Kısa bir süre önce kurulan ve hızlı bir örgütlenme kampanyasıyla yaygınlaşan Sosyalist Gençlik Derneği (SGD), gençliğin politik mücadelesine yeni bir soluk taşıdı.
İstanbul SGD Başkanı Başak Şahin, yaptığımız röportajda, SGD'nin mücadele perspektifleri, örgütlenme stratejileri, sosyalist aydınlanma misyonları vb. hakkında sorularımızı yanıtladı.
* SGD hangi ihtiyaçtan doğdu?
Burjuva propagandanın etkisiyle, emperyalizmin örgütsüzleştirme saldırılarıyla sıkıştırılmış, kapitalizmin karanlık koridorlarında çürütülen, emperyalizmin neoliberal saldırı programlarıyla geleceksizleştirilen gençliği sosyalizmle aydınlatarak toplumsal mücadeleye katılımını amaçlıyoruz. Gençliğin, aydın özelliklerinden kaynaklanan, toplumsal mücadeleyi besleyici rolünü oynamasını sağlamak istiyoruz. 12 Eylül’ün etkileri bugünkü gençlik kitlesi üstünde daha somut görülüyor. Eğitim kuramları, en başta da üniversiteler YÖK aracılığıyla gerici, ırkçı, cinsiyetçi düşüncelerin gençliğe empoze edildiği kurumlar haline geldi. Burjuva propaganda diğer kanallarla, televizyon, medya aracılığıyla bireyci, pop kültürü öne çıkarıyor, geleceksizleşen gençlere sahte alternatifler sunuyor. Uyuşturucu kullanımı, cinsel, kültürel, düşünsel yozlaşma gibi birçok etken, gençliği düşünmekten, sorgulamaktan uzak tutmaya çalışıyor. Gençliğin sosyalist düşünceler etrafında örgütlenmeye ihtiyacı var. Kendi sorunlarıyla mücadele etmek, kendi taleplerini sorunlaştırabilmek, buradan toplumsal sorunlarla da ilişkilenişini sağlamak ve bunun için de sosyalist fikirlerle aydınlatmak ve sosyalizm etrafında örgütlemek ihtiyacına yanıt veriyor SGD’ler.
* Bu ihtiyaca bağlı bir örgütlenme stratejisi düşünüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
SGD’ler gençliği, yani liseli, üniversiteli, işçi, işsiz, semt gençliğini örgütlemeyi hedefliyor. Tabi öğrenci gençliğin aydın özelliklerini Marksist Leninist teoriyle buluşturma, buradan ezilenlerin mücadelesini besleme ihtiyacının yakıcılığını koruyor. SGD’lerin şu anki bileşimi itibariyle yakın vadede öğrenci gençliğin hızlıca örgütlenebilmesi sorununu temel alıyor.
Yaz sürecine dönük özellikle semt gençliğini aydınlatma ve sosyalizm mücadelesine kazanma, SGD’lerde örgütleme çalışmalarımız olacak. Tabi yerellerin özgünlüklerine bağlı değişimler de gösterebiliyor planlarımız.
Derneğimiz, NATO, emperyalist işgal, tecrit gibi politik gündemlere etkin müdahale etmeye devam edecek. Gençliğin kesimsel sorunlarını, başta da eğitime dair sorunları; YÖK, ÖSS, yasa tasarıları, vb. mücadele gündemimiz olmayı sürdürecek. Keza gençliğe dönük ideolojik saldırıların, örneğin uyuşturucunun hedef alındığı çalışmalar yoluyla gençliğin politikaya müdahalesini merkezi politikayla daha zengin bir içerikle buluşturmayı düşünüyoruz. Kısacası, kapitalizmin yol açtığı herhangi bir sorunla mücadele etme isteğindeki her gencin aklına gelen ilk adres olmayı hedefliyoruz.
Marksizm-Leninizm seminerleri yakın vadede hayata geçireceğimiz temel etkinliklerimizden biri olacak. Felsefe, ekonomi politik, toplumsal mücadeleler tarihi, sosyalizm gibi konuları tartışacağız, NATO sürecinde olduğu gibi, politik çalışmalarımızın önünü açan, gençliği bu gündemler üzerinden aydınlatmayı, sosyalizmle tanıştırmayı, teoriyle ilişkilendirmeyi hedefleyen etkinliklerimiz olacak.
Gençliğe tek seçenek olarak dayatılan emperyalist kültürün, tüketiciliğin, bireyciliğin, sanallaşmanın karşısına, alternatif sosyalist kültürü gençlik içinde yaygınlaştırıp geliştirerek çıkacağız. Kolektif üretimin, paylaşımın temelde durduğu bir yaşam tarzını kendi pratiğimiz içinde göstermeye çalışacağız. Tiyatro, müzik, resim, karikatür ve diğer kültür sanat dallarında kurslarımız, atölyelerimiz, yarışmalarımız olacak. Sporda da, sanatta da, politikada da, söylenecek sözü biz söylemeliyiz, böyle düşünüyoruz. Her genci yaşamının bir kenarından da olsa yakalayabilecek çok çeşitli çalışmalar yapmayı, çalışma grupları oluşturmayı hedefliyoruz.
Şu ana kadar birçok ilde SGD’ler kuruldu; İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Balıkesir, Eskişehir, Manisa, Çanakkale, Zonguldak... Kürdistan illerinde de kurulacak. SGD’lerin yaygınlaşmasıyla, gençlik kitleleri içinde örgütlenebilmesiyle birlikte daha yerel şubeler kurulması gündemimizde. Yine SGD’lerin örgütlenme düzeyine paralel olarak federasyonlar kurma düşüncemiz de var. Daha uzun vadeli bir hedef bu. Somut olarak ne zaman, hangi aşamada, hangi çapta oluşturulabileceği SGD’lerin gelişimine bağlı olarak tartışılacaktır.
* 12 Eylül’den bu yana öğrenci gençliğin sınıfsal profilinde emekçi ailelerin çocukları aleyhine bir değişim oldu. Liseler bir umut kapısı olmaktan çoktan çıktı. Özellikle üniversitede gençliğinin sınıfsal konumunda orta sınıflara doğru bir kayış yaşanıyor. Bu sizin örgütlenme stratejinizi nasıl etkiliyor? Özel olarak hedef profil seçimi yapıyormusunuz? Gençliğin hangi kesimlerine yönelmeyi düşünüyorsunuz ya da her kesim için özel projeleriniz var mı?
Üniversite gençliği paralı eğitim politikalarıyla, AÖBP-ÖSS-ÖYS gibi üniversiteye girişi dershanelere bağımlı hale getiren, dolayısıyla emekçi çocuklarının baştan bir-sıfır yenik başladığı sınav sistemleriyle büyük oranda elitleşti gerçekten. Bu özellikle Boğaziçi, ÎTÜ, ODTÜ gibi üniversitelerde daha yoğun yaşandı. İşçilerin, ezilenlerin çocuklarına üniversite kapıları kapanıyor. Bu gelişme en başta liseli gençliği örgütlemenin önemini artırıyor. Lise gençlik, hem bileşim olarak ezilen kesimleri daha çok kapsıyor, hem de yeni fikirlere daha açık, burjuva propagandanın daha az etkisi altında. Liseli gençliğin sosyalizmle tanışması, genç yaşta Marksizm-Leninizm’in teorisini öğrenmeye başlaması, gerek üniversiteli gençlik mücadelesine, gerekse işçi, emekçi kesimlerin toplumsal mücadelelerine güç katmak bakımından çok önemli. Öte yandan liseli gençliğin örgütlenmesinin önünde çok önemli engeller var. Liselilerin derneklere üye olması yasak örneğin. Dolayısıyla SGD’lerde de örgütlenemiyorlar. Kendi akademik demokratik örgütlenmelerini de yaratamıyorlar. Dolayısıyla şimdilik yasalar ancak dershane öğrencilerini örgütlememize olanak tanıyor. Tabi bu asla SGD’lerin liseli gençlik mücadelesini kapsamayacağı anlamına gelmiyor. SGD’ler olarak, liselilerin örgütlenmesinin önündeki engelleri aşmak için, hukuksal kanallardan fiili meşru mücadeleye dek bir dizi çalışmamız olacak. Liselilerin; gerek SGD’lere ve derneklere üye olabilmesi, gerek kendi akademik demokratik mevzileri olarak liseli öğrenci birlikleri ve demokratik lise birliklerinde örgütlenebilmeleri için mücadele edeceğiz. Liselilerin demokratik taleplerinin savunucusu olacağız ve liselileri toplumsal mücadelelerle buluşturacağız. Bu kesimin genç yaşta Marksist teoriyi öğrenmesi, geçmişte üniversitelilerin merkezinde durduğu teorik düzeyin liselere yayılması, devrimci mücadeleyi de nitel ve nicel olarak güçlendirecek.
Bu durum üniversite gençliğinin önemini azaltmıyor tabi; yani böyle bir tercihten söz etmiyorum liseli gençliğin önemi arttı derken. Özel bir hedef profilimiz bu anlamda yok. Her kesime dönük kimi özel projelerimiz var. Üniversite gençliğini, önümüzdeki dönemlerde en başta neoliberal eğitim politikalarını tam olarak hayata geçirmenin, şirket üniversite modelini oturtmanın sermaye açısından olmazsa olmaz hale gelmesi nedeniyle kitlesel çıkışlar bekliyor hala. SGD’lerin özellikle bu mücadelelerde üniversitelerde kitleselleşmesinin olası olduğunu düşünüyoruz.
Yine özellikle yaz aylarında semt gençliğini aydınlatmaya dönük hedeflerimiz var. Semtlerin işçi, işsiz, liseli, üniversiteli gençleriyle buluşacağız.
* Alternatif eğitim ve üretim projelerinden söz ettiniz. Bu konuda girişimleriniz var mı, nasıl etkileri oldu?
SGD’lerin kurulmaya başladığı dönem NATO Zirvesi gibi hayati önemde bir politik gündemle çakıştığı için, şu ana kadar SGD’ler de esas olarak NATO’yu püskürtme, NATO Zirvesi’ni engelleme görevine yoğunlaştı. Politik faaliyet ağırlıktaydı. Kültürel faaliyetlerimiz, teorik çalışmalarımız da doğal olarak bu çerçevede yürüdü. SGD’lerde sosyalist aydınlanma tartışmalarını dışta tutarsak ağırlıklı olarak emperyalizm, NATO, antiemperyalist mücadele, gençliğin bu mücadeledeki yeri gibi konuları tartıştığımız, bunları Marksist teorinin ışığında incelediğimiz seminerler, paneller örgütledik. Bulunduğumuz yerlerde gençliği bu konularda aydınlatmaya önem verdik. NATO ve ABD emperyalizminin katliam, işkence ve tecavüzden oluşan icraatlarına tepki örgütlemeye çalıştık. Örneğin G-8 Zirvesi, Tony Blair’in Ankara ziyareti SGD’lerin hedefi oldu. Politik refleks bakımından iyi bir duruş sergilendi.
* Biliyorsunuz teoriye ilgisizlik, devrimci hareketimiz içinde temel bir sorun olmaya devam ediyor. Bu anlamda sosyalist aydınlanma çalışmalarınız önemli gerçekten. Çalışmalarınızın ilk sonuçlarından ne gibi veriler elde ettiniz?
Birçok yerde ilgi iyiydi, hedeflediğimiz oranın altında olmakla birlikte. Özellikle küçük kentlerde bu konuda açlığın daha da büyük, daha doğrusu hissedilir olduğu söylenebilir. Çalışmalara katılanlar açısındansa, canlı tartışmaların yürütülmesi önemli bir veri. Etkin bir duruş var bu konuda. Ama benim genel gözlemim, tartışmaların pratik politikaya dair kısımlarında ilginin daha fazla arttığı, teorinin öğrenilmesine nazaran pratik politikanın daha fazla tartışıldığı yönünde.
* Bir yönüyle olumlu bir durum. Ama bir yanıyla da aşılması gereken bir probleme işaret ediyor sanırım?
Tabi. Bugün gençliğin politik bölükleri açısından bir nitelik sorunu yaşanıyor, SGD’ler de bu tip çalışmalarla bu nitelik sorununu aşmayı hedefliyor zaten. Gençlik mücadelesinin yükseldiği her dönemde teoriyle ilişkileniş artıyor, geçmiş deneyimlerden öğrenirken, bu ideolojiyle ilişkileniş düzeyini örnek almakta veya anlamakta eksik kalıyoruz. O kalabalık forumların, teorik tartışmaların, toplumsal mücadeleye kattıklarını düşündüğümüzde, bunları gençlik hareketine yeniden kazanmanın zorunluluğu açığa çıkıyor. Bugün SGD’nin düzenlediği Marksizm tartışmalarıyla, bunların tohumlarını atıyoruz.
* Bunu biraz açabilir miyiz? Devrimci mücadelenin tarihi gösteriyor ki sosyalist fikirler ezilen yığınlara aydınlar üzerinden taşınıyor. Bizim ülkemizin tarihi de bu konuda çok zengin. Denizlerin, Mahirlerin, İboların deneyimleri var, 70’lerin deneyimleri var. Tabii bu sorun bakımından 80 öncesi ve sonrası arasında bir kopukluk, bir düzey sorunu yaşandı. Özellikle buna sosyalist hareketin geri çekiliş koşullan da eklenince bu sorun daha da ağırlaştı. Bugün siz bu koşullar altında gençliği Marksist teoriyle buluşturma bakımından ne gibi adımlar atmayı düşünüyorsunuz?
SGD’nin de diğer birçok devrimci çevrenin de miras aldığı köken 71’de bir avuç gencin kendi aydınlanma düzeylerini halkla buluşturma, kendi teorik ve pratik birikimleriyle halkın mücadelesine önderlik etmeye soyunma cesaretiyle varoldu. 80 kuşağında yetişen gençlerse genel olarak politikaya, politik kesimleriyse teoriye ilgisiz. Bir açı farkının, bir kopuşun yaşandığına katılıyorum ben de. Marksist teorinin öğrenilmesi ve ezilenlere taşınması, bunu gerçekleştirecek kadroların yetişmesi, SGD’nin devrimci mücadeleye en büyük katkılarından biri olacak. Tabi Sovyet bloğunun dağılmasıyla birlikte sosyalizmin yaşadığı prestij kaybından sonra şimdi bambaşka bir süreç var. İkiz kulelerin ve Pentagon’un bombalandığı, emperyalizmin yenilebileceği düşüncesinin yaygınlık kazandığı, buna Irak direnişinin eklendiği bir dönemdeyiz. Neo-liberal politikalar yığınların tepkisini çekiyor. Geniş kitleler sosyalizme on yıl önce olduğundan çok daha açık. Bu açı farkını kapamanın çok da olanaklı olduğu bir dönemdeyiz. Çok da avantajlı olduğumuzu düşünüyorum bu konuda.
* SGD, amaçlan itibariyle genel sınıf mücadelesinin parçası. Gençlik her ne kadar kendi başına sınıf olmasa da sınıf mücadelesinden kopuk değil. Ve tabi gençlik sosyalist fikirleri ezilenlere taşıma misyonunu yüklenmiş. Somut olarak da öğrenci gençliğe dönük saldırılar emperyalizmin tek bir programa bağlı saldırılarının parçası. Bu toplumun diğer ezilen kesimlerine de yayılıyor. Aslında kapitalizmin gelişim süreci toplumun tüm ezilen kesimlerini birleştiriyor, buna daha uygun hale getiriyor. Koşullar her bakımdan uygun. Sizce genel olarak gençlik bu ilişkiyi nasıl kurdu ve SGD bunun üzerine ne koymayı düşünüyor?
Gençlik hareketinin son yirmi yıllık döneminde mücadelenin temel gündemini eğitim sorunları oluşturuyor. Politik gençlik hareketi toplumsal sorunlarla da ilişkilendi, daha doğrusu en hızlı harekete geçen, politik refleks veren kesim olma özelliğini korudu. F tipi muharebesi, emperyalist savaş karşıtı mücadele bunun örnekleri. Ama birincisi, gündemlerini birleştirmekte, tek bir özgürlük mücadelesinin birbiriyle ilişkili alt gündemleri olarak ele almakta eksik kaldı. Dolayısıyla F tipi cezaevlerine karşı sokağa çıkan kesim formasyon sorununa, formasyon hakkı için mücadele eden öğrenciler, örneğin “YÖK’e hayır” sloganına, öğrenci gençlik genel olarak işçi-emekçilere dönük saldırılara ilgisiz kaldı. Böyle bir bütünlüğün kurulamayışı da haliyle hem gençlik hareketinin gücünü, geniş gençlik kitleleriyle bağlarını zayıflatan, hem de diğer ezilen kesimlerle bağ kurma olanaklarını kısıtlayan bir rol oynadı. İkincisi, eğitim sorununu emekçi kesimlere yaymakta eksik kaldı. Eğitim sorunu tek başına gençliğin sorunu değil, eğitim sorunu tek başına gençliğin mücadelesiyle çözebileceği bir sorun da değil. Emekçi kesimlerin, ezilenlerin mücadeleleriyle ilişkilenmede de eksiklikleri oldu. Sonuç olarak, az önceki soruyla da bağlantılı biçimde ezilenlerin mücadelesini kendi aydın özellikleriyle beslemekte eksik kaldığı söylenebilir. Yani mücadelenin bileşenleri bakımından da, gündemleri bakımından da parçalı bir tablo vardı ve var. Bu anlamda bir köprü kurulması zorunlu. SGD de bu köprüyü oluşturma iddiasında.
* Peki SGD sonuçta bir gençlik örgütlenmesi. Ama bir de gençliğin öğrenci dernekleri var. Siz bu iki kurum arası ilişkiyi nasıl düşünüyorsunuz? SGD somut olarak hangi rolü oynayacak? Örneğin Öğrenci derneklerinin yaygınlaşması, büyümesi bakımından SGD’nin özel bir önemi var mı? Ya da bu işi nasıl somutlaştırıyorsunuz?
Öğrenci dernekleri, gençliğin kendi akademik-demokratik talepleri etrafında örgütlendikleri kurumlar. SGD’ler ise politik kitle örgütleri. Yani birbirini besleyen kurumlar bunlar. Gençliğin sosyalist fikirlerle tanışması, demokratik talepleri etrafında mücadeleye katılmaları oranında artacaktır. Demokratik mücadeleyi geliştirmek, mevzilerini oluşturmak, kabalaştırmak ve aynı zamanda ideolojik olarak beslemek her sosyalistin görevidir. Özel olarak da öğrenci derneklerinin örgütlenmesini, bu araçlarda yer almayı ve sosyalist perspektifleri taşımayı her bir SGD’li görev edinmek zorunda. Öğrenci derneklerini gençliğin politik özgürlükler mücadelesine katılımının en temel araçlarından biri olarak görüyoruz. Bulunduğumuz alanlarda, üniversiteliler öğrenci derneklerini, liseliler liseli öğrenci birliklerini, semtlerde yaşayan arkadaşlarımız, işçi, işsiz gençler varsa kendi alanlarındaki demokratik mevzileri geliştirmeli, örgütlemeli. Bu konuda geçmişte yaşanan dağınıklardan, birbirinin yerine koyma yaklaşımından, iki derneği birbirine yük olarak gören anlayıştan kaçınmak gerekiyor.
* Genel olarak şimdilik bir kurumsal yapıya bürünmemiş de olsa, bir programa sahip olmasa da fiili olarak bir anti-emperyalist, antifaşist gençlik cephesi var. Siz de bunun içindesiniz. Somut olarak SGD bu anti faşist gençlik cephesinin ilişkilerini daha merkezi hale getirme ya da fiili niteliğini yükseltme konusunda neler düşünüyor? Böyle bir özel projesi var mı?
Aslında SGD’lerin kurulduğu kısa döneme baktığımızda, birçok ilde oluşturulan NATO karşıtı anti emperyalist birliklerin örgütleyici olması, konuya nasıl yaklaştığımızı gösteriyor. Bundan önce de SGD’nin miras aldığı kuvvetler önder birleştirici tarzı benimsediler ve bu tarzın birçok güzel örneğini hayata geçirdiler. Bundan sonra da bu çeşit birliklerin kurulması, bu konuda kalıcı mevzilerin sağlanması gündemimizde olacak.
* Genel olarak gençlik hareketine baktığımızda böyle bir mevziyi kurumlaştırmaya dönük bir eğilim var mı?
Böyle tartışmalar her zaman var. Birlikler kurma, özellikle de bunları kalıcılaştırma tartışmalarını hep yaşıyoruz. Ama tartışmalar ufak tefek ayrılıklara veya pragmatist yaklaşımlara, sekter tarzlara takılıp parçalanıyor sıklıkla. Bunları yaşamın içinde aşılabilecek sorunlar olarak görüyoruz. Yakın vadede kalıcı ve genel bir birlikten, bir cephe örgütlenmesinden çok belli gündemler üzerinden, filanca süreçte genel bir politik gündem çerçevesinde Türkiye ve Kuzey Kürdistan çapında olabilir veya falan durumda da yerel bir sorun üzerinden, örneğin antifaşist mücadele gibi yerel bir birlik olabilir, bu tarz birliktelikleri, bazı küçük kentlerde daha kalıcı örgütlenmeleri daha mümkün, gerçekleşebilir görüyoruz. Bunları bizzat örgütlemeye de çalışıyoruz. Ama genel bir yaklaşım olarak bunların mümkün olmaktan öte zorunlu olduğunu düşünmekle birlikte, SGD’lerin yakın geçmişteki bazı deneyimlerden çıkardığı sonuç, kalıcı ve bütünsel bir cephe örgütlenmesinin -kurumsal anlamda demek istiyorum, fiili olarak aslında istesek de istemesek de var şimdilik- çok mümkün olmadığıdır. Politik süreçlerin gelişimi çok hızlı değişimleri de mayalayabilir tabi.
* Gençlik cephesinden söz etmişken, gençliğin uluslararası birliği bakımından Avrupa’da ‘95’ten bu yana böyle gelişmeler var. Yunanistan’da anti-emperyalist bir cephe var. Türkiye’den de buna katılan gençlik gruplan var. Uluslararası perspektifi nedir SGD’nin?
Bugün gençliğin karşı karşıya olduğu neoliberal eğitim saldırıları her ülkede yaşanıyor. Örneğin yeni YÖK yasa tasarısı öğrenci gençliğin önemli bir gündemi. Avrupa gençliği de bir süredir bu yasaya paralel neoliberal yasalarla mücadele ediyor. İspanya’da yüz binleri kapsayan eylemler yapıldı örneğin. Bunun yanı sıra ABD’nin Irak işgali ile birlikte anti-emperyalist mücadelenin gelişimi uluslararası alanda ezilenleri birbirine daha fazla yaklaştırdı, antiemperyalist cepheler, birlikler kurmanın olanaklarını artırdı. Bizim de uluslararası gençlik hareketiyle ilişkilenme, daha yoğun bağlar kurma girişimlerimiz var. NATO sürecini bu yönlü değerlendirmeye çalıştık. Özellikle Ortadoğu gençliğinin enternasyonal dayanışmasını önemsiyoruz.
* Üniversitelerde, liselerde Kürt gençliği bir ağırlık tutuyor. Kürt sorunu politik ilişkileri belirleyen bir öneme sahip. SGD, onu oluşturan öğelerin geçmişi açısından baktığımız zaman, Kürt sorununa genel hareket içerisinde bir kaç adım daha öne çıkarak müdahil oldu. Tabi ki bunun yine de yeterli olduğu söylenemez. Kürt hareketinin seyri şimdi bir yön değişimine girdi. Devrimci bir çizgiden reformist bir çizgiye evrildi. Kürt gençliği de kuşkusuz bundan bir biçimde etkileniyor. Bunun bir boşluk olduğunu düşündüğümüzde SGD, Kürt gençlerini sosyalizme yakınlaştırmak bakımından neler düşünüyor?
Kürt gençliği on beş yıllık bir mücadele deneyimi yaşadı. Gençliğin en politik kesimini oluşturuyor. Ulusal hareketin örgütlü bileşeni olsun ya da olmasın, geniş yığınlar halinde bu sistemle bozuşmuş, üstelik umudun mücadele etmekte olduğunu kendi yaşamı içinden çıkarmış durumdadır. Şimdi Kürt halkı, çürütme koridorunda tutulma gibi bir dönemden geçti. Önemli bir boşluk, bunalım yaşanıyor. Bu mücadele sosyalist bir perspektifle aydınlanmadığı ölçüde çürümeye de çok açık. Kürt halkının ulusal talepleri için mücadelesinin sosyalizmle buluşmasının her zamankinden daha belirleyici olduğu bir süreçteyiz. Aynı zamanda bu topraklarda sosyalizm mücadelesinin de Kürt halkı ve özelde de Kürt gençliği gibi önemli bir mücadele deneyiminden geçmiş bir kesimle buluşmaya ihtiyacı var. Buradan hareketle SGD’ler Kürt gençliğini de sosyalizmle buluşturma arayışında olacak. Önümüzdeki süreç de bu noktada çok temel politik görevler koyuyor önümüze. Kürt halkını bekleyen yeni saldırıların nasıl karşılanacağı, barış talebiyle, Kürt ulusal mücadelesinin önemli takvimsel gündemlerinden 1 Eylül’le nasıl ilişkilenileceği gibi.
Kürdistan illerinde SGD’lerin açılması düşünülüyor, hatta bu röportaj yayınlanmadan açılmış olması olası. Kürt gençliğini kazanmak Kürdistan illeri kadar batıda da, üniversitelerde, liselerde, varoşlarda Kürt gençleriyle buluşmak da önem taşıyor.
* SGD ve kadın sorunu ilişkisini sormak istiyorum. Son on-onbeş yıl içerisinde -Kürt devrimi tabi temel bir merkezde duruyor burada ama genel olarak kadınların bir öne çıkış; hem kitlesel olarak bir öne çıkış, hem devrimci hareketin yönetici görevlerini üstlenen unsurları olarak da öne çıkışı söz konusu. Kuşkusuz bu genel olarak kadınların toplumsal ezilmişliklerini ve geri bırakılmışlıklarını değiştiren bir güce ulaşmış değil henüz, ama böyle bir ileriye çıkış var. Fakat tabi yine de devrimci mücadelenin bir takım pratik görevlerini, militan görevlerini yükleniyor kadınlar ama, SGD’nin teoriyle ilgili yaklaşımları düşünüldüğünde, özel görevlerinin olması lazım. Siz de aynı zamanda bir devrimci kadın başkan olarak açar mısınız bunu?
Sosyalizm mücadelesinin yarısını kazanmak anlamına gelecek, kadın kitlelerinin mücadeleye kazanılması, teorik alanda kadınların gelişmesi ve öne çıkması. Tabi bu aynı zamanda, her bakımdan bugünkünden ileri bir düzey olarak bir anlamda başımıza kakılan 70’lerden en ileri yanlarımızdan biri. Gençlik hareketi içinde de hem sayısal açıdan, hem gençlik hareketinin kitle önderleri olarak kadınlar sivriliyor. Öyle cephe gerisinde filan değil, hem pratik politika alanında, hem teorik mücadelede kadınlar hak ettikleri yeri daha büyük bir azimle almaya çalışıyor, mücadele ediyor. SGD’ler, özellikle genç kadınları teorik alanda yetiştirme ve öne çıkarma konusunda, çıtayı yükselten bir yerde duracak. Özel proje olarak nitelendirilemez belki ama, sosyalist bir dünya kurma iddiasında samimi olan her kuvvetin yapması gerektiği gibi, kadın komisyonları kuracağız biz de. Bunlar gerek kadın sorununun Marksizm-Leninizm ışığında öğrenilmesi ve öğretilmesi, hem de genç kadınları sosyalizm mücadelesine kazanma ve daha etkin kılma amacı taşıyor. Daha ileri vadede daha özel atölyeler, yalnızca genç kadınları kapsayacak kültürel etkinlikler, çalışma grupları da örgütlenebilir. Emekçi, Kürt ve öğrenci kadın örgütleriyle de dayanışma içindeyiz. SGD’lerin genç kadınlara dönük hedeflerini gerçekleştirmesi, demokratik kadın hareketine de, sosyalist kadın hareketine de hem kadro, hem kitle gücü taşıyacak.