Lobicilik ve lojistik destek olarak enternasyonalizmin kökenleri
Enternasyonalist mücadelenin mekansal/siyasi birimi nedir? Kapitalist gelişmenin Avrosantrik (en dar anlamıyla) yorumuna göre the nation par excellence (ulus, çn.) birimidir. İkinci (1889-1916) ve Üçüncü Enternasyonal (1919-1943) resmi kıtasal sosyalizmin örgütsel zirveleriydiler. Her ikisi de, kapitalist emek sürecinin piramidal ve hiyerarşik modelini yansıtan piramidal ve aşırı merkezileştirilmiş bir aygıtın zirveleriydi. Kapitalist üretim, kökleri sanayi devriminden kaynaklanan üretim yönetimine dayanan temel modernleştirici paradigmaydı. Enternasyonaller de, devrimci deneyimlerin zirveleri değildi.
İkinci Enternasyonal, batılı ülkelerin işçi partileri kendi burjuvazilerinin -başka bir deyişle kendi ulus devletlerinin güvenliği için- savaş bütçeleri lehinde oy kullandıklarında vurularak öldürüldü.
İkinci Enternasyonal partileri hala aynı misyonu sürdürüyorlar.
Üçüncü Enternasyonal'in mezar kazıcıları, Doğu Avrupa dışındaki işçi sınıfı partilerini lobi gruplarına dönüştüren “komünist partilerin ademi merkeziyetçiliği”nin (1937) karar vericileriydi. Daha önce emperyalist zincirin “zayıf halkası” olarak görülen ulus-devletlerde devrimci müdahale yasaklandı. Enternasyonalizm, liderlerinin bir an önce ABD'yi ekonomik olarak "yakalamak" ve "gömmek" için çabalamaya başladığı Sovyetler Birliği'nin ulusal sınırlarını güvence altına almak için zincirlendi.
Dolayısıyla, sosyal kurtuluş bir ulusal ekonomik gelişme yolu olarak düşünüldüğünde, enternasyonalist mücadeleyi örgütlemek için siyasi örgütleyicileri doğrudan işlevlendirmeye (örneğin bir yere göndermeye) gerek yoktu. Enternasyonalist çalışma, zaten kurumsallaşmış siyasi güçler için lobicilik ve lojistik desteğe indirgenmişti.
Sovyet liderliğinin İspanya'da (1936) cumhuriyetçi direnişi, Yunanistan'da devrimci mücadeleyi (1943) feda etmesinin nedeni budur. Birkaç trajediden bahsetmek gerekirse, Türkiye'deki (1920'lerden itibaren) Kemalist rejimin veya Arjantin'deki Videla'nın kirli savaş rejimininin (1976'dan 1981'e kadar) dolaylı ve çoğu durumda doğrudan desteklenmesi örnek verilebilir. Emekçi sol, komünist ve bazen ulusalcı kimi partilerin organizasyonunda farklı ülkelerde tutsak düşenler ile dayanışma veya idam edilen devrimcilerin anısına düzenlenen folklorik şölenler kültürel/duygusal bir teselli işlevi gördü. Bugün bu ritüelleri zaman zaman tekrarlıyorlar.
Bu enternasyonalizm geleneğini incelememiz gerekiyor.
Avrupa merkezli enternasyonalizm, aydınlanma realizmi ve sınır ötesi gerçekliğin pozitivist yorumundan kaynaklanan bir dizi uygulama ve fikirden ibarettir. Ulus-devlet sınırlarının belirli bir konfigürasyonu, uluslararasındaki herhangi bir ilişki için referans teşkil eder.
“İlerici” ve hatta “Marksist” olması durumunda, enternasyonalist, çıkarları reel politik çerçevesinde belirlenen bir ulusun bir bölümü olarak halk ya da işçi sınıflarının bir bileşeni olmaktan başka bir şey değildir.
Uluslararası örgütlerin sonraki girişimleri, belirli siyasi mezheplerin yapılarıydı.
Sahada Enternasyonalizm
Etnik, dinsel, mezhepsel kırımlar ile karakterize olan “Ortadoğu”nun değişken ve günlük ittifak ilişkileri, pragmatik işbirlikleri ve anlaşmaları, tehlikeli barış girişimlerinin gölgesinde Avrupa merkezli ve ulus-devlet odaklı enternasyonalizm geleneğinden gün geçtikçe kopan bir hareket var. Yani Kürt siyasi hareketi, “enternasyonalist mücadele” denilen şeyin siyasi biriminin ulus-devlet değil, komün olduğunu düşünüyor.
Etnik arınmaların, soykırımların, sürgünlerin ve katliamların gerçekleştirdiği bir bölgede Kürt siyasi hareketi, dünyanın en büyük devletsiz ulusunun “bayrak bağımsızlığını” reddediyor. Halklar tarafından kendi kendini yöneten bir komünler konfederasyonunu arzuluyorlar. Kalvari dağına çımayı tercih ediyorlar.1
Paris Komünü, komün hareketinin destansı doruklarından biriydi ama eşsiz değildi. Marx Almanya'da yaşadı, Fransa'ya geçti, Paris Komünü'nün yenilgisinden sonra İngiltere'ye sığındı. Marx, tüm bilgisini, “tarihi olmayan halklar” üzerine yapılan tüm çalışmaların sansürlendiği, küçültülen, sınıflandırılmış, yalnızca emperyalist sömürge devletlerinin resmi tarihlerine erişebilir kütüphanelerden aldı. Bugün bile İnkalar, Katharlar, Şeyh Bedreddin İsyanı (1416) veya Mahabad Cumhuriyeti (1946), İran'daki şûralar, Rusya'daki mir toplumu hakkında British Royal Kütüphane’de bilgi edinmek mümkün değil.
Marksizm’in oluşumu ve gelişimi, başlangıçta entelektüel analitik alanda bir hareketti. Ancak bu hareket Hegel, Smith ve Ricardo üçgeninin sınırları içinde, aynı alana bir müdahaleyle ortaya çıktı. Toplumların gelişme yasalarının keşfi, Hegel'in sisteminden bir kopuş değil, Hegel paradigması içinde bir derinleşme anlamına gelir. Değerin keşfi, Ricardo'nun analiz alanının tamamen dışına çıkarak değil, onun içinde derinleşerek ortaya çıkar.
Marx merkezden baktı, ki bu a priori Avrupa kıtasıydı ve dünyayı kapsamadı. Başka bir deyişle, Charles Darwin Avrupa'da kalsaydı, “Türlerin Kökeni”ni yazamazdı. Avrupa'ya sıkışıp kalmamaya karar verdiği için yazabildi.
Biri Avrupa merkezli “fabrika”nın ötesine geçtiğinde tarihsel özne olarak diğerlerini anlamaya başladı: “…Komün, (devrimci de olsalar) onu savunan savaşçıların sınırladığı bir alana ya da bölgeye indirgenemez: Komünarlar arasında örülmüş bir dizi bağlantı, siyasi örgütlenme araçları ve dayanışma bağları ve aynı zamanda dışarıya doğru yaydığı hareketler ve karşılıklı destekleyici ilişkiler aracılığıyla tanımlanır…”2
Güvenli enternasyonalizm ve saf Marksizm geleneğini sonlandırmak
Güvenli enternasyonalist kültür geleneği içinde, Londra veya Paris'ten Marksist entelektüel veya alternatif aktivist, ezilen halkları emperyalizmin entrikaları ve politikaları konusunda uyarır. Onlara sürekli öğretir. Yorumluyor, yargılıyor, geri kalmış insanları kınıyor. Yine, kurumsal Avrupa merkezli enternasyonalizmin benzersiz araçları olarak komünist ve işçi partileri, jeopolitik güçlerin güç oranını analiz etmek için her bir kaç yılda bir “yakınları” ile bir araya gelirler. Dahası, Berlin ya da Paris'teki ana akım beyaz feministler, Rojava'da cinsiyet özgürlüğü ve eşitliği için her gün ölen üçüncü sınıf kız kardeş savaşçılarına göz yuman yatakta zıplayan “üç bilge maymun”u oynuyor. Rojava, 2014-2019 yılları arasında Batı’daki sivilleri terörden, fanatizmden, selefi cihatçılıktan, köktendincilerden (ne derseniz deyin) korudu ama kalenin ufkunun ötesinde uzak bir ülke olarak kalmalı! Görünüşte dokunulamayacak kadar soyut.
Kurumsal sol hareketlerin, sendika aristokrasisinin ve komünist partilerin yanı sıra ana akım alternatif grupların ve sivil toplum örgütlerinin bürokrasisinin gözünde “orta doğu”daki devrimci hareketler asla yeterince medeni, tamamen demokratik, liberal veya sosyalist değildir. Dolayısıyla, bir avuç çığır açan enternasyonalist kadın ve devrimci dışında, herhangi bir Kürt savaşçı, İranlı kadın veya Filistin direnişçisi güvenilmezdir. Bazı bağlamlarda, yerel veya emperyalist güçler tarafından maniple edilmedikleri takdirde sosyal ve politik geri kalmışlığın kurbanları olurken, bazı bağlamlarda folklorik dramatik olaylarda rol oynayabilirler.
Böylece orta sınıf beyaz solcuları, belirli bir kelime dağarcığı ve hatta jargon (yani insanların kendilerini tanımladıkları ve gruba ait olduklarını gösterdikleri bir dil) geliştirerek başkaca insanları dışladığı gibi anlamayı da daha zorlaştırır.
Evrensel Avrupa merkezli enternasyonalizm projesi, insanlığa yeni bir üst özgürleştirici kimlik sunarken, analitik çıkış noktası olarak (burjuvazinin egemen sınıf olduğu) verili burjuva ulusları değil, onların proleter sınıflarını aldı. Ancak bu sınıflar ve kurumsal sol, modern kapitalist düzenin yararlı bileşenleri haline geldiklerinde, sömürgeleştirilmiş halklara sırtlarını döndüler. Ulus-devlet odaklı enternasyonalizmden komünal ve eşitlikçi bir enternasyonalizme doğru hareket eden enternasyonalizmi ayağa kaldırmanın (tabi çok geç değilse) zamanı geldi. Çünkü, faşizmin yükselişinin arifesinde İspanya iç savaşı İkinci Dünya Savaşı için neyse, yeni-muhafazakar statükonun çöküş çağında Filistin direnişi ve Rojava devrimi odur. Onların trajedisi de bizim olma riski taşıyor.
Enternasyonalizm, devrimcileri mükemmel olmayan, Avrupa klişelerinin günlük kültürel kodlarıyla zorunlu olarak uyumlu olmayan ve bazen rahatımız için korkutucu olan başka insanları anlamaya başladığı yerde başlar. Bu nedenle Rojava'da dünyanın herhangi bir yerinden çok daha fazla binlerce Anadolulu, Ermeni, Yunan, Avrupalı, Kuzey Amerikalı, Avustralyalı, Afrikalı, Kafkasyalı, Kürt, yezidi, Arap ve Türkmen ile birleşti.
Bir kez olsun son sözü onlar söylesin:
“…Bu nedenle, devletlerin kendilerinin özerk hale gelen küresel bir savaş makinesinin parçalarından başka bir şey olmadığı bir dünyanın boşluklarında sağlam duruyoruz …”3 ( ibidem) .
“…Şurada burada, yıkıntıların ve öfkenin ortasında, kapitalizmin soğukluğu ve korkunç tekdüzeliğinden var olma ve onu kırma erdemine sahip, kusurlu ve saf olmayan devrimci deneyimler doğar. Başka bir şeyi deneyimlemek isteyen bizler için buna hararetle katılma yeteneği, enternasyonalizm için büyük bir meydan okuma sunuyor. Bu açıdan bakıldığında Rojava, şüphesiz son yılların en başarılı deneyimi olmaya devam ediyor. Yatay dayanışmalar arasında bir mücadele topluluğu yaratmanın fizibilitesi somuttur...”4 (ibidem)
“...Enternasyonalist dayanışma için bir mücadele yürütmüyoruz, devrimin her eve girmesi için halkların siper yoldaşlığını yaratıyoruz....”5
Notlar
1 Peygamber İsa’nın omzunda taşıdığı haç ile işkenceler içerisinde çıkartıldığı dağ
2 RAF üyelerinden mektup, Revolutionary Antifascist Front, Til Tamir, Rojava, 22 Kasım 2019
3İbidem
4İbidem
5Bayram Namaz, MLKP Rojava Temsilcisi, Serekaniye’de 23 Mart 2019’da ölümsüzleşti