Yenilgiden Zafere

“Yenilgiden Zafere” Bulgaristan devrim tarihinin 1922'den 1944'e, yani zafere kadarki sürecinin bir belgesidir. Yazar Tsola Dragoyçeva (Sonya) o dönemin sadece tanığı değil, birebir örgütleyicisidir. 1923-1925 yıllarında BKP’nin gizli Askeri Örgütü'nün eylemcisidir, 8 yıl hapislikten sonra Parti Merkez Komitesi üyeliğine seçilir, ardından Politbüro üyesi olur. Dolayısıyla mücadelenin en zorlu süreçlerinde partinin izlediği siyasi çizgilerin saptanmasında, yürütülmesinde ve yönetilmesinde önder bir kadındır. 1935-1941’de Antifaşist Cephe'nin kuruluş çalışmalarının aktif çalışanıdır.

2. emperyalist paylaşım savaşı sırasında MK örgütlenme sekreteridir. Daha sonra gizli Vatan Cephesi kuruluşunun doğrudan sorumlusu olur. Sonya o dönemi anlatırken şöyle der: “İhanet içindeki monarko-faşist rejime karşı, her yöntemi, biçimi ve aracı kullanarak başlatılan bir mücadeleydi.”

Bulgaristan devrimi ve onun öncü partisinden alınacak önemli dersler var. BKP kendisine güçlü eleştiriler yönelterek, sol sekterizme, her türlü darcılığa karşı mücadele yürüterek ve hiç bir şablonculuğa/taklitçiliğe girmeden kendisini var etmeye çalışmıştır. Hatalarından ve eksikliklerinden öğrenmeyi bilmiştir. Örgütsel yapılanmasını, kadrosunu ve en önemlisi güvenlik tedbirlerini hep somut duruma uygun örgütlemiştir. En büyük darbeleri aldığı, düşmanın örgütü nerdeyse tasfiye ettiği dönemlerde bile boyun eğmemiştir. Politika yapış tarzında, şu veya bu biçime takılı kalmamıştır, duruma ve ana uygun her türlü araç ve yöntemi kullanmayı bilmiştir. Bazı anlarda demokratik mücadele, bazı anlarda ise silahlı mücadele ön plana çıkmıştır. Anın ihtiyaçlarını görüp ona göre uygun politika geliştirmeyi bilmiştir. Örneğin Çarlık faşizmin “Mihveri” altına girdiğinde Dimitrov şöyle bir talimat yollamıştır: “Bulgar Komünistlerin başlıca görevi faşist Almanya'nın ve ordularının tamamen yenilgiye uğratılması. Önde duran görev ne proletarya diktatörlüğü, ne Sovyetler, ne de sosyalizm.Sonya şu yorumu ekler: “Kuşkusuz temel parti stratejisi buydu ama asıl önde duran görev itibarıyla bu değildi. Faşizme karşı Sovyetler Birliği’ne yardım eden herkes müttefikti o dönem (Ki o dönem ABD, İngiltere ve Fransa Almanya’ya karşı Sovyetler’in yanında olduğunu açıklamıştı, buna mecbur kalmış olsalar da).” Tüm bunları bugün Rojava bakımından düşündüğümüzde, şovenizmin etkisinde kalmış kesimler, Kürtleri ABD ile işbirliği yapmakla suçluyor. Oysa denklem tersinedir. ABD Kürtlerle işbirliğine mecbur kaldı. Elbette bu kitapta farklı konularda aktarılacak deneyim ve değinilecek birçok konu var. Fakat en önemli noktaları sunmak daha doğru olacak. Yine Türkiye'de yaşanan devrimci durum nedeniyle bu belge, bir devrimin ve onun öncüsünün kendisini nasıl örgütlediği bakımından, ayrıca devrimin kadrosu olmanın neler gerektirdiği açısından, daha fazla önem kazanmaktadır.

1923 Darbesi, Ayaklanma ve Yenilgi

BHÇB (Bulgar Halk Çiftçi Birliği) demokratik siyasi köylü örgütüdür. 1920'de tek başına hükümet olur ve bir dizi demokratik reform yapar. Reformlar büyük toprak sahiplerini ve burjuvazinin tepkisini çeker. Reformcu köylü partisi işçi sınıfı partisine karşı tutumlar alır. Bu durum hükümete diş bileyen cuntacıların yararına olur ve 1923'te darbe gerçekleşir. Sonya ve bulunduğu alandaki yoldaşları bu darbeye karşı mücadele etmek gerektiğini düşünerek hazırlıklara girişir, “kararsızlığa düşmenin zamanı değil” der, BHÇB üyeleri ile ittifak içinde harekete geçmeyi planlar. Bütün taraftarlar silahlandırılır, miting yapıp darbecileri kovma kararı açıklanır ve irade koyulur. Bulunduğu köyün stratejik noktalarında savunma oluşturulur. Ancak parti merkez komitesinin tutumu farklıdır : “Karışmayın, köy ve kent burjuvazisi birbirini yesin”. Bu karar birçok kadro tarafından doğru bulunmasa da disipline uyulur.

5-7 Ağustos 1923’te MK tekrar toplanarak hatasını düzeltir, silahlı ayaklanma kararı alır. Hızla bütün hazırlıklar başlar. Köylerde işçi-köylü yönetimi, ilçelerde de devrim komiteleri kurulur. Bu ayaklanmalar sırasında Sofya'daki durum ve izlenen strateji şöyledir; Hükümeti taşradan tecrit etmek, başkentin ülkeyle her tür bağını kesmek ve yürütülecek saldırılarla düşman kuvvetlerini oldukları yere mıhlamak, başka yere yönelmesini engellemek. Vratsa'dan Sofya'ya ordu göndermek. Ordu kuzeyden, güneyden ve doğudan başkenti çembere alacak ve dış-iç saldırılarla başkenti düşürecek. Sofya’daki devrimcilerin görevi; taşrayla telefon ve telgraf irtibatını koparmak, demiryollarını havaya uçurmak, tünel ve köprüleri bombalamak ve aynı zamanda başkentin değişik bölgelerinde saldırıya geçmek. Ardından Genel Askeri Devrim Komitesi'ni bütün ülkedeki ayaklanmayı yönetmek üzere Sofya'ya taşımak. Fakat genel ayaklanma tarihi verilmeden iki gün önce Sofya Askeri Devrim Komitesi ihanete uğrar, polis baskın yapar, birçok kişi tutuklanır. Tutuklanmayan kadrolar ayaklanma çağrısını iki gün erteler. Düşman bu ertelemeden yararlanmış ve Sofya’da durumu kendi lehine çevirmiştir. Diğer bölgelere derhal polis ve asker takviye etmiştir. Böylece ayaklanma 1923 yılının Eylül’ünde yenilgiye uğratılır. Sonya dahil birçok devrimci tutuklanır.

O dönem BKP'nin her şeyi yeniden değerlendirme dönemiydi, “Devrimci pratiğin ateşlerinden çürüğe çıkmış olduğu anlaşılan doktrinler reddediliyor, teorik düzey yükseltiliyordu” diyor Sonya. Parti saflarında bir siyasi arınma gerçekleşiyor. Sessiz sedasız çekilenler, kopanlar oluyor. Mücadele artık çok daha sertleşmişti. Dürüstçe illegal koşullarda yapamayacaklarını açıklayıp gidenler oldu. Ancak bir de dün partiyle olup, bugün ayrılıklarını ortaya dökenler vardı. “Bunlar” diyor Sonya: “parti aracılığıyla siyasi ya da mesleki kariyer yapma heveslisi, marksist leninist öğretinin gizli düşmanı 'aristokratlardı'. Böyleleri işçi sınıfına yabancılaşıyor, işçi sınıfının öncülük rolünü tartışma konusu yapıyor ya da doğrudan inkar ediyor. Devrimci hareketimizin hatalarından tutamak noktası bulmaya çalışarak, darcılık döneminin soylu derslerine küfür ederek ve bu dönemi reddederek, silahlı mücadeleyi de, ayaklanmayı da reddediyor.” Bu döneme baktığımızda tarihimize benzer yanlar görebiliriz. Bir cephede “Umudu” yaratanlar, bir cephede ise hatalar yerine devrimcilikle hesaplaşanlar.

Yeni Ayaklanmaya Doğru- “Başlar Yukarı Şanlı Savaşçılar!”

Ağır işkenceler altında olan savaşçılarına Georgi Dimitrov ve Vasil Kolarov “Bulgaristan İşçi ve Köylülerine Açık Mektup”u gönderir. Bu ünlü talimatta, hiçbir elverişsiz olgu gizlenmiyor, yenilginin ağır kaybını küçültmeye çaba gösterilmiyor, ancak bozgunun toz dumanı içinde geleceğin mücadele yolu görülüyor ve geleceğin zaferi gösteriliyor. Mektup “Başlar yukarı şanlı savaşçılar!” sözleriyle son buluyor. 1924'te rejim hem partinin artık başsız kaldığını düşünerek hem de uluslararası baskıdan dolayı af çıkarır. Sonya da bu afla zindandan çıkar ve Kuzeydoğu Askeri Örgütü'nde çalışmaya başlar. Yeni ayaklanma için derhal hazırlıklara başlanır ve bir plan çıkarılır. Ülkenin tüm yerleşim yerlerindeki düşman güçlerinin durumu, sayısı, silahı, askeri üssü, bağlantı ve ulaştırma sistemi, komuta bileşimi ve diğer niteliklerini içeren veriler toplanmaktadır. Bütün bu verilere uygun olarak da, askeri eylem planlarında faşist yönetimin hassas noktalarına yöneltilecek saldırılar somut olarak belirlenir. Planlarda sınır koruma birliklerine ilişkin istihbarat da yer alır. Sınır boylarındaki kanallardan, hem dışarıdan ilave silah sağlanacak hem de Eylül ayaklanmasından sonra yurtdışına kaçmak zorunda kalan yüzlerce siyasi göçmenin ülkeye girişi kolaylaştırılacaktır. Düşmanın tüm depolarını, bu depoda hangi cinsten silahlar olduğunu öğrenirler ve her an kullanabilir vaziyettedirler. Bunda düşman içine sızdırılmış ajanların rolü çok önemlidir. Yeni ayaklanmaya hazırlık, çok detaylı ve somut görevler içermektedir.

Fakat ne yazık ki, silahlı mücadele bir süre sonra suikast taktiğine indirgenerek düellocu tarzda darlaşıp gider. Her suikast karşısında düşman daha azgınca saldırır, üstelik saldırılarını sadece devrimcilere değil, tüm halka yönlendirir. Bu durum halkta korkuya ve tepkiye neden olup, ayaklanma hazırlığını da sekteye uğratır. Bir bölgenin Askeri Örgütü “korkaklıkla” suçlanmayı göze alarak suikast tarzının halk nezdinde ters teptiğini bir raporla belirtir. Sonya o günler için şöyle der: “Tek tek kurşun sesleri için büyük bir strateji söndü gitti. Sınıfsal kin, sınıfın yüksek çıkarları, intikam taktiği karşısında geri plana düştü. Bu taktik, bugün, o denli çok zaman geçtikten sonra ne denli anlaşılır görünse de, güçsüz, zayıf bir taktikti, geniş çapta başlatılmış devlet terörüne karşı duracak güçte değildi.” Parti, silahlı mücadelenin gerekliliğini iyi bilmektedir, ancak savaş tarzı halkın beklediği adalet içerikli eylemler yerine, rejim ile düello şeklinde yürür. Rejim geniş çaplı bir saldırı dalgasıyla birçok devrimciyi tutuklar, tutuklayamadıkları devrimciler onurlu bir şekilde çatışarak ya şehit düşmüşler ya da son mermiyi kendilerine saklamışlardır. Sonya yine tutuklanmıştır ve yedi yıl mahpus yattıktan sonra 1932'de çıkan genel afla tekrardan serbest kalır. Serbest kaldıktan sonra Sovyet ülkesine gider ve Dimitrov ile görüşür. O ara Dimitrov Leipzig duruşmalarında sergilediği tutumla proletaryanın “bükülmez kolu ve yıkılmaz iradesinin” simgesi olmuştur. Nazilerin mahkemelerince serbest bırakıldıktan sonra Sovyetler’e gider. Komintern'in Genel Sekreteri olur ve derhal Komintern'in Yedinci Kongresi'nin hazırlıklarına başlanır. Yedinci Kongre uluslararası devrimci hareketin strateji ve taktiğini yeniden çizer ve birçok devrimcinin gelişiminde önemli bir rol oynar. Aynı zamanda Yedinci Kongre antifaşist cephelerinin kurulması görüşünü getirmiştir. Sonya 1936'da halk cephesinin kuruluş çalışmaları için tekrar ülkeye döner. Partinin 6. Plenumu gerçekleşir ve partinin yeni siyasi çizgisi belirlenir. Bu doğrultuda Halk Cephesi siyasi platformu oluşturulur. Bu platform geniş yığınların en güncel isteklerini içerir. En geniş demokratik çevreler bu platformda yer alabilmektedir.

1938 genel seçimlerinde Halk Cephesi'nin adayları -yapılan her türlü kurnazlık, sahtekarlık ve hilelere rağmen- bir milyondan fazla oy toplar. Burada şöyle diyor Sonya: “Halk cephesi sevinç içindeydi. Böylece bir parlamento zaferine çok yaklaşmış oluyorduk. Kuşkusuz, içimizden hiç biri, şimdi Avrupa’da faşizmin çizme seslerinin açıkça duyulduğu bir dönemde ve gericiliğin gemi azıya aldığı bir sırada, HC'nin Fransa ve İspanya’daki başarıya ulaşacağını düşünmüyordu. Şimdi de monarkofaşizmin, seçimlerin sürpriz yaratması durumunda 1932'de polisin yasal olarak seçilmiş Kızıl Sofya belediyesini dağıttığı gibi, kanlı baltasını yeniden sallayacağını biliyorduk. Her şeye rağmen başarı büyüktü. Monarkofaşist diktatörlüğü reddeden ve birleşmekte olan halk güçlerinin beklenen bir başarısıydı bu. Savaştan nefret eden güçlerin başarısı. Bu başarı, güçlerin umudunu artırıyor, karşıtlarına ise ihtarda bulunuyordu.” Yine bu süreçte parti içinde sol sekter yönetim BİP (Bulgar İşçi Partisi) ve Halkçı Cephe'nin önemini küçümsemekte; yasal, açık siyasi araçlarla mücadelenin rolüne önem vermemekte, tepeden bakmaktadırlar. Somut siyasi durumu değerlendirmede yanılgı içindedirler, bunun üzerine Dış Büro ve Komintern Yürütme Komitesi duruma müdahale etmek zorunda kalır.

Aynı süreçte çeşitli yasal dernek ve kurumlar kurmanın önü açılmıştır. Sonya şöyle der: “Herkes, şimdiye değin ne denli geniş olanakların elden kaçırılmış olduğunu anladı. Bu örgüt ve dernekler, ülkenin içinde bulunduğu durumu halka en ayrıntılı biçimde anlatmaya ve hükümetin halka karşı siyasetini açıklamaya geniş olanak veriyordu. Yine bu yığınsal örgütlerde, halk yığınların monarkofaşist iktidara karşı nefret, kardeş Sovyet ülkesine karşı sevgi, bütün mücadele veren halklarla dayanışma anlayışı içinde eğitmemize, devrimci eğitim ve öğretim yapmaya elverişli koşullar vardı.”

Savaş Günleri

22 Haziran 1941'de Hitler'in duyurusu okunur. Duyuru Bolşeviklere karşı doğuya doğru yürüyüşü açıklar. Aynı zamanda Almanya hükümeti Bulgaristan'ın derhal üçlü pakta katılması için kesin uyarı verir ve anlaşmalar imzalanır. Almanlar artık Bulgaristan'da demiryolları, köprüler, tüneller, havaalanları depo, kışla vb. yapımına başlar. Hitler ordusu Sovyetler Birliği’nin 300 km içerisine girerek, her yeri bombalar. Politbüro hemen bir genişletilmiş toplantı örgütler. Savaş ve yeni siyasi koşullarda ortaya çıkan bütün sorunları inceler. Ülkenin iç durumu, uluslararası durum, partinin durumu, mücadele gücü, o ana kadarki başarıları ve yanlışlarını içten eleştirilerle göz önüne serer ve Yedinci Plenum’dan bu yana geçen dönemi değerlendirir. Ülkedeki sınıf çatışmasının ve güçler dengesinin analizini yapar. Tutunacak iç ve dış siyasi çizginin yönü ve bu siyasetin genel görevlerini saptar. Ülkedeki parti il örgütlerinin durumu incelenir, il komitelerinin MK ile bağları düzenlenir, MK kararlarının il komitelerine ulaştırılması için kanallar oluşturulur. Halk Cephesi o koşullarda zaman daha fazla önem kazanmıştır çünkü geniş bir ittifak kurulması gerekmektedir. Öte yandan bu değerlendirmelerin yapılmasında halkın bu saldırıları nasıl karşıladığı önemlidir. Taşradan gelen her bir yönetici izlenimlerini anlatır. Emekçilerinin ruh hali parti için önemlidir, bu konuda Almanya ile yakınlaşmaya duyulan öfke, genel sosyal-ekonomik bunalımla doğru orantılı olarak artar: “Fiyatlar yükselmeye, Levanın değeri düşmeye başlamıştı. İşçiler iş bırakmaya ve sokağa atılmaya başlamıştı”. Toplantıdan çıkan bir diğer önemli sonuç, her ilde askeri komisyonların kurulmasıdır. İl komite sekreterleri çağrılıp en yeni kararlar anlatılır ve derhal partizan hareketinin başlatılması talimatı verilir. Partizanların görevi faşizme hizmet eden bütün ulaşım mekanizmalarını, telefon-telgraf, demiryollarını, tünelleri, köprüleri bombalamak, havaya uçurmak, doğu cephesine asker ve mal sevkiyatına engel olmak ve ekonomide özellikle sanayi dallarında sabotaj eylemleri yapmaktır. Aynı günlerde MK'dan İK'lara kadar bütün örgüt yeniden yapılandırılır. Burada özellikle 'yeni durum' göz önünde tutularak, bu duruma uygun, görevleri omuzlayabilecek, kavrayıp yönetebilecek kadrolar görevlendirilir. Kitapta da çokça dikkat çeken bir konu, Sonya'nın her kadro hakkında geniş bilgi sahibi olması ve en alttan en üste bütün kadroları ve onların özelliklerini iyi bilmesidir. Politbüro, güvenlik açısından yeni duruma uygun daha sıkı güvenlik alır. Sistemi, teknikleri değiştirir ve en küçük bir kuşkuda değişikliklere gidilir. Bazı önemli Politbüro üyeleri MK ile bile görüşmez, sadece politbüro ile görüşebilmektedir. Sonya bu süreci şöyle anlatıyor: “Genellikle büyük işleri küçük ve sessiz sedasız yapılan işler hazırlıyor. Benim söylemek istediğim, o yıllarda, MK’nın normal çalışmasını sağlayan etkili, sessiz sedasız ve hızlı bir tempoyla ve esnek biçimde çalışan özgül örgütsel teknik aygıttır. Teknik aygıt denmesine rağmen, bu aygıttaki işler çok yüksek siyasi içeriği olan, durmadan rizikolarla karşı karşıya kalan ve son derece çok, sorumlu işlerdi”.

Bu süreçte yukarıda belirttiğimiz gibi Georgi Dimitrov “Faşist Almanya’nın Sovyetler Birliğine Saldırısı ve Görevlerimiz” başlıklı bir talimat gönderir. MK içerisinde bazı kişiler silahlı ayaklanmaya geçilmesini ister. Bu tartışma Dimitrov'a kadar varır. Dimitrov zamansız olduğunu ve güç toplanması gerektiği, bulunan mevzilerde güçlenmeleri gerektiğini belirtir. İlk eylemler artık başlamıştır ve 28 Ağustos 1941’de polis “temizlik” harekatı başlatmış ve 700 üzerinde devrimci tutuklamıştır. Bu dönemde yine Sonya takip altında olduğunu sezer, önemli bilgileri evden çıkarmayı başarır ancak 28 Ağustos 1941’de çemberden çıkamaz ve polisler üzerine çullanır. Sonya Rodop dağındaki toplama kampına gönderilir. Bir iki girişimden sonra kaçmayı başarır. Bu sırada eylemler sürer, parti örgütleri ağır darbelerle karşılaşır ve birçok devrimci çıkan çatışmalarda şehit düşer. 1942 ilkbaharında devlet MK ve Politbüro'ya ağır darbe vurur. Bu operasyondan sonra altı devrimci kurşuna dizilir ve hepsi kahramanca şehit düşer. Operasyon partiye vurulan ağır bir darbedir. En önemli kadrolar ya tutuklanmış ya da katledilmiştir. Sonya kendisini sorgular: “Sorumlulukları üslenebilecek miyiz? Layıkıyla yerine getirebilecek miyiz? Partinin önde gelen iki ismi artık yoktu, hem biz, hem de bütün parti yetim kalmıştı.” Bu darbelerden sonra Politbüro, MK ve İl Komiteleri yeniden düzenlenir ve kadroların seçimine özel bir özen gösterilir. Bozgunlar, doğallığında MK ve İK’lar arasındaki koordinasyonu darbelemektedir. Bundan dolayı il sekreterlerinin özellikle güçlü partililer olması gerekir. “Örgütlerin hem gerekli mücadeleciliği, dinamizmi ve kararlığı göstermeleri, hem de olayları kendi başlarına değerlendirme yeteneğinde olmaları, girişimde bulunmaları, gerektiğinde serbest hareket edebilmeleri zorunluydu. MK ile bağları kopmuş olsa bile, il örgütleri her bakımdan siyasi, örgütsel yönden ve mücadele yönünden yönetebilirlerdi.”

Vatan Cephesinin Kuruluşu

BKP tarafından yurtsever ve demokratik kurumlarla Vatan Cephesinin kuruluşu için iç görüşmeler yapılır ve Dimitrov tarafından Vatan Cephesinin görevlerini tanımlayan bir bildirge yayınlanır. Vatan Cephesini kurarken kadrolara kısa yakın tarih ve partinin rolü üzerine dersler verilir. Bu, partinin tarzını anlamak bakımından o dönem çok önemlidir. Bu eğitimlerde değinilen önemli bir konu, “Halk Cephesi’nin siyasi bir manevra olmadığının, halkın birliğine yönelmiş genel siyasi çizgi olduğunun BKP tarafından kanıtlanmasıdır”. Halk Cephesi ve Vatan Cephesi arasında temel bazı farklar vardır ki o da mevcut siyasi durumdan kaynaklanmaktadır. Halk Cephesi kurulurken savaş tehdidi vardır, Vatan Cephesi kurulurken ise faşizmle savaş vardır. Dolayısıyla bu durum mücadele araç ve biçimlerinin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Ve bunların kavratılmasına özen gösterilir. Daha sonra bütün burjuva-sol parti liderleri ile görüşmeler yapılır. Ancak bu partiler “zor”un rolünü anlayamamaktadır. BKP bunlara çok hassas, esnek ve büyük bir sabırla yaklaşır. Daha sonra belirli siyasi çevrelerle bağ kurulur. Ayrıca avukat, gazeteci, yazar, emekli subay vb çevrelerle bağlar kurulur. Bu görüşmeler sonunda Vatan Cephesi doğacaktır ve bu araç kitleselleşmenin önemli bir adımı olacaktır.

Antifaşist Direnişin Güçlenmesi ve Genişlemesi

Stalingrad destanı kitleler üzerine müthiş bir moral ve motivasyon yaratır. Hem faşizmin gerilemesi, hem de kitleler içerisinde legal faaliyetin güçlenmesi, silahlı ayaklanmaya çağırmanın zeminini yaratır. BKP MK silahlı ayaklanma talimatını vermiş ve yolu yöntemi üzerine temel çizgileri belirtmiştir. Talimatta öncelikle bir kez daha Yugoslavya, Yunanistan ve Arnavutluk halklarının işgalcilere karşı verdiği kahramanca savaşta kendileriyle tam bir dayanışma içinde olacağını belirtir ve bazı perspektifler sunar. Faşist Bulgar rejiminin denetiminde olan orduya ve askerlere çağrı yapar, Bulgar askerlerinden komşu kardeş halklara karşı Hitlercilerin jandarması olmamasını ister. Askerlere derhal yurda geri dönmelerini, partizanlara yardım etmelerini, işgal altındaki halklara yakınlık göstermelerini, partizanlara kurşun atmamalarını, onların takibini sabote etmelerini, silahlarını atmalarını ya da bozmalarını ve mermilerini boşa harcamaları gerektiği çağrısında bulunur. Aynı talimatta partizanlara ise, Vatan Cephesi'ni ve tüm halk güçlerini genel silahlı ayaklanmaya hazırlaması, aktifleştirmesi talimatını verir ve ayaklanmanın örgütlenmesinde birinci derecede görev yüklenmeye çağırır. Ayrıca geniş bir partizan hareketinin gerçekleşmesi için, geniş halk yığınları arasında dayanak kurması gerektiğini, bu olmadan gerçek halk kurtuluş hareketinin geliştirilmesi olanağı olmadığını belirtir. Talimat genel ayaklanmanın örgütlenişi bakımından bir askeri eylem planını içerir. Bu plana göre ülke on iki ayaklanma bölgesine ayrılır. Bu ayaklanma bölgelerine VOZ denilir. Her bölgenin özgün koşulları göz önünde bulundurulur. O dönem on sekiz parti il örgütü vardır. Kimi ayaklanma bölgelerinde bir, kiminde ise üç il komitesi görevlendirilir. Burada tabii bölgenin coğrafi ve askeri-idari bölünmesi göz önünde tutulmaktadır. Her VOZ'un bir komutan, bir siyasi komiser, bir bölge karargah başkanından oluşan, askeri eylem yönetimi, karargahı oluşturulur. İlkesel olarak, her bölgenin en tanınmış parti yöneticileri komutan ya da siyasi komiser olur. Karargah başkanlığına, askeri-teknik bilgisi olan muvazzaf ya da emekli subay komünistler getirilir. Merkezi Askeri Komisyon (MAK), Halkın Kurtuluşu İçin Ayaklanma Ordusu (NOVA) Genel Karargahına dönüşmüştür. Bu genel karargahı doğrudan politbüro yönetir.

Monarkofaşist rejim içte ve dışta hazırlıklara başlamıştır. Dışta, Alman faşizminin yenilgisinden sonra Çar Boris, Almanya'nın İngiltere ve ABD ile barış anlaşması imzalamasını ve sonra birleşmiş Alman-Batılı güçlerin Sovyetler Birliğine karşı savaşmasını yeğler. İçte ise, sağ burjuva muhalefet de dahil bütün gerici-sağ politik güçleri sarayın öncülüğünde toplamak ve olağanüstü geniş tedbirlerle, gelişen antifaşist direnişi kanlı bir şekilde bastırmak niyetindedir.

Aynı süreçte eski partizan çeteleri gibi yeni gruplar kurulur ve bunlar cephe gerisinde en can alıcı noktalara saldırır. Sanayi işletmelerinde ve mahallelerinde kurulan yüzlerce sabotaj grubu vardır ve bunlar gittikçe daha güçlü eylemler yapar. Silahlı mücadelenin her yerde genişlemesi gibi siyasi örgütlülük de gittikçe genişler. Birçok köyde ve kentte, mahallelerde, sanayi işletmelerinde, okullarda, siyasi ve yığınsal örgütlerde ve kışlalarda gizli Vatan Cephesi komiteleri kurulur. Aynı zamanda faşist olmayan burjuva muhalefet grupları ve partilerinin genel merkezleri Vatan Cephesine katılmak için görüşmelere başlar.

1943'te Çar 3. Boris'in ölümünden sonra Dimitrov radyoda bundan sonra oluşacak tehlikelere dikkat çeker. Hitlerci yerel ajanların Boris'in oğlunu çar ilan ederek, Bulgaristan'ı uçuruma doğru götürmesine izin verilmemesi gerektiğini ve bu kritik anda hain Filov hükümetini kovup, halkın demokratik hak ve özgürlüklerini sağlayacak olan bir hükümetin kurulması yönünde çağrı yapar. Dimitrov'un bu çağrısı politbüroyu ünlü 1 No'lu genelgeyi yayınlamaya götürür. Bu genelge savaşa yeni bir ivme kazandırır. Zaferi getirecek olan antifaşist halk ayaklanmasının hazırlığını hızlandırır.

Silahlı Antifaşist Ayaklanma Destanı

Yapılan çağrılar hızla karşılık bulur. Bulgar askerler himayeleri altında bulunan Yunanistan ve Yugoslavya'da partizanlarla savaşmaz, hatta onların tarafına geçer. Halk kitleleri ve işçi sınıfı içinde çalışmalar devam eder ve giderek genişler. İşçi ve köylüler faşistlere giden her türlü malzemeyi bozar veya yok eder. Yine bu çağrılar gençlikte büyük karşılık bulur. Özellikle silahlı mücadeleye gençlik çok büyük katılımlar gösterir. Dimitrov partinin beşinci kongresinde sunduğu raporda bu dönem için şöyle der: “1943 sonu, 1944 başlarında, faşist yönetim altındaki yüz binlik ordu-jandarma partizan hareketine karşı savaşa sokulmuştu. Ve eğer Hitler ve Çar Boris, Doğu Cephesi'ne bir tek Bulgar askeri göndermeyi başaramadıysa, bunun ana nedeni, Bulgar ordusunun başlıca güçlerinin partizanlara karşı savaşa sokulmuş olmasıydı”. Bunda NOVA Genel Karargahı’nın da rolü çok önemlidir. MK'nın talimatıyla bütün VOZ'larda yerel karargahlar kurulmuştur, böylece hakimiyeti ve yönetimi daha da güçlenmiştir. Ayrıca 'yığınsallaştırma' çizgisi ile HKO'nun sayıca büyümesi sağlanmıştır. Ancak bu 'yığınsallaştıma' çizgisinin daha sonra MK tarafından da an itibarıyla yanlış bir taktik olduğu anlaşılacaktır. MK 1 No'lu genelgesi antifaşist güçlerin seferber edilmesi bakımından önemli bir belgeydi, fakat parti önderliği olanakları abarttığının daha sonra farkına varacaktı. Partizan birlikleri kışı geçirmek için gerekli önlemleri almak ve bulundukları alanların savunmalarını güçlendirmek yerine yüzlerce partizanı dağlara çekip hareket halinde tutar. Köyleri terk etmek, aynı zamanda kış için var olan olanaklar ve önlemleri de terk etmek anlamına gelir. Örneğin bir bölgede, dağlara çekilen kuvvetler nedeniyle köyler boş ve savunmasız kalır. Rejim havadan ve karadan operasyon yapar, birçok partizanı katleder. Genel silah sorunundan dolayı bazı partizanlar düşmana bir mermi atamadan düşer. Elbette bu çizgiye karşı çıkıp kendi inisiyatifini kullanarak gerekenleri yapanlar da olur, ki parti bu yerel yöneticilerle sonradan gurur duyacaktır.

Politbüro, önceki yılın sonuçlarını, başarı ve başarısızlıklarını değerlendirir, Dimitrov'un “Bulgaristan'da Bunalım” yazısındaki talimatlarını göz önüne alarak, toplantıyı '2 No'lu genelgeyi' kabul ederek bitirir. 2 No'lu genelge, silahlı halk ayaklanmasının hazırlığı için bir savaş programı gibidir. Bu program doğrultusunda yeni görevler belirtilmiştir. Tüm bu ortaya konulan görevler son derece önemli ve emek isteyen şeylerdir. Bu aynı zamanda yeni bir devrimci duruma geçişin hazırlığıdır. Dolayısıyla tüm partiyi ve kadrolarını bu duruma göre mevzilendirmek gerekir. Politbüro ve MK üyelerinden bir kesim ayaklanmanın hazırlanması için çeşitli bölgelere gider. Politbüro sadece üç kişilik bir yönetici çekirdek olarak kalmıştır. Yine bu hazırlıklar çerçevesinde silah sorunu ortaya çıkar. Dimitrov bir mektubunda Sovyetler’in silah yollamasının pratik olarak olanaksız olduğunu bildirir ve Yugoslavya'ya başvurma önerisini yapar. Ancak Yugoslavya da aynı sorunu yaşadığından sadece iki makineli tüfek yollayabilir. Daha sonra Dimitrov MK'nın, İngilizler’in Balkanlara gönderdiği askeri görevlilere başvurma niyetini onaylar, ancak herhangi bir siyasi yükümlülük altına girmemeleri konusunda uyarır. Bu konu, bugün Kobanê'de YPG'nin yaşadığı durumla çok benzer. Tarihte öyle özgün durumlar ortaya çıkabilir ki bu anda 'emperyalistlerin verdiği silahı kullanmayız’ gibi bir komplekse yer yoktur. Ayrıca Dimitrov'un dikkat çektiği 'siyasi yükümlülük' konusu da önemli ve belirleyici konumda.

Bulgaristan'da Şafak Söküyor-Son Hücum

Rejim artık çok sıkışmış, iki ateş arasında kalmıştır. Bir yandan güçlenen ve gittikçe genişleyen antifaşist hareket, diğer yanda ise Kızıl Ordu'nun Bulgaristan'a girme ihtimali vardır. Bulgaristan'ı sarsan ve yeni bir tarihi yörüngeye sokan günler 26 Ağustos 1944'te başlar. Ağustos sonlarında MK 4 No'lu genelgeyi yayınlar. Bu genelge devrimin “ateş sinyalidir”. Genelge, halk savaşı ve silahlı hareketin genişletilmesi ve bunun Vatan Cephesi yönetimi altında olması gerektiğini bildirir. Aynı zamanda her yerde, bütün devlet dairelerinde, devletin bütün aygıtlarında, savaşı örgütleyecek ve yönetecek komiteler kurmaya çağırır. Aynı günlerde NOVA Genel Karargahı bütün VOZ'lara talimat gönderir. Talimat, Vatan Cephesini 'Genel Saldırıya' çağırır. Ağustos ayının sonunda kurtuluş ordusu birlikleri 140 eylemde gerçekleştirir, 70 kez düşmanla silahlı çatışmaya girilir, 230'dan fazla yerleşim birimi ele geçirilir ve cellatlardan 110 suçlu ölüm cezasına çarptırılır. Böylece Ağustos biter ve Eylül'ün ilk günleri ayaklanmaya geçişin arifesi olur. Eylül'ün başlarında hükümetle yapılan görüşmelerde tekrar anlaşmaya varılamaz ve Vatan Cephesi savaşı daha güçlü sürdürme çağrısı yapar. Bunun üzerine NOVA Genel Karargahı bir harekat planı geliştirir. Tayin edici hücumun devletin merkezi, siyasi, ekonomik, askeri ve idari merkezi Sofya'ya yöneltilmesi öngörülür. Bu plana göre siyasi ve askeri yönden genel bir seferberlik, vakit kaybetmeden grevlerin ve kitlesel gösterilerin örgütlenmesi gerekir. 6 Eylül'de tramvay işçilerinin bir grevi olacaktır, bu grevin, başkentte trafiği durdurması ve işçi sınıfının, işletme ve dairelerden, mahallelerden emekçilerin ortak harekete geçmelerini sağlaması beklenir. Aynı zamanda tüm parti örgütleri ve askeri birlikler seferber edilecektir. Ancak, ondan önce Pernik'te (Sofya'ya 30km uzakta) maden işçileri greve başlayacaktır, bu grev yığınsal hareketlerinin başlaması için bir işaret olacaktır. Pernik kentini ele geçirmekle üç amaç güdülür; Düşmanın dikkatini oraya çekmek ve silahlı güçlerinden bir kısmını alıkoymak, Sofya ayaklanma güçlerine yardım sağlayıp yedek güç getirmek ve asıl darbe için bir başlangıç sağlamak. Son saldırıya hazırlanırken güçler oranı ve silahlı güçlerin durumu bakımından Genel Karargah bir rapor verir. Bu rapora göre 20 bin kadar partizan, 10 binden fazla savaş grubu vardır. Bu güçler 11 tugaya, 37 birliğe ve bağımsız olarak hareket eden iki ayrı gruba bölünür. Bu sayılan NOVA birliklerinin yanı sıra bir de 200 bin kadar gizli grup vardı. Sonya: “Ancak buna rağmen, Lenin'in özellikle vurgulayarak belirttiği gibi 'güçlerin çok fazla üstünlüğü' sağlanmış değildi.” Bundan dolayı geçmiş ayaklanma deneylerinden ve Bolşevik 1917 devriminden öğrenerek 'düşmanı şaşırtma' etkenleri kullanılması kararlaştırılır. Bu 'düşmanı şaşırtma' taktiği ayaklanma ve savaş derslerinde çokça geçer, çoğu zaman 'sürpriz' diye de adlandırılır ve çoğu zaman etkilidir. İşte 1944'te Bulgar partizanlarının da çokça kullandığı bir taktiktir bu. Ancak bu deneyimde dikkat çeken şey, devrimcilerin sıkça düşmanın içine sızmış olmasıdır. Bu sızmalar 'şaşırtma' ve 'sürpriz' taktiğini çok daha güçlendiren ve garantileyen bir faktör oluri, çünkü bilgiler daha net ve güvenilirdir.

6 Eylül'de Vatan Cephesi'nin gazetesi şöyle bir manşet atar; “Tüm İktidar Vatan Cephesine!” Ancak monarkofaşist iktidara karşı genel hücum bir şanssızlıkla başlar, hükümet beklenmedik bir harekat başlatarak Pernik'teki hareketi engeller. Sofya ise Pernik'i bekleyemez, bundan dolayı hemen harekete geçme kararı alır. Plan yukarıda belirtildiği gibi başlar. Aynı gün Politbüro ve Genel Karargah ortak bir toplantı yapar. Karar gösterilerin kesintisiz sürmesi ve hiç bir geri adım atılmaması yönündedir. Hatta gösteriler daha da şiddetlenmeli, grevler genel greve ve genel grev yığınsal silahlı halk ayaklanmasına dönüştürülmelidir. Ertesi gün Sofya'da bir mitingde, kürsüde konuşma yapan bir devrimciye ateş açılır. Mitingi korumayla görevli savaşçılar ilk ateş açanı delik deşik ederek yere serer. Böylece silahlı çatışmalar başlamış olur. Tarih 8 Eylül'ü gösterdiğinde ise Kızıl Ordu Ukrayna cephesinden Bulgaristan'a girer. Her yerde coşku ile karşılanırlar. O zaman Üçüncü Ukrayna Cephesi kurmay başkanı olan Mareşal S.S. Birüzov anısını şöyle anlatır: “Bulgarlar Sovyet askerlerini kucaklıyordu. Çocuklar omuzlarına çıkıyorlardı. Her yerde sevgi ve çiçek gösterileri vardı. Hemen mitingler düzenleniyordu. Sanki savaş bitmiş ve biz yurdumuza dönüyorduk. Bulgar halkının bize karşı duyguları öylesine içtendi ki.” Aynı gün her yerde gösteriler ve mitingler örgütlenir. Kitlesel bir şekilde hapishaneler basılıp, siyasi mahkumlar kurtarılır. Polisle çatışmaya girilip silahları alınır.

8-9 Eylül 1944 Ve Zafer

Son hazırlıklar yapılır. 8 Eylül’ü 9 Eylül'e bağlayan gece yapılacak harekat ayrıntılı olarak saptanır. Eylem planı madde madde kararlaştırılır. Aynı zamanda bu son hücumla, yıkıcı darbe vurulacak ve yeni hükümet kurulacaktır. Bunun için yeni hükümetin isim ve görevleri belirlenir. 9 Eylül gece saat 02.15'te daha önce Savaş Başkanlığının içine girmiş olan partizanlar, kapıları açıp hükümetin bu başlıca kalesini ele geçirirler. O sırada binada bulunan yüksek mevkiden hükümet, ordu ve polis yetkilileri tutuklanır. Bakanlığın merkez postanesinin telefon-telgraf merkezi, Halk Bankası ve Sofya radyosunun alınmasıyla saldırının ilk aşaması gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki aşamada, hükümet daireleri, Polis Genel Müdürlüğü, polis karakolları, demiryolu istasyonları, askeri depolar vb. ele geçirilir ve alınan silahlarla emekçiler silahlandırılır.

9 Eylül sabah olduğunda, insanlar önce neler olduğunu tam anlayamaz. Zamanın geçmesi ile birlikte sokaklara dökülürler ve kutlamalar başlar. İnsanlar kendiliğinden toplanarak başkentin merkezine akın eder. Ellerinde kızıl bayraklar, Vatan Cephesi lehine pankartlarla birlikte sevinç gösterileri yaparlar. “Ozanların dizelerle daha sonraları destanlaştıracağı o ünlü mitingler” diyor Sonya. İnsanlar Vatan Cephesi ve Kızıl Ordu lehine sloganlar atıp, şarkılar, marşlar söyler. Dans eder, horon teper. Dağlardan gelen partizanlara sarılıp onları eller üzerinde gezdirirler.

Halk sokaklarda coşkuyla zaferi kutlarken, yeni yönetim günlük işlerine başlamıştır bile. Bir zafere işte böyle ulaşılmıştır. İnançla, demir disiplinle, fedakarlıklarla ve en önemlisi marksist leninist ideolojinin gücüne inanarak; onu dogmalaştırarak, darlaştırarak değil.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi