Erkek Komünistleri “İşlevlendirememe” Sorunu

Bir dönem, erkek komünistlerin özellikle kadın kitleleriyle taze bağlar oluşturma ve geliştirmeleri konusunu, sistemli biçimde ele aldık ve ısrarcı olduk. Erkek komünistlerin bu ısrara uygun bir pratik sergilemeleri, hem kadın cephesinin gelişimi bakımından elzemdi, hem de komünistliklerini geliştirdi. Atılan sınırlı adımlar bile bunu kavramak için yeterli olsa gerek. Buna rağmen erkek komünistlerin ezici çoğunluğu görevle militan bir ilişki kuramadı. Kadın kitleleri içinde parti çalışması yürütmenin kimin görevi olduğu konusu gereksiz tartışmalar ve ondan da çok sessizlik, ilgisizlik ve geçiştiricilik, pratiklerine damgasını vurdu.

Bu görevler sürüyor ve asla vazgeçemeyiz. Öte yandan, kadın komünistler şunu anlamalıdır ki, o dönemki ısrarın somut çerçevesi, saflarımızda kadro, üye ve hatta sempatizan sayısında kadın-erkek oranının belirgin biçimde orantısız bir hale gelmiş olması, üstelik, kitlelerle taze bağlar kuracağımız çalışma, öğrenim ve yaşam alanlarının pek çoğunda, kadın örgütçülerin, kadın aktivistlerin aşırı sınırlı hale gelişi ya da düpedüz yokluğuydu, Aynı dönemde, özellikle kadın önderleşmesi, siyasetin merkezine yürüme şiarıyla hareket ederken, sınırlı sayıdaki kadın kadromuzun ezici çoğunluğunu, belirli mevzilerde tutmak zorunluydu. Bu, kadın kitleleriyle bağlar kurmada yerel alanlara anlamlı bir kadro yığınağı yapamamayı koşulluyordu. Sorun iki yönde aşılabilirdi. Var olan kadın kadroların sınırsız bir adanmışlık ve tutkuyla, kendi koşulları içerisinde azami ölçüde bu görevi omuzlaması ve partinin bütün kuvvetinin, bu çalışmaya seferber edilmesi. Dolayısıyla, erkek komünistlerin, cinsel çelişki karşısında görevlerine sahip çıkması ilkesel bir zorunluluk olsa da dünkü vurgularımız, öncelikle o günün koşulları içerisinde ele alınmalıdır.

Erkek komünistlere dair pratik çalışmada kadın komünistlerin beklentilerini dünkü çıtadan kurmaları, ilkesel bir düzeyde ele alınmamalıdır. Şimdi tartışmaların ve beklentilerin aynı tonda ve aynı perspektifte sürdürülmesi yanlış olur. Yer yer pratikte kadın yoldaşların pasifize edici etkileri de görülüyor.

Erkek komünistleri pratikte “ne yapacağımız” sorununda, kadın komünistler olarak, bir dizi kafa karışıklığı yaşadığımız, en önemlisi, biçimsel olanın değerini abartıp, “genel reçeteler”, “genel kurallar”, “genel ilkeler”le fazlaca uğraştığımız, kısacası, örgütsel ve politik yönetimin günlük sorumluluklarından, her bir somut anda ortaya çıkan somut sorunları, o anın koşulları içerisinde çözme yükümlülüğünden, genel anlayışlar oluşturarak “sıyrılmaya” çalıştığımız bir gerçek.

Mesele biçimsel değil, işlev meselesidir. Durumu yönetmemiz ve üstelik sürekli olarak yönetmemiz gerekiyor. Politik mücadele bir kuvvet meselesi. Dolayısıyla “kuvvetlerin sevk ve idaresi” bir genel ilkeler çizelgesiyle değil, günlük olarak kuvvetleri ihtiyaçlara göre düzenleyerek çözülebilir. Mutlaka bizi yöneten temel ilkeler olacak. Bunların ayrıntısı, yazının kapsamını aşsa da iki noktaya özel olarak dikkat çekebiliriz.

1-Erkek komünistlerin kadın özgürlük sorunu karşısında, genel ideolojik ve politik görevleri olduğu gibi, somut pratik görevleri de daima vardır ve ne düşünsel ne pratik ilgisizlikle asla uzlaşamayız.

2-Kadın özgürlük mücadelesinin büyütülmesinde kadın iradesi ve kadın öncülüğü esastır ve ne pratik ne düşünsel olarak asla iki cinse yönelik “eşit beklentilerle” hareket edilmez, “eşit katılım”, “eşit sorumluluk” yolundan hareket edilmez.

Kalanı, vurgulandığı gibi, biçimden önce işlev meselesidir. “Erkek yoldaşları hangi biçimde harekete geçireceğiz?” sorununu, biçimde çözmeye çalışmak kısır bir arayıştır ve sıklıkla buna sürükleniyoruz. Soru, “Neye ihtiyacımız var?” olmalıdır. Çevremizden üç, beş ya da on kadınla düzenli bağların sürdürülmesi ihtiyacı mı var? Kadın organımızda tartışmalı, erkek yoldaşların görevlendirilmesi uygun olan ilişkilere dair bir plan çıkarılmalı, parti organında gündemleştirilerek karar alınmalıdır. Belirli bir kentte bir kadın yoldaş öne çıkıyor, onu özel olarak yetiştirmek, parti politikalarıyla donatmak istiyor ama yetişemiyor muyuz? Buna uygun bir plan yapmalıyız. Genel olarak, yani kadın eksenli kampanya ve yoğunlaştırılmış çalışmalar dışındaki dönemlerde, çerçeve bu esasa göre çizilmelidir. Demek ki, erkek komünistlerin rutin çalışma çerçevesi, her bir somut anda tekrar tekrar belirlenmek, kadın organlarınca sürekli biçimde yönetilmek kaydıyla, özellikle şu konularda yoğunlaşabilir:

1-Kadın kitleleriyle bağlar kurma, birebir görüşmeler, ikna faaliyetleri, nihayetinde, mahalleler başta olmak üzere, yerel alanlarda kadın aktivist ve kadro sayısını artırma konusunda, erkek komünistlerin kuvvetini harekete geçirerek sonuç elde etmek. Özellikle, sorumlunun ve belli başlı aktivistlerin erkek olduğu alanlarda bu gerekli.

2-Kadın kadro ve aktivistlerin genel eğitimi konularında (örgütçülük-yöneticilik, parti programı, parti tarihi ya da ulusal sorun veya kapitalizm-sosyalizm gibi bir dizi konu olabilir), erkek yoldaşların özel olarak seferber olmasını sağlamak, eğitmen yetersizliği durumlarında bu gücü de yedeklemek.

Örneğin, her kentte belirli bir kadın kadro, aktivist veya aktivist adayı grubunu düzenli biçimde (on beş günde bir, haftada bir, ayda bir vb.) partinin politikaları doğrultusunda eğitme temelinde bir planlama yapmak istiyoruz ama yeterli sayıda kadın kadromuz yok. Elbette en ideali, bütün bu konularda kadın yoldaşların görev alması ve uygulamasıdır. Ancak pekâlâ, bir erkek yoldaş, kadın organının yapacağı bu planlama kapsamında görevlendirilebilir, konu ilgili parti organına taşınır, bu işle görevlendirilen erkek yoldaştan düzenli rapor alma görevi ihmal edilemez.

3-Kadın yoldaşların başka neye ihtiyacı varsa (ve fakat kadro yetmezliği nedeniyle yetişemiyorlarsa) orada, kadın yoldaşların yönlendiriciliğinde, erkek komünistler görevlendirilebilir. Kadın örgütü ve kadın kadrolar olarak, mutlaka, ulaşım, teknik, mali ve tüm konularda kendine yeter bir duruma ulaşmayı hedefliyoruz ve bu konulardaki tüm kolaycılıklardan kaçınmalıyız. Ancak bu hedef bizi günlük olarak pasifize etmemeli. Bir konuda teknik bir görevin yürütülmesine ihtiyacımız var ve yetişemiyor muyuz? Bir erkek yoldaşı görevlendirmek sorun değildir. Ama sürekli böyle hareket ediyoruz ve kadın organı olarak, bu konu üzerine hiçbir tartışma yürütmedik, hiçbir kadın kadroyu bu alanda yetiştirmek, eğitmek ve görevlendirmek üzere saptamadık, hiçbir gelişim stratejisi oluşturmadık mı? İşte bu sorundur.

4-Görmeliyiz ki, bu konuda en önemli zayıflıklardan biri, komünist erkeğin eylemine politik bir alan açamayıştır. Komünist erkek, proletaryanın erkek yarısına, kadın özgürlük mücadelesi bilincini her yolla ve her araçla taşımalıdır. Kadın devrimine proleter erkeğin yedeklenmesi görevini pratikleştirmelidir. Ancak bu konuda da öncülük, kadın komünistlere aittir. Bunun yol ve yöntemleri, irili ufaklı pratik adımlar attıkça daha da somutlaşacaktır. Öte yandan, hemen hemen hiçbir pratiğimizin olmadığı bu alanda, soyut ve masa başı çözümler üretmemiz de zordur. Bu nedenle sınırlı da olsa pratik adımlar atmalı ve her bir pratik deneyimi inceleyerek yeni sonuçlar çıkarmalıyız.

İkinci bir konu ise, kadın eksenli kampanya ve yoğunlaştırılmış çalışmalardır. Bir örgütlenme seferberliği ya da bir politik kampanya açısından elbette farklı farklı biçimler ve konular söz konusudur.

Bir örgütlenme seferberliği, yukarıda bir kısmı özetlenen görevlerin daha yoğunlaştırılmış biçimde yürütülmesini kapsar. Kadın organlarımız, parti organlarının önüne koyacağı görevleri bu çerçevede tartışmalı, parti organının önerileri ve katkılarıyla birlikte somutlaştırmalıdır.

Bir politik kampanyada ise erkek yoldaşların katılımının kadın boyutu, kitle seferberliği, özellikle de çevre çeperdeki kadınların çalışmaya ikna ve seferber edilmesi görevlerine yoğunlaşmalıdır. Ölümsüzlerimizin ve tutsak yoldaşların anneleri, yakınları, semt ve mahalle ilişkileri bu kapsamdadır. Yine, kadın organlarının ve kadın yoldaşların saptayacağı tarzda, çatkapı çalışmalarına katılımları örgütlenmelidir. İkili bir bileşimle evlere gitmek, tartışmalar ve ikna çalışmaları yürütmek, yayın dağıtmak, erkek komünistleri seferber edeceğimiz biçimlerdir. Özellikle yeni kazanılan kadın yoldaşların, kitle çalışmasında görece deneyimli erkek yoldaşlarla birlikte bu tipten çalışmalara gidişinin, kadın yoldaşlara deneyim kazandırması, bazı tutukluluklarını aştırması mümkündür. Örneğin bir mahalledeki böyle bir ikili bileşimde, kadın iradesinin zayıf kalmadığı, erkeğin öne çıkıp çıkmadığı gibi tartışmalar, biçimselliği öne çıkan tartışmalardır. Bu kuşkusuz dezavantajdır, zayıf bir noktadır ama pekâlâ göze alınabilir bir dezavantajdır. Bir başka somut durumda, ilgili kadın organı, somut iki kadın ve erkek yoldaşın gerçeğinden yola çıkarak, aynı biçimin kadın yoldaşın gelişimi bakımından faydalı olmayacağı sonucuna varabilir. Bir diğerinde bu biçim, ilgili mahallenin, semtin, kentin kendi özelliklerine bağlı olarak, yararlı görülebilir. “Günlük olarak yönetme”, “sürekli yönetme” dediğimiz de zaten, bu tipten risklerin hangilerinin göze alınacağı, hangilerinin alınmayacağı, neyin tali bir kazanım ama ciddi bir risk, neyin tali bir risk ama ciddi bir kazanım olacağı üzerine günlük olarak düşünmek ve karar vermektir. Kadın organları da zaten ancak böylesi sayısız önemli ve önemsiz, büyük ve küçük konuda karar vererek organlaşabilir. Bu durumların hepsini yönetecek genel formüller, biçimler düşünmek, imkânsız olduğu gibi, yararsızdır da. Tekrarlama pahasına, erkek komünistlerin çalışmalara katılımı sorununda, “biçimler” değil, “işlevler” aranmalıdır.

Yine, erkek komünistler örneğin erkek şiddetine ya da tecavüz yasasına karşı bir çalışmada, ezilen ve emekçi sınıf ve tabakalardan erkeklere, komünistlerin “insanlaşma” çağrısını taşımalıdır. Kadın komünistler bu konuyu enine boyuna tartışmalı ve mutlaka pratikleştirilmesine öncülük etmelidir.

Sonuç olarak, erkek komünistlerin kadın özgürlük mücadelesiyle ilişkisini yönetme sorumluluğumuz kapsamında, biçimsel zorlamalara kapılmamıza, hele hele sorumluluk alma işini, erkeklerin kadın politikasında yönetici olabileceği, algılanabileceği vb. düzeylere kadar taşırmamıza hiç gerek yok.

Bu konuda yapılabilecek yanlışların en yanlışı ise, değişik kampanyalar sonrasında, kadın politikasının toplam yönetiminden sorumlu kadın yoldaşların, “Nerede az, nerede iyi çalıştık?”, “Politik olarak neyi doğru, neyi yanlış yaptık?”, “Aktivistleri çalışmaya hazırlama, kampanyanın amaçları konusunda aydınlatma, ajitasyonun genel içeriğini belirleme vb. konularda ne kadar isabetli davrandık?”, “Günlük kitle çalışmasını etkin ve doğru biçimde yönettik, çalışmayan alanları denetledik ve yönlendirdik mi?” ve sayısız başkaca soru temelinde kendi pratiğinin, çalışmanın hem öncüleri, hem de başlıca emekçileri olarak, özeleştirel bir değerlendirmesini yapmak yerine, erkek pratiği, erkek engelleyiciliği vb. etrafındaki kısır tartışmalarda yüzeyselleşmedir.

Vurgulamalıyız ki, sorunları, ilişki biçimleri ve gelişim olanakları, genel parti çalışmasından, özellikle de mahalle ve atölye-fabrika tipindeki çalışmalardan oldukça farklı olan gençlik çalışmasında, şimdi konu dışı tutacağımız daha başka özgünlükleri de gözetmek gerekecektir.

Üçüncü bir konu da erkek yoldaşların bütün bu konularda “karar vericilik” düzeyinde ne derece özneleşebileceğidir. Herhangi bir çalışma grubunda, parti kararları, uygulama amacıyla tartışılırken bile, değişik önerilerle somut plan zenginleştirilebilir. Değişik alanlardan, düzeylerden ve deneyimlerden yoldaşlar, özgünlüklerini ve öz deneyimlerini plana katarlar. Daha önemlisi görev alacakların amaçları kavraması ve benimsemesidir. Erkek komünistlerin kadın eksenli çalışmalarına katılımı bakımından da durum farklı değildir.

Öncülük ve karar vericilik, elbette kadınlara düşer. Ancak kadın komünistler, esneme, ileri görüşleri ve önerileri kapsama, birleştirme, tartışma yaşanan bir konuda daha ileriye doğru bir yol arama ve bulma gibi niteliklerini geliştirerek, yönetme güçlerini yükseltme sorumluluklarının farkında olmalıdır. Sadece karar hakkını elde tutarak yönetemezsiniz. Bu, tarihsel eşitsizliğin, ezilen cins olmanın bütün elverişsizlikleri içerisinde mücadele yürüten ve değişik zorluklarla çarpışan kadın komünistler arasında, azımsanmayacak yaygınlıkta bir eğilimdir. Ancak bu “ezilenin” safından da gelse, bürokratik bir tarzdır ve gönüllülük düzeyinin nitelik ve başarının güvencesi olduğu devrimci çalışma için sonuç alıcılığı zayıftır. Kadın komünistler, önderleşme tartışmasını, yetki ve haktan önce, sorumluluk ve görev bilinciyle yapmalıdır. Çünkü biz, önce “ezilen cins” kimliğimizle değil, “ezilen cinsin öncüsü, temsilcisi” kimliğimizle varız. Aynı tipte erkek egemen baskı biçimleriyle karşılaştığımızda bile, neden böylesi acımasızca ezildiğinin bilinciyle donanmamış ezilen kadınların tüm özlemleri ve taleplerinin temsilciliğiyle yüklüyüz. Bu nedenle, ezilen kadın kitleleri için “hak” demek olan, bizim için “görev”, “sorumluluk” demektir.

*Bu Yazı, MLKP Komünist Kadın Örgütü’nün Merkezi Yayın Organı “Özgür Kadın” dergisinin Mayıs 2020 tarihli ikinci sayısında yayınlanmıştır.

 

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi