Özeleştirinin Devrimci Şiddeti

"Proleter öncünün tüm bölükleri arasında uyanan yeni enerji, kazanma ve başarma azmi kendini hissettiriyor. Umut büyüyor, yapıcıların sevinçli türküsü yükseliyor. Proletaryanın öncü birliği kendi durumunu pratik olarak da değiştiriyor. Devrimci eylemin ateşinde yıkanıyor, yenileniyor, arınıyor. İşareti alan büyük orkestranın tüm enstrümanlarının her birinin kendinden, kendi konum ve alanından başlattığı bu değişim ve yenilenme pınarları bütünleşerek gürül gürül akan bir nehre dönüşecektir..." (20 Nisan 2002, "Söz Eyleme İşliyor," Yeniden Atılım, Başyazı)

Devrimci mücadele sayısız kurbanlar vererek ilerliyor. Sayısız devrim deneyimi bunu doğruluyor. Ama yine de birçok durumda devrimcilerin kendilerini ortaya koyuşları devrimci öncü ve mücadelenin gelişimi bakımından ayrı, özel bir anlam kazanabiliyor. Bu temel yaklaşım bizi, geçen yıl İzmir direniş siperinde kaybettiğimiz Tuncay Yıldırım yoldaşın şehit düşmesinin marksist leninist komünist parti bakımından özel anlamını düşünmeye/aramaya itiyor. Bu yazının konusu elbette bunu araştırmak değil. Ama son bir yılında marksist leninist komünist hareketin gelişim seyrinin ana çizgilerini çözümleme amaçlı bir yazıya buradan başlamak bize oldukça anlamlı göründü.

Komünist öncünün 2002 Ocakı’nda İzmir ve İstanbul’da açtığı ölüm orucu direniş siperleri, devrimci kararlılık bakımından dışarıda pörsüyen devrimci morali zindanlardaki direnişin düzeyine yükseltmek gibi bir anlam ve amaca da sahipti. Direniş siperlerinin kuruluşu, bu yoldaki parti kararının uygulamaya sokulması, öncünün kendine yönelik sarsıcı, uyandırıcı bir devrimci şiddeti de içerir. Parti F tipi hücre-tecrit saldırısı karşısında devrimci kararlılığını dışarda ölüm orucu siperleri açarak bir kez daha sınamak ister ve sınar. Parti devrimci ruhunu kazanma arayışındadır.

Eleştiri ve özeleştirinin devrimci şiddetiyle kendini kamçılayan komünist öncünün, merkezden dışarıya; omurgasından çevresine/çeperine doğru politik kararsızlık ve yarı gönüllülükle savaştığını ve dışarıda ölüm orucu siperlerinin kurulması kararının uygulamasında devrimci iradesini ve politik kararlılığını sınavdan geçirdiğini saptamak yanlış olmayacaktır. Baroların ortaya attığı “üç kapı üç kilit açılsın” talebi, yarattığı ilk etki ve ilgiden sonra adeta sahipsiz kalır. Komünist öncü bu talebi sahiplenme temelinde kuvvetlerini seferber etmek üzere harekete geçtiğinde yalnızca kendi saflarındaki değil; ama aynı zamanda esasen bir tüm olarak hem devrimci hareketi zararlı bir sarmaşık gibi kuşatmış ve hem de antifaşist güçleri kendi bataklığına çekmiş politik kararsızlıkla savaşarak, akıntıya karşı kürek çekerek ilerleyebilecektir.

İzmir direniş siperinden komünist öncünün saflarındaki politik kararsızlığı gürültüsüzce tepeleyen ve vakarla ölüme yürüyen partinin çocuğu Tuncay, görkemli devrimci eylemiyle marksist leninist komünist partinin tarihinde devrimci kararlılığın ayağa dikilişinin sembolü olarak anılmayı hak etmiştir.

Komünist öncünün örneğin kadınlar arasında komünist çalışmanın geliştirilmesi için harcadığı çabalar, inşa ettiği yönelim ve somutlaşmaya başlayan elle tutulur sonuçlar önemli ve anlamlıdır. Bu yalnızca 8 Mart etkinlikleri ekseninde değil, en son 1 Aralık emperyalist savaş karşıtı gösteriler ve 3 Kasım seçimleri dahil bütün bir 2002’ye yayılan etkinliklerin denetlenebilir verilerinde kendini gösterir. Komünist basın dikkatle izlendiğinde komünist öncünün bu alanda geliştirdiği özeleştiriyi pratik biçimde sınamaya gösterdiği özen, keza rotanın korunması ve sürekliliğin sağlanması çabası dikkat çeker. Söz ile eylemin bütünlüğünü sağlamak üzere, sözün eyleme işlemesi istek ve yönelimi devrimci iradenin özel bir ilgi alanı olur. Son bir yıllık süreçte politik etkinliklerinden bakarak şu saptanabilir: Kendini sarsan komünist öncü emekçi kadınlara yönelik pozisyonunda önemli bir değişim yaratarak rotasını pratik olarak da düzeltmeyi başarmıştır.

2002 1 Mayıs’ı komünist öncünün başlıca alanlarda kendi kuvvetlerini sarsıp ayağa kaldırma ve seferber etme çabasının sonuçlarına tanıklık eder. Dünya proletaryasının birlik dayanışma ve mücadele gününde başlıca mücadele alanlarında yansıyan duruş, keza adeta politik çalışma ve mücadelenin tatile girmesi yaz dönemi gerçekliğini pratik olarak aşma çabası ve diğer devrimci etkinlikler kendini hissettirir.

2002 yılı boyunca komünist öncünün git gide yüzünü dışa döndüğünün altı çizilebilir ve çizilmelidir. Komünist öncü, “kitlelere yabancılaşmanın kesin kes son bulması, partiye değil yığınlara dönük politika ile partiye değil yığınlara önderlik hattının döşenmesi” rotasında çalışmalarının istikrar ve sürekliliğini sağlayarak, sözü ile eyleminin tutarlılığını kurma yolunda önemli ve değerli ilerlemeler sağlar. 3 Kasım seçim kampanyası “kitlelere yabancılaşmanın aşılması”, “yığınlara dönük politika” ve “yığınlara önderlik” yolunda 2002 yılı içerisinde ulaşılan en ileri noktadır. Seçim kampanyasında komünist öncünün taze kuvvetlere ulaşmayı, temasa geçmeyi bir ölçüde de olsa başarmış olmasına, politik nitelik bakımından anlamlı bir belirti olarak muhakkak dikkat çekilmelidir.

Önderleşme yolunda kendini zorlayan komünist öncü, politik etkinliklerini ilerleme, gelişme rotasına sokmuş ve yönünü dışarıya, yığınlara çevirmeyi başarmıştır. Komünist öncünün politik duyarlılığı, kararlılığı keza politik refleksi gelişme çizgisine girmiş, devrimci morali, disiplin ve özgüveni yükselişe geçmiştir.

Yazının amacı bakımından komünist öncünün son dönem politik etkinliklerinin genel bir bilançosunu çıkarmamız gerekmiyor. Ama öncelikle komünist öncünün gelişiminin yönünü saptamamız gerekiyordu. Yukarıda yapmaya çalıştığımız da bu zaten. Tekrarlama pahasına vurgulamak gerekirse:

Komünist öncü örgütsel ve politik bakımdan gelişme çizgisine girmiştir. Burada komünist çalışmanın hemen bütün alanlarında görülebilen yansımalarının en çarpıcılarından yalnızca bazılarına değindik, gelişim yönünü saptadık.

Madem ki, komünist öncü, politik ve örgütsel bakımdan denetlenebilir biçimde gelişiyor, o halde nedir bu gelişmenin devrimci dinamikleri? Son bir yıllık dönemde devrimci mücadelenin ve komünist çalışmanın koşullarında büyük ya da çok anlamlı değişikliklerin yaşanmadığı herhalde herkes için açıktır. Demek ki, komünist hareket bu dönemde ne işçi sınıfı hareketinin ne de varoş, gençlik, kadın veya Kürt ulusal demokratik hareketinin vb. atılımından güç almıştır. O halde marksist leninist komünist hareketin örgütsel ve siyasal gelişiminin dinamiklerini anlamak için dikkatimizi bizzat kendisine yöneltmeli ve komünist hareketin iç süreçlerini kavramalıyız.

Komünist öncü, 3. Kongre’sini başarıyla toplandığını 1 Mayıs 2002 tarihinde ilan etmişti. Partinin Sesi’nin (Mart/Nisan/Mayıs, 2002 tarihli) 34. sayısının başyazısı, marksist leninist komünist partinin saflarında gelişen devrimci özeleştirinin kapsam, içerik ve şiddetini yansıtan çözümlemeleriyle, komünist öncünün tespit ettiğimiz örgütsel ve politik gelişiminin devrimci dinamiklerini de aydınlatmaktadır.

Partinin Sesi’nin, MLKP 3.Kongre’sinin,

“Yedi yıllık tarihinde üzerinde durulması gereken tüm programatik, stratejik, politik, örgütsel konuları ele alıp tartışmaktan kaçınmadığı açıklaması, komünist öncünün saflarında sert, sarsıcı ve oldukça kapsamlı bir mücadelenin yürütülegeldiğini bildirmektedir.

Keza Partinin Sesi’nin, “MLKP 3. Kongresi, politik mücadelede devrimci kendiliğindencilikle, örgütsel yaşamda bürokratizm ve idare- i maslahatçılıkla karakterize olan bir dönemi tüm yönleri ile masaya yatırmış”tır bildirimiyle komünist öncünün saflarında gelişen eleştirinin sarsıcı devrimci şiddetine de işaret etmiş oluyor.

“Yüzümüzü içteki sınıf mücadelesine dönerek vurgularsak” diyen Partinin Sesi, komünist öncünün rotasını, “kitlelere yabancılaşmanın kesinkes son bulması, partiye değil yığınlara dönük politika ile partiye değil yığınlara önderlik hattının döşenmesi” biçiminde özetliyor ki, bu son bir yıllık gelişme çizgisinin anlaşılması bakımından da anlamlı ve açıklayıcıdır.

Kuşkusuz komünist öncünün saflarında gelişen mücadelenin, eleştiri ve özeleştirinin de inkar edilemez bir tarihi vardır. Çünkü, komünist öncünün son bir yıllık dönemde içerisine girdiği örgütsel ve politik gelişim çizgisinin bir anda inşa edildiği ve edilebileceği düşünülemez. Bu gelişmeye öngelen hazırlayıcı çalışma ve mücadeleler olmalıdır. Nitekim komünist basın bu konuda aydınlatıcı veriler sunmaktadır.

Teoride Doğrultu’nun Mart/Nisan 2001 tarihli 3. sayısında, yığınların acil "Devrimci önderlik talebini yanıtlayabilmek için ve yığınların devrimci önderi düzeyine sıçrayabilmek için, marksist leninist komünistler, bütün hareketlerinde kitlelerle ilişkilenişlerini gözden geçirmek, denetlemek ilkesel tutarlılığın sürekliliğini güvenceye almak zorundadırlar” dendikten hemen sonra da özeleştiri ihtiyacı tam bir kesinlikle vurgulanıyor:

"Burada ana noktayı ‘öncünün kitlelerle ilişkilenişinin oluşturduğu aşikardır. Ve komünist öncünün bütün değişik düzeyleri ve unsurlarıyla, kitlelerle ilişkilenişine bakmaya, deneyimlerini eleştirel devrimci tarzda gözden geçirmeye ihtiyaç vardır. Hatta böylesi bir ideolojik/teorik çalışma, ‘önder partiye geçiş’ ya da kitlelerin yakıcı devrimci önderlik talebini yanıtlama çalışmasının marksist ve devrimci rotada yürütülebilmesinin ideolojik önkoşuludur. Önder partiye geçiş bir nitelik sıçraması olacağına göre, komünist öncü hangi yönde ve nasıl gelişeceğini, değişeceğini aydınlatmalı, bilinçli ve sistematik tarzda yönetebilmelidir.” (Teoride Doğrultu, Sayı: 3. s.13)

Görüldüğü gibi, 2001 başında komünist öncü için özeleştirinin aciliyetine dikkat çeken Teoride Doğrultu, aynı zamanda devrimci özeleştirinin merkezine komünist öncünün kitlelerle ilişkilenişinin konması gerektiğini de kuvvetle vurguluyordu. Teoride Doğrultu’nun bir sonraki sayısı (Mayıs/Haziran, 2001) ise aynı özeleştiri çizgisi üzerinde derinleşiyor ve “Kitlelerle Öncü Tarzda İlişkileniş”i ayrıca özel olarak ele alıyordu. “Öncünün bakışının tamamen kitlelere yöneltilmesi ve kilitlenmesi gerek”tiğinin altını çizen Teoride Doğrultu burada, “Komünist öncünün devrimci iradesinin bugün her şeyden önce kitlelerle ilişkilenişin ateşten sınavından geçmekte” olduğuna dikkat çekiyordu.

“Öncü bütün çalışmasını kitlelere yöneltmek zorundadır. Kabul edilemez aksi bir durum, öncünün kendini inkarı anlamına gelir. Çünkü öncünün varlık nedeni işçi sınıfı ve ezilen milyonları aydınlatmak ve örgütlemek, sermaye egemenliğine ve faşist diktatörlüğe karşı politik özgürlük ve sosyalizm savaşımına seferber etmektir. Buradan uzaklaştığı oranda ve ölçüde varlık hakkını ve önderlik iddiasını kaybeder.”

Komünist öncü, varlık nedeni ve büyük devrimci iddialarıyla bağdaşmayan kendi durumunu değiştirme isteğiyle harekete geçince, eleştiri ve özeleştiri gerçek bir sorun, yakıcı bir devrimci ihtiyaç olarak belirmiştir. Eleştiri ve özeleştiri komünist öncünün kendini yenileme, devrimcileştirme çabasından başka bir şey değildir. Eleştiri ve özeleştirinin devrimci şiddeti hem öncünün saflarında merkezden çevreye doğru patlamalı biçimde yayılan devrimci dönüşümü başlatmış ve hem de öncüyü kitlelere yönelten büyük devrimci enerjiyi uyandırmıştır.

İçerden bakıldığında, komünist öncünün yaşadığı iç değişim ve yenilenme devrimci teori, program ve stratejiye ilişkin unsurları da taşımakla birlikte her şeyden önce ideolojik ve örgütsel alanı kapsar. “Politik mücadelede devrimci kendiliğindencilikle, örgütsel yaşamda bürokratizm ve idare-i maslahatçılıkla karakterize olan bir dönemi tüm yönleri ile masaya yatır”manın (Partinin Sesi) anlamı da budur. Komünist öncü bir politik önderlik ve mücadele anlayışı olarak parti faaliyetine egemen olan “devrimci kendiliğindencilik” anlayış ve zihniyetini sorguladığı içindir ki, eleştiri ve özeleştirinin açığa çıkardığı kuvvet, politik önderlik iddiasının, politik kararlılığın ve duyarlılığın büyümesinde somutlaşan politik enerji olmuştur. Demek ki, içten ideolojik ve örgütsel alanı kuşatan sarsıcı devrimci dönüşüm ve yenilenme çabası, amacına uygun biçimde dışa, politik pratiğin devrimci dönüşümü ve yenilenmesi biçiminde yansımaktadır.

Komünist öncünün aşağı yukarı son bir yıllık dönemde belirginleşen politik ve örgütsel gelişme/ilerleme çizgisinin itici gücü, dinamiği safları arasında geliştirmeyi başardığı eleştiri ve özeleştirinin devrimci şiddetidir.

Komünist öncü, devrimci özeleştiri sayesinde yönünü önderleşme rotasında ilerlemeye çevirmiş, elde ettiği ideolojik, örgütsel ve politik kazanımlarla hem özeleştiride derinleşme ve hem de kazanımlarına dayanarak gelişim çizgisini sürdürme olanaklarını büyütmüştür.

Komünist öncü rotasını kitlelere yabancılaşmayı aşmaya çevirmeyi başarmış olmakla birlikte bu sorun halen çözülememiş olduğu içindir ki, özeleştirinin düşünsel ve pratik olarak derinleştirilmesi ihtiyacı da kendini hissettirmektedir. “Önderleşme” ya da “önder partiye geçiş” çalışmasının merkezinde öncünün kitlelerle ilişkilenişi durduğuna göre, komünist önücünün kitlelere yönelimini denetlemesi ve güçlendirmesi gerekir.

İçten dışa doğru patlamalı tarzda gelişen özeleştirinin devrimci rolü, komünist öncünün yakın dönem pratiğinde sınanarak bir kez daha doğrulanmıştır. Kitlelere yabancılaşmanın tüm iz ve kalıntıları tek tek hem öncünün oluşturucu tüm kolektifleri ve hem de kadroları düzeyinde sökülüp atılmalı, tasfiye edilmelidir. Tüm örgütler ve kadrolar, doğrudan kitle çalışmasına katılmalı ve kitlelerle dolaysız biçimde temasa geçmelidir. Tüm kadro ve örgütlerin, öncünün, kitlelerin devrimci önderliğini üstlenmesi çalışmasının gerçek teorik ve pratik sorunlarıyla uğraşmaya yöneltilmeleri gerekir. Önderliğin sürükleyici iradesi gerek kitlelere yabancılaşmanın tasfiyesi ve gerekse kitlelere yönelik politika ve kitlelere önderliğin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaya devam edecektir. Fakat bu yaşamsal devrimci görevlerin nihai çözümleri özeleştirinin sorunu olmadığı gibi, keza her belirli durumda özeleştiri ile ilerleyebilmenin daima belli sınırları vardır.

O halde bir yandan devrimci özeleştirinin hala var olan ama sınırlarına da yaklaşılan imkanlarını gelişmesinin hizmetine sokması gereken komünist öncü, önderleşme rotasını koruyarak gelişmesinin sürekliliğinin devrimci itici gücünü nerede bulabilir? Marksist leninist komünist partinin gelişimi bakımından bunun gerçek bir soru olduğunu vurgulamalıyız. Ve yalnızca “taze kuvvetlerle buluşma” ve “yeni gelişme yollarının keşfi” bu sorulara yanıt olabilir. Kaldı ki, özeleştirinin hala var olduğunu söylediğimiz olanakları da ancak “taze güçlerle buluşma” ve “yeni gelişme yollarını keşfetme” yönelimi korunarak değerlendirilebilir.

Komünist öncü önderleşme yolundaki gelişim rotasını, bugünkü durumda, bir yandan taze güçlerle buluşma yönelim ve kararlılığını koruyarak ama tabii ki, taze güçleri açığa çıkartmayı ve bu kuvvetleri hem fiziki olarak saflarında toplayarak ve hem de bu taze kuvvetlerin havasını, ruhunu emerek kendini yenilemede derinleşerek; ama aynı zamanda buna paralel olarak “yeni gelişme yollarını keşfetme” yönelim ve çabasını giderek güçlendirerek ve tabii bu alanda elde edeceği kazanımları duraksamadan mücadelenin hizmetine sokarak ilerletebilir.

Bugün özellikle şunun altı kalınca çizilmelidir, komünist öncü ancak ve ancak açığa çıkaracağı taze kuvvetlerin devrimci güç ve enerjisini emme, saflarında toplama yolundan önderleşme rotasındaki gelişiminin sürekliliğini güvenceye alabilir. Komünist öncünün saflarında gelişen eleştiri ve özeleştirinin hedefi en nihayetinde bu taze kuvvetlerle buluşmaktır. Çünkü, ancak taze güçlerle buluşması sayesinde, yani saflarında toplayıp birleştirdiği bu taze güçlerden geliştireceği yeni bir kadro kuşağı ile komünist öncü, eleştiri ve özeleştirinin devrimci şiddetine dayanarak elde ettiği devrimci yenilenme ve değişimi pekiştirip kalıcılaştırabilir. Ama aynı zamanda önderleşme yolundaki ileri yürüyüşünü de bu temelde kesintisiz sürdürebilir. O halde komünist öncü şimdi dikkatini daha güçlü biçimde taze kuvvetlere çevirmelidir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi