Küresel Ölçekte Telekomünikasyon Talanı
Telekomünikasyon, devasa kârlı bir alandır. Büyük yatırımları gerektiren teknolojiye sahip tekeller, bu alanda tekel kârlarına kâr katmaktalar ve sektörün avantajlarıyla koşut diğer alanlardaki etkilerini de güçlendirmekteler.
Diğer taraftan emperyalist-kapitalist sistemin işleyişi açısından iletişim, yaşamsal bir öneme sahiptir. Telekomünikasyon olmadan mali sektörün işlem yapamaz durumda olacağı açıktır; yerkürenin bir noktasından diğer bir noktasına, saniyelerle ifade edilebilecek işlemlerin yapılması sadece ve sadece telekomünikasyon vasıtasıyla olasıdır. Nasıl ki enerji, üretimin olmazsa olmaz bir ihtiyacı ve bu sektördeki özelleştirme saldırganlığı da küresel ölçekte fütursuzca sürdürülmekteyse, kapitalizmin sinir sistemi olarak ifadelendirebileceğimiz telekomünikasyon alanı da en az o derece önemlidir.
Emperyalist şirketler, telekomünikasyon alanını küresel ölçekte paylaştılar ve bu paylaşım, yeniden paylaşım/rekabet olarak devam etmektedir. Mevcut paylaşımda söz sahibi olan tekeller şunlardır:
Telekomünikasyon hizmeti kısmında:
1- American T&T (ABD)
2- GTE (ABD)
3- Bell South (ABD)
4- Bell Atlantic (ABD)
5- Southwestern Bell (ABD)
6- Nippon T&T (Japonya)
7- British Telecom (İngiltere).
Telekomünikasyon malzemesi üreticileri:
1- American T&T (ABD)
2- GTE (ABD)
3- Motorola (ABD)
4- NEC (Japonya)
5- Fujitsu (Japonya)
6- Siemens (Almanya)
7- Bosch (Almanya)
8- Alcatel (Fransa)
9- Ericsson (İsveç).
Uluslararası sermayenin, kapitalizmin “sinir sistemi” telekomünikasyon alanını bizzat kontrolü altına almak istemesi, rekabetinin bir gereğidir. Azami kâr ve uluslararası planda sermaye hareketinin kontrolü, uluslararası olmanın ön koşullarından olduğu için, bu alanın özelleştirilmesi ve özelleştirmede en avantajlı durumda olmak, uluslararası tekeller için çok önemlidir.
Ülkelerin tamamına yakınında telekomünikasyon sektörü, 1980’li yıllara kadar kamu idarelerinin elinde bulunmaktaydı. Bu durum, “küreselleşme hayranı” burjuva liberallerin tabirince, salt, “alanın çok yüklü yatırımlar gerektirmesi”yle açıklanamaz.
Kamu iletişimi açısından olduğu gibi, savunma sanayii açısından da stratejik önemi bulunması, özelleştirilmesinin ‘daha geç’ ele alınmasına neden olmuştur.
Bazı Ülkelerdeki Telekomünikasyon Özelleştirmesi Örnekleri
‘80’li yıllarda başlayan özelleştirme örneklerinden biri de İngiltere’de gerçekleştirilmiştir. Kamuoyuna dönük olarak özelleştirme çalışmaları, “halk kapitalizmi” adı altında yürütülmüştür. “Sermayenin tabana yayılması”yla, çok büyük gelirler elde edilecek ve hissedar olan emekçilere ‘yüklü’ miktarlarda geri dönecekti. Ama asıl hedeflenenin ne olduğu çok kısa sürede ortaya çıktı; hisseler kısa sürede tekellerin eline geçti.
*British Telecom: Kasım ‘84’te yüzde 50.2’lik; Aralık ‘91’de yüzde 24,2’lik; Temmuz ‘93’te yüzde 24’lük oranlarda özelleştirilmiştir. Geriye kalan ve “altın hisse” diye tabir edilen yüzde 0.5’lik bölümü de ‘97 Temmuzu’nda özelleştirilmiş ve ‘kamu’ dışı tekellerin eline geçmiştir. Bu hisselerin, halka arz mı, ya da başka biçimlerde mi işlem gördüğünün hiçbir anlamının olmadığı, özelleştirme sisteminin gelişim seyriyle bütünüyle ortaya çıkmıştır.
*ENTEL: Arjantin Telekomünikasyon Kurumu’dur. Dış borç ödemeleri, dış borç açığının kapatılması için özelleştirildi. Satıştan 5 milyar dolar elde edildi. Satış gelirinin tamamı dış borç ödemelerinde kullanıldı. Artık, Arjantin’de telefon almak için başvuranlar bir yıldan fazla beklemek zorundadır. OECD verilerine göre uluslararası görüşmeler ucuzlamış, yurt içi görüşmeler pahalılaşmıştır.
*TELMEX: Meksika Telekomünikasyon Kurumu’dur. 13 Kasım 1990’da yerli- yabancı ortaklı bir konsorsiyum tarafından satın alınmıştır. Konsorsiyumda yer alan şirketlerden birisi de ABD kökenli te- kel/dev şirket Southwestern Bell’dir.
NTT: Japonya’da kamuya ait olan telekom işletmesidir. NTT’in (Nippon Teleg- raph and Telephone) adı değiştirilmiştir.
Almanya’da, Fransa’da ve başka birçok emperyalist ülkelerde ve yeni sömürge ülkelerde, telekom özelleştirmesinde çetin rekabet sürdürülmüş ve hâlâ da sürdürülmektedir. Giderek daha az sayıda çok uluslu tekel, telekomünikasyon sistemine küresel çapta hakim olmaya çalışmaktadır. Telekomünikasyan sektörü, uluslararası planda rekabetin en keskin olduğu sektörlerin başında gelmektedir.
Bu sektördeki özelleştirmelerin bazı sonuçları şöyledir:
*Telekomünikasyon hizmetlerinin kalitesi düşmüştür.
*Fiyatlar artmıştır; çoğunlukla yurt içi fiyatları, yurt dışı fiyatlarını geride bırakmıştır.
*Küresel boyutta tekelleşme hızlanmış ve sektörde birkaç çok uluslu tekel hakim olmuştur.
*İstihdam düşmüş; çok sayıda işçi ve emekçi memur işten çıkartılmıştır.
*Sendikasız çalışanların sayısı artmıştır.
Türkiye'de Telekomünikasyon Talanı: Türk Telekom'un Özelleştirilmesi
Türkiye’de telekomünikasyon alanındaki ilk özelleştirmeye, telekomünikasyon malzemesi üreten firmalardan, NETAŞ ve TELETAŞ ile başlanmıştır. Türk Telekom’un (TT) özelleştirilmesi ise daha sonraki süreçte gündeme gelmiştir.
TT, nispeten modern teknoloji ile donatılmıştır. Mevcut haliyle o, uluslararası sermayenin iştahını kabartmaktadır. Teknolojisi ve pazar alanının büyüklüğü belirleyici rol oynamaktadır. Bu durumu Türk burjuvazisi de biliyor ve TT’un özelleştirilmesinde “pahalı satış” için koz olarak kullanmaya çalışıyor. Yapılan yatırımlar da bu amaca yöneliktir. Bu alandaki özelleştirme, değişik biçimlerde de olsa zaten başlanmış durumda.
Aşamalı Özelleştirme Hattı
Devletin aşamalı özelleştirme hattından yürüme nedenlerinden birisi, ünitelerin aynı anda teknolojik yenilenmesi ve kapasite artırımının sağlanamamasında belirleyici olan büyük boyutlarda nakit sermaye ihtiyacıdır. Ancak asıl belirleyici neden, telekomünikasyon alanının, bütününün aynı anda özelleştirilmesi durumunda karşılaşılacak genel kamuoyu tepkisinin ve özelde de çalışan emekçilerin göstereceği tepkinin boyutları ve olası diğer alan ve sektörlerdeki özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, işten atma vd. nedenlerle biriken tepkilerin, aynı kanalda birleşerek mücadeleye dönüşmesidir.
Bu alandaki özelleştirmede söz konusu olan temel etkenler, yol ve yöntemler belirlenmiştir. Bu özelleştirme hattına uygun özelleştirme örneklerden bazıları şöyledir:
Birinci örnek; 1 Ocak ‘84’te yapılan yasal düzenlemeyle taşeronlaştırma başlatıldı. Böylece kamu ihtiyacı için kurulan PTT’nin, çıkarılan Telefon Şebekeleri Yönetmeliği ile malzemeleri PTT tarafından verilerek, hat çekme vb. hizmetlerde taşeronlaşma adımı atıldı. Böylece, 406 sayılı yasa ile 4 Şubat 1924 tarihinde kamu ihtiyaçları için kurulan PTT’nin, “Posta Telgraf” ve “Telekom” olarak ayrılmadan önce, özelleştirilmesine başlanmış oluyordu.
‘85 yılında PTT’nin özelleştirilmesi fiilen başladı. ANAP hükümeti, Amerikan Morgan Enstitüsü’ne hazırlattığı Morgan Raporu ile özelleştirme talanına start vermiş oldu. “Kamu yararı” bir kenara itildi ve bütün düzenleme, kapitalizmin azami kâr yasasının dolaysız yaşama geçirilmesine göre yapıldı; önceki süreçte kamu yararına göre hizmet ulaştırılan alanlar, kâr ve görece kârı düşük alanlar olarak ikiye ayrılarak tespit edildi. 1995 yılında da Telefon ve Posta idareleri birbirinden ayrıldı. Telefon idaresi, Telekom A.Ş. olarak Kamu İktisadi Teşekkürü haline getirildi. Önceliği kârlı KİT’lerin özelleştirilmesine veren devlet, Telekom’u yabancı ve yerli sermayenin talanı için hazırladı.
Telekomünikasyon alanındaki diğer özelleştirme, kablolu TV hizmetlerinde ‘91’den itibaren başlatıldı. Pilot bölge olarak belirlenen Ankara’dan sonra 9 ilde daha yaygınlaştırıldı. Bu özelleştirme, 6 yabancı kökenli şirket konsorsiyumunun ortaklıklarına; iller ve semtlerine göre paylaştırıldı. ‘97’de verilen ihaleyle kablolu TV hizmeti, 10 yıllığına özel şirketlere devredildi. TT’un rolü; yalnız, hizmetin karşılığının tahsil edilmesi ve bu özel şirketlere paylarının ödenmesiyle sınırlandırıldı.
Farklı biçimleriyle de özelleştirmeler yapılmıştır. Bunlardan birisi, Türkiye Paket Anahtarlamalı Data (TURPAK) şebekesi için, Northern Telecom ile ‘88’in 15 Aralık’ında “gelirlerin bölüşülmesi”ne dayanan sözleşme imzalanarak yapıldı. TURPAK’ta devreye sokulan özelleştirme yöntemine göre, TURPAK yazılım ve teçhizatlarını PTT’ye teslim ederek montajının yapılması karşılığında Northern Telecom, gelir payı almaya başladı. İmzalanan sözleşme 7 yıllıktı. PTT, sözleşme uyarınca yıllık gelirinin belirlenmiş miktarını Northern Telecom’a verecekti. 7 yılın tamamlanmasıyla bu teçhizatlar Telecom’a devredilmiştir.
Diğer örnek; PTT ile uydu yer istasyonları gelirlerinin paylaşımı üzerinden COM- SAT Dijital Hizmetler A.Ş. arasında imzalanan anlaşmadır. Bu sözleşmeye göre ABD kökenli şirket, İstanbul Acıbadem’de- ki PTT hizmet binasına Uydu Yer İstasyonları Sistemleri’ni monte etmiştir. İstasyondan sağlanan gelirin ilk 4 yılı için yüzde 60 PTT, yüzde 40 COMSAT pay almıştır. İkinci 4 yıl boyunca PTT yüzde 40, COMSAT yüzde 60 gelir paylaşımına gidilmiştir.
Daha sonrası süreçlerde de böylesi sözleşmelerin imzalanmasına devam edilmiştir. ‘95’te SATKO, ‘97’nin 7 Martında ERE Mühendislik ile yapılanlar da benzer özelleştirme örnekleridir.
Uydu hizmetlerindeki özelleştirme ise 15 Aralık 1995 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleştirilmiştir. Karar uyarınca TT, Fransız Aerospatiale şirketi ile ortaklık kurdu. Sözleşmeye göre Türksat uydularının imalini JV gerçekleştirecek ve mülkiyeti JV’ye kalacak. Yeni uydular dışında eski uydulara ait trasponderler JV tarafından pazarlanacak.
Telekomünikasyonda GSM'nin Talanı
GSM, cep telefonları sistemi hizmetidir. Özelleştirilmesine ‘94 yılında iki konsorsiyum ile başlanmıştır.
Yapılan sözleşmelerin ilki TURKCEL Konsorsiyumu (Çukurova ve Kavala Grupları, Ericsson Telekomünikasyon A.Ş., Telecom Finland, Penta A.Ş.) ile l Temmuz 1993’de gerçekleştirilmiştir.
Sözleşmenin diğeri ise, TELSİM Konsorsiyumu (Teletaş, Simko, Siemens, Al- catel Sel, Detecon) ile 2 Temmuz 1993’te yapıldı. Sözleşmelerin her ikisi de “gelir paylaşımı” üzerinden yapıldı. Hukuki temeli 2983 Sayılı Yasa ve 233 Sayılı KHK’lere dayandırılmıştı.
Sözleşmelere göre, KDV ve haberleşme vergisi çıkartıldıktan sonra geriye kalan gelirden yüzde 32,9’u Türkcell’e ve Telsim’e ödenecek, yüzde 67.1’i PTT’ye kalacaktı. Bu sözleşme 27 Nisan 1995’te 500’er milyon dolar karşılığında, “lisans sözleşmesi”ne dönüştürüldü. Böylece işletme lisansı anlaşması yapıldı. 2 yıl süreyle cep telefonu hizmetlerinden elde edilecek gelirin yüzde 74’ü Türkcell’e ve Telsim’e, yüzde 11 ’i TT’ye ve kalan yüzde 15’inin de hazineye bırakılması sağlandı. Yapılan bu özelleştirmeler sonucunda cep telefonu hizmetleri Telsim ve Türkcell’de tekelleşmiş oldu.
Sözleşmede abone sayısının 400 bini aşması durumunda üçüncü bir lisans öngörülmesine ve bu yılın ilk çeyreği sonunda abone sayısı Türkcell’de 6,5-7 milyonu ve Telsim’de de 1,5-2 milyonu geçmesine rağmen, anlaşma gereği yeni bir lisans yönünde atılmış bir adım henüz bulunmamaktadır.
Üstelik daha anlaşma yapıldığı tarihlerde yapılan açıklamalarda Ulaştırma Bakanlığı’nın 2006 yılı için abone sayısında öngördüğü rakam “6 milyonun aşılacağı” yönündeydi! Oysa başlangıçta iki tekelle lisans sözleşmesi yapılmasaydı, Telecom’un 10 yılda 7,5 milyar dolarlık kazancı olacaktı. Bilinmesine karşın yeni bir lisans sözleşmesi yapılmamış ve bu iki tekelin çıkarları esas alınmıştır.
Devletin, yatırım ve işletme sahibi konumundan çıkartılarak, halka daha iyi hizmet edeceği iddiasında bulunanların, “halka hizmet”ten anladıkları, toplumsal kazanımların tekelci sermayeye peşkeş çekilmesi ve her durumda emperyalizm ve işbirlikçilerinin çıkarlarının kollanması gerçeğidir.
"Özelleştirme Gelirleri" Aldatmacası
Özelleştirme gelirleriyle “dış borçların ödeneceği ...”, “enflasyonun azaltılacağı ...”, “daha kısa sürede ekonomik refaha ulaşılacağı ...” söylemleri, burjuva partilerin her zaman kullandıkları demagojiden başka bir şey değildir.
İşçi ve emekçi kardeşlerimizin gasp edilmiş alın terinden başka bir şey olmayan vergilerle yapılan KİT’lerin emperyalist tekeller ile işbirlikçi yerli sermaye gruplarına nasıl peşkeş çekildiği, Şubat ‘99’a kadar yapılan Özelleştirme Satış Gelirleri Ve Harcama Giderleri dengeleriyle alenidir.
Aleniyetin belgeleri, doğrudan birinci elden; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Türkiye’de Özelleştirme Bülteni, Şubat 2000 sayısında sergilenmiştir. Aşağıdaki veriler, özelleştirme aldatmacası gerçekliğinin orijinal aktarımıdır:
Tablo 1: Özelleştirmeden yapılan tahsilat – TL, $ ve cari olarak milyar TL ve milyon $ |
||||||
Özelleştirme ve diğerleri ile toplam tahsilat |
1986-96 |
1987 |
1998 |
Toplam |
% |
TL/$ |
Özelleştirmelerden yapılan tahsilat |
61,291.9 |
56,064.2 |
238,956.2 |
356,267.1 |
|
TL |
|
2,793.0 |
361.9 |
945.7 |
4,100 |
68.4 |
$ |
-Blok satış |
36,592.2 |
41,887.4 |
61,730.3 |
140,209.9 |
|
TL |
|
1,305.8 |
276.7 |
248.2 |
1,830.7 |
44.7 |
$ |
-Tesis ve varlık satışı |
10,938.5 |
13,51.0 |
22,289.5 |
46,738.0 |
|
TL |
|
201,5 |
81.5 |
81.9 |
364.9 |
8.9 |
$ |
-Serm. piyasasına arz |
1,412.5 |
|
56,258.2 |
57.670.7 |
|
TL |
|
424.5 |
|
222.4 |
646.9 |
15.8 |
$ |
-Uluslararası kur. arz |
6,406.2 |
|
97,561.3 |
103,967.5 |
|
TL |
|
316.3 |
|
389.0 |
705.3 |
17.2 |
$ |
-İMKB’de satış |
4,977.0 |
|
564.1 |
5,541.1 |
|
TL |
|
524.1 |
|
389.0 |
705.3 |
17.2 |
$ |
-Yarım kalmış tesis satı |
şı 5.0 |
321.1 |
1.7 |
327.8 |
|
TL |
|
1.4 |
1.7 |
0.01 |
3.1 |
0.1 |
$ |
-Bedelli devir |
960.5 |
345.7 |
551.1 |
1,857.3 |
|
TL |
|
19.4 |
2.0 |
2.10 |
23.5 |
0.6 |
$ |
Rehinli Hisse satışı |
3,729.8 |
|
3,729.8 |
|
|
TL |
|
60.9 |
|
60.4 |
1.0 |
|
$ |
Temüttü kazançları |
31,012.6 |
36,128.7 |
39,852.6 |
106,993.9 |
|
TL |
|
1,050.2 |
244.00 |
152.0 |
1,446.2 |
24.1 |
$ |
Borç anapara tahsili |
607.0 |
|
150.0 |
757.0 |
|
TL |
|
12.1 |
|
0.5 |
12.6 |
0.2 |
$ |
Borç/ tahvil faizi geliri |
446.6 |
|
1,622.2 |
2,068.8 |
|
TL |
|
7.6 |
|
6.9 |
14.5 |
0.2 |
$ |
Diğer |
109.0 |
68.1 |
239.4 |
416.5 |
|
TL |
|
9.5 |
0.5 |
1.0 |
11.0 |
0.2 |
$ |
Borçlanma |
13,456.9 |
170.2 |
20.000.0 |
33,647.1 |
|
TL |
|
283.0 |
1.0 |
66.3 |
350.3 |
5.8 |
$ |
-Bono ihracı |
1,000.0 |
|
20,000.0 |
21,000.0 |
|
TL |
|
24.1 |
|
66.3 |
90.4 |
|
$ |
-Dış kredi ve hibe |
12,456.0 |
170.2 |
|
12,627.1 |
|
TL |
|
258.9 |
1.0 |
|
259.9 |
|
$ |
Genel Toplam |
110,608.6 |
92,431.0 |
300,820.0 |
503,859.5 |
|
TL |
|
4,215.8 |
607.4 |
1,172.4 |
5,995.5 |
100 |
$ |
Bu tabloda yer alan rakamlar, Özelleştirme Fonu Hesabı ile özelleştirme uygulamalarına ilişkin diğer özel hesaplara nakit giriş tutarını göstermektedir. Özelleştirme uygulamalarında kullanılmak üzere Dünya Bankası tarafından açılan kredi ile bazı uluslararası kuruluşlardan sağlanan kredi ve hibeden kullanılan tutarlar da tabloda verilmiştir. Kaynak: ÖİB (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı) Türkiye’de Özelleştirme Bülteni, Aralık 1999.
Tablo 2: Özelleştirme için harcamalar – TL, $ ve cari olarak milyar TL ve milyon $ |
||||||
|
1986-96 |
1987 |
1988 |
Toplam |
% |
TL/$ |
İlgili kuruluşlara aktarımlar |
52,449.6 |
37,179.0 |
141,547.6 |
231,176.0 |
|
TL |
|
2,486.6 |
241.0 |
534.9 |
3,360.5 |
58.2 |
$ |
-Sermaye iştiraki |
28,947.4 |
13,506.7 |
92,547.5 |
135,001.6 |
|
TL |
|
1,952.6 |
88.0 |
350.2 |
2,388.8 |
|
$ |
-Kredi olarak verilen borçlar |
14,329.9 |
21,028.4 |
40,514.9 |
75,873.2 |
|
TL |
|
247.7 |
134.5 |
151.4 |
533.6 |
|
$ |
-Sosyal yardım zammı ödemeleri |
2,087.4 |
1,416.7 |
1,474.9 |
4,979.0 |
|
$ |
|
30.3 |
9.6 |
5.8 |
45.7 |
|
$ |
-Özelleştirmeye bağlı iş kaybı tazminatı |
760.9 |
289.7 |
2,347.1 |
3,397.7 |
|
TL |
|
10.2 |
2.3 |
8.9 |
21.4 |
|
$ |
-Özelleş. sonrası tazm. ve pers. Ödemeleri |
1,677.9 |
181.1 |
2,989.7 |
4,848.7 |
|
$ |
|
38.4 |
1.1 |
11.9 |
51.5 |
|
$ |
-Yüzde 30 erken emeklilik prim ödemeleri |
500.7 |
148.2 |
402.9 |
1,051.8 |
|
TL |
|
8.0 |
1.0 |
1.5 |
10.5 |
|
$ |
-Özelleş. tahsilatından ilgili kurlş. Ödeme |
4,145.4 |
608.2 |
1,270.6 |
6,024.2 |
|
TL |
|
299.4 |
4.5 |
5.2 |
309.1 |
|
$ |
Tanıtım/Danışmanlık harcamaları |
2,214.9 |
715.8 |
2,530.8 |
5,461.5 |
|
TL |
|
205.2 |
4.4 |
9.7 |
219.4 |
3.8 |
$ |
-Denetim, danışmanlık giderleri |
944.7 |
604.0 |
1.298.6 |
2,847.3 |
|
TL |
|
38.0 |
3.8 |
4.9 |
46.7 |
|
$ |
-İhale ilan giderleri |
371.3 |
98.7 |
1,154.6 |
1,624.6 |
|
TL |
|
26.3 |
0.5 |
4.7 |
31.5 |
|
$ |
-Reklam ve tanıtım giderleri |
272.9 |
13.1 |
77.6 |
363.6 |
|
TL |
|
6.7 |
0.09 |
0.1 |
6.9 |
|
$ |
-İMKB hisse senedi alım giderleri |
626.0 |
|
|
626.0 |
|
TL |
|
134.2 |
|
|
134.2 |
|
$ |
Borç ödemeleri |
4,757.4 |
9,691.3 |
120,797.0 |
135,243.7 |
|
TL |
|
71.7 |
62.3 |
466.0 |
600.0 |
10.4 |
$ |
-Özelleştirme bonosu anapara |
1,000.0 |
|
76,282.3 |
77,282.3 |
|
TL |
|
21.7 |
|
291.6 |
313.3 |
|
$ |
-Özelleştirme bonosu faiz |
270.0 |
|
30,423.7 |
30,693.7 |
|
TL |
|
6.0 |
|
124.2 |
130.2 |
|
$ |
-Diğer borç |
3,485.4 |
9.691 |
14.091 |
27,267.7 |
|
TL |
|
44.0 |
62.3 |
50.3 |
156.6 |
|
$ |
Diğer harcamalar |
50,658.2 |
39,021.3 |
45,100.9 |
134,780.4 |
|
TL |
|
1,156.4 |
260.0 |
174.9 |
1,591.3 |
27.9 |
$ |
-Gen. yönt. gider. için idare. bütç. Aktarım |
395.0 |
695.0 |
5,102.5 |
6,192.5 |
|
TL |
|
6.0 |
4.7 |
19.6 |
30.3 |
|
$ |
-Hazineye aktarma |
49,497.3 |
38,277.8 |
38,740.7 |
126,515.8 |
|
TL |
|
1,120.4 |
255.0 |
150.4 |
1,525.8 |
|
$ |
-Diğer kullanımlar |
765.9 |
48.5 |
1,257.7 |
2,072.1 |
|
TL |
|
30.0 |
0.3 |
4.9 |
35.2 |
|
$ |
Genel toplam |
110.078.1 |
|
86,607.4 |
309,976.3 |
506.661.2 |
TL |
|
4,019.9 |
567.7 |
1,185.5 |
5,773.1 |
100.0 |
$ |
Harcamaların özelleştirme tahsilatına oranı (%) |
|
179.6 |
154.5 |
129.7 |
142.2 |
TL |
|
143.9 |
235.6 |
221.6 |
140.8 |
|
$ |
Kaynak: ÖİB, Türkiye’de Özelleştirme Bülteni, Şubat 2000 |
Tablo-I b’de özelleştirme gelirleri toplamının 503 trilyon 859 milyar 500 milyon TL olduğunu gösteriyor. Tablo-II’de ise özelleştirme harcamaları toplamının 506 triyon 661 milyar 200 milyon TL olduğunu görüyoruz. Devletin uğratıldığı zarar, asıl tabiriyle işçi ve emekçileri aldatmanın faturası, 2 trilyon 801 milyar 700 milyon TL’dir. Ancak bilinmelidir ki, bugüne kadar yapılan özelleştirmelerden işçi ve emekçilerin zararı, gelir ve harcamaların toplamı kadardır. Çünkü satılan, kendi işgücünün ürünüdür. KİT’lerin cazip koşullarda peşkeşi için yapılan harcamalar da kendi alın teridir.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın zorunlu açıklamaları, emperyalizm ve sermaye uşaklığının ve işçi ve emekçi halklarımıza ihanetin resmidir. Neticede özelleştirme masrafları olarak gösterilen gider kalemlerinin, kimlerin kişisel servetlerinin katlanması uğruna harcandığı, özelleştirme geliri olarak ifade edilen satış rakamlarının, her zaman “gerçek değerinin yarısından, hatta daha az oluşu, tartışmaların kamuoyuna yansımasıyla tablodaki göstergelerde yer almayan “satış gelirlerinin” belgesiz kısmının hangi kişi, çevre ve kurumlara, rüşvet/‘hediye’ olarak peşkeş çekildiği de inkar edilemez gerçeklerdir. Tabii bunların açığa çıkması ise egemen klikler dalaşının sertleştiği, “kirli çamaşır kartlarının karşılıklı misillemelerle ortaya konacağı dönemlerde olmaktadır.
Telekom/GSM Özelleştirmesi Ve Deprem
Özelleştirmenin yarattığı sonuçlardan biri de 17 Ağustos depreminde ortaya çıkmıştır. Deprem sonrasında cep telefonları çalışmamıştır. Cep telefonlarının deprem bölgesinde çalışmamasının nedeni, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun konuya ilişkin hazırladığı raporda şöyle tespit edilmiştir:
“*Deprem bölgesinde bulunan Telsim ve Türkcell’e ait baz istasyonlarının yüzde 50’si hasar görmüştür.
*GSM operatörlerinin ‘acz'i tespit edilmiştir.
*Telsim ve Türkcell şirketleri ile yürütülen görüşmelerde gündeme gelen ve firmaların 400'er bin aboneden toplam 800 bin abonesi olmasını öngören hükmü, “geçersiz" olarak sözleşme metninden çıkarılmış ve iki şirketin abone sayısı 8.5 milyonu bulmuştur.
*Sözleşmeler ‘şaibeli’ duruma gelmiştir.
*Türkcell ve Telsimin abone sayısı her geçen gün artmasına karşın, bu durum yatırımlara yansıtılmamıştır.
*Yatırımlar, pik (telefon trafiğinin yoğun olduğu) saatler dikkate alınarak yapılmamış ve iyi planlanmamıştır. Abone artışları, gerekli yatırım artışlarından fazladır.
*Sözleşmeler gereği devlete sunulması gereken faaliyet raporları, Turkcell ve Telsim'in tek yanlı inisiyatiflerine bırakılmıştır. Arama blokaj (operasyon kusuru yüzünden gerçekleşmeyen görüşme) için sözleşmelerde bulunan yüzde 5'lik oran aşılmıştır.
*Sözleşmeye göre, bu durumda devletin tek taraflı olarak iki şirketle yaptığı sözleşmesinin fesih kararı hakkı olmasına rağmen, bu hak devlet tarafından kullanılmamıştır.
*Ulaştırma Bakanlığının konuyla ilgili bürokratlarının görevi ihmal suçu nedeniyle TCK gereği yargılanması gerekmektedir.
*Herhangi bir konuşma karşılığı olmadığı halde, abonelerden her ay alınan ‘Sabit Ücret'in hangi amaçla alındığı belli değildir."
Görüldüğü gibi, yapılan özelleştirme sözleşmelerinin, türü ve biçimi ne olursa olsun, neredeyse hiçbirinde sözleşme kurallarına uyulmuyor; sermaye, var olanı “azami kâr” uğruna tüketip ‘kullanılamaz’ hale getirmenin peşindedir. Yanı sıra hizmet gelirlerine, sözleşmeler dışında ek ‘araç’lar ekleyerek, kullanıcıların zorunlu kılındığı ödemelerle kârına kâr katmaktadır. Abonelerden her ay zorunlu olarak alınan sabit ücretlerden bir-iki tekelin elde ettiği gelir, her ay için 17 trilyon TL’yi aşmaktadır.
Tüm bu uygulamalar zinciri sonrası, “Telekom’un Özelleştirilmesi” adı altında yapılan talan şu şekilde gerçekleşmiştir:
1) Telefon ve kablolu TV şebeke hizmetleri, büyük kentler dahilinde l Temmuz 1986’dan günümüze özel şirketler tarafından yapılmaktadır.
2) 1997 yılı itibariyle kablolu TV şebeke yapımının yanı sıra, işletilmeleri de özel şirketlere verilmiştir.
3) 18 Şubat 1991 tarihli “uydu yer istasyonu gelir paylaşımı”, anlaşmalar sonucunda PTT ile ABD kökenli COMSAT şirketi ortaklığıyla yürütülmektedir. İlk dört yıllık kârın yüzde 60’ını PTT, yüzde 40’ını COMSAT alıyor. Abone yaygınlaşmasının zaman alacağı ve kazancın ilk dört yıl sonrası artacağı çok açık. Bu durumda COM- SAT’ın çıkarları gözetilerek ikinci dört yıllık kazanç oranlarında payı yüzde 60 belirlenmiştir ve geriye kalan yüzde 40 PTT’ye lütfedilmiştir.
4) GSM’de yapılan 27 Nisan 1998 tarihli özelleştirme sonucu, Türkcell ve Telsim’e sadece 400 bin abone için l milyar dolarla ve 28 yıllığına satılan sistemde daha şimdiden abone sayısı 8 milyonu geçmiştir. Ama anlaşmada belirlenen gelirin yüzde 74’ü Türkcell ve Telsim’e, yüzde 15’i Hazineye ve geriye kalan yüzde 11’i ise Telekom AŞ.’ye bazındaki bölüşüme devam edilmesi, sözleşme kapsamının değişmeyen neredeyse tek maddesidir.
5) 16 Kasım 1995’te yapılan özelleştirme ile internet hizmetleri SPRINT, SATKO, ODTÜ konsorsiyumuyla gelir paylaşımı üzerinden sağlanmıştır. TURNET (Ulusal internet ağı) ihalesini alan konsorsiyum, 7 yıllık sözleşme gereği ilk yıl yüzde 70.2 olan TT’un payını her yıl arttırarak 7. yıl sonunda yüzde 79.6’ya çıkaracaktır. Sözleşme sonunda mülkiyet Telekom’a geçecektir.
Kısaca; Telekom hizmetlerinin tamamına yakını, özel şirketlere, özelleştirme adı altında peşkeş çekilmiştir. Özelleştirme sözleşmesine uymayan şirket, salt yüksek kâr amacıyla çalışmış, yatırım ve hizmet taahhütlerini bir kenara itmiştir.
Kârlı Kuruluş: Telekom
Telekom, oldukça karlı bir kuruluştur. Bundan dolayı özelleştirmelerde sermayenin “hedef gözbebeği”dir ve sürekli, güncel tartışmalara ve siyasi parti temsilcileri arasında çıkar dalaşına neden olmaktadır.
Telekom, TRT ve Posta işletmelerinin zararını karşıladıktan ve hazineye yüzde 15 pay verdikten sonra, yılda ortalama 1.2 milyar dolar kâr eden bir kuruluştur.
Basında açıklandığı kadarıyla değeri 10 milyar dolar olarak belirlenen TT, satış yasasına göre yüzde 20’si emperyalist-kapitalist tekellere blok, yüzde 14’ü de emperyalist-kapitalist tekellerle ortaklığa giren işbirlikçi yerli tekellerin konsorsiyumlarına satılacaktır. Söz konusu payın değere oranı olarak, toplamda elde edilecek miktar, 3.9 milyar dolardır. Bu ise TT’un üç yıllık kârıyla (bugünkü koşulların devamı durumunda) yaklaşık aynı düzeydedir. Sonuçta üç yıllık kârı için TT’un yağma ve talanı planlanmaktadır.
Telekom'da İstihdam
Türk Telekom, 75 bin civarında işçi ve emekçinin istihdamını sağlayan bir kurumdur. Bir işçi ailesini ortalama 4 kişi üzerinden hesaplandığımızda 300 bin insanın yaşam kapısıdır.
Telekom bünyesinde çalışan sayısı (‘99 itibariyle):
-Daimi işçi sayısı: 201
-Geçici işçi sayısı: 23 bin 799
-Kadrolu memur sayısı: 959
-Sözleşmeli memur sayısı: 48 bin 070
-Toplam çalışan sayısı:73 bin 029.
1999 yılının ilk ayı itibariyle telekomünikasyon personeli başına düşen hat sayısı Türkiye’de 269 iken, Avrupa’da 50 idi.
Telekom’da ‘99’un ilk 6 ayı itibariyle 18 bin 060 kullanılabilir kapasite mevcuttu. Bu rakam 6. ayda 19 bin 659’a çıkmıştır. Bu durum, talep yoğunluğunu ve kapasite artımının ne kadar hızlı olduğunu gösterir.
TT, istihdam ve kâr getirişi açısından çok önemli bir olanaktır.
Telekom Peşkeşinde İzlenen Hukuk Yolu
Burjuva diktatörlüklerinin tamamında olduğu gibi Türkiye’de de hukuk, sermayenin varlığı ve bunun teminat altına alınması üzerinden şekillenmiştir. Mahkeme salonlarında yazılmış olan “Adalet Mülkün Temelidir” özcesi bunun açık ifadesidir. Burjuva devlet, sermayenin nesnel hareketi önündeki engelleri yıkmak için, onun engelsiz gelişmesini sağlamak için hukuki tedbirler almaktan ve bunun için gerekli yasaları çıkartmaktan geri kalmaz. Özelleştirmeyi kolaylaştıran yasalar da onun bu türden faaliyetine bir örnektir. Türkiye’de burjuvazi, özelleştirmede sermayeye hukuksal olanakları aşağıda ifade edildiği gibi sağlamıştır.
3 Mayıs 1995 tarihli 4107 sayılı yasa ile daha önce Ulaştırma Bakanlığı’nda olan yetki, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) verilmiştir. Ancak söz konusu bu yasa, yürürlüğe konulmamıştır. 5 Mayıs 1996’da çıkarılan 4000 sayılı yasa ile telekomünikasyon hisselerinin yüzde 34’ünün satışına Bakanlar Kurulu’nun karar vereceği belirlenmiştir. Bu yasaya istinaden değer tespit komisyonu oluşturulmuştur. Son olarak çıkarılan 29.01.2000 tarihli ve 4502 Sayılı Yasa ile TT’un özelleştirilmesine karar verilmiştir. Bu yasayla telekomünikasyon hizmetlerinin, temel ve katma değerli hizmetler olarak özelleştirilmesi sağlanmıştır. Temel hizmetlerin yüzde 20’si yabancı konsorsiyuma, yüzde 14’ü yerli ve yabancı işletmecilere satışa çıkarılırken, yüzde 10’u posta işletmesine ve yüzde 5’nin de PTT ve Telekom çalışanları ile küçük tasarruf sahiplerine satılması hedeflenmiştir.
Türk Telekom gelirlerinin önemli kısmını, GSM veri data haberleşmesi, mobil telefon, kablolu TV hizmetleri gibi katma değerli hizmetler oluşturmaktadır. Bu kapsamdaki alanlar ise imtiyaz sözleşmeleri yoluyla özelleştirilecektir. Hazırlanan yasal düzenlemede devletin alacağı yüzde 51 hisse, yalnızca temel hizmetleri kapsamaktadır. 49 yıllık imtiyaz sözleşmesi kapsamında yürütülecek katma değer hizmetleri düşünüldüğünde, bu oran yüzde 50’nin altına düşmüş olacaktır. İlgili yasada ise “yüzde 50 üzerindeki pay devlette olduğu sürece TBMM denetimine ilişkin 3346 Sayılı Kanunun 9. Maddesi hükümleri uygulanır” denilmesi, devletin payının yüzde 50’nin altına düşmesi durumunun peşinen kabullenildiğinin belgeli, resmi itirafnamesidir. Telekom’un tekel durumu 2003 yılına kadar korunacak ve bu süre içerisinde gerekli alt yapı yatırım hizmetleri de devlet tarafından yerine getirilecek. Salt bu durum, Telekom talanını gösteren çarpıcı bir olgudur. Açıkça, her şeyiyle hazır, tüm eksiği tamamlanmış, hatta önümüzdeki belirli dönemin ihtiyacına uygun yatırımları gerçekleştirilmiş olarak; özcesi “Yağma Hasan’ın Böreği”, emperyalistlere ve işbirlikçilerine bizzat devletin çatalıyla lokma lokma, tıka basa yedirilecektir.
Özelleştirme Sonrası İstihdam Ve İşten Çıkarma Durumu
Yapılan tüm özelleştirmeler sonrası istihdamda büyük oranlarda daralma olmuştur. Bu durum, gerek dünyada, gerekse ülkemizde paralellik taşımaktadır. Hatta birçok işletme ve kurumda değişik yöntemlerle istihdam sıfırlandıktan sonra dar sayıda yenilenmektedir. Daha az sayıda işçi ve emekçi, esnek çalışma yöntemleriyle aynı işi, hatta daha fazlasını çıkaracağı çalışmaya zorlanmakta, işe alım sözleşmelerinde bu hedeflenmekte ve başarılı olunmaktadır.
Özelleştirmeyle seyrinde işten çıkarılmayanlar ise, özelleştirme sözleşmesi kapsamında “özel” çalışma yöntemlerine razı olmaya zorlanmaktalar.
Aynı zamanda örgütsüzleştirme saldırısı da olan özelleştirme, sendikalı işçi sayısının azalmasını da hedeflenmekte ve sağlanmaktadır.
Özelleştirme sonrası istihdam durumunun belirlenebilen ve karşılaştırılabilen rakamsal sonuçları şöyledir:
Özelleştirme yapılan işletmelerde;
-Özelleştirme öncesi çalışan: 20 bin 972
-Özelleştirme sonrası çalışan: 6 bin 662
-İşten çıkarılanlar: 14 bin 310
-İşten çıkarma oranı: yüzde 68.2
Özelleştirme ve sendikalaşma;
-Özelleştirme öncesi sendika üyeleri; 6 bin 157
-Özelleştirme sonrası sendika üyeleri: 1 bin 724
-Kaybedilen üye: 4 bin 433
-Sendikasızlaştırma oranı: yüzde 72 (Kaynak: Petrol-İş araştırma verileri.)
Yukarıdaki veriler; çimento, liman, Türkiye Denizcilik, Havaş ve Usaş, Sümer Holding, ORÜS (Orman Ürünleri Sanayi), TÜRBAN, Elektrik, Sümerbank işletmelerindeki özelleştirme öncesi ve sonrası durumu gösteriyor.
Özelleştirme sonrası bazı kuruluşlarda yapılan işten çıkarma oranları:
PETLAS’ta yüzde 43.8, İpragaz’da yüzde 7.81, Sümerbank Salihli Valeks’te yüzde 100.
Özelleştirme yapılan bazı işletmelerde sendikasızlaştırma oranları:
PETLAS’ta yüzde 43.9, İpragaz’da yüzde 18.9, Sümerbank Salihli Valeks’te yüzde 10, Testaş’ta yüzde 46.6, Kümaş’ta yüzde 28.2.
Kamu işletmelerindeki genel sendikasızlaştırma oranları:
1997 verileri;
-SSK’lı sayısı: 897 bin 480
-Sendikalı sayısı: 725 bin 048
-Sendikalı / SSK’lı yüzde 80,2
1998 verileri;
-SSK’lı sayısı: 1 milyon 042 bin 616
-Sendikalı sayısı: 688 bin 980
-Sendikalı / SSK’lı yüzde 66.1
1999 verileri;
-SSK’lı sayısı: 1 milyon 093 bin 950
-Sendikalı sayısı: 652 bin 834
-Sendikalı / SSK’lı yüzde 59.7
Özel sektördeki sendikasızlaştırma oranları:
1997 verileri;
-SSK’lı sayısı:4 milyon 169 bin 265
-Sendikalı sayısı: 380 bin 816
-Sendikalı / SSK’lı: 9.1
1998 verileri;
-SSK’lı sayısı: 4 milyon 515 bin 966
-Sendikalı sayısı: 343 bin 861
-Sendikalı / SSK’lı yüzde 7.6
1999 verileri;
-SSK’lı sayısı: 4 milyon 756 bin 050
-Sendikalı sayısı: 303 bin 459
-Sendikalı / SSK’lı: yüzde 6.4
(Kaynak: SSK belgeleri.)
*Kaynaktan alınan verilere dair notlar:
-Kamu sektöründe bazı yılları, SSK verilerinde yer alan veya TİS kapsamı olarak açıklanan işçi sayılarının da üzerinde istatistiklerde yer alması nedeniyle, yüzde 100’ün üzerinde gözükmektedir. Bu yıllar yüzde 100’e yakın olarak anlaşılabilir.
-Yalnızca SSK’lı sendika üyelerini kapsar.
Tüm verilerin ve yaşanan özelleştirme örneklerinin ortaya koyduğu gibi, T. Telekom’un özelleştirilmesinde de çalışan işçi ve emekçi memurlar yoğun olarak işten çıkartılıyor, kalanlar da sendikal örgütlerinden mahrum bırakılıyor.
Telekom'un Özelleştirilmesi Durumunda
1) Türk Telekom’un özelleştirilmesi durumunda tüm telekomünikasyon hizmetleri (GSM, telsiz, uydu dahil vb.) emperyalizmin ve işbirlikçi yerli tekellerin denetimine geçecektir. Yeni sömürge Türkiye’nin güvenlik, savunma vb. özel ihtiyaçları dolaylı olarak denetlense dahi, bu durumda detaylarına kadar bilgi deşifrasyonu sağlanacaktır.
2) Türk Telekom’un özelleştirilmesi durumunda tüm telekomünikasyon ücretleri, başlangıçta kısmen ucuz tutularak abonelerin sayısı arttırılacak ve hemen akabinde özelleştirmelerin yapıldığı diğer ülkelerde olduğu gibi ücretler aşırı yükseltilecektir. Arıza tamiri, bakım ve telsiz hizmetlerinde kalite düşecektir.
3) Türk Telekom kamu kuruluşu olduğu durumda dahi “Tele Kulak” skandallarıyla karşılaşılması, özelleştirme sonrası işin vehametini ortaya koymaktadır. Böyle- ce parası ödendiğinde her türlü hizmete açık bir kurum halini alacaktır.
4) Türk Telekom’un özelleştirilmesi durumunda telekomünikasyondan yararlanma oranının düşük olduğu ve dolayısıyla kâr marjının kısıtlı olduğu bölge ve alanlara hizmet gitmeyecektir. Kâr marjı oranında hizmet kalitesi gerçeğiyle karşılaşacağız.
5) Kurumlar vergisi sıralamasında ilk sırada yer alan TT’un özelleştirilmesiyle devlet, büyük bir vergi kazancından mahrum kalacaktır.
6) Türk Telekom’un özelleştirilmesi durumunda bu kurumun elindeki kamu arazileri ve SİT alanları da yağmanın bir parçası olarak işgal ve talan edilecektir.
7) Türk Telekom’un özelleştirilmesi durumunda posta işletmesi, TRT ve Hazine, TT’un katkısından mahrum bırakılarak büyük bir borç batağına sokulacaktır.
8) Büyük kâr getiren bir kurumun, sadece üç yıllık kazancı karşılığı özelleştirilmesiyle, bürokrasi içinde ve çevresinde geçimini sağlayan asalaklar ve yeni yolsuzluklar için imza atılmış olacaktır. (Siyasi partilerin her özelleştirme sonrası kamuoyuna yansıyan, soruşturmalara uğrayan yetkililerinin ortaya saçılan ve hızla örtülen pislikleriyle bu durum ‘devlet geleneği’ haline getirilmiştir).
9) Türk Telekom’un özelleştirilmesi durumunda sayıları 75 bini bulan Telekom çalışanı işsiz ve yaklaşık 300 bin kişilik bir nüfus aşsız bırakılacaktır. Yeni alınan kadrolarla sendikasızlaşma sağlanacaktır.
10) Türk Telekom’un özelleştirilmesi durumunda Telekom çalışanlarının, Telekom Posta emekçilerinin, basın kuruluşlarının ve diğer kamu yararına hizmet sağlayan kuruluşların indirimleri kaldırılacaktır.
Telekomünikasyon Çalışanlarının Sendikal Örgütlenme Durumu
Haberleşme alanındaki işyeri, işçi ve sendikalaşma;
Ocak 1985 verileri:
-Toplam işçi: 9 bin 089
-Sendikalı işçi: 4 bin 821
-Sendikalı işçi: yüzde 53.0
Temmuz 1989 verileri:
-İşyeri sayısı: 1 bin 848
-Toplam işçi: 23 bin 060
-Sendikalı işçi: 21 bin 185
-Sendikalı işçi : 91.6
Ocak 2000 verileri:
-İşyeri sayısı: 1 bin 579
-Toplam işçi: 40 bin 168
-Sendikalı işçi: 31 bin 011
-Sendikalı işçi: yüzde 97.1
(Kaynak: Çalışma Ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Çalışma Hayatı İstatistikleri.)
Haberleşme alanında kadın ve erkek işçilerin oranları;
Kadın işçiler:
-Kamu: 3 bin 318
-Özel: 355
-Toplam:3 bin 653
Erkek işçiler:
-Kamu: 32 bin 121
-Özel: 2 bin 712
-Toplam: 34 bin 833
Kadın ve erkek işçilerin toplamı:
-Kamu: 35 bin 439
-Özel: 3 bin 047
-Toplam: 38 bin 486
Haberleşme alanında kamuda çalışan toplam işçiler içinde kadınların oranı yüzde 9.4, erkek işçilerin oranı ise 90.6’dır. Özel şirketlerde çalışan toplam işçiler içinde kadınların oranı yüzde 11.0 iken, erkeklerin oranı ise yüzde 89.0 dır. Telekomünikasyon alanında çalışan toplam işçilerin yüzde 9.5’i kadın, yüzde 90.5’i ise erkektir.
Not: Veriler Ocak 1999 tarihlidir.
Bu alanda Türk-İş’e bağlı olarak örgütlenen T. Haber-İş Sendikası üyelerinin yıllara göre sayıları:
Temmuz 1988’de 13 bin 650, Temmuz 1989'da 20 bin 449, Ocak 1991'de 19 bin 774, Temmuz 1994'te 38 bin 253, Ocak 1997'de 38 bin 492, Ocak 1999'da 7 bin 826 ve Ocak 2001'de de 8 bin 121'dir. Bu son rakamlar, T. Haber-İş'de sendikasızlaştırma oranının yüzde 47.40 olduğunu gösteriyor.
Bu alanda örgütlü diğer bir sendika ise DİSK'e bağlı Yeni Haber-İş Sendikası'dır. Yıllara göre üye sayıları;
Temmuz 1994'te 50, Ocak 1997'de 45, Ocak 1999'da 45, Ocak 2000'de 45 olup, sendikalaşma oranı yüzde 0.11'dir.
Emekli Sandığı Aktif İştirakçileri, 2 milyon 90 bin ve sendikalı kamu çalışanı sayısı 500 bin sınırındadır. Sendikal örgütlenmelerin halen yetersiz ve günden güne eriyen grafik çizmesi, işçi ve emekçilerin sendikal bürokrasiye karşı güvensizliğinden vd. etkenlerden kaynaklanmaktadır. Ancak ve ancak, sınıf sendikacılığı anlayışıyla örgütlenme ve mücadele ekseninde bu güvensizlik söküp atılabilir.
Kamu çalışanlarının dönemsel yıl ortalamasıyla ücret artışları:
1997 Ocak'ında yüzde 33.6, Mart'ında yüzde 21.5, Temmuz'unda yüzde 30.9 olarak yapılan ücret artışı ile toplam yüzde 80.2'lik artış gerçekleştirilmiştir.
1998 Ocak'ında yüzde 35.3, Mart'ında yüzde 7.22, Temmuz'unda yüzde 11.2 olarak gerçekleştirilen ücret artışları ile yıllık yüzde 54.8'lik gelir artışı sağlanmıştır.
1999 yılı Ocak'ında yüzde 30.8, Mart'ında yüzde 20.3, Temmuz'unda yüzde 44.1'lik artışlarla yıllık artış miktarı yüzde 15.1'le sınırlandırılmış.
Geçen yıl yapılan IMF'ye endeksli kemer sıkma politikaları ile kemerlerinde sıkılacak delik kalmayan kamu işçi ve emekçileri, sefalet ücretlerine, bu yıl yapılması planlanan ve bütçe hazırlığı kapsamında ilan edilen yüzde 10'luk “zam gaspı” ve arkasından açıklanan “vergi gaspı” artışlarıyla tüm kamu çalışanları, açlığa mahkum edilmişlerdir.
“İş güvenliği yasa tasarısı” ve memurların işten atılmalarını kolaylaştıran KHK çalışmaları mecliste onaylama sabırsızlığıyla bekletilmektedir.
Bu anlamda özelleştirmeye, sendikasızlaştırmaya, KHK saldırısına, vergi artırımı saldırısına, “iş güvenliği” saldırısına karşı mücadele etmek, yakın süreçte özelleştirme talanından nasibini alan başta petrokimya, enerji, demir-çelik alanlarında çalışan işçi ve emekçilerin görevi olduğu gibi, haberleşme alanında çalışan tüm işçi ve emekçiler açısından da hayati önem taşımaktadır.
Özelleştirmeye karşı mücadele, aynı zamanda antiemperyalist içerikli mücadeledir.
Özelleştirmeye karşı mücadele, sadece işçi sınıfını değil, bütün emekçileri, halkı doğrudan ilgilendiren bir mücadeledir. Özelleştirmeye karşı mücadele emperyalizme, tekelci sermayeye karşı mücadelenin somut bir biçimidir. Özelleştirmeye karşı mücadele, aynı zamanda antiemperyalist demokratik devrimin doğrudan bir sorunudur.
Özelleştirmeye karşı mücadele salt iktisadi alanda bir mücadele olarak algılanmamalıdır.
Özelleştirmeye karşı mücadele, siyasi öğeleri ön planda olan, belirleyici olan bir mücadeledir. Bu, emperyalist talana, tahakküme, sermayenin uluslararasılaşmasına karşı mücadeledir.