Marksist Teori’nin Halkların Demokratik Kongresi’nin düzenlediği Ortadoğu Konferansı’na katılan İran Emek Partisi’nden Massoud Djalili’yle gerçekleştirdiği söyleşiyi yayınlıyoruz.
*İki yıl önce İran’da öğrenci gençlik hareketi gelişti. Son günlerde yeniden eylemler görülmeye başlandı. Bu eylemlerin gelişme dinamiği nedir?
O zaman cumhurbaşkanlığı seçimi oldu biliyorsunuz, 2,5-3 sene önce. Ve seçimlere büyük bir hile karıştı. Orada Ahmedinejad’ı sandıktan çıkardılar. Buna karşı halk sokağa döküldü ve bu durumu protesto etti. Bu protestolar kendiliğinden bir hareketti. Zayıf noktası da örgütlü olmamasıdır bu hareketin. O zamanki sloganlara bakılırsa, şöyle diyorlardı, “Musavi ya da Kerrubi” -Musavi de eski başbakanlardan Humeyni zamanında 8 sene başbakanlık yapmış ama onun da eli kana bulanmıştı-.
Savaş bittikten sonra hapishaneleri iki dakikalık mahkemelerle hepsini idam ettiler. Soruları da “Müslüman mısın, değil misin” idi. Değilsen, idam. “Müslümansan bizim düşüncelerimizi kabul ediyor musun, etmiyorsun” diye soruldu. “Hayır” dersen, yine idam... Bu, o zamanın başbakanıydı. Ama halk bunu bahane olarak kullandı, baskı altında ezilen insanlar sokağa döküldü, “biz oyumuzu geri istiyoruz” diye. Ancak bunlar tabi ki bastırıldı. Ne yazık ki bu sözde liderler, hiçbir harekette bulunmadılar, hep susun diye ağzımı kapattılar, sokaklara döküldüğümüzde. Barışçı bir tavır devlete karşı. Bu barışçı tavır en son kendilerini hapse götürdü ve bu hareketin başarısızlığa uğramasına neden oldu maalesef. Bu demokratik bir harekettir. Çünkü açıkça söylediler, “Musavi veya Kerrubi, seçimlerde kaybedenler bahanedir. Biz rejimin kendisini direkt hedef alıyoruz” diyorlardı. Ya da İslam Cumhuriyeti yerine “biz İran Cumhuriyeti istiyoruz”. Bu hareket gittikçe radikalleşiyordu ama maalesef bastırıldı. Bunun da sebebi, lidersizlik ve örgütlenmenin olmamasıdır.
*Peki, geçmişte gücü olan devrimci partilerin bu harekette bir gücü var mı?
İran’da siyasi insanlar, ister örgütlü ister bağımsız olsun, daha çok yer altı çalışması yapıyorlar. Çünkü yakalanırsan idam. Önce işkence, sonra idam. Tabii birisi yakalanırsa, onlarca kişi yakalanacaktır. Bunun için bu riski göze almıyorlar. Ama yeraltı çalışmaları sonucu sloganlarda gözüküyor. Nasıl olur, “İslam Cumhuriyet istemiyoruz, İran Cumhuriyeti istiyoruz”. Bu büyük bir gelişmedir. Bu kimin ağzından atılıyor? Aydın ya da yasal örgüt mensupları tarafından. Bizdeki aydınlar ya da deşifre olmayan insanlar daha çok demokratik organizasyonlarda çalışıyor. İnsan hakları derneği, yazarlar derneği gibi. Tabi onlar da yakalanıp içeri atılıyor.
*İran’ın işçi hareketi ne durumda?
Organize edilmiş bir hareket maalesef yok.
*Sendikalar yasak mı?
Devlet sendikaları serbesttir, ama sendika müdahalesi vardır. Özellikle son yıllarda epey kurban vermiştir.
*İdam mı ediliyorlar?
İdam, bizde iki türdür; bir hapishaneye gidiyorsun idam alıyorsun, bir de dışarıda “kazayla” gidiyorsun. Ya da çoğu hapishanelerde zehirleniyorlar. Şu anda bağımsız işçi sendikaları kurmak istiyorlar. Daha çok Tahran’da otobüs işçileri ile başladı ve daha sonra yayıldı. Ama her gün fabrikalar önünde grevler vardı. Çünkü işçiler, emekçiler, ücretli çalışanlar -ister müdür olsun, ister kapıcı- maaşını alamıyor. 5-6 aylık maaşları var. Onun için sokağa dökülüyor, Meclisin önüne ürüyor. Ama bunlar sert saldırılarla bastırılıyor ve yakalanıyorlar.
*Fabrikalar İslami vakıfların elinde mi, özel mi?
Zaten Amerika’nın liberal sistemi bize de bulaşmış. IMF her şeyi allak bullak etmiş. Bizim birçok milli şirketlerimiz, özelleştirildi. Ama bunları kimler aldı? Devlette, hükümette yer alan insanların kendi adına değil, akrabaları adına...
*Tahran çarşısında kepenk indirme eylemleri oldu? Bu eylem, Şah’ı deviren eylemlere benzetiliyor? Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?
O yine organize edilmiş bir hareket değil. Baskının daha fazla ezilenlerin daha fazla ezilmesinin tepkisidir. Çünkü bizde bir günde dolar üç misline çıktı. Bu ne demektir? Ekmeği, sütü üç misli almak. Eyleme katılanlar Tahran pazarcıları, tüccarlar. Çünkü onlar da alışveriş yapamıyorlar, yüksek fiyata alıyorlar. Güç, belli bir kesimde toplanıyor. Tabi Tahran çarşısındaki eylemi de bastırdılar.
*İran’ın ezilen-sömürge uluslarının, Kürtlerin, Belucilerin ve Azerilerin, Arapların ulusal hareketlerinin durumu nedir? Önderlik eden partilerin niteliği nasıl?
İran’da ezilen demeyelim de, çünkü bütün halklar eziliyor. Bu ezenler başında da bütün o milliyetlerden vardır. Buna biz milli sistem diyoruz. Biz orada çeşitli saydığımız halklar, aynı eşit haklara sahibiz. Ama yazıp okuma hakkımız yok. Kültürümüzü geliştiremiyoruz. Bu Şah zamanında da aynıydı, şimdi de aynı. Emperyalizmin Ortadoğu’da sürdürdüğü çirkin siyaset, duvarın yıkılmasından sonra, halkları bir bahane olarak kullanıyor, ülkeleri elde etmek için ve kendi çıkarları için kullanıyor. Şu anda İran’da Azeri ve Kürt halkı hemen hemen aynı seviyede baskı alında. Kürtler daha yoksul. Yatırım yapmıyorlar. Güneydoğuda Belucistan dediğimiz yine öyle. Petrol bölgesi olan Kuzistan zengin bir bölge. İran’ı o bölge geçindiriyor. Onlar da Arap soylular orada. Savaştan sonra hiçbir gelişim olmadı, yerle bir olmuştu. Tabi ki bunun bir aksiyonu da olması lazım tüm hareketlerin. Ve bu maalesef yurt dışından yardım alıyor ve kör milliyetçiliği kışkırtıyorlar. Ama bu şu anda kuvvetli değil. Ancak geçen İran Kürdistanı’nda bir olay oldu, İran Kürdistan Demokrat Partisi ile KOMELA birleşti ve bir bildiri yayınladı. Bu bildiriye bakarsanız, kendilerini İran’dan ayrı görüyorlar. Kendi geleceklerini diğer halklardan ayrı görüyorlar ve Amerika ve Batı’nın gelip de kendilerini kurtarmasını bekliyorlar Kürtler. Böyle bir bildiri yayımladılar ve bütün siyasi gruplar tarafından reddedildi.
*PJAK var?
Ben, PJAK’ın görüşünü bilmiyorum. Onlar federasyon istiyor ama soralım millete, Kürtistan’daki, bizce bu da yanlış. O ülke geleceğine yeni bir ışık tutmadan bir bölge ayrılıp bir bölge federal olup bizde yararına değil. Neden? Irak Kürdistan’ına bakalım, orada otonom bir bölge yaratıldı. Şimdi Irak anayasasına aykırı hareket ediyor, kendi başına Türkiye ile petrol anlaşması imzalıyor.
*Bundan sonraki mücadelede nasıl bir programınız var ve hareketin yakın zamanda gelişme imkânları nedir?
İran çok uluslu bir ülke. İran’ın, sadece İran’ın değil, tüm bölgenin kurtuluşu sosyalizmdir. İran’da sol veya demokrat bir durum ortaya çıkması uzak bir ihtimal. Daha sürer.
Ama yakındaki faktörler ne yönde gelişir bilemeyiz.
*İsrail, İran’a savaş açar mı?
Aslında bunlar birbirleri ile oyun oynuyor. Şimdi bence aslında sermaye sistemi, emperyalistler ambargonun etki etmesini bekliyor. Ama biz ambargoya karşıyız. Faturayı millet ödüyor. Amerika, Irak ve Afganistan’da kötü bir tecrübeye sahip oldu. Planları istedikleri gibi gitmedi. Savaşa girmeleri kolay geldi. İran, Irak ya da Afganistan gibi değil. İran’da bir savaş olursa Ortadoğu karışır, Türkiye dahi.
*Emperyalistlere karşı çıkma ile mollalara karşı çıkmayı birleştirebiliyor musunuz?
Tabii. Bizim gündemdeki siyasetimiz mollalarla işbaşına gelip şu ana kadar verdiğimiz mücadele gerici rejimi kaldırmaktır. Temel programımız bu. Ama tabii ki geçmiş bize bir şeyler öğretti. Şartlara göre tahlil yapmanız lazım. ABD, eğer yarın İran’a girerse, bu bizim milli hakimiyetimizin gaspıdır. Milli hakimiyet, hükümetlerin değildir, halklarındır. Öyle bir durumda İran rejimine karşı mücadelemiz ikinci plana düşer. İlk sırada işgale karşı olur.
*İran’daki mücadelelerde kadınların katılımı nasıl, kadın hareketinin durumu ne aşamada ve talepleri neler?
Ben İranlı bir erkek olarak çoğu zaman kendimden utanıyorum. Çünkü devrimde ve devrimden sonrası kadın hareketleri erkekleri utandırıyor. Bu bizim için büyük bir iftihardır, bize de güç katıyor. Biz de onların hareketlerini destekliyoruz. Çeşitli modellerde çeşitli tiplerde kadınlar mücadele ediyor. İster makyaj olsun, kadınlar gözlerini en güzel şeylerle boyuyorlar, şık güzel temiz elbiselerle sokağa çıkıyorlar. En basiti budur. Kadın hakları dernekleri var, kadın özgürlükleri, kadın yazarlar feminist örgütler vardır. Kadın demokratik örgütleri epey gelişmiş.
*Onları da içeri atıyorlar mı?
Atıyorlar. Başkanlarını falan ama onlar sürdürüyorlar. Seçimden sonraki olaylarda en başta genç kadınlar geliyor.
*Dünyadaki komünist hareketinin gelişmesi için önerileriniz ne?
Yalancı duvar yıkıldıktan sonra -ben şahsım adıma konuşuyorum- ben çok sevindim. Çoğu insan siyasi depresyona kapıldı, siyasi depresyona. Ama ustalar çok önceden söylemişti. Revizyonist sistemin 1990’lara gelmeden önce neler yaşayacaklarını belirtmişti. Onlara çok saygı duyuyorum. O teorilerin doğru olduğuna inanıyorum. Bence bu, marksizm-leninizme de güç katmıştır, duvarın yıkılması. Tabi ki bu yolda mücadele edenlerin büyük bir kısmı hayal kırıklığına uğradı.
Sol için ister Avrupa’da olsun ister başka yerlerde olsun bir kriz dönemi var. Ama bu böyle kalmayacak. Şimdi Almanya’da Marks’ın kitaplarını bulamıyorsunuz kitapçılarda. Çünkü okunma orana çok arttı. Bu da o teorilerin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.