Yunanistan Komünist Örgütü (KOE)
[Yunan-isyan’ın etkin katılımcılarından KOE’nin, ayaklanmada itfaiyeciliğe soyunan Yunanistan Komünist Partisi’ne (KKE) yönelik bu eleştirisini, taşıdığı ideolojik anlam ve değer nedeniyle siz okurlarımızla paylaşıyoruz. Yazı, aynı zamanda KKE’nin Türkiye’deki kardeş partisi TKP reformizminin de bir eleştirisi anlamını taşımaktadır, çünkü TKP de Yunanlı itfaiyecilerin ayaklanma karşısındaki tavrını birebir olumlamakta ve paylaşmaktadır. Başlık bize aittir. Yazının orijinal başlığı “Komünistlerin gözü kulağı açık olmalı”dır.]
“Politik liderlerden şiddet eylemlerini kesin bir dille kınamalarını istedim. Şiddeti, yasadışı eylemleri ve antidemokratik yaklaşımları güçlendirenleri tecrit etmek hükümetin ve tüm politik güçlerin birincil sorumluluğudur. ”
(Başbakan Kostas Karamanlis’in meclis parti liderleri ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklama) “Radikal Sol Koalisyonu (SYRIZA) liderliği, ayaklanmacılarla flört etmeyi bırakmalı.”
(Yunanistan Komünist Partisi KKE Genel Sekreteri Aleka Papariga’nın Başbakan ile buluşmalarının ardından yaptığı açıklama)
“Bir süre önce duyduğum bir açıklamada olduğu gibi; sorumlulukla hareket eden politik güçler olduğu gibi, ayaklanmacıları besleyen ve destekleyen güçler de var.”
(Aşırı sağcı “LAOS” Genel Başkanı Georgios Karatzaferis’in Başbakanla görüşmesinin ardından yaptığı açıklama)
“Sizi kimin desteklediğini söyleyin, hangi yanlışları yaptığınızı söyleyeyim.”
(V. I. Lenin)
Neden Bu Kadar Kralcılık?
Yunanistan Komünist Partisi (KKE) liderliği, Kostas Karamanlis Hükümeti'ne ve “düzen ve hukuk” kurallarına bağlılığını ilan etmek için sıraya girdi. Radikal Sol Koalisyon'u (SYRIZA) suçlama fırsatını kaçırmadı. “Mücadeleler ve Bedeller Partisi” (tabii ki başka dönemlerde ve başka türde bir liderlik altında böyleydi) “sorumlulukla hareket ettikleri için” tüm ana akım medyanın ve bütün hükümetin tebriklerini alma başarısını gösterdi.
Toplumsal gerilim ve politik dengesizlik zamanlarında, komünistlerin görevi sistemi yeniden dengeye kavuşturmak değildir. Tam tersine, sisteme daha fazla vurarak, iktidarının sınırlarını ortadan kaldırmak ve böylece onu devirmek için gerekli ön koşulları ortaya çıkarmaktır. KKE bu pratikten kopmuş durumda. Dahası, KKE durmadan hükümetin “Yunanistan’a ve kamu düzenine karşı yeni asimetrik bir tehdit” açıklamalarını ağzında geveleyip duruyor. Karamanlis tüm partileri “sorumluluk göstererek bu zor durumdan çıkış bulmak” için harekete geçmeye çağırırken, KKE liderliği onun yanında yer alıyor.
Ne zamandan beri hükümet için “zor durum”, solcular ve halk için de “zor durum” oldu ki? Büyük burjuvazi için “zor zamanlar” işçi hareketi için de mi “zor zamanlar”dır? KKE’nin “saf sınıfsal analizi” anlaşılan birden bire gezintiye çıktı!
10 Aralık’ta, hükümet sendikalara Meclise yürümemelerini söylediği zaman, KKE’ye bağlı “PAME” sendikası, şehrin öbür ucunda şimdi boş olan Çalışma Bakanlığı önünde bir “eylem” yaptı.
12 Aralık günü binlerce öğrenci Meclisin önünde Anayasa Meydanı’nda bir insan denizi meydana getirdiklerinde KKE liderliği üyelerini kilometrelerce uzağa gönderiyordu. Ve daha sonra, KNE’nin (KKE gençliğinin) üniversitelerde kontrolü ele geçirmek için öğrencilere yönelik saldırıları oldu. KKE’nin “uzlaşmaz sınıf mücadelesi” ne kadar da UZLAŞMAZ!
İşçi Sınıfı Partisi Mi? "Hukuk Ve Düzen” Partisi Mi?
KKE liderliği işçi sınıfı, sınıf bilinci ve sınıf mücadelesi hakkında çok konuşur. Ancak, KKE’nin pratiği onun “sorumlu davranan”, “kraldan çok kralcı” bir parti olduğunu, her şeyi “anayasal çerçevede” tutmak istediğini bir kez daha kanıtladı.
Üç yıl önce, KKE’nin günlük yayın organı “Rizospastis”, Fransa banliyölerinde meydana gelen ayaklanmalara merkezi bir yer ayırmıştı. O zaman Rizospastis’te şöyle yazıyordu: “Fransız hükümeti ve isyancıları çete olarak niteleyenlerin tümü, ayaklanmanın nedenlerini ve içeriğini küçümsemek veya halının altına süpürmek istiyorlar, devrimci gençliğin umutlarını kırmaya çalışıyorlar.” Rizospastis, şöyle devam ediyordu; “KKE, tüm Fransa ve Paris’teki tüm günümüz Sefilleri ile en sıcak dayanışma duygularını belirtir. ” Evet, KKE başka bir ülkede isyan çıkınca bunları söylüyordu. Tüm bunlar, ucuz “devrimci” söylemin ne demek olduğunu bir kez daha kanıtlıyor...
Şimdi, Yunanistan’da bir gençlik patlaması yaşanırken KKE liderliği ne yapıyor? Bizi, “ayaklanmacıları desteklemek”le suçluyor. KKE’nin bir milletvekili, Ioannis Gkiokas, bir radyo programında SYRIZA’yı “Bu parti, adli suçluları, insan kaçakçılarını da kapsıyor olabilir” diyerek suçluyor.
Tüm bunlar; KKE’nin SYRIZA’ya karşı kininden mi kaynaklanmaktadır? Tüm bunlar; KKE’nin sol hareket içerisinde “iç savaş” yürütme isteğinin bir yansıması mıdır? Hayır! KKE’nin pratiğinde temel olan, SYRIZA’ya karşı düşmanlığı değildir. KKE’nin pratiği, onun liderliğinin “toplumsal barış ve dengenin gardiyanı” olma rolü ile ilişkilidir. Bu pratik, hükümetin sağ kolu olma rolü ile ilgilidir.
Hareket, Hükümeti Yıkmalı Mı Yıkmamalı Mı?
KKE liderliği “Kahrolsun hırsızlar ve katiller hükümeti” sloganını desteklememektedir. Ve elbette, hükümetin yıkılmasına neden olacak bir politika da izlememektedir. KKE liderliğinin sözde “saf” tutumu “İstediğimiz yönetici değiştirmek değil” sloganında ifadesini buluyor.
Soruyoruz: Ne zamandan beri, hangi teorik çalışmada, hangi komünist hareketin hangi pratiğinde, hükümetin istifasını talep eden bir ayaklanma kötülenmiştir? Ne zamandan beri “İşçi sınıfının partisi” burjuva hükümetin istifasını istemek dururken tam tersi yönde hareket etmiştir? Özellikle de bu slogan isyancı gençliğin ve halkın dilinde dalga dalga yayılırken?
Soruyoruz: Özellikle de PASOK’un sözde sosyal-demokrat muhalefetinin, hükümetin devrilmesi için hiçbir baskı oluşturmadığı, aksine hükümete “sorumluluk göstermesi ve hükümet olarak rolünü yerine getirmesi” yönünde sağcı çağrılar yaptığı bir süreçte, KKE liderliği propagandalarında kullandıkları koca koca kelimeleri (başkaldırı ve karşı-atak) neden bugün eyleme geçirmiyorlar?
Soruyoruz: Okullarda, üniversitelerde ve fabrikalarda kitlesel politik bir harekete dönüşebilecek olan gençlik isyanının ve toplumsal rahatsızlığın baskısı altında hükümetin düşmesi (kimin seçimler bakımından daha fazla kazanım elde edeceğinden bağımsız olarak) halk hareketinin büyük bir kazanımı olmaz mı? Bu, halkın hükümetleri ve gerici planları devirme gücünün büyük bir kanıtı olmaz mı? KKE bir kez daha komünizme leke sürmektedir. Bunu, varol(may)an sosyalizmi hiç eleştirisiz destekleyerek ya da sosyal-demokrat PASOK ve sağcı partiler ile “ulusal birlik” hükümeti kurduğunda da yapmıştı. Şimdi KKE, gençliğin isyanını karalayarak, gençliği komünist soldan uzaklaştırarak bir kez daha komünizme leke sürüyor.
Tüm bunları değiştirmek için, hepimiz mevcut durumu tümden değiştirecek sol ve komünist bir harekete gereksinim duyuyoruz. Burjuva şantajlara, söylemde “devrimciliğe” yenik düşenlere, kraldan çok kralcı oluverenlere ve ayaklanmanın bir gücü olmak için mücadele etmeyenlere değil!
15 Aralık 2008