Evde Kalmak ya da Kalmamak… Bütün Mesele Bu!

Küresel salgınla birlikte yaşamımıza giren sosyal izolasyon ve fiziksel mesafe kuralı ekonomik, sosyal, kültürel yaşamı ve bireysel ilişkileri etkilediği gibi siyasal ve örgütsel yaşamı da derinden etkiledi, değişime zorladı. Karantina hali, sokağa çıkma yasakları ve iktidarın “Evde kal” politikasının yanı sıra toplumun otokontrol psikolojisi bu değişimin zemini oldu. Sosyal medyanın artan etkisi, telekonferans toplantıları, online açıklamalar, yeni tip iletişim aplikasyonları, balkon eylemleri, sokağa çıkma yasakları ile ya ilk kez siyasal-örgütsel mücadele yaşamımıza girdi ya da dünden daha etkin oldu.

Ne yazık ki, emekçi sol güçlerin çok büyük bir kısmı yeni duruma kendisini uyarlama ve yeni koşullar altında mücadeleyi sürdürme yeteneği göstermede zayıf kaldı. Klasik mücadele biçimleri ve bilinen örgütlülük hali hızla terk edildi, burjuvazinin “Evde kal” politikasına angaje olundu. Salgının önlenmesi için gerekli olan sosyal mesafe kuralı hızla politik faaliyete ve eyleme mesafe halini aldı. Sanal dünyada muhalefet olma pratiği derinleşti, tüm siyasal teşhir sosyal medya çalışmasına hapsedildi. İşçi ve emekçilerin öncüsü olma iddiasındaki birçok emekçi sol kuvvetin bu tavrı işyerlerinde çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca işçi ve emekçinin durumuyla açık bir çelişki oluşturdu. Süreç, siyasal ve örgütsel tasfiye tehlikesini doğurdu.

Peki, bu durum komünist öncü için ne anlam ifade etti? Öncüyü nasıl bir değişime zorladı? Uzun yıllar içinde şekillenmiş siyasal mücadele biçimleri ve örgütsel işleyiş yeni koşullar altına nasıl şekillendirildi? “Yeni koşullar” klasik olanı terk etmeyi mi dayattı yeni biçimlere uyarlanmasını mı gerektiriyordu? Ne tipte zayıflıklar açığa çıktı?

Örgütsel işleyiş ve süreklilik

Devrimci sosyalistler bakımından yapılacak ilk tespit, dünden bugüne her koşul altında kendine bir yol açma, yol bulma arayışının bu dönemde de öncüyü yönettiği gerçeğidir. Koşullara değil amaca bağlanan, içinde bulunduğu koşullara saldırarak değiştirme anlayış ve çabası bu dönemde de yol gösterici ilke oldu. Dönemin ihtiyaçlarına yanıt veren devrimci politikanın öncünün eyleminde yaşam bulması; örgütsel sürekliliği sağlama görüş açısı ve yönelimi, keza “olağanüstü dönemlerde olağanüstü yönetim biçimi” düşüncesi, bütün bunlar yukarıdaki soruların devrimci yanıtlarının da başlangıcını oluşturdu.

Burjuvazinin ve onun faşist rejiminin “Evde kal” çağrısı yalnızca salgını engelleme yöntemi ve politikası değildi. Aynı zamanda kapitalist sömürü ilişkilerini güvenceleyen ve diktatörlüğün güvenliğini esas alan bir politikaydı bu. Devrimci sosyalistler, faşist şeflik rejiminin “Evde kal” politikasının emekçi sol güçler için barındırdığı en büyük riskin siyasal ve örgütsel tasfiye olduğu gerçeğinden hareketle örgütsel ve siyasal konumlanışlarını inşa ettiler.

Komünist öncünün örgütsel varlığı ve örgütlerinin sürekliliği işçi sınıfının ve ezilenlerin en büyük gücüdür. Öncelikli sorunu yeni koşullar altında parti örgütlerinin işlerliğini korumaktı. Nispeten geniş bileşime dayalı yönetim organları, temel illerdeki il-ilçe örgütleri bölümlenerek daha dar bir komite düzenine geçildi. Örgüt yapısı ve işleyişi, fiziksel mesafe zorunluluğuyla uyumlu hale getirildi. Değişen bu örgütsel form, belli bir toplantı periyoduna bağlandı, toplantıların parti kurumlarında yapılması esas alındı. Yaş ya da sağlık nedeniyle risk grubuna giren parti kadroları için özel bir örgütsel politika izlendi, sosyal ortamlardan tecrit, ancak siyasal ve örgütsel görevlerle yeni tipte etkin ilişki biçimleri belirlenerek zorunlu sosyal izolasyonun siyasal-örgütsel izolasyona dönüşmesine izin verilmedi. Parti binaları ve devrimci kurumlar hijyen ve sağlık kuralları altında açık tutuldu.

Parti merkezi tüm alanlarla daha baştan etkin ilişki kurdu, il örgütlerini belirli sayılarda toplayarak kolektif akıl ve iradeyi örgütlemeye girişti. Yeni dönem örgütsel çalışma tarzı yukarıdan aşağıya tüm örgütlere sirayet etti. Faşist iktidarın sokağa çıkma yasağı ilan etmesi riski göz önünde bulundurularak örgütsel düzenlemeler ve hazırlıklar buna göre yapıldı. Devrimci sosyalistlerin dönemin ve “an”ın ruhunu ilk andan itibaren kavraması, süreçte gelişebilecek aşamaları öngörmesi, yeni duruma göre hızlı örgütsel değişikliklere gitmesi ve adapte olması sürecin politik öncülüğünü üstlenmesini sağladı.

Örgütlerin nicelik olarak daraltılması mevcut biçimlerinin işleyişini ortadan kaldırmadı. Tüm parti örgütleri online iletişim grupları yoluyla yeni biçim altında eski işlevlerini sürdürdü. Online toplantılar ve yazılı metinler yoluyla öncünün siyasal hattı ve pratiği kolektif tartışmaların konusu yapıldı. Böylece bilinen biçimlerdeki geniş parti örgütleri ve tek tek her bir parti kadrosu bu zeminde de olsa rolünü oynamaya devam etti. Kurulan komiteler yetkili kılınsa da il-ilçe ya da kongrede seçilmiş parti örgütlerinin hakları ve tüzüksel yükümlülükleri korundu, nesnel zorluklara rağmen demokratik danışma ve kolektif karar alma ilkesi işletildi. Seyahat yasakları koşullarında da tüm kent ve bölge örgütleriyle ilişki korundu, iletişim ve koordinasyon sağlandı.

Dönemin çalışma ve politika tarzının öne çıkan yönlerinden birisinin öncünün değişik mücadele cephelerindeki kuvvetleri arasında göze çarpan koordinasyon, yön ve devrimci işbirliği muhakkak vurgulanmalıdır. Yaygın ESP/SKM, ESP/SGDF imzaları ya da ESP, SGDF ve işçi cephesi güçlerinin birleşik etkinlikleri, öncünün güçlerinin değişik bileşimli birleşik sokak ajitasyonu gösterileri vb. bu gerçekliği resmeder. Öncünün bütün kadro ve örgütlerinin bu deneyimi derinleştirme, kapsamlılaştırma hattında geleceğe taşınması görev ve sorumluluğu vardır.

Evde Kalmak Ama Nasıl?

Geride kalan iki aylık dönem içinde evde kalmak kimi zaman yaşamın zorunlu bir parçası haline geldi. Özellikle haftanın belli günlerini kapsayan sokağa çıkma yasakları bu durumun somutluk kazandığı anlar oldu. Öte yandan politik mücadelenin düzeyinin belirli bir anda objektif olarak sınırlandığı, sosyal ilişkilerin ve faaliyetin daraldığı koşullarda da evde kalmak devrimci sosyalistler için örgütsel bir sorun olduğu kadar dönemin devrimci bir imkânı olarak ele alındı. Hem risk grubunda olmaları nedeniyle evde kalmak zorun olan kadrolar hem de genel olarak tüm parti ve sosyalist gençlik kadroları için bu dönem en başından itibaren devrimci eğitimin imkânı olarak değerlendirildi. Kadro niteliğinin yükseltilmesi, Marksist-Leninist bakış açısının derinleştirilmesi, parti programı ve stratejisinin kavratılması, politik ve örgütsel önderlik gücünün beslenmesi, genç kadroların yetiştirilmesi için eğitim çalışmaları dönemin en önemli görevleri içinde pratikleştirildi. Partinin temel görüşleri ve ayırt edici çizgileri başta olmak üzere bir dizi başlık altında oluşturulan eğitim müfredatı yüzlerce kaynak kitap ve makaleyle birlikte tüm örgütlere iletildi. Kurulan eğitim grupları olanaklı olan tüm alanlarda yüz yüze eğitim seminerleri yaparken, fiziksel temasın sınırlı ya da hiç olmadığı alanlarda ise online iletişim grupları üzerinden seminerler gerçekleştirildi. Hâlihazırda yürüyen bu pratik denilebilir ki, uzun yıllardır erişilememiş bir düzey yakaladı.

Örgütlü güçlerin kaldığı evlerde yaşam kuralları belirlendi, günlük yaşam ve çalışmalar komün tarzında düzenlendi. Günlük devrimci yaşamın komünlerde üretilmesi bu süreci örgütsel ve ideolojik olarak sağlam yürümenin yolu olarak bilince çıkarıldı. Devrimci yaşamı şekillendiren kolektivizm ilkesinin hayata geçirilmesi, ortak üretimle olduğu kadar kolektif tüketim ve paylaşımla mümkün kılındı. Kapitalizmin en tehlikeli ideolojik virüslerinden bencilleşme, bireyselleşmeye karşı sosyalist yaşam ilkeleri anti virüs olarak bilince çıkarıldı. Burjuva ideolojisine karşı sosyalist ideolojinin hayat bulduğu komün tarzı yaşam örgütlendi. Ev içi üretimden ortak tüketime, eğitim çalışmalarından sosyal etkinliklere dünden daha ileri bir örgütlülük düzeyi yakalandı.

Süreç boyunca yayınlanan iç genelgeler mücadelenin ihtiyaçlarını saptamanın, politik ve örgütsel çalışmayı yönetmenin, yeni sürecin mücadele araç ve biçimlerini kavratmanın, deneyimleri kolektifleştirmenin, devrimci yaşamı örgütlemenin, kadro niteliğini yükseltmenin, enformasyon ve koordineyi sağlamanın en temel aracı oldu. Yayınlanan genelgeler önceki dönem hiç olmadığı kadar işlevsellik kazandı ve etkili oldu.

Fiziksel mesafe ve sosyal izolasyon nedeniyle sürecin riskli yanlarından biri parti örgütleriyle en geniş parti kitlesinin bağlarının kopması ve “örgütsel mesafenin” oluşması tehlikesiydi. Bu açıdan en geniş parti güçleriyle ilişkileri korumak ve sürdürmek dönemin önemli görevlerinden biri oldu. Toplumu etkisi altına alan hastalık kapma psikolojisi yüz yüze görüşmeleri, ev ve işyeri ziyaretlerini özellikle başlangıç aşamasında zorlaştırdı, ancak ilerleyen günlerde sürece adaptasyon sağlanmasıyla bunlar aşılmaya başlandı.

Devrimci sosyalistler telefon ve internet ağları üzerinden dijital gruplar oluşturarak, özellikle tecrit altında kalan belli bir yaş kuşağını ve risk grubundaki güçlerini, şehit ve tutsak ailelerini düzenli olarak arayarak ilk andan itibaren iletişim kurdu. Bu ilişki biçimi sürdürülmekle birlikte ilerleyen günlerde hijyen önlemleri alınarak ev ziyaretlerinin yapılması, dayanışma ağları ya da doğrudan parti örgütleri üzerinden örgütlenen gıda ve temizlik ürünlerinin parti kitlesine ve ailelere ulaştırılması yoluyla da ilişkilerin kurulması bu dönemin kazanıcı yanlarından biri oldu. Dijital iletişim platformları üzerinden sosyalist basının ulaştırılması, kimi bölgelerde oluşturulan grupların güncel siyasal tartışmaları, genelgelerin ve hazırlanan eğitim materyallerinin incelenmesi, tartışılması da en geniş parti kitlesine ulaşmanın biçimleriydi.

Yalnızca ilişkileri sürdürmek değil, aynı zamanda atıl kalan parti güçlerini işlevsel hale getirmek de önemliydi. Birçok politik örgütün sokaktan çekildiği, bir kısım aktif partili kuvvetin dahi yer yer tereddüt geçirdiği, gelişen toplumsal psikolojiden etkilenerek eylemsizlik anaforuna kapıldığı salgın koşullarında bu, şüphesiz zorlayıcıydı. Ancak özellikle yaygınlaşan dayanışma ağları atıl kalan gücü harekete geçirmek bakımından iyi bir zemin oldu. Denilebilir ki, dayanışma ağlarında yer alan sosyalistlerin önemli bir kısmı düne kadar herhangi bir alanda ya da parti örgütünde görev üstlenmemiş yoldaşlardı.

Atıl kalma riskiyle karşı karşıya kalan diğer bir kesim ise parti örgütlerinde aktif olarak görev üstlenen ancak salgın sürecinde yaş veya kronik hastalıkları nedeniyle risk grubunda olan örgütlü kuvvetler ve kadrolardı. Daha ilk günden bu güçlerin parti örgütlerince tespit edilmesi ve yaşam alanlarının düzenlenmesi örgütsel refleks açısından olumluydu. Bu kategorideki bir dizi parti kadrosunun değişik biçimlerde görevler üstlenmesi, zorunlu ev hapsinin üretken hale getirilmesini de sağladı. Zindanlardaki tutsaklarla yazışma ve ihtiyaçlarını ilgili kurumlara iletme, sosyalist basına yazınsal destek sağlama, eğitim ve propaganda materyalleri hazırlama, belirlenen il ve bölge örgütlerinin online toplantı ve eğitimlerine katılma, bireysel eğitimlerini örgütleme, hareketsiz kalan kuvvetlerin dönem boyunca üstlendikleri devrimci görevler oldu.

Özetle, pandemi koşulları altında devrimci sosyalistler sanal ilişkilere mahkûm olmaksızın klasik örgütsel ilişkilerden vazgeçmeden, yeni tür iletişim kanallarını mevcut olanla uyumlu hale getirerek, bu ikisinin en uygun bileşimini yakalamaya çalışarak örgütsel işleyişi sürdürdü. Parti kadrolarıyla, şehit ve tutsak yakınlarıyla, parti kitlesiyle düzenli ilişkiler kurmayı, partinin politik hattını ve dönem stratejisini kitlesine taşımaya özen gösterdi, toplumsal tecrit ortamına rağmen onların temel ekonomik, sosyal ve siyasal ihtiyaçlarının giderilmesine görev edindi.

Salgın dönemi, bilişim ağlarının örgütsel yaşam formuna uyarlanarak daha etkin kullanılabileceğini, geleneksel olan ilişki ağına eklemlenerek örgütsel bir güce dönüştürülebileceğini somut olarak gösterdi. Toplum yaşamına yerleşen ve ilişkileri belirleyen bir yerde duran teknolojik iletişim ağlarının örgütsel güvenliği gözetecek kural ve düzenlemelerle birlikte ele alındığında daha etkin kullanılabileceği ve oldukça yararlı olabileceği, toplantı, eğitim, propaganda gibi alanlarda önemli bir rol oynayabileceği deneyimlendi. Özellikle bilişim ağlarında özgür tabanlı yazılımları değerlendirmenin önemi ve gerekliliği dönem pratiğinin temel bir dersidir.

Öncünün Görevi: Evde Değil Sokakta Olmak

Salgın süreci daha önce hiç deneyimlenmemiş, politik ve örgütsel çalışmada sisli ara bir dönem oldu. Salgının Türkiye ve Kürdistan topraklarına yayıldığının resmen açıklandığı ilk günden itibaren “Evde kal” propagandası yoğun şekilde işlendi. İşçi sınıfı ise, ya büyük bölükler halinde işten atılarak açlığın pençesine itildi ya da kapitalist çarklar dönsün diye ölümcül koşullarda çalışmaya zorlandı. İşçi sınıfı ve ezilenlerin sokakta olduğu, çalışmak zorunda kaldığı bu koşullarda solda öncülük iddiasındaki güçlerin de “Evde kal” siyasetine kendisini kaptırması ve sokaktan çekilmesi dönemin en trajik yanıdır.

İşçi sınıfı ve ezilenlerin komünist öncüsünün politik tavrı bir yandan nesnel olarak gelişen ancak diğer yandan da faşist diktatörlüğün zeminini örgütlediği, yer yer yasaklarla dayattığı politik tasfiyeciliğe karşı devrimci bir duruş oldu. İçeriksiz, genel geçer “Evde kal” çağrısını devrimci sosyalistler reddetti. Milyonlarca işçinin açlıkla-ölüm arasına sıkıştırıldığı koşullar altında sokakta olmayı, devrimci ajitasyon ve eylem örgütlemeyi aynı zamanda ideolojik bir tutum olarak gördü. Kapitalizmin ve faşist rejimin teşhirini, sosyalist ajitasyon ve propagandayı yükseltti.

Dönemi anlama ve örgütsel adaptasyon sağlama, sürece uygun politik çalışma tarzını hayata geçirmede öncü yer yer tutukluklar yaşadı. Dönemin başında politik çalışmada yaşanan daralma, değişik mücadele araç ve biçimlerinin kullanımındaki belirsizlik, kitleyle bağların bir nevi kopması çalışmalarda sınırların oluşmasına neden oldu. Ajitasyon ve propaganda yöntemlerinin kullanımına tüm örgütler eşit bir enerji ve kararlılıkta yönelmedi.Politik çalışmanın örgütlenmesinde belli tutukluklar açığa çıktı. Başlangıçta görülen bu belirsizlik ve tutulma hali yine sokakta örgütlenen devrimci eylemin gücüyle kısa sürede aşıldı.

Süreç boyunca AKP-MHP faşist bloğu sadece sermaye sınıfının ve patronların çıkarlarını korumayı ve süreci fırsata çevirmeyi değil, aynı zamanda iktidarını korumayı ve tahkim etmeyi de hedefledi. Bu amaçla sosyal izolasyon politikasından yararlandı, salgını bahane ederek çeşitli yasaklarla antidemokratik ve faşist uygulamalarda derinleşti. Türkiye ve Kürdistan genelinde işçi sınıfı ve ezilenlerin örgütlü güçlerini baskı altına almaya çalıştı. Kayyumlarla Kürdistan’da, infaz yasasıyla zindanlarda yaptığı düzenlemelerle öncülere nefes aldırmayacağını gösterdi. Sınıfsal, ulusal ve cins çelişkileri salgın döneminde derinleşti ve daha görünür bir hal aldı. Öte yandan rejim herkesi eşitleyerek bu çelişkilerin üzerini örtmeye çalıştı.

Emekçi solun ana gövdesinin evlere çekildiği, kurumlarına kilit vurduğu bu koşullarda, devrimci sosyalistler, sokağa çıkmayı öncülük görevi olarak kavradı. İşçi sınıfı başta gelmek üzere “tüm çalışanlara ücretli izin” talebini öncelikli mücadele konusu yaptı. Yanı sıra kira ve konut giderleri için devlet desteği, ücretsiz sağlık ve test kitleri, temel gıda ve hijyen maddelerinin ücretsiz dağıtımı, işsizlere işsizlik ödeneği ve sigorta hakkı, KHK ile işten atılan ve yeni mezun olan sağlıkçıların hiçbir şart aranmadan işe alınması, ev içi emeğin ücretlendirilmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için acil şiddet başvuru hattının kurulması ve yasaların uygulanması, İnfaz Yasası’nın ayrımsız şekilde uygulanması gibi ekonomik, politik talepleri yükseltti. İşçi sınıfının grev silahını etkin bir mücadele biçimi olarak ajitasyon ve propagandanın konusu yaptı. Semt pazarları, meydanlar, devlet kurumları, AVM önleri, organize sanayi bölgeleri, fabrika ve işyerlerinin önü eylem ve ajitasyon alanı haline getirildi. TIR şoförünün, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda çalışan temizlik işçisinin eylem ve isyanları öncülere görevlerini hatırlattı. Komünist öncünün 25 yıllık mücadele deneyimi ve politika yapış tarzı bu sürece hızla adapte olmayı ve sokakta karşılamayı koşullayan temel bir faktördü. Parti ve sosyalist gençlik İstanbul, Ankara ve İzmir’de örgütlediği eylemlerle tutulma halini kırdı. Hazır güçlerin sınırlılığına takılmadan öz gücüne güvenerek, sokak eylemlerinin yol göstericiliğine inanarak devrimci pratiği örgütledi. Zihin dünyasında oluşan sınırların yıkılmasıyla birlikte öncülük rolü ve iddiası ete kemiğe büründü.

Öncünün davranış biçimi karşı devrim güçlerini de harekete geçirdi. AKP iktidarı “salgın sonrası şekillenecek yeni düzende yerini almasını” engelleyecek her türlü faaliyeti faşist yasaklar ve polis terörüyle kesmeye çalıştı. Öncü örnekler yaratan parti ve sosyalist gençliğin militanları polis şiddetinin, gözaltıların ve ağır para cezalarının muhatabı oldu. Devrimci sosyalistler yasak politikasına rağmen devrimci eylemlerinin ve ajitasyonun çıtasını yükseltti. Işık söndürme, ses çıkarma eylemleri, sokak ajitasyonu, çeşitli iş alanları ve kurumların önünde basın açıklamaları, pankart, ozalit, ESP-SKM postaları, duvar yazılamaları gibi birçok mücadele araç ve biçimi kullanıldı.

Emekçi sol hareketi “genel grev genel direniş” hattına ikna etme, bu yönde itme, güçlendirme ve birleştirme görüşüyle hareket eden komünist öncü, belirli bir etki sağlamayı başardı. Eşitsiz biçimde olmakla birlikte parti örgütlerinin belirlenen merkezi politika etrafında aynı amaca kilitlenmesi ve sokak eylemlerini örgütlemeye başlaması öncüye moral ve motivasyon kaynağı, emekçi sol güçlere de yol gösterici oldu, cesaret aşıladı. Emekçi sol güçlerin küçük bir bölümü ve az sayıda mücadeleci sendikanın yüzünü sokağa dönmeye başlaması salgının oluşturduğu toplumsal psikolojinin yansımalarına, sis perdesi ve siyasal kararsızlığa meydan okudu, saldırdı. Sürecin ne zaman biteceği belirsiz olsa da politik ve örgütsel çalışmaların ivme kazanması, emekçi sol hareketin ileri bölüklerinin sokak siyasetini merkeze alan bir tutum sergileme çabasına girmesi karanlığı dağıtmaya başladı. Öncü, kendi gücüne dayanarak örnekler yaratma, yolunu açma perspektifiyle hareket etti. İstanbul’da Tuzla işçi havzasında, Esenyurt’ta ve emekçi semtlerde, İzmir’de, Ankara Mamak’ta örgütlediği eylemlerle karanlık içinde kıvılcımlar çaktı. Böylece salgın döneminde etkisiz kalan emekçi solu zorlayıcı bir politik inisiyatif gösterildi.

Emekçi sol hareketin birçok bileşeninin kurumsal işleyişinin fiziksel olarak ortadan kalkması dönemin ihtiyacı olan birleşik mücadeleyi de sekteye uğrattı. Öncünün birleşik mücadeleyi örgütleme perspektifi dönemin koşulları altında şekillendi, pratikleşti. Bir yandan eylemli şekilde sokağa çağrı yapılırken diğer yandan farklı güçlerle görüşmeler yoluyla birleşik hat örgütlenmeye çalışıldı. Güçlerin bir merkezde birleştirilmesi, ortak eylemlerin örgütlenmesi, birleşik işçi hareketi yaratılması fikri öncünün eylemine yön verdi. Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu gibi esnek bir mücadele örgütü süreci sokakta karşılamak eğilimindeki birkaç siyasal güçle birlikte bu çaba sonucu kuruldu.

Güç Nicelikte Değil Eylemde

Salgın öncesi dönemde basın açıklamalarına, mitinglere, pratik faaliyete katılım sayıları daima önemsenir, tartışma konusu olurdu. Anlaşılır bir durumdu da bu. Ne var ki, salgın döneminde mücadele araç ve biçimleri, ajitasyon ve propaganda yöntemleri, kitle çalışması yöntemleri önceki dönemle benzerlik taşısa da anlam ve form açısından değişime uğradı. Sayı değil eylem daha belirleyici oldu. Bu dönemde iki kişiyle örgütlenen bir devrimci bir eylemin anlam ve etkisi salgın öncesi süreçten çok farklıdır. Tek başına TIR şoförünün söylediği devrimci sözler ve güçlü ajitasyonun milyonlara ulaşması ve etkisi bu durumu gösteren iyi örneklerden birisidir. 5-10 kişilik ajitasyon gösterileri, konuşmalar ya da basın açıklamalarının faşist zorla bastırılmak istenmesi de onların etki gücünün bir başka göstergesidir. Dönem boyunca devrimci eyleme oluşan mesafenin böylesi küçük ama etkili öncü eylem tarzı ile yıkılabildiği görüldü.

Salgın döneminde kitle iletişim araçlarının önemi hiç şüphesiz yeniden görüldü. Sosyal medyanın propaganda gücünün ve etkisinin artığı bu dönemde devrimci sosyalistler de kendini yeniden örgütledi. Kapitalist düzeni ve faşist rejimi teşhirin yanı sıra sosyalizm propagandası da daha etkin şekilde yapıldı. Klasik olanla yetinme alışkanlığının aşılması, sosyal medya mecrasında daha etkin olma çabası, merkezden yerellere, tüm parti örgütlerini iletişim araçlarının etkin ve verimli kullanılması yönünde bir pratiğe yöneltti. Devrimci sosyalistler politik çalışmaların tümünü sosyal medya dünyasına sıkıştıran, sokak eylemlerini dijital platform eylemi haline dönüştüren anlayışlara karşı sokak eylemlerini ve sözlerini bu platformlara da taşıyarak asıl mücadele alanlarına işaret etti.

Sürecin ayırt edici mücadele biçimlerinden biri de Gezi ayaklanması döneminde oluşturulan dayanışma ağlarının bu dönemde daha etkin örgütlenmesi oldu. Yoksullarla, sokağa çıkması yasaklanan 65 yaş üstü insanlarla dayanışma ve paylaşım biçimlerinin oluşturulduğu ağlar hızla yaygınlaştı. Öncü, örgütlü bulunduğu alanlarda bu çalışmaların da içinde yer aldı, bu ağları birleşik mücadelenin zemini olarak gördü. Gıda yardımı, maske-siperlik, temizlik ve hijyen malzemelerinin dağıtımı gibi kitleyle ilişki kurulmasını sağlayan kolektif aktiviteler içinde bulundu. Dayanışma ağlarını kitleyle ilişki kurma imkânı oluştursa da işlevinin maddi dayanışmayla sınırlı olması bu örgütlenmelerin zayıf yanını oluşturdu. Ağlarda yer alan devrimci sosyalistler ise yalnızca maddi dayanışma ve temel ihtiyaçların karşılanmasını değil, işçilerin ve çalışanların politik taleplerinin sahiplenilmesi ve harekete geçilmesi perspektifini eksen aldı. Özellikle İstanbul’un kimi alanlarındaki dayanışma ağlarının Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu’nun “Cuma/20:20” eylemlerine sokakta katılım sağlaması yol gösterici bir işaretti.

COVID-19 günlerinde parti kadrolarının bu süreçte elde ettikleri deneyim elbette eşitsiz gelişti. Partililerin bazılarında sürecin başlangıcını kavrayamama, işçilerin ve ezilenlerin öncülüğü rolünü “unutma” ve evlere çekilme hali kendini gösterdi. Salgın döneminde önlerine gelen yeni düzlemdeki görevleri salgının bulaşma riskini göze alarak örnek bir cesaretle sarılanlar ve devrimciliklerine yeni nitelikler katmaya yönelenler olduğu gibi, evden çıkmayıp bedel ödemeyi göze alamayan, coşku ve enerjisini esirgeyen, sürecin içinde gelişebilecek harekete kafa yormayan yoldaşlar da vardı. Süreç açığa çıkarttığı gerçeklerle kadro politikası için devrimci bir ayna işlevi gördü.

Devrimin güncelliği kılavuzunu kaybetmeyen öncü, geride kalan iki aylık süreçte politik ve örgütsel önderlik kapasitesindeki yetmezliklere ve olanaksızlıklara rağmen kendi sınırlarına teslim olmadı, yeni deneyimler biriktirdi. Şimdi, kısa salgın döneminin zengin deneyim ve birikimine sahibiz. Durumun doğuracağı sonuçlar ve süreç ne kadar belirsiz olursa olsun öncü için kesin olan şey örgütsel süreklilik ve devrimci eylemin vazgeçilmezliğidir. Kapitalist sömürü düzenine karşı halk sağlığı, faşist rejime karşı da halk güvenliği ancak bu yolla savunabilir.

 

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi