Modern revizyonist SSCB ve Varşova Paktı'nın çözülüş, çöküş ve tasfiyesi, "soğuk savaş"ın emperyalist batınının zaferiyle sonuçlanması, Arnavutluk'ta karşı devrim vb. '89-'91 dönemecinde sosyalist mücadele tarihinin bir dönem kapanır. Tekelci kapitalizmin emperyalist küreselleşme atağının dünyanın çehresini belirler hale gelmesi de zamandaş gerçekleşir. Bu iki eksendeki gelişmeler dünya çapında koyu bir gericilik ve karşı devrim dalgasının itici gücü olur. Zaten mayalanmakta olduğu varsayılacak yapısal kriz dramatik biçimde görünür hale gelir, sosyalizm iddialı bütün akımları girdabına alır.
"Yapısal kriz" sosyalizm mücadelesinin tarihsel bir döneminin kapanması, kapanan dönemin koşulları altında dönemin devrimci ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılanmış öznelerin yeni tarihsel koşullarla çelişkiye düşmesidir. Yapısal kriz, yeniden yapılanmayı ayırtında olunsun ya da olunmasın nesnel olarak sosyalist hareketin veya sosyalizm iddialı akımların ana sorunu haline getirir. Sürecin ne kadar uzayabileceğinden ayrı olarak yapısal kriz ve sosyalist hareketin yeniden yapılanması görevleri halen en derin belirleyici katman olarak bütün önemini korumaktadır. Bütün sosyalizm iddialı akımlar yapısal krizle öyle ya da böyle yüzleşeceklerdir. Yeni tarihi dönem atını ve ışığını, devrimci öncüleri aramakta, olanlara meydan okumaktadır.
Yapısal kriz ve yeniden yapılanma sosyalim iddialı akımların varoluşunda oynadığı "belirleyici" role karşın, sosyalizm iddialı akımların özellikle de devrimci yönelim içerisinde olanların "ara dönem", "yapısal kriz" ve "yeniden yapılanma" sorun ve görevler karşısındaki ilgi ve yönelim yoksunlukları dikkat çekicidir. Bu yaşamsal sorun ve görevlerden uzak durmayı, suskunlukla geçiştirmeyi tercih etmişler, ara dönemi ve yapısal krizi anlama, çözümleme ve devrimci biçimde yanıtlama yetmezlikleri kendi gelişimlerini yönetmede kendiliğindencilik, bocalama ve tıkanma, bölünmeler biçiminde göstermiştir. Burada bir kez daha ara dönem, yapısal kriz ve yeniden yapılanma sorunlarına dönme, bu sorunları teorik bakımdan ele alma ihtiyacı duymamız da zaten tam bu nedenlerledir. Sosyalist hareketin I. Enternasyonal’den III. Enternasyonal'e kadar ki varoluşunu tarihi mücadele dönemleri, yapısal krizler, ara dönemler ve yeniden yapılanma bağlamında inceleyerek sosyalist hareketin içerisinden geçmekte olduğu ara dönem, yapısal kriz ve yeniden yapılanma sorun ve görevlerine ışık tutacak teorik sonuçlar çıkartacağız.
Sosyalizm Mücadelesinin Tarihinden Bazı Çıkarsamalar
1. Çıkarsama
Marksizm'in kuruluşundan günümüze sosyalist mücadele aşağı yukarı iki yüzyıllık tarih boyunca nesnel koşulların değişmesiyle belirlenen birbirini izleyen belli tarihsel eşiklerden ve ana çizgileriyle birbirinden ayrılan değişik tarihsel dönemeçler ve dönemlerden geçmiştir. Sosyalist hareketin bütün bir varoluş ve mücadele tarihi bunun doğrulamasıdır.
Marksizm, Marx ve Engels tarafından 1840’larda kurulmuş, onların hazırladığı Komünistler Birliği program taslağı Komünist Manifesto’da halen güncelliğini koruyacak kapsam ve derinlikte ilan edilmişti. Sosyalizm mücadelesi günümüze değin bir çok dönemden geçerek gelişti, yoluna devam etti, büyük zaferler ve görkemli başarılar kadar öğretici ya da kahredici yenilgiler de aldı.
1848 devrimlerinden, atılım ve yenilgisiyle de öğretici 1871 Paris Komünü’ne kadar geçen süreç sosyalist mücadele tarihinin ilk dönemidir. Komünün yenilgisiyle birlikte I. Enternasyonal işlevsiz hale geliyor.
Bu dönemin devrimci öncü örgütlenmesi I. Enternasyonal'dir. (1864-1876)
Marksizm ve bilimsel sosyalizmin henüz sosyalist harekette egemen olmadığı bu dönemde, bilimsel sosyalizmin savunucuları ile anarşistler, ütopik sosyalistler, İtalyan yurtseverler ve diğerleri I. Enternasyonal içerisinde yer alıyorlar. Lenin bu dönemi incelerken “Marx'ın öğretisi hiç de egemen değildi. Sosyalizmin birçok grup ya da eğilimlerinden yalnızca biriydi. Egemen olan sosyalizm biçimleri, çoğunlukla, bizim Narodnizme (halkçılığa) yakın olanlarıydı" der.[1] Henüz sosyal demokrat partiler tarih sahnesine çıkmış değillerdir. Devrim halen Avrupa’nın sorunudur. I. Enternasyonal içerisinde sosyalizmin değişik eğilimleri arasında ideolojik mücadele kesintisiz ve keskin tarzda sürmektedir. Lenin adı geçen eserinde bu dönemin sonunda "(1848-71) fırtınalar ve devrimler döneminde, Marx-öncesi sosyalizmin öldü"ğünü vurgular.
I. Enternasyonal demokratik merkeziyetçilik ilkesine göre yapılanır ve çalışır, bir parti modeli oluşturur. Sosyal demokrat partiler onun örgütlenme modelini örnek alırlar. Zaten bu dönemin sonlarına doğru Almanya Sosyal Demokrat Parti tarih sahnesine çıkmaktadır.
Paris Komünü'nün yenilgisi I. Enternasyonal içerisinde mayalanmakta olan krizi olgunlaştırır.
Sosyalist hareket aynı süreçte yapısal bir krize girer.
1876'de Marx ve Engels I. Enternasyonal'i feshederek tarihsel bakımdan aşılan, geride kalan ve işlevsiz hale gelen dönemin enternasyonal öncü yapılanmasına son verirler.
Ülkeler ve dünya ölçeğinde sosyalist hareketin yeni koşullar altında yeniden yapılanması ana sorunu ve görevi sosyalistlerin dikkat merkezine yerleşiyor. Yeniden yapılanma teorik, programatik ve stratejik keza öncünün örgütlenmesi gibi boyutları olan bütünsel bir süreç, fakat bu boş bir alana yeni bir bina kurmak, her şeye sıfırdan başlamak gibi tasfiyeci bir durum da değil. İçinden çıkılan dönemin ve tarihsel sürecin sıkıca sahiplenilmesi gereken devrimci birikimi ve kazanımları da var.
Lenin Marksizm’in tarihsel yazgısını incelerken bu dönem üzerinde de duruyor: "İkinci dönem (1872-1904), birinciden, ‘barışçı’ niteliğiyle, devrimlerin bulunmayışıyla ayrılır. Batı, burjuva devrimlerini tamamlamıştır." Doğu ise "bu devrimlere henüz başlama"mıştır diyor. [2] Lenin'in 1913'de kaleme aldığı bu analize göre "1905 Sovyet devrimi" tarihin dönemeci oluyor. Lenin dönemlendirme tarihini şu verilere dayandırıyor: “1905 "Sovyet devrimini, Türkiye'de, İran'da ve Çin'deki devrimler izledi. İşte şimdi biz [...] bu fırtınalar döneminde ve bu fırtınaların Avrupa'daki "yansımaları" döneminde yaşıyoruz. Artık çeşitli "uygar" sırtlanların diş gıcırdattığı Çin cumhuriyetinin geleceği bir sorun değildir, yeryüzünde hiç bir güç, Asya'da eski serfliği yeniden canlandıramaz ya da Asyatik ve yarı-Asyatik ülkelerdeki yığınların destansı demokrasilerini silemez" diyor. Tarih Lenin'in devrimin Doğu'ya kaymakta olduğu tespitini doğruluyor.
Diğer yandan sosyalist hareketin Avrupa gerçekliğinde bu "görece barışçıl dönem", 1914'e kadar sürüyor ve 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın patlak vermesiyle kapanıyor. Lenin, Ocak 1918'de, "1871-1914 döneminin görece "barışçıl" niteliği, ilkin bir anlayış, sonra eğilim, ve en sonu işçi bürokrasisi ile küçük-burjuva yoldaşları kapsayan grup ya da katman olarak, oportünizmi besledi.”[3] belirlemesini yaparken dönemlendirme tarihini de düzeltiyor.
"Görece barışçıl" yani sert sınıf mücadeleleri ve devrimlerin olmadığı dönem, Paris Komünü'nün yenilgisiyle açılıyor. Diğer yandan hem Paris Komünü'nün yenilgisi hem de I. Enternasyonal'in 1876'de feshedilmesi kurucu nitelikte "olaylar" değil. Yeni "dönemin" devrimci öncülerinin tarih sahnesine çıkışı II. Enternasyonal’in kuruluşu öncesi iki on yıllık dönemi kapsıyor. 1871-1889 döneminde "proleter nitelikli sosyal demokrat partiler" yeni dönemin devrimci önderlikleri olarak hemen bütün Avrupa'da mücadele sahnesine çıkıyorlar.
Sosyal demokrat işçi partileri inisiyatifiyle 1889'da II. Enternasyonal kuruluyor. Bu kurucu devrimci eylem sosyalist hareketin yeniden yapılanmasının enternasyonal düzeyi, sosyalist mücadele tarihinde yeni dönemin eşiği oluyor.
Uluslararası Sosyalist Büro II. Enternasyonal’in merkezidir. Başkanı ve genel sekreteri olan bir yapılanma. Belli aralıklarla toplanan Kongreler II. Enternasyonal'in yapısını oluşturuyor. Kararları partiler için yol gösterici ama bağlayıcı değil.
Bunlardan çıkan bir sonuç
1871'den (eğer I. Enternasyonal'in feshi temel alınırsa 1876'dan) 1889'a (II. Enternasyonal'in kuruluşuna) kadar geçen süreç, iki tarihi dönem arasındaki "ara dönem", "geçiş dönemi"dir. Sosyalist hareketin mücadele tarihinde birbirini izleyen ana ya da temel dönemler arasında, bir ayağı geçmişte diğeri gelecekte, köprü niteliği belirgin "geçiş dönemleri" yer alır. Sosyalist hareketin yapısal krizi ve yeniden yapılanması ("yeniden kuruluşu" kavramı da bu gerçekliğe denk düşer) sorun ve görevleri ara döneme niteliğini veriyor, belirliyor. Geride kalan dönemin kapanması yapısal kriz ve yeniden yapılanmanın başlangıcı ise yeni dönemin sosyalist, devrimci öncülerinin tarih sahnesine çıkışı da ara dönemin aşılması oluyor.
Yapısal kriz bir önceki dönemin sosyalist öncüleri ile yeni dönemin devrimci ihtiyaçları, devrimci öncüden beklentileri arasındaki çelişkiden doğuyor. Bu bir önceki dönemin nesnel koşulları altında ve bu koşulların devrimci ihtiyaçlarını yanıtlamak üzere kurulmuş, yapılanmış öncülerin, oluşan yeni nesnel koşullara ve devrimci öncüden beklentilerine yanıt verme yeteneğine "henüz" sahip olamadıkları anlamına geliyor.
Ara dönemler bir önceki dönem içerisinde mayalanmaya başlıyor. Bu gerçeklik aynı zamanda sürekliliği koşulluyor. Süreklilik tarihsel birikimin olduğu kadar bir önceki dönemin devrimci kazanımlarının yaşatılmasını, sürdürülmesini içeriyor. Tabi bu kazanımlar eski formunda kalamıyor, yeni bir form alıyorlar. Ara döneme bir önceki döneme belli kopuş noktaları yayılıyor, bunlar teori, program, strateji sorunlarında olabildiği gibi örgütlenme sorunlarını, devrimci öncülerin örgütsel yapılanmasını, örgüt modelini de kapsayabiliyor. Kopuş "sorunu" içinden gelinen, içinden çıkılan geride kalan dönemin köklü devrimci eleştiriyle aşılması anlamına geliyor. Devrimci eleştirinin sorgusundan geçen kazanımlar yeni formlarında geleceğe yürüyorlar, devrimci eleştirinin ateşinde yananlar, tarihin dışına düşüyor kopuş alanları oluyor. Kopuş alanları ancak yeninin kuruculuğu belirginleştiği zaman geleceğe geçiş, yeninin devrimci kuruluşu anlamına geliyor, "sıçrama", "geleceğe sıçrama" gerçekleşiyor. "İçermek ve aşmak" süreklilikte kopuşları da kapsayan ara dönemin diyalektiği oluyor. Kriz devrimci imkana dönüştürülerek aşılıyor.
"Devrimci değişim", "devrimci yenilenme" öncü partilerin varoluş sürecinde daima gündemde kalıyor. Güncel devrimci yenilenme sorun ve ihtiyaçları ile yapısal krizden kaynaklanan yeniden yapılanmayı farklı kapsam ve nitelikte, farklı kategoride durumlar olarak birbirine karıştırmamak, aynı şey gibi ele almamak gerekiyor.
İkinci dönemin ayırıcı özellikleri ve kapanışı
Görece barışçı dönem 1871'den 1914-15’e değin bir kaç on yıl sürüyor. Kapitalist gelişmenin yeni ve daha yüksek bir aşamaya geçtiği, tekelci kapitalizme dönüştüğü bir tarihi kesittir bu. Serbest rekabetin tekele dönüştüğü, mali sermaye ile sanayi sermayesinin iç içe geçtiği, mali oligarşinin oluştuğu, sermaye ihracının ön plana çıktığı, dünyanın emperyalistler arasında paylaşımının tamamlandığı, tek tek ülkelerin, ulusal pazarların emperyalist zincirin halkaları şeklinde daha yüksek bir dünya pazarı sistemi içerisinde birleştiği, tekelci kapitalizmin sömürge yağmasından elde ettiği yüksek karların bir bölümüyle işçi sınıfının üst tabakalarını baştan çıkartabildiği dünyanın iktisadi, sosyal ve siyasal çehresinin yeniden şekillendiği, bir-kaç emperyalist haydut tarafından dünyanın yeniden paylaşımının gündeme geldiği bir süreçtir bu.
Bir kaç on yıllık dönem yasallık, parlamentarizm koşulları altında sosyalist propaganda, ajitasyon ve sosyalist örgütlenme yayılıyor, işçi sendikaları ve sosyalist basın gelişiyor, sosyal demokrat işçi kitle partileri toplumsal devrim için hazırlanıyorlar. "Üretici güçlerin geliştirilmesi" sosyalist harekette genel kabul gören devrim teorisi oluyor. Görece barışçı koşullar işçi sınıfının kitle partileri saflarında oportünizmi, sınıf işbirliği görüş açısı ve duygusunu mayalıyor. Emperyalizmin sömürgelerden sızdırdığı büyük kazançların kırıntılarından yararlanan "proletaryanın sayısı çok olmayan üst katmanları" işçi hareketi içerisinde oportünizmin sosyal temeli oluyor. Barışçı koşullar ve yasallık oportünizmi dönem boyunca besleyip olgunlaştırıyor. Oportünizm emperyalist savaş patlak verdiğinde sosyal şovenizme dönüşüyor, kendi emperyalist burjuvazisinin yanında saf tutarak milliyetçilik batağına saplanıyor.
Emperyalist Paylaşım Savaşı dünya tarihi bakımından olduğu kadar sosyalist mücadele tarihi bakımından da belirleyici tarihsel bir eşiktir. Patlak veren emperyalist savaş bütün barışçı ilişkileri süpürüp atmıştır. Proleter öncüler, dünya proletaryası ve halklarının barışçıl propaganda, ajitasyon ve örgüt çalışmasıyla, parlamentarizm ve yasallıkla dünya egemenliği peşinde çılgınca silahlanan tekelci burjuvaziye karşı direnmesi mümkün değildir. Patlak veren savaş, görece barışçı döneme son verdiği gibi sosyalist öncülerin önünde devrimcilik ya da kendi ulusal burjuvazisinin yanında saf tutmak dışında seçenek bırakmaz.
Büyük çoğunluğu toplumsal devrime ihanet eden II. Enternasyonal partileri savaş bütçelerine oy vererek kendi ulusal burjuvazilerinin yanında saf tutarlar, milliyetçilik şaha kalkar, sosyal şovenizme dönüşen oportünist ihanet, değişik uluslar işçilerinin burjuvazilerin çıkarları için birbirlerini boğazlamasının sorumlusu ve suçlusudur.
1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın patlak vermesi II. Enternasyonal'in kahredici iflası ve çöküşü olur. Dünya sosyalist hareketi güncel siyasi olduğu kadar ondan da çok ağrı, derin ve sarsıcı yapısal krize yuvarlanır.
3. dönemin girişi ve ikinci ara dönem
1914-1915 savaşın patlak vermesiyle bir önceki dönem kapanır; bu aynı zamanda yeni dönemin açıldığı anlamına da gelmektedir. Bununla birlikte dönemin karakteristik özellikleri bütünüyle açığa çıkmış da değildir. Yeni tarihsel dönemin niteliğini ve yönünü gösteren ayırıcı özellikleri ancak 1917 Ekim Devrimi’yle birlikte olgunlaşmış şekilde kendini gösterir. Ekim Devrimi hem yeni tarihi dönemin devrimci niteliğini çarpıcı biçimde ortaya koyar hem de içerisine girilen dönemin devrimci öncü prototipinin sağlamasını yapar. "Emperyalizm ve proletarya devrimleri çağı" belirlemesi bu gerçeklere dayanır, ulusal kurtuluş savaşları ise çağın ayırıcı temel bir eğilimidir. 1917 Ekim Devrimi yeni tarihsel dönemin girişidir.
Ekim Devrimi'ne önderlikte Bolşevik Parti’nin başarısı ve III. Enternasyonal'in (Mart 1919) kuruluşu dünya sosyalist hareketinin yapısal krizden çıkışı ve yeniden yapılanmasının sağlamasıdır.
Ekim Devrimi hiç kuşkusuz 20. yüzyıla boydan boya damgasını vuruyor. Doğu Avrupa ülkelerinden Çin devrimine, Arnavutluk'dan Küba devrimine, 20. yüzyılın toplumsal devrimleri onun izlerine basarak, onun ışığından esinlenerek kendi yollarında yürüyorlar.
Üçüncü dönem ne kadar sürüyor ve ne zaman kapanıyor? Bu sorunun yanıtı çalışmanın kapsam ve amacı dışında kalıyor. Burada sosyalist mücadelenin aşağı yukarı iki yüzyıllık tarihini analiz ederek dönemlendirmeyi amaçlıyor değiliz. Bu büyük çaplı ve oldukça kapsamlı ve esasen de kolektif çalışmaların sorunu ve konusu olabilecek devrimci bir görev. Yazının amacı günümüzde sosyalist hareketin yeniden yapılanması sorun ve görevinin teorik çerçevesini belirginleştirerek sosyalist hareketin güncel durumuna bağlanmak olduğu için, sosyalist mücadele tarihinin üçüncü döneminin başlangıcının saptanmasıyla kendimizi sınırlıyoruz. Onun gerisinde kalan mücadele tarihi amaçladığımız teorik çerçeveyi oluşturmak için yeterli kapsam ve zenginlikte devrimci bir laboratuvar.
Vurgulamalıyız ki, sosyalist mücadele tarihinin ikinci dönemi ile üçüncü dönemi arasında görece kısa bir ara dönemin (1914-1919) yaşandığına tarihsel gerçekler tanıklık ediyor, doğruluyor. Aşağıda söz konusu geçiş dönemi üzerinde daha kapsamlı duracağız.
Yapısal kriz ve yeniden yapılanma
Sosyalist hareketin geçiş dönemlerini yapısal kriz ve yeniden yapılandırma görevleri belirliyor. Fakat bu yeniden yapılanmanın geçiş döneminin başlamasıyla gündeme girdiği anlamına gelmiyor.
Yapısal krizlerin her biri tarihsel; yani her birinin kendi oluşum süreçleri, tarihleri var. Yapısal krizler ara döneme açılan bir önceki dönemin koşulları içerisinde tarihsel olarak mayalanıyor ve belli bir tarihsel eşikte olgunlaşıyor. I. Enternasyonal'in feshi, II. Enternasyonal'in çöküşü bu bakımdan çarpıcı tarihsel dönemeçler oluyor. Keza ikinci dönemin sosyalist öncüsünün prototipi Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin kuruluşunun II. Enternasyonal'den önce gelişmekte oluşu; keza Bolşevik Parti’nin II. Enternasyonal içerisindeki gelişimi ve Ekim Devrimi'yle üçüncü dönemin devrimci önderliğinin prototipi olarak sağlamasının yapılması yeniden yapılanmanın gelişiminin çok çarpıcı örnekleri oluyor.
Yapısal kriz bir önceki dönemin sosyalist öncüleri ile yeni dönemin devrimci ihtiyaçları, devrimci öncüden beklentileri arasındaki çelişkiden doğuyor. Yeniden yapılanma, bir önceki dönem içerisinde oluşmuş devrimci öncülerin devrimci teori, program, strateji ve örgüt sorunlarında yeni tarihsel dönemin devrimci ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde kendilerini dramatik tarzda dönüştürmeleri anlamına geliyor. Bu devrimci dönüşüm bir önceki dönemin içerisinde başlıyor ve ara dönemde tamamlanıyor.
İkinci dönemin yeniden yapılanma modeli: ASDP
İkinci tarihsel dönemin prototipi Alman Sosyal Demokrat Partisi örneğine bakalım. Ferdinand Laselle'nin önderliğindeki "sosyalist" grup 1863 yılında Alman İşçi Birliği'ni kuruyor. Bu genel bir işçi derneğidir. 1869'da ise Agust Bebel ve Wilhelm Liebknecht önderliğinde Marksist (bilimsel sosyalizm temelinde) Alman Sosyal Demokrat İşçi Partisi kurulmuştur.
1875'de bu iki parti Gotha'de yapılan kongrede birleşirler ve Agust Bebel'in parti başkanlığında Alman Sosyalist İşçi Partisi’ni kurarlar. Marx ve Engels birleşmek için teorik ve programatik ödünler verilmesine karşı Bracke, Geib, Agust Bebel ve Wilhelm Liebknecht’i uyarırlar. Marx Bracke'ye yazdığı mektubun girişinde şunları belirtiyor:
"Azizim Bracke,
Aşağıdaki kenar notları, Birlik Programı’nın eleştirisidir, okuduktan sonra lütfen Geib ve Auer'i, Bebel ve Liebknecht'i bunlardan haberdar edin. İşim başımdan aşkın ve doktorların izin verdiğinden çok daha fazla çalışmaktayım. Onun için bu koca kağıdı "keyfim" için boş yere doldurmuş değilim. Bunlar, bundan sonra geliştirmek zorunda kalabileceğim hareketlerin, bu yazıların muhatap olarak aldığı partinin dostları tarafından olumsuz şekilde yorumlanmaması için de gerekliydi.
Birleşme Kongresi’nden sonra, Engels ve ben, kısa bir bildiri yayınlayarak, söz konusu ilke programı ile ortak hiç bir yanımız olmadığına değineceğiz."
Bu mektubunda Marx; "İleriye doğru atılan her adım(ın), her gerçek ilerleme(nin), bir düzine programdan daha önemli" olduğunu, aynı zamanda özellikle ilkeler üzerine pazarlık yapılmamasını vurguluyor.
Eğer "ilke programları imal etmeye kalkışırsak, o zaman, herkesin gözü önünde, bütün dünyaya, partinin hareket düzeyini gösteren nirengiler yerleştirmiş oluruz."
"Birleşme olgusunun tek başına işçileri mutlu kıldığı bilinmektedir, ama pek kısa zaman içinde elde edilen bu sonucun bedelinin çok pahalı olmadığı sanısı bir yanılgıdır."
Marx’ın "Gotha Programının Eleştirisi/Alman İşçi Partisi Programının Kenar Notları" eseri "Birlik Programı"nın eleştirisinden doğmuştur.
Marx ve Engels, Alman sosyalist hareketinde teorik oportünizme, ilkelerin uzlaştırılması çabasına karşı mücadeleyi hareketin gelişimi için hayati derecede önemli görürler. Bu tür uzlaşmaların kararlaştırıcı mücadele anlarında kargaşa ve bocalamaya yol açacağını, karasızlık ve yönsüzlük yaratacağı öngörüsüne sahiptirler.
Partinin ismi, 1891 yılında Almanya Sosyal Demokrat Partisi olarak değiştirilir.
Anarşistler ile I. Enternasyonal içerisindeki birlik gündemden çıkmıştır. Anarko-sendikalistlerin I. Enternasyonal'den çıkartılmaları temel bir ayrışma ve kopuştur. Bu ilkesel karar partilerin kuruluşuna, II. Enternasyonal'e ve bütün bir sosyalist mücadele tarihine yol gösterir. II. Enternasyonal içerisinde anarşistler ve ütopik sosyalistler ve İtalyan yurtseverleri ile yürütülen mücadeleler ideolojik bakımdan gelmekte olan sosyalist partilerin teorik hazırlığı ve yol göstericisi oluyor.
Özetle ikinci dönemin öncü prototipi Alman Sosyal Demokrat Parti'nin kuruluşu I. Enternasyonal içerisinde başlıyor, 1875'de tamamlanıyor.
ASDP içerisinde sağ ve sol kanatlar, merkez eğilim olarak hep var. Sağ ve sol kanatların varlığının kökleri ASDP'nin kuruluş süreçlerine kadar dayanıyor. Merkez, sağ ve sol kanatları olan parti yapısı, II. Enternasyonal'in parti modeli oluyor. Bu model görece barışçıl dönemde propaganda ve ajitasyonun yaygınlaştırılmasında, sosyalist düşüncenin ve öncülerin kitle partisi olarak gelişiminde olumlu roller oynuyor. Ancak savaşla birlikte görece barışçıl dönemin sona ermesi, devrimci kitle hareketleri ve sert sınıf mücadeleleri dönemine girilmesi II. Enternasyonal’in çok kanatlı parti modelini işe yaramaz hale getiriyor.
Üçüncü dönemin yeniden yapılan modeli: RKP(B)
İkinci ara dönem (1914-1919) köprü-geçiş özelliği çok daha çarpıcıdır. Sürecin kısalığı nesnel koşullar tarafından tarihin hızlandırılmış olması kadar Bolşevik Parti’nin II. Enternasyonal içerisindeki özgün gelişimiyle, "hazırlığıyla" bağlıdır. Ekim Devrimi ve 1919 III. Enternasyonal'in kuruluşundan bakıldığında Bolşeviklerin bütün tarihi, gelmekte olan yeni tarihsel dönemin devrimci önderliğinin hazırlığı ve yapılanması gibi okunabiliyor. II. Enternasyonal'in içinden geleceğe bakış da aynı sonucu vermektedir.
Bolşevik inşa, sosyalizm mücadelesinin üçüncü döneminin devrimci önderliğinin yapılanmasıdır. Yeniden yapılanmanın kökleri Bolşevik grubun oluşumuna kadar uzanır. Bu modelin sağlam temelleri bir önceki dönem içerisinde atılmış, birbirinden belirgin biçimde ayrılan üç değişik evreden geçerek olgunlaşmıştır.
Bolşevik grubun tarih sahnesinde göründüğü RSDİP'nin 2. Kongresi, 1903'ten 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın patladığı ve II. Enternasyonal'in çöktüğü 1914'e kadar geçen süreç, Bolşevik inşanın ilk dönemidir. Bolşevik inşa II. Enternasyonal içerisinde sürer.
1914'den 1917 Şubat Devrimi’ne geçen süreç, Bolşevik yeniden inşanın ikinci dönemi olur.
1917 Şubat’ından 1917 Nisan'ına Bolşevik inşanın üçüncü dönemdir.
1903-1914 döneminde, 20. yüzyılın devrimci öncüsünün temelleri atılır.
Tekelci kapitalizmin daha 1870-1880'lerde kendini gösteren oluşumu, iktisadi yapıda meydana gelmekte olan değişim aynı zamanda sosyal ve siyasal yapıyı da dönüştürmektedir. Sosyalist öncülerin içerisinde hareket ettikleri iktisadi, sosyal ve siyasal koşulların değişmekte oluşu, öncülerin bunun bilincine varıp devrimci ihtiyaçlarını yanıtlayamadıkları ölçüde yapısal krizi mayalamaktadır. Bernstein revizyonizmi 1890'ların koşullarında Almanya'da patlak verir. Bolşevikler ve "Alman solları" savaş patlak verdiğinde duraksamadan emperyalist savaşa karşı enternasyonalist devrimci tavır yükseltirler, sosyal-şovenizm ve milliyetçilik dalgasında boğulmamaları tesadüf değildir. Bolşevik Parti’nin RSDİP içerisinde, keza Alman solunun ASDP içerisindeki süregelen mücadelelerinden ayrı düşünülemez.
Burada sosyalist mücadele tarihinin üçüncü dönem devrimci öncü prototipi Bolşevik Parti deneyimine daha yakından bakabiliriz. İlkin 1890'ların sonu ve 1900'ların başında Lenin'in ekonomistlerle, Marksist yöntemi özellikle öne çıkartarak yürüttüğü mücadeleyi anımsamalıyız. Ve hatta belki ondan da önce, Lenin'in önderliğindeki Petersburg Mücadele Birliği'nin (1894), Plehanov'un önderliğindeki Emeğin Kurtuluşu grubunun (1883) kendisini "propaganda çalışmasıyla" sınırlandıran pratiğinden farklı olarak "kitle ajitasyonu" çalışmasına geçişini kaydetmek gerekir. Plehanov ve grubu, Çarlık Rusya'sına Marksizmi taşıyor, propaganda yoluyla yayıyor. Bunun Lenin ve diğer Marksistlerin yetişmesine katkısı değerlidir. Henüz Rusya'da Marksist hareketin "rüşeym halinde" olduğu bu dönemde kuşkusuz Marx ve Engels'in eserlerinin Rusça’ya çevrilip propaganda yoluyla yayılması önemli devrimci bir eylemdir. Ama Petersburg Mücadele Birliği'nin kitle ajitasyonuna geçmesi kategorik olarak daha ileri devrimci siyasal pratik anlamına geliyor. Geleceğe doğru belli derin izler bırakıyor, Marksist hareketin gelişiminin eşitsiz ve sıçramalı niteliğine çarpıcı bir örnek oluyor.
Iskra ve Ne Yapmalı'da (1900-1903) Lenin'in yürüttüğü teorik ideolojik mücadele, Bolşevik partinin siyaset teorisi ve siyaset felsefesini kuruyor, çalışma tarzı ve örgüt anlayışının temellerini atıyor, siyasi önderlik anlayışını şekillendiriyor.
Bir milletler hapishanesi olan Çarlık despotizmi altında sosyalizm mücadelesini yürüten devrimcilerin Avrupa sosyal demokrat partilerin içerisinde hareket ettikleri "barışçıl" koşullara sahip olmayışları da ayrıca oldukça önemli görünüyor. Gizli çalışma ve Çar’ın gizli polisine karşı mücadele her zaman gündemlerinde kalıyor. Bütün yasal imkanı kullanıyorlar ama gizli örgütsel temel ve çalışma tarzını koruyorlar. 1915'de savaş patlak verdiğinde Bolşevikler bocalamadan enternasyonalist devrimci duruşu pratik olarak da geliştiriyorlar.
RSDİP II. Kongresi'nde (1903'de) kuruluşunda örgütlenme sorunları öne çıkıyor ve en çok görünen sorun haline geliyor. Öncü partinin nasıl örgütlenmesi gerektiği temel bir ayrılık konusudur. Öncü partinin sıkıca örgütlenmesi ile II. Enternasyonal'in yasalcı tarzında gevşek örgütlenmesi (Menşevik kanat grevci her işçinin, her profesörün, bir parti örgütünde yer almayı kabul etsin ya da etmesin parti üyesi olmasını savunuyor) temel düşünce ve duruşları karşı karşıya geliyor, çatışıyor. Dahası Menşevik kanadın açıktan karşı çıkmasa da öncü partinin iskeletinin "devrimciliği meslek" edinmiş "profesyonel devrimciler"den oluşturulması gerektiği görüşünü sıkıca benimsemediği anlaşılıyor.
Örgütleme sorunlarının arka planında siyasi ayrılıklar var, Lenin bunu "Bir Adım İleri İki Adım Geri" eserinde güçlü bir şekilde vurguluyor ve gösteriyor. Bolşevizm-Menşevizm ayrışmasını örgütlenme sorunlarıyla sınırlı kavrayan anlayışlar yaygındır, oysa örgütlenme sorunları öne çıkıyor olsa da daha önemli ayrılıklar devrim teorisi ve stratejisiyle ilgilidir. Menşevik kanat Rusya'nın burjuva devrim aşamasında bulunmasından hareketle devrime burjuvazinin önderlik edebileceğini ve etmesini, liberal burjuvaziyi ürkütmemek ve ileri itmek gerektiği görüşüyle aşamalı devrim teorisini savunuyor, aşamalı devrim stratejisine bağlanıyor. II. Enternasyonal de Menşevikleri destekliyor.
Lenin ve Bolşevik kanat II. Enternasyonal'in "üretici güçler teorisi"ne karşı çıkmıyor ve en genelde benimsiyor olsalar da, Rus liberal burjuvazisinin, devrimin önderliğini üstlenmek şurada kalsın Çarlıktan çok işçi sınıfı ve köylülükten korktuğu, kesin kes karşı devrimcileştiği görüşünden hareket ediyorlar. Bu konudaki mücadele bütün bir devrimci hazırlık süreci boyunca hatta Ekim'e kadar sürecektir. Bolşeviklerin devrimci stratejisi, yaklaşan devrime yalnızca işçi sınıfının önderlik edebileceğini, devrimin zaferi için karşı devrimci liberal burjuvaziyi yalıtmak, etkisizleştirmek işçi sınıfı ile köylülüğün irade ve eylem birliğini (temel slogan "işçi sınıfı ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü"dür) sağlamak şeklinde kavrıyor ve tanımlıyorlar. Demokratik devrimin zaferinden hemen sonra devrimci proletaryanın hazırlık düzeyine bağlı olarak duraksamadan sosyalist devrime yürümeyi, kesintisiz devrimi öngörüyorlar. Daha 1900'lerin başında Lenin ve Bolşeviklerin burjuva devrime bakışları II. Enternasyonal'den farklılaşıyor, devrim teorisinde kopuş unsurlarını kapsıyor.
"1905 Sovyet devrimi" patlak verdiğinde Bolşevik ve Menşevik kanatların tavrı farklı oluyor. Devrimi anlama, devrimden öğrenme ve devrimi zafere doğru yöneltmede "iki kongre ve iki taktik" (aslında iki strateji) açığa çıkıyor. Plehanov ve Menşevik kanat işçi sınıf ve halka "silaha sarılmamalıydınız" derken, Bolşevik kanat ayaklanan işçiler ve halkın silaha sarılmasını selamlıyor, Çarlığı yıkana kadar, zafere kadar mücadeleye çağırıyorlar.
1905 devriminin hala dumanı tütmektedir, 1906'da Bolşevikler Duma’yı boykot ederler, taktik başarılı olur. Bunun kadar 1907'de Bolşeviklerin başarısız olan boykot taktiği de önemli deneyimlerdir.
Bolşevikler 1905 Sovyet Devrimi’nin yenilgisiyle açılan gericilik ve karşı devrim döneminde Duma seçimlerine katılırlar, işçi vekilleri aracılığıyla ilke sorunlarında Bolşevik çizgiden milim sapmadan Duma'da Çarlık despotizmini devrimci tarzda teşhir eder, Duma'yı devrimci bir kürsüye çevirirler. Yalnızca Duma'da değil, Bolşevikler azgın gericilik döneminde bütün gerici kitle örgütlerinde çalışırlar, kitlelerle bağları korumak ve kitlelerin devrimci hazırlığını sürdürmek bu taktiğini etkin ve yaratıcı tarzda uygularlar.
Lenin ve Bolşevik kanat devrimin yenilgisi koşullarında partinin illegal temelinin tasfiye edilmesini savunan tasfiyeciler ve Otsovistler’e karşı büyük bir mücadele yürütüyorlar. Felsefi idealizme karşı yürütülen kapsamlı teorik ve felsefi mücadele Bolşevik kanadın teorik temellerinin güçlenmesine büyük katkı sağlıyor. Dünya proletaryasının önderlerinden J.Stalin daha sonra, “Çarlık Rusyasında en yetkin ve en ünlü Marksist felsefecisi Plehanov için böyle kapsamlı felsefi bir mücadeleye girişmeye cesaret etmeyi aklına bile geçirmedi” diyor.
Birkaç yıla yayılan bu büyük mücadelenin hemen devamında Ocak 1912'de Bolşeviklerin Prag Konferansı toplanıyor. Konferans aslında kurucu bir "Kongre" niteliğinde gerçekleşiyor. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının patlak vermesinin ön günüdür. RSDİP içerisinde Bolşevik kanat topladığı Prag Konferansı’nda kendisini RSDİP'ten ayrı bir parti olarak örgütlemeyi, Menşevikler ile biçimsel birliğe son vermeyi kararlaştırıyor. RSDİP (Bolşevik) kuruluyor. Böylece Bolşevikler II. Enternasyonal içerisinde onun merkez, sağ ve sol kanatlı parti modelinden kopuşuyorlar. 20. yüzyılda sosyalist mücadele tarihine damgasını vuran Bolşevik parti modeli daha da belirginleşiyor. Bolşevik Parti Merkez Komitesi'nin talimatı üzerine Ekim 1913'te Bolşevik vekiller sosyal-demokrat fraksiyondan ayrılıyorlar. Bolşevikler, yeni parti modelinde derinleşiyorlar.
Devrim teorisinin yeniden kuruluşu devrimci enternasyonalin kuruluşu için mücadele
Rosa Luxemburg 4 Ağustos 1914 Alman sosyal demokrasisini "kokuşmuş bir ceset" olarak niteliyordu. Kuşkusuz II. Enternasyonal için de geçerliydi bu. II. Enternasyonal oportünizmiyle hesaplaşma ve ayrışma sosyalist hareketin merkezi sorunuydu. Toplumsal devrim hedefine yürümenin bir başka yolu yoktu.
14 Temmuz 1914'de Çarlık hükümeti genel seferberlik başlatıyor ve 19 Temmuz'da Almanya Rusya'ya savaş ilan ediyor. Bolşevikler duraksamadan devrimci enternasyonalizm bayrağını yükseltiyorlar. Bu savaşın yurt savunması değil başka ulusların topraklarını işgal etmek, dünyayı paylaşmak için girişilmiş bir yağma ve talan savaşı olduğunu teşhir ediyorlar. Devrimin savaşı önlemesi başarılamamıştır. Almanya, Fransa, Belçika, İngiltere ve diğer ülkelerin partileri savaş bütçelerine oy vermişler, II. Enternasyonal çökerek iflas etmiştir. Yeni durumda oportünizmi yenilgiye uğratmak, emperyalist savaşı iç savaşa ve devrime çevirmek, proletarya enternasyonalizmini ayağa kaldırmak, enternasyonali yeniden kurmak devrimcilerin ana gündemleridir.
Bu görev Ekim Devrimi'ne, hatta 1919'de III. Enternasyonal'in kuruluşuna değin Bolşeviklerin gündemindeki yerini korur.
İçeride dönem boyunca Menşevikler ve Sosyalist devrimcilerin burjuva anavatan savunması siyasetine karşı Çarlığın askeri yenilgisi için mücadele kesintisiz sürüyor.
Lenin ve Bolşevikler emperyalizm analizlerine dayanarak bu dönemde sömürge ve yarı-sömürgelerdeki devrimci krizin gittikçe şiddetlendiğini ortaya koyuyor. III. Enternasyonal'in "Bütün Ülkelerin İşçileri ve Ezilen Halkları Birleşiniz" stratejisinin teorik temellerini kuruyorlar.
1914-1919 arasında Lenin dikkat ve enerjisini oportünizmle savaşa, günün etkin oportünist teorileriyle hesaplaşmaya, devrimcilerin oportünistlerden kopuşması ve devrimci enternasyonalistlerin birliğine yöneltiyor. Lenin ve Bolşevik Parti’nin III. Enternasyonal'in teorik temellerinin olgunlaştırılması için Kautsky ve II. Enternasyonal oportünizmine karşı yürüttüğü teorik ideolojik mücadele Ekim Devrimi'nin sağlamasıyla egemen hale gelmiştir. Lenin'in Sosyalizm ve Savaş üzerine yazıları, Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine (1915) makalesi; Marksizm'in Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm (1916); Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (1916); Proleter Devrimin Askeri Programı (1916 sonbaharı) eserleri aynı zamanda bu ara dönemde oportünizmle yürütülen mücadelelerin ürünleridir. Daha sonra onları, Devlet ve Devrim, Dönek Kautsky ve diğerleri izliyor.
Kapitalizmin eşitsiz gelişmesi sonucu emperyalist cephe zincirinin bir ya da birkaç yerden yarılmasının mümkün olduğu, devrimin emperyalist cephe zincirinin en zayıf halkasından gerçekleşeceği devrimci teorisi bu dönemde Lenin tarafından geliştirilir. II. Enternasyonal'in üretici güçler teorisinden kopuş ve devrim teorisinin yeniden kuruluşuna çarpıcı bir örnektir bu. 1900'lerin başından beri “Toplumsal devrimi nasıl yapacağımızı gelişmiş Avrupa proletaryasından öğreneceğiz” diyen Lenin, artık devrim sorununu farklı koymakta, eşitsiz gelişme yasasına dayanarak emperyalist zincirin en zayıf halkadan kırılacağını ve tarihin önlerine bir fırsat çıkartması durumunda toplumsal devrim yolunda ilerlemekte tereddüt etmeyeceklerini, yenilseler bile bunun dünya proletaryası için muazzam bir deneyim olacağını düşünmektedir.
Lenin II. Enternasyonal'in önde gelen liderlerinden biri değildir. Lenin önderliğinde Bolşevikler bu dönemde II. Enternasyonal oportünizmiyle hesaplaşmaya tutuşuyor ve II. Enternasyonal oportünizmiyle savaşan ve ondan kopan uluslararası devrimci sosyalist hareketin birliği için mücadele ediyor, hareketin uluslararası önderlik sorumluluğunu üstlenmeye hazırlanıyorlar.
1917 Şubat Devrimi, Bolşevik Parti Krizi ve Nisan Tezleri
Bolşevik Parti’nin Şubat-Nisan 1917 sürecinde yaşadığı dönüşüm kendi başına bir partinin yeniden yapılanmasının mükemmel örneğidir. Bolşevik Parti’yi 20. yüzyılın devrimci önderliğinin prototipi yapan süregelen tarihsel hazırlığın belirleyici bir halkasıdır. Denebilir ki, Ekim Devrimi’nin kaderi Nisan'da belirlenmiştir. 1917 Şubat Devrimi gerçekleşmiş, Çarlık yıkılmış, işçi ve asker vekilleri sovyetleri doğmuş, geçici devrimci hükümet kurulmuş, bir ikili iktidar durumu doğmuş; bütün toplumsal ilişkiler altüst olmuştur. Dünyanın en özgür ülkesi Rusya, 20. yüzyılın bütün çelişkilerinin düğümlendiği siyasi coğrafyadır.
Tarihin bu kritik dönemeç anında Bolşevik Parti'de yapısal kriz beklenmedik biçimde patlak veriyor. Değişen koşulları anlayamayan, oluşan yeni koşullara programatik, stratejik ve taktik yanıtlar üretemeyen "eski Bolşevikler" eski programda ve eski formüllerde ısrar etmektedirler. Bolşevik Parti tarihin gerisinde kalma riskiyle de karşı karşıyadır. Lenin'in Marksizm kavrayışı tarihin kilidini açan anahtardır. Lenin, devrimci yaşamı boyunca değişik dönemlerde Marksizm’in yöntemi üzerine sert mücadelelere girmiştir. 1917 Şubat'ından sonra aynı şeye bir kez daha tanık oluruz.
"Marksizm, bizi, sınıflar ilişkisinin ve tarihin her anının somut özelliklerinin en doğru, aslına en uygun ve nesnel olarak doğrulanabilir, denetlenebilir bir hesabını yapmaya zorunlu kılar. Biz Bolşevikler, bu kurala, bilimsel temellere dayanan bir siyaset bakımından kesinkes zorunlu olan bu kurala her zaman bağlı kalmak zorundayız.
Marx ve Engels, ezbere öğrenilen ve yinelenen, olsa olsa [...] tarihsel sürecin her evresinin, somut iktisadi ve siyasal durumuyla zorunlu olarak değişen genel hedefleri gösterebilen ‘formüller’ ile haklı olarak alay ederek, her zaman, “bizim öğretimiz bir doğma değil, ama bir eylem kılavuzudur” demişlerdir."
Tarihin o kritik eşiğinde Lenin, bütün Bolşevikleri, devrim ve sosyalizm adına düşünen herkesi iktisadi ve sosyal ilişkilerdeki değişimi, sınıflar arasındaki ilişkilerin yeni durumunu anlamaya, devrimci ihtiyaçları yanıtlamaya çağırır. Yalnızca Menşevikler, sosyalist devrimcilerle değil "eski Bolşevikler" ile de mücadele halindedir. 10 maddeden oluşan meşhur "Nisan Tezleri" bir yeniden yapılanma manifestosu ve planı niteliğindedir. Tezlerin yalnızca son iki maddesi yeniden yapılanmanın en acil görevlerini çarpıcı biçimde vermektedir.
"9. Partinin görevleri:
a) en kısa zamanda parti kongresini toplantıya çağırmak;
b) parti programını başlıca şu konularda değiştirmek:
(1) emperyalizm ve emperyalist savaş konusunda;
(2) devlete karşı tutum ve bir “Devlet-Komün”ü* istemimiz konusunda;
(3) eskimiş olan asgari programı düzeltmek;
(c) partinin adını değiştirmek.**
10. Enternasyonali yenilemek (rénover).
Devrimci bir Enternasyonal, sosyal-şovenlere karşı ve “merkez”e*** karşı bir Enternasyonal yaratılması girişimi."
Bolşevik hareketin şu ya da bu konuda kendini yenilemesi değil, söz konusu olan yeniden yapılanmasıdır. Lenin'in tezlerinden alıntıladığımız bölüm, yapısal kriz gerçekliğini yansıttığı kadar yeniden yapılanmanın süreklilik, süreklilikte kopuş, sıçrama, içerip aşma gibi belli başlı itici güçlerini ve görüngülerini vermektedir.
Devrim koşulları altında "dünyanın en özgür ülkesinde" Bolşevik Parti artık açık örgütlenmektedir. Tüm Rusya Konferansı 24 Nisan'da toplanır. Lenin dehası yaklaşan toplumsal devrime geçiş sorunlarını partinin önüne koyar ve adeta partinin devrimci aklı yeniden kurulur. Partinin eskiyen, gerçekliğin gerisinde kalan asgari programı değiştirilir, III. Enternasyonal’in kuruluşu için karar alınır, "sosyal demokrat" sıfatını çıkartma ve Komünist Parti ismi karar altına alınır. II. Enternasyonal'in oportünist partileriyle kopuş, isim düzeyinde de somutlaştırılır. III. Enternasyonal ancak Ocak 1919'da kurulacaktır. III. Enternasyonal'e 21 kabul edilme koşulu da II. Enternasyonal ile ayrışma ve proleter devrimci enternasyonalizmi güvence altına alma, gündemde olan dünya devriminin genel kurmayını oluşturmayı temel alır. Ekim Devrimi sosyalist mücadele tarihinin yeni dönemini açar ve 1919 III. Enternasyonal’in kuruluşu da ara dönemi kapatır.
1990'lardan günümüze uzayan bir ara dönem
Sosyalist mücadele tarihine ilişkin analizlerden çıkan açıklaya geldiğimiz teorik sonuçlar '89-'91 olaylarıyla sosyalist mücadele tarihinin bir döneminin kapandığını, bir ara döneme girildiğini bütünüyle doğrulamaktadır. Sosyalizm iddialı akımların yapısal kriz içerisinde olduğu son çeyrek yüzyılın temel bir gerçekliğidir. ‘60-‘80 döneminin koşulları altında şekillenmiş sosyalizm iddialı akımlar yapısal kriz ve yeniden yapılanma ihtiyacı tarafından belirlenen bir ara dönemden geçmektedirler.
Marx'ın "Alman İdeolojisi" adlı yapıtında belirttiği gibi, "İnsanlar kendi tarihini kendileri yaparlar ama kendi keyiflerine göre, kendi seçtikleri koşullar içinde yapmazlar; doğrudan veri olan ve geçmişten kalan koşullar içinde yaparlar.” Bu sosyalizm iddialı akımlar, parti ve örgütlere de bütünüyle uygulanabilir. Eşitsiz ve sıçramalı gelişme yasası sosyalizm iddialı akımlar için de geçerlidir. Sosyalizm iddialı akımların gelişimi eşitsiz olduğu kadar yapısal krizin derinlik ve genişliği de her birinde eşitsizdir. Her birinin yapısal krizin ayırtına varma, analiz ve yeniden yapılanmanın ihtiyaçlarına yanıt olma kapasiteleri de eşitsizdir. 90'lardan günümüze süre gelen ve uzayan ara dönemin verilerine bakılarak sosyalizm iddialı akımların her birinin gerçekliğinde bütün bunların sağlaması yapılabilir.
Marksist Leninist Komünistlerin Birlik Devrimi'ni izleyen yıllarda geliştirdikleri "ara dönem", "yapısal kriz" ve "yeniden yapılanma" analizleri ve bütünsel kavrayışları, öncü partinin kendi gelişimini yönetmesinin anahtarlarından birisi olduğu kadar sosyalist iddialı akımların ve emekçi sol hareketin gerçekliğini anlama ve çözümleme, sosyalizm iddialı akımların gelişimine dair öngörüde bulunabilme yeteneği kazandırarak da işlevli olmuştur. Emekçi sol hareketi meydana getiren yapılar özellikle devrimci yönelimini koruyanlar ara dönem, yapısal kriz ve yeniden yapılanma sorun ve tartışmalarından uzak durmayı, suskunlukla geçiştirmeyi tercih etmişlerdir. Ara dönemi de yapısal krizi de hal böyle olunca yeniden yapılanma sorunları ve görevlerini anlamaları da mümkün olmamıştır. Bu her birinin temel bir zaafına dönüşmüştür. Her biri için kendi gelişimini yönetme bağlamında kendiliğindencilik kaynağı oluşturmuştur. İçerisinde hareket ettiği dönemi anlamayı, keza girdabına çekildikleri yapısal krizi çözümlemeyi, yeniden yapılanma sorun ve görevlerini açığa kavuşturmayı "dert etmeyen" yapıların kendi gelişimlerini yönetmeleri mümkün olabilir mi? Bu yapısal krizin tek belirleyici olduğu anlamına gelmez, ama en derindeki nedendir ve kendi hükmünü en katı biçimde icra etmektedir. Son çeyrek yüzyıllık dönemde emekçi sol hareketi oluşturan yapıların saflarında meydana gelen güncel krizler ve bölünmelerin en derindeki nedeni de kuşkusuz yapısal krizdir. Belki de şu eklenebilir, yapısal krizler aynı zamanda kendilerini "güncel" ideolojik, örgütsel krizler ya da siyasi tıkanıklıklar biçiminde de dışa vururlar.
'89-'91 olaylarıyla açılan ara dönemin neden bu kadar uzadığı üzerinde durmakta yarar var. Ara dönemin böylesine uzamasının, en büyük etkeni, modern revizyonist sistemin, sosyal emperyalist SSCB ve Varşova Paktı’nın öngörülememiş ve beklenmeyen çöküşünün dünya çapında sosyalizmin saygınlığını yerle bir etmesi, neoliberal saldırıyla da birleşerek proletarya ve çalışan yığınların saflarında yarattığı sınıf bilinci kırılmasının genişlik ve derinliğidir. Yığınların sosyalizmden kaçışı, sosyalist teorilere ve akımlara güven yıkımı, sosyalist akımların saflarında meydana gelen çözülme ve dağılmalar, umutsuzluk ve çıkışsızlık ağır bir yük olarak sosyalist akımların üzerine binmiştir. '89-'91 dönemecinde oluşan yapısal krizin sosyalist mücadele tarihinin en derin, en kapsamlı ve en ağır krizi olduğu söylenebilir. 1914'de görece barışçı dönemin kapanması ve emperyalist savaşın patlak vermesi, II. Enternasyonal'in çöküşü ile oluşan yapısal kriz bile bu kadar ağır değildi. Özetle, ara dönemin bu denli uzaması her şeyden önce krizin derinlik ve kapsamıyla, yüksek ağırlık düzeyiyle ilgilidir.
Bir önceki dönemin farklı sosyalist eğilimlerinin benzer modeldeki uluslararası yapılarının ayırıcı özelliklerinin başında teori, program ve strateji üretiminin yapıların merkezinde duran partinin ayrıcalığı olması geliyordu. İkamecilik bunu tamamlıyor ve bütünlüyordu. Yani merkezin çevresinde yer alan partiler de merkezin ürettiği teori, programatik ve stratejik yaklaşımları ikame ediyor, en iyi halükarda kendi ülke koşullarına uyarlamaya çalışıyordu. Bu yapılanma çevrede (çevredeki öznelerin) teorik gelişme imkanlarını büyük ölçüde ortadan kaldırıyordu. Çevre için de merkez için de her şey "enternasyonalizm" adına gerçekleşiyordu! Yıkım merkezden olunca, zaten teorik bakımdan çok da üretken olmayan bir önceki dönemden daha geri bir durum "başlangıç momenti" oldu, akabinde bir teorik çölleşme meydana geldi. Bir önceki dönemin ağır tortuları ayak bağı olarak gelişmeyi frenleyici olmuştur, olmaktadır. Bu tespitlerin örneğin bizde emekçi sol hareketin son çeyrek yüzyıllık süreçte yani ara dönem boyunca teorik üretimindeki kısırlığının analiziyle sağlaması yapılabilir.
Bir temel etken ise sosyalist akımların bir önceki dönem içerisindeki varoluşlarının yapısal krizi aşma kapasitesi bakımından yarattığı birikimin sınırlılığı ve toplamda yapısal krizi aşma dinamiklerinin zayıflığıdır.
Kuşkusuz dünya proletaryası ve halklarının mücadelesinin gelişim seyri ve düzeyi de temel bir etken olarak düşünülmelidir. Emperyalist küreselleşmenin özelleştirme terörü, taşeronlaştırma, esnek üretim modelleriyle dünya proletaryasının sınıf bilincinde yarattığı ideolojik kırılma ve bir önceki dönemin sendikal yapılarını felç edip işlevsiz bırakması emperyalist küreselleşme koşullarında yol açan işçi kitle mücadelelerinin gelişmesinin gecikmesini de ayrıca kaydetmek gerekir.
Marksist Leninist Komünistler "dünya komünist hareketinin ideolojik ve örgütsel" kriz içerisinde olduğu gerçekliğini açıklıkla saptamış, değişik ideolojik söylem ve yönelimlerini, siyasal ve sınıfsal niteliklerini daima göz önünde tutarak farklı uluslararası platformlarda yer almış, kendi yönelimlerini koruyarak etkileşim içerisinde olmuştur. Çeyrek yüzyıllık varoluş tarihlerinde dünya ve bölge devriminin, Türkiye ve Kürdistan birleşik devriminin teorik, programatik ve stratejik sorunlarını içerisinde hareket ettikleri tarihsel, iktisadi, sosyal ve siyasal koşullar altında aydınlatmaya, yeni koşullarda devrimci öncü prototipini açığa çıkartma, yapısal krizi aşma ve yeniden yapılanmada büyük bir yol katetmişlerdir. Bu dönem ne genelde dünya komünist hareketi bakımından ve ne de Marksist Leninist komünistler bakımından kapanmış değildir. Ama yine de Marksist Leninist Komünistlerin yeniden yapılanma deneyimi Birlik Devrimi'nden başlayarak ayrıca incelenmesi gereken bir model oluşturmaktadır.
Notlar
1 Lenin, Karl Marx Öğretisinin Tarihsel Yazgısı, Mart 1913
2 Lenin, Karl Marx Öğretisinin Tarihsel Yazgısı, Mart 1913
3 Lenin, Oportünizm ve İkinci Enternasyonalin Çöküşü, Ocak 1918
4 Lenin, Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, Eriş Yayınları