Birinci Yılında TKP’deki Bölünme

TKP’nin ikiye bölünmesinin, KP ve HTKP’nin ortaya çıkmasının üzerinden bir yılı aşkın zaman geçti. O dönemde, bu ayrılığı değerlendirirken, HTKP’nin “Gezi’yi, Haziran’ı referans alması ve ayağını sokağa basmaya yönelmesi bir olumluluk olmakla beraber, TKP’nin programı, teorisi ve siyaset tarzına herhangi bir eleştiri yöneltmemesi, hatta tersine kendisini bunların gerçek sürdürücüsü sayması, yaşanan ayrılığın (en azından henüz) bir ilke ayrılığı olmadığını ortaya koymaktadır.”[1] demiştik.

Bugün gelinen noktada, artık söz konusu partinin iç bölünmesinin derinleşerek bir ilke ayrılığı düzeyine vardığını, dolayısıyla yukarıdaki tespitin de artık geçerliliğini yitirdiğini söyleyebiliriz.

Zira HTKP, ayrılığın ardından istikrarlı biçimde sokakla, mücadeleci halk kitleleriyle bağ kurmaya yönelirken, KP ise parlamenterist siyasette derinleşme hattında yürüdü. HTKP halkçı özelliklerini güçlendirmeyi sınıf mücadelesini derinleştirmenin bir aracı sayarken[2], KP elitleşmeye, kendisini mücadeleci halk kitlelerinin üzerinde, onlara yabancı bir pozisyona yerleştirmeye devam etti. Bu eğilimlerin derinleşmesinin belli bir aşamasında, ideolojik olarak KP’yle hemen hemen aynı zemini paylaşan, fakat KP yöneticileriyle yaşadığı sorunlardan dolayı HTKP’ye katılmış olan bir grup (“TKH”) koptu. 1-2 Ağustos 2015’te yapılan HTKP Olağanüstü Kongresi’nde gerçekleşen bu ayrılığın ana sebebi, seçimlerde HDP’yi desteklemek ve Barış Bloku’na katılmak yönünde partide oluşan eğilimdi.[3] HTKP’nin Kongresinin bu grubun tezlerini reddetmiş olması, partileşme ve içine girdiği eğilime kararlılık kazandırma yönünde bir sıçrama yarattı. TKH ayrılığı ile aslında HTKP bir kez daha KP’den koptu. TKH’nın şu değerlendirmesi anlamlıdır: “HTKP’nin, Türkiye Komünist Partisi’nin mirasçısı ve devamı olan bir parti olarak, TKP’nin yeniden siyaset sahnesine dönmesi hedefiyle çalışma yürütmesi gerekmektedir. Bu açıdan, parti tarihimize dönük reddiyeye varan eleştirel yaklaşımlar ve geleneğimizden kopuş anlamına işaret eden bir bakış açısı kabul edilemez.” (Aynı yerde) HTKP’nin kendisini halkların birleşik mücadele cephesine yerleştirmesi, bu ayrılığın sonucu oldu.

7 Haziran seçimlerinde KP kendisini bütünüyle “HDP karşıtı” bir pozisyona yerleştirir, adeta seçimlere HDP’yle rekabet için katılırken, HTKP, HDP adaylarına oy vermeyi dışlamayacak bir pozisyon aldı. HTKP, 1 Kasım seçimlerinde ise açıktan HDP’ye oy çağrısı yaptı. Bu dönemin siyasal bakımdan kararlı duruş sahibi diğer grupları olan Halkevleri ve EHP ile birlikte “Halk Kazanacak İnisiyatifini” kurdu.

Saray’ın yenilgiye uğratılmasının Gezi dinamikleri ile Kürt halk dinamiklerinin birliğinden geçtiğini doğru olarak tespit eden ve buna göre pozisyon alan HTKP ile; Gezi’ye sırtını dönen, Birleşik Haziran Hareketi’nden dahi ayrılan, “AKP döneminin artık bittiği” varsayımıyla, kendisini HDP’ye karşı “mücadeleye” vakfeden KP arasında bir çizgi farkı belirgin biçimde ortaya çıktı.

Gerçekte bu çizgi farkını koşullayan etken, her iki grubun ilişkilendikleri toplumsal çevrelerdi. HTKP’nin bağlanmaya yöneldiği Gezi’nin dinamikleri bu dönemde yüzlerini Kürt halk direnişiyle birleşmeye dönmüşlerdi. HDP’nin barajı aşarak AKP diktatörlüğünü sınırlaması fikri bu kesimlerce etkin biçimde benimsendi ve uygulandı. Gerek 7 Haziran, gerekse 1 Kasım’da Haziran Ayaklanmasının toplumsal güçleri (kimi durumlarda eleştirel bir mesafeyi de koruyarak) HDP’yi desteklediler. KP’nin yüzünü döndüğü kentli küçük burjuva aydınlar ise mücadelenin şiddetinden ürkmüş ve çoktan kabuklarına çekilme eğilimine girmişlerdi. Seçimlere bir “getto” olarak katılan KP’nin etrafında kümelendiler ve politikanın sıcak çatışmalarından uzak kaldılar –ya da öyle sandılar.

Gezi İsyanının ve Kobanê (6-7 Ekim) Serhildanlarının toplumsal dinamikleri birbirine yaklaşıp HDP’de bloklaştıkça, Türk halk gençliğinin, Alevi kitlelerin ve farklı ulusal toplulukların Gezi’yle başlayan politikleşmesi Kürt halkıyla birleşik mücadele eğilimine dönüştükçe HTKP birleşik cepheye yaklaştı, KP ise var gücüyle buradan uzaklaşmaya çalıştı.

KP’nin dönem analizine göre; AKP’nin ipi çekilmişti, AKP dönemi bitmekteydi, şimdi esas mesele onun yerine kurulmak istenen restorasyon hükümetinin müstakbel adaylarına –özellikle HDP’ye– karşı mücadeleydi. Bunun için önce Birleşik Haziran Hareketi’nin HDP’yi destekleme kararı almasını engellemek için sınırsızca zorladılar –ortaya çıkan apolitik kararda, ÖDP’nin Oğuzhan Müftüoğlu etrafında kenetlenmiş kanadı ile birlikte ciddi etkileri vardı. Ne var ki, kısa süre sonra bu tartışmalarda gizledikleri gerçek planlarını devreye koydular ve Haziran Hareketi’nden ayrılarak seçimlere katıldılar. Seçim kampanyalarında teşhirin ana yönü, HDP’ye yöneltilmişti. HDP’nin barajı aşmasının hiçbir önemi yoktu. Tek önemli şey KP’nin alacağı oy miktarıydı. Gerçi sonuç bir hezimetti, ama KP “seçime girme hakkını” kazanarak, TKP’nin parlamentarist kanadı olarak kendisini yeniden üretmeyi de başarmıştı.

Erdoğan’ın Saray darbesi altında gidilen 1 Kasım seçimlerinde de HDP’ye karşı KP’nin güçlendirilmesi (!) çağrısı yapan bir bildiriyle seçimlere katıldı KP[4]. Oylarını %0,03’ten %0,11’e çıkartarak özgüvenini geliştirdi. Oylarındaki artışa o kadar sevindiler ki, işi “Seçim sonuçlarında ortaya çıkan tabloda aydınlık olan tek şey Komünist Parti’nin aldığı oylardır”[5] gibisinden zırvalamaya kadar vardırdılar. Saray darbesi koşullarında, Gezi Direnişi çizgisinde yürüyen hemen tüm parti ve hareketler HDP’yi destekler, birleşik mücadeleye vurgu yaparken, KP aldığı oylara sarılarak kabuğunda mutlu olduğunu ilan etti! Seçim sonuçlarının “AKP dönemi bitti”, vb. analizlerini tümüyle boşa çıkartmış olmasını da umursamadılar. “Her koşulda haklı” pozlarını sürdürdüler.

Her iki seçimde, ama özellikle Saray darbesi koşulları altında girilen 1 Kasım seçimlerinde, AKP hükümeti ve Saray, HDP’ye karşı devlet imkânlarına yaslanan bir kirli savaş yürüttü. Binaları, mitingleri bombalandı, ırkçı çetelerce yakıldı, vb. HDP’nin barajı aşmasını önlemeye yönelik bu saldırganlık koşulları altında, KP de HDP teşhirine yönelerek, AKP’nin ve Saray’ın yedeğine düştü. 1 Kasım seçimlerinin ardından bu durum derinleşti. Zincirlerinden boşanan faşist teröre karşı “kılını kıpırdatmayarak”, fiilen “hendeklerin beri tarafına”, Saray cuntasının yedeğine düştü KP. Üstelik dergilerinde bu tavrın gerekçelerini de ilan ederek![6]

KP, Kürt isyanlarına karşı Şefik Hüsnü TKP’sinin ürettiği türden bahanelerle (dinsel gericilik, feodalizm vb.) Kürdistan Özgürlük Hareketi’ne mesafesini derinleştirirken, HTKP ise Saray darbesine karşı kararlı duruşunu sürdürerek, duruma devrimci sorular sordu. “Kürtler olmadan AKP’yi yenebilir misiniz?”[7] dedi. AKP iktidarını alaşağı etmenin yegâne yolunun Haziran Ayaklanmasında açığa vuran halk dinamikleriyle Kürt halk direnişinin birleşmesi olduğunu formüle etti. Saray darbesine karşı özyönetim temelinde direniş bayrağını açan Kürdistan kentleriyle omuz omuza durdu. Dayanışma eylemleri örgütledi. KP’nin kendisini ürettiği parlamenterist zemine karşıt olarak, HTKP kendisini sokak mücadelesi zemininde üretti. Kitle gücünü (kendi gerçekliği içinde) militanlaştırmaya çalıştı.

Dolayısıyla, TKP’de yaşanan bölünmenin ardından geçen bir yılda, KP ulusalcı, sosyal şoven, parlamentarist, elitist-Kemalist pozisyonunda derinleşirken; HTKP giderek devrimci-demokratik siyasal güçler bloğuna doğru yakınlaştı. Ortadoğu’da ve Türkiye’de yaşanan devrimci durumun yarattığı bu hızlı dönüşüm, bize safların artık hiç olmadığı kadar keskin olduğunu bir kez daha göstermektedir. Bu alt üst oluş koşulları içinde, henüz toplamda reformist zeminden kopuşamasa da, kendi gerçekliği içinde mücadelede kararlı, tutarlı olan bütün emekçi sol güçlerin yüzünü birleşik devrime dönmesi kadar, mücadele kaçkınlarının sözde pek “radikal” gerekçelerle birleşik cepheden uzak durmayı varlık nedeni haline getirmesi de kaçınılmazdır.

Dipnotlar

  1. http://www.atilimhaber.org/2014/09/05/tkpde-bolunme-ve-bir-donemin-sonu/
  2. http://ilerihaber.org/yazarlar/erkan-bas/htkp-uzerine/1451/
  3. http://www.evrensel.net/haber/257825/htkpde-ayrilik
  4. http://haber.sol.org.tr/turkiye/komunist-parti-secim-bildirgesini-yayinladi-130695
  5. http://haber.sol.org.tr/turkiye/aydemir-guler-secim-sonuclarinda-tek-aydinlik-komunist-partinin-aldigi-oylardir-136997
  6. http://ilerihaber.org/yazarlar/erkan-bas/kurtler-olmadan-akp-yi-yenebilir-misiniz/1716/
  7. http://www.etha.com.tr/Haber/2015/12/23/politika/fasist-saray-cuntasinin-yedegine-dusenler-taylan-i/

 

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi