzleşmesine giden eylem sürekliliğinden de okunabilir.
IV. Teorik Mücadele
Nihayet, komünist öncünün teorik gelişim çizgisi, teorik mücadele yöntemi, Rojava Devrimi’ndeki duruşunu hazırlayan etmenler arasındadır. Mücadele ettiği bölge gerçekliğiyle tutuculuktan uzak, somut, canlı ilişkilenişi, kendi özgün gelişim yolunu aramada marksist leninist yöntemi kullanma tarzı, teoriyi siyasal mücadelenin hizmetine sokması, teori-siyaset ilişkisinde ilkeleri politikanın yerine ikame etmenin devrimci eleştirisini daima diri tutuşu, onun teorik mücadele yöntemini belirler.
Pratik politikada devrimci rotanın korunması, o günün ulusal ve uluslararası düzlemdeki bütün ileri siyasal hareketlerin, öne çıkan ekonomik, siyasi ve toplumsal gelişmelerin, siyasal mücadelenin önünü aydınlatacak tüm teorik sorunların sistematik tarzda ele alınmasını gerektirir. Bu marksizm leninizme bağlılığın da gereğidir.
Komünist öncü, teorik mücadeleyi, bürokratik mezhepçilikten, kitabilikten-şablonculuktan, 60’lı yıllardan beri uluslararası komünist hareketin teorik gelişimine ket vurmuş çeşitli tipten korkuluklardan uzak, somut, canlı biçimde ele almıştır. Kadın özgürlük mücadelesi, parti teorisi, ulusal sorun ve diğer toplumsal çelişki ve çatışkıların analizi, günümüz emperyalizminin tahlili ve komünistlerin bugünkü görevlerinin saptanması gibi konularda aldığı yol, bu pratiğin ürünüdür.
Bu cüretkarlığı nedeniyle komünist öncü, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin hemen hemen bütün temel konularında, genel ezberlerin ötesinde Marksist Leninist bir çözümlemeye girişme cüretini gösterebilmiştir.
Emperyalist küreselleşme evresinin analizi, bölge ve dünya devrimleri perspektifi gibi “el yakan” konuların devrimci özgüven, yön açıklığı ve amaç berraklığıyla ele alınıp çözümlenmesi de partinin bölge devrimiyle canlı bir ilişki kurabilmesinde düşünsel ve ruhsal hazırlığının, devrimci iddia sahibi olmasının hazırlayıcısı olmuştur.