Bir Direnişin Öğrettikleri

AYMASAN Ayakkabı Fabrikası işçileri 31 Mayıs 2001 tarihinde işten atıldıklarında, patron Duran Akbulut, sermaye sınıfının bütünlüklü saldırısında öznelerden biriydi sadece. Akbulut, Aymasan işçisine aylarca maaş ödemedi. İkramiye, avans haklarını gaspetmeye çalıştı. Sendikal örgütlülüğün dağıtılması için yapılan manevralarda başarılı olamayınca, sezonun kapandığı günlerde işçiler sokağa atıldı. Sendikasızlaştırma, örgütsüz bırakmanın en keskin silahlarından biri olarak devreye sokuldu.

Aymasan işçisi, kitle hareketinin eylemsizlikle boğulduğu bir süreçte soyundu mücadeleye. MGK toplantılarından, meclis kürsüsüne, burjuva medya ekranlarından sendika patronlarının açıklamalarına kadar, tartışmaların ‘sosyal patlama’ olasılığını işaret ettiği, sermaye sınıfının diken üstünde durduğu günlerdi bunlar. Aymasan işçisinin, tavrını ‘direnmekten’ yana koyması ve bunu pek de alışılagelmedik yüksek sesli eylemlerle dillendirmesi beklenenden çok etki yarattı.

Aymasan işçisinin direnişi başlarken, emperyalist kuvvetlerin tüm dünyada sürdürdüğü ‘küreselleşme” stratejisinin atakları Türkiye topraklarında da hız kazandı. Ekonomik ve siyasi terör dolu dizgin sürerken ilk adımlarını atıyordu Aymasan.

Açık ki, hem direnişin başından itibaren müdahil olan farklı politik kuvvetlerin, hem de öncü işçilerin dikkatinin odağında salt direnişin kendi sorunlarıyla boğuşmak ve taleplerini patrona kabul ettirmek yoktur. Aynı zamanda, kendi sınıfı ve geniş yığınlar için fiilen, bulunduğu noktadan meşru mücadele zemininde politika yaptı Aymasan direnişi. Siyasal yapıların direnişi sahiplenme çabası ve bizzat tarafı olmayı başarması onun bu yanını güçlendirdi. Kendi çıkarlarının, işçi sınıfının genel çıkarlarıyla bütünlüklü olduğu gerçeği zamanla direnişçilerde daha ileri bir bilince dönüştü. Bu yolda ciddi mücadele ve kendini eğitme deneyimi geliştirdi Aymasan işçisi.

Aymasan öncüsünün yaptığı çıkış ekonomist, sendikalist çerçeveyi kırarak, hem tekil direnişi genelleştirme, hem de iç dinamiği politikleştirme amacını başarmaya dönüktü. Çerçeve zorlandı, fakat tam olarak da kınlamadı.

Bu engelin aşılmasına dönük atılan her somut adım, her mücadele kararlılığı, fiili olarak hareketin daha ileri noktalara taşınmasında itici bir güce dönüştü. Aymasan öncüsü de, tam da kendisine fiilen dayatılan dar kalıpları zorlayarak derleyebilmiştir. Ancak ekonomist, sendikalist duruşu tamamen aşamayışı zaman içinde onu da sınırlandırmıştır.

Yine de bilertmeliyiz ki, işçi sınıfının tekil bir direniş bölüğü olarak Aymasan, mücadeledeki ısrarı ve iddiasındaki kararlılığıyla sınıfın onurlu sesini gür bir şekilde yükseltebilmiştir. Kıvılcımlara her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Ve alevlenen, ancak yakıp kavuramayan bir kıvılcım olarak Aymasan, öncü iradenin oynayacağı rolün ne denli belirleyici olduğuna işaret edebilmiştir.

Sendikalı Ama Örgütsüz

Aymasan işçisi bir yerden bakıldığında sendikalıdır, bir başka yerden bakıldığında ise “örgütsüz”. Çünkü işçiler; fabrikadaki alevi/sünni, Türk/Kürt, kadın/erkek ayrımının bilinçsiz parçası olmuştur. İşçiler arası rekabetin patronun çıkarlarına denk düştüğünü çoğunluk göremez. Görenler de müdahil olamaz. Dedikoduculuk ve kişisel çatışmaların işçiyi böldüğünü hisseder, ancak bu değiştirici bir sınıf bilincinin etkinliğinde kırılamaz. Aymasan’da kimi işçiler ihbarcılık sisteminin ayakları olurken, kimi de, üretim sınırını sürekli yükselterek kendi kuyusunu kazdığını dahi anlayamamıştır.

Tam da buradadır örgütsüzlük. İşçiye sınıf bilinci taşıması gereken ‘sendika’nın bürokratik anlayışlarla nasıl da kötürümleştirildiği tam da burada çıkar karşımıza. Öncü işçilerin, ya da tek tek devrimci sendikacıların bireysel çabası da bu somutu değiştirmeye yetmemiştir.

Aymasanda günübirlik saldırılarla boğuşan öncü işçiler, sorunu genel olarak görse de bütünlüklü bir çözüm üretememiştir. Bu da öncünün politikleşme düzeyiyle doğru orantılıdır. Açıktır ki, sınıf sendikacılığı anlayışının fabrikalarda hakim kılınamayışı, bu olgunun derinleşmesinde etken oluyor.

Sendikal bürokrasinin ücret sendikacılığıyla sınırlı perspektifi, öncü işçilerin öngörü ve politik refleks zayıflığı, bir de sosyalist hareketin işçi sınıfıyla güçlü ve yaygın örgütlü bağlar kuramayışı, beklenen saldırılara karşı hazırlık ve güç biriktirme zorunluluğunun kavranamamasıyla sonuçlanmıştır.

Aymasan, direnişten önce, daha fabrika çalışırken kazanılamamıştır. Ve objektif olarak Aymasan işçisi muharebeye zayıf başlamıştır.

Öncünün Niteliği Ve Hedefleri

İşe nasıl başladığınız oldukça önemlidir. Bu, beraberinde geleceğin nasıl örgütleneceğinin de sinyallerini verir. Aymasan’da her şeyden önce direnişi başlatan kuvvetler bakımından fabrikayı aşan amaçların varlığını tespit etmek gerekiyor. Bu amaç, bir tekil direnişin genelleştirilmesi ihtiyacıdır. Ve hatta bu, direnişin klasik bir işçi eyleminden ziyade yöntem olarak politik bir kampanyayı andırırcasına planlanmıştır. Ve konjonktür bakımından önemli olan, ayırıcı olan da bu yandır. Direniş kendi temel hedef ve talepleriyle, güncel talep ve sorunlar arasında (olması gereken kadar güçlü yaşanamasa da) bir bağ kurabildi. Ve bu onun, bütünün parçası olmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda genel olanla canlı bir ilişkilenme sağlamasına neden oldu. Sermayenin ısrarla yalnızlaştırmaya, kitlelerden yalıtmaya çalıştığı tekil direnişlerden biri olan Aymasan, izlediği hatta, sınıfının siyasi iktidar karşısında tutunduğu bir dayanak noktası oldu.

170 gün süren direnişe, 152 kurum temsilcisinin (34 fabrikanın işçisi de dahil) ziyaretinin kendisi bile, onun yalnızlığını kırmadaki başarısını gösterir. Sorun, bunun üretimden gelen güçle desteklendiği bir dayanışma ağıyla örülememesindedir.

Sınıf dayanışmasını; ziyaret, maddi destek, basın açıklaması gibi pasif bir duruşla sınırlayan sendikalist, ekonomist anlayışlar etkili oldu. Aymasan işçisi, sınıf dayanışmasını güçlendirmede, bilinciyle orantılı olarak üzerine düşeni yaptı. Güncel olanla ilişkilenişinde kendine bir rol biçti. IMF protestosundan, kültür merkezi konserlerine, Hacı Bektaş şöleninden, belediye etkinliklerine, mitinglerden, ölüm orucu direnişçileriyle dayanışmaya, diğer fabrika direnişlerinden, kadın eylemlerine kadar toplumsal mücadelenin hiçbir eylemini kaçırmamaya özen gösterdi. Aynı zamanda kendini de üretecek araçları geliştirdi; işçi korosu, tiyatro grubu, folklor ekibi, komiteler, kermes, halk günü, gece gibi etkinliklerde kendini de örgütledi. Aymasan işçisinin dinamizmi, gittiği yeri de olumlu etkileyen, tetikleyen bir rol oynuyordu. Bu hattın örgütlü bir sınıf dayanışmasına çevrilemeyişinde sorumluluk Aymasan işçisinde değildir.

Mekan Ve Avantajları

Direnişin en büyük avantajlarından biri de mekanıdır. Aymasan Ayakkabı Fabrikası bir yanda büyük fabrikaların, diğer yanda da geniş bir işçi emekçi bölgesi olan İstanbul Kartal/Topselvi’de bulunuyor. Mahalle halkının ve çevre fabrikaların işçilerinin direnişe duyarlılığı, ziyaretler ve maddi destekle sınırlı olsa da, bu ‘yalnızlaştırarak yalıtma’ saldırısını kıran bir olguya dönüştü. Topselvi halkı Aymasan işçisini hiç yalnız bırakmadı. Topselvi esnafı direnişe maddi destek vererek dayanışma geliştirdi. Bunda Aymasanlı birçok işçinin bu mahallede oturması da çok etkili oldu.

Bütün bunlar devletin direnişe müdahalesini daraltan bir olgu olarak da karşımıza çıkar. Kitlelerden kopuk, yalıtılmış/yalnızlaştırılmış işçi direniş ve grevlerinde çadırları yıkan polis ya da jandarma, Aymasan işçisinin ne çadırına, ne de çadır önündeki eylemlerine müdahale edebilmiştir.

Direniş etrafında her geçen gün biraz daha genişleyen sosyal çevre, onu koruyan bir zırha dönüşmüştür. Bulunduğu alan bakımından tekil direnişlerin toplumsallaşabilmesi önemlidir ve büyük olanaklar doğurur. Aymasan’da bu başarıldı, ancak genel bakımından bu politika yeterince etkin kılınamamıştır.

Kulübelerin İsyanı Saraylara

Direnişin, sermaye ve devletle çatışması düzeyindeki en özgün yanı Duran Akbulut’un başkanı olduğu Büyük Klüp ve yalı eylemidir. İdeolojik boyutuyla ayırıcı bir noktada duran her iki eylem, işçinin özel mülkiyete olan tepkisinin fabrika dışına taşırılması bakımından anlamlıdır. Özellikle ‘sosyal patlama kapıda’ tartışmalarının yoğunluk kazandığı günlerde yapılan eylem ve polisin saldırısına karşı geliştirilen militan tutum kamuoyunda ‘sosyal patlamanın’ bir parçası biçiminde yankı yapan bir role bürünmüştür. Patronun yalısının basıldığı eylem o günün politik koşullarında işçi ve emekçilerin tepkilerini temsil etmesi bakımından oldukça anlamlıydı.

Burjuva basının sansürü delinince Aymasan direnişi milyonlar tarafından duyuldu. Bu eylemler aynı zamanda işçi sınıfına kazandırılmış direniş deneyimleri olarak da ayrı bir değere sahiptir.

Yalı eylemi sermaye güçleri için de özel bir noktada duruyor. Açıkçası Aymasan işçisinin Duran Akbulut’u ve diğer sermaye sahiplerini en çok korkutan eylemidir yalı baskını. Bu, ‘direnemez’ denilen açların, sadece ‘direnmekle yetinmeyeceklerini, aynı zamanda ‘aç’ bırakanlara karşı isyanı büyütebileceklerini de gösteriyordu.

Direnişin Zenginlikleri Üzerine

Aymasan direnişi, tekil direnişlerin kazanımında iç dinamiğin örgütlülüğünün bilincinde hareket eden öncü işçilerin müdaheleleriyle geliştirildi. İlk günden başlayarak komiteler örgütlendi. Direniş komitesi, kadın komitesi, mali komite, haftalık nöbetçi ekipleri, basın komitesi, tiyatro grubu gibi oluşumlar direnişin iç dinamiğinin daha sağlıklı örgütlenmesini sağladı.

Altı ay süren direniş ilk andan itibaren kitlelere ulaşma ve etki gücünü artırmak için ‘daha yeni mücadele araçları ve biçimleri’ arayışlarına sahne oldu. Direnişin başından sonuna kadar araçların taleplerle doğru orantılı bir bütünlük sergilediğini söylemeliyiz. Tabii ki, bu araçların çoğu önceki işçi deneyimlerinin kazanımlarıdır. Ancak o deneyimler somut yaşamda uygulanmaya başladıklarında bir güce dönüşebildiler.

Örneğin Aymasan direniş çadırının mekansal düzenlenişi bile iç dinamiğin pekiştirme ihtiyacının pratik görüngülerini yansıtır. Çadırda bir işçi kütüphanesi, gazete küpürlerinin asıldığı pano, etkinlik fotoğrafları, işçilerin büyük puntolarla yazılmış şiirleri, sosyalist basının güncel sorunları tartıştıran afişleri ilk göze çarpan ayrıntılardır.

Aymasan’da yemek yenilen masa ayrı bir çadırda, mutfak ayrı bir çadırda, ziyaretçi kabulü ayrı bir çadırdaydı. Voleybol sahası, araçların park etmesi için çakıl dökülmüş alan, el yıkamak için kullanılan bölüm, organizasyondaki inceliği yansıtır. İşçiler her sabah yoklama yaparak güne başlıyor. Gazeteler toplu okunuyor, günün eylemlerine bağlı olarak görev dağılımı yapılıyordu. Bu disiplin, direnişin kendisini üretmesinde günlük müdahale bakımından önemlidir. Politik yapıların ilk günden itibaren direnişe yaptıkları bilinçli müdahalenin buradaki etkisini belirtmeliyiz. Özellikle de işçiler arası küskünlüklerin giderilmesi, günlük tartışmaların çözümlenmesi ve sorunların kişiselleştirilmemesi yönündeki müdahaleler işçileri birbirlerine daha sıkı bağlamıştır. Bunun işçiler tarafından sahiplenilmesi ayrıca değerlidir. Buradan çıkan sonuçlardan biri de öğrenen bir işçi gerçeğidir. Öğrenmeye aç, uygun yöntemler geliştirildiğinde hızla öğrenen, harcanan emeği değerlendiren ve politikleşen bir işçi gerçeği var karşımızda.

Aymasan’da işçiler tek tek ve birlikte inisiyatif geliştirebilecekleri alanlara sahip oldular. Direniş çadırı işçi okulu oldu. Çadır ve fabrikayla sınırlı kalmayan direniş, 24 saat üretmeye dayalı bir faaliyetin, yaratıcı ve geliştirici yanlarını da gözler önüne sermiştir.

Diğer Direnişlerle İlişkisi

Aymasan işçisi, işçi ve emekçilerin olduğu her yerde olmaya çalıştı. Bu tavrı diğer direnişlerin de örgütlenmesini, tekil direnişleri birleştirme eğiliminin açığa çıkmasını ve hatta somut bir yönelime dönüşmesine neden oldu. Bir yandan bölgedeki fabrika sahiplerinin karşısında cephe oluşturduğu bir direniş olan Aymasan, diğer yanda bölge işçisinin de danıştığı, öğrendiği bir sınıf mücadelesi okulu oldu.

Göktaş, Aktif ve Aymasan işçisinin kurduğu komite bir yönelimi ifade etmesi bakımından anlamlıdır. Yine, Göktaş, Aymasan, Tekstil, Belediye ve Tersane işçilerinin kurduğu, İşçi Direnişleri Dayanışması Komitesi direnişin genelleşmesi eğilimini yansıtan bir diğer somut adım oldu. Bu adımın, somut sonuçları da olmadı değil. Ancak bu birkaç panel, ziyaret ve maddi destekle sınırlı kaldı.

Bütün bunlar anlamlıdır. Örgütlü öncü iradenin zayıflığından ve kitle hareketiyle bağlarının zayıf olmasından ötürü daha da ileriye sıçrayan adımlara dönüşemedi.

Aymasan kendi direnişini genelleştirmeye çalışırken, diğer direnişlerin kendini örgütlemesinde yol gösterici olurken, kendi işkolunda aynı yakınlaşmayı ve dayanışmayı sağlayamadı. Türk-fş konfederasyonunun bürokrat ağalarının yönetimi direnişe kayıtsız kaldı. Türk-İş’e bağlı sendika genel merkezleri dayanışmayı birkaç ziyaret ve maddi destekle sınırladı.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Gazete Dergi adına Yazı İşleri Müdürü: Tülin Gür
Posta Çeki Hesap No: Varyos Gazete Dergi 17629956
Türkiye İş Bankası IBAN: TR 83 0006 0011 1220 4668 71

Bize Ulaşın

Yönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBUL
Tel: (0212) 529 15 94  Faks: (0212) 529 06 75
Web Sitesi: www.marksistteori5.org
E-posta: info@marksistteori.org
Twitter: @mt_dergi