Bir seçim dönemi geride kaldı. Siyasal sonuçlarından bağımsız olarak, çalışma tarzı, örgütlenişi, araçları ve kadroları bakımından değerlendirildiğinde herkesin haklı övgülerini alan bir başarı elde edildi. Sınırlı sayıda insan, kısıtlı olanaklar ve başka bir dizi dezavantajla başlayan çalışma her bakımdan yenilenmeyle ve kazanımla sonuçlandı. Çalışmanın dersleri, gösterdikleri ve beklentileri üzerine sıcağı sıcağına durmak, ulaşılan kolektif başarıyı genele mal etmek önemli. Bu yazıda kısaca yapılmak istenen bu olacak...
Hazırlık
Erken seçim kararının alınmasından sonra, bir yandan bağımsız adaylar için hazırlıklar yürütülürken, diğer yandan olası ittifak ilişkiden değerlendirildi. Bu amaçla, seçime katılabilecek güçlerle; yasal ilerici partilerle, devrimci çevrelerle, sendikalar ve benzer kurumlarla görüşmeler yapıldı. Sürece daha etkin bir siyasal müdahalenin olanakları üzerine tartışıldı. Gündemdeki temel siyasal sorunlar üzerinde, (savaş, IMF programı, yoksulluk, politik özgürlükler, Kürt sorunu ve antiemperyalizm vb.) ortaklaşan bir program ve bunlara ilişkin mücadeleyi öngören bir taktik planın tartışılması istendi. Baraj engeli nedeniyle seçime, bu programa bağlı çalışan “bağımsız adayalar”la girmenin olanakları üzerinde tartışmalar yapıldı. Özellikle HADEP’in, baraj kaygısı gerekçesiyle gerici Saadet Partisi’yle temasta olması eleştirildi. Devrimci hareketin bileşenlerinin seçimlere ilişkin kayda değer bir taktiği olmadığı zaten belliydi. Yasal ilerici partilerin çoğu da tavrını Kürt yurtsever hareketine göre belirleyeceğinden, ilk görüşmelerde ciddiye alınabilecek bir sonuç yaşanmadı.
Hazırlıklar, erken seçimin açığa çıkardığı olanaklardan devrimci amaçlarla yararlanma planına bağlı olarak sürdürüldü. Belli başlı işçi kentlerinde ve Kürdistan’ın bazı şehirlerinde sürdürülen bu hazırlıkların temel zaafı ise bazı yerlerdeki adayların önceden kesinleştirilememiş olmasıydı. Sınırlı sayıda ilde aday çıkarılmasının başlıca sebebi budur. Adaylı yerlerdeki çalışmanın sonuçlarına bakıldığında bu eksikliğin faturası daha net görülebilir.
Seçim sürecine hedef kitle ve siyasal amaç açıklığıyla örtüşen bir tanımlama olan Ezilenlerin Sosyalist Platformu adıyla girildi. Bu isim hem geniş kitlelerce benimsenebilecek hem de olası ittifak görüşmelerinde de kolaylaştırıcı bir işleve sahip olacaktı. “Ezilenler” kategorisi içerisinde yer alan güçlerin bir arayış içerisinde oldukları, seçimler sürecinin “kararsızlar”ından da rahatlıkla anlaşılabilir. Bu arayışa yanıt verebilmek için sürece denk düşen projeler ve inandırıcı bir çalışma tarzı şarttı. Ne var ki, parlamenter yolla ezilenlerin arayışlarına konu olan temel sorunların burjuva düzen ve faşist rejim altında çözümünün olanaklı olmadığı açıktı. Dolayısıyla, ezilenlere çözüm için birleşme ve özgürlük ve sosyalizm için mücadele etme çağrısı yapılmalıydı. Hareket planı bu temel perspektif üzerine kuruldu.
Seçimin “erken” olması hazırlık sürecinin de kısa olmasına neden oldu. Ne var ki, bir süreden beridir işsizliğe, yoksulluğa ve zulme karşı sürdürülen aydınlatma ve örgütlenme faaliyetleriyle örtüşmesi bu dönemin “şans”lı bir rastlantısıydı. Seçim kararının kesinleşmesinden önce marksist leninist komünistlerin bu sürece dair tutumlarını belirlemiş olmaları hazırlık sürecinin önemli bir özgünlüğü ve avantajıydı. Geride kalan dönemde ulaşılan başarılı sonuçlarda bunların özel bir katkısının olduğunu belirtmek gerekir.
Ortak akıl ve planlı çalışma genel olarak bütün kampanyaların olmazsa olmazıdır. Seçimler ilk kez katılacağımız bir süreç değildi ve önemli bir deneye sahip olduğumuz biliniyordu. Tam da bu perspektifle bazı alanlarda geçmiş seçim çalışmalarına katılan aktivistlerle deney ve tecrübelerin tartışılıp, paylaşıldığı, hazırlık süreçlerinde ve seçim çalışmaları boyunca yol gösterici olan toplantılar yapıldı. Bu toplantılarda geçmiş seçim çalışmalarının olumlu ve olumsuz deneyleri masaya yatırıldı; seçim döneminde hangi yöntemlerde ısrar etmenin gerektiği vs. tartışıldı.
Değişik çalışma alanlarında, özellikle emekçi semtlerinde işsizliğe, yoksulluğa ve zulme karşı mücadele kapsamında önceden hazırlanmış, dar kitle toplantılarında da seçim sorunu gündemleştirildi. Keza işçiler arasında 1475 sayılı yasaya karşı yapılan hazırlık ve aydınlatma toplantılarında da seçim taktiği tartışıldı.
Henüz DEHAP bloku oluşmamışken, DİSK yönetiminin CHP ile kurumsal işbirliği yapma hazırlıklarına karşı DİSK içinden ve dışından eylemli tepkiler örgütlemek, bu kapsamda sınıf sendikacılığı perspektifiyle kimi işçi sendikalarını bir araya getirerek, DİSK yönetimine tutum almak da bu hazırlık sürecinde yaşanan gelişmelerden biri olarak kaydedilmelidir. Çok sayıda genel merkez ve şube yönetiminin katıldığı bu toplantılarda gündeme gelen bağımsız sendikacı adaylar çıkartma fikri desteklenmiş, teşvik edilmiştir. [Daha sonra blokun oluşmasına bağlı olarak zayıflayan bu girişim yine de DİSK yönetiminin CHP ile kurumsal işbirliği yapmasını bir şekilde engellemeyi başarmıştır.]
Blok
Hazırlık süreçlerinde HADEP-EMEP-SDP ekseninde gündeme gelen ve kuruluş amacını “ülkeyi ve yoksulları kıskacına alan IMF programına karşı, ülkenin barışçı geleceği ve demokrasi için güçlerimizi birleştirme, bu güç ve işbirliğini geliştirip genişletme” olarak açıklayan Emek, Demokrasi ve Barış Bloku ile ilişkiye geçildi. Çünkü blok ilan ettiği programıyla “ezilenlerin, sömürülenlerin emperyalizme, faşizme ve şovenizme karşı ortak çıkarları ve birliği yönündeki özgürlük mücadelemizi daha da ilerletmenin olumlu ve sorumlu bir adımı” olabilirdi. Ezilenlerin, ilerici güçlerin, Türk ve Kürt emekçilerinin ortak bir siyasal program, siyasal kimliklere saygı ve dayanışma zemininde bir araya gelmesiyle oluşacak bir blokun yararlı olacağı görüş açısı ile blokla ESP arasında ortaklaşma zeminleri arandı. Bu amaçla, SHP dışındaki partilerden oluşan blok katılımcısı partilerle görüşmeler yapıldı. Blok bileşenlerinin SHP ısrarı, (ESP hangi biçimde olursa olsun SHP’nin içinde olacağı blokta yer almayacağını en baştan açıklamıştı) SHP’nin katılmayacağının kesinleşmesinden sonra ise blokun ESP ile “hak eşitliği temelinde” ilişkiye girmemesi ve giderek blokun siyasal içeriğinin geliştirilmesi çabalarının yerini liste tartışmalarının alması yolların ayrılmasını getirdi. Son başvuru gününden sonra bile zorlanan birlik olanakları, blok bileşenlerinin, özellikle de HADEP’in siyasal duyarsızlığı ve keyfi yaklaşımıyla boşa çıkınca, bağımsız adaylarla yürüme planı hayata geçirildi.
Bu plana bağlı olarak alanlarda hızla toplantılar örgütlendi. Görüşme süreçlerinde tutulmaya başlanan bürolar bir bir açıldı. Hazırlık toplantılarında neden blokta yer alınmadığı, blokun bileşenlerinin tutumları ve diğer gelişmeler aktivistlere ve destek veren kitlelere anlatıldı. Sonraki süreçlerde Blok eksenli kayda değer sıkıntı yaşanmamasının sebeplerinden biri de yapılan bu aydınlatma faaliyetleridir. Özellikle geçmişte ortak işler yaptığımız kimi Kürt emekçilerinin destekleri ve sürece ilişkin kendi yöneticilerine tepkileri de bu bilgilendirme süreçlerinin bir ürünüdür.
ESP adına yapılan bütün toplantılarda ve açıklamalarda bloka karşı özel bir ajitasyon yürütülmedi. Bazı alanlarda sıkıntılar yaratan tavırlar almalarına rağmen ESP bloku teşhir tutumu izlemedi. Hedefe burjuva düzen partileri konuldu. Blok bileşenlerinin de ilgiyle izlediği bir çalışma temposuyla işe başlandı. Temponun yükseldiği son dönemlerde hemen her alanda blok kaynaklı “çekilecekler” söylentileri yayıldı. ESP adına yapılan bir açıklamayla seçimlere girileceği kamuoyuna bir kez daha duyuruldu.
Çalışmanın Yönetimi
Geride kalan iki aylık seçim kampanyasının yarattığı sonuçlar ve yakalanan hedeflerin hiçbiri sürpriz değildir. Baştan itibaren planlı ve programlı bir çalışma yürütülmüş, kuvvetler buna göre düzenlenmeye çalışılmıştır. Sürece en etkin bir şekilde müdahale edebilmek için öngörülen planlar, aralarında adayların da olduğu özel komisyon ve koordinasyonlarla hayata geçirildiğinden her aşaması denetimli ve somut hedeflere bağlıdır.
Varolan güçleri, çevre ve çeper ilişkilerini verimli tarzda sürece katabilmek için alanlarda hazırlık toplantıları yapıldı. Komisyonlar oluşturuldu. Önceden belirlenmiş alanlarda seçim irtibat büroları tutuldu. Bu büroların çalışma tarzına ilişkin görevler ve görevliler tespit edildi. İlk başlarda sınırlı sayıda insanla başlayan bu çalışmalar, süreç içerisinde etrafını örgütlemeyi başardı. Haftalık planlama ve denetim toplantılarıyla çalışma koordine edilirken, günlük yönetimler büro ve alan komisyonları eliyle yürütüldü. Şimdi bu tarza ilişkin olarak faaliyetin yürütücülerinin değerlendirme toplantılarında söylediklerine kulak verelim.
“Merkezden yönetimi başarılı ve başından sonuna kadar her aşaması kolektif bir çalışmaydı” “Kafa açıklığı ve planlılık çalışmanın başarısını koşulladı”
“Çalışmaya bir hazırlık toplantısıyla başlamamız verimi arttırdı”
“Olumsuzluklara takılıp kalmadan yürümemizi sağlayan denetimli bir çalışmaydı”
“Birbirimizden öğrendiğimiz, sosyalist bir yarış içinde engelleri aştığımız bir mekanizma vardı”
“Yürürken öğrendiğimiz, yürürken yenilendiğimiz bir faaliyetin her aşamasını planlıyorduk” Merkezi ya da alan koordinasyonlarının düzenli toplantılar yaparak faaliyetin aksaklıklarını gidermesi, gelecek süreci planlayarak her aşamayı denetlemesi teşvik edici olmanın yanı- sıra öğretici de oldu. Bu toplantıların bilgisi alanlara hemen taşındığından aksaklıklar en aza indirildiği gibi tek merkezden yönetimin yönlendirici gücü her aktivist tarafından hissedildi.
Çalışmanın Örgütlenmesi
Koordinasyon ve komisyonların altında oluşturulan seçim büroları ve alt çalışma birimleri haftalık ve günlük toplantılarla faaliyeti örgütledi. Kuşkusuz bu saat gibi tıkır tıkır işleyen bir mekanizma değildi. Faaliyetin her aşamasında yeni şeyler öğreniliyor ve yeni olanaklar açığa çıkıyordu. Özellikle gettolaşmanın yoğun, içe dönüklüğün yaygın olduğu bir sürecin izlerini taşıyan kitlemiz ve aktivistlerimiz ilk başlarda bocaladılar. Herkeste kendini aşma isteği olsa da bunun nasıl yapılacağı, olanakları yeterince görülemiyordu. Tam da bu nedenle çalışmanın yönetiminin rolü belirleyiciydi. İnsanların hem yürüyüp hem de öğrenecekleri bir süreç zorunluydu. Bu amaçla ikili bir yoldan gidildi. Bir yandan bürolarda eğitim toplantıları örgütlendi, diğer yandan insanlar iş üzerinden yönlendirilmeye çalışıldı. Haftalık planlarla özel sayı dağıtımları, afiş eylemleri, konvoylar, pazar eylemleri ya da o anın ajitasyonun içeriği önceden planlanarak alanlar yönlendirildi. Büroların işlerin örgütlendiği merkezlere dönüştürülmesi, zamanın iyi yönetilmesi, yeni yüzlerin sürece katılımının sağlanması ve faaliyetin basma yansıtılması için örgütlenmeler yaratıldı. Yerel alanların durumuna göre görevliler belirlendi. Her alanın kendi dinamikleri temel alınmak kaydıyla çalışmaya destek veren gönüllüler de bürolara yönlendirildi. Kurumlardan ve alanlardan gelen destek güçler de faaliyete katıldı. Elbette bunların her biri süreç içerisinde oldu. Aksaklıkların çalışmayı engellemesine izin verilmedi. Bu nedenle her aşamada genel bir motivasyon yüksekliği söz konusu oldu.
Faaliyet süresince mesajlarımızın en etkili şekilde alanlara taşınması için nitelikleri ve sayıları değişse de bir çok bölgede ajitasyon grupları oluşturuldu. Kimi alanlarda çalışmaya katılacak ajitatörler hem siyasal ve hem de -sınırlı yerde de olsa!- tiyatrocu eğitmenler aracılığıyla vücut dilinin kullanımı gibi konularda pratikte eğitildi.
Aktivistlerimiz “AB nedir, ne değildir?”, “politik özgürlükler”, “sosyalizm”, “Kürt devri- minin yenilgisi ve Kürt ulusuna karşı görevlerimiz”, “ajitasyon ve propaganda” gibi konularda teorik, siyasal eğitimler alarak öğrendiklerini ev ve kahve toplantılarında, diğer ajitasyon ve propaganda eylemlerinde halka taşıdılar. Pratik koşuşturmaca içerisinde yapılan bu eğitimler insanları ayrıca motive etti.
Yeniden Parti Tarzı
“Yetinmecilik ve ufuksuzluk hastalıklarına bir darbe vurduk...” Böyle diyor çalışmalara katılan gençlik temsilcisi. Ve onu diğer aktivistler tamamlıyorlar;
“İlk başlarda bu tür bir sonuç alabileceğimize inanmıyordum. Kaygılıydım. Fakat çalışmayla özgüven duygumuz gelişti. Hem bireysel hem de kolektif iddiamızı büyüttük.”
“Her şeyi ile bize ait olan, sınırlı bir güçle yapılan etkili bir çalışma yaptık. Gerçek anlamda bir kitle faaliyeti yürüttük.”
“Devrimci hareketteki darlaşmayı, kitlelere güvensizliği, tersine döndürmeye başladık.”
“Kitlelere malettiğimiz önyargının aslında bize ait olduğunu gördüm.”
“Önce nasıl yapacağız endişesi duydum. Sonra bunu aştım. Kolektif ruhu yaşamak çok güzeldi.”
Faaliyetin ilk insanlarımızda bazı kaygılar olsa da genelde güven duygusu önde bir süreç yaşandı. Ne var ki, kimi yerleşik alışkanlıklar, “kadro yok, nasıl yaparız” endişeleri, bu “insanlarla mı yapacağız” yaklaşımları çalışmanın ayak bağları olarak ilk dönem sınırlandırıcı bir rol oynamıştı. Bunlara karşı en başından itibaren ikna edici, dönüştürücü ve kavratıcı bir mücadele yürütüldü. Her alandan gelen “örgütçü ve yönetici kadro” taleplerine, yer yer espriyle “buzlukta var, bekleyin çözülsün, götürürsünüz” cevapları verilse de, esasta kendi dinamiklerine dayanmak ve bu çalışmanın yeni güçler yaratacağını anlatmak yolundan yürümek tercih edildi. Basınımızda bu tür yaklaşımlara karşı eğitici yazılar çıktı. Zamanla bu taleplerde bulunanlar değerlendirme toplantılarında özeleştirel davranıp, kendi yollarında yürüdüler.
“Belki buzluktan kadro alamadık ama kendi örgütçülerimizin buzlarını çözdük”, “Hem darlıklarımızı aştık, hem de yenilendik”, “Kitlelerle onların anlayacağı dilden konuşmak gerektiğini öğrendim.”
Herkeste kabuğu kırma isteği vardı. Ama konumlanışlar buna göre değildi. Çalışmayla bu durum değişti. İnsanları geliştirdi.” “İnsanlara ve kolektife güvenim gelişti.”
Kitlelerle İlişkiler
“Kahvede ‘sosyalizm’i anlatırsak, okey taşları kafamıza atılacak sanıyordum.” Kahvehane konuşmasına adayla birlikte katılan bir arkadaşın gözlemi, aslında kitlelere ve onlara devrimci politikayı götürme konusunda, varolan bir önyargıyı yansıtıyor. Hele hele Alevi ve Kürt olmayan insanların yaşadıkları mahallelere ve kahvelere giderken bu endişeler daha da arttığı biliniyordu. Ne var ki, bu endişeler boş çıktı. Binlerce insana yüz yüze sosyalizm anlatıldı. “Ezilenler birleşin” çağrıları yapıldı. Birçoğu saatler süren kahve tartışmalarında insanlar sosyalizmi bir adayın ya da ajitatörün ağzından dinledi. Kapılar yapılan konuşmaların ardından ezici bir çoğunlukla güler yüzle kapatıldı. Şaşkınlık yerini daha sonra çoğunlukla meraklı sorulara bıraktı. Kimi kapılar “İlla da oturun” diye ardına kadar açıldı. Tepkilerin genelde olumlu olması, sınırlı olumsuzlukların üstünü örttü, moral bozucu olmadı.
Her alanda oranı farklı olmakla birlikte bir dizi yeni insan faaliyetle ilişkilendi. Kimi bürolarda tiyatro, kimisinde folklor ekipleri oluştu. Müzik grupları kuruldu. Bazı alanlarda büroların müdavimleri gençlerken, bazıları ailelerin çoluk çocuk hep birlikte gelip gittiği yerler oldu. Pırıl pırıl gülümseyişiyle “Muhteşem şeyler başardık” diye heyecanla yaptıklarını anlatan 16 yaşındaki bir genç kadının annesi, “Ben de burada hem kızımı hem de mahallemizin pek güvenmediğim gençlerini tanıdım.” diyerek bürolarımızın aynı zamanda insanların dayanışma ve öğrenme alanları olduğunu anlatıyordu. Bazı alanlarda DEHAP’lı gençler, “Oh be burada hayat varmış” diye bürolarımızı överken, kimi yerlerde “Aslında bizi her yönüyle ifade eden yerler buralar ama!” diyerek hayıflandılar. Güçlerimizin yeni yeni toparlandığı kimi bölgelerde diğer devrimci çevreler bizden daha çok bürolarımıza gelip gitmeye başladılar.
Özellikle çürümenin ve yozlaşmanın yaygınlaştığı emekçi semtlerinde antifaşist eğilime sahip gençler önce meraktan, sonra ise ortamdan etkilenerek bürolarımızdan çıkmazken, bu süreçte en fazla mücadele etmek durumunda kalınan insanlar oldular. Sürekli ve etkin bir devrimci çalışmanın yürütülmediği bu alanlarda emekçi çocuklarının her bakımdan kirletilme saldırısıyla yüz yüze olduğu bir kez daha görüldü. Dejenerasyona uğrayan, uyuşturucu, alkolizm gibi tuzaklara çekilen gençler, mafyöz ilişkilerin de tetikçileri haline getirilmek isteniyor. Çalışmalar boyunca bu tür insanlar ya kendileri doğrudan geldiler ya da aileleri tarafından bürolarımıza getirilerek yoldaşlarımızla ilişkilendirildiler.. Süreç içerisinde birçoğunda dönüşümler başladı. Dönüşümlerinin ödülü ve teşviki olarak, binlerce bildiri, afiş ve kuşun onlar tarafından emekçilere ulaştırılmasına olanak sağlandı.
Küskünler, bırakmışlar süreç içerisinde çalışmaya yeniden dahil olurken, umut dolu onlarca yeni insan işleri omuzladı.
“Bütün kolektif kampanyalarına katıldım, ama ilk kez bu kadar çok insanla yüz yüze geldim” gibi değerlendirmeler çalışmanın kitlelere dönük pratiğinin genişliğinin bir göstergesiydi.
İlk kez gazete satışına çıkan, kahve konuşmasına katılan, pazar yerinde ajitasyon çeken öğretmenler, sağlıkçılar hem çevreye güven verdiler hem de kendilerine güvenleri gelişti. Bir emekçi semtte görevli öğretmen arkadaşımız “İlk başta kafamda meşruluk sorunu vardı ama insanlardaki olumlu tepkileri gördükçe güvenim gelişti. Bu tarzı kendi alanıma uygulamam gerektiğini öğrendim” derken yaratılan tarzın etkilerini özetliyordu. Keza “semtlerde çalışmak”a yabancı olan öğrenci gençler bu çalışmayla hem emekçi halk kitleleriyle daha yakından yüzleştiler hem de üniversite ve liseler dışında doğrudan politik faaliyete katıldılar.
İstanbul’un, Gebze’nin, İzmit’in yoksul gecekonduları, kent merkezleri, Adana’nın merkezi, varoşları ve hatta Kozan gibi gerici ve faşistlerin oy deposu alanları, Malatya’nın onlarca ilçe, köy ve beldesi, Dersim’in ilçe ve mezraları uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar yaygın sosyalizm propagandasına tanık oldular. Her alanda umut kitlelere taşındı, her alanda kitlelerden umutla dönüldü.
Seçim faaliyetlerine başlarken, emekçi kadınlar ve gençlerin yan ısıra işçiler ve kır yoksulları bu süreçte ulaşılması gereken hedef kitle olarak belirlenmişti. Buna büyük oranda ulaşıldı. İşçilere salt fabrikalardan değil, kahvelerden, servislerden ve mahallelerden de ulaşılabileceği görüldü. Bazı fabrika ve atölyelerde konuşmalar yapıldı. Dersimin, Malatya ve Adana’nın kır emekçilerine de sosyalizmin sesi ulaştırıldı. Çalışmaların başlıca aktivistleri özellikle bazı bölgelerde genç işçiler (tekstil ve metal) ya da işsizlerdi. Emekçi memurların bir bölümü, özellikle öğretmenler çalışmalarda etkince rol alırken, hepsi alanlarına memnun döndü. Üniversiteli ve liseli gençlik çalışmaya coşku katıp güç ve enerji kazandı. Ölüm orucu gazileri, kayıp ve tutsak anaları, kurum çalışanları her biri çalışmanın güç kaynakları oldu. Hepsi çalışmadan güç aldı.
Çalışmalara destek vermek için yurtdışından gelen ve aralarında Alman yoldaşların da olduğu aktivistler faaliyetin akılda kalan özel bir yerinin yaratıcıları. Bir Almanın ağzından sosyalizmi, ESP’yi inlemek kent yoksulları, esnaflar ve özellikle ev emekçisi kadınlar için özel bir sempati kaynağı oldu.
Adayların olmadığı şehirlerde, örneğin; İzmir, Bursa ve Ankara’da da seçim ortamından yararlanılarak etkin bir çalışma yürütüldü. Seçim bildirileri ve bildirgesi yaygın biçimde dağıtıldı. Sokaklar ve caddeler afişlerle donatıldı. Ev toplantıları, kahvehane ajitasyonları yapıldı. Şüphesiz, faaliyetin çapı aday çıkarılan yerlere göre daha dardı. Buna karşın aday olmamasına rağmen kitlelerle buluşma kararlılığı meyvelerini verdi.
İstikrar Ve Süreklilik
Değerlendirme toplantılarına katılan hemen herkes, aktivistler, yeni ilişkiler ya da kadrolar “önemli olan bundan sonrası” diyerek yaratılan etkinin örgütlenmesi için kafa yordu, tartıştı. Yapılan kitle toplantılarında büroların kalıcılaştırılması genel bir talep olurken, “hiç olmazsa insanların gidip gelebilecekleri, sosyal- kültürel faaliyetlerde bulunabilecekleri mekanlar yaratılsın” önerileri hemen her alanda dile getirildi. Kitlelerde politik faaliyete ilgisizlik yok. Doğru araç ve biçimlerle gidildiğinde işçi ve emekçilerde politikaya azımsanmayacak oranda ilgi olduğu görülüyor. Kuşkusuz bu ilginin genel seçim ortamıyla bağı olduğu sır değil. Ne var ki insanlar politik ve pratik ilişkilenmelerde güven duymak istiyor. Bunun için sürekliliğe özel önem veriyor. Birçok insan “Bu gün var, yarın yoksunuz” diyerek çalışmalara katılmada, görev almada mesafeli duruyor. Kalıcılaşmaya inandığı ölçüde destek veriyor, katılıyor.
Politikanın Kitlelere Mal Edilmesi Ve Araçlar İlişkisi
Başta adaylar ve öne çıkan aktivistler olmak üzere çalışmayı yürüten insanlar, emekçilerin ilk temas noktaları olduklarından beklentiler genelde onlara yansıtıldı. Adaylarımızın nitelikleri ve çalışmaya kattıkları oldukça önemliydi ve bu süreçte her biri kitlelere güven vermede oldukça etkili oldular. Başarılı bir performans gösterdiler.
Parlamentonun çözüm olmadığı her ajitasyon ve propaganda faaliyetinin değişmez konusuydu. “Peki nasıl?” soruları her adaya, aktiviste ve propagandacıya soruldu. Genelde “Birleşmek ve mücadele etmek, kendi kendimizi yönetecek bir düzen olarak sosyalizmi kurmak, bunun için yine örgütlenmek, yine örgütlenmek” gibi yanıtlar verilirken, bu cevaplar daha sonraki sürecin yönünü de gösteriyordu.
Ezilen yığınlar uzun zaman sonra bu denli yakından gördükleri komünistleri, devrimcileri anlayıp onlara inandıkça destek de veriyor, çalışmalara da katılıyor. Burjuva düzen partilerine karşı muazzam bir tepki olmasına rağmen “alternatif”sizlik onları değişik burjuva partilere yönlendiriyor. Hemen çoğu 4 Kasım’a ilişkin umutsuz konuşuyor. “4 Kasım’da da burada olacağız” diyen ajitatörlerimize, adaylarımıza genelde verilen ortak yanıt “göreceğiz” oluyordu. Bu ezilenlerin, işçi ve emekçilerin beklentilerini de yansıtan bir eğilimin göstergesi.
Kalıcı ilişkiler için seçim materyallerinin dışında gazete özel olarak “kolektif bir örgütleyici” olarak kullanılmaya çalışıldı. Gazete satışları yürütülen faaliyetin bir parçası olarak her hafta denetlendiğinden, genelde artış gösterdi. Daha önceki satışları üçe beşe katlayan alanlar aynı zamanda kendi çıtalarını aştılar. Kitlesel gazete satışları, hem dağıtımcılara hem de halka güven verdi.
İşsizliğe, yoksulluğa ve zulme karşı mücadele bu seçim faaliyetine de yedirildi. Seçim faaliyeti sırasında örneğin İstanbul’da zamlara karşı bir imza kampanyası yürütülerek valilik önünde basın açıklaması yapıldı. Adana’da işsizliğe ve yoksulluğa karşı eylemler gerçekleştirildi. İstanbul, Adana, İzmit ve Malatya’da savaş karşıtı eylemler örgütlendi. Seçim ajitasyonları savaş karşıtı eylemlere dönüştürüldü. Yine İstanbul’da Filistin’le dayanışmak amacıyla İsrail Konsolosluğu’na siyah çelenk konuldu. Hücre ve tecrit karşıtlığı ajitasyonların ve ortak eylemlerin konusu oldu. Bazı alanlarda savaş karşıtı platformların oluşturulmasına öncülük yapıldı. Bütün bu süreçlerde sergilenen politik aktiviteyle seçim faaliyetini oy istemekten ibaret gören apolitik anlayışlara karşı pratikte ve ideolojik olarak mücadele yürütüldü.
"Ortaya Bir Tarz Çıkmıştır"
Geride kalan süreçte emek yoğunluklu bir çalışma yürütüldü. İçe dönmüşlüğe, kendiliğindenciliğe, gettolaşmaya karşı başlatılan yürüyüşün temposu yükseltildi. Öncü kitleyle, kitle öncüyle yakınlaştı. Bazı buzlar kırıldı. Güven ve kararlılık pekişti. Halka güven duygusu bizzat halka giderek büyütüldü. Uzaktan çağrılarla, ya da içe dönük bir tarzla işçi ve emekçilerle buluşmanın olanaksız olduğu bir kez daha açığa çıktı.
Dün Ecevitlere, Bahçelilere gösterilen halk ilgisi ve desteği bir arayışın ve konjonktürün ürünüydü. O gün verilen destekler nasıl ki onların çöp sepetine gitmesini sağlayacak şekilde tersine döndüyse, bu coğrafyanın gerçekleri Tayyip Erdoğanların AKP’sinin de aynı kaderi paylaşmasını getirecektir. Tayyip Erdoğanlar’a verilen bu destek halktaki arayışın bir ürünüdür ve tersine dönmesi için uzun zaman beklemek gerekmeyecektir. Devrimcilerin, komünistlerin alternatif haline gelmelerinin koşulları son sürecin gösterdiği gibi daha da artmıştır. Doğru bir tarzla kitlelere gittikçe bu arayışların adresinin komünistler olacağı sır değildir. Öncü partiden önder partiye geçişin yönü geride kalan çalışma tarzında bir kez daha ortaya çıkmıştır. Marksist leninist komünistler devrimci hareketin merkezine yürüyüşlerine sürdüregeldikleri çalışmalarla hız katarken, tek tek her kadronun omuzlarındaki yük biraz daha artmıştır.
Şimdi daha ileriye yürüme görevi önümüzde duruyor. Açığa çıkan olanakları ve ilişkileri ister siyasal ister kurumsal hiç fark etmez değişik biçimlerde örgütleme işi başarılmayı bekliyor. Nasıl yapılacağı geride kalan pratiğin derslerinde saklı. Bulup açığa çıkarmak her örgütçünün görevi.
Gazete satış grupları, okuma birimleri, sokak komisyonları, işyeri komiteleri, dernekler, spor kulüpleri, sendikalar, kültürevleri, kadın dernekleri ve benzer onlarca kurum bu çalışmanın ürünlerini toplayacak adresler olarak değerlendirilebilir. Tempoyu aşırı düşürmeden, kontrollü ve istikrarlı ama asla içe kapanmadan politik faaliyeti sürdürmek, kalıcılaşmanın başlıca yoludur. Gerisi bir genç işçinin deyimiyle; bizim işimizdir!