Yazının akışından ve belirtilen kaynaklardan da anlaşılacağı gibi burada söz konusu olan, marksizm-leninizm üzerine temel eğitimdir, bu eğitimin araçları ve yöntemidir. Bu kapsamda bir eğitim, marksist Leninist şekillenmenin kazanılmasına, marksizm-leninizmi eylem kılavuzu olarak kullanabilme yeteneğinin geliştirilmesine hizmet etmektedir. Bütün güçlerimiz bu hedefe yönelmelidirler. Ama hepimizin; bu hedefe kilitlenmesi de olanaklı değildir. Hepimiz için esas olan, devrimci pratik içinde marksist eğitimi gerçekleştirme çizgisini izlemektir. Bu yazıda söylenen ve sunulanlar, birçok komüniste ulaşılamaz bir hedefmiş gibi gelebilir. Ama unutulmaması gereken nokta şu; bu yazı, marksist leninistlerin komünist kitlenin geneli için eğitimde anahtarı vermektedir. Onu kullanabilmek ise çok somut düşünmeyi ve plan yapmayı gerektiriyor.
Bu ise, yazının doğrudan amacı değildir. Yazı bu noktalar göz önünde tutularak okunmalı ve değerlendirilmelidir.
* * *
Marksist leninist komünist parti, Türk ve Kürt ulusundan, Laz, Gürcü, Abhaza, Çerkes, Arap, Rum, Ermeni vb. ulusal azınlık topluluklarından proletaryanın öncü müfrezesi ve savaş kurmayıdır. Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in yolunda yürüyen marksist leninist komünist parti marksizm-leninizmi rehber alır. Diğer bir ifadeyle; Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında işçi sınıfının partisidir. Onun bilinçli ve örgütlü öncüsüdür, onun en yüksek sınıf örgütlenmesidir.
Marksist leninist komünistler, işbirlikçi tekelci burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin iktidarının zora dayalı devrimle yıkılması anlamına gelen antiemperyalist demokratik devrimi gerçekleştirerek, durmaksızın sosyalizme/komünizme geçmeyi hedeflerler. Bu hedef için mücadele, önderlerimiz Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in eserlerinde bilimsel olarak temellendirilmiş/açıklanmıştır.
Lenin'in deyimiyle marksizm, başlangıçta enternasyonal işçi hareketi içindeki sosyalist akımlardan sadece birisiydi. Ama 19. yy.'ın ikinci yarısında bu akım, Marks ve Engels tarafından proletaryanın dünya görüşü olarak; bilimsel sosyalizm olarak geliştirildi ve enternasyonal işçi hareketine damgasını vurdu. Marks ve Engels'in yaşadıkları dönemde güçlü sosyalist partiler kurulmuşlardı. Örneğin Almanya Sosyal Demokrat Partisi. Marksizm gelişiyordu. Ama onun düşmanları da boğ durmuyorlardı. 19. yy'ın sonu 20. yy'ın bağında anti-marksist güçler, E. Bernstein önderliğinde marksizme saldırıya geçtiler. Onlar, marksist teorinin yerine burjuva teorileri geçirmeyi; marksizmi revizyona uğratmayı amaçlıyorlardı. Anti-marksist güçler, II. Enternasyonal'in birçok güçlü partisinde (örneğin Alman Sosyal Demokrat Partisi) üstünlüğü ele geçirerek, büyük tahribata neden olmuşlardı.
Daha baştan itibaren anti-marksist güçlerle dişe diş mücadele sadece Rusya'da gerçekleştirilmiştir. Sadece Rusya'da Marks ve Engels'in öğretileri bütün saldırılara karşı sonuna dek kararlı ve tutarlı bir şekilde savunulmuştur. Bu mücadelenin bağında Lenin vardı. Lenin ve de Stalin, marksizmi, 20. yy'la birlikte gündeme gelen yeni tarihi koşullar -kapitalizmin serbest rekabetçi aşamasından emperyalist/tekelci aşamasına geçmesi-ışığında geliştirmişlerdir ve emperyalist çağın marksizmi olan leninizm doğmuştur.
Lenin ve Stalin, marksist öğretiyi sadece savunmakla, sadece geliştirmekle ve onu zenginleştirmekle yetinmemişlerdir. Onlar, aynı zamanda marksizmi; bu bilimsel devrimci teoriyi yaşama geçirmenin ve maddi güce dönüştürmenin örgütsel motoru olan partiyi de kurmuşlardır. Onların kurduğu bu parti; Bolşevik Parti, işçi sınıfını cüretkarca, hiçbir yalpalamaya fırsat vermeden kapitalizmin yıkılmasına, sosyalizmin inşasına götüren öncünün ifadesidir. Bolşevik Parti, işçi sınıfının, kapitalizmi yıkıp proletarya diktatörlüğünü kuran ve sosyalizmi inşa eden ilk partisiydi. Bundan dolayıdır ki o, enternasyonal işçi hareketinin tarihi önderidir ve örneğidir. Bolşevik parti, yeni tipten bir partidir, marksist leninist mücadele partisidir. O, zaferin ve bitmez tükenmez tecrübenin partisidir.
Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında komünistlerin birliğinin gerçekleştirilmesinden sonra marksist leninist komünistler, bu birliğin ifadesi olan partiyi; leninist bir parti olarak; bolşevik bir parti olarak geliştirmek göreviyle karşı karşıya kalmışlardır. Marksist leninist komünist parti, marksist leninist klasikleri incelemeyi ve bilgilerini derinleştirmeyi, aynı zamanda hem enternasyonal alandaki ve hem de ülkedeki komünist ve devrimci mücadelenin deneyimlerini ve derslerini inceleyip öğrenmeyi üyelerinin görevlerinden birisi olarak, bir tüzük maddesi olarak görüyor. Bu, kendiliğinden yerine getirilecek bir talep değildir. Parti, marksist- leninist teoriyi öğrenin diyor ve sadece bunu söylemekle yetinmiyor, aksine öğrenmenin yol ve yöntemlerini de açıyor. Stalin şöyle diyor:
"Marksizm, toplum ve doğanın gelişme yasalarının bilimidir, baskı altında tutulan ve sömürülen yığınların devriminin bilimidir, bütün ülkelerde sosyalizmin zaferinin bilimidir, komünist toplumun inşasının bilimidir. Bilim olarak marksizm yerinde saymaz. O gelişir ve mükemmelleşir. Gelişmesi içinde marksizm tabi ki, yeni tecrübelerle ve yeni bilgilerle zenginleşecektir." (Stalin; A. Cholopov'a Mektup'tan, Marksizm ve Dil Bilimi, C. 15, s. 253, Alm.)
Burada vurgu yapılan nokta oldukça açık: Her bilim gibi marksizm-leninizm de itinalı, disiplinli ve sabırlıca incelenmelidir, araştırılmalıdır. (Eğitim sorununun güncel önemi üzerine basınımızda çeşitli yazılara yer verildiğinden dolayı, sorunun bu yönüne burada yer vermeyi gereksiz görüyoruz.)
Bu noktada önümüze kocaman bir metodik soru çıkıyor! Bilim olarak marksizm-leninizm nasıl incelenir, nasıl araştırılır? Araştırmanın, incelemenin (eğitimin) belli bir yolu-yöntemi var mıdır? Evet vardır. Bu yazımızda eğitimde kesinlikle takip edilmesi gereken marksist-leninist yöntemi ele alacağız.
Marksist-leninist teoriyi araştırmada ve özümlemede birçok yöntemin olduğu söylenir veya düşünülür. Gerçekten de öyledir. Şayet eğitilmesi gerekenlerin; öğrencilerin, yani hangi örgütsel konumda olursak olalım, hepimizin teorik yetkinliği göz önünde tutulmazsa:
- Yayın organları aynı zamanda kolektif bir eğitici olarak görülebilir.
- Şu veya bu kitabın/broşürün okunması önerilebilir.
- Şu veya bu konuyu içeren bir konferansa veya seminerlere katılabilir.
- Bir kaç gün veya hafta süren eğitim amaçlı özel kurslara katılabilir.
- Birimlerde, örgütlü olunan alanlarda şu veya bu konu üzerine tartışılabilinir.
- Bütün bunların ötesinde parti okuluna da gidilebilir.
Buralarda öğrenci, en fazlasıyla kolektif bir eğitim sürecinden geçmiş olur. Bunun ötesinde, kısa süreli eğitim kurslarını ve parti okulunu esas alacak olursak, buralardaki eğitim temel eğitimdir, soruna girişin eğitimidir. Örneğin parti okulu. Bu okul, özel durumlar dışında, öğrencilerine markszim-leninizmin üç bileşeninin -politik ekonomi, felsefe ve bilimsel sosyalizm- temel ilkelerini, temel anlayışlarını vermekten öte fazla bir işlev göremez. Ama bizim sorunumuz, eğitilmesi gerekenlere marksizm-leninizmin temel anlayışlarını anlatmak değildir. Olamaz da! Temel eğitim bir başlangıçtır ve marksist leninist komünistler için esas olan da, temel eğitimden sonrasıdır.
Temel eğitimi ve alınış yol ve yöntemlerini bir kenara bırakırsak, komünistlerin eğitiminde geriye yegane bir yolun kaldığını görürüz. Kendi kendine veya bireysel eğitim. Enternasyonal alanda komünistlerin bu alandaki pratikleri, marksist teoriyi; marksizm-leninizmi özümlemede temel yöntemin bireysel eğitim olduğunu göstermişlerdir.
Marksist leninist komünist parti, her komünistten, her taraftarından, ona gönül bağlayan, inanan her işçi- den, emekçiden öğrenciden vs. yılmadan usanmadan bilincini yükseltmesini, marksist-leninist teoriyi özümlemesini talep ediyor. Marksizm-leninizm parti politikasının teorik temelidir. Bu teoriye hakim olmak, onun özünü kavramak ve onu, devrimci mücadelenin, yaşamın her alanında dayattığı sorunların çözümünde kullanmayı bilmektir. Demek oluyor ki, partinin bu alandaki sorunu, güçlerini marksizm-leninizmin ruhuyla eğitebilmektir. Demek oluyor ki, komünistlerin ve bütün güçlerimizin siyasi eğitimi parti faaliyetinin çok önemli alanlarından birisidir ve öyle de kalacaktır.
Bireysel eğitim, pratik faaliyetten, örgütsel işlerlikten bağımsız, gündemi belirsiz, kişinin canının istediğini okuması anlamına gelen bağımsız, kontrolsüz bir eğitim değildir ve olamaz da. Parti, mevcut kurumlarını harekete geçirerek veya bu kurumlar yetersiz kalıyorsa gerekli pratik işlerliği olan kurumlarla bireysel eğitimi mutlaka ve mutlaka kontrol etmek ve yönlendirmek göreviyle karşı karşıyadır. Parti, her bir biriminde dönem dönem bu amaca yönelik tartışma toplantıları düzenleyebilir, legal alanlarda teorik tartışmaları teşvik edebilir vs.
Partinin eğitim politikası, bir bütün olarak bakıldığında, her seviyede kadronun siyasi eğitim politikasıdır. Partinin bolşevikleşmesi, kadroların siyasi eğitimi bir bilgi-tecrübe birikimi ve bunu pratiğe uygulama sürecidir. Dolayısıyla bir parti, hiçbir zaman kendini yeteri kadar bolşevikleşmiş olarak göremez ve hiçbir zaman kadrolarının mevcut siyasi eğitim seviyesiyle -bu seviye çok da yüksek olabilir- yetinemez.
Bilginin ve tecrübenin sınırı yoktur. Her yeni bir gün, her yeni bir gelişme bize yeni bilgileri, yeni tecrübeleri yükler. O halde her gün öğrenmekle, yeni deneyimler kazanmakla karşı karşıyayız. Bunun içindir ki, partinin ve de kadrolarının bolşevikleşmesinin bir sınırı yoktur. Bu bir süreçtir ve bu süreci kavrayanlar, onun gerisinde kalmayanlar, devrimci mücadelenin dayattığı sorunların çözümünde başarılı olabilirler.
Bahsettiğimiz kolektif-grupsal temel eğitimi dışlarsak, kadroların siyasi eğitiminde temel yöntem/metot olan bireysel eğitimin iki yönüne burada dikkati çekmek isteriz; kadroların bireysel politik eğitimi birbirini tamamlayan iki süreçtir. Bu eğitim, sonucunda kadroların siyasi kavrayış seviyeleri yükselir ve siyasi kavrayış seviyesi yükselmiş olan kadrolar bu sefer kendilerini daha yüksek seviyedeki bir eğitim sürecinde bulurlar. Böylelikle hem kadroların bilinçlenme seviyesi ve hem de eğitimin seviyesi (kapsam-derinliği) yükselmiş olur. Birinci durumda kadroların marksizm-leninizmle genel ve köklü bir donanımları söz konusudur. İkinci durumda ise bu genel-köklü eğitimi alan kadrolar, devrimci mücadelenin dayattığı sorunlarda uzmanlaşmaya yöneleceklerdir. Kadrolar, ihtiyaç alanlarında ve yetenekleri doğrultusunda uzmanlaşacaklardır. Biz burada birinci durumu; kadroların siyasi eğitimini; genel-köklü eğitimi ele alıyoruz. Uzmanlaşma bazında eğitimi başka bir yazının konusu yapacağız.
Hemen belirtelim ki, aşağıda yapacağımız öneriler, genç yoldaşların, bilgiye susamış marksist leninist komünistlerin şevkini kırmamalıdır. Tersine onları kamçılamalıdır. Böyle bir tehlike vardır. Önce, eğitime çok şevkli bir şekilde bağlanıyor. Ama sonra çalışma temposu düğüyor, kendi gücüne inanmama noktasına geliniyor ve sonuç olarak eğitime son veriliyor. Tabii bu, okunanın, araştırılanın istenildiği oranda kavranmamasından kaynaklanmaktadır. Sovyet deneyi göstermektedir ki, kadroların siyasi eğitiminde bu sorun, partinin, konuya ilişkin açıklama yapmasını gerekli kılan boyutlara varmış. SBKP(B) MK'sı konuyla ilgili şu kararı alıyor:
"Sadece küçük bir çevrenin, teoriyi özümleyebilecek durumda olduğu anlayışı yanlıştır. Marksist-leninist teoriye hakim olmak elde edilebilir (bir olaydır—çn)... Marksizm-leninizmin teorisini özümlemek için sadece iradeye sahip olunmalıdır ve bu amaca ulaşmada sebatkarlık ve karakter sağlamlığı sergilenmelidir. Fizik, kimya ve biyoloji gibi bilimler başarılı bir şekilde öğrenildiğine göre, marksizm-leninizm bilimini de keza tamamen özümleyebilmek için şüpheye düğmenin hiçbir nedeni yoktur." ("Die KPDSU in Resolutionen und Beschlüssen der Parteitage, Parteikonferenzen und der Plenartagungen der ZK", c. 9, s. 250, Alm.)
Demek oluyor ki, kararsızlığa düğmenin, umutsuzluğa kapılmanın anlamı yok. Bu durumda olanlar, iradesizliklerini ve kararsızlıklarını sergilemekten öte bir şey yapmış olmazlar.
Eğitim Planı Nasıl Olmalı?
Politik eğitim planının tespitinde birçok faktör göz önünde tutulmalıdır. Aksi taktirde hiçbir işlevi olmayan, çok güzel (!) planlar hazırlamış oluruz.
Kısa evreli eğitim çalışmalarının planı, grupsal-kolektif siyasi eğitimi esas alan ve geçici karakter taşıyan bir plandır. Bu planlamada esas olan, bu türden eğitime katılan kadroların siyasi seviyelerinin şu veya bu şekilde aynı olması ve tespit edilen belli konuların işlenmesidir. Bu tür eğitimler ihtiyaca göre düzenlenir. Dolayısıyla düzenlenmesi ve eğitim planı geçicidir, çoğu kez güncel ihtiyaca cevap verecek tarzda hazırlanır.
Parti örgütleri/kolektifleri pratik faaliyetlerinin yanı sıra takip edecekleri belli bir siyasi eğitim planı çı- kartmış olsalar da uygulanmasında sürekli aksaklıklar söz konusudur ve dolayısıyla kadroların siyasi eğitiminde pek de verimli bir yol değildir.
Parti okulu, grupsal, kolektif siyasi eğitimin belli bir plan çerçevesinde itinalı bir şekilde sürdürüldüğü en önemli ve verimli olandır.
Bunun ötesinde dönem dönem belli sayıda "öğrenci"yi bir araya toplayarak onlara belli bir plan çerçevesinde belli konuları anlatmak da bir yoldur. Ama burada da bir süreklilik söz konusu olamaz.
Geriye, kadroların bireysel siyasi eğitiminin planlanması kalıyor. Bizi ilgilendiren de daha ziyade bu noktadır.
Kadroların bireysel siyasi eğitiminin planlanması iki açıdan ele alınmalıdır.
Birincisi: Parti, her bir kadronun bütün özelliklerini göz önünde tutarak, her bir kadroyu ilerleten bireysel eğitim planları hazırlar. Böylesi planlamada sözkonusu olan kadroların genel özelikleri şöyledir: Birtakım özellikleri, yetenekleri çok erken açığa çıkan kadrolar (askeri alan, ajitasyon, propaganda, örgütçülük, sanat vs.). Parti bu tür özellikleri olan kadroları en kısa zamanda uzmanlaştırmak için bu türden her bir kadroya tekabül eden özel-bireysel eğitim planları hazırlar. Örneğin; propagandist olma özelliği gösteren iki kadro, o andaki siyasi birikim seviyeleri farklıysa farklı eğitim planı çerçevesinde ele alınmalıdırlar.
Bunun ötesinde siyasi birikim ve tecrübesi yüksek olan kadroların uzmanlaşmalarını sağlamak için bireysel eğitim planları hazırlanmalıdır. Örneğin, felsefe, politik ekonomi vs. alanlarda uzmanlaşacak kadroların bireysel eğitim planları çıkartılmalıdır. Burada her bir kadro için geçerli olan bireysel eğitim planı çıkartılacağı gibi, uzmanlaşma alanı bazında genel geçerliliği olan eğitim planları da hazırlanabilir.
İkincisi: Bugünkü koşullarda partinin ihtiyacına cevap verecek kadroların bireysel siyasi eğitiminin kolektif eğitim planıdır.
Kadroların bireysel siyasi eğitiminde, bireysel eğitim planlarına göre faaliyet, en verimli faaliyettir ve kadroların siyasi eğitiminin önemli bir biçimidir. Ama bu türden eğitim planını gerçekleştirmek her zaman mümkün değildir. Faşist diktatörlük ve ağır illegalite koşullarında -çok özel durumlar hariç tutulursa- her bir kadro için ayrı eğitim planı hazırlamak ve bunu denetlemek gerçekten zordur ve bugün için gereksizdir de. Parti bu türden eğitimi denetlemek için ayrı bir kurumlaşmaya gitmek zorunda kalır.
İkinci yol ise partinin mevcut koşullarına uygun olan en iyi yoldur. Burada söz konusu olan, her kadro için geçerli olan bir siyasi eğitim planıdır. Her kadro siyasi eğitimini bireysel yapıyor, ama bütün kadrolar aynı eğitim planı çerçevesinde hareket ediyorlar. Böyle bir yol izlendiğinde parti şu avantajları elde eder: Eğitim tartışmalarında aynı konular tartışılır. (Aksi taktirde -birinci durumda- her bir kadro kendi eğitim planında yer alan konuyu gündeme getireceği için çok şey tartışılır, ama fazla bir şey anlaşılmamış olur.) Bu tartışmaların sonucu verimli olur. Diğer taraftan parti, aynı eğitim planı söz konusu olduğu için, siyasi eğitim faaliyetini her zaman ve her alanda denetleyebilir ve bunu yapmak için de, birinci durumda olduğu gibi geniş bir denetleyici ordusuna ihtiyaç duymaz. Bu yöntemin sıkıcı olan bir yönü de var: Bütün kadrolar için geçerli olan eğitim planında yer alan bazı kaynaklar, bazı kadrolar tarafından daha önce incelenmiş olabilir ve bu konular işlenirken, bu kadrolar sıkılabilirler. Bu durumda önerimiz şudur; söz konusu alandaki birikiminizi, tartışmaların canlı ve verimli olması için kullanın. Tartışma sürecinde öğretin ve öğrenin.
Bu yöntem, sistemli ve disiplinli bir çalışmayı beraberinde getirecektir. Hem bir kadro, tespit edilen konuyu veya literatürü, tespit edilen zaman içinde incelemek zorunda kalacaktır. Bu yöntemde kendiliğindenciliğe, zamanı boğa harcamaya, bireyciliğe yer yoktur. Bu yöntem kitabi öğrenmeyi dışlar. Bu yöntem, kadroları, öğrenip öğrenmemek ikilemiyle karşı karşıya bırakır.
Yeri gelmişken, burada siyasi eğitimde görülen bir amatörlüğe artık son vermenin gerektiğini belirtelim. Kadroların kişisel/bireysel eğitiminin alternatifi grupsal-kolektif eğitim değildir. Böyle bir anlayış temelden yanlıştır. Bu yanlışlığa karşı SBKP(B) Lenin ve Stalin önderliğinde sürekli mücadele etmiştir ve bolşevik partinin bu alandaki tecrübesi, kadroların eğitiminde bireysel eğitimin temel metot olduğudur:
"Marksizm-leninizm sadece çevre içinde öğrenilebilir şeklindeki zararlı önyargının kökü kazanmalıdır. Gerçekte ise marksizm-leninizmi araştırmak için bağımsız okuma, bireysel eğitim esas ve temel metoddur." (Die KPDSU in Resalutionen... C. IX, s. 254, Alm.)
Sonuç itibariyle; günümüzün koşulları -objektif koşullar ve partinin olanakları- kadroların siyasi eğitiminde bütün kadrolar için geçerli olan belli bir eğitim planını esas almayı beraberinde getirmektedir. Bu eğitim planının içeriğini ana bağlıklar altında açalım.
Kadroların Siyasi Eğitiminde Incelenmesi Gereken Önemli Kaynaklar
Kadroların siyasi eğitiminin temelini ve esasını bilim olarak marksizm-leninizmin kavratılması oluşturur.
Marksist öğretiyi tanımlarken Lenin şöyle der:
"Marks 'm öğretisi kadri mutlaktır. Çünkü o gerçektir. O, iç bütünsellikli ve uyumludur. O, insanlara, hiçbir safsatayla, hiçbir gericilikle, burjuva boyunduruğun hiçbir savunuculuğuyla bağdaşmayan bütünlüklü bir dünya görüşü verir. O, insanlığın 19. yy'da Alman felsefesi, Ingiliz politik ekonomisi ve Fransız sosyalizmi formunda ortaya çıkardığı en iyilerin meşru mirasçısıdır." (Lenin, Seçilmiş Eserleri, 3 Cilt, c. I, s. 7778, Alm.)
Kadroların siyasi eğitiminde esas olan, bu öğretinin; "marksizmin üç kaynağının ve aynı zamanda bileşiminin" (Lenin) kavratılmasıdır.
A- Marksist-Leninist Felsefenin Incelenmesi Ve Bunun Için Zorunlu Temel Kaynaklar:
M. I. Kalinin'in şu sözleri kulağımıza küpe olmalıdır.
"Birazcık felsefe yapmayan nasıl bir komünist olur? Oldukça ileriyi görüyoruz, ufkumuz oldukça engin... Marksizm, sadece toplumsal değil, doğa görünümlerinin de kavranmasında yegane gerçek metottur." (Komünist Eğitim Üzerine)
O halde, komünistler en azından, "birazcık" felsefe yapmasını bilmelidirler, "birazcık" da olsun felsefeden anlamak zorundadırlar. Çünkü marksizmin bir bileşeni olan felsefe veya marksist felsefe veya da tarihi ve diyalektik materyalizm doğadaki ve toplumdaki oluğum ve gelişmeleri kavramanın, yorumlamanın ve sonuçlar çıkarmanın "yegane gerçek metodu"dur.
Marksist leninist komünistler, dünyada; doğada ve toplumda olup bitenleri doğru kavramak ve doğru sonuçlar çıkarmak zorundadırlar. Bunun için diyalektik ve tarihi materyalizme hakim olmak zorundayız. Diyalektik ve tarihi materyalizm, komünizmin teorik tabanıdır. Marksist leninist partinin veya da marksist leninist komünist partinin teorik temelidir. Bundan dolayıdır ki Stalin, bu temeli görmek ve özümlemek Bolşevik partinin her bir aktif sorumlusunun görevidir der.
Komünist partisi, bütün pratik faaliyetini materyalist diyalektiğin yasaları üzerine yükselttiği müddetçe güçlüdür ve yenilmezdir. Teori ile pratiğin bağı, teori ile pratiğin bütünselliği "birazcık" da osun ML felsefe kavranmamışsa, sadece ve sadece lafızda kabul görür.
Marks, "Nasıl ki felsefe proletaryada maddi silahını buluyorsa, proletarya da zihni silahını felsefede buluyor" diyor. (Marks-Engels-Lenin-Stalin; "Zur Deutsche Geschichte, c.II, s. 75, Berlin 1954, Alm.) Engels, "dünyanın gerçek bütünselliği onun maddeselliğinden oluşmaktadır" (Anti-Duhring, s. 51, Alm.) diyor. Bu sözleri yorumlayamayan bir komünist nasıl bir komünisttir? Dünyaya, Türkiye'ye, bakışımızı, programatik anlayışımızı felsefi olarak temellendiremeyen; dünyayı yorumlayışımızı felsefi olarak açıklayamayan bir marksist leninist komünist, hiç de örnek alınacak bir marksist leninist komünist olamaz.
O halde marksist-leninist felsefeyi; diyalektik ve tarihi materyalizmi pratik mücadelemiz içinde öğrenmek zorundayız. Ya öğreniriz ve dünyayı yorumlamayı ve değiştirmeyi gerçekten bilince çıkartırız ya da öğrenmeyiz ve böylece her türlü politik yalpalanmaya açık kapı bırakırız.
Kim diyor ML felsefe zordur diye? Bunun aslı yok! Önce bir bağlayın, doğayı ve toplumu diyalektik ve tarihi materyalizmin yasaları ve kategorileri ışığında ele alacak seviyeye geldiğinizde yeni doğmuş gibi olduğunuzu göreceksiniz; ufkunuz açılacak, yorumlayacaksınız, sorgulayacaksınız, olaylara eleştirisel gözle bakacaksınız ve parti politikasını gerçekten kavrayacaksınız.
Şimdi, incelenmesini doğru bulduğumuz dar kapsamlı bir literatür listesi verelim:
Marks/Engels: Komünist Parti Manifestosu Marks/Engels: Kutsal Aile
Marks: Politik Ekonominin Eleştirisine Katkı'nın önsözü K. Marks: Kapital, C. I. 2. baskının sonsözü
Engels: Anti-Dühring (Bay Eugen Duhring'in Bilimde Devrimi)
Engels: Doğanın diyalektiği
Engels: Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, M-E Seçme Yapıtlar, C. 3
Engels: Ludwing Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, M-E Seçme Yapıtlar, C. 3
Engels: Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devleti Kökeni
Lenin: Halkın Dostları Kimlerdir ve Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl Mücadele Ederler?
Lenin: Marksizm ve Revizyonizm, Marks-Engels-Lenin; İşçi Sınıfı Partisi Üzerine Lenin: Materyalizm ve Ampriokritisizm
Lenin: Marksizmin Üç kaynağı ve Üç Bileğimi, Marks-Engels-Marksizm
Lenin: Kari Marks ve Doktirini Lenin: Devlet ve Devrim
Lenin: Devrimci Materyalizmin Anlamı Üzerine
Stalin: Anarşizm ve Sosyalizm, Seçme Eserler (SE) C.1 Stalin: Sınıf Mücadelesi, SE C.1
Stalin: Leninizmin İlkeleri
Stalin: Leninizmin Sorunları Üzerine (Leninizmin Sorunları)
Stalin: İlk Amerikan İşçi Delegasyonuyla Konuşmadan (Leninizmin Sorunları)
Stalin: Marksizm ve Ulusal ve Sömürge Sorunu Stalin: Diyalektik ve Tarihi Materyalizm Üzerine
Stalin: SBKP(B)'in MK Faaliyeti Üzerine 18. Parti Kongresi'ne Sunulan Siyasi Rapor.
Stalin: Marksizm ve Dil Bilimi
SBKP(B)'nin Tarihi
Turan Dursun: Din Bu (1,2,3,4)
B) Marksist Leninist Politik Ekonominin İncelenmesi Ve Bunun İçin Zorunlu Temel Kaynaklar:
Marks ve Engels tarafından oluşturulan ve Lenin ve Stalin tarafından geliştirilen politik ekonomi, marksizm-leninizmin üç bileşiminden birisidir. Dahası, en azından felsefe kadar önemi haiz bileşenidir.
Politik ekonomi, toplum bilimlerinden biridir. Politik ekonomi, toplumsal üretimin yasalarını araştırır ve aynı zamanda toplumsal gelişmenin (üretim biçimlerinin) her bir aşamasında maddi üretimin dağıtımını/pay- lağımını inceler. Diğer bir ifadeyle; politik ekonomi, üretici güçlerin birbirlerini karşılıklı etkilemeleri bütünselliği içinde üretim ilişkilerini inceler. Yani politik ekonomi, üretici güçlerin ve üretim ilişkilerinin bütünselliği bazında üretim biçimini inceler. Politik ekonomi, geçmiş, tarih olmuş üretim ilişkilerini, üretim biçimlerini de incelediği için, aynı zamanda tarihi bir bilimdir. Politik ekonomi, toplumsal üretimi, en basit aşamasından en yüksek aşamasına doğru gelişme süreci içinde inceler; toplumsal düzenin nereden nereye doğru ve hangi objektif yasalar temelinde geliştiğini inceler. Demek oluyor ki, politik ekonomi, toplumsal üretim ilişkilerinin bilimidir. Yani o, insanların, iradelerinden bağımsız olarak karşılıklı girdikleri ekonomik ilişkileri inceler ve her bir ekonomik ilişkinin, her bir gelişme aşamasındaki yasalarını; objektif yasaları inceler ve açığa çıkartır.
Kalinin'in yukarıya aktardığımız sözünü şöyle de yorumlayabiliriz: Birazcık da olsa politik ekonomi bilmeyen nasıl bir komünist olur? İlave edelim: Politik ekonomiyi birazcık anlamak asla yeterli olmaz. Marksist-leninist felsefe ile birlikte politik ekonomi, proletaryanın dünya görüşünün; bilimsel komünizmin, bunun ötesinde marksist leninist komünist partinin programatik anlayışının; dünya ve Türkiye'yi yorumlayışının arka planıdır, maddi dayanağıdır. Neden demokratik devrim, neden böyle bir pragramatik anlayış sorusuna cevap vermek, bunu yorumlamak isteyen marksist leninist komünist, politik ekonomiyi incelemeksizin bu soruya cevap veremez. En fazlasıyla, tespit edilmiş anlayışları, formülasyonları tekrarlar, ama yorumlayamaz.
Marksist-leninist felsefeden ve politik ekonomiden anlamayan bir komünist, kör bir komünisttir. Eline tutuşturulmuş yazıların ötesinde hiçbir şey göremez ve yorumlayamaz.
Ayrıca politik ekonomi, oldukça zevkli bir bilimdir. Anlaşılması kolaydır, insanı araştırmaya sürükler. ML komünistler böyle bir bilimi incelemek ve özümlemek zorundadırlar. Bunun için mutlaka incelenmesi gereken literatürler (dar kapsamlı) şunlardır:
Kapitalizmin Politik Ekonomisi:
(Takip edilmesi gereken sıralama)
Politik Ekonomi Ders Kitabı, C. I
Marks/Engels: Komünist Parti Manifestosu
Marks: Ücret ve Sermaye Marks: Felsefenin Sefaleti
Marks: Politik Ekonominin Eleştirisine Katkı Marks: Kapital, C. I, II ve III
Engels: Anti-Dühring (3. ve 4. Bölümler)
Engels: Doğanın Diyalektiği, Maymunların İnsan Oluğunda İşin Payı
Lenin: Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi Lenin: Tarım Programı, Seçme Eserler, C. 3 Lenin: Marksizmin Üç Kaynağı ve Üç Bileşimi
Lenin: Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine, Seçme Eserler C. 5 Lenin: Emperyalizm
Lenin: Proleter Devrimin Askeri Programı, Sosyalizm ve Savaş Lenin: Emperyalizm ve Sosyalizmin Bölünmesi
Stalin: Anarşizm ve Sosyalizm
Stalin: Partimizdeki Sosyal Demokrat Sapma Üzerine Bir Daha
Stalin: SBKP(B)'nin 15, 16, 17 ve 18. Parti Kongrelerine Sunulan Siyasi Rapor
Stalin: Marksizm ve Dil Bilimi
Stalin: Diyalektik ve Tarihi Materyalizm Üzerine
Sosyalizmin Politik Ekonomisi:
Politik Ekonomi, Ders Kitabı, C.II
Marks/Engels: Komünist Partinin Manifestosu
Marks: Gotha Programının Eleştirisi
Lenin, Devlet ve Devrim (IV. Bölüm)
Lenin: Yarış Nasıl Örgütlenmelidir?
Lenin: Sovyet İktidarının Acil Görevleri Lenin: Büyük İnisiyatif
Lenin: Proletarya Diktatörlüğü Üzerine( Burjuva Diktatörlüğü ve Proletarya Diktatörlüğü)
Lenin: Ayni Vergi Üzerine, İşçi Sınıfı ve Köylülük
Lenin Proletarya Diktatörlüğü Çağında Ekonomi ve Politika, İşçi Sınıfı ve Köylülük Lenin: Az Olsun Daha İyi Olsun, İşçi Sınıfı ve Köylülük Lenin: Kooperatifçilik Üzerine, İşçi Sınıfı ve Köylülük Lenin: Dış Ticaret Tekeli Üzerine
Stalin: Leninizmin İlkeleri Üzerine Stalin: Leninizmin Sorunları
Stalin: SBKP(B)'in 14. (Sonsöz Kısmı), 15, 16, 17 ve 18. Parti Kongrelerine Sunulan Siyasi Raporlar.
Stalin: SB'nin Ekonomik Durum ve Partinin Politikası Üzerine
Stalin: Partimizdeki Sosyal Demokrat Sapma Üzerine Bir Daha
Stalin: Ülkenin Sanayileşmesi ve SBKP(B)'deki Sağ Sapma Üzerine
Stalin: SBKP(B)'de Sağ Sapma Üzerine (Leninizmin Sorunları)
Stalin: SSCB'de Tarım Politikasının Sorunları Üzerine (Leninizmin Sorunları)
Stalin: Sınıf Olarak Kulakların Tasfiyesi Sorunu Üzerine (Leninizmin Sorunları)
Stalin: İktisatçıların Görevleri Üzerine (Leninizmin Sorunları)
Stalin: I. Beş Yıllık Planın Sonuçları (Leninizmin Sorunları)
Stalin: Kırdaki Çalışma Üzerine (Leninizmin Sorunları)
Stalin: Kolhozlarda Öncü İşçilerin İlk Birlik Kongresindeki Konuşma (Leninizmin Sorunları)
Stalin: Stahanovcuların İlk Birlik Görüşmesindeki Konuşma (Leninizmin Sorunları)
Stalin: Kızılordu Askerleri Mezunları Önünde Kremlin Sarayı'nda Yapılan Konuşma (Leninizmin Sorunları)
Stalin: SSCB Anayasası Taslağı Üzerine (Leninizmin Sorunları)
Stalin: Büyük Anavatan Savaşı Üzerine
Stalin: 9 Şubat 1946'da Moskova Şehri Stalin Seçim Bölgesinde Seçmenler Toplantısındaki Konuşma
Stalin: Marksizm ve Dil Bilimi Sorunları
Stalin: SSCB'nde Sosyalizmin Ekonomik Sorunları
Stalin: Dördüncü Yıllık Plan Üzerine (1946-1950)
SBKP(B)'nin Tarihi
W. A. Karpinsky: SSCB'nin Toplum ve Devlet Düzeni (1. Bölüm), Varyos Yayınları
C- Bilimsel Sosyalizm/Komünizmin, Marksist-Leninist Teorinin Incelenmesi Ve Bunun Için Zorunlu Temel Kaynaklar
Burada söz konusu olan, sınıf mücadelesi ve bu mücadelenin diyalektiğinin, zorunluluğunun kavranmasıdır. Marks ve Engels "Manifesto"da şöyle diyorlardı.
"Bugüne kadar ki bütün toplumların tarihi (Engels buraya sonraları 'ilkel toplumların tarihi hariç' eklemesini yapar— çn.), sınıf mücadelesinin tarihidir.
Özgür vatandaş ile köle, patrisyen ile pleb, toprak beyi ile serf, lonca ustası ile kalfa kısaca, ezen ile ezilen sürekli karşı karşıya gelmişlerdir. Her seferinde ya toplumun tümüyle devrimci bir dönüşüme uğramasıyla ya da çatışan sınıfların ortak yıkımıyla sonuçlanan, kimi zaman gizliden gizliye, kimi zaman da açıktan açığa, ama durmak bilmeyen bir mücadele içinde olmuşlardır.
Feodal toplumun yıkıntıları arasından filizlenip yükselen modern burjuva toplumu, uzlaşmaz sınıf çelişkilerini ortadan kaldıramamıştır. Modern burjuva toplumu, eski sınıfların yerine yeni sınıflar, eski baskı koşullarının yerine yeni baskı koşulları, eski mücadele biçimlerinin yerine de yeni mücadele biçimleri getirmekten öteye gitmemiştir.
Ama çağımızın; burjuva çağının ayırt edici bir özelliği vardır: Bu çağ, uzlaşmaz sınıf zıtlıklarını yalınlaştırmıştır. Bütün toplum giderek iki büyük düşman kampa, birbiriyle doğrudan doğruya karşı karşıya gelen iki büyük sınıfa bölünmektedir; burjuvazi ve proletarya." (s. 44/45, Türkçe)
Marks ve Engels'in bu sözlerini Lenin şöyle yorumluyor: "Markszim, bize bu görünüşteki labirent ve kaos içinde belli bir yasallığı keşfetmemize yol açan ipucunu verdi: Sınıf mücadelesinin teorisi, sadece belli bir toplumun veya toplumlardan bir grubun bütün üyelerinin çabalarının bütününün araştırılması, bu çabaların sonuçlarının bilimsel olarak saptanmasını olanaklı kılar. Birbirlerine zıt çabaların kökeni ise sınıfların durumu ve yaşam koşullarının farklı olmasındandır..." (Lenin, "Karl Marks", Seçilmiş Eserleri, C.I, s. 37)
"Manifesto"da Marks ve Engels devamla şöyle derler:
"Bugün burjuvaziyle karşı karşıya gelen bütün sınıflar arasında gerçekten devrimci olan yegane sınıf, proletaryadır. Öteki sınıflar, modern sanayi karşısında zayıflarlar ve en sonunda yok olurlar. Proletarya ise, modern sanayinin bizzat yarattığı bir üründür.
Küçük imalatçı, dükkan sahibi, zanaatkarı ve köylüsüyle bütün bu orta sınıf, orta sınıf olarak varlığını sürdürmek için burjuvaziye karşı mücadele eder. Yani onlar, devrimci değil, tutucudurlar. Dahası gericidirler. Çünkü tarihin tekerliğini geriye doğru çevirmeye çalışırlar. Şayet devrimcileşirlerse bu, proleterleşmek üzere olduklarından dolayıdır. Bu yönleriyle de şimdiki çıkarlarını değil, gelecekteki çıkarlarını savunurlar, kendi bakış açılarını bir kenara bırakıp proletaryanın bakış açısını benimserler." (Bkz. Manifesto, s. 58-59, Türkçe)
Bugünün dünyasında ve Türkiye'sinde bütün bunlar yaşanmaktadır, birer gerçekliktir. Ya bu gerçeklikleri kavrarız ya da önümüze sunulanı ezberleriz. Marksist leninist komünistlerin belgeleri, devrim ve programatik anlayışları Anadolu coğrafyasında sınıf mücadelesinin diyalektiğinin, sınıf mücadelesi teorisinin kavranmasının bir sonucudur.
Parti, devrim yapma savıyla yola çıkmıştır. Her bir marksist leninist komünist kadro, bulunduğu alanda partinin siyasi görüşlerinin sadece taşıyıcısı olmamalıdır. Kadrolar mevcut siyasi tespitleri yorumlayabilmelidirler ve aynı zamanda toplumdaki gelişmeleri izleyerek siyasi sonuçlar çıkartmakla da karşı karşıyadırlar. Kısacası; Türkiye ve Kürdistan devriminin diyalektiğini kavramak isteyen; mevcut siyasi tespitlerimizin neden böyle olduğunu ve başka türlü olmadığını kavramak isteyen, sınıf mücadeleleri teorisini araştırmak ve kavramak zorundadır.
Marksist leninist komünist kadro şunu hiçbir zaman unutmamalıdır: Siyasi tespitlerimiz biz yazdığımız için doğru değildir. Tersine doğru olduğu için yazılmıştır. Birinci yol, körü körüne inanca, inisiyatifsizliğe, bağnazlığa vs. yol açar. İkinci yol ise, araştırmanın, eleştirisel yaklaşımın ve partiye bilinçli bir bağlılığın yoludur. Bu yolu kavrayabilmek için araştırılmasını zorunlu gördüğümüz dar kapsamlı literatür listesi şöyledir:
Enternasyonal işçi hareketi üzerine:
Marks: Fransa'da Sınıf Savaşımları
Marks: Kugelmann'a Mektuplar
Marks: Fransa'da İç Savaş
Engels: İngiltere'de Çalışan Sınıfın Durumu Engels: Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm
Engels: Almanya'da Devrim ve Karşıdevrim, Marks-Engels Seçme Yapıtlar
Marks/Engels: I. ve II Enternasyonalle ilgili Türkçe'ye çevrilmiş bütün yazıları. (Komünist Enternasyonal Belgeleri, Manifestonun Önsözü)
Lenin: Dönek Kautsky Lenin: Sosyalizm ve Savaş
Lenin: Ulusların Kaderini Tayin Hakkı Lenin: Seçme Eserler, C. 5 Lenin: İşçi Sınıfı ve Köylülük Lenin: Sosyalizm ve Savaş
Lenin: Mark-Engels-Lenin; İşçi Sınıfı Partisi Üzerine
Strateji ve Taktik- SBKP(B) Tarihi
Marks/Engels: Komünist Parti Manifestosu
Leninizm:
Leninizm Nedir? (Defter I)
Proleter Devrimin Teorisi (Defter II)
Proletarya Diktatörlüğü (III)
Tarım ve Köylü Sorunu (V)
Ulusal ve Sömürge Sorunu (VI)
Proleter Devrimin Strateji ve Taktiği (VII)
Lenin: "Halkın Dostları" Kimlerdir ve Sosyal Demokratlara Karşı Nasıl Mücadele Ediyorlar?
Lenin: Ne Yapmalı?
Lenin: Bir Adım İleri, İki Adım Geri Lenin: "İki Taktik"
Lenin: Materyalizm ve Ampriokritisizm Lenin: Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı Lenin: Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine Lenin: Emperyalizm
Lenin: Proleter Devrimin Askeri Programı
Lenin: Devlet ve Devrim
Lenin: Sovyet İktidarının Acil Görevleri
Lenin: "Sol Komünizm" Bir Çocukluk Hastalığı
Lenin: Kooperatifçilik Üzerine
Lenin: Az Olsun Daha İyi Olsun
Lenin: Nisan Tezleri (Derleme)
Stalin: Proleterler Sınıfı ve Proleterler Partisi (C.I)
Stalin: Parti İçinde Görüş Farklılıklarının Kısa Tanımı (C.I)
Stalin: Geçici Devrimci Hükümet ve Sosyal Demokrasi (C.I)
Stalin: Anarşizm ve Sosyalizm C.I
Stalin: Marksizm ve Ulusal Sorun (C. II)
Stalin: Ekim Devrimi ve Rus Komünizm Taktiği (C. VI)
Stalin: Leninizmin İlkeleri Üzerine (C.VI)
Stalin: Leninizmin Sorunları (C.VIII)
Stalin: SBKP(B)'nin 14. Parti Kongresine Rapor (C. VII)
Stalin: SB'nin Ekonomik Durumu ve Partinin Politikası (C. VIII)
Stalin: Köylülük Sorununda Partinin Temel Sloganları (C.IX)
Stalin: Partimizde Sosyal Demokrat Sapma Üzerine Bir Daha (C.IX)
Stalin: Ekim Devriminin Enternasyonalist Karakteri (C. X)
Stalin: SBKP(B)'nin 15. Parti Kongresi'ne Rapor (C. X)
Stalin: Ulusal Sorun ve Leninizm (C.XI)
Stalin: SBKP(B)'de Sağ Sapma Üzerine (C. XII)
Stalin: Büyük Coşkunun Yılı (C. XII)
Stalin: SSCB'de Tarım Politikası Sorunları Üzerine (C.XII)
Stalin: SBKP(B)'nin 16. Parti Kongresine Rapor (C.XII)
Stalin: SBKP(B)'nin 17. Parti Kongresine Rapor (C.XIII)
Stalin: Kremlin Sarayı'nda Kızılordu Akademesi Mezunları Önünde Yapılan Konuşma (C. XIV)
Stalin: Stahanovcuların I. Birlik Görüşmelerindeki Konuşma (C. XIV)
Stalin: SSCB Anayasa Taslağı Üzerine (C. XIV)
Stalin: SBKP(B)'nin 18. Parti Kongresine Rapor (C. XIV)
Stalin: Marksizm ve Dil Bilimi (C.XV)
Dimitrov, Faşizme Karşı Birleşik Cephe
Enver Hoca, Emperyalizm ve Devrim
SBKP(B)'nin Tarihi
W. A. Karpinsky: SSCB'nin Toplum ve Devlet Düzeni (Varyos Yayınları)
N. K. Ivanow: Sovyet Devleti Yeni Tipten Bir Devlet (Varyos Yayınları)
M. I. Kalinin: Komünist Eğitim Üzerine
Troçkist-Zinovyevist Terörist Harekete Karşı Dava Raporu-Moskova Yargılamaları- (19-24 Ağustos 1936). C I (Varyos Yayınları)
Bu listeye marksist leninist komünistlerin yayınlarını da eklemek gerekir.
Listenin "uzunluğu" ürkütücü olmamalıdır. Öğrenme isteğini, irade ve disiplinini gösterenler için bu literatür listesi dar kapsamlıdır.
Marksist-Leninist Teorinin Kavranması Öğrenilmelidir
Lenin şöyle diyor:
"Bizim öğretimiz doğma değil, bilakis, eylem için bir rehberdir. Bunu Marks ve Engels sürekli vurgulamalardır ve onlar ezberlemekle ve en fazlasıyla genel görevleri göstermeye yarayan ve tarihi sürecin her özel zaman diliminde somut (aç. Lenin) siyasi ve ekonomik durumla zorunlu olarak değiştirilen formüllerin' basit tekrarlanmasıyla çok haklı olarak alay etmişlerdir." (C. 24, s. 25)
Bu paragrafın hemen üst tarafında ise şöyle der:
"Marksizm bizden, her tarihi zamanın somut özeliklerini ve sınıfların karşılıklı ilişkilerinin en tam ve en objektif olarak kontrol edebilir tahlilini talep etmektedir. Biz bolşevikler, devamlı, politikanın her bilimsel temellendirilmesi açısından tamamen elzem olan bu talebe layık olmaya çalıştık." (Taktik Üzerine Mektuplar, C. 24, s. 25, Alm.)
Demek oluyor ki, marksizm-leninizmin, marksist teorinin birtakım genel lafızlarını okumuş olmak ve bunun ötesinde ezberlemek marksist leninist teorinin kavrandığı anlamına gelmiyor.
SBKP(B)'nin Tarihi'nde de konuyla ilgili olarak şöyle deniyor: "Marksist-leninist teoriyi kavramak, hiç de onun bütün formüllerini ve varılan sonuçları ezberlemek ve bu formüllerin ve sonuçları her bir harfine sülük gibi yapışmak anlamına gelmez...
Marksist-leninist teoriyi kavramak bu teorinin esasını özümlemek ve bu teoriyi, proletaryanın sınıf mücadelesinin çeşitli koşulları altında devrimci hareketin pratik sorunlarının karara bağlanmasında kullanmayı öğrenmektir." (Dietz Verlag, Berlin 1953, s. 442, Alm.)
Sorunu Kalinin de çeşitli yazılarında, konuşmalarında ele almıştır. O şöyle diyordu.
"Bir marksist olmak, sadece, Lenin, Marks, Engels ve Plehanov'u okumak, hatta incelemek anlamına gelmez. Marksizmi tanımak için tabii ki bu dört yazarı okumak yeterlidir ve (böylece) marksizmi tanırsınız. Ama marksizmi tanımak meselenin bir (yönüdür) ve marksizmi (her) gün (her) saat çok çeşitli durumlarda; olağanüstü, o zamana kadar hiç görülmemiş durumlarda kullanmak ise tamamen başka bir meseledir. Kitaplardan elde edilen marksist bilgi, Marks 'ı ezberlemiş bir insanın her soruna marksist yaklaşımda bulunacağı anlamına henüz gelmemektedir... Marksizm, onun metodu, onun teorisi, sadece yukarıda saydığımız yazarların eserlerinde incelenmez, bilakis, gelişmelerin tarihi seyrinde de incelenir... Marksist olmak için teori yaşamla doldurulmalıdır, günlük ufak işler teoriyle bağlam içinde de alınmalıdır." (M. I. Kalinin; " Swerdlow-Üniversitesi Mezumları önünde yaptığı konuşmadan, 30 Mayıs 1926, "Komünist Eğitim ve Askeri Görev Üzerine", Berlin, 1960, s. 161-162, Alm.)
"Lenin ve Stalin... sık sık marksizmin formülleri sadece ezberlenerek incelenemeyeceğine, kavranamaya- cağına dikkati çekmişlerdir... Marksizm-leninizm, pratik politikaya, toplumsal ve ekonomik faaliyete uygulandığında en tam anlamıyla kavranır." (Kalinin; Komünist Gençlik Birliği'nin Şerefli Yolu" makalesinden; a.g.k. s. 330)
"Marksist-leninist teori, iman sembolü değildir, doğmaların toplam değildir, aksine eylem için kılavuzdur...
"Marksizm-leninizmi tamamen kavramak deyimi ne anlama geliyor? Bundan anlaşılması gereken nedir? Bu şöyle mi anlaşılmalıdır: Marksizm-leninizmin bütün öğretisi, hazır sonuçlandırmalar ve formülasyonları kelimesi kelimesine ezberlenerek mi (kavranır)? Veya bu şöyle mi anlaşılmalıdır: Marksizm-leninizmin özüne nüfuz edilir ve bu teoriyi, yaşamda, toplumsal-siyasi ve özel yaşamda eylem için kılavuz olarak kullanma yeteneğine sahip olunur. Esas olan, doğru olan, önemli olan, sonuncusudur. Çünkü o, marksizm- leninizmin çekirdeğini ifade ediyor... Şu veya bu şekilde herkes, marksizm-leninizmi ezberleyebilir. Ama onun özüne nüfuz etmek ve onun kullanımını öğrenmek daha zordur." (Öğretmen Gazetesi" redaktörünün düzenlediği görüşmedeki konuşmasından, Kalinin, agk. s. 338-339)
Bu kadar alıntı yeter her halde. Marksizm- leninizmi kavramada esas olan, ezbercilik değildir, ne anlama geldiğini bilmediğimiz veya genel geçerli olan formülasyonları öğrenmek de değildir. Esas olan, marksizm- leninizmi, metot olarak öğrenebilmektir. Onu, siyasi, toplumsal ve de özel yaşamımızda doğru hareket etmenin metodu olarak öğrenmektir. Metot olarak marksizm-leninizm, şu veya bu sorunun çözümünde anahtardır. O, sorunu çözümlememize olanak sağlayan anahtardır. O, bize sorunun çözümüne nasıl yaklaşmamız gerektiğini gösterir. Ama o, sorunun çözümü değildir. Böyle olsaydı marksizm, siyasi, toplumsal ve özel yaşamımızdaki bütün sorunlar için reçete olurdu. Ama o, reçete değildir. Marksizm-Leninizmi okumuş-araştırmış olan birçok insan vardır. Mark, Engels, Lenin ve Stalin'den, arka arkaya, ezbere bir dizi alıntılar yapabilirler. Veya onların herhangi bir yazısını aktarabilirler. Ama öğrendiklerini pratik bir sorunun çözümünde kullanmalarını talep etseniz, çok değişik bir durumla karşılaşırsınız: Görürsünüz ki, sorunun çözümüne yaklaşımda, ezberlenmiş sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü o sorunun çözümü kitaplarda yoktur. Ama sorunun çözümüne nasıl yaklaşılması gerektiği vardır. Bu türden insanların anlamadıkları tam da budur.
Marks, Engels, Lenin ve Stalin, dünya proletaryasının önderi olmalarını, "öğretmen" olmalarını çok iyi çok başarılı birer "öğrenci" olmalarına borçludurlar ve onlar yaşamları boyunca çok başarılı birer "öğrenci" olarak kalmışlardır. Onlar, siyasi ve toplumsal yaşamın öğrencileriydiler, onlar doğada ve toplumda görülen gelişme ve değişmelerden dersler, sonuçlar çıkartıyorlardı. Kendilerinden öncekilerinin yazdıklarını ezberleyip aktarmıyorlardı. Onlar, her gelişmeyi her değişimi somut durumu içinde ele alıyorlardı, her olgu ve dönüşümü, kendi gelişmesi içinde ele alıyorlardı. Onlar, her bir gelişmeyi kendi gelişim süreci içinde ele alıyorlardı.
Marks'ın, Kapital'i neden öyle yazdığına kafa yoramayan ve orada sadece İngiltere somutunda kapitalizmin teşhirini, Lenin'in Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi" yapıtında sadece Rusya'da kapitalizmin nasıl geliştiğini görenler ne yazık ki, Marks ve Lenin'i anlamayanlar konumuna düşerler. Şüphesiz ki bu eserler, konuyla ilgili olarak bilgi yüklüdür. Ama sadece bu mu? Kapital ve Lenin'in adı geçen eseri başlı başına birer metottur. Esas olan da budur. Ne zamanki biz bu eserleri, aynı zamanda ve öncelikle metot olarak kavrarsak Türkiye somutuna uygulayabilir ve bundan doğru siyasi sonuçlar çıkartabiliriz.
Diyalektik ve tarihi materyalizmin yasalarını ve materyalist diyalektiğin kategorilerini doğadaki ve toplumdaki, siyasetteki, özel yaşamımızdaki gelişmelere uygulayabilmek, marksizm-leninizmi metot olarak kavramak anlamına gelir.
Programatik anlayışımızı şu veya bu konudaki siyasi tespitlerimizi ezberlemek, bizim iyi bir marksist leninist komünist olduğumuzun asla ifadesi değildir. Önemli olan, programatik anlayışımızın her bir noktasına, siyasi tespitlerimize "Neden böyle de şöyle değil" vb. sorular sorarak yaklaşabiliyor muyuz? Gazi ayaklanmasını, kahramanlığın ötesine geçerek değerlendirebiliyor muyuz? Antiemperyalist demokratik devrim sorusuna Türkiye gerçeğinden hareketle cevap verebiliyor muyuz? vs. vs. Bu sorulara cevap verebiliyorsak marksizm leninizmi metot olarak kavrıyoruz veya bu doğrultuda çaba harcıyoruz demektir.
Politik tespitlerimizin ne denli doğru olduğu Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in eserlerini ne kadar çok okuduğumuza ve tanıdığımıza bağlı değildir. Politik tespitlerimizin ne denli doğru olduğu marksizm-leninizmi metot olarak kavrayıp kavramadığımıza, onun eylemimizde rehber olarak alıp almadığımıza bağlıdır.
Her gün gözümüz önünde cereyan eden siyasi ve toplumsal gelişmelere/patlamalara veya doğa olaylarına diyalektik ve tarihi materyalizmin yasaları (olayların genel bağları ve karşılıklı bağlılıkları; gelişme ve değişim; nicel dönüşümlerden nitel dönüşüme geçiş; zıtların mücadelesi-Stalin) ve materyalist diyalektiğin, soyut, somut (soyuttan, somuta) genel özel; (özelden genele, genelden özele) olasılık, gerçeklik içerik, biçim vb. kategorileri ışığında yaklaşamıyor ve sonuçlar çıkartamıyorsak biz, henüz, partinin biçimlendirmeye çalıştığı gerçek marksist leninist komünistler değiliz demektir.
Şimdi bir ikilemle karşı karşıyayız; ya marksizmi metot olarak öğreneceğiz ve partinin umudu olan marksist leninist komünistler, savaşçılar olacağız ya da bize sunulan hazır literatürü yüzeysel veya da derinlemesine (!) ezberlemekle yetineceğiz. Bunun ikisinin ortasında üçüncü bir yol yok.
Diğer bir ifadeyle; marksist felsefeyi incelmeden, diyalektik ve tarihi materyalizmi kavramadan; politik ekonomiyi incelemeden ve kavrayamadan; marksizmin bu iki bileşiminin yasalarına hakim olup, kullanmadan teorinin içinden çıkamayız; partinin ihtiyaç duyduğu kadro, gerçek marksist leninist komünist olamayız.
Kitap nasıl incelenir?
Kitap okumayı da öğrenmek zorundayız. Gelişi-güzel, disiplinsiz, programsız okunan kitaptan fazla bir şey öğrenemeyiz. Ama bolca zaman kaybetmiş ve kendimizi kandırmış oluruz. Öyle ki, bazen "O kitapta bilimsel bir şey yok" diye yorumlarda da bulunuruz. Bütün bunlardan kaçınmak ve okuduğumuzu gerçekten anlamak için okumayı örgütlemek zorundayız. Bunun için:
Başarılı, verimli bir araştırma için okunması gereken materyalin seçimi oldukça önemlidir, öyle ki bağlayıcı önemi haizdir.
Bu konuda N. K. Krupskaya şu önerilerde bulunuyor:
"Kendi kendine araştırmanın temel formu, sistematik okumadır... Şunlara dikkat edilmelidir.
Az, ama akıllıca okumak en iyisidir. Bir kitabı 'yutmak' oldukça verimsiz bir uğrağıdır.
Kitap seçimi olağanüstü önemlidir. Belli bir sorun üzerine okumak isteniyorsa, her şeyden önce sorunu anlayan biriyle konuşulmalı veya da söz konusu sorun üzerine tavsiye edilebilir bir literatür listesi temin edilmelidir. En iyi, en zorunlu kitaplar, bunların arasından gücümüze uygun olanlar seçilmelidir.
Zaman zaman okumaya ara verilmeli, okunan konu üzerine düşünülmeli, anlaşılmayan deyim veya kelimeler varsa, sözlüğe bakılmalı, anlaşılmayan kısımlar bir daha okunmalı, yine kavranmıyorsa bilen birisinin fikri alınmalıdır." (N. K. Krupkaya; "Nasıl Okumalı", C.III, s. 87-88, Alm. Özet Çeviri.)
Bunun ötesinde araştırmaya gerçekten önem verenler veya buna yatkın olanlar, her bir bölümü okuduktan veya kitabın tamamını okuduktan sonra anladığını, konunun/kitabın içeriğini bir deftere not etmeli ve notları tartışmalarda kullanmalıdır.
Bu, can sıkıcı bir metot gibi gözükebilir. Ama bu metotla birkaç kitap okunduktan sonra böyle bir yol izleyerek okumanın hiç de sıkıcı olmadığı, tersine belli bir okuma/araştırma disiplinini beraberinde getireceği ve böylelikle öğrenmenin azamiye çıkartılacağı görülecektir.
Biz yukarıda okunması gereken materyallerin listesini verdik. Gerisini getirmek pratik bir sorundur.
Demek oluyor ki, araştırmada istenilen sonucu almak istiyorsak "ne okuduğumuzu, nasıl okuduğumuzu ve okumayı nasıl örgütlememiz gerektiğini bilmek zorundayız." (N. K. Krupskaya)
Liebknecht'in dediği gibi "bilgi iktidardır" ve her bir marksist leninist komünist, "araştırmak, propaganda yapmak ve örgütlemek" (W. Liebknecht) ilkesine göre hareket etmek zorundadır. Biz, teorimizin neden devrimci bir teori olduğunu kavramak zorundayız. Aksi taktirde "devrimci teori olmadan devrimci hareket olmaz" (Lenin) sözü hiç anlaşılmamış demektir.
Okumak, araştırmak alışkanlığını kazanmak için birçok alışkanlıkların, tembelliğin yıkılması gerekir. Bu zahmetli bir iştir. "Bilgisizliğin şimdiye kadar hiç kimseye yararı olmamıştır." (Weitling). Ama bilgi sahibi olmak da belli bir çabayı beraberinde getirir.
"Bilimin düz yolu yoktur ve sadece onun aydınlık zirvesine, onun sarp patikasını tırmanırken, yorulmaktan çekinmeyenler ulaşma şansına sahiptirler." (K. Mark, Kapital, C. I s. 31, Alm.)
"Okurken/araştırırken dikkat etmemiz gereken başka bir nokta da şudur.
- Okuma sürecindeki ilk görev, konu üzerine kafamızın açılması, içeriğin kavranmasıdır.
Okuma sürecindeki ikinci görev, okunan konu üzerine düşünmektir.
Okuma sürecindeki üçüncü görev, hafızaya dayanarak okunan konunun özetini çıkarmaktır.
Okuma sürecindeki dördüncü görev ise, okunan kitabın bize yeni bir şey (bilgi) kazandırıp kazandırmadığı üzerine muhakeme yürütmektir." (Bkz. N. K. Krupskaya; "Bireysel Eğitimin Örgütlenmesi" makalesinden, C. 3, s. 164)
Tabii ki kitap okunurken bu dört nokta üzerine; acaba bu görevleri yerine getiriyor muyum diye ayrıca düşünmek abes olur. Çünkü bu noktalar üzerine düşünmek, okurken başka bir şey düşünmek anlamına gelir. Biz, elimize aldığımız bir kitabı; konusunu-araştırmasını öğrenmek zorundayız. Aynı zamanda mümkün olduğunca çok ve hızlı okumalıyız. Böylelikle, belli bir zaman sonra okuma eylemimiz tamamen otomatikleşir ve gözümüz kitapta, düşüncemiz başka yerde olmaz. Bu bir disiplin meselesidir.
Denecek ki, "biz 24 saat koşuşturuyoruz, bu öneriler biraz lüks değil mi?" Bilinçli bir şekilde 24 saat koşuşturan birisi böyle düşünmez. Ancak ve ancak 24 saat koşuşturmakla, 24 saat iş yaptığını sananlar böyle düşünebilirler.
"Kızıl Yıldız"da şöyle deniyor:
"Josef Wissornionowiç'in evine gittik. Açık ki basım haneden yeni gelmiş koca bir yığın kitap dikkatimi çekti. Burada tekstil sanayi, debagat, savaş tarihi ve edebiyat üzerine kitaplar vardı" diye yazıyordu G. Savçenko.
"'Bütün bunları okumaya nasıl zaman buluyorsunuz' Josef Wissorionowiç diye bir soru istemeyerek ağzımdan çıktı.
Yoldaş Stalin gülümsedi.
'Oldukça meşgul olabilirim, her gün mutlaka 500 sayfa kadar gözden geçiririm... Bu benim payım' dedi.
'Büyük bir pay, Josef Wissorionoviç!'
'Önemli değil, ben alışkınım. Bunu zindanlarda ve sürgünlerde öğrendim. Mümkün olduğunca çok okumanızı tavsiye ederim'" (Aktaran, M. Glasser; Marksizm-Leninizmin Ustalarının Çalışma Metodu Üzerine; s. 85, Berlin 1951, Alm.)
Enver Hoca da okumaya vaktimiz yok diyenleri "az uyu" diyordu.
Demek oluyor ki, okumaya zaman bulamamak faaliyetimizi; yoğunluğundan dolayı değil, faaliyetimizin zamanımızı örgütleyememizden dolayıdır. Ya zaman bizi örgütlemeye devam edecek ve enerjimizin, zamanımızın bir kısmı boşa gidecek, ya da biz zamanı örgütleyeceğiz ve her dakikamızı devrimci mücadele için dolu dolu yaşayacağız.
Bu açıdan kolaylık olsun diye, bazı öneriler aktaralım:
Zaman ayarlamasını doğru yapmak.
Okuma/araştırma için uygun koşullar yaratmak
Araştırılacak materyalleri doğru seçmek.
Okumayı/araştırmayı doğru planlamak.
Zorunlu yardımcı araçlar (sözlük vs.) temin etmek.
Boşa zaman akışını engellemek için kolektif tartışmaların uygun formlarını bulmak.
Marksizm-leninizmi bilim olarak öğrenmenin yolu ve yöntemi kısaca böyle.