I– 1908 YILI KARARI
“Pravda” ile “Luç” arasında yürüyen mücadele, birçok işçiye gereksiz ve pek anlaşılmaz görünüyor. Gazetenin çeşitli sayılarında tekil, bazen oldukça özel sorunlar üzerine polemik makalelerinin, mücadelenin esası ve içeriği hakkında tam bir fikir vermemesi doğaldır. İşçilerin haklı hoşnutsuzluğu da bundandır. Halbuki, mücadelenin etrafında döndüğü tasfiyecilik sorunu, şu anda işçi hareketinin en önemli ve en esaslı sorunlarından biridir. Bu sorunun girdisini çıktısını tanımadıkça, bu konuda kesin bir fikir edinmedikçe, sınıf bilinçli bir işçi olunamaz. Kendi partisinin kaderini bağımsızca belirlemek isteyen işçi, ilk bakışta tam anlaşılır olmasa da polemikten kaçamaz, aksine ciddiyetle gerçeği bulmaya çalışır ve bulur da. Ama gerçeği nasıl bulmalı? Birbiriyle çelişen görüş ve iddialar arasında insan yönünü nasıl bulmalı?
Aklı başında her insan, herhangi bir mesele hakkında hararetli bir mücadele olduğunda, gerçeği saptamak için, tartışan tarafların açıklamalarıyla asla yetinemeyeceğini, bilakis olguları ve belgeleri bizzat gözden geçirmek, tanık ifadelerinin mevcut olup olmadığını ve bu ifadelerin güvenilir olup olmadığını bizzat araştırmak zorunda olduğunu anlar.
Bunun her zaman kolay olmadığına kuşku yok. Bulduğunu, duyduğunu, hakkında en çok gürültü koparılanı ve benzeri şeyleri gerçek olarak kabul etmek çok daha “kolay”dır. Ancak bununla yetinen insanlara “düşüncesiz” ve hafif denir ve kimse onları ciddiye almaz. Belirli bir bağımsız çalışma olmadan hiçbir ciddi sorunda gerçek bulunamaz ve bu çalışmadan kaçan kişi gerçeği bulma olanağını kendi kendisinin elinden alır.
O nedenle yalnızca, bu çalışmadan kaçmayan, bağımsız incelemeye ve olguları, belgeleri ve tanık ifadelerini meydana çıkarmaya karar vermiş işçilere sesleniyoruz.
Her şeyden önce, tasfiyeciliğin ne olduğu sorusu kendini dayatıyor. Bu sözcük nereden geliyor ve ne anlama geliyor?
“Luç”, Parti içinde tasfiyeciliğin, yani Parti'yi feshetme, yok etme çabasının, Parti'den vazgeçmenin sadece kötü bir uyduruk olduğunu iddia ediyor. Bunu Bolşevik fraksiyoncular Menşeviklere karşı uydurmuşlar!
“Pravda”, tüm Parti'nin tasfiyeciliği dört yıldan uzun süredir mahkûm ettiğini ve ona karşı mücadele ettiğini söylüyor.
Kim haklı? Gerçek burada nasıl bulunabilir?
Besbelli ki sadece bir tek yöntem var: Parti tarihinden, 1908’den, tasfiyecilerin Parti'den kesin olarak ayrıldıkları 1912’ye dek son dört yıl içindeki* olguları ve belgeleri arayıp bulmak.
Şimdiki tasfiyecilerin henüz Parti'de oldukları tam da bu dört yıl, tasfiyecilik kavramının nereden kaynaklandığı ve nasıl ortaya çıktığı sorusunu sınamak için en önemli dönemdir.
Buradan ilk ve en önemli sonuç çıkıyor: Tasfiyecilikten söz eden ve bu arada Parti'nin 1908–11 dönemine ait olgu ve belgelerini atlayan kişiler, işçilerden gerçeği gizliyor demektir.
Peki bu Parti olguları ve belgeleri hangileridir?
Her şeyden önce, Aralık 1908’de alınan Parti kararıdır.* Eğer işçiler, masallar ve uyduruk öykülerle beslenen çocuk muamelesi görmek istemiyorlarsa, o zaman danışmanlarından, liderlerinden ya da temsilcilerinden, Aralık 1908’de tasfiyecilik sorununa ilişkin bir Parti kararı alınıp alınmadığı ve bunun neden ibaret olduğu hakkında bilgi almalıdırlar.
Bu karar, tasfiyeciliğin mahkûm edilmesini ve neden ibaret olduğunun bir açıklamasını içermektedir.
Tasfiyecilik, “bir bölüm partili aydının, mevcut Parti örgütünü tasfiye etme” (yani dağıtma, yok etme, ortadan kaldırma, lağvetme) “ve onun yerine ne pahasına olursa olsun legalite” (yani yasallık, “açıkta” var olma) “çerçevesi içinde şekilsiz birlikleri geçirme çabalarıdır -bu legalite, Parti programı, taktiği ve geleneğinin” (yani geçmiş deneyiminin) “açıkça terkedilmesi pahasına satın alınmış olsa da”.
Yani dört yıldan uzun süre önce Partinin tasfiyecilik hakkında kararı buydu.
Bu karardan, tasfiyeciliğin özünün neden ibaret olduğu, onun neden mahkûm edildiği açıkça görülmektedir. Özü, “yeraltı” örgütünden** vazgeçmekte, onu tasfiye etmekte, yerine ne pahasına olursa olsun yasallık çerçevesinde şekilsiz birlikleri geçirmekte yatar. Mantıklı olarak Parti, legal (yasal) çalışmayı, onun gerekliliğinin vurgulanmasını asla mahkûm etmez. Parti, eski Parti'nin yerine, Parti olarak tanımlanması mümkün olmayan şekilsiz, “açıkta var olan” bir şeyin geçirilmesinimahkûm eder -ve kayıtsız şartsız mahkûm eder.
Parti, eğer varlığını savunmazsa, onu tasfiye edenlere, yok edenlere, tanımayanlara, onu reddedenlere karşı kayıtsız-şartsız mücadele etmezse varlığını sürdüremez. Bu kendiliğinden anlaşılır bir şeydir.
Herhangi bir yeni parti adına mevcut partiden ayrılanlara şu söylenmelidir: deneyin, yeni bir parti kurun, ama eski, şimdiki, mevcut partinin üyeleri olamazsınız! Aralık 1908’de alınan parti kararının anlamı budur ve Parti’nin varlığı sorununda başka bir parti kararı alınamayacağı açıktır.
Tasfiyecilik elbette döneklikle, program ve taktiği reddetmeyle, oportünizmle bağlıdır. Yukarıda alıntılanan kararın son cümlesi de buna işaret ediyor. Fakat tasfiyecilik yalnızca oportünizm değildir. Oportünistler Parti’yi doğru olmayan, burjuva yola, liberal işçi politikası yoluna götürürler, ama bizzat Parti'yi reddetmez, onu tasfiye etmezler. Tasfiyecilik, Parti'nin reddine kadar giden oportünizmdir. Parti'nin, varlığını tanımayanları saflarında tutarsa varlığını sürdüremeyeceği kendiliğinden anlaşılırdır. Mevcut koşullar altında illegaliteyi reddetmenin, eski Parti’yi reddetme anlamına geldiği de o kadar anlaşılırdır.
Şimdi şu soru ortaya çıkıyor: Tasfiyeciler 1908 yılındaki bu Parti kararına nasıl tavır takınmaktadırlar?
Püf noktası burada yatıyor, tasfiyecilerin samimiyetinin ve politik dürüstlüğünün kanıtı burada yatıyor.
Eğer aklını yitirmediyse, içlerinden hiç kimse, böyle bir Parti kararının alınmış ve kaldırılmamış olduğu gerçeğini inkâr etmeyecektir.
Böylece tasfiyeciler, ya soruna yan çizerek ve 1908 yılındaki Parti kararını işçilerden gizleyerek ya da sık sık küfürler savura savura, bu parti kararının Bolşevikler tarafından kabul ettirildiği yaygarasını kopararak kaçamaklara sığınıyorlar.
Fakat küfürler sadece, tasfiyecilerin zaafını ele veriyor. Menşevikler tarafından kabul ettirilen parti kararları vardır -örneğin 1906 yılında Stockholm’de alınmış olan belediyeleştirme üzerine karar. Bu herkesçe biliniyor. Pek çok Bolşevik bu kararla hemfikir değildir. Fakat içlerinden hiçbiri, bunun bir Parti kararı olduğunu yadsımıyor. 1908 yılındaki tasfiyecilik üzerine karar da aynen öyle bir parti kararıdır. Bu sorundaki kaçamakların hepsi, sadece işçileri yanıltma isteğini ele vermektedir.
Partiyi sadece sözde tanımakla kalmayan biri, burada hilelere izin vermeyecek ve tasfiyecilik sorununda Parti kararı üzerine gerçeği ortaya çıkarmayı bilecektir. 1909 yılında bu karara “Dnevnik” adlı yayınında ve tam bir dizi başka Marksist yayınlarda, Parti'yi tasfiye edenin ona dahil olamayacağını birçok kez ve son derece kesin açıklayan başta Plehanov olmak üzere, Parti'ye sadık bütün Menşevikler katılmışlardır.
Plehanov bir Menşevik’ti ve öyle kalacaktır. Bu, tasfiyecilerin 1908 yılındaki Parti kararının “Bolşevik” karakterine yaptıkları mutat atıfların iki kat yanlış olduğu anlamına gelir.
Tasfiyecilerin “Luç” veya “Naşa Zarya”sında Plehanov’a karşı ne kadar çok küfür bulursak, bu, tasfiyecilerin düzenbazlığını ve gerçeği gürültü, yaygara ve skandalla örtbas etme çabalarını o kadar açık kanıtlar. Bu tür yöntemlerle bir acemiyi hemen kandırmak bazen mümkündür, fakat işçiler buna rağmen doğru yolu bulmaktadırlar ve bu küfürleri kısa süre içinde geri çevireceklerdir.
İşçilerin birliği gerekli midir? Kesinlikle.
İşçilerin birliği işçi örgütünün birliği olmadan mümkün müdür? Mümkün değildir, bu açık.
Parti'nin birliğini engelleyen nedir? Tasfiyecilik yüzünden yapılan kavga.
Bu, Partilerinin kaderini bizzat belirlemek ve onu savunmak için işçilerin bu kavgalar içinde yönlerini bulmak zorunda oldukları anlamına gelir.
Bu yolda ilk adım, Parti'nin tasfiyecilik üzerine ilk kararını tanımaktan ibarettir. İşçiler bu kararı iyice tanımalı ve onu dikkatle incelemelidirler; bunu yaparken, bu soruna yan çizme ya da bir kenara itme yönündeki tüm çabaları geri çevirmelidirler. Bu sorunu adamakıllı hesap kitap ettikten sonra, her işçi, tasfiyecilik sorununun özünün nerede yattığını, bu sorunun neden bu kadar önemli ve “nazik” olduğunu, dört yıldan fazla süren gericilik dönemi boyunca bu sorunun neden Parti'nin önünde durduğunu anlamaya başlayacaktır.
Bundan sonraki makalede, tasfiyecilik üzerine bir başka önemli Parti kararını, yaklaşık üç buçuk yıl önce kabul edilmiş olan bir kararı incelemek, sonra sorunun mevcut durumunu belirleyen olgu ve belgelere geçmek istiyoruz.
II– 1910 YILI KARARI
Birinci makalede (Pravda, No. 289***), mevcut kavgada gerçeği bulmak isteyen işçilerin mutlaka tanımak zorunda olduğu ilk ve temel belgeyi, yani tasfiyecilik sorunu üzerine Aralık 1908 tarihli Parti kararını sunduk.
Şimdi aynı soruna ilişkin, daha az önemli olmayan, Ocak 1910’da kabul edilmiş bir başka Parti kararını sunmak ve incelemek istiyoruz.**** Bu karar, oybirliğiyle kabul edilmiş olmasından dolayı özel bir öneme sahiptir: istisnasız tüm Bolşevikler, sonra tüm “Vperyod”cu denilen kişiler ve son olarak (en önemlisi budur) istisnasız tüm Menşevikler ve şimdiki tasfiyeciler, aynı şekilde tüm “ulusal” (yani Yahudi, Polonyalı ve Letonyalı) Marksistler bu kararı kabul ettiler.
Bu kararın en önemli pasajını tam haliyle aktarıyoruz:
“Burjuva karşı-devrim döneminde sosyal-demokrat hareketin tarihi durumu, kaçınılmaz bir biçimde, proletarya üzerinde burjuva etkinin görünümü olarak, bir yandan illegal Sosyal-Demokrat Parti'nin reddini, onun rolünün ve öneminin küçümsenmesini, tutarlı sosyal-demokrasinin programatik ve taktik görev ve şiarlarını kırpma çabaları vs.; öte yandan sosyal-demokrasinin Duma faaliyetinin ve legal olanaklardan yararlanmanın reddini, ne birinin ne diğerinin öneminin anlaşılmamasını, tutarlı sosyal-demokrat taktiği, mevcut anın özgül tarihsel koşullarına uyarlama yeteneksizliğini vs. üretir.
Bu koşullar altında, sosyal-demokrat taktiğin vazgeçilmez bir unsuru, proletaryanın sınıf mücadelesinin bütün alanlarında sosyal-demokrat çalışmayı genişletme ve derinleştirme yoluyla bu iki sapmanın üstesinden gelmek ve bu sapmaların tehlikesini aydınlatmaktır.”
Bu karardan açıkça görülmektedir ki, üç buçuk yıl önce, istisnasız tüm akımların şahsında tüm Marksistler, Marksist taktikten iki sapmayı oybirliğiyle kabul etmek zorunda kalmışlardır. İki sapma da tehlikeli sayılmıştır. İki sapma da tesadüfi bir şey olarak, tek tek kişilerin kötü niyetiyle değil, bilakis işçi hareketinin şimdiki dönemdeki “tarihsel durumu” ile açıklanmıştır.
Sadece bu değil. Oybirliğiyle alınan parti kararında, bu sapmaların sınıf ilişkileriyle bağıntı içinde kökenine ve önemine işaret edilmiştir. Çünkü Marksistler, yıkım ve çöküşe yapılan boş ve içeriksiz işaretle yetinmezler: demokrasi ve sosyalizmin birçok yandaşının kafasında yıkım, inançsızlık, cesaretsizlik ve kuşkunun egemen olduğunu herkes görüyor. Bunu kabul etmek yetmez. Bu dağılmanın ve bu yıkımın sınıfsal kökeninin ne olduğunu, proletaryanın dostları arasındaki proleter olmayan çevreden hangi sınıf çıkarlarının “karışıklık” yarattığını anlamak gerekir.
Ve parti kararı, üç buçuk yıl önce bu önemli soruyu yanıtladı: Marksizm’den sapmaları “karşıdevrim”, “proletarya üzerinde burjuva etki” ortaya çıkarır.
Peki, proletaryayı burjuvazinin etkisine teslim etmekle tehdit eden bu sapmalar hangileridir? Bu sapmalardan “Vperyod” akımıyla bağlı ve sosyal-demokratların Duma’da çalışmasının ve keza legal olanaklardan yararlanmanın reddinden ibaret olanı, neredeyse tamamen ortadan kaybolmuştur. Rusya’da artık hiçbir sosyal-demokrat, bu hatalı, Marksist olmayan görüşleri savunmuyor. “Vperyod”cular (Aleksinski vb. dahil olmak üzere), Parti'ye sadık Menşeviklerle birlikte “Pravda”da çalışmaya başladılar.
Parti kararında işaret edilen diğer sapma ise tasfiyeciliktir. Gizli örgütün reddine ve onun rol ve öneminin “küçümsenmesi”ne işaret edilmesinden bu açıkça anlaşılmaktadır. Son olarak, üç yıl önce yayınlanmış ve hiç kimse tarafından çürütülmemiş en berrak belgeye, tüm “ulusal” Marksistler ve Troçki’den (yani tasfiyecilerin daha iyisini gösteremeyecekleri tanıklardan) kaynaklanan bir belgeye sahibiz; bu belge doğrudan şunu açıklıyor: “aslında kararda adı geçen, mücadele edilmesi gereken bu akımı tasfiyecilik olarak adlandırmak gerekirdi…”
Böylece, mevcut kavgada yolunu bulmak isteyen herkesin bilmek zorunda olduğu temel ve en önemli olguya geliyoruz: üç buçuk yıl önce Parti, oy birliğiyle, tasfiyeciliği, Marksizm’den “tehlikeli” bir sapma olarak, “proletarya üzerinde burjuva etki”yi ifade eden, karşısında mücadele edilmesi gereken bir sapma olarak tanıdı.
Demokrasiye düşman, esasen karşıdevrimci olan burjuvazinin çıkarları, proletaryanın eski partisinin tasfiye edilmesini, dağıtılmasını gerektirir. Burjuvazi, işçi sınıfı partisinin tasfiye edilmesine yönelik tüm fikirleri her biçimde yayıp destekler. Burjuvazi eski görevlerden vazgeçme fikrinin tohumlarını ekmeye çalışır ki, böylelikle bu görevler “kırpılsın”, budansın, hadım edilsin ve Purişkyeviç’le ortaklarının iktidarının temellerini kararlılıkla ortadan kaldırmanın yerine, onlarla uzlaşma ya da anlaşma geçsin.
Ve tasfiyecilik de işte bu burjuva vazgeçme ve döneklik fikirlerinin proletarya içine sızmasıdır.
Üç buçuk yıl önce oy birliğiyle alınan Parti kararında ortaya konduğu haliyle tasfiyeciliğin sınıfsal anlamı budur. Tüm Parti, tasfiyeciliğin işçi hareketi üzerindeki, işçi sınıfının bağımsız (sadece sözde değil, gerçekten bağımsız) partisinin birliği üzerindeki en büyük zararını, tehlikesini ve bozucu etkisini burada görüyor.
Tasfiyecilik yalnızca, işçi sınıfının eski Partisinin tasfiye edilmesi (yani dağıtılması, yok edilmesi) değil, aynı zamanda sınıf olarak proletaryanın bağımsızlığının yok edilmesi, onun sınıf bilincinin burjuva fikirlerle bozulmasıdır da.
Tasfiyeciliğin bu değerlendirilmesini, tasfiyeci “Luç”un en önemli görüşlerini tam olarak aktaracağımız bir sonraki makalede açıklayacağız. Ama şimdi söylenenlerden kısaca sonuç çıkarmak istiyoruz. Genelde “Luç”tan kişilerin ve özelde Bay F. Dan ve Potresov’un, meseleyi sanki tüm “tasfiyecilik” bir uydurmaymış gibi gösterme çabaları, “Luç” okurlarının bütünüyle bilgisizliğini hedefleyen sahtekârlığıyla şaşırtıcı bir düzenbazlık oluşturur. Gerçekte 1908 yılındaki Parti kararı dışında, tasfiyeciliğin tam değerlendirmesini, tehlikeli ve işçi sınıfı için zararlı, proleter yoldan burjuva bir sapma olarak yapan, 1910 yılında oy birliğiyle alınan bir parti kararı vardır. Partinin bu değerlendirmesini, yalnızca işçi sınıfının düşmanları gizleyebilir ya da atlayabilir.
III– TASFİYECİLERİN 1908 VE 1910 KARARLARINA KARŞI TAVRI
Önceki makalede (Pravda, No. 95/299), proletarya üzerinde burjuva etkinin bir tezahürü olarak tasfiyecilik üzerine oybirliğiyle alınan parti kararının tam metnini sunduk.
Bu karar, gösterdiğimiz gibi, Ocak 1910’da kabul edildi. Ancak şimdi ne geçmişte ne de şimdi tasfiyecilik diye bir şeyin olmadığını temin etme cesaretini gösteren tasfiyecilerin tavrını değerlendirelim.
Şubat 1910’da o zamanlar yeni yayınlanmaya başlayan “Naşa Zarya” dergisinin 2. sayısında Bay Potresov doğrudan şöyle yazıyordu: “Ortak ve örgütlü kurumlar hiyerarşisi” (yani merdiveni ya da sistemi) “olarak bir parti yoktur” ve “gerçekte örgütlü bir bütün olarak artık var olmayan bir şey” tasfiye edilemezmiş (bkz. “Naşa Zarya”, No. 2, yıl 1910, s. 61).
Oy birliğiyle alınan parti kararından bir ay sonra, belki de daha önce böyle yazılıyordu!!
Ancak Mart 1910’da çalışanları aynı –Potresov, Dan, Martinov, Yejov, Martov, Levitski ve ortakları – olan bir başka tasfiyeci dergi, “Vozrojdeniye”, Bay Potresov’un sözlerini vurgulayıp popüler bir tarzda şunu ilan ediyordu: “Tasfiye edilecek bir şey yok ve –biz” (yani “Vozrojdeniye” yazı kurulu) “şunu ekliyoruz– bu hiyerarşinin eski, illegal biçiminde yeniden kurulması düşü, bir zamanlar en gerçekçi partinin temsilcilerinde politik içgüdünün yitirilmesini işaretleyen zararlı, gerici bir ütopyadır” (“Vozrojdeniye” 1910, No. 5, s. 51).
Parti yoktur ve onu yeniden kurmak zararlı bir ütopyadır -bunlar berrak, kesin sözlerdir. Burada Parti'den berrak ve doğrudan bir vazgeçmeyle karşı karşıyayız. Vazgeçenler (ve işçileri vazgeçmeye çağıranlar) illegaliteden vazgeçmiş ve açıkta var olan parti “düşü kuran” kişilerdir.
Bu illegaliteden “dışarıya çıkışı” ayrıca P. B. Akselrod 1912 yılında gerek “Nevski Golos”da (1912, No. 6) gerekse de “Naşa Zarya”da (No. 6, 1912) son derece kesin ve açıkça destekledi.69
“Meselenin bu kadar net olduğu bir durumda fraksiyonsuzluk üzerine tartışmak” –diye yazıyordu P. B. Akselrod– “devekuşu politikası gütmek demektir, kendini ve başkalarını aldatmak demektir.” “Sıkı bir fraksiyon oluşturmak, Parti reformu ya da daha doğrusu parti devrimi yandaşlarının doğrudan yükümlülüğü ve acil görevi olarak görünüyor.”
B. Akselrod, doğrudan bir Parti devriminden, yani eski partinin yok edilmesi ve yeni bir partinin kurulmasından yana olduğunu ilan ediyor.
1913 yılında “Luç”un 101. sayısında, yazı kurulunun imzasız bir başyazısında açıkça, “işçiler arasında yer yer illegalite için sempatinin hatta canlandığı ve güçlendiği” ve bunun “üzücü bir olgu” olduğu söylendi. Bu makalenin yazarı, L. Syedov, bu makalenin, “Luç” taktiğinin yandaşları arasında bile “hoşnutsuzluk yarattığı”nı bizzat itiraf etti (“Naşa Zarya” 1913, No. 3, s. 49). Bizzat L. Syedov’un açıklamaları, yine “Luç” yandaşlarından birinin, “Luç”un 181. sayısında Syedov’a karşı yazan An’ın* yeniden hoşnutsuzluğunu uyandıracak türdeydi. An, Syedov’un “gizli örgütün, hareketimizin politik oluşumu için, Sosyal-Demokrat İşçi Partisi'nin inşası için bir engel oluşturduğu” iddiasını protesto etti. An, gizli örgütün arzu edilir olup olmadığı konusunda bir “belirsizliğin” görüldüğü L. Syedov’la alay etti.
“Luç” yazı kurulu, An’ın makalesine, Syedov’dan yana olduğunu ve “An’ın L. Syedov’u eleştirisinde haklı olmadığı”nı ifade eden kapsamlı bir sonsöz ekledi.
“Novaya Jizn”in 8. sayısında (19 Temmuz 1913) Vera Zasuliç şöyle yazdı: “Örgütün” (yani Sosyal-Demokrat Parti’nin) “… çalışmada yardımcı mı olduğu yoksa rahatsız mı ettiğini söylemek zor…” Bu sözlerin Parti'den vazgeçmekle eşanlamlı olduğu açıktır. Vera Zasuliç, “Örgütler ıssızlaştı, çünkü o anda orada yapacak hiçbir şey yoktu” derken, Parti'den kaçışı onaylıyor. Vera Zasuliç, Parti yerine salt anarşist bir “geniş tabakalar” teorisi kuruyor (bu teorinin tam incelemesi için bkz. “Prosveşçeniye” No. 9, yıl 1913).*****
Aktardığımız belgelerden çıkan en önemli ve en belli başlı sonuç nedir?
Tüm Parti, hem 1908’de hem de 1910’da tasfiyeciliği mahkûm ve reddedip, bu akımın sınıfsal kökeninin ve tehlikesinin neden ibaret olduğunu ayrıntısıyla ve açıkça anlatıyor. Tasfiyecilerin tüm gazete ve dergileri, gerek “Vozrojdeniye” (1900–10), gerekse de “Naşa Zarya” (1910–13), gerek “Nevski Golos” (1912), gerek “Luç” (1912–13) gerekse de “Novaya Raboçaya Gazeta”*** hepsi de – en kesin ve hatta oy birliğiyle alınmış parti kararlarından sonra – açık tasfiyecilik içeren fikir ve düşünceleri tekrarlamaktadırlar.
Bu değerlendirmelerle, bu yargılarla uyuşmadıklarını bizzat “Luç” yandaşları bile açıklamak zorunda kaldılar. Bu olgudur. Dolayısıyla, Troçki, Semkovski ve tasfiyeciliğin birçok başka savunucusunun kopardığı, tasfiyecilere karşı “tahrikler” yaygarası düpedüz vicdansızlıktır; çünkü bu gerçeğin çarpıcı bir tahrifidir.
Aktardığım, beş yıldan (1908–1913) fazla zamanı kapsayan belgelerde ortaya konduğu haliyle gerçek, tasfiyecilerin, tüm Parti kararlarıyla alay edercesine, Parti'yi, yani illegal örgütü kötülemeye ve ona karşı kışkırtmalarda bulunmaya devam ettiklerinden ibarettir.
Bu tartışmalı ve nazik parti sorunlarını tam bir ciddiyetle bizzat incelemek, bu sorunları bizzat karara bağlamak isteyen işçi, bu amaçla, aktarılan parti kararlarını ve tasfiyecilerin görüşlerini incelemek ve sınamak için bağımsız önlemler aldıktan sonra, her şeyden önce bu gerçeği benimseyecektir. Ancak kendi Partisi'nin sorunlarını ve kaderini dikkatle ve bağımsızca inceleyen, iyice düşünen ve karara bağlayanlar, parti üyesi ve işçi partisinin kurucusu adını hak ederler. Parti'nin mi tasfiyecilere karşı “tahrik” (yani çok sert ve haksız saldırı) “suçlusu” olduğu, yoksa tasfiyecilerin mi parti kararlarını doğrudan çiğneme, ısrarla Parti'yi tasfiye, yani yok etme tellallığı suçlusu olduğu sorusuna kayıtsız kalınamaz.
Parti'yi yıkanlara karşı tüm gücüyle mücadele etmedikçe, Parti'nin var olamayacağı açıktır.
Bundan sonraki makalede, bu temel soruna ilişkin belgeleri aktararak, “açıkta varlık sürdüren Parti” propagandasınınideolojik içeriğini değerlendirmeye geçmek istiyoruz.
IV– TASFİYECİLİĞİN SINIFSAL ANLAMI
Önceki makalelerde (“Pravda” No. 289, 299 ve 314)****** tüm Marksistlerin, hem 1908 yılında hem de 1910 yılında, ilk ve son olarak tasfiyeciliği geçmişten vazgeçme olarak mahkûm ettiklerini ortaya koyduk. Marksistler işçi sınıfına, tasfiyeciliğin burjuva etkinin proletarya içine sızması olduğunu anlattılar. Ancak 1909’dan 1913’e dek tüm tasfiyeci yayınlar, Marksistlerin kararını açıkça çiğnediler ve hâlâ çiğniyorlar.
Tasfiyecilerin “Luç”ta ve “Naşa Zarya”da şimdiye dek savundukları, “açıkta varlık sürdüren işçi partisi” ya da “açıkta varlık sürdüren parti için mücadele” şiarına bakalım.
Bu şiar, Marksist, proleter bir şiar mıdır, yoksa liberal, burjuva bir şiar mıdır?
Bu sorunun yanıtı, tasfiyecilerin ya da diğer grupların niyet ve planlarında değil, mevcut dönemde Rusya’nın toplumsal güçler dengesinin tahlilinde aranmalıdır. Şiarların anlamı, yazarlarının niyetleriyle değil, ülkenin tüm sınıflarının güçler dengesiyle belirlenir.
Derebeyi çiftlik sahipleri ve onların “bürokrasisi”, politik özgürlük yönündeki her türlü değişikliğe düşmandır. Bu anlaşılırdır. Geri ve yarı-derebeylik bir ülkede burjuvazi, iktisadi durumu yüzünden, özgürlüğü hedeflemekten kaçınamaz. Fakat burjuvazi, gericilikten çok halkın eylemliliğinden korkar. Bu gerçeği 1905 yılı özellikle anlaşılır bir şekilde kanıtladı; işçi sınıfı bunu mükemmel biçimde gördü; bunu anlamayanlar yalnızca oportünistler ve yarı-liberal entelektüellerdir.
Burjuvazi liberal ve karşı-devrimcidir. Düpedüz gülünç derecede güçsüz ve acınası reformizmi bundandır. Reform düşleri ve yalnızca reform yapmamakla kalmayıp, yapılmış olanları da geri alan feodallerle ciddi bir çatışmaya girme korkusu bundandır. Reform vaazları ve halk hareketinden korku bundandır. Derebeylerini bir kenara itme çabası ve onların yardımını yitirme korkusu; kendi ayrıcalıklarını yitirme korkusu bundandır. Tüm iktidarı derebeylerine ve ayrıcalıkları burjuvaziye veren 16 [3] Haziran sistemi bu sınıf dengesi üzerine kurulmuştur.
Proletaryanın sınıfsal konumu, proletarya için, ayrıcalıkları “paylaşma” ya da kimden dolayı olursa olsun onları yitirmekten korkma olasılığını tamamen dışlar. Bencil-dar kafalı, sefil ve kalın kafalı reformizmin proletaryaya tamamen yabancı olması bundandır. Bir yandan sınırsızca ezilen ve ayrıcalıklar yerine kıtlıkla karşılaşan, öte yandan ise kesinlikle küçük-burjuva olan köylü kitlesi ise liberallerle işçiler arasında kaçınılmaz olarak yalpalar.
Objektif durum budur.
Bu durumdan açıkça şu ortaya çıkar: açıkta varlık sürdüren işçi partisi şiarı, sınıf kökeni itibariyle, karşıdevrimci liberallerin şiarıdır. Reformizmden başka bir şey içermez; baştan sona demokratik biricik sınıf olarak proletaryanın, tüm demokrasi üzerinde nüfuz uğruna liberallere karşı mücadele görevini tanıdığının iması bile yoktur; derebeylerin, “bürokrasi”nin vs. her türlü ayrıcalıklarının temelini ortadan kaldırma düşüncesi, politik özgürlüğün ve demokratik anayasanın genel temelleri düşüncesi yoktur; buna karşılık şiar, eskinin zımnen reddini ve dolayısıyla döneklik ve işçi partisinin dağıtılmasını (tasfiye edilmesini) içeriyor.
Daha kısası: bu şiar, karşıdevrim döneminde işçilerin saflarına, liberal burjuvazinin kendi cephesinden yaptığı şeylerin tellallığını taşıyor. Bu yüzden, eğer tasfiyeciler olmasaydı, akıllı burjuva ilerlemeciler, bu propagandayı işçi sınıfının içine taşımak için önce entelektüeller aramak ya da kiralamak zorunda kalacaklardı!
Yalnızca kafasızlar, tasfiyecilerin sözlerini tasfiyecilerin saikleriyle karşılaştırabilirler. Onların sözlerini, liberal burjuvazinin eylemleriyle ve bu burjuvazinin objektif durumuyla karşılaştırmak gerekir.
Şimdi bu eylemlere bakalım. 1902 yılında burjuvazi illegaliteden yanaydı. Struve’yi, illegal “Osvobojdeniye”[70] gazetesini çıkarmaya o yolladı. İşçi hareketi 17 Ekim’e yol açtığında, liberaller ve Kadetler illegal örgütü yarı yolda bırakıp, sonra da ondan vazgeçtiler, onu gereksiz, anlamsız, günah ve suç ilan ettiler.******* Liberal burjuvazide illegal örgütün yerini, legal parti için mücadele aldı. Bu, Kadetlerin (1905–1907) ve İlerlemecilerin (1913)[72] partilerini legalize etmek için yorulmaz çabalarıyla onaylanan tarihi bir olgudur.
Kadetlerde “açık çalışmayı ve onun gizli örgütü”nü görürüz: iyiniyetli, yani bilinçsiz tasfiyeci A. Vlasov, Kadetlerin pratiğini sadece “kendi sözleriyle” yansıtmıştır.
Peki, liberaller neden illegaliteden vazgeçip, “legal parti için mücadele” şiarını kabul etmişlerdir? Sakın Struve bir hain olduğu için olmasın? Hayır. Tam tersine. Struve, tüm burjuvazi bir dönüş yaptığı için değişmiştir. Ve burjuvazi, 1) ayrıcalıklar elde ettiği ve kendisine 24 [11] Aralık 1905’te ve hatta 16 [3] Haziran 1907’te de göz yumulan bir muhalefet konumu tanındığı için; 2) bizzat kendisi halk hareketinden ölümüne korktuğu için bir dönüş yapmıştır. “Legal parti için mücadele şiarı, “yüksek politika”dan basit ve anlaşılır dile çevrildiğinde şu demektir: -Siz büyük toprak sahibi beyler! Sakın sizi güneşteki yerinizden etmek istediğimizi sanmayın. Hayır. Sadece birazcık sıkışın ki biz burjuvalar da oturabilelim (legal parti); o zaman sizi Timoşkinlerden ve Sabler’in “saygıdeğer pederler”inden “daha akıllı”, zeki, “bilimsel” savunacağız.[73]
Küçük-burjuvalar, Narodnikler, Kadetleri taklit ederek “legal parti için mücadele” şiarını kaptılar. Ağustos 1906’da Bay Pyeşehonov ve “Ruskoye Bogatstvo”lu ortakları, illegal örgütten vazgeçip, “legal parti için mücadele” ilan ettiler ve programlarından tutarlı-demokratik “illegal” şiarları çıkardılar.[74]
Bu küçük-burjuvaların “geniş ve açık parti” üzerine reformist gevezeliklerinin sonucu, herkesin gördüğü gibi, her türlüpartiden, kitlelerle her türlü bağdan yoksun kalmaları oldu; böyle bir bağı düşünmek ise Kadetlerin aklına düşlerinde bile gelmiyor.
Tasfiyecilik böyle ve ancak böyle, sınıfların durumunun tahliliyle, karşı-devrimin genel tarihiyle anlaşılabilir. Tasfiyeciler, işçilerin saflarına liberal bozulma taşımak için burjuvazi tarafından gönderilmiş küçük-burjuva entelektüelleridir. Tasfiyeciler, Marksizm ve demokrasi hainleridir. “Legal parti için mücadele” şiarı onlarda (hem liberallerde hem de Narodniklerde), geçmişten vazgeçmelerinin ve işçi sınıfıyla kopuşlarının maskelenmesidir. Bu olgudur, bu olgu, hem dördüncü Duma’ya işçi kuryesi seçimleriyle, hem de işçi gazetesi “Pravda”nın ortaya çıkış tarihiyle kanıtlanmıştır. Kitlelerle bağ yalnızca, herkesin görebileceği gibi, geçmişten vazgeçmemiş ve yalnızca onun ruhu doğrultusunda, onu sağlamlaştırmak, güçlendirmek ve geliştirmek için “açık çalışma”dan ve tüm “olanaklar”dan yararlanmayı bilenlerde görüldü.
3 Haziran rejimi döneminde zaten başka türlü olamazdı da.
Programın ve taktiğin tasfiyeciler (yani liberaller) tarafından “budanması” üzerine bir sonraki makalede konuşacağız.
V– LEGAL PARTİ İÇİN MÜCADELE ŞİARI
Önceki makalede (“Pravda” No. 123)* “açıkta varlık sürdüren parti” ya da “legal parti için mücadele” şiarının objektif, yani sınıf ilişkileriyle belirlenen anlamını inceledik. Bu şiar burjuvazinin taktiğinin kölece tekrarıdır, burjuvazi için bu şiar, onun devrimden vazgeçişinin ya da karşıdevrimci karakterinin doğru ifadesini oluşturur.
Tasfiyeciler arasında özellikle revaçta olan, “açık parti için mücadele” şiarını savunma çabalarından bazılarına bakalım şimdi. Gerek Mayevski gerekse de Syedov ve Dan ve “Luç”un bütün yandaşları, legal partiyi legal çalışma ya da faaliyetle karıştırmaya uğraşıyorlar. Bu karıştırma, doğrudan safsatacılıktır, sahtekârlıktır, okurları dolandırmaktır.
İlk olarak, 1904-1913 döneminde sosyal-demokrasinin legal faaliyeti bir olgudur. Legal parti, Parti'den vazgeçmeyi maskelemek için entelektüellerin bir lakırdısıdır. İkinci olarak Parti, tasfiyeciliği, yani legal parti şiarını defalarca mahkûm etmiştir. Fakat Parti, legal faaliyeti mahkûm etmemekle kalmamış, bilakis tam tersine onu bırakan ya da ondan vazgeçenleri mahkûm etmiştir. Üçüncü olarak, 1904-1907 yıllarında legal faaliyet tüm sosyal-demokratlarda özellikle gelişmişti. Fakat buna rağmen o sıralar sosyal-demokratların tek bir akımı, tek bir fraksiyonu bile “legal parti için mücadele” şiarını atmamıştır!
Bu tarihi bir olgudur. Tasfiyeciliği anlamak isteyenler bunları iyice düşünmelidir.
“Legal parti için mücadele” şiarının yokluğu 1904-1907 yıllarındaki legal faaliyete zarar vermiş midir acaba? Asla.
O sıralar sosyal demokratlarda neden benzer bir şiar ortaya çıkmamıştır? Çünkü o sıralar, sosyal demokratların bir bölümünü yüksek dereceli bir oportünizme ayartan karşıdevrimin cümbüşü henüz kasıp kavurmuyordu. O sıralar, “legal parti için mücadele” şiarının oportünist bir safsata olduğu, illegal örgütten vazgeçme olduğu çok açıktı.
Bu ani tarihsel değişikliğin mantığını kavramayı deneyin baylar: legal faaliyetin parlak bir şekilde geliştiği 1905 döneminde, “legal parti için mücadele” şiarı yok; legal faaliyetin çok daha zayıf geliştiği karşıdevrim döneminde, Sosyal-Demokratların bir bölümünde (burjuvazinin peşinden), illegal örgütten vazgeçme ve “legal parti için mücadele” parolası ortaya çıkıyor.
Bu ani değişikliğin mantığı ve sınıfsal anlamı hâlâ bulanık olabilir mi?
Son olarak, dördüncü ve en önemli husus. Legal faaliyet iki tarzda, birbirine taban tabana zıt iki doğrultuda mümkündür (ve yapılmaktadır da): eskiyi savunmak için ve tamamen onun ruhu doğrultusunda ve onun şiarları ve taktiği adına yürütülen bir faaliyet ve eskiye karşı, ondan vazgeçmeye, onun rolünü, şiarlarını küçültmeye vs. yönelik bir başka faaliyet.
Legal faaliyet üzerine birbirine ilkesel olarak düşman ve uzlaşmaz bu iki görüşün varlığı, 1906’dan (Kadetler ve Bay Pyeşehonov ile ortakları) 1913’e (“Luç”, “Naşa Zarya”) kadarki dönemde, reddedilebilmesi en az mümkün olan tarihsel olgudur. O halde, kavga edecek ne var, ikisi de legal faaliyet geliştirmiyor mu? diyen bir budalayı (ya da ara sıra budalaymış gibi davranan birini) gülümsemeden dinlemek mümkün müdür? Ama dostum, kavga tam da bu faaliyet illegal örgütü savunmak için ve onun ruhu doğrultusunda mı, yoksa onu kıymetten düşürmek için, ona karşı ve onun ruhuna karşıt doğrultuda mı yürütülecek konusundadır! Kavga -sonuçta “yalnızca”!– verili legal çalışmanın liberal ruhla mı, yoksa tutarlı demokratik ruhla mı yürütüleceği konusundadır. Kavga “yalnızca”, legal çalışmayla yetinmenin mümkün olup olmadığıyla ilgilidir: 1902 yılında bununla yetinmeyen ve 1906-1913 yıllarında bununla kesinlikle yetinen liberal Bay Struve’yi anımsayın!
“Legal parti için mücadele” şiarının, adeta-Marksist lakırdı paçavralarına büründürülmüş liberal (Struveci) fikirlerin işçi saflarına sokulması olduğunu “Luç”tan tasfiyecilerimizin havsalaları bir türlü almıyor.
Ya da bizzat “Luç” yazı kurulunun An’a yanıtındaki mülahazaları alın (No. 181): “... Sosyal-Demokrat Parti, gerçekliğin illegal çalışmaya zorladığı az sayıdaki yoldaştan ibaret değildir. Çünkü Parti illegal örgütten ibaret olsaydı, kaç üyesi olurdu ki? İki ile üç yüz? Fakat o zaman, fiilen tüm sosyal-demokrat çalışmayı omuzlayan eğer on binlerce değilse binlerce işçi ne olacaktır?”
Düşünen bir insan için, tek başına böyle bir değerlendirme bile, onun yazarının liberal olduğunu tanımaya yeter. İlk olarak, illegal örgüt hakkında bilerek yalan söylüyorlar; üye sayısı kesinlikle “yüzlerce” değildir. İkinci olarak, dünyanın her yerinde parti üyelerinin sayısı, sosyal demokrat çalışma yapan işçilerin sayısına kıyasla “dar”dır. Böylece örneğin Almanya’da sosyal demokrat partide yalnızca bir milyon üye var, fakat sosyal demokratlara beş milyon dolayında oy verilir; proleterlerin sayısı ise on beş milyondur. Parti üyelerinin, sosyal demokratların sayısıyla sayısal ilişkisini çeşitli ülkelerde tarihsel koşulların farklılığı belirler. Üçüncü olarak, bizde illegal örgütün yerine geçebilecek başka bir şey yoktur. Yani “Luç”, Parti'ye karşı partisiz ya da Parti dışında bulunan işçilere dayanıyor. Zaten, kitleyi bilinçli öncüsünden ayırmaya çalışan liberallerin mutat yöntemi de budur. “Luç”, Parti ile sınıf arasındaki ilişkiyi anlamıyor, tıpkı 1895-1901 yıllarında “Ekonomistler”in de anlamadıkları gibi. Dördüncü olarak, “sosyal demokrat çalışma” bizde şimdilik yalnızca, eskinin ruhu doğrultusunda, onun şiarları doğrultusunda yürütüldüğünde gerçekten sosyal demokrat bir çalışmadır.
“Luç”un değerlendirmeleri, gerçekten var olan parti örgütüne girmek istemedikleri için, partisiz, bağıntısız, az bilinçli kitleyi ona karşı kışkırtarak bu parti örgütünü yıkmaya çalışan liberal entelektüellerin değerlendirmeleridir. Sosyal demokratların proletaryayı temsil etmediğini, çünkü “yalnızca” on beşte birinin “Parti”de olduğunu söyleyen Alman liberalleri de böyle davranıyor!
“Luç”un daha sıradan bir değerlendirmesini alalım: “biz” “Avrupa’daki gibi” legal bir partiden yanayız. Liberaller ve tasfiyeciler, bugün “Avrupa’daki gibi” bir anayasa ve legal parti istiyorlar; ama Avrupa’nın bugüne ulaştığı yolu reddediyorlar.
Tasfiyeci ve Bundcu Kosovski, “Luç”ta bize, Avusturyalılar örneğiyle ders veriyor. Fakat, Avusturyalıların 1867 yılından beri bir anayasaya sahip olduklarını ve bunun: 1) 1848 hareketi olmadan, 2) işçi sınıfının zaafının, Bismarck ve ortaklarına, ünlü “tepeden devrim”le bir çıkış yolu bulma izni verdiği 1859–1866 yıllarındaki derin devlet krizi olmadan mümkün olmadığını unutuyor. Kossovski, Dan, Larin ve tüm “Luç”çuların bu dersinden ne çıkıyor?
Sadece şu çıkıyor: krizimizin kesinlikle “tepeden devrim” ruhunda bir çözümünü destekledikleri! Fakat onlarla aynı “çalışma”yı, Stolipinci bir işçi partisi de yapar.
Nereye bakarsak bakalım, tasfiyecilerde her yerde hem Marksizm’den hem de demokrasiden vazgeçmeyi görüyoruz.
Bundan sonraki makalede ayrıntılı olarak, onların şiarlarımızı, sosyal-demokrat şiarlarımızı budama zorunluluğu üzerine görüşlerini eleştireceğiz.
VI
Geriye, Marksist şiarların tasfiyeciler tarafından budanmasını incelemek kalıyor. Bu amaçla, onların Ağustos Konferansı kararlarını ele almak en iyisi olurdu, fakat anlaşılır nedenlerle bu kararların incelenmesi sadece yurtdışında yayınlanan bir gazetede mümkündür. Burada “Luç”u almak zorundayız, o, L. S.’nin bir makalesinde (No. 108–194), tasfiyeciliğin tüm özünün ve ruhunun dikkate şayan tamlıkta bir sunusunu veriyor.
Bay L. S. şöyle yazıyor: “İşçi sınıfının günlük mücadelesiyle uyum içindeyse başarılı olabilecek bir ajitasyon aracı görüyoruz. Biz sadece, bir yandan işçi hareketinin daha da gelişmesi için ilkesel önemi olan, öte yandan ise kitleler için aktüel olabilecek şeylerin, verili anda sosyal-demokrasinin dikkatini yoğunlaştırmak zorunda olduğu kısmi talepler olarak ortaya konabileceğini düşünüyoruz. ‘Pravda’nın ön plana çıkardığı üç talepten, işçinin günlük mücadelesinde sadece sekiz saatlik işgünü bir rol oynar ve oynayabilir. Diğer iki talep, verili anda gerçi propaganda konusu olabilir, ama ajitasyon konusu olamaz. Propaganda ve ajitasyon arasındaki farka ilişkin, G. V. Plehanov’un ‘Açlığa Karşı Mücadele’ broşüründeki mükemmel sayfalara bakınız” (L. S. burada yaş tahtaya basıyor: Plehanov’un L.S.’nin kopya ettiği “Ekonomistler”le 1899-1902 yıllarındaki polemiğini anımsamak ona “acı” veriyor!).
“Sekiz saatlik işgünü dışında gerek işçi hareketinin gereklerinin gerekse de Rus yaşamının tüm seyrinin yükselttiği dernekleşme özgürlüğü talebi, her türlü örgütlenme özgürlüğü ve bununla bağıntılı olarak toplantı ve yazılı ve sözlü ifade özgürlüğü talebi, böyle bir kısmi talep olarak görünüyor.”
İşte tasfiyecilerin taktiği. Lütfen dikkat ediniz, L. S.’in “tam demokratikleşme vs.” sözleriyle dolamladığı şey, “toprağın köylülere devri” dediği şey, “kitleler için aktüel” görünmüyor ve “işçi hareketinin gerekleri” ve “Rus yaşamının tüm seyri” tarafından talep edilmiyor!! [75] Bu görüşler ne kadar da eski ve Rus Marksist pratiğinin tarihini, onun demokrasinin görevlerinden vazgeçen “Ekonomistler”e karşı uzun süreli mücadelesini anımsayanlar için ne kadar da tanış! “Luç”, o sıralar işçileri liberal yola sokmaya çabalayan Prokopoviç ve Kuskova’nın görüşlerini kopya etmekte ne kadar yetenekli!
Fakat “Luç”un değerlendirmelerini daha yakından inceleyelim. Sağduyu açısından bakıldığında bu değerlendirmeler düpedüz delice bir şeydir. Gerçekten de aklını yitirmiş olmaksızın, ortaya konan “köylü” (yani köylülerin lehine) talebin, kitleler için aktüel olmadığı ve “işçi hareketinin gerekleri” ve “Rus yaşamının tüm seyri” tarafından yükseltilmediği iddia edilebilir mi? Bu sadece yalan değil, aynı zamanda çok vahim bir saçmalıktır. Rusya’da 19. yüzyılın tüm tarihi, “Rus yaşamının tüm seyri” bu sorunu yükseltmiş, onu aktüel ve son derece aktüel kılmıştır ve bu Rusya’nın tüm yasamasında da ifadesini bulmuştur. “Luç” böyle korkunç bir yalana nasıl varabildi?
Buraya varmak zorundaydı, çünkü “Luç” liberal politikaya tabi oldu, liberaller ise köylü taleplerini reddederken (ya da “Luç” gibi bir kenara iterken) kendi kendilerine sadıktırlar. Liberal burjuvazi bunu yapıyor, çünkü onun sınıfsal konumu onu, büyük toprak sahipleriyle akrabalık kurmaya ve halk hareketine karşı olmaya zorluyor.
“Luç”, liberal büyük toprak sahiplerinin düşüncelerini işçiler arasına taşıyor ve demokratik köylülüğe ihanet ediyor.
Devam. Yalnızca dernekleşme özgürlüğü mü “aktüel”? Ya kişi dokunulmazlığı? Polis nezaretinin ve keyfiliğin ortadan kaldırılması? Ve genel vs. oy hakkı? Tek meclis sistemi? Vs.…? Okumuş her işçi, yakın geçmişi tanıyan herkes, tüm bunların aktüel olduğunu çok iyi bilir. Binlerce makale ve konuşmada tüm liberaller bütün bunların aktüel olduğunu tanıyorlar. O zaman “Luç”, özgürlükler arasında en önemlisi de olsa, neden yalnızca bir tanesini güncel olarak tanıdı ve politik özgürlüğün, demokrasinin, anayasal rejimin temel koşullarının üstüne bir çizgi çekti, geri plana itti, onları “propaganda” arşivine kaldırdı ve ajitasyondan çıkardı?
Yalnızca ve yalnızca, liberaller için kabul edilemez olan hiçbir şeyi “Luç” kabul etmediği için.
Kitleler için aktüellik, işçi hareketinin gerekleri ve Rus yaşamının seyri bakış açısından, Muranov’un üç talebiyle “Pravda”nınkiler (kısaca: tutarlı Marksistlerin talepleri diyelim) arasında hiçbir fark yoktur. Gerek işçilerin gerekse köylülerin talepleri ve genel politik talepler kitleler için aynı şekilde aktüeldir ve aynı şekilde gerek işçi hareketinin gerekleri gerekse de “Rus yaşamının bütün seyri” tarafından yükseltilmektedirler. Ilımlılık ve titizlik yandaşlarımızın pek sevdiği kısmi talepler bakış açısından her üç talep de türdeştir: nihai hedefe kıyasla bunlar kısmi taleplerdir, ancak örneğin genelde “Avrupa” açısından çok yüksek taleplerdir.
Öyleyse neden “Luç” sekiz saatlik işgününü alıp geri kalanları reddediyor? Neden işçilerin yerine, sekiz saatlik işgününün günlük mücadelelerinde bir rol oynadığı, genel-politik ve köylü taleplerinin ise böyle bir rol oynamadığına karar verdi? Gerçekler bize bir yandan, işçilerin günlük mücadelede gerek genel politik gerekse de köylü taleplerini koyduklarını, öte yandan ise sık sık işgününde mütevazı kısaltmalar için mücadele ettiklerini söylüyor.
O halde söz konusu olan nedir?
Söz konusu olan, kendi liberal dar kafalılığını her zamanki gibi kitlelerin üstüne, tarihin seyrine vs. yıkan “Luç”un reformizmidir.
Reformizm genelde, insanların kendilerini eski, egemen sınıfın ana temellerini ortadan kaldırmayı gerektirmeyen değişiklikler için, bu temellerin korunmasıyla bağdaştırılabilir değişiklikler için ajitasyonla sınırlamalarından ibarettir. Sekiz saatlik işgünü, sermayenin iktidarının korunmasıyla bağdaştırılabilir. Rus liberalleri, işçileri kazanmak için, bu talepleri (“mümkün olduğunca”) bizzat imzalamaya hazırdırlar. “Luç”un “ajitasyonu”nu yapmak istemediği talepler, kapitalizm öncesi, derebeylik döneminin temellerinin korunmasıyla bağdaşmazdır.
“Luç” ajitasyondan özellikle, büyük toprak sahiplerinin iktidarının ortadan kaldırılmasını değil, sadece iktidarın ve ayrıcalıkların paylaşılmasını isteyen liberaller için kabul edilemez olan şeyleri çıkarıyor. “Luç”, reformizmin bakış açısıyla bağdaşmaz olan şeyleri çıkarıyor.
İşin özü budur.
Ne Muranov, ne “Pravda”, ne de Marksistler kısmi talepleri reddetmiyorlar. Bu saçmalıktır. Bir örnek: sosyal sigorta.[76] Biz, kısmi talepler gevezeliğiyle reformizmin halkı dolandırmasını reddediyoruz. Bugünün Rusya’sındaki liberal reformizmi reddediyoruz, çünkü ütopiktir, çıkarcıdır, yalancıdır, anayasa hayalleri üzerine inşa edilmiştir ve büyük toprak sahipleri önünde dalkavukluk ruhuyla doludur. Sorun budur ve “Luç” bunu bir bütün olarak “kısmi talepler” lakırdılarıyla çarpıtmaya ve gizlemeye çalışıyor, oysa bizzat kendisi gerek Muranov’un gerekse de “Pravda”nın belli “kısmi talepleri” reddetmediklerini itiraf ediyor.
“Luç”, Marksist şiarları buduyor, onları zorla dar, liberal, reformist ölçüye sokuyor ve bu biçimde işçi saflarına burjuva düşünceleri sokuyor.
Marksistlerin tasfiyecilere karşı mücadelesi, halk kitleleri üzerinde etki, onların politik aydınlanması ve eğitimi uğruna ileri işçilerin liberal burjuvalara karşı mücadelesinin ifadesinden başka bir şey değildir.
Nisan–Haziran 1913
* Söz konusu olan, RSDİP’in o zamanki ulusal konferansıdır; bkz. “Doğru Yolda” makalesi, elinizdeki cilt, s. 3 ve Not 1. —Alm. Red.
** Rus devrimci hareketinde, illegal, gizli örgütün yerleşik tanımı. —Alm. Red.
*** An — N. Yordania. —Alm. Red.
**** Lenin burada “V. Zasuliç Tasfiyeciliği Nasıl Öldürüyor” makalesini kastetmektedir, bkz. Bütün Eserler, cilt XVI. —Alm. Red.
***** Bkz. örneğin “Novaya Raboçaya Gazeta”nın 1914 yılı 1. sayısındaki yeni yıl başmakalesi: “Legal Politik Eylem Partisine Giden Yol, Aynı Zamanda Partinin Birliğine Giden Yoldur” (Legal Parti Kurucularının Birliğine mi?). Ya da 1914 yılı 5. sayısı: (İşçi kongrelerinin örgütlenmesi önünde duran tüm engellerin) “aşılması, dernekleşme özgürlüğü için, yani Sosyal-Demokrat Parti’nin legal varoluşu için mücadeleyle en sıkı bağ içinde bulunan işçi hareketinin legalliği için gerçek bir mücadeleden başka bir şey de değildir.”
****** Bu dizinin I–III. Makaleleri. —Alm. Red.
*******Dikkate değer bir kitap var, “Veki”; birçok baskı yapan bu kitap, karşıdevrimci liberalizmin bütün bu düşüncelerinin mükemmel bir özetini verir.