Venezüella Ütopya Örgütü Merkez Komite Üyesi Gilbert Gil İle Röportaj
Biz, 2000 yılında kurulmuş, Marksist Leninist bir örgütüz. Bir öğrenci gençlik hareketi olarak doğduk ama giderek bir örgüte doğru dönüştük.
Bugün Venezuela’da sosyalist devrim öncesi bir durum olduğunu düşünüyoruz. Bir yandan yaşanan burjuva demokratik devriminin kazanımlarının korunması, diğer yandan sosyalist devrim için mücadele ediyoruz. Bu amacın elde edilmesi için bir devrimci parti kurmaya çalışıyoruz. Bu çabamızda yalnız değiliz. Dört komünist örgüt olarak “Marksist Bolivarcı Akım”ı oluşturduk: Ütopya, Gayonlar, Komünarlar ve Süreç. Bunlardan Ütopya öğrenci gençlik içinde güçlü. Gayonlar işçi sınıfı içinde güçlü ve Komünarların da köylülük içinde belli bir kuvveti var. Esasen bir dergi çevresi olan Süreç ise semtlerde çalışmalar yürütüyor. Bu örgütlerle devrim için parti ihtiyacı noktasında ortaklaşıyoruz.
Ancak Venezuela’da halk kitleleri arasında anarşist, anti-parti güçlü bir eğilim var. Toni Negri’nin tezlerinin etkisi var. Bunu kırmak ve insanları devrimci partinin gerekliliğine ikna etmek kolay olmuyor.
Ütopya olarak bizim, gençlik dışında, kimi taşra kentlerinde, köylülük içinde ve başkent Caracas’ın kimi varoşlarında ve medya alanında çalışmalarımız var. Bugün Venezuela’da politik özgürlük bulunduğu için kitlelere gitmek ve örgütlenme yapmak için elverişli koşullar mevcut.
Hangi gelenekten geliyorsunuz?
Herhangi bir partinin fraksiyonu olarak ortaya çıkmadık. Kendi özgücümüzle, adım adım bir örgüte dönüştük. Uluslararası cephede yaşanan Maoizm-Troçkizm gibi bölünmeleri sekterizm olarak değerlendiriyoruz. Kendimizi ne Troçkist, ne Stalinist, ne Maoist olarak tanımlamayı doğru görmüyoruz, biz Marksist Leninist’iz. Bu tartışmalar üniversite kampüslerinde anlamlı olabilir ama mahallelere gittiğinizde halk, devrim için birlik istiyor! Ama Troçkistleri çok sekter buluyoruz, onlarla tartışmak çok zor!
Ekvador’dan PCMLE (Ekvador Marksist Leninist Komünist Partisi, bn.) ile ilişkimiz var. Küba Devrimini savunuyoruz, ama Küba’nın Latin Amerika’da teşvik ettiği güncel bakış açısını eleştiriyoruz. Küba, şu anda silahlı mücadeleleri desteklemiyor, her ülkede seçim mücadelelerine destek veriyor. Reformist bir çizgiyi teşvik ediyor. 11 Eylül’den önce FARC’a (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri, bn.) desteği söz konusuydu, 11 Eylül’den sonra FARC, ABD tarafından “terörist” ilan edilince fiili desteğini (yaralıların bakımı vb.) kesti.
Kolombiya gerillası, Plan Kolombiya’ya direndi, emperyalizmin tüm saldırılarına direndi. Bolivya ve Arjantin’deki reformist hükümetlerden önce Kolombiya gerillasının desteklenmesi gerekiyor.
Amaçlarınız neler?
Biz, “Devrim içinde Devrimdi amaçlıyoruz. Bürokratizm, reformizm ve çürümeye karşı savaşıyoruz. Marksist Bolivarcı Akım olarak “21. yüzyıl sosyalizmi” kavramı üzerinde ortaklaşıyoruz. Ancak Venezuela’da bu kavramın içeriğini özel mülkiyetin korunduğu bir düzen olarak dolduran, sosyalizme reformcu yoldan, barışçıl yoldan geçilebileceğini savunanlar var. Akım'ı oluşturan gruplar olarak bunlardan ayrılıyoruz. Sert ve şiddetli bir sınıf savaşı olmaksızın sosyalizme geçmek olanaksızdır. Burada uzlaşmaz sınıf çelişkileri söz konusudur. Sosyalizme ancak devrim yolundan gidilebilir, bunun için de seçim mücadelesini, kitle mücadelesini ve silahlı mücadeleyi birleştiren bir çizgiye ihtiyaç vardır. Silahlı mücadeleye hazırlık, güncel bir görevdir.
Sınıf savaşı Chavist hareketin içinde de sürüyor. Örneğin Meclis tümüyle Chavezci ama, bunların bir kısmı reformist, bir kısmı ise gerçekte muhalefetle bağlantılı. Hükümet de öyle. Chavez, bunların içinde en devrimci olanı temsil ediyor. Bugün Chavez’e yönelik bir suikast tehlikesi var. Eğer Chavez giderse, bu sağcı kesimler, “Chavezsiz Chavizm”i hayata geçirebilirler. Devrimci süreci bu yoldan sona erdirebilirler.Sağcı muhalefet siyaseten öldü, ama şimdi Bolivarcı sürecin güçleri arasında bir kavga var. Hükümet içindeki sağcılar her geçen gün yeni mevziler kazanıyor. Orduda, PDVSA’da (Devlet Petrol İşletmesi, bn.)...
Devrimci partiyi kurup iktidara yürümeliyiz. Bugün Venezuela’da devrimci parti yoktur. Chavez’in partisi, bir seçim partisidir, bir koalisyondur. İçinde birçok farklı gücü barındırır. Net bir sosyalist programa sahip devrimci parti, bir kriz anında halk yığınlarının başına geçip ülkeyi sosyalizme götürebilir.
Venezuela Komünist Partisi’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?
VKP, reformist bir partidir. Parlamentaristtir. Örneğin Caldera (Hristiyan Demokrat partinin lideri ve Chavez'den önceki devlet başkam, bn.) devlet başkanıyken, VKP ona da destek vermişti. VKP, bugün, Chavist hareketin yarattığı parlamento, bakanlık vb. imkanlara yoğunlaşmış durumda. Süreci farklı bir yöne çekme iradeleri yok. Son Aralık seçimlerinde yüzde 5 oy alarak Meclise 8 milletvekili soktular. Bu, yaklaşık 200 bin oya denk geliyordu. Ancak daha önceki Ağustos 2005 yerel seçimlerinde Caracas Halk Koordinasyonu, Simon Bolivar Koordinasyonu gibi taban örgütleriyle ittifak yaparak girmişlerdi ve 400 bin oy almışlardı. Son seçimlerde MVR’nin (5. Cumhuriyet Hareketi, Chavez'in partisi, bn.) bloğu içine girince bu güçlerden koptular ve oyları da yarıya indi.
Biz tabii ki kitlelerin “komünist” isimli bir partiye oy vermelerini önemsiyoruz. 2004 seçimlerinde VKP’ye verilen 400 bin oyu, sosyalist mücadelenin doğal kitle tabanı olarak görüyoruz.
Geçmişte komünist bir çizgideyken bugün, burjuva muhalefetin destekçisi pozisyonuna düşen Kızıl Bayrak Partisi’nin (PBR) evrimi, ilgimizi çeken bir diğer konu...
Bu parti, geçmişte devrimci bir partiydi. Büyük, örgütlü ve iyi kadroları olan bir partiydi. Bize de referans oluşturan bir partiydi. Ancak özellikle Arnavutluk’un yıkılmasından sonra bu parti, giderek tasfiyecilik sürecine girdi. Merkez Üniversite o yıllarda bu partiye, “gelin size akademik kadro verelim, üniversitede çalışın” dedi. Bu üniversite özerk bir kurumdur ve sağcıların elindedir. PBR, üniversiteye çok sayıda kadrosunu yerleştirdi. Giderek burjuva ideolojisi, partiyi ele geçirdi. Partinin lideri Gabriel Puerta kariyerist amaçları için devrimci kadroları tasfiyeye girişti. Örneğin dün panelimizde konuşan Carlos amca da (Carlos Betancourt) Kızıl Bayrak Partisi’nde gerilla komutanı idi, Puerta onu partiden attı. O da birlik görüşmeleri yürüttüğümüz örgütlerden Komünarlar'ı kurdu.
Bu parti, 2002 Nisan darbesinde burjuvaziyi destekledi. Ardından gelen petrol “grevi”nin örgütleyicileri arasında yer aldı. Sokak çatışmalarında burjuva muhalefetin vurucu/milis gücünü oluşturdu. Sonuçta emekçi halk kitlelerinden tecrit oldular, burjuva karşıdevrimiyle kaynaşmış küçük bir gruba dönüştüler.
İşin ilginci, 4 Şubat 1992’de Chavez’in ilk darbe girişiminde bu parti de yer almıştı. Ama bu yenilginin ardından yolları tümüyle ayrıldı.
Peki ne diyor bu parti, Chavez’e karşı burjuva muhalefetini desteklerken?
Ülkede feodalizm var, önce kapitalizmi geliştirmek lazım, onun için de önce şirketlerle birlikte demokrasiyi kurmak lazım diyorlar. Chavez’in bir neoliberal olduğunu, el altından ABD’yle işbirliği yaptığını söylüyorlar. Tabii bunlar, biz hala onlarla görüşürken söyledikleri şeyler. Artık irtibatı kestik, görüşmüyoruz.
Akım'ı oluşturan örgütler arasındaki birlik süreci ne aşamada?
Önümüzdeki Nisan ayında Akım Kongresi yapacağız. Burada ideolojik sorunları ve partinin kuruluşunu tartışacağız. Yeni partinin politik çizgisini oluşturmaya çalışacağız. 2006 önemli bir yıl. 2006’da Venezuela’da sınıf savaşı yoğunlaşacak. Kongrenin 2006 başlarında toplanması bu bakımdan anlamlı. Akım’ı oluşturan güçler ideolojik bakımdan bir ve aynı değiller, arada farklılıklar var. Örneğin kurulacak parti, kendini “Marksist” olarak mı, “Marksist Leninist” olarakmı tanımlayacak sorunu var. Hangi güçlerin birlik sürecine çağrılacağı konusunda da farklılıklar var. Mesela bizim listemiz biraz daha uzundu. Ama bu dört grup üzerinde ortaklaşma oldu. Caracas emekçi semtlerinde faaliyet yürüten “Simon Bolivar Koordinasyonu” adlı grup da birlik sürecinde belli bir süre içinde yer aldı ama sonra gerekçe açıklamadan ayrıldı. Bugün Venezuela’da devrimci süreçle birlikte ortaya çıkan çok sayıda devrimci, antiemperyalist, komünist örgüt ve cephe var. Kurulacak bir devrimci parti, bunları emebilir.
Birlik sürecinin üzerinde sekterizmin olumsuz etkileri var. Ayrıca kitlelerdeki anti-parti eğilim, komünist saflarda da yansımasını buluyor. Özel bir faktör olarak, Kızıl Bayrak Partisi’nden kopan devrimci bir potansiyel var ama bunları kucaklamakta da zorlanıyoruz, çünkü bunlar, “Yeni bir parti mi? Tövbe!” diyorlar.
Marksist Bolivarcı Akım bir yıldır var. Nereye doğru gideceğini Kongre’de göreceğiz. Sizin aktardığınız birlik deneyimi de bizim bakımızdan yararlı ve öğretici oldu.