Emperyalist savaş saldırganlığının kara bulutları Ortadoğu üzerinde de ağır ağır birikmeye devam ediyor. İsrail siyonizminin Filistin işgali savaşın haberci şimşekleriydi. Gümbürtü Irak'ın işgaliyle kopacak. Petrolün ve doların kirli karışımı Ortadoğu halkları üzerine kurşun ve bomba olarak yağacak. İsrail ve Türkiye, Amerika emperyalizminin Ortadoğu'da kurmayı planladığı bu esaret düzeninin gönüllü bekçileri olarak tam tekmil savaş hazırlığı yürütüyorlar. Gelişmeleri değerlendirdiğimiz "Emperyalist Savaşa Hayır Kahrolsun ABD Emperyalizmi" yazısı enternasyonalist devrimci görevler kapsamında komünistlerin hareket tarzını da net olarak tanımlıyor; bütün olanakları zorlayarak halkların antiemperyalist dayanışmasını örgütleme, uluslararası düzeyde savaş aleyhtarı birliktelikleri örgütleme yada kurulu örgütlere katılma ve aktif çalışma.
AB uyum yasalarının meclisten geçmesiyle birlikte burjuva siyaset sahnesinde adeta bayram havası esti. Sermaye çevrelerinin yalan üfürüğüyle şişirilen "Demokratikleşme Balonu", aralarında KADEK'in de bulunduğu katılımcıların "ayakta alkışları" arasında uçuruldu. Seçim sathı mahalli üzerinde gezintiye çıkan balonun içinde sermaye sınıfının kodamanları, partileri, medya patronları, uşak sendikacıları ve bilimum yalakaları doluşmuş durumda. Ama ne Kürtler, ne de işsizlik ve yoksulluk ve zulüm altında ezilen işçi ve emekçilerin gerçek temsilcileri balona davet bile edilmedi. Sömürülen ve ezilenlere "seyircilik" düşüyor. Ya da balonu patlatmak.
"Bir Devrimin Yenilgisi" her şeyden önce tarihe karşı bir sorumluluk bilinciyle kaleme alındı. Bu nedenle "başkasına" ait olan değil, düpedüz "bize ait" olan bir deneyimin muhasebesi yapılıyor bu yazıda. Bir dönemin deneyimlerini ve yenilginin derslerini çözümlemeyen, açığa çıkaramayan ve devrimci eylemin kılavuzu haline getiremeyen bilinç için tarih, bir olaylar yığını olarak kalıyor. Komünistler, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin tarihe bir olaylar yığını ya da yalnızca yenilgi değil, bir devrim bıraktığını düşünüyor. Aslolan budur. Yazı, birincisi, PKK'nin devrim karşısındaki stratejik önderlik durumu ikincisi, Türkiye devrimci hareketinin (TDH) devrime karşı sorumluluğu; üçüncüsü, uluslararası koşulların etkisi olmak üzere belli başlı üç neden ekseninde Kürt devriminin yenilgisini inceliyor.
***
KADEK 2002 Nisan'ında ilan edildi. PKK, 8. Kongresi'nde programatik ve stratejik olarak reformizmin dünyasına doğarken ulusal devrimcilikle olan göbek bağını da kesmiş oluyordu. "8. Kongre: Tasfiyeciliğin Onayı" çalışması, bu yeni doğum sürecinin ayrıntılı bir değerlendirmesini, KADEK liderlerinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarına da dayanarak sunuyor.
DİSK Limter-İş Genel Başkanı Kazım Bakış'la yaptığımız röportaj; dar anlamda tersane havzalarının gerçeğini boylu boyunca masaya yatırmayı amaçlıyor. Ama geniş anlamda işçi sınıfı hareketinin ideolojik, örgütsel sorunlarının ve sınıf sendikacılığı siyasetinin irdelenmesini kapsıyor. Limter-İş Sendikası'nın emek, fedakarlık, adanmışlık yüklü mücadele çizgisinin canlı ve zengin deneyimlerinin, okurlarımız için uyarıcı ve öğretici olacağını düşünüyoruz.
Kronik kitlesel işsizlik, kapitalist üretim sisteminin iç dönüşümleri sonucu sabit bir gösterge düzeyine ulaşmış bulunuyor. Sınıflar mücadelesinin içeriğine yeni ve önemli unsurlar kazandıran bu durum doğal olarak komünist teorinin ve siyasetin alanını da doğrudan ilgilendiriyor. Politik bakımdan kesin olan şu ki, işsiz işçi kitlelerin örgütlenmesi sorununun çözümü günlük mücadelenin kapsamına dahil olmak zorundadır. İşsizler, kapitalizme ve emperyalizme karşı politik kitle hareketinin giderek yığınlaşan gücü olarak tarih sahnesine çıkmaktadır. "İşsizlik Hareketinin Olanakları" yazısında bu perspektif ışığında uluslararası deneyimler -başta Arjantin- incelenmeye ve sonuçlar çıkarılmaya çalışılıyor.
"Deneyimin Öğrettikleri ve Değişimin Yönü"nde, demokratik kadın hareketinin örgütlenme sorunları belli yönleriyle ele alınıyor. Esası, demokratik kadın kitle örgütlenmesinde tıkanmış bir biçimin ve tarzın eleştirisine dayanan çözümleme, komünistlerin "demokratik kadın örgütü olmak ama kitle örgütü olmamak/olamamak" biçimindeki çelişkiye "radikal" tarzda müdahale perspektifleri içeriyor.
"Medeniyetler Çatışmasının gerçeklerle ilişkisi bir yana soğuk savaş galiplerinin ideolojik bir argümanı olduğu kesin. "Soğuk İdeolojik Savaş Konseptleri" adlı çalışmada da bu argüman tabiri caizse didik didik ediliyor. Başka bir deyişle kapsamlı bir hesaplaşmanın ayrıştırıcı ilk girişimi sunuluyor. Felsefe, tarih, bilim, sanat, politika... Her biri bu giriş rolüyle sınırlı olduğu ölçüde hesaplaşmada söz alıyor. Karşısında konuşanlar ise çok tanıdık: Fukuyama, Huntington, Brezezinsky.
Haluk Erdem, umutsuzluğun "köküne kibrit suyu" diyor yazısıyla. Ama sadece orada da bırakmıyor; "Devrim Sezgi Kadar Yakın, Bilinç Kadar Gerçek" ona göre ve üzerine alınanlar için enerji dolu perspektifler sunuyor. Mütevazılığa gerek yok, bu yazıyı herkes üzerine alsın.
Faşizm Avrupa'da gömüldüğü topraktan yeniden dirilme belirtileri gösteriyor. Yağmur sonrası solucanların toprağın üzerine çıkması gibi bu. Milliyetçilik, ırkçılık, yabancı düşmanlığı sağanak yağmur gibi yağıyor tekrar Avrupa toprağına. Le Pen'le birlikte birçok faşist solucanın ortaya çıkması ve iyice irileşmesi bundan. Kadir Dağ, "Avrupa'nın Değişen Siyasal Çehresi"nde faşizmin atağı eşliğinde sosyal demokrasinin sefaletini ve iflasını inceliyor.