Konut Krizinden Banka-Kredi Krizine / Dünya Çapında Mali Kriz

Mali-kredi-spekülasyon krizleri kapitalizm öncesinde de vardı. Spekülatörlerin büyük beklentileri spekülasyon yapılan alanda şişmeye neden olur ve bu hep böyle gider anlayışından dolayı şişen balonun patladığı dahi görülmez. “Lale krizi”nden bugüne sayısız mali krizler yaşandı.

Para veya sermaye bolluğu içinde kriz nasıl olur sorusu akla gelebilir. Ama mali ve ekonomik krizlerin de sermaye bolluğunun en doruk noktaya ulaştığında patlak vermesi sermaye bolluğu ve kriz arasında bir bağın olduğunu gösterir.

Dünya çapında her türlü mali varlıkların miktarı 1980 yılında 12 trilyon dolar iken; 1990’da 43; 1995’te 66: 2000’de 94; 2001’de 92; 2002’de 96; 2003’te 117; 2004’te 134; 2005’te 42 ve 2006’da da 167 trilyon dolar oldu.

Dünya gayri safi hâsılasının tutarı ise 1980’de 10 trilyon dolar iken; 1990’da 22; 1995’te 29; 2000’de 32; 2001’de 32; 2002’de 33; 2003’de 37; 2004’te 42; 2005’te 45 ve 2006’da da 48 trilyon dolar oldu.

Dünya çapında her türden mali varlıklar, 1980’de 2006’ya yaklaşık 14 misli, 1990’dan 2006’ya yaklaşık 4 misli, 2000’de 2006’ya da yüzde 177,6 oranında artıyor. Aynı dönemde dünya gayri safi hâsılası ise 1980’de 2006’ya 4,8 ve 1990’dan 2006‘y 2,2 misli ve 2000’den 2006’ya da yüzde 50 oranında artıyor.

Dünya çapında gayri safi yurt içi hâsılanın artış hızı, dünya çapındaki tüm mali varlıkların artış hızından oldukça düşüktür. Diğer taraftan her türden mali varlıkların miktarı ile dünya gayri safi hâsılası miktarı 1980 yılında birbirine çok yakınken, aralarındaki fark sonra artmaya başlıyor ve 2006’ya gelindiğinde dünya gayri safi yurt içi hâsılası dünya çapında tüm mali varlıkların ancak yüzde 29’una, yani yaklaşık üçte birine tekabül ediyordu.

Dünya sermaye piyasalarındaki bu sermaye bolluğunun nereden kaynaklandığını araştırmak bu makale çerçevesinde ele alınabilecek bir iş değildir. Ancak burada şu kadarını belirtelim ki, azami kâr peşinde koşan sermaye, düşük kar oranlarından dolayı, bu kâr olanağını maddi değerlerin üretim alanında göremediği için; bu alanda kendini değerlendirme; yani çoğaltma imkânları göremediği veya yeterli göremediği için mali sektöre akmıştır.

Uluslararası alanda sermaye akışının yıllık büyümesi 1980-1990 arasında yüzde 8,8’den 1990-2006 arasında yüzde 14,2’e çıkıyor. Uluslararası alandaki yıllık sermaye akışı miktarı 1980’de dünya gayri safi hâsılasının ancak yüzde 4,7’sine tekabül ederken, 1990’da yüzde 5,2’sine, 2000’de yüzde 15,3’üne ve 2006’da da yüzde 17,2’sine tekabül ediyordu. Bu miktar yıllık olarak 1990’da yaklaşık 1 trilyon dolardan 2006’da 8 trilyon dolara çıkmıştır.

Azami kâr getirecek yatırım alanı arayan bu mali sermayenin bir kısmı bu olanağı Amerikan menkul kıymetlerinde buldu. Yani konut yapımında.

“Tatlı” karların elde edildiği görülünce geri ödemesi sorunlu olanlara da; dar gelirlilere de krediler verilmeye başlandı. Yatırımcı kuruluşlar bu kredileri çeşitli biçimlerde paketleyerek bütün dünyada satmaya başladılar ve böylece Amerikan konut alanındaki kâr ve kriz uluslararasılaştırıldı. Sonunda şişen balon 2007 yılında patladı ve etkisi sadece Amerikan ekonomisiyle; mali sektörüyle sınırlı kalmadı. Amerikan konut sektöründe spekülasyon krizi olarak başlayan bu kriz; borsa, mali, kredi ve banka krizi olarak hemen hemen bütün dünya mali sektörünü (mali, banka, kredi) etkisine alarak genişlemekte ve derinleşmektedir. Henüz bütün dünyayı kasıp kavuracak derecede derinleşmemiş ve kapsamlaşmamış olsa da daha şimdiden bu krizden dolayı yok olan, buharlaşan sermaye miktarı 2,5 trilyon dolara varmıştır. Mali piyasalardaki olumsuz gelişmeyi kontrol altın almak ve yeniden bir canlandırma sürecini başlatmak umuduyla Wall Street konjonktür programı önermiş ve Bush da ekonomiyi “kurtarmak” için kişi başına 300 veya aile başına 600 dolarlık çekler dağıtarak tüketimi (harcamaları) canlandırmak istemiştir. Toplamı 150 milyar dolar olan bu miktarla veya böyle bir konjonktür programıyla hiçbir yere varılamayacağı ve hiçbir sonuç alınamayacağı daha başından belliydi.

Durumu kurtarmak için iflasın eşiğinden dönen ABD’nin Citigroup, Merrill Lynch veya Morgan Stanley gibi büyük bankaları kapılarını yabancı yatırımcılara açtıklarını açıkladılar. (Singapur’dan devlet holdingi Temasek ABD Bankası Merrill Lynch’e 4,4 milyar dolarla; bir Çin devlet fonu Morgan Stanley’e yüzde 10’luk bir payla ve Abu Dabi de 7,5 milyar dolarlık bir miktarla Citigroup’a ortak olmuşlardır). Bunlar Uzakdoğu’dan, Rusya ve bazı Arap ülkelerinden devlet fonlarıdır. Şimdi bunlar da mali piyasalar da “Big Player” (büyük oyuncu) oldular.

Öyle ki, banka sektöründe çaresizlik, yani krizin etkisi, geçen yüzyılın ‘80’li yıllarından bu yana neoliberalizmin ilk uygulandığı ülkelerden Büyük Britanya’da kriz içinde yuvarlanan bir ipotek bankasının -Northern Rock- devletleştirilmesini gündeme getirmiştir.

Keza ABD’de de banka krizinin etkisi “bir ABD Bankasının devletleştirilmesini” gündeme getirmiştir.

29.02.2008 tarihli bir açıklamasında ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke, “bazı bankaların batacağı”ndan, bazı bankaların kredi krizinin üstesinden gelemeyeceklerinden, bu durumdan kurtulmak için sermayelerinin arttırmak zorunda olduklarından bahsetmiştir. Bankalardan önce Hedge-Fonlar, mali krizin girdabına girmişlerdi. Bilindiği gibi kredi piyasası, bu fonların en yaygın faaliyet sürdürdükleri alandır. Çok güncel olmamasına rağmen aşağıdaki veriler bu alandaki sermaye miktarı hakkında bir ipucu vermektedir: Kendi alanında uzmanlaşmış Hedge-Fonlar, sadece 2005 yılında 1,6 ila 1,8 trilyon dolarlık bir miktarı kredi olarak yatırmışlardı, vermişlerdi.

Çoğu uzman, 1929’dan bu yana en ağır banka krizinin yaşandığı düşüncesinde birleşiyor. “Çekirge” işletmeler de iflas girdabına girdiler. “Çekirge” firma denen “Private-Equity” işletmelerinin başka işletmeleri devralma hevesi de krizin patlak vermesinden bu yana kaçmış ve 2007 yılında rekor seviyeye varan devralmalar durma noktasına gelmiştir. Devralmak için bankalardan kredi alınması gerekir. Bu koşullarda hangi banka kredi verebilir?

Bu kriz, sadece mali alanla sınırlı kalan bir banka ve kredi krizi olarak görülmemelidir. Bu kriz etkisini, henüz güçlü bir şekilde olmasa da -bunun için zamana ihtiyaç var- Amerikan sanayiinde, örneğin AB’nin bazı ülkelerindeki sanayilerde (Buna Almanya, Doğu Avrupa ülkeleri örnek olarak gösterilebilir) kendini hissettirmeye başlamıştır. Bu krizden bağımsız olarak İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkelerde ekonomi zaten kriz içindedir. Bu olgu ve bir bütün olarak AB, Japonya ve ABD ekonomilerinin kriz, dalgalanan, inişler çıkışlar gösteren bir durgunluk içinde olmaları; dünya çapındaki mali krizin çok büyük bir olasılıkla daha 2008 ortalarında maddi değerler üretiminde (sanayi) bir ekonomik krizin patlak vermesini teşvik eden bir faktör olarak görülmelidir.

Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya; Türkiye de dâhil bazı “yükselen pazarlar” diye tanımlanan ülkelerde ekonominin nispeten yüksek oranlarla büyümesi ve büyümeye devam etmesi, bu süreci en fazlasıyla yavaşlatabilir. Nihayetinde bu ülkelerin de ABD ve AB pazarlarına ihracat temelinde büyümekte oldukları ve bu pazarlar daraldığında bundan etkilenecekleri unutulmamalıdır.

Amerikan ekonomisi dünya ekonomisini her bakımdan sürükleyecek güçtedir. Hele AB ve Japon ekonomilerinin de bugünkü halleriyle Amerikan ekonomisinin seyrinden çıkamamaları, ABD’de patlak veren bir ekonomik krizin bütün dünyayı etkileyerek bir dünya ekonomik krizine dönüşeceğini söyleyebiliriz. Veriler gelişmenin bu yönde olduğunu göstermektedir: Uluslararası alanda:

1- Hisse senedi pazarları adeta çökmüştür.

2- Menkul kıymetler alanındaki kriz devam ediyor.

3- Döviz pazarları krizdedir.

4- Mali sistem krizdedir.

5- Maddi değerlerin üretimi sektöründe (sanayide) göstergeler krize doğru ilerleyen bir süreçte olunduğunu göstermektedir.

6- Banka ve sanayi sektörü; bir bütün olarak ekonomisi Amerikan ekonomisiyle en çok iç içe geçmiş olan ülkeler (Başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkeleri, Çin, Japonya ve ekonomisi ve maliyesi Amerikan ekonomisiyle iç içe geçmiş olan bağımlı ülkeler ve “yükselen pazarlar”) bu krizden öncelikle etkilenecek olan ülkelerdir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi