Zoru Başarmak, Antifaşist Yangını Büyütmek

Birleşik antifaşist mücadelenin geliştirilmesi son birkaç aydır emekçi sol hareketin devrimci güçleri ve yurtsever hareketin hemen ve derhal “çözümünde yol almak istediği” sorun ve görevlerin başında geliyor, hatta tam merkezinde duruyor. Zaten faşizmi yıkmayı ve politik özgürlüğü fethetmeye hedefleyen siyasal yönelimin de bağlamıdır bu. En özet ifadesiyle antifaşist direniş, faşist şeflik rejiminin 4-5 yıla yayılan “çöktürme” ve tasfiye saldırganlığını, amaçlarına ulaşmasını önleyerek başarısız bıraktı. Diğer yandan antifaşist direniş verili düzeyiyle faşist şeflik rejiminin saldırganlığını geri püskürtemedi, savunmadan çıkıp saldırı pozisyonuna geçemedi.

Bu iki cümlede tanımlanan siyasi gerçeklik, faşist şeflik rejimine karşı etkin tarzda direnen kuvvetlerin ilişkileniş ve mevzilenişinin, verili mücadeleci pozisyonlarının, antifaşist direniş ve birleşik mücadeleyi daha ileri bir düzeye yükseltme, sıçratma acil ihtiyacına yanıt arayışının temelini oluşturuyor.
Antifaşist birleşik mücadeleye nitelik kazandırma, güçlendirme ve genişletme (toplamda cepheleşmenin daha ileri bir düzeyine geçiş) yönelimi değişik boyutlarıyla kapsamlı bir görevler bütünüdür. Program, strateji, örgütsel sistematik ve hukuk gibi boyutları, keza pratik politikalar, araçlar ve yöntemler, çalışma tarzı, birlikte çalışma deneyim ve kültürü gibi değişik fakat birbirini bütünleyen düzeyleriyle komplike bir yapıdır, görevler bütündür. Bütün bunlardan ayrı düşünülemeyecek, hatta bütün bunların pratikleşme biçimi ve “özeti” birleşik antifaşist eylemliliğin yayılması ve etkili tarzda geliştirilmesidir. Faşizmi yıkma politik özgürlüğü kazanma hedefini vurgulayan siyasi girişim, bu sonuncu boyutu kapsayan ve somutlayan bir dönem politikası, dönem stratejisi olarak bu yazınında konusudur.

Stratejik yönelimin taktik anlam ve değer kazanması

Siyasi mücadelenin belirli koşullar altında yoğunlaştırılmış tarzı kampanyalar yapıları gereği tanımlanan amaçlar, hedef ve görevlerin çerçevelendirdiği belli bir zaman veya dönemle sınırlıdırlar. Böyle olduğu içindir ki, faşizmi yenmeyi ve politik özgürlüğü kazanmayı amaçlayan girişimin, “siyasi bir kampanyanın” başlığı ve konusu olması itirazlar ve soru işaretleriyle karşılanabiliyor. İlk anda burada bir terslik de yok fakat, durumun doğru anlaşılabilmesi için az çok siyasi deneyim sahibi her aktivistin girişimi devrimci tarzda çözümleyebilmesi, derinliğine ve genişliğine kavrayabilmesi gerekiyor. Birleşik hareketin değişik mücadele cepheleri, alanları düşünüldüğünde kavrayışın eşitsizliği, fiili meşru mücadele cephesindeki kuvvetlerin kampanya görevlerini kavrayış ve özellikle “yeni durumu” anlama ve hızla adapte olmada kendini gösteren ciddi zorlanmalarla karşılaşılıyor. Antifaşist birleşik mücadeleyi geliştirmek ve yükseltmek ancak önüne çıkan sorunlara çözümler geliştirerek, zorlanmaları, engelleri devrimci tarzda aşarak başarılabilir.

Faşizmin yenilgisi, yani yürürlükteki sömürgeci ırkçı politik İslamcı faşist şeflik rejiminin işçi sınıfı ve ezilenlerin, halklarımızın birleşik devrimci girişkenliğiyle yıkılması ve politik özgürlüğün kazanılması kuşkusuz hareketin genel amaçlarını, stratejik yönelimini tanımlar. Ekim-Kasım döneminde başlayan antifaşist birleşik mücadeleyi büyütme atağı, 1 Mayıs ufuklu zaman “sınırlı” siyasi bir kampanya olduğuna göre bu, stratejinin taktiğin yerine ikame edilmesi değil midir? Tam da burada yer yer kafa karışıklıkları, tereddüt ve itirazlarla karşılaşılmaktadır.

Sayısız tarihsel deneyim stratejik sloganların, amaçların “başlangıçtan” itibaren propaganda değeri taşıdığına tanıklık eder. Devrimci teori de bunu doğrular. Mücadelenin yükselişine bağlı olarak, propaganda sloganları ajitasyon sloganlarına, ajitasyon sloganları eylem sloganlarına, en nihayetinde eylem sloganları da direktife dönüşür. O halde ilk olarak, “propaganda sloganlarıyla da” siyasi kampanyaların örgütlenebileceğini vurgulayalım.

Propaganda sloganlarının ajitasyon sloganlarına dönüşümü ancak verili siyasi durumları değiştirme iddiasıyla donanmış siyasi eylemle sağlanabilir. Stratejik sloganlarla geliştirilecek her siyasi hamle, aynı zamanda propaganda sloganlarını ajitasyon sloganlarına dönüştürme, mücadeleyi daha yüksek bir aşamaya sıçratma arayış ve yönelimi olduğu içindir ki, test edici bir niteliktedir.

Sorun böyle konulduğu zaman “İyi de şimdi ‘Faşizmi yıkacağız politik özgürlüğü kazanacağız’ gibi iddialı bir politik çıkışın zamanı mıdır? Antifaşist direnişin verili durumuna, antifaşist güçlerle politik İslamcı faşist şeflik rejimi arasındaki çatışma ve mücadele düzeyine uygun düşüyor mu?” soruları ileri sürülebilir.
Siyasi durumun analizi bu yazının konusu değil, ama yukarıdaki soruların yanıtı bakımından giriş paragrafında yer alan iki cümleyi hatırlayalım: “En özet ifadesiyle antifaşist direniş, faşist şeflik rejiminin 4-5 yıla yayılan çöktürme ve tasfiye saldırganlığını, amaçlarına ulaşmasını önleyerek başarısız bıraktı. Diğer yandan antifaşist direniş verili düzeyiyle faşist şeflik rejiminin saldırganlığını geri püskürtemedi, savunmadan çıkıp saldırı pozisyonuna geçemedi.” Önce girişimin geride kalan Ekim ayında başladığını hatırlatalım. Sonra Kasım-Aralık aylarına ilişkin temel bir siyasi gerçekliğin altını kalınca çizmemiz gerekiyor: a)Faşist şeflik rejiminin dayandığı koalisyon-ırkçı politik İslamcı faşist şeflik cephesi içinde; b) Antidemokratik ve karşı devrimci burjuva muhalefetin millet ittifakı cephesi içinde ve; c) Toplamda antifaşist direniş güçleri cephesinde -emekçi sol ve ulusal demokratik hareket ve- özellikle de birleşik güçler bakımından; bu üç cephede dönem siyasetlerinin güncellenmesi arayış ve yönelimi, bu iki aylık dönemin en çarpıcı gerçekliğidir. Bu üç cephenin her birinin arayış ve yönelimi, dönemsel amaç ve hedeflerin belirlenmesi, kuvvetlerin dizilişi ve hareket planlarını kapsadığı kadar aynı zamanda eylemseldir, pratikleşme yönelimindedir.

Faşist şeflik rejiminin dayandığı ittifak içinde uluslararası ve Türkiye’nin hâkim sermaye oligarşisinin istekleri tartışıldı, krizli bir sürecin ardından bunlara yanıt vermek kararlaştırıldı. Faşist Saray iktidarı Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirerek, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası ve yerine yapılan yeni bakan atamasının ardından bir-iki kez faizleri yükselterek, AB ile ilişkileri geliştirme, ABD yeni başkanı Joe Biden ile verimli iş birliğine hazır olduklarını duyurarak dönem politikalarını belirginleştirmeye yöneldiler. Hemen ardından ve hatta iç içe HDP’nin kapatılmasını, derneklere kayyum atama yetkisini gündeme getirdiler. Özellikle bu sonuncular ve bağlı yönelimler, çöktürme planının 4-5 yıllık uygulamalarıyla amacına ulaşamayan diktatörlüğün yeni bir saldırı konsepti oluşturmakta olduğunu da gösteriyor. İşçi sınıfı ve ezilenlerin, halklarımızın mücadelesi faşist şeflik rejimi tarafından bastırılmaya çalışıldığı gibi, korona koşulları tarafından da sınırlandırılıyor, dahası faşist şeflik rejimi direnen ve harekete geçmek isteyen kitleleri kontrol altında tutmak için korona salgınını “Allah’ın lütfu” olarak tepe tepe kullanıyor. Evet bırakalım yüz binleri, binler ve on binler Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın meydanlarına inmiyor, sokağa çıkmıyor, faşist kuşatma nedeniyle çıkamıyor! Fakat bu gerçeğin tamamı mı ve hatta en önemli bölümü müdür?

Eğer görüş açısınız, kendinize daralan kendi durumunuzun baskısı altında kötümserliğin girdabına sürüklenmediyse bunlar gerçeğin ne tamamı, hatta ne de en önemli bölümdür. Kadınların direnişi, işçi direnişleri, gençliğin ve ekoloji hareketlerinin protesto ve itirazları, demokratik Alevi hareketinin talepleri, HDP-HDK başta gelmek üzere birleşik ya da ayrı ayrı antifaşist direnişçi güçlerin onlarla, kimi durumda yüzlerle bazen de binlerle sayılan Türkiye ve Kuzey Kürdistan’a yayılmış fiili meşru mücadele zemininde tezahür eden yüzlerce antifaşist gösteri, protesto, grev, direniş ve itirazları. Bunlar öncü politik güçlerin milyonların adalet ve özgürlük talebiyle buluşmaya yönelen antifaşist direnişinin özgün gerilla tarzı öncü direnişleridir. Politik İslamcı Saray rejiminin geliştirdiği gözü dönük ırkçı kadın düşmanı faşist teröre karşın harekete geçen kadın kitlelerinin çocuk tecavüzcülerinin affını ve keza İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi girişimini önleyebilmesi çok önemli bir politik gerçekliktir, halklarımızın direncinin, savunma gücünün düzeyini gösterir. Yüksek öğrenim gençliğinin son başkaldırısı ve gelişen dayanışma eylemlilikleri de öyle. Emekçi solun hemen her kesiminde açığa çıkan birleşik antifaşist mücadeleyi büyütme istek, yönelim ve arayışını da eklemeliyiz. Bunların toplamı milyonların özgür ve onurlu bir yaşam talebinin politik öncü güçlerin direnişinde yankılanması ve yansımasıdır. Ve politik İslamcı faşist rejimin boyun eğdiremediği, biat ettiremediği nüfusun yarısı... Ve faşist şeflik rejiminin teşhir olması, yaşadığı iç krizler, açığa çıkan kitle desteğinin belirgin biçimde daralma eğilimi...

Bu özetin özeti, somut verilerle sağlaması yapılabilecek analiz, faşizmin yenilgisini ve politik özgürlüğün kazanılmasını hedefleyen, üçüncü cephenin politik atılımını açığa çıkartma iddiasıyla yüklü kampanyanın yerindeliğini teyit eder. Bu analizin aynı zamanda sömürgeciliğin ırkçı politik İslamcı faşist şeflik iktidarı ve gerici restorasyoncu “güçlendirilmiş parlamenter rejim” cephelerinin dönemsel yönelim ve arayışlarının karşısına üçüncü cephenin nasıl bir dönemsel iddiayla çıkabileceği ve çıkması gerektiğini de özsel olarak ortaya koymaktadır.

Kampanyanın politik iddiası cüretkardır, faşist diktatörlüğe karşı mücadelede işçi sınıf ve ezilenlerin, büyük kadın kitlelerinin, gençliğin, halklarımızın faşist şeflik rejimine karşı direnişi geliştirme ihtiyaç, özlem ve yönelimine güvenmektedir. Ne Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da faşist şeflik rejiminin yıkılmasını isteyen “yüzbinler ve milyonların” varlığından ve ne de bu yüzbinler ve milyonları harekete geçirmek için yıldırıcı faşist teröre karşı her mevzide direnen, uğraşan, milyonlara gitme çabası içerisindeki örgütlü politik öncü güçler ve verili düzeyi ile kitle hareketinin öncülerinin varlığından kuşku duyulabilir. Antifaşist birleşik direnişin stratejik yöneliminin dönem politikası olarak altını çizen faşizmi yenme politik özgürlüğü kazanma hamlesinin taktik bir anlam ve değer kazandığı gerçeklik böyle güçlü bir zemine dayanmaktadır.

“Faşizmi yeneceğiz özgürlüğü kazanacağız” siyasi girişimi zaman sınırlı bir siyasi hamle olmakla birlikte, diğer yandan tanımı gereği ucu açıktır. Faşist şeflik rejimine karşı mücadele halklarımızın, işçi sınıfı ve ezilenlerin, ufku sosyalizme bağlanan halkçı demokratik iktidar hedefinin zaferine kadar sürecek bir mücadeledir. Demek ki, bu kampanya ile zaten girişim içerisinde yer alan (ve yer alabilecek antifaşist güçler için de böyle olur) güçler, antifaşist birleşik mücadeleyi sürdürmeyi ve geliştirmeyi taahhüt etmektedirler. Girişim doğası gereği 1 Mayıs’ı önceleyerek daha sonraki süreçte birleşik mücadelenin hangi hedefler, hangi gündemlerle, hangi biçimlerde sürdürüleceğini, faşizme karşı mücadelenin yeni hedef ve görevlerini, önceliklerini, özetle 1 Mayıs sonrası yönelimini açığa çıkartacaktır.

İşçilerin ya da kadınların emekçi sol saflarda heyecan yaratan şu ya da bu direnişleri, tekil çarpışmaları öznelerinden, öznelerinin belirlenmiş amaçlarından bağımsız olarak çok değerlidir, mücadelenin aynı zamanda kuşkusuz “tabandan” fabrika ve işletmelerden, semtlerden, kadınlar ve gençlik cephelerinden, emekçi memurlar alanından, ekolojik sorun ve taleplerden vb. de geliştirilmesi gerekiyor. Hatta bütün bu sahaların her birine yönelik değişik öncü güçlerin kendi planlamaları olabilir vb. Komünist öncü kendi yönelim ve planlamalarında bu deneyimleri değerlendirebilir, değerlendirmelidir de. Fakat ne komünist öncünün “önderleşme yönelim ve planları” keza işçi sınıfı ve sınıf hareketiyle “bağlanma” yakıcı ihtiyacı ve ne de faşist şeflik rejimini yıkma mücadelesinin dönem politikaları bu tek tek çarpışmalar ve tek tek çarpışmaların geliştirilmesi temeli üzerine kurulabilir. Kuşkusuz her alanda kısmi, tekil veya lokal çarpışmaların geliştirilmesi dönem politikasının kapsamındadır. Hatta dönem politikası fabrika ve işletmelerde, okullar ve üniversitelerde, üretim ve yerleşim birimlerinde, semtlerde, kentlerde ve kasabalarda “yerelden”, “tabandan”, “birimler” ve alanlardan mücadelenin geliştirilmesi için büyük imkanlar barındırmakta, bunların realize edilmesini öngörmektedir. “Ben kendi örgütümü geliştirmeye bakayım, böylece faşizme karşı mücadeleyi de geliştiririm” ya da “Birleşik mücadele için uğraşmak zaman ve enerji kaybı oluyor” gibi sığ ve dar yaklaşımlar, bakış açışının merkezine kendisini yerleştiren yönelimler faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin büyütülmesi, öncülüğü ve önderliği iddiasından yoksundur, siyasi bakımdan kötürümdür.

Faşizmi yenme politik özgürlüğü kazanma girişiminin kazandığı taktik anlam ve değere daha yakından bakalım. Bu şiar ve yönelime, taktiksel değer kazandıran en başta birleşik antifaşist mücadeleyi geliştirme ve üçüncü cephenin atılımını zorlama ihtiyaç ve yönelimidir. Bunun toplumsal ve siyasal temelinin varlığı üzerinde zaten duruldu. Faşizmi yıkma politik özgürlüğü kazanma girişimi ayrı ayrı ya da kazanılmış biçimleriyle birleşik yapılar ve bileşeni öncü politik güçlerin hemen ve derhal birleşik antifaşist mücadeleyi geliştirme hattında yani eylemli tarzda, hareket halinde birleşmelerini öngörüyor.

En başta antifaşist direnişin en kararlı bölüklerine sesleniyor, bütün direnen kuvvetlerin önüne merkezi görev olarak kadın ve doğa düşmanı ırkçı politik İslamcı faşist şeflik rejimine karşı mücadelede birleşmeyi koyuyor.

Bütün direnen güçlere çarpıcı biçimde faşizmi yıkmanın ve politik özgürlüğü kazanmanın mümkün olduğunu söyleyerek, düşündürerek, şeflik rejimine biat etmeyen, bir şekilde itiraz eden, faşizme karşı direnen büyük kitlelerin en önce de antifaşist direnişin öncü bölüklerinin verili direniş bilincini ve moral ve motivasyonunu dönüştürmeyi gündemleştiriyor. Milyonlar içinde faşist şeflik rejimini yıkma bilinç ve duygusunu, yönelimini açığa çıkartarak, antifaşist güçlerin savunma pozisyonundan saldırıya geçişini hazırlamaya bağlanıyor.

Politik öncülleri aynı zamanda, mücadele etmek isteyen milyonlara cephesel tarzda birleşerek gitmeye çağırıyor. Bu çağrı, fabrika ve işletmelerde, sağlık emekçileri ve emekçi memurların kesimsel alanlarında, sendikalarda-konfederasyonlarda, meslek örgütlerinde, ulusal ve inanç topluluklarında, yöre dernekleri, okullar, üniversiteler ve semtlerde, kadın özgürlük mücadelesinin oluşturucu bileşenlerinin merkezi ve yerel kesimsel düzeylerinde, antifaşist bireyler ve yapılara, alanlardaki öncü güçleri kendi alanlarında hemen ve derhal ortak, birleşik direniş yapılarında bir araya gelmeyi, birleşik yapılarla genel antifaşist talep ve sorunlar veya alana, yerele özgü, sendikal, ekonomik, demokratik, akademik ya da cins özgürlükçü, ekolojik somut taleplerle mücadeleyi yükseltme, geliştirme çağırısı yapıyor.

Kampanya neden hızla geliştirilemiyor?

Faşizmi yıkama ve politik özgürlüğü kazanma inisiyatif ve girişiminin, öncüler ve büyük antifaşist kitleler arasında ne kadar karşılık bulacağı kuşkusuz eylemle sınanacaktır, sınanmaktadır. Birleşik hareketin Kasım-Aralık döneminde artan çaba ve yönelimleri anlamlı ve değerli kazanım olmakla birlikte çok açıktır ki, henüz yeterli olmaktan uzaktır. Tam da burada “Neden daha hızlı hareket edilemiyor”, “Neden daha güçlü bir gelişme açığa çıkartılamıyor” sorularının yanıtı, öncelikle toplam bileşenlerin verili nesnel durumunda aranmalıdır.

Tüm antifaşist kuvvetleri kesen bir dönem politikası olarak “Faşizmi yeneceğiz, politik özgürlüğü kazanacağız” yönelim ve girişimi, birleşik güçlerin kendilerini bağlayan dönem politikasının filli meşru mücadele sahasındaki gereklerini anlama, gerektirdiği politik, örgütsel ve düşünsel dönüşümü gerçekleştirmede sorunlar ve zorlanmalar yaşıyor, yer yer da bocalıyorlar. Bunlar aşılması mukadder gerçekler, beklenmedik sürpriz gelişmeler de sayılamazlar.

Her şeyden önce faşizmi yenme politik özgürlüğü kazanma öncü politik girişimi, birleşik güçlerin kadro, aktivist ve sempatizan kitleleri, hatta yapısal işleyiş sistematikleri dahil antifaşist direnen güçlerin psikolojik moral durumunun değişmesini gerektiriyor. Faşist şeflik rejimine karşı direnen kuvvetlerin sürekli savunma halini, bununla sınırlanan tarzın tekdüzeleşme ve kendini tekrara dönüşme riskini, moral-psikolojik durumu sorguluyor, antifaşist direnişin bugünkü durumunda savunmadan çıkıp saldırı yönelimine girmesinin gerektirdiği dönüşümü talep ediyor ve hatta kuvveden fiile geçtiği ölçüde dayatıyor. Bu da her birinde eşitsiz olmakla birlikte bütün bileşenler bakımından rahatsızlıklar, huzursuzluklar yaratması kaçınılmaz devrimci bir iç gerilim ve zorlamadır.

Ayırdında olunsun ya da olunmasın girişimin ortaya çıkardığı “sorunlar” ve ateşlediği iddia daha büyük ve karmaşıktır. Genel başlık sürerken aylara yayılan ve somut pratik görevleri kısa sürelerle değişip yenilenen bir siyasi kampanyada birleşen ve birleşilebilecek kuvvetlerin politik süreçlere ve görevlere ayrı ayrı değil birleşik müdahalesini gerektiriyor. Başarı açısından sürecin öznesi yapıların kavranması gereken hayati bir noktadır bu. Birleşik hareket ve birleşebilecek güçlerin “birlikte özneleşme”, “birleşik bir özne” yaratma sorun ve görevinin ayırdında olmalarını ve bunun gerektirdiği dönüşümü, yenilenmeyi istemeleri, yönelmeleri ve başarabilmeleri gerekiyor. Kavrayış ve yönelim eşitsizlikleri verili bir nesnellik olmanın ötesinde, tarafların politik analiz ve yönelimlerinde, güç seferberliği, sorumluluk üstlenme, daha ağır ya da daha hızlı hareket etmeyi talep eden tutumlarına kaynaklık etmektedir.

Geride kalan süreçlerde ayrı ayrı HDP-HDK ve devrimci birleşik güçler somutunda kazanılmış birleşik önderlik deneyimleri çok değerlidir. Ama girişim elde edilen düzeyin yeterli olamadığını başka bir düzeye geçilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Daha ileri bir düzeye ise, ancak elde edilmiş bu deneyimleri bir kaldıraç gibi değerlendirerek sıçranabilir. Aşağıda bu “daha ileri düzey”in ayırıcı özellikleri vurgulanacaktır.

Girişimin çözümünü talep ettiği, antifaşist güçlerin saldırıya geçişini hazırlama ve örgütleme sorunu her şeyden önce yukarıda kendini yeni “birleşik öznenin” inşası, açığa çıkartılması biçiminde de tanımlanan “birleşik bir politik merkezin” (politik gündem, öncelikler ve politik kararları, oluşturucu yapıların bağlar) yaratılması biçiminde koyuyor. “Birleşik politik merkez”, “Birleşik politik önderlik” şeklinde de tanımlanabilir, bir program ve strateji zeminine dayandığı gibi, bileşen yapıların politik mücadele anlayış ve tarzının etkileşimli birleşik şekillenmesi, politik önderlik birikim ve kapasitelerinin birleştirilmesini de kapsar.

Antifaşist direnişin toplam bileşenlerinin, hatta şovenizme ve faşist sömürgeciliğe karşı birleşik yapıların oluşturucu bileşeni yapılar bakımından da “gelişmenin eşitsizliği” kimsenin görmezden gelemeyeceği temel bir gerçekliktir. Gelişmenin eşitsizliği, birleşik ve birleşebilecek güçlerin verili örgütsel ve politik durumları, istisnasız tümü bakımından, ama her biri için farklı düzeyler ve biçimlerde olmakla birlikte, birleşik önderliğe geçişte frenleyici, geri çekici roller oynuyor, oynayacaktır da. Bu nesnelliğin kavranması özellikle bu gerçekliği değiştirme iddiasını taşıyanlar için önemi bir yerde duruyor. Diğer yandan bütün bunlardan şu sonuç da çıkmaktadır ki, bileşen güçlerin siyasi çalışmalarının kampanyanın gereklerine tabi olmaları taahhüdü nedeniyle birleşik güçler bağlamında gelişmenin eşitsizliğine yapılmış dolaysız bir müdahale olarak “birleşik etkileşimli gelişme” dinamiğini tetiklemektedir. Bu “manyetik çekimi” ve “siyasi etkimesi” nedeniyle antifaşist güçlerin genel toplamı bakımından da geçerlidir.

“Gelişmenin eşitsizliği” derken, “örgütsel güçlerini çapı ve niceliği” de gelişmenin eşitsizliğinin bir faktörü olmakla birlikte özellikle bunu söz konusu yapıyor değiliz. Antifaşist mücadelenin her bileşeni, birleşik antifaşist direnişe ve birleşik yapılara var olan güçleriyle katılacaktır, ondan ötesi bütün tarafların taahhütlerine bağlı kalmaları ve güçlerini seferber etmeleri, aldıkları sorumlulukları yerine getirme sorunu ve yükümlülüğüdür. “Eşitsiz gelişmeyle” birleşik mücadele ve ortak çalışma deneyimi, politik mücadelenin birleşik önderlik ve birleşik yapılarda merkezileştirilmesi, politik önderlik anlayış ve kapasitelerini realize etme tarzları, birleşik yapılarda inisiyatif ve sorumluluk üstlenme yönelimleri vb. farklı tarihsel serüvenleri, bilgi ve deneyimlerinin farklılığı gibi nitelik ve nicelik faktörlerin toplamını söz konusu ediyoruz.

“Birleşik merkez” ihtiyacının yalnızca antifaşist birleşik mücadelenin merkezileşmesi düzeyinde açığa çıktığı da sanılmamalıdır. Antifaşist mücadelenin birleşik önderliği sorunu kendisini merkezi düzeyde olduğu kadar kentler-yerel düzeylerde, fabrika ve işletmelerde, sendikalar ve meslek örgütlerinde, cins özgürlüğü mücadelesi, gençlik ve ekoloji cephelerinde, semtlerde vb. ezenlerle ezilenler arasındaki mücadelenin bütün düzeylerinde ortaya koymaktadır. Birleşik ve birleşebilecek antifaşist güçlerin bütün yapılarından, kadro ve aktivistlerinden, sempatizan kitlelerinden yeniye cüret etme, değişim gücü, geniş kitlelerle buluşmada politik pratik yaratıcılık, özellikle de sorumluluk üstlenme ve inisiyatif alama yeteneği talep etmektedir.

Birleşik antifaşist mücadelenin cephesel tarzda geliştirilmesine bağlanmış politik çalışmaların tarafların siyasi eylem ve etkinliklerinin merkezinde durması, verili durumlarının pratik biçimde değişimini gerektiriyor. Ezenler ile ezilenler arasındaki mücadelenin mevcut durumu, birleşik antifaşist mücadelenin geliştirilmesi ihtiyacını ortaya koyduğuna ve birleşik hareketin tarafları burada hemfikir olduklarına göre, durumun bütün tarafların politika tarzının değişmesini, dönüşmesini gerektirdiğini, hatta bunu dayattığını görmek, kabullenmek ve kavramak zorundadırlar. Fiili meşru mücadele sahasında birleşik hareketin kuvvetlerinin, “Birleşik mücadeleyi geliştirelim ama çalışma ve politika tarzımız da dünkü gibi devam etsin” deme lüksüne sahip değillerdir, daha önemlisi antifaşist birleşik mücadelenin geliştirilmesi yönünde atılacak her ciddi adımın bütün tarafların politika ve çalışma tarzının “birleşik mücadelenin gerekleri yönünde” değişimini, dönüşümünü dayatacağının ayırdında olmak gerekir.

“Birleşik antifaşist mücadele gerekli ve acil bir ihtiyaç, çözümü şimdinin, şu anın sorunu” diyen yapıların, verili durumlarını sürdürebilecekleri ve sürdürmeleri de gerektiğini düşünmek vahim bir yanılgı olur, “faşizmi yeneceğiz, politik özgürlüğü kazanacağız” kolektif iddia ve iradesiyle çelişir, sürtünür ve köstekler. Tam tersine birleşik mücadelede inisiyatif alma, birleşik mücadelenin itici gücü olma istek ve yönelimi, iddia sahibi herkesin kendi durumunu birleşik mücadelenin geliştirilmesinin gereklerine ve ihtiyaçlarına göre değiştirmesini, dönüştürmesini gerektirir, koşullandırır.

Gelişmenin hızlı olmamasının temel bir sebebi de birleşik hareketin fiili meşru mücadele sahasındaki kuvvetlerinin hazırlık yetersizliğidir. Bu gerçeklik kampanya öngelen örgüt-örgütlenme sorunuyla yüzleşmeyi koşullamıştır. Ancak örgütlenme sorunlarının hemen ve derhal çözümüne girişilememesinin daha faklı nedenleri de vardır. Örneğin, birleşik hareketin diğer bazı mücadele cephelerindeki kuvvetlerine benzer veya paralele bir birleşik çalışma tarzını deneyimlememiş olma gerçekliği kampanya, fiili meşru mücadele sahasındaki kuvvetlerin harekete geçmesini talep edince çarpıcı tarzda görünür hale gelmiştir. Tuhaf biçimde “baştan başlayan” tartışmalar, anlama ve anlaşılma “sorunları” biraz da bu gerçekliklerle bağlıdır.

Kampanyanın ayırıcı özellikleri

Geride kalan süreçte işe başlanmış, bir kısım adımlar atılmış, anlamlı bir çaba içerisine girilmiş olmasına karşın kampanya fiilen aktivize olamamış, belli bir oyalanma ve patinaj hali oluşmuş, değerli bir zaman kaybı yaşanmıştır. “Faşizmi yıkacağız politik özgürlüğü kazanacağız” yöneliminin hemen tüm antifaşist güçlerin dikkatini çektiği ve beklentiler yarattığı koşullar altında zaman kaybetme lüksü kalmamıştır. Şu veya bu nedenle “oyalanmak” bir inandırıcılık, devrimci söz ile eylem birliği tutarlılığı sorunu yaratır. Sorunları çözme ve engelleri aşma yaratıcılık ve kararlılığının birleşik tarzda harekete geçirilebilmesi acil ihtiyaçtır.
Eksikler olabilecektir, hatalar yapılabilecektir, önemli olan açığa çıktığında bunlara saplanıp kalmamak, değiştirme ve düzeltme yeteneği gösterebilmektir. Mükemmeliyetçi olunmamalı, beklenmemeli ama politika üretimi, örgütlenme ve çalışma tarzında “işin gerekleri”ni açığa çıkartacak analizlerin geliştirilmesi, “işin gerekleri”nin derinliğine kavranması ve düşünsel ve pratik biçimde yanıtlanabilmesi gerekir. Birleşik mücadeleyi geliştirme ve onun şu anki somutlanması olarak kampanyanın birleşik hareketin fiili meşru mücadele cephelerindeki kuvvetlerine kavratılması kampanyaya paralel yürüyen bir siyasi aydınlatma, kavratma ve eğitim seferberliğinin aciliyetini vurguluyor. Bu kampanyanın eylemli tarzda yayılması ve geliştirilmesi çalışmalarıyla birlikte-iç içe yürütülebilir, yürütülmelidir de. Birleşik hareketi oluşturan yapılardan siper yoldaşlarının işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençlerin, kitlelerin önüne çıktıkları her durumda “kendi yapılarının” değil de birleşik hareketin temsilcileri olma gerçekliklerinin gerektirdiği dil ve söylemi özümsemiş bir yaklaşımı sergilemeleri gerekir.

Kampanya, yerel, kesimsel ya da merkezi herhangi bir eylem birliği değildir. Siyasi merkezileşmeyi, tarafların merkezi düzeyde birleşik siyaseti merkezileştirmelerini ve süreklileştirmelerini öngörmekte ve dikte etmektedir. Bu siyasi hamleyi veya birleşik dönem politikasını herhangi bir eylem birliği gibi ele almak, düşünmek, kavramak vahim bir yüzeysellik ve görüş açısı sınırlılığı olur. “Faşizmi yıkacağız, politik özgürlüğü kazanacağız” siyasi hamlesi, antifaşist direnişi ileri sıçratacak bir kaldıracı realize etme, cepheleşme çalışmalarına nicelik ve nitelik kazandırma atağıdır.

Dönem boyunca birleşik inisiyatifin siyasi kararları, tarafların bütün güçlerini bağlıyor, tam ve kesin tarzda uymalarını talep ediyor ve zaten taraflar da bunu taahhüt ediyorlar. Bu durumda inisiyatifin değişik düzeylerinde “çözüme ulaştırılmış” konuların sorunların tekrar tekrar tartışılmasının bir anlamı olamaz. Durum herkesten daha çok inisiyatif ve sorumluluk almasını, politik örgütsel seferberlik ve yaratıcılık talep ediyor. İnisiyatif almak kampanyanın dilini kurmak için, kampanyayı yükseltecek, yayacak öneriler geliştirmek için yoğunlaşmayı, güç seferberliğinde, görev ve sorumlulukları omuzlamada, sorunlara çözüm oluşturmada, engelleri aşacak yol ve yöntemler bulmada devrimci ataklığı ve yaratıcılığı gerektiriyor.

Fiili meşru mücadele sahasında tarafların kampanyaya tüm güçlerini seferber edebilmelerinin hemen ve derhal aşmak durumunda olduğu örgütlenme sorunlarının bir düzeyi siyasi merkezin işlevselleşmesi ise, diğer boyutu da alanlarda, kesimlerde, yerellerde tarafların kuvvetlerinin koordine edilerek ilişkilendirilmeleri, kampanyanın gereklerine uygun bir sahiplenişi, ilişki ve çalışma tarzını, birleşik örgütsel yapılarını inşa etmeleridir. Bunun çok geniş ve kapsamlı bir çalışma olduğu açıktır. “Sıradan bir eylem birliği” mantığı ve yaklaşımı içerisinde bu görevlerin başarılı ve amaca uygun tarzda çözülmesi beklenemez. “Faşizmi yeneceğiz” atağı öyle örgütlenebilmelidir ki, faşizme karşı mücadeleye etkin tarzda katılmak, sorumluluk almak isteyen her işçi, her kadın ve genç birleşik yapılar içerisinde görev ve sorumluluk alabilsinler. Kampanya birleşik antifaşist mücadelede sorumluluk almak isteyen her işçi ve kadına, her gence bir çekim gücü ve adresi olabilmelidir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi