Salgın, Güncel Talepler, Devrimci Talepler

Emperyalist küreselleşme evresinde dünya çapında yoğunlaşan gelişmesiyle kapitalizm, şu son 30 yıllık dönemde doğayı daha çok yıkıma uğrattı. Bunun felaketli sonuçlarından biri, kısa aralıklarla bölgesel ve dünya çapında salgınlar oldu. Ebola, AIDS, Domuz Gribi, Kuş Gribi, Sars, Mers, COVID-19 bu salgınlara verilen adlar. Kapitalizmin yol açtığı ekolojik yıkım ve iklim krizi sonucu salgınların, tarihtekinden farklı olarak uzun olmayan aralıklarla gerçekleşeceği, kapitalist devletlerin önlem almayarak ve kapitalist sağlık sistemlerinin bir de özelleştirmiş olmaları nedeniyle, emekçi insanlığa felaketler yaşatacakları, COVID-19 salgını vesilesiyle bir kez daha görüldü.

Günümüzün tıbbi gelişme düzeyi çok yüksek, sağlığa bütçe ayırma olanakları da çok elverişli. Bu iki temel etken, salgınlara karşı halk sağlığını koruma imkânı yaratıyor. Fakat üretim ve birikim dünya tekelleri ile eklentisi dünya üretim zincirindeki şirketlerin mülkiyetinde olduğu için, kapitalist devletler de sağlığa değil, tekellere, şirketlere, savaşa, militarist yapılara kaynak aktarıyor, hatta çoğu ülkelerde olduğu gibi devletlerin dini örgütlerine bütçe ayırdıkları, sağlık sistemlerini ve ilaç üretimini hemen tümüyle özelleştirdikleri için, imkânlar halk sağlığı için kullanılmıyor. Korona salgının da kanıtlandığı gibi yoğun bakım cihazları, test kitleri ve hatta basit maske-eldiven yetersizliği, işçilerin, yoksulların ve özellikle yoksul yaşlıların kitlesel ölümüne yol açıyor.

Özgün Güncel Talepler Neden Önemli?

Kapitalist devletler, iki bakımdan işçi sınıfı ve yoksulları Koronavirüs salgınında ölümün ağzına atıyorlar. Birincisi halk sağlığı bakımından Koronavirüs’ten ölmeye, ikincisi açlığa mahkûm ederek.

Bu gerçeği özellikle Erdoğan faşizmi altındaki Türkiye’de çok daha çarpıcı tarzda yaşıyoruz.

COVID-19’dan ölüm, özellikle işçi sınıfının çalıştırılan bölükleri için, an’ın yaşamsal tehlikesi. Açlık ise, hemen önümüzdeki zamanın işsiz bırakılmış güvencesiz ve kayıtsız çalıştırılacak işçiler ve yoksul halkımızın, ayrıca yakın zamanda işsiz bırakılacak işçi bölükleri, işgücüne yeni katılacakların karşı karşıya kalacağı tehlike.

Faşist diktatörlüğün ve burjuvazinin dayattığı ölüm-açlık çıkmazı karşısında, işçi sınıfı ve yoksulların kurtuluşu için devrim ve toplumsal mülkiyeti gerçekleştirmek zorunlu. Bu gerçek, kapitalizmin ekolojik yıkımıyla, buna imkan veren/liderlik eden hükümetlerin suç ortaklığıyla ortaya çıkan Koronavirüs salgınıyla bu bir kez daha kanıtlanıyor.

İşçi sınıfı ve ezilenlerin salgınlardan kurtuluşu, devrimden geçerek toplumsal mülkiyete dayanan ekolojik yıkımı ve iklim krizini tersine çevirecek planlı ekonomiyle, buna yol gösterecek dünya görüşü ve sosyalizm dünyasıyla mümkün.

Üretim araçlarının toplumsal mülkiyetine dayanan bir dünyada ekolojik yıkım durdurulabilir, güçlendirilmiş toplumsal sağlık sistemi salgınların felaketini önleyebilir ve halk sağlığını koruyabilir. COVID-19’da kapitalist düzenin iflası ve kapitalist devletlerin aczi ve özelleştirmiş oldukları sağlık sisteminin iflası bunu tersinden acı biçimde gösteriyor. Türkiye ve Kürdistan, Ortadoğu için bu çok daha fazla geçerli.

Türkiye’de, işçi sınıfı ve yoksul kitleler, dayatılan ölüm ve açlık çıkmazı karşısında, durumu her zamankinden daha fazla sorguluyorlar. Durumlarını değişmek için arayış ve eylem girişkenlikleri gösteriyorlar. Bu arayış ve girişimler, devrimci bilinç ve örgütlenmelerinin yetersizliği nedeniyle henüz büyük çaplı mücadelelere yol açmamış olsa da, burjuvazi ve faşizmin kendileri için reva gördüğü açlık- ölüm çıkmazına karşı öfke, işçi ve yoksul kitlelerin büyük çaplı mücadelelerinin potansiyelini fazlasıyla taşıyor.

Salgınlardan, dayatılan ölüm-açlık çıkmazından kurtuluşun devrimden geçtiği bilincini işçi sınıfı ve ezilen kitleler ancak mücadeleler içerisinde, devrimci deneyimlerden geçerek edinebilirler. Milyonları mücadele okulu eğitir ve mücadele içinde kitleler devrimci değişime elverişli hale gelir, devrimci bilinç düzeyine ulaşabilir. Milyonlar söz konusu olduğunda propaganda ve ajitasyon yetmez. Milyonlar ancak öz deneyimleriyle devrimin ve sosyalizmin gerekliliğini kavrayabilirler, devrimci bilinç seviyelerini yükseltebilirler. Taktiğe yol gösteren Leninist ilkeyi Stalin şöyle vurgular: “Milyonlarca kitleye, eski iktidarın devrilmesinin kaçınılmazlığını kendi deneyimleri vasıtasıyla anlama olanağını vermek ve kitlelerin, devrimci şiarların doğruluğuna deneyimleri temelinde kanaat getirmelerini kolaylaştıracak mücadele yöntemlerini ve örgüt biçimlerini öne çıkarmak — işte görev budur”(1)

Ayrıca kitleler, bu mücadelelere seferber eden öncü komünist ve devrimci partilere, onların programlarına güven duyarlar. Diğer bir ifadeyle güncel taleplerle kitleleri mücadeleye seferber eden ve programı devrim ve sosyalizm olan öncünün aracılığıyla ve yarattığı güven, geliştirdiği bilinçlenme sayesinde, devrim ve sosyalizm çizgisi etrafında toplanırlar.

Bu nedenle komünist ve devrimci öncüler, kitleleri harekete geçirecek güncel taleplere önem ve öncelik verirler, kitlelerin istek ve yönelimiyle mücadeleci bağlar kurarlar. Güncel taleplerin kitlelerde harekete geçirici yankısı öncü iradi ajitasyon ve eylem çabasıyla birleştiğinde, salgının an’daki ve hemen sonrasının olağanüstü toplumsal felaket koşullarında, beklenenden çok daha hızlıca kitlelerin seferber edileceği eylemlere dönüşebilir.

Bugün Koronavirüs salgınına, yoksulluğa ve faşist şeflik rejiminin saldırılarına karşı istemler, öne çıkan ve yaşamsal hal alan başlıca güncel sorunlar ve taleplerdir.

Ücretli izin ve iş güvencesi; sağlık-gıda-belediye temizlik-gıda dağıtım-enerji, gibi zorunlu işkollarında sağlık güvenliği; işten atma yasaklanması, iş güvencesi, öne çıkan acil taleplerin başında geliyor.

Parasız sağlık; ihtiyacı olana parasız gıda, su ve elektrik ve ev kirası yardımı, diğer öne çıkan sorun ve güncel taleplerdir.

Özellikle ücretli izin ve iş güvencesi işçi sınıfının en acil ve yaşam grevine yol açacak talebidir.

İşçiler otomotiv, metal, (ilaç ve dezenfekte maddeleri üretimi hariç) kimya, inşaat, maden, taşımacılık ve zorunlu olmayan diğer pek çok işkolunda çalıştırılıyor. Kapitalistlerin karları için üretim sürdürülüyor. İşçiler salgında ölümün ağzına atılıyorlar. Diktatör Erdoğan ve sermaye sahipleri, çarklar dönsün diye işçilerin salgınla ölmesini hiçe sayıyorlar. İşçilerdeki vaka sayısı diğerlerinin şimdiden 3 misli. Çalıştırılan işçileri yaşam için greve seferber etmek güncel mücadele görevinin başında geliyor.

Bu işkollarında pek çok işyeri kısa çalışma ödeneğinden yararlanarak işçilerin bir bölümünü açlığa mahkûm etti. Kısa çalışmaya karşı da ücretli izin, iş güvencesi talebi geçerli. Söz konusu işçilerin mücadelesi şimdi semtlerde, ama yarın işyeri önlerinde olacak, yeni işsiz bırakılacaklarla birlikte yürütülmesi gerekecek. Ve iş güvencesi talebiyle işyeri işgallerini hedefleyecek.

Hizmet işkolunda çok sayıda küçük işyerinde milyonlarca işçi işten çıkarıldı. Kısa dönem çalışmayla -yalnızca kayıtlı olanlar- 1168 TL gibi açlık ücretine mahkûm edildi. 3 ayın sonunda çoğunluğu işsiz kalacak. Kayıtsız olanlar bir defalık 1000 TL ile aldatılmaya çalışılıyor. İşsizlik sigortasından hiç yararlanamayacaklar. Bu durumda “İşsizlik sigortası gasp edilemez”, “Tüm işçilere işsizlik sigortası hakkı” talepleriyle işçi sınıfının bu bölüklerine yönelik ajitasyon yapılması isabetli olur. Ve bu ajitasyon ancak semtlerde, alanlarda protesto ve hak alma eylemlerini hedef alarak olabilir.

Koronavirüs salgınında ağır risk altında çalışan sağlık emekçileri için -güvenli çalışabilmeleri için- yeterli ekipman, sık test, çocukları için bakım ücreti ve yeterli sağlık kadrosu verilmesi, KHK’yla açlığa atılanların geri alınması talepleri en acilleri. Sağlık güvenliği talebinin en acil ihtiyaç olduğu alan bu işkolu. Çok sayıda sağlık emekçisinin enfekte olması ve hayatını kaybetmesi, bu gerçeği de taleplerinin acilliğini de gösteriyor.

Zorunlu olarak çalışılacak gıda, dağıtım, belediye temizlik, enerji üretimi, gıda taşımacılığı vb. gibi diğer işkollarında, “Sağlık güvenliği”, “Fazla mesaiye hayır”, “Sık test ve ekipman”, “Risk grubundakilere ücretli izin, “Saray’a savaşa, patrona, hapishane inşaatına, Diyanet’e değil, sağlığı bütçe” gibi taleplerle yürütülen ve yürütülecek ajitasyon farklı eylem biçimlerini hedeflemeli. Örneğin yaşam grevi bu işkollarında, özellikle sağlık işkolunda salgın sürecinde şimdilik hedeflenemez. Fakat sağlık emekçilerinin ABD’de Beyaz Saray önünde “sağlık güvenliği” talebiyle yaptığı gösteri, Amazon’a bağlı gıda market zinciri işçilerinin sağlık güvenliği için kısa süreli iş bırakma/grev gibi eylem biçimleri hedeflenebilir.

Halkın Koronavirüs salgınında güvenceli test, tedavi ve yoğun bakım imkânından, kesilmiş sağlık bütçesi nedeniyle de mahrum bırakılması; savaşa, Diyanet’e, Saray’a, tekellere değil, sağlığa bütçe talebini de güncelleştiriyor. Savaş ve şovenizm karşıtı bir içerik de kazandırıyor.

Var olan işsizliğe şimdiden yeni işsizler katıldı. Sonra çok daha kitlesel işsiz yeni kitleler doğacak. Bu durumda “herkese iş ve insanca yaşam koşulu” talebinin güncelliği daha yakıcı hale geliyor. Erdoğan-Bahçeli’nin, salgının yarattığı ortamdan yararlanarak gerçekleştirdikleri “Çakıcı Affı” düzenlemesi, siyasi tutsakları ise hapishanede ölüme bilinçlice atmaları hem tepki topluyor hem de devrimci ve demokratik hareketin tutsakları açısından çok önemli. Antifaşist pek çok insanın, gazetecinin hapiste olması, COVID-19 salgınıyla ölüme mahkûm edilmesi, siyasi tutsakların özgürlüğü için kitle desteğini genişletici rol oynuyor. “Çetelere değil siyasi tutsaklara özgürlük” talebi bu bakımdan güncel ve öne çıkmış durumda.

Kadınların, işçi ve işsiz sınıf kardeşleriyle ortak talepleri yanı sıra bu dönem özgünlüğünde daha bir önem kazanan talepleri var. 6284 sayılı Kanun’un uygulanması, sığınmaevi güvencesi gibi kadını ev içinde artan erkek şiddetinden koruyacak önlemler, kadına yönelik şiddet nedeniyle tutuklanan ancak“Çakıcı Affı” ile serbest bırakılan erkeklere karşı güvenlik önlemi öne çıkıyor.

Özellikle karantina uygulaması ile birlikte evlerde kadınlar üzerindeki baskının yanı sıra ev içi işlerin yükü de arttı. Yanı sıra işsiz kalan ailelerde yoksullaşma da gecikmeden kendisini gösterdi. Bu koşullarda ev içi emeğe ücretlendirilmesi talebini daha güçlü dile getirecek koşullar oluştu. Bu koşulları “Ev içi emek ücretlendirilsin” sloganıyla değerlendiren ajitasyon güncel.

Gençlik açısından, özellikle hizmet işkolunda küçük işyerlerinde kayıtsız çalışanlar için, “herkese sigorta hakkı, işsizlik sigortasından yaralanma” talebi üzerinden ajitasyon acil.

Öğrenci gençlik için, “yurt ve ev kirası yardımı” ile “Uzaktan eğitim araçlarının sağlanması” güncel talepler halinde.

Yoksul, küçük üretici köylü ve tarım işçileri için de döneme özgü öne çıkan talepler var. Birincilerin acil talebi; küçük çiftçilerin banka ve büyük şirketlere borçlarının iptali. Sezondaki ekim girdileri için yardım diğer talebi. Yoksul köylülerin çoğunluğu gezici tarım ve inşaat işçisi. Salgın koşullarında gelir elde edemediler. Sınıf kardeşleriyle ortak taleplerinin yanı sıra, “işsizlik sigortası hakkının tanınması ve yararlanma imkanının esnetilmesi”ni istiyorlar. “İşsizlik sigortası fonu Saray’a ve patronlara peşkeş çekilmesin, işçi sınıfına verilsin” ajitasyonu yoksul köylü/yarı-işçiler arasında güncelde etkili olacak söylem. Ayrıca tarım işçilerinin çadırlardaki yaşam koşullarının ağırlığı ve tehlikesine karşı talebi de salgın koşullarında yaşamsal ve güncel.

Güncel taleplerin hemen tümü ajitasyon aracıdır. Kesimlere, somut duruma en uygun talep hangisi ise ajitasyon o talep öne çıkarılarak yapılır.

Koşullarda ve Güncel Taleplerde Değişiklik

Güncel talepler elbette hem ajitasyon hem de eylem talepleridir. Durumda az çok değişiklik olduğunda gerek hangi taleplerin öne geçeceği, gerek talepler, gerekse de hangi talebin nerede hangi tip eylem ajitasyonu ve direktifine dönüşeceği değişir.

Örneğin “İşten çıkarma yasaklansın-ücretli izin” talebi şimdi yaşam grevini hedefleyen bir talep. Özelikle önümüzdeki süreçte işçi kıyımının yoğunlaştırılacağı büyük olasılık. O koşullarda “iş güvencesi” talebi öne geçer ve işyeri işgallerini hedefler.

Salgın uzadıkça veya salgın sonrası büyük işletmelerde de yoğun işçi kıyımı yaşanacak, işsizlik devasa boyutlara varacak. O şartlarda, kıyımın ilk zamanlarında “iş güvencesi” talebiyle işyeri işgalleri öne geçer. Uzayan süreçte iş talebi ve işsizlik sigortasından her işsizin uzun süreli yararlanması, parasız sağlık, gıda, elektrik, ısınma, su, eğitim, kira yardımı gibi talepler öne geçer. Bu ajitasyonun hedeflediği eylem biçimleri, semtler ve alanlardaki yaygın gösterilerden salgın öncesi Lübnan, Şili, diğer birçok ülkedeki isyanlar benzeri büyük çaplı başkaldırılara kadar uzanabilir.

Evde kalanlar ve “Çakıcı Affı”yla salıverilen kadına yönelik suçluların baskılarına karşı SKM’lilerin yaptıkları gibi sağlık güvenliği alınan gösterilere başvurulabilir.

Parasız sağlık ekipmanı- gıda-su-elektrik-ısınma talebiyle semt gösterileri de sağlık güvenlikli gösteriler biçiminde olabilir.

Mücadelenin Yükselişi ve Devimci Talepler

Güncel kısmi ve elde edilebilir taleplerle mücadele, başta işçi sınıfı olmak üzere ezilen kitleleri mücadeleye seferber etmek, bu mücadeleyi yaygınlaştırıp birleştirmek hedefini taşır. Bu mücadelenin yan ürünü olarak taleplerin bir bölümü elde edilebilir. Fakat amaç bunları elde etmekten çok işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesini ve hareketini geliştirmek olduğu için, taleplerin elde edilmesini hareketin özgüveninin ve örgütlülüğünün güçlendirilmesinin aracı olarak değerlendirip mücadeleyi devrimci çizgide yükseltme hedefini sürdürmekte ısrar etmek gerekir.

Her iki halde de büyütülecek/büyüyen mücadele, genelleşmesinin ve daha ileri eylem biçimlerine geçişin aracı olacaktır. Mücadelenin genelleşmesi ve daha ileri eylem biçimleri “genel grev-genel direniş” olabilir, olmalı da.

Ajitasyon ve eylem taleplerinin yanı sıra propaganda talepleri işçi sınıfı ve ezilenleri mücadelenin bir sonraki ya da daha yüksek gelişim düzeyindeki sorunları, hedef ve görevlerini gösterir. Devrimci öncü mücadelenin var olan şimdiki güncel talepleri ve düzeyi ile yetinemez. Daha baştan, büyüyecek mücadeleyi faşizmi yıkmaya yöneltmenin aracı olacak propaganda ve kısmen ajitasyon talep ve şiarlarını en geniş kitle arasında yayar. İktidar yıkılmadan gerçekleşemeyecek bu talepler, kitlelerin iktidar bilincini geliştirir, iktidar mücadelesi hedefine yöneltir, faşizmi ve kılıcı olduğu sermaye oligarşisini doğrudan hedeflediği için bu talepler devrimcidir.

Hareketin genel grev/genel direnişe yöneltildiği veya sıçradığı koşullarda eylem sloganları haline gelecek bu sorun, talep ve sloganları özetleyelim:

Tüm hastane ve ilaç tekelleri toplumsallaştırılsın, gıda ve dağıtımı tekelleri toplumsallaştırılsın, işçi sınıfı ve halk yönetimine verilsin; tekellerden servet vergisi kesilsin, işsizliğe, halk sağlığına, bakıma harcanmak üzere, işçi-halk örgütleri yönetiminde bütçeye verilsin; SSK işçi yönetimine verilsin; işyerlerinde sağlık güvenliği-iş güvencesi- saat ücretleri için işçi denetimi; işyerlerinde işçilere siyasi çalışma özgürlüğü; kirli ve işgalci savaşa son, Kürdistan sorununa demokratik barışçı yolla çözüm; Saray lağvedilsin faşist diktatör istifa vb. gibi sloganlar olabilir.

Bu sloganlar işçi sınıf ve ezilenlerin hareketini, mücadeleyi, devrimci siyasi etki yoluyla faşist diktatörlüğü yıkmaya yöneltmek amacını taşırlar. Bu nedenle propagandadan başlayarak, sırasıyla ajitasyon ve eylem sloganları olarak rol oynarlar. Salgın ve hemen sonrasının toplumsal felaketle eşdeğer koşullarında, mücadele genel grev-genel direnişe, isyana varırsa, diktatörlüğü, faşist şeflik rejimini yıkmaya yöneltmek için ajitasyon-eylem talepleri olarak işlev görürler.

Bugün COVID-19 krizi, Türkiye ve Kürdistan’da geniş işçi ve yoksul kitlelerin kapitalizmi sorgulamalarını uyandırmış, Erdoğan’ın faşist şeflik rejimi ve kapitalizmin kendilerini açlık-ölüm çıkmazına atmalarına karşı mücadele isteğinin yükselmesine yol açmıştır. Dahası hemen sonrasının ağır işsizlik ve açlık şartları şimdiden geniş kitleler nezdinde sezilmeye başlanmış, bugünden başlayan sorgulama ve mücadele isteğinin, devrimci arayışa dönüşmesi koşulları oluşmuştur. Bu devrimci koşulları değerlendiremeyen, değerlendirmek istemeyen hiç bir parti, sendika, örgüt, işçi sınıfını ve ezilenleri temsile layık olmadığı gibi, devrimci de olamaz.

Sendikalistlerden ve reformistlerden farklı olarak komünistler ve devrimciler, reform taleplerini faşizmi yıkmak amacına bağlı olarak mücadeleyi geliştirmek için değerlendirirler.

Söz konusu akımlar ise mücadelede reform taleplerini elde etmeyi amaçlar. Ya devrimci programları ve talepler dile getirmez veya dile getirirse mücadelesini yürütmez, işçi sınıfı ve ezilenlerin hareketini devrimci talepler doğrultusunda yükseltmezler. Bu, kimi zaman bakış açılarından kaynaklanır, işçi aristokrasisi ve sendika bürokrasisinin çıkarlarını temsil ettiklerini gösterir.

Kimi zaman da yasal, barışçı, parlamenterist mücadelenin uzun yıllarının alışkanlıklarına kölece bağlılık nedeniyle yeni koşullarda terk etmeyi göze alamamaktan kaynaklanır. Yeni ve zor dönemlerin, tartışmamız açısından ise hareketi, iktidarla devrimci çatışmaya sıçratmanın zorluklarını göğüsleyemezler. Bu nedenle eski görece kolay ve barışçı, sakin, baş ağrıtmaz biçimlerde ısrar ederler. En iyi niyetlileri yeni, çatışmalı ve çalkantılı bir döneme girildiğini anlayamayarak eski kısmi talepli ve barışçı biçimlerde ısrar eder.

Örneğin ulusalcı TKP bol bol sosyalizm propagandası yapmayı, salgın koşullarında güncel bir mücadele geliştirmekten kaçmanın örtüsü olarak, yasalcılığını, pespaye eylemsizlik alışkanlığını sürdürmenin aldatıcı aracı olarak kullanır. Koronavirüs günlerinde 1 Mayıs’ı evlere hapsetme çizgisini övünerek ilan etmekten geri durmaz: 1 Mayıs’ta siz yasaklamasanız, sorumlu emek örgütleri, devrimciler, komünistler kitle gösterisi çağrısı zaten yapmayacaktı. “(2)

Demek ki sosyalizm lafazanlığıyla tabanını oyalamak, işçi sınıfını faşizme ve kapitalizme karşı mücadeleden alıkoymak da reformizmin biçimlerinden biridir.

Sosyalizmi gerçekleştirmenin yolu antifaşist, antiemperyalist, antisömürgeci, cins özgürlükçü demokratik devrim ve kesintisiz sosyalist devrimden geçer. İşçi sınıfı ve ezilenler güncel mücadeleler içinde devrime hazırlanabilir. Güncel mücadeleler devrimci stratejiye bağlanabildiği ölçüde devrime hizmet eder, komünist öncü güncel ve stratejik mücadelelerde etkili olduğu, önderlik yapabildiği ölçüde, işçi sınıfı ve yarı proleterleri sosyalist devrim için hazırlar ve antifaşist devrimde önderlik edebildiği ölçüde sosyalist devrime geçebilir. Sosyalizm lafazanlığıyla antifaşist devrimde hiç bir rol oynanamaz, sosyalist devrimin ise yanına bile yaklaşılamaz, en fazlasından burjuva demokrasisi yanılsamasına aksesuar olunabilir.

Ya da Sol Parti, Koronovirüs krizinde yalnızca dayanışmayla yetinerek işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesini geliştirmeyi dert etmedi, uğraşmadı bile. Oysa nasıl ki kapitalizmin doğayı yıkımı yeni virüslerin salgınlarına yol açıyor ve Erdoğan faşizmi, kar için işçileri ölümün ağzına atıyor, halk sağlığını hiçe sayıyorsa, dahası pandemiyi faşizmini sertleştirmenin aracı yapıyorsa, buna karşı mücadele de dosdoğru kapitalizme ve Erdoğan faşizmine karşı mücadele olmalıdır. Dayanışma çok tali ve yalnızca kitle ilişkileri geliştirmenin aracı olmakla sınırlı bir işleve sahiptir. Bununla kendisini sınırlayan bir parti, az çok mücadeleci antifaşist bir rol bile oynayamaz.

Mücadelede tutulacak halka Koronavirüs krizinin işçi sınıfı ve ezilenler için yarattığı ağır sonuçlara karşı mücadeleyi tutuşturmaksa, varılacak hedef devrimci çizgide yükselterek devrime yöneltmektir.

Reformistler ya teşhirle ya dayanışmayla yetinerek, mücadeleyi tutuşturmayı bile göze alamıyorlar.

Komünistler, kapitalizmden, faşizmden ve ekolojik kriz ve ağır sonuçlarından kurtuluş mücadelesinin birbirinden kopmazcasına bağlı olduğu bakış açısıyla güncel mücadeleye yön verir, büyüterek devrimci çizgide yükseltme yolundan ilerlerler. Komünist ve devrimci bakış, öncesinden başlayan, salgınla hızlanan, sonrasında daha derinleşecek olan kriz koşullarında, güncel mücadeleleri tutuşturarak devrime vardırma çizgisinde hareket ederler, etmelidirler.

Kaynaklar

1-Leninizm 7. Defter, Proleter Devrimin Stratejisi ve Taktiği, s.40- İnter y.

2-K.Okuyan, sol.org.tr, 27.04.20

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi