MESEM’ler, burjuva eğitim sisteminin sermaye çıkarlarına daha kapsamlı entegrasyonunda özel bir enstrüman olarak meslek liselerinin önce ileri, sonrasında ayrışmış hali olarak açığa çıkmıştır. Aynı zamanda MESEM’ler bugünkü yoksullaşma krizi ekseninde değerlendirilmeli, yoksul ailelerin çocuklarının gitgide daha fazla biriktiği alanlar olarak görülmelidir. Dünyasal anlamda da Türkiye-Kürdistan’da da proleterleşme gün geçtikçe hızlanmakta, işçi sınıfı gençleşmekte, genç tabirinin yüzünü kızartacak biçimde neredeyse “çocuk”laşmaktadır.
Politik mücadele ve ihtiyaçları için seferber oluş kesintisiz bir yolculuk olsa da, özellikle gençlik hareketi bakımından ele alındığında bir yıllık periyodunda üniversite ve liselerde zil çalış zamanı Eylül’ün bir dönem başı ve Haziran-Temmuz kesitininse pek hatalı olsa da bir dönem bitişi olarak ele alınışı somut bir gerçektir. Bu takvimden bizler de yararlanarak, gençlik hareketinin bir mücadele döneminin panoramasını çıkarmaya ve demokratik gençlik kitlelerinin eğilimlerini incelemeye, bu yolla yeni dönemde gençlik hareketi bakımından arayış ve olanakları ortaya çıkarmaya çalışacağız.
Başta, demokratik gençlik kitleleri derken hangi kesimleri kast ettiğimizi ve bunun gençlik hareketinin gelişim seyrinde nasıl bir değişime uğradığını ele almak iyi olacaktır. Gençliğin ezici bir çoğunluğunun muhalif, bu düzende yaşamaktan memnuniyetsiz, ama daha iyisini yaratmak uğruna mücadele etme arzusu ve itkisinden yoksun olduğu bir konjonktürde mücadeleyi ele alıyoruz; bu itki eksikliği, politik özgürlük sorununun gençlik bakımından daha ağır hissedildiği koşullarda, muhalif gençlik kitlelerinin yenilgi ve değiştirememe psikolojisinden çıkamayışında özellikle önemlidir. Yapısı ve karakteri gereği dinamizmini tarihindeki hiçbir dönemde kaybetmemiş olsa da, bu dönemde bunun gerilediğini, “yenemeyeceği bir savaşta” olduğu düşünüşünün çok yaygın bulunduğunu ortaya koymak gerekmektedir. Bu bakımdan, geniş gençlik yığınları muhalif karakterde olmakla birlikte “demokratik” nitelemesine erişecek bir düşünüş ve eylem pratiği açığa çıkaramamakta, bu yığınlar demokratikleşme yerine depolitize olma yoluna girmektedir. Muhalif karakterli genç kesimlerin önemli bir kısmının bilincinin devrimci bir gençlik hareketinin bu darlığı durumunda yeni faşist hareketler tarafından yamultulduğu, düzene öfke ve itirazının ibresinin egemeni değil ezileni gösterdiği de bir gerçeklik olarak ortaya konulmalıdır. Bu kıskaç içerisinde demokratik gençlik kitleleri bugün daha çok reformist ya da devrimci gençlik örgütleri saflarında ya da çevresinde duranlar olarak daralmakta ve geniş gençlik yığınlarının bilinç düzeyi ile aradaki makas açılmakta, bu makasın açılmasıyla demokratik gençlik hareketi de bir nitelik bozunmasına uğramaktadır.
Tüm bu ortaya koyuş ile demokratik gençlik kitlelerinin deneyimlerini geçtiğimiz dönemde iki yükselme anında değerlendirebiliriz.
Üniversite Ve Yurt Ekseni
Pandemiden bugüne süren, önce barınmanın kendisinden, ardından niteliğinden yoksunluk temelinde gelişen, KYK’larda başlayan eylemler, içinde bulunduğumuz konjonktürde gençlik hareketlerinin bir hüviyetini bizlere sundu. Yoksullaşma krizi ekseninde gençliğin gün geçtikçe daha da proleterleşmesi, ailelerin yoksullaşmasıyla barınma-beslenmenin karşılanamaz hale gelmesi, sermayenin düşen kar oranlarını dengelemesinin bir biçimi olarak öğrenciler için kamusal hizmetlere ayrılan bütçenin sürekli kısılması ile yurt ve yemekhanelerin giderek niteliksizleşmesi sonucu geçtiğimiz Eylül ayı başında başlayan KYK ve kampüs eylemleri gençliğin en yüksek hareket dalgasıydı. Pandemide filizlenen bu dalgaya, faşist saray iktidarı öncelikli olarak hareketi ezme değil, kendi kitle tabanını yaratma eksenli yaklaşarak, sorunun çözüm yollarına başvurdu. Türkiye ve Kürdistan’da on binlerce öğrenci için yurtlar inşa edildi, fakat rejim kendi yönetememe krizi gerçekliği içerisinde daha fazla esneyemeyerek hareketi ezmeye doğru bir yörüngeye girdi. Yurttan atmalar, cezalar ve tehditler ile barınma sorunu politik özgürlük sorunu haline geldi.
Yeni dönem bakımından, Mehmet Şimşek’in geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Programı temelinde kamu harcamalarına getirilen sınırlamalar, öğrenci gençlik yığınlarına sunulan olanaklardaki kısıtlamalar olarak da kendini gösterecektir. Burs kesintileri, yurt fiyatlarında artış, daha fazla paraya daha az beslenme gibi örneklerle öğrenci gençlik bakımından da yoksullaşma krizinin derinleşeceği açıktır. Yeni dönemde, özellikle de dönem başında KYK eylemlerine yeniden şahit olmak olasıdır; herhangi bir hareket kendiliğinden gelişmese bile, bu sorun ekseninde yapılacak lokal çalışmalar krizin derinliğinden kaynaklı karşılıklı bulacaktır. Gündem gençlik açısından siyasal canlılığını ve hareket potansiyelini koruyacaktır.
Tüm bunlara karşın, barınma-beslenme talepli eylemlilikler üç yılı aşkın süredir gençlik hareketinin temel gündemlerinden biri olmakla birlikte sıçrayamamakta, kalıcı sonuçlar üretmemekte, yurtlarda ve kampüslerde herhangi sürekliliği olan bir kazanım veyahut gençlik kitlelerinde devrimci bir bilinç açığa çıkaramamaktadır. Eylemlilikler en yüksek noktasına erişip sonrasında sönüş trendine girmektedir. Bunun başlıca sebeplerinden biri öğrenci gençliğe dönük faşist devlet terörü, fakat en önemlisi ise bu kendiliğinden hareketin bir siyasi odak ile buluşturulamamasıdır. Eylemlerde yer alan binlerce genç böylece günler boyunca eylemlere katılmakta, bazı iyileştirmeler ya da uzun süre sonuç alamayış ile geri çekilmekte, ama bu eylemlilik halinin kendisi başkaca bir siyasi gündemde filizlenememektedir. Ekonomik taleplerle eylemlere katılan kitlelerde bir siyasi bilinç sıçraması yaratılamadığı gibi, bu eylemlerin daha ileri olan unsurları da devrimci gençlik mücadelesine dahil edilememektedir. Gençlik hareketi bileşenleri ekonomik taleplerle gelişen bu dalgayı karşılamak, yönetmek ve devrimci bilinç ile buluşturmak konusunda zayıf kalmıştır. Her gençlik örgütü yükselen hareketten kendi saflarına birkaç kişiyi katarak çekilmiştir.
Bu durum bize şunları söylüyor: Faşist şeflik rejiminin sermaye çıkarlarını kollama ve kendi gençlik kitle tabanını yaratma yönlü üniversite projesi başarısız olmuştur. Politik açıdan canlı olan ve mücadele hafızası bulunan kent merkezlerindeki üniversitelerde öğrenci toplaşmasını engellemeye çalışarak 81 ilde (ve yüzü aşkın ilçede) dağınık halde bulunan üniversiteli öğrenci yumakları yaratan AKP, mevcut yoksullaşma krizi içerisinde potansiyel olarak bu sefer 81 ayrı kentte isyana durabilecek bir üniversite gençliği tablosu yaratmıştır. Faşist şeflik rejimi gençliği kazanamamaktadır. Onun üniversiteli gençlik projesinin başarısızlığının en önemli göstergesi, bu yılki KYK eylemlerinde Bandırma’dan Ağrı’ya, Aksaray’dan Bingöl’e, yurt yurt gelişen hareketlerdir.
Çuvaldızı kendimizi batırmaktan çekinmeyip karşı cepheye baktığımızda ise devrimci gençlik hareketi de bu gençlik kitlelerini kazanamamaktadır. Böylece bir mücadele arafında kalan üniversiteli gençlik kitlelerinin bilinç ve davranış biçimleri hegemonik olanla çevrelenmekte, ideolojik etkisi kuvvetli olan tarafından etkilenmektedir. KYK eylemlerinden birkaç ay sonra TSK askerlerinin ölüm haberleri ardından Türk bayraklarıyla ve “Vatan Bölünmez” sloganlarıyla yürüyenlerin birkaç ay önce “Katil KYK” diyerek yürüyenlerle aynı olması, bundandır ki tesadüf değildir. Burada, gençlik kitlelerinin çeşitli vesilelerle eyleme geçtikleri bir dönemde yeni faşist hareketlerin boca ettiği şovenizmin nasıl kitlelerin bilincini bulandıran bir yerde durduğu ve devrimci gençlik mücadelesine doğru akabilecek bir ırmağı kirlettiği de not düşülmelidir. Barınma sorunu yeni dönem gençlik mücadelesinin bir gündemi ve olanağı olarak önümüzde durmaktadır, fakat filizlenip geliştiği dört yılın ardından mücadele araç ve biçimlerini pratiğe dökme boyutuyla ilk günkü gibi ele alınamayacağı açıktır. Bugün hareketin gelip dayandığı noktada barınma hakkı mücadelesi bir birleşik gençlik önderliği sorunu haline gelmiştir. Aynı zamanda sunduğu talep ve özlemi ne olursa olsun, gençlik kitlelerinin antişoven ve antifaşist bir mücadele hattına yakıcı ihtiyacı da gözler önüne serilmektedir.
Filistin Ekseni
Filistin direniş örgütlerinin Aksa Tufanı hamlesi ekseninde Filistin direnişini küresel olarak büyütme çağrısının ardından başlayan enternasyonal hareket, Türkiye ve Kürdistan’ın mevcut siyasi tablosunda sosyalistlerin değil islamcıların ağırlıklı olarak pratik ortaya koyduğu bir hatta gelişti. Başlangıçta özgün bir gençlik karakteri taşımayan Filistin’in bir gençlik mücadelesi gündemi olarak görülmeye başlanması ve yankı buluşu ise Filistin İçin Bin Genç’in (FİBG) bir başarısı olarak görülmeli, Türkiye’de gelişen Filistin direnişine destek eylemlerinin eksenini gençliğe doğru kaydırmayı başardığı ortaya konmalıdır. Filistin gündeminin doğrudan siyasal bir taleple, “Siyonist İsrail ile ilişkiyi kes!” olarak ortaya konulması ve dünyasal anlamda gelişen hareketin seyri, Filistin hareketine katılan gençlik kitlelerini de ağırlıklı olarak antifaşist nitelikte ve militan karakterli kılmaktadır. Bu bakımdan gençliğin en militan karakterde eylemliliği bu dönemde Filistin gündeminde olmuştur. Bir gençlik hareketi kitlesi yaratma başarısı bakımından FİBG deneyimi bazı verileriyle incelenmeli ve demokratik gençlik hareketinde açılabilecek yol tartışmasında masaya konulmalıdır.
Bunlardan ilki sade, politik, hedefi somut bir talep etrafında gençlik kitlelerini saflaştırma becerisidir. Hedeflilik ve süreklilik kendini sonuç alıcılık olarak dışa vurmaktadır, demokratik gençlik hareketinin bu yönünün zayıfladığı bir dönemde gelişkin bir özellik olarak görülmelidir. İkincisi, siyasal gündemle yüzeysel değil derinlikli ilişki kuruşu, uluslararası harekete göre konumlanması ve hareket tarzını yerelleştirme eğilimidir. FİBG’in kendi eylem pratiğini karakterize ettiği yer olarak teşhir eylemlerinde görülebileceği biçimde, eylem pratiğinde ve içeriğinde kafa emekçiliği ve veri toplama becerisi öne çıkmaktadır. Üçüncü olarak, gündem özgünlüğünde ittifaklardan geri durmayışı, bu yanıyla harekette bir odak haline gelmeyi başarması görülmelidir. Buna ek olarak, son süreçte işçi sınıfıyla gençliği buluşturmada attığı çağrı adımları, hareketin yüzünü işçi sınıfına doğru döndürmede olumlu bir pratik olarak ele alınmalıdır.
Mevcut gelişim seyri FİBG’e, daha etkili bir gençlik hareketi yaratma iddiasına sahipse, birleşik mücadele zeminine gelmesini ve demokratik kitle hareketinde ufkunu genişletmesini dayatmaktadır ve dayatacaktır. Kendi eylem pratiğinde ve kitlesinde sıçrama yaratmak, Filistin gündemi etrafında yan yana gelen kitleleri daha ileri bir siyasal hatta örgütlemek bir dönemeç olacaktır.
Bir önceki başlığımızda ele aldığımız “devrimci-demokratik güçlerle buluşmayan ve siyasallaşmayan kampüs hareketleri” gerçekliği bu gündemde kendini çok açıktan göstermektedir; ekonomik talepleri ekseninde yurtları eylem merkezlerine çeviren gençlik kitleleri, Filistin gündemi söz konusu olduğunda adeta buharlaşmaktadır. Bunu yüzümüze çarpan en önemli şey, dünyanın pek çok ülkesinde ve kampüsünde Filistin’de soykırıma son verilmesi talebiyle ve özellikle işgal eylemleriyle gelişen ve “öğrenci intifadası” olarak adlandırılan enternasyonal gençlik hareketine Türkiye ve Kürdistan’dan hiçbir ses verilememesidir. Devrimci-demokratik gençlik hareketinin bileşenleri kampüslerde kaybettikleri siyasal ve örgütsel kuvvetin cezasını dünyasal anlamda kabaran bir gençlik hareketini izler konumda kalmakla çekmektedir. Gençlik hareketinin büyük bir gelişim olanağı burada yine birleşik gençlik mücadelesinin zayıflığına takılıp kalmakta, bir önceki paragrafta grupsal çerçevenin mutlaka ötesine geçme gerekliliğine yaptığımız vurgunun yakıcılığı bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Yeni dönemde, bugün de olduğu gibi, Filistin gündeminde gençlik hareketinin varlığı özellikle de faşist saray iktidarının ikiyüzlü karakterinin ve sermaye aracı oluşunun yeni baştan teşhiri, Filistin direnişini kendi kulvarından ideolojik hegemonyasını güçlendirecek bir hatta ele almasına fırsat verilmemesi, Filistin’e dönük saldırıları bir perde olarak kullanarak halk gençliğinin sorunlarının dillendirilmesini meşruiyetten koparmaya çalışmasının önünün alınması ile gençlik kitleleri ve faşist rejim arasındaki çelişkiyi derinleştirmenin bir olanağı olarak önemlidir.
Derslerin Ve Deneyimlerin İzinde Olanaklar
Söz konusu olanaklar olduğunda, hem siyasal gündemi doğru halkadan kavrayış hem de örgütsel konumlanış birbirini tamamlar biçimde ele alınmalıdır. Bu bakımdan demokratik gençlik hareketinin yeni dönemde yüzünü dönmesi ve tutması gereken halka, demokratik lise mücadelesi ve hem bağları hem ayrıksı yanlarıyla MESEM’ler olarak durmaktadır.
Önce siyasi bir ele alışla gündemi görmek gerekirse, MESEM’ler, burjuva eğitim sisteminin sermaye çıkarlarına daha kapsamlı entegrasyonunda özel bir enstrüman olarak meslek liselerinin önce ileri, sonrasında ayrışmış hali olarak açığa çıkmıştır. Aynı zamanda MESEM’ler bugünkü yoksullaşma krizi ekseninde değerlendirilmeli, yoksul ailelerin çocuklarının gitgide daha fazla biriktiği alanlar olarak görülmelidir. Dünyasal anlamda da Türkiye-Kürdistan’da da proleterleşme gün geçtikçe hızlanmakta, işçi sınıfı gençleşmekte, genç tabirinin yüzünü kızartacak biçimde neredeyse “çocuk”laşmaktadır. Çocuklar tarih boyunca olduğu gibi herhangi bir sosyal ve sendikal hak talebi ekseninde yan yana gelme zeminine sahip olmadıkları, çoğu zaman zor ve baskı ile emek sömürüsüne mecbur edilebildikleri, yoksullaşan aileye bir fırsat kapısı olarak gösterildikleri ve eğitimin devlete maddi yükünü sermayeye kar olarak döndürmenin bir aracı olarak görüldükleri için sermaye tarafından “talep” edilmektedir. MESEM’leri mutlaka bu çocuk işçiliği bağlamında okumalı, fakat ayrışan yönleriyle de demokratik gençlik hareketinin önemli bir ekseni olarak görmeliyiz. MESEM’ler angarya, işgücü yağması, patron şiddeti ve hak gaspı merkezleri olsalar da, zorunlu değil gönüllü eğitim ve çalışma merkezleridir; yoksul halk gençliği eğitim yoluyla bir gelecek kazanamayacağının, eğitim sistemi tarafından terk edildiğinin bilinci ile işsiz ve aç kalmamak amacıyla MESEM’lere yönelmekte ya da aileleri tarafından yöneltilmektedir. MESEM’ler ailelere ve geniş toplumsal kesimlere vasıflı iş ve gelecek edinme imkanı olarak pazarlanarak meşrulaştırmakta, çocuk işçiliğinin sermaye devleti ve eğitim sistemi eliyle politik ve ideolojik altyapısı hazırlanmaktadır. Bu bakımdan ortalama bir çocuk işçiliği olgusundan ayrışmakta, bir yandan da eğitim sisteminin nitelik krizinin bir ifadesi olmaktadır.
MESEM’ler gençlik çelişkilerinin böylesi bir kesişim adresi olmakla birlikte, cinsel ve ulusal çelişkileri de bünyesinde barındırmaktadır. MESEM’ler “okutulmaya değer bulunmayan” on binlerce kız çocuğu ve genç kadının sömürü merkezidir, halihazırda sudan ucuz çocuk işgücü konu kadınlara geldiğinde ücretsize yaklaşmaktadır. Bu denetim dışı ve eğitim fonksiyonundan koparılmış sistem içerisinde genç kadınlara taciz haberlerini sıkça alıyoruz. Mesleki eğitim aynı zamanda özellikle pandemi ile eğitimden koparılmış ve ücretsiz emeğe mahkum edilmekte olan genç kadınların da yan yana geldiği yerdir. MESEM’ler bölgesel olarak en çok gençliğin geleceksizliği görerek eğitim dışı kalma eğiliminin olduğu ya da ailenin derin yoksulluğu içinde eğitim masraflarının kaldırılamayarak çocuğun da gelirine ihtiyaç duyulduğu yerlerde yoğunlaşıyor; MESEM’lerden çoğunun bundan kaynaklı Kürt halkının yoğunlukta olduğu kent ve semtlerde olması tesadüfi değil. Sömürgeciliğin derinleştirdiği yoksulluk gerçekliği içerisinde MESEM’lerde yoğun olarak yoksul Kürt halk gençliği eğitim alıyor ve çalışıyor.
Tüm bu verilerle MESEM’ler, demokratik gençlik hareketinin en temel gündemlerinden biri olan eğitimin piyasalaşmasının geldiği son nokta olarak duruyor. Sömürüyü kesintisizce derinleştireceğini ise her geçen gün tekrar tekrar ortaya koyuyor. Resmi Gazete’de geçtiğimiz günlerde yayınlanan “koşulları sağlayan işletme ve fabrikalara kendi mesleki eğitim merkezlerini açma yetkisinin verilmesi” kararı ile eğitimin piyasalaştırılmasında kapitalizm ve burjuva eğitim sistemi işbirliğinin güçlenerek devam edeceği açıkça duyuruldu. Bu uygulamayla, MESEM’lerde çocuk işgücü sömürüsünün devlet taşeronluğunu üstlenen MEB de aradan çekiliyor ve liseli gençlik yığınları bütünen sermaye tekeline bırakılıyor.
Peki Neden Dönemin Kavranacak Halkası MESEM?
MESEM’ler yalnızca liseli gençlik yığınlarının ağır sömürü koşullarında yaşayışının bizleri ahlaki bir göreve çağırışıyla ya da siyasal olarak yakıcı bir gündem olduğu için (pekala barınma sorununu da yakıcı olarak koyduk) değil, içerisinde barındırdığı örgütsel potansiyelle de birlikte kavranmayı hak ediyor. Birincisi, bu eğitim-çalışma modeli çok erken yaşta sınıf bilinçli bir kuşak açığa çıkmasına maddi zemin oluşturuyor, AKP’nin sömürüye tabi tuttuğu ama kazanamadığı bu geniş gençlik kesimi barındırdığı sınıfsal niteliği ile mücadeleye katılma ve mevcut düzenden kopuşma eğilimine daha güçlü biçimde sahip. Liseli gençlik söz konusu olduğunda sıkça dillendirilen “düzene angaje olmamışlık” hali MESEM’li liseli gençlik kitlelerinde daha yaygın. İkincisi, bir politik mücadele sahası olarak bu alan adeta bir vaha biçiminde; demokratik gençlik hareketinin hem liseli gençlik yığınları hem de işçi gençlik yığınlarından uzaklaştığı ve yabancılaştığı yerde, çelişkilerin bunca derin ve patlamaya hazır olduğu bir noktada, mücadele araç ve biçimleri değil tüketilmiş, henüz denenmiş bile değil. Bu bakımdan demokratik gençlik hareketinin mevcut sıkışmış hareket tarzını değiştirme ve ona yeni bir karakter kazandırma olanaklarını da içinde barındırıyor. Üçüncüsü, çelişkilerin bunca derin, kılıç sallanması gereken mücadele sahalarının bunca çok olduğu, faşist şeflik rejiminin dört yandan ezilenlere saldırdığı mevcut politik konjonktürde tek bir noktada yoğunlaşma ve bir halkaya “dört elle sarılma” olanağını da biz mücadele kuvvetlerine sunuyor. Her cephede başka bir savaşımın sınırlı devrimci-demokratik güçler tarafından göğüslenmeye çalışıldığı, mücadele içindeki nicel kuvvetlerin parçalı biçimlerde ve farklı gündemler etrafında örgütsel darlıklarla politika yaptığı bu dönemde, MESEM’ler eksenli bir çalışma demokratik gençlik hareketi ile işçi sınıfı mücadelesinin kaynaştığı, birlikte politika yapış ve eyleyişe uygun bir gündem olarak duruyor.
Demokratik gençlik hareketi bileşeni gençlik örgütlerinin daha önce dar grupçu pratiklerini ve siyasal gündemleri kendinden menkul görme eğilimlerini daha önce ele almış ve tartışmıştık. Bu tabloda, gençlik kitlelerinin ihtiyaçları doğrultusunda ancak hedefli, sürekli, politik mücadelede ve her daim kitlelere gitmekte ısrarcı bir mücadele hattı ile pratik özeleştiri yapılabilir. Bu bakımdan MESEM’ler gündemiyle birleşik mücadele kulvarından örülecek faaliyet, parçalı demokratik gençlik hareketi için kendi hattını sınıf eksenine de kaydırarak, hem içine sıkıştığı düşünüş ve eylem biçimlerini aşmada bir eşik özelliğiyle, hem de örgütlenmede yeni bir tarz ve alışkanlık kazandırma potansiyeliyle önümüzde duruyor.