İspanyol devletinde 15 Mayıs 2011’de patlak veren eylem dalgası, Kuzey Afrika ve Ortadoğu isyanlarının Akdeniz’in kuzey yakasındaki ilk yansımalarından biri olmuştu. Özellikle üniversiteli, işsiz ve işçi gençlik kitlelerini buluşturan bu hareket burjuva medyanın sınıfsızlaştırma ve siyasetsizleştirme çabalarının da tetiklemesiyle “Öfkeliler” olarak adlandırılıyor. Hareketin ana gövdesi kendisini 15 Mayıs Hareketi adıyla örgütlüyor. 15 Mayıs Hareketi bileşeni Katalan bağımsızlıkçı Maulets gençlik örgütü ile isyanı konuştuk. 1988 yılında kurulan Maulets örgütü, kendisini; son 30 yılını oldukça dağınık ve parçalı geçirmiş olan Katalan sol bağımsızlıkçı hareketinin parçası olarak tanımlıyor.
*İspanyol devletinde gençlik neden isyan ediyor? Somut talepleri neler?
Sadece gençliğin değil, nüfusun birçok kesiminin örgütlü bir cevabıyla karşı karşıyayız ve kuşkusuz gençlik burada belirgin biçimde öne çıktı. Tüm gezegeni etkileyen krizin etkileri şu anda İspanyol devletinde* işçi sınıfını doğrudan etkilemeye başlayarak çok açık biçimlerde kendini gösteriyor. İşsizliğin olağanüstü yükselişi var, İspanyol devleti nüfusunun %20 'si işsiz ve bu özellikle de gençliği etkiliyor. İşsizlik hiç olmadığı kadar yükselirken, iş bulma konusuna gelince, iş sözleşmeleri de şimdiye dek hiç olmadığı kadar güvencesiz. Buna yolsuzluk olaylarından ve siyasi temsil sisteminin kendisinden kaynaklanan, siyasetçilerin itibar yitimini de eklemeliyiz. Bu siyasal temsil sistemi iki büyük parti halinde kutuplaşıyor ve seçim yasası daima küçük partilerin aleyhinde işliyor. Bunlar, gençliği ve başka bir dizi toplumsal tabakayı isyana götüren sorunlardan bazıları. Bunlar öncelikle en somut olanlar. Ama bunlar, kapitalist sistemin kendi yasalarından kaynaklanan çok daha derin bir sorunun yansımaları. Mücadeleye kabuktan başladılar ama mücadele ettikçe, sorunların gerçek kaynağının çekirdekte olduğu bilincini kazanmaya başlıyorlar.
*Örgütünüz bu mücadelelerde nasıl bir rol oynadı?
Devrimci bağımsızlıkçı gençlik örgütü Maulets, protestoların başladığı güne istinaden genellikle “15 Mayıs Hareketi” olarak tanımladığımız bu mücadeleye etkin katıldı.
Ancak hareketin kendi yapısı nedeniyle örgüt olarak katılamadık, çünkü bu hareket her türlü örgütsel ismi ve sembolü reddediyor. Militanlarımız mahallelerde, kentlerde ve bölgelerde, örgütlülüğümüz olan her yerde halk meclislerine birey olarak katıldılar. Bu şekilde aynı zamanda tartışmaları Katalan Ülkelerinin özgürlüğü, İspanyol devletinin gözden düşüşü gibi konulara yönlendirdik. Kendi dilimizde, Katalanca olarak tartışmaları yürütmeyi teşvik ettik. Bu başlangıçta hiç de kolay değildi çünkü ne yazık ki solun belli kesimleri Katalan ulusal sorununu tanımadaki isteksizliklerini sürdürüyor.
*Bu hareketin geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?
15 Mayıs hareketinin geleceğine dair oldukça iyimseriz. Bu hareket tüm toplumsal kesimlerden ve medyadan güçleri merkezileştiren bir ilk doğum aşaması yaşadı. Kentlerde ve köylerde aylarca meydanları dolduran göstericilerin çadırlarında en görünür ifadesini bulan, gerçek bir patlamaydı. Şimdi durum değişti. Hareket, bu işin gerektirdiği fiziki ve insan gücü nedeniyle çadırlar aşamasını bitirmeye ve mahallelerde yerelleşmeye karar verdi. Bizim bu harekete aktif biçimde katıldığımız Barcelona veya Valencia gibi kentlerde belli başlı meydanlarda çadırlar kapandı ve her bir mahallede halk meclisleri kuruldu.
Bu şekilde mahallelerde yaşayanlara daha dolaysız ulaşma şansı sağlandığı gibi, toplumsal alanları paylaşan insanları birbirine yakınlaştırdı.
Bizim düşüncemize göre bu hareketin en olumlu sonucu bir gösteriye kaç kişinin katıldığı değil, insanların zihniyetinde bir şeylerin değişiyor olması. O ana kadar hiçbir gösteriye gitmemiş olanlar, ilk kez olarak sokağa çıktılar ve toplumsal hareketlerin geleceği bakımından çok önemli olan bir siyasi olgunlaşma süreci yaşamaktalar. Bu hareket siyasi hedeflerinin hiçbirini elde edememiş olsa da, en azından farklı toplumsal kesimlerde, özellikle de gençlikteki yabancılaşmayı kırmış olmakla övünebilir. İlk kez olarak 15 Mayıs hareketinde, anketler İspanyol devleti nüfusunun %60'ının harekete sempati duyduğunu söylüyor, daha önce hiçbir siyasi hareket bu kadar kitlesel bir taban kazanmamıştı. Yine aynı nedenle baskı da daha önce tanımadığımız boyutlara ulaştı ve bu baskı kesinlikle, toplumun siyasallaşması açısından epey olumlu bir diyalektik süreci geliştirip şimdiye dek çok küçük çevrelerde yürütülegelen tartışmaları tetikleyerek, gençliğin sonraki eylemlerini teşvik edecek.
Daha öncesinde, taleplerimizden bazılarını siyasal iktidar kabul ettiği anda yok olan belli toplumsal hareketler olarak var olduk. Bazı şeyler değişiyor, ama son tahlilde hiçbir şey değişmiyordu. Şimdi ise durum çok farklı. Eminiz ki iktidar 15 Mayıs'ın taleplerinden hiç birini kabul etmeyecek, bu yüzden inanıyoruz ki bu hareket yok olmayacak ve daha uzun süre mücadele edecek. Şu andan itibaren İspanyol devletinde toplumsal hareketler için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
*Çeşitli toplumsal kesimlerin tek tek mücadeleleri ne durumda? İşçi sınıfının, öğrencilerin, bağımsızlıkçı güçlerin durumu ne?
Mücadelenin en önemli odaklarından biri her zaman üniversiteliler oldu, özellikle de son yıllarda, eğitim alanında Avrupa'nın tektipleştirme ve ticarileştirme direktiflerinin uygulanmasına bağlı olarak. Bu somut mücadeleyi kaybetsek de, toplumsal mücadeleler hiçbir zaman güç kaybetmedi ve şimdi de Espacio 2015 gibi yeni saldırılara karşı konuyor. Bu plan, son yıllarda sıkça değindiğimiz, üniversiteleri pazarın mantığına göre işletme ve liberalleştirme normlarının uygulanmasını öngörüyor.
Sendikal alan, patronlara yakın sendikacıların önderliği sürse de, her geçen gün daha fazla devrimci etkinlikte bulunuyor. Geçen yıl genel grev esnasında antikapitalist solun tüm alanlarda yaptığı güç gösterisi, çoğunluk sendikalarının dışında işçi sınıfının örgütlenmesinin mümkün olduğunu kanıtladı. İspanyol hükümetinin emeklilik yaşını yükseltmesi veya kamu harcamalarının kısılması için anayasa reformu yapması çok güçlü toplumsal eylemliliklerle yanıtlandı. Ama tabi bu yönde hala yapılacak çok şey var.
Örgütümüzün daha somut mücadelesine ilişkin olarak, eğitim merkezlerinde Katalan varlığına yönelik İspanyol devletinin saldırılarını teşhir etmeye devam ediyoruz ve sevinçle gözlemliyoruz ki bağımsız ve sosyalist bir Katalan devleti için her geçen gün daha fazla insan birleşiyor. İspanyol devletinin diğer uluslarına gelince, mesela Bask Ülkesinde bağımsızlıkçı sol güçler barış yönünde adımlar atsa da, mesela silahlı güçleri ETA'nın ateşkes ilanı gibi, İspanyol devleti bağımsızlıkçı solun militanlarını gözaltına almaya ve tutuklamaya devam ediyor, bu barış sürecindeki sorumluluklarım yerine getirmiyor.
Kadın mücadelesi bakımından ki gerek bizim örgütümüz, gerekse de çok sayıda toplumsal hareket bunu vazgeçilmez görüyor sistemin değişik düzeylerinde var olan erkek egemenliğini ve teşhir etmeye devam ediyoruz, kendimizin dahi günlük yaşamda ve kendi toplumsal ilişkilerimizde yeniden ürettiğimiz inceltilmiş erkekliğe özel vurgu yapıyoruz. Bu alanda tartışmalar yavaş yavaş ilerleyerek hala sürüyor.
*15 Mayıs hareketi içerisinde en fazla hangi güçlerin siyasal etkisi var?
15 Mayıs Hareketinin diyebiliriz ki 2 temel başrol oyuncusu var. Bir yanda hiçbir zaman toplumsal hareketlere katılmamış ve pek politikayla ilgilenmemiş gençler ve başkaca insanlar. Diğer yanda 15 Mayıs öncesinde de şu veya bu kolektifte, ya da bir siyasi partide yer alanlar. Birinciler başlangıçta çok net sorunlara isyan ettiler, emeğin güvencesizliği, işsizlik ya da siyasi çürüme gibi. Ve talepleri, programlan kısa vadeliydi. İkincilerse tüm bunların sorumlusunun siyasi ve ekonomik sistem olduğunu her zaman açıkça biliyorlardı ve dolaysız olarak kapitalizme saldıran daha uzun vadeli programlarla bu mesajı iletmeye çalışıyorlardı.
Sonuçta bu iki kesimin bir arada var olması ve sürdürdükleri tartışmalar sonucunda, örgütsüz gençlerin başlangıçta sahip olduğundan çok daha radikal programlar konsensüsle benimsendi. Görünürde daha apolitik olan bu kesimler açıkça devrimci nitelikte, mevcut ekonomik düzene karşı, erkek egemenliğine karşı ve enternasyonalist nitelikte bir harekete denk düşen programları mükemmel biçimde anladılar.
*Juventud Sin Futuro (Geleceksiz Gençlik) gibi örgütlenmeleri tanıyor musunuz? Onlarla bağlarınız var mı?
Juventud Sin Futuro ya da Democracia Real Ya (Gerçek Demokrasi, Şimdi!) gibi topluluklar kelimenin tam anlamıyla örgüt değiller. Başlangıçta ilk gösterileri tetikleyenler onlardı, basitçe, internetteki sosyal ağlar üzerinden böyle bir çağrı yapmaya karar vermiş kişilerdi, bu kolektifler şimdi yoklar çünkü 15 Mayıs hareketinin ortaya çıkışı onların istediği şeydi ve şimdi onun parçası oldular.
Bu gençlik mücadeleleri ile İspanyol devletindeki ulusal kurtuluş mücadeleleri arasındaki bağ nedir?
*Bu durum İspanyol devletinin ezilen ulusları ile işçi sınıfı ve halk mücadeleleri arasında bir köprü kurma fırsatı mıdır? Siz bağımsızlıkçı bir örgüt olarak bu çerçeveden süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Görünürde bu isyanların İspanyol devletindeki ulusal kurtuluş mücadeleleriyle hiçbir bağlan yok, zaten bu isyanlara katılanların hepsi her zaman farklı ezilen ulusların siyasi bağımsızlığı konusunda hemfikir değiller. Ancak, biz hem bu isyanı büyütmek, hem de ona ezilen ulusların durumuna ilişkin duyarlılık kazandırmak için başından itibaren etkin olarak bu mücadeleye katıldık. Kimi halk meclislerinde kendi kaderini tayin hakkı üzerine tartışmalar yapıldı ve bu tartışmalarda Katalan halkının haklan tanındı. Yani, bu kadar heterojen bir hareket içinde her meclis farklı bir nitelik taşıyor ve her biri bu sorun üzerine başka bir fikre sahip.
Parçası olduğumuz Katalan bağımsızlıkçı sol hareketi ulusal kurtuluşu toplumsal değişim sürecinden bağımsız ele almıyor. Bu yüzden 15 Mayıs hareketi bizim öne sürdüğümüz birçok şeye son derece yakın ve ulusal soruna dair bazı farklılıklara rağmen onu desteklemeyi ve onun parçası olmayı bırakmayacağız. Ayrıca bu harekete katılımımız şimdiden olumlu sonuçlar da doğurdu. Mesela halk meclislerinde Katalan dilinin ana dili olması gibi ya da başlangıçta düşmanca davranan birçok insanın davamıza duyarlılık kazanması gibi.
*Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki isyan süreçleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çürümüş ve mutlak bir iktidara karşı bir halk hareketi, eğer devrimci taleplere ve pratiklere sahipse daima sempatimizi kazanır. Bu nedenle Arap dünyasında yaşanan isyanlara sempati duyduk, çünkü bunca farklı toplumsal kesim içinde yer almasına rağmen, bu isyanlar, eğer halk birleşirse ve korkularını yenerse hükümetleri devirebileceğim gösterdi. Bunlar bizim coğrafyamızda 15 Mayıs hareketi ile yaşanana biraz benziyor ama sonuçlan çok daha belirgin, çünkü devrilmez görünen hükümetleri devirdiler. Bize yansıyan, devrimci gruplar bu hareketlerde yer aldı ve etkilemeye çalıştı, ancak buna rağmen bu ülkelerde kapitalist düzen yeniden istikrar kazandı ve daima batının çıkarlarına yakın olan bir grup yönetici basitçe diğerleriyle yer değiştirdi. Hareketi doğuran nedenlerden birçoğu, mesela siyasi çürüme, toplumsal hakların olmayışı ya da emek sorunları, çözülmemiş ve önümüzdeki süreçte var olmayı sürdürecek sorunlar.
*Kuzey Afrika sürecinin sizin bölgenizdeki hareket üzerindeki etkilerinden bahsedilebilir mi?
Elbette, Akdeniz'in iki yakasında her iki isyan sürecinin de tetikleyicisi olan ortak unsurlar var. Siyasilerin gözden düşüşü, gençlerin ekonomik kriz dışında bir durumu asla yaşamamış olması ya da eğitimlerinin sonunda onurlu bir yaşam sürebileceklerine dair çok az umutlarının oluşu gibi. Çok sayıda farklılığa rağmen bu unsurlar hepimiz için ortak ve Kuzey Afrika isyanlarının yankısı tabii ki burada hareketi başlatan gençleri çok esinlendirdi.
*Tunus ve Mısır’da yaşananları nasıl niteliyorsunuz?
Tunus ve Mısır’da bir siyasal değişim yaşansa da, sistemin özüne dokunulmadı. Bu isyanlar halkın nasıl bir güce sahip olduğunu göstermeleri bakımından çok önemliydi ama bizce henüz süreç tamamlanmadı, en azından bu ülkelerin devrimci kesimleri için. Bu bir devrim için en iyi fırsat olabilir ve bu yüzden halk içinde, Batı devletlerinin müdahalesi olmayan gerçek bir toplumsal ve siyasal değişim sağlanana dek isyanı sürdürmeleri için tepkiyi geliştirmek üzere faaliyeti sürdürmek gerekiyor.
*Akdeniz etrafında süregiden bu mücadeleler arasında daha sıkı bir ilişki kurmak için devrimci güçler neler yapmalı?
Şüphesiz, birçok ortak noktamız var ve Akdeniz’in her tarafında birçok sorunumuz aynı. Genç işsizler ya da yozlaşmış siyasal iktidarlar gibi. Ancak iletişimimiz istediğimiz düzeyde değil. İspanyol devletinde, Afrika’nın kuzeyinden gelen birçok göçmenle bir arada yaşamamıza rağmen onlarla bizim aramızdaki mesafe bazen tahmin ettiğimizden de büyük, tabii ki bu göç olgusu aslında Katalan Ülkelerindeki göçmen grupları üzerinden iletişimimizi artırma yoluyla yararlanabileceğimiz en önemli fırsatlardan biri. Belki internet yoluyla sürekli bilgi değişimi ve mali olanaklar elverdiği ölçüde karşılıklı ziyaretler Akdeniz ülkeleri güçleri arasındaki karşılıklı tanımayı artırabilir.
*İspanyol devrimci güçler ile Katalan, Basklı ve diğer bağımsızlıkçı örgütler “İspanya” kavramını reddederek “İspanyol devleti” ifadesini kullanıyorlar, çünkü 6 ulusun kendi kaderini tayin hakkının ihlali temelinde bu coğrafyayı tanımlayan İspanya kavramının ezilen ulusların varlığını betonlayan bir yalan olduğunu belirtiyorlar.